Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Pts Ksm 06, 2006 3:07 pm Mesaj konusu:
PARİS - GRENOBLE (595 KM.)
Yine çok kısa olmayan bir hedef belirledim ayaküstü, Marsilya’yı rotamızdan çıkararak bu kez Alplerin batı bölümünden geçerek güney Fransa’ya inecektik.
Sabah hafiften kapalı olan hava; bir iki saat sonra yine güneşli ve ılık rüzgarlı bir güne merhaba diyordu.
Hiç hesapta olmayan bu güneye motorla yolculuk, gezimize çok fazla bir katkı yapmadı, küçüklü büyüklü birbirine benzer yerleşimlerden geçerek ilerledik. Yaklaşık 200 km sonra, yine otoban dışına çıkarak yol almaya başladık.
İlk uzun molamızı Burgundy bölgesinden geçerken yol üzerindeki tarihi şato ilanlarını görünce verdik. Geziyi yemekle birleştirmeye ve bu ufak olmasına karşın çok sevimli yeri gezmeye karar verdik.
La Rochepot bulunduğu bölgenin adıyla anılan ortaçağ dönemi derebeylik şatolarından. Uzun yıllar bölgenin hakimiyeti bu şatodan yönetilmiş.
Şatonun iç bölümlerini rehber eşliğinde gezme karşılığı kişi başı 6 Euro’ydu. Ancak nedense iç bölümlerde fotoğraf çekilmesine izin vermiyorlardı. Birkaç giysi, kullanılan eşyalar, silahlar, heykeller ve süs eşyaları odalarda sergilenmişti.
Bu uzun mola bizi kendimize getirmişti, ama şatoyu gezerken zamanın nasıl geçtiğinin farkında olmamıştık. Önümüzde daha 280 km yolumuz vardı. Geçtiğimiz her güzel yerde mola verirsek yol bitmeyecekti.
Uzaktan görünen doruklar ve yüksek dağ sıraları Alplere yaklaştığımızı haber veriyordu. Alpler demek virajlar demek....
Bu gece güzel bir yerde kalacağımızı düşünüyorduk. Grenoble 1968 Olimpiyatlarının yapıldığı turistik bir yerdi. Konaklama, gezi ve eğlence olanakları gelişmiş bir bölge olmasına karşın ve sezon dışı olduğundan sessiz sakin bir akşamüzeri karşıladı bizi.
Şehrin içinden büyük bir nehir geçiyor (L’Isere), bu nehri neredeyse Paris’ten beri izliyoruz, genelde yerleşimler de bu nehir kıyısında kurulmuş.
İki yıldızlı, tarihi, ama bakımlı bir otelde 57 Euro gecelik kahvaltı hariç fiyatla kaldık.
Kahvaltı için 8 Euro istediler, bu konuyu ertesi sabah yolda kendi alacağımız yiyeceklerle halletmeye karar verdik.
Gece hafif bir yağmur serpiştirdi, kısa bir yemek yürüyüşü dışında çevreyi gezme olanağı bulamadık. Teleferikle çevredeki gezi bölgelerine gidilebilir, yürüyüş, kayak, bisiklet rotaları izlenebilir, ne olur ne olmaz diye broşürleri topladık.
İlgilenenler için; Route Napoleon diye bir gezi ve çeşitli aktivitelerin yer aldığı Alplerdeki ara yol ve geçitleri kapsayan bir yol var. Bu yol motorlar için çekici olacaktır. Yol üzerinde yer alan çok yüksek bir köprüden yapılan Bungee Jumping atlayışı ilgimizi çekti, ama sabahın köründe açmamışlardı...
Sabah hafif kapalı olan hava güneş dağların üzerinden yükselince açtı Alpler tüm görkemiyle önümüzde belirdi.
Grenoble’da gece otelimizde kahve içerken pencereden izlediğimiz yağış, iyi ki bizi izlememişti….
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Pts Ksm 06, 2006 3:40 pm Mesaj konusu:
FRANSA - Güneye doğru...
İlerleyen saatlerde yine günlük güneşlik, neşeyle yol almaya başladık...
Virajlar o kadar kavisli ve uzun dönüşlerden oluşuyor ki devamlı şerit ve sürat ikazları birbirini izliyordu. Yollar geniş ve kaliteliydi, manzara ve yemyeşil bir vadi bizi kendine çekiyordu.
Dolomitiler kadar zor bir rota değil, daha yumuşak, daha geniş virajlar, daha sakin bir trafik vardı.
Marsilya’yı rotamızdan çıkarınca Alpler üzerinden Cote d’Azure bölgesine inecektik. Yolumuz toplam 350 km. akşama Cannes veya Nice’de bir iki otel araştırmıştık. Umarım bu bölgede de Paris de yaşadığımız gibi yer problemi olmaz...
En son İnci’nin arkadan gelen çığlığıyla kendime geldim “Ayaklarım asfalta sürtüyooorr, yeteeerrr”
Yol o kadar hoş, virajlar o kadar dönüşümüze uygundu ki kendimi kaptırmışım. Pegleri asfalta sürtmesek de botları aşındırmıştık....
Burgundy bölgesi fransanın tarım yapılan önemli bölgelerinden. Buğday, mısır, özellikle üzüm ve çiçeklerden elde edilen yağlar ve parfüm üzerine...
Bölgede en belirgin çiçek Lavanta... Parfüm yapımında kullanılıyor ve birçok bölgede eşsiz manzaralar oluşturuyordu...
özür dilerim ,sorduğum soru ayıp olacak ama ileride bizde böyle bir gezi yapmaya kalkışırsak diye soruyorum,sorum şu:
istanbuldan hareket ile her türlü masraf otel,yol,yiyicek içecek,eğlence,nakliye,özel masraflar yani kısacası her yönüyle bu gezi ne kadara mal oluyor..tekrar özür dilerim,amacım bu işe kalkışırsak ne kadar masrafımız olur onu öğrenmek..isterseniz buraya yazmayıp özel mail'de atabilirsiniz..
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Ksm 07, 2006 1:55 pm Mesaj konusu:
Pazarları asla...
Nice’e varmak için yol yaptığımız gün Pazar’dı. Daha önceden deneyimimiz olmasına karşın, bugün benzin konusunda basiretimiz bağlandı.
Dikkat; Pazar günleri yol alıyorsanız bulabildiğiniz her istasyondan 5 – 10 lt, ne kadar olsa da deponuzu doldurun.
Evet, sizlerin de tahmin ettiğiniz gibi dağ yollarında benzinimiz bitti…
Pazarları hiçbir yerin açık olmadığını ve alışveriş yapamadığımızı söylemiştik, ama tamamen kapalı istasyonları da beklemiyordum yani.
Dağ yollarında ufak yerleşimlerin tümüne uğruyor, hemen her istasyona bakıyor, ama açık olana rastlayamıyorduk. Zaten tüm benzin istasyonları kart sistemi ile çalışıyordu, ama çok ufak yerleşimlerde girişlere zincir çekip tamamen kapatmışlardı.
İlginç bir not daha; Fransa’da ufak bakkal tipi marketlerde benzin pompası var. Benzincilere göre 0,10 – 0,30 Euro daha düşük fiyata satış yapıyorlar. Ama onlar da kapalıydı Pazar olduğu için.
Yaklaşık 130 km benzin bulamadık ve şans eseri küçük bir yerleşimden geçerken yaya geçidinde motorumuz stop etti.
Sağa sola sorduk, en yakın benzin istasyonunun 20 km ilerideki Grasse’da olduğunu öğrendik. Bir kafeden taksi çağırdık telefonla, taksici gidiş geliş yapacağımızı söylememize karşın Pazar günü olduğu için gelmedi...
Halimize acıyan kafe sahibi, kendisinin yedek benzin ayırdığını, ancak yarım olan bidonun yarısını bizim kullanabileceğimizi söyledi. Depoya aktardıktan sonra iki litre benzin için 5 Euro ödedik, almam filan da demedi Mösyö…
Bu arada belirteyim, tüm konuşmalar Fransızca olmasına karşın nasıl anlaştık bilemiyorum, adamlar İngilizce konuşmamak için direniyorlar mı, bilmiyorlar mı?
Grasse'da genç bir scooterli genç ile yine İngilizce anlaşamayınca motosikletin deposunu gösterdik. Düştü önümüze, sokak aralarından, ters yönden, kısa yollardan en yakın benzin istasyonuna götürüverdi bizi...
Bu sefer bizim kredi kartını tanımadı makina , neyse ki başka benzin alan birisine nakit Euro verip onun kartıyla alışveriş yaptık ve depoyu doldurabildik...
Grasse
Bu zorunlu moladan sonra yolda kısa bir iki mola ile önce Cannes, sonra kıyı yollarını izleyerek Nice’e ulaştık. Bizim güney sahillerine benzeyen modern bir şehir…
Lüks mağazalar ve kalabalık sokaklar, turistlerle dolu kafe ve restoranlar, yat limanı, bakımlı parklar, ışıltılı bir gece yaşamı hareket isteyenleri bekliyordu.
Fransa’da yaygın Accor oteller zincirine üye İbis otelde 83 Euro (kahvaltı hariç) fiyatla geceledik.
Merkeze yakın ve güvenli gördüğümden hemen otelin önündeki kaldırıma motosikleti zincirleyerek bıraktım. Tabi çantaları sökerek otele taşıdıktan sonra…
Nice için, iki – üç gün yeterli, birkaç müze, birkaç tarihi bina ve kilise, birçok galeri, gece gezilecek ışıklı sahil boyu kafe ve restoranları, yine de oldukça fazla sayıda turisti ağırlıyordu….
Sabah erken saatte yüklenerek, yine kıyı yolları izleyerek Monaco’ya doğru ilerledik. Yolumuz üzerinde not aldığımız çok eski ve turistik bir köy olan Ezé’ye uğradık.
1388 yıllarında beri bölgede merkez olan bu küçük turistik yer, deniz yüzeyinden 429 mt. yükseklikte dik yamaçlar üzerine kurulmuş küçük ve sevimli bir yerleşim. Tüm çevreyi kaplayan yüksek duvarlar, taş duvarlı yapılar, kiliseler, küçük oteller, turistik eşya mağazaları kafelerle dolu. Sokaklarında dolaşırken tarihin içinde yaşıyormuş duygusuna kapılıyorsunuz.
Kahvaltı yapmak için seçtiğimiz manzaralı bir yamaçta yer alan kafede, tost fiyatının 25 Euro olduğunu görünce hemen açlığımızı unuttuk ve kalktık.
Ama bu muhteşem manzaralı otelin görüntülerini de sizinle paylaşalım dedim....
Lobby
Bahçelerinden
Sayıca az olan bu küçük motellerde konaklama fiyatları iki gece tam pansiyon 670 – 1250 Euro civarındaydı.
Egzotik bitkilerin yer aldığı 50 m2 lik ufak bir kaktüs bahçesine bile giriş 11 Euro'ydu.
Deri ve ferforje süs eşyaları, cam işleri, parfümler, kokulu mumlar, sabunlar hediyelik almak isteyenlere farklı alternatifler sunuyordu.
Bu son görüntü ile Ezé'ye veda ettik... _________________ PUHU
Kenan BALDOGAN
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Ksm 07, 2006 2:27 pm Mesaj konusu:
Yemek için uzun mola verdiğimiz yerlerde sadece yöresel yemekleri istedik. Et yemekleri dışında, peynir ve şarap her bölge için farklı damak tadları sunuyor.
Şarap tercihimizi akşam yemeklerinde kullanıp, öğle yemeklerinde daha çok sebze ağırlıklı menüleri seçtik. Yemek çeşitleri 15 – 25 Euro, şaraplar 25 – 60 Euro civarındaydı.
Kısa bir moladan sonra yola devam ederek sahildeki yerleşimleri izleyerek Monaco’ya geldik.
Monaco’yu diğer sahil kentlerine göre daha çok sevdim. Düzenli, temiz, tarihi ve sıcak bir izlenim bıraktı bende.
Yat limanında yol sorduğumuz bir liman polisi bizi esir aldı. İstanbul da yapılan kıtalararası Avrasya maratonuna takım olarak katılmışlar. Katılmakla kalmamış ödül de almış. Bizim İstanbul’dan geldiğimizi duyunca gezilecek yerleri, yolları üşenmeden anlattı. Tekrar gelmeyi düşündüğünü söyleyince 2007 maratonu için sözleştik...
Monaco – İstanbul arası 2050 km. diye yazmışlar muhteşem Oşinografi müzesinin terasındaki bir tabelaya, eh pek bir şey kalmamış yaklaşmışız memlekete....
Deniz suyunu filtre ederek kullandıkları akvaryumlarda değişik bölgelerden yüzlerce canlıyı sergiliyorlar. Farklı bölümlerde farklı büyüklüklerde balıkların, kaplumbağaların, bitkilerin yer aldığı müze en çok turisti çeken yerlerin başında geliyor.
Su altı yaşamıyla ilgili sunumlar ve film gösterilerinin yanı sıra Prens Albert’in kutup bölgesine yaptığı seyahatle ilgili bir bölüm de hazırlamışlar. Yıllar önce dedesi 1. Albert’in yaptığı rotayı günümüz teknolojisiyle tekrarlamış. Gezmeden dönmeyin…
Yol üzerindeki Monte Carlo’ nun kumarhanelerini başka bir geziye bırakarak kısa bir şehir turu attık ve yolumuza devam ettik. Hedefimiz kıyı yollarından devam ederek Cenova ve İtalya’nın kuzeybatı kıyılarıydı.
San Remo’ ya uğramamak olmazdı, küçücük bir sahil kasabası şarkı yarışmasıyla bu kadar ün kazanmış ve fiyatlar diğer yerlere göre neredeyse iki katı, ama farklı bir özellik göremedik.
Sahilden devam ettiğimiz yol üzerinde hemen her koyda bir yat limanına rastladık. Belki 100 km yol üzerinde 20 – 30 civarında ve her biri hatırı sayılır büyüklükte yat limanında sayısız tekne vardı. Yeşil, bakımlı ve tabi ki bol virajlı yolları anlatmaya gerek yok…
Cenova’ya akşamüzeri vardık. Bu akşam için hedeflediğimiz yer, deniz kıyısında birkaç gün geçirmeyi planladığımız İtalya’nın kuzeybatı kıyılarında yer alan Cinque Terre (beş toprak – beş köy) bölgesiydi. Cenova’dan sonra hava kararmaya başlayınca kısa bir yol tarifi alarak otobana girdik.
Ve gece otobanda motor kullanmanın ne kadar yanlış olduğunu anladım. Yüksek dağ yolları arasından, bol tünelli geçitlerden, çok kalabalık TIR dolu yollardan deli bir rüzgar ve soğukta 80 km zor yol alabildik.
Benzincideki İtalyanca yol tarifini de yanlış anlayınca, üçüncü çıkış yerine ikinci çıkıştan saparak istediğimiz bölgeye gidemedik.
Otobandan çıktığımız yol bizi kıyıda küçük bir yerleşim olan Recco’ya getirdi. Kalacak yer sorduğumuz kıyıdaki iki otel dolu olunca, yol kenarındaki önünde son model arabaların olduğu iki katlı ufak bir motelin önünde son bir şans diyerek durduk. İyi bir seçim yaptığımızı sonrasında anlayacaktık.
Giriş bölümde büyük bir restorandaki masaların hemen tamamı dolu bir restoranla karşılaştık. 35 odalı motelde boş yer yoktu, bizim yorgunluğumuzu ve yolu şaşırdığımızı anlatınca bir geceliğine süit bir odayı hazırlattılar. Motorumuz otelin özel garajına çektirildi.
Da ö Vittorio; yüz yıllık bir aile işletmesi olup, İtalya’da ünlü ve kendine özgü yemeklere sahip çok özel bir restoran. Odamıza yerleştikten sonra soluğu hemen alt katımızdaki güzel yemek kokularının geldiği kalabalık restorana attık.
(Ravioli with fresh porcini mushroom)
(L’autentica Focaccia col formaggio di Recco)
Bu özel yemek için Eylül sonunda bir yemek fuarında sunum yapacaklarmış. Değişik ve özgün yemek sunumlarını diğer şeflerle birlikte her yıl düzenlenen fuar ve gösterilerde sunuyorlarmış.
Sahibi ve oğlu akşam yemeğinden sonra bizimle uzun uzun sohbet ettiler.
Özel bir şarap açıldı, tüm Cinque Terre kıyılarını gösteren resimli bir albümden yerleşimleri tanıttılar. 60’lı yıllarda İstanbul’a gelmiş baba Frederico bize eski anılarını anlattı. Oğlu motosikletiyle Avrupa ülkelerini dolaşmış birkaç kez. Türkiye’ye gelmesi için adresler verdik, arkadaşlarına da aynı daveti iletmesini istedik. Güzel bir gece oldu...
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Ksm 07, 2006 3:22 pm Mesaj konusu:
Cinque Terre...
Kıyı boyunca kat kat üzüm bağları, çiçekli bahçeler, ufak sevimli kasabalar, masmavi bir deniz ve sıcacık bir havada yol aldık. Manzaramız; tepelerden geçen yoldan bazen yeşilliklerle kaplanıyor, bazen masmavi denizle göz alabildiğine uzanıyordu.
Portofino’ya uğradık, tepelerden bol virajlı ve dar yollardan, aşağıdaki denize ulaşabilmek için doyumsuz manzaralı yeşilliklerin arasından geçtik.
Parke taşlı küçük sevimli bir meydanda motorumuza bir yer bulduk.
Ufacık yat limanında onlarca tekne demirlemişti. Çok da kalabalık olmayan sokaklarında gezinerek mis gibi kokular çıkan ufak bir pasta fırınından kruasanlar alarak sabah kahvaltımızı yaptık.
Park yeri için çok ufak bir alan kaldığından hem yüksek ücretli, hem de yazın kalabalıkta hiç şansınız olmayabilir. Yokuşlardan başlayarak yol kenarında park etmiş onlarca araç gördük. Eline çantasını alan yokuş aşağı yürümeye başlıyor. Motosikletler bu konuda biraz daha şanslı...
Yolculuğun yorgunluğunu çıkarmak ve sıcak Akdeniz’in kollarında birkaç gün geçirmek için bu bölgeyi seçtik. Yine tepelere çıktık, yine kıyılara indik.
Bonassola’da kalmaya karar verdik.
Üç yıldızlı bir otelde gecelik 57 Euro olarak anlaştık (kahvaltı dahil). Yakından geçen tren yolunun zaman zaman gelen sesi hariç, tamamen sessiz, bahçe içinde üç katlı sevimli bir yerdi.
Yola çıkmadan önce çalışıp not aldığımız otellerden, yolculuğumuz sırasında kalabildiğimiz ender otellerdendi...
Bölgeyi gezmek için bol virajlı ve uzun yolları kullanmak yerine, yine kıyılardan devam eden tren yolunu kullanmak akıllıca olacaktır. Birkaç yerleşimi gezmek için in çık, in çık yollarda başınız dönüyor. Güneye kadar uzanan bu tren yolu ekonomik ve manzaralı bir ulaşım sunuyor.
Bu kadar güzelliğin içinde yalnız dalgaların sesi, sıcak bir kumsal ve deniz, motorlu taşıt gürültüsünden uzak, belli saatlerde geçen trenin sesinden başka bir şey duymadan huzurlu iki gün geçirdik. Tabi yetmedi o kadar yoldan sonra… İnci “Bırak artık, kalalım burada” dediyse de bizi bekleyen bir iki yer daha vardı programımızda olan...
Levanto
Manarola
Vernezza
Portevenere
Yine düştük yollara, yollara, yollara…..
Yolumuz üzerinde yine uçsuz bucaksız üzüm bahçeleri...
Bonassola’dan kıyıdaki birkaç köyü daha ziyaret ederek ayrıldık. Kuzeye doğru ara yollardan çıkmaya başladık. Arkadaşımız Marco’dan aldığımız bilgilerle görülmesi gereken yerlerden olan Garda gölü kıyılarında konaklayacaktık.
Bonassola – Sirmione 310 km.lik bir yol olduğundan fazla uzun sürmeyecekti.
Yarı yol sayılabilecek bölümde ünlü Parmesan peynirlerinin yapıldığı küçüklü büyüklü atölye ve fabrikalar gördük. Dönüş yolu üzerinde olmamıza karşın birkaç gün önceden götürmeyi düşündüğümüz peynir çeşitlerini alıp, yolda bozulması riskine girmedik. Trieste de alışveriş yapmaya karar verdik. İyi de yapmışız, son günümüzde feribotu beklerken bölgesel bir panayıra rastladık.
Çiftlikler, tarlalar, ufak yerleşimler, tenha yollardan geçerek İtalya’nın kuzey bağlantısını sağlayan Verona – Brescia arasındaki otoyola ulaştık. Neyse ki sapacağımız yol kavşağına kısa sürede geldik ve yoğun trafikten kurtulduk.
Garda gölü (Lago de Garda) oldukça büyük sayılabilecek, çevresinde birçok turistik yerleşimleri olan bir çekim merkezi.
Göl çevresinde yer alan Desenzano, Peschiera, Lazise, Garda, Malcesine Gardone, vb gibi gezilecek köyler var.
Biz bunların en ünlülerinden, biraz da sosyetik ve pahalı konaklama olanaklarına sahip Sirmione’yi seçtik.
Gölün içerisine uzanan, çok ince bir boğazla bağlanmış yarımada üzerinde, tarihi bir kale içerisinde olan ufak moteller, mağazalar, kafe ve restoranlar oldukça kalabalıktı. Kale içerisindeki otellerin fiyatları 160 –280 Euro civarında olduğundan biz hemen giriş bölgesinde yer alan bir kampingi tercih ettik. (Camping Sirmione)
Gecelik 45 Euro verdik (kahvaltı hariç), yalnız bu fiyata çarşaflar ve battaniye dahil değildi. İki takım için 8 Euro daha, motosiklet için 2 Euro daha ödedik.
Çok güzel, ağaçlık ve büyük bir alanda göl kıyısında, plajı olan bir yer. Bungalovlar otel kalitesinde olmasa da kısa konaklamalar için çok uygundu. Değişik ülkelerden karavanıyla, çadırlarıyla gelenlerin uzun süredir kaldıkları belli oluyordu.
Gölün çevresinde gezerken Malcesine’ye uğranırsa 1760 mt. çıkan bir teleferik hattı var. Buradan tüm gölü ve çevresini izleyebiliyorsunuz. Gidiş dönüş 16 Euro.
Yine bu bölgede yer alan üzüm bağlarından yetiştirilmiş üzümlerle, geleneksel yöntemlerle elde edilmiş şarapları tatma olanağı da var. Ufak işletmelerin tabelaları yol üzerinde sizi çağırıyor.
Dönüş yolundayız: Verona, Venedik…..
200 km kısa bir yol ama gezilecek yerler var… _________________ PUHU
Kenan BALDOGAN
Bende ayni sekilde, donup dolasip bu topigi takip ediyorum acaba yeni bolumler eklendi mi diye. Cok basarili bir gezi olmus tekrar elinize ayaginiza saglik...
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Ksm 09, 2006 1:42 pm Mesaj konusu:
VERONA - VENEDİK..... TRİESTE...Dönüyoruz.
Sabah erken yola çıktık, fazla uzun bir yolumuz yoktu 200 km. Yolda Verona’yı gezip akşama Venedik’te olmayı planlamıştık. Verona’ya gelmeden yol üzerinde kaçırmamak gereken ünlü lunapark tabelasını da gördük.
Biz hakkımızı Göteburg da kullandığımız için bir dahaki sefere deyip yola devam ettik. Gidecekler için Avrupanın en uzun Roller Coaster bölümü olan sayılı lunaparklarından ve birçok değişik oyun parklarına sahip.
Verona büyük bir nehrin (Fiume Adige) kıyısında oldukça eski yapılara sahip tarihi bir şehir.
Verona; bence Roma ve Venedik’ten sonra büyüleyici zarafete sahip üçüncü kent.
Ticaret yollarına yakın olmasıyla ülkenin en gelişmiş şehirlerinden.
Roma’daki Colosseum’a benzer İtalya’nın en büyük üç tiyatrosundan olan Arena anfitiyatrosu, müzeleri, kiliseleri, katedralleri, çeşmeleri, heykelleriyle birkaç gününüzü geçirebileceğiniz bir şehir.
Arena Anfiteather
Torre dei Lamberti’den şehre bakış
Ara sokaklar
Görülmesi gerekenler yerler arasına, kemerli bir geçitte asılı bulunan balinanın kaburgası diye yazmışlar. Neymiş bu diye, sokak sokak dolaşıp bulduk.
Arco della Costa (Kaburga kemeri) eskiden Veronanın merkezi, ticaretin kalbi sayılan Piazza del Erbe’ ye çıkan sokaklardan birinde.
Kemerin altına zincirle asılmış koca bir kemik. Eskiden gemiciler uzak denizlerde avlanırken getirmişler, asmışlar… Sonra gel zaman git zaman turistik kemik olmuş...
Aynı meydanda yer alan dört sütunlu bir tribünde 16. yüzyılda suçlular kelepçelenerek halkın çürük meyveler atmasına izin verilirmiş….
İnci’nin ders notlarından çalıştığı Julyet’in evini, kalabalığı izleyerek bulduk. Hani şu Shaekspeare’nin romantik trajedisindeki ünlü aşıklar Romeo – Julyet…
Casa di Giulietta olarak bilinen evi ziyaret etmeden olmazdı.
Kalabalık dediysem siz deyin 300 ben diyeyim 500 kişi daracık bir sokakta bekleşiyor, evin avlusundan çıkan oldukça, içeriye doğru ilerleyip bakabiliyordu.
Giriş koridorunda duvara yazılmış, sakızlarla yapıştırılmış, bantlanmış, iğnelenmiş yüzlerce not vardı. Telefon numaraları, sevgi sözcükleri, aşk çağrıları…
Bizdeki yatırlara benzetmişlerdi duvarları...
Sevdiklerinizi telefonla arayıp aşkınızı ilan edebiliyorsunuz, ya da neden onsuz buraya geldiğinizi anlatabiliyorsunuz…
Neyse ki biz birlikte gelmiştik.
Verona’dan sonra yolumuz üzerindeki Vicenza’ya zaman kaybetmemek için uğrayamadık. Venedik’te otel problemi yaşamamak için erken varsak iyi olacaktı.
İtalya’ya en son 2000 yılında gitmiş, daha çok orta bölümlerini gezmiş, Venedik’te konaklama yapmamıştık.
Bu kez iki üç gün kalmaya niyetliydik. Venedik başlı başına bir turu kapsayacak şehirlerin başında geliyor.
Konaklama için büyük kanal ve çevresindeki pahalı otelleri seçeceğimize merkez dışında kalıp gün sayısına artırmaya karar vermiştik. Yakındaki Mestre bölgesindeki otellerde yine yer bulamadık. Halbuki tatilimizin son günleri olduğundan 100 Euro’ ya çıkartmıştık günlük limiti, ama yine de yer yoktu.
Oteller Eylül sonu olmasına karşın hala yüksek sezondan bahsediyorlardı. Gördüğümüz turist kalabalığı da bunu doğrular gibiydi.
Venedik’te üç gün kaldık. Biraz daha dışında Marco Polo havaalanı yolundaki bir otelde gecelik 65 Euro (kahvaltı hariç) konaklayabildik.
Otelimizin sahibinin de motosikleti olduğundan, bizimkini de geceleri kapalı garajına park ettirdi. Yağmurdan, güvenlik probleminden etkilenmedik
Ulaşım problemi olmaması için genelde motorla merkez yakınlarına giderek kalabalık yerlere park ettik. Çantaları yine çıkartmıştık tabi…
Venedik’le ilgili birçok resim olduğundan, daha önce gezen arkadaşlar da sayfamıza yüklediklerinden, aynı bölgeleri tekrar tekrar yüklemeyi istemedim.
Yalnız giderken yanınıza düşündüğünüzden fazla para alın derim, genelde düşünülen rakamların üzerinde harcama yapılıyor.
Kanallarda gezerek cam işlerinin yapıldığı Murano adasına giderken yine bir ada dikkatimi çekti. tekneden inelim dedim, büyük yüksek duvarlı, işlemeli büyük kapıları olan ilginç bir giriş iskelesinde indik...
Herhalde turistik bir gezide mezarlık gezen ilk meraklı biz olmuşuzdur...
Evet, Venediğin ada üzerindeki mezarlığı da gezdik. Garip garip bakmasınlar diye bir iki fotoğraf çektim gizliden... Boş da sayılmazdı, en azından 20 - 30 kişi ziyarete gelmişti, ellerinde çiçekler...
Cumartesi gecesi Trieste’den Ro-Ro ya yükleme yapacağımız için Venedik’ten öğlen gibi yola çıktık.
Yolumuz fazla uzun değildi 165 km. Eğer zaman bulabilirsek yol üzerinde turistik bir yer olan sahil kasabası Grado'ya uğramak istiyordum.
Günlük giysilerimizi giymiş, motosiklet giysilerimizi gemiye yüklerken motorla göndermeye karar vermiştik.
Limanda işlemler beklediğimizden kısa sürünce motoru gemiye bırakarak şehri gezmeye karar verdik.
Trieste’nin merkezi limandan yürüme mesafesinde olduğundan, kıyıdan gelirken şehrin içinden geçmiştik. Hafta sonu kalabalığı, mağazalarda alışverişte ya da güzel havanın son günlerini değerlendirmek isteyenler deniz kıyılarındaydı.
Avrupa topluluğuna üye ülkelerin kültürlerini tanıtma fuarı, diye bir şenliğin olduğu meydana kısa bir gezi yapabildik. Yemekleri, yetiştirilen ürünleri, giysileri, hediyelik eşyaları bir sürü stand açılmıştı. Dönüşte götürmeyi düşündüğümüz bazı peynir çeşitlerini ve içecekleri burada bulmak şans oldu.
Mangal üzerinde çevirmeler iştah açıyordu...
Biz bu butların sahiplerini tanıyorduk. Ama bizim gördüklerimiz daha sevimliydi....
Otobüslerin kalkma saatine kadar bu fuar çevresinde ve merkezde gezindik. Marketlerden son alışverişimizi yaptık.
Limana geri dönmek için kıyıdan giden bir otobüse biletsiz bindik. Şoför problem çıkarmadı.
Limana vardığımızda şoför arkadaşların hayli çok olduğunu gördük. Gelişimizdeki otobüs yolcusu şoför sayısı azdı. Dönüşümüzde ise dört otobüs neredeyse yetecek gibiydi. İki saatlik bir yolculuktan sonra Ljubliana’ ya vardık.
Havaalanındaki tabelada 23.30 da kalkması gereken uçağımızın 3,5saat rötarlı olduğunu görünce yıkıldım.
25 gün, 5550 km, onlarca şehir, köy, ülkeyi aşıp burada boş boş beklemek hiç iyi olmadı. Bilseydik hiç olmazsa Slovenya gecelerine akardık diye düşündük...
Havaalanı merkeze uzak sayılırdı, gece vakti ne olur ne olmaz diyerek bilmediğimiz bir yerde ulaşım riskine girmek istemedik.
Slovenya ile ilgili broşürleri alıp bir dahaki sefere diye geçirdik içimizden...
Uçağımız sabah 05.30 gibi İstanbul Atatürk havaalanına konduğunda, içimiz büyük bir mutlulukla doluydu. Yüzümüzde uzun süre kaybolmayacak bir gülümseme, bir sürü anı, hafif bir yorgunluk, bu uzun yolu sorunsuz bitirmenin verdiği büyük haz duygusu vardı.
Umarım tüm motorcu arkadaşlarım böylesi bir geziyi yapma şansını yakalarlar.
Hepinize bu uzun yolculuğumuzdaki anılarımızı sıkılmadan okuduğunuz için teşekkür ederiz. Yollarda hep birlikte olmak dileğiyle...
Kenan'cigim; Allah askina sıkılmak ne kelime, buyuk keyifle ve bir solukta okunuyor raporun.
Daha once de dedigim gibi, bundan sonra sen gunluk ise gidis-gelislerini bile yazsan, eminim buyuk keyifle okunacak. Tekrar tekrar bu guzel gezinizi bizlerle paylastigin icin cook COK tesekkurler (Inci'ye de cok selamlar, kendinize iyi bakin). _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Ksm 09, 2006 2:01 pm Mesaj konusu:
Alıntı:
özür dilerim ,sorduğum soru ayıp olacak ama ileride bizde böyle bir gezi yapmaya kalkışırsak diye soruyorum,sorum şu:
istanbuldan hareket ile her türlü masraf otel,yol,yiyicek içecek,eğlence,nakliye,özel masraflar yani kısacası her yönüyle bu gezi ne kadara mal oluyor..tekrar özür dilerim,amacım bu işe kalkışırsak ne kadar masrafımız olur onu öğrenmek..isterseniz buraya yazmayıp özel mail'de atabilirsiniz..
Sevgili ferr,
neden ayıp olsun ortaya da yazılır herkesin yararlanması amacıyla...
Zaten bu raporu bu kadar ayrıntılı tutmamın nedeni biraz da tüm arkadaşların yararlanmasına yönelik bilgiler de içermesini istemem...
Ama öncelikle yapılacak planda, bir takım esas unsurlar var;
- Motosikletin nakliyesi (olmazsa olmaz, vericen motoru Ro-Ro'ya - Neden: Yunanistan kapı komşusu, vizen varsa ne zaman istersen geç git, güneye inersen (Atina, Mora vb.) kuzeye İtalya'ya çıkmak için Pire'den Feribot kullanacaksınız, aynı kapı. Yunanistanı kuzeyi derseniz; İgomenitsa'dan geçmek için bir seferde İstanbul-İgomenitsa olmuyor, en az iki mola gerekir. Son molanızı Selanik'te verdiyseniz (ki genelde orayı gezmek amacıyla da orada kalınıyor) kalan yol bol virajlı, dar ve zorlu bir yol, limana varana dek turşunuz çıkıyor...
Ben Yunanistan için ayrıca 7 günlük bir tur yapın, tadında gezin derim.
- Yolcunuz var mı? Tek gitmekle, çift gitmek arasında çok fark var. Tek başınıza gittiğinizde, yaş biraz da gençse, uyku tulumuyla garlarda veya hostellerde bile kalırsınız. Hamağınızı alıp gerersiniz iki ağaç arasına ohh, yıldızların altında.
Konaklama yerlerine göre raporda olabildiğince ayrıntılı fiyatlar var. Ama 40-160 Euro diye bir aralık vereyim. 40 Kamping, 160 orta üstü otel.
Gidilen yolcunun sizle uyumuna bağlı olarak (katlanılabilirlik) yer seçiminizi yapabilirsiniz.
Yalnızsanız biraz daha özgür ve cesaretli olabilirsiniz sanırım. Güvenlik ayrı bir konu, siz işi sağlama alın da...
- Yemek tercihiniz? Yapılan gezi Avrupa olduğundan genelde yiyecekler bizimkilere yakın ve benzer. Ama fiyatlarıyla değil.
Biz de ne için ne kadar ödüyorsanız çok uç şeyler dışında YTL=Euro. Yani; ortalama bir lokantada ortalama bir yemek 40-50 YTL. ise hemen tüm Avrupada bu rakam 40-50 Euro. İçecekler için, bir bira 3,5 - 5 Euro, Şarap şişe 15-60 Euro, Kahvaltı 6- 45 Euro, Kahve 3- 15 Euro, ortalama akşam yemeği iki kişi 40-80 Euro. Restoranlarda menü olarak sunulan yiyecek grupları daha ekonomik. 15-20 Euro, ama içecek ve ekmek hariç tabi ki. Bu menüye su içerseniz 8.5 Euro kaktırıyorlar bir şişesi için... Ekmek 0,5 - 1,5 Euro bir sandviç.
Marketlerden alışveriş ederek basit yiyecek ve içeceklerle öğünleri atlayarak sabah ve akşam doğru düzgün yerlerde yiyebilirsiniz.
- Benzin: 81 Oktan'dan başlayıp 85, 87, 91 Oktan benzin aldım. Fiyatları 1,21 - 1,43 Euro arası, ortalama 1,29-1,34 Euro fiyatlarla.
Performans tabi ki fark ediyor, çekiş, harcama vs. Motorun harcaması 4,5 ile 7 lt. arasında değişti, tabi sürate bağlı olarak.
Maksimum hızımız 220 (Almanya'da otobanda), ortalama 140 - 160 otoban süratleri, şehirler arası tali yollar 50-80 km.
- Para: Yanınıza çok para almanıza gerek yok, "kişisel" olarak 500Euro yeter 15 gün için, harcamaların çoğunu kartla yapabilirsiniz.
Tabi döndükten sonra kartları nasıl ödeyeceksiniz onun ayarı size kalmış. Yaklaşık 500 - 700 de öyle harcarsınız.
Dikkat ederseniz alışveriş yapmadık. Yapacağınız alışveriş miktarlarını siz yazın ekstra. Motosiklet için konuşursak, buradan % 20-30 düşük. Ama taksit vb. yok. Malzemeleriniz üzerinizdeyken nasıl taşıyacaksınız aldıklarınızı...
Motorunuzun ortalama yakış değerlerini, uzun yol ve şehir içi olarak bir kenara yazıp, rotanıza göre ortalama benzin giderinizi bulabilirsiniz.
Ro-Ro ve triptik, vize, ehliyet vb. için 1000 Euro ayırın, (yolcunuz yoksa -300 Euro düşün).
- Bakım : Yola çıkmadan her tür bakımınızı yaptırın, işçilikler çok yüksek. Akü için 83 Euro verdik, değişimine 45 euro fiyat çektiler.
Aldım, servisimle telefonla konuştum, kendim taktım. Zincir yağı dışında bakım yapmadım, yağ ekledim. Hiç sorun çıkmadı.
Şimdilik bu kadar, başka soruların da olursa yazabilirsin tabi ki.
Zaten raporun sonunda bir değerlendirme de yapacağım olabildiğince.
Kenan Bey
Öncelikle boyle guzel bir gezi planladıgınız için sizleri tebrik ederim.Güzel resimler,hoş anlatımınız ve bizleri bilgilendirici raporlarınız için de teşekkürler.Allah, sizlere yeni rotalarda ve böyle geziler yapmak isteyen tüm arkadaslara da arzuladıkları yollarda teker dondurmeyi nasip etsin.Gezi raporunuz dogrultusunda gonlumden gecen gezi icin bazı degişiklikler yaptım.Siden bir konu hakkında bilgi almak istiyorum oda trenler hakkında.Biletleri nettenmi aldınız yoksa istasyondan mı. son anda reservesiz alımda bilet problemi oluyormu.Netten buldugum sayfalarda saat tarifeleri düzergahlar var ama motor tasıma ile ilgili olarak pek bilgi yok mesela tum hızlı trenler motosiklet tasıma hizmeti veriyormu yoksa bazı trenlerdemi sadece bu hizmet var ve sizin onereceğiniz bilgi ve reservasyon amaclı bir site adresi varmı? _________________ Murat Erdinc
BMW R 1200 GS
0537 7275755
Fas ve İber yarımadası
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Ksm 10, 2006 9:40 am Mesaj konusu:
yuppie demiş ki:
Kenan Bey
..... oda trenler hakkında.Biletleri nettenmi aldınız yoksa istasyondan mı. son anda reservesiz alımda bilet problemi oluyormu.Netten buldugum sayfalarda saat tarifeleri düzergahlar var ama motor tasıma ile ilgili olarak pek bilgi yok mesela tum hızlı trenler motosiklet tasıma hizmeti veriyormu yoksa bazı trenlerdemi sadece bu hizmet var ve sizin onereceğiniz bilgi ve reservasyon amaclı bir site adresi varmı?
Almanya'da ulaşım için tek adres var. Almanca ve İngilizce olarak bilgi alabilirsiniz.
Tüm rotalar, fiyat bilgileri, kompartman ve özellikleri içeriyor...
AZ1485 : Hildesheim Alpen (München-Ost),
Abfahrt 18.09. 23:59 Ankunft 19.09. 07:55
Fahrzeugverladung : 22:20 - 22:40
Zugart : DB Autozug (nachts)
Inklusivleistung : Frühstück
Gastronomie : Snacks und Getränke an Bord erhältlich
Klimatisierung im : Liegewagen, Schlafwagen
Motorrad niedriger als 1,58m Höhe 158
Erwachsene : 2 Kinder (0-11) : 0 Kleinkinder (0-5) : 0
Der angegebene Preis setzt sich zusammen aus dem Preis der Fahrzeugmitnahme und der Personenbeförderung.
Eine Tiermitnahme ist nur bei Abteilbuchung möglich. Informationen hier.
Hinfahrt
Einzelplatz im Liegewagen, 5er Belegung 143,00 €
Einzelplatz im Liegewagen, 4er Belegung 153,00 €
Liegewagen, Abteilbuchung (mit bis zu 5 Pers.) 219,00 €
Schlafwagen mit Waschgelegenheit, 1 Abteil 234,00 €
Schlafwagen mit Dusche und WC, 1 Abteil 294,00 €
Schlafwagen mit Waschgelegenheit, 2 Abteile 415,00 €
Schlafwagen mit Dusche und WC, 2 Abteile 535,00 €
Legende: Warteliste
Tanke-Schön (Achtung: keine Erstattung!), LastMinute, Schnellbucher
DEMİRYOLLARI VE TAŞIMACILIKLA İLE İLGİLİ KURULUŞ VE BİRLİKLERİN
INTERNET SİTESİ ADRESLERİ
COTIF
Consolidated Text of the Convention concerning International Carriage by Rail
www.unece.org/trade/cotif/
EBRD
Avrupa Yeniden Yapılandırma ve Kalkınma Bankası
European Bank for Reconstruction and Development
www.ebrd.com
ECMT/CEMT
Ulaştırma Bakanları Avrupa Konferansı
European Conference of Ministers of Transport / Conférence Européenne des Ministres des Transports
www.oecd.org/cem /
ERRI
Avrupa Demiryolu Araştırma Enstitüsü
European Rail Research Institute
www.erri.nl
EUROFİMA Demiryolu Malzemeleri Finansmanı için Avrupa Kuruluşu
European Company of the Financing of Railroad Rolling Stock
www.eurofima.org/
FIATA Uluslararası Nakliyeciler Birliği
Fédération Internationale des Associations de Transitaires et Assimilés / International Federation of Freight Forwarders Associations / Internationale Föderation der Spediteurorganisationen
www.fiata.com
IATA Uluslararası Hava Taşımacılığı Kuruluşu
International Air Transport Association
www.iata.org
ICF Intercontainer - Interfrigo
Intercontainer-Interfrigo
www.icfonline.com
IMF
Uluslararası Para Fonu
International Monetary Fund
www.imf.org
Inter Rail Inter Rail
(rail pass)
www.interrailnet.com
IRSE Demiryolu Sinyalizasyon Mühendisleri Kuruluşu
Institution of Railway Signalling Engineers
www.irse.org
IRU Uluslararası Karayolları Birliği
International Road Union
www.iru.org
ISO Uluslararası Standartlar Kuruluşu
International Organization for Standardization - Organisation internationale de normalisation
www.iso.ch
ITF Ulaştırma Çalışanları Uluslararası Birliği
International Transport Workers Organisation
www.itf.org.uk
KEI Karadeniz Ekonomik İşbirliği www.bsec.gov.tr
OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
Organisation for Economic Co-operation and Development
www.oecd.com
OSJD (OSShD)
Demiryolları İşbirliği Örgütü
Organisation for the Collaboration between Railways
www.rail-net.org/osgd/osgd/home-en.htm
OTIF
Demiryolu ile Uluslararası Taşımalar Hükümetlerarası Örgütü
Organisation intergouvernementale pour les transports internationaux ferroviaires
www.otif.org
SERG Güney Doğu Avrupa Demiryolları Grubu www.serg-group.org
TRACECA Avrupa-Asya-Kafkasya Ulaşım Koridoru Daimi Sekreteryası www.traceca.org
UIC
Uluslararası Demiryolları Birliği
Union Internationale des Chemins des Chemins de fer
www.uic.asso.fr
UIP Üçünçü Şahıs Yük Vagonları Birliği
Union Internationale des Wagons Prives / Internationale Privatgüterwagen-Union / International Union of Private Wagons
www.uiprail.org
UN/ECE
United Nations Economic Commission for Europe
www.unece.org/
BM Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ESCAP)
United Nations Economic and Social Commission for Asia and the Pacific (ESCAP)
www.unescap.org/stat/statdata/apinfig.htm
Avrupa Demiryolu Şebekesi
European Railway Network
www.91-440.com
Avrupa Tren Forumu
Forum Train Europe
www.fte-rail.com
Avusturya Ulaştırma, Yenilik ve Teknoloji Bakanlığı
Bundesministerium für Verkehr, Innovation und Technologie (Österreich)
www.bmvit.gv.at
Demiryolları Enerji Teknolojileri
Energy Efficiency Technologies for Railways
www.railway-energy.org
Son bir not: "Bence" internet üzerinden yapılan bilet alışları yolculuğunuz sırasında sizin için bir gerilim kaynağı.
Elinizde biletiniz var diye rahatsınız ama o gün o tarihte orada olmanız şart, ya olamazsanız....
Bu kadar kesin tarihli, bu kadar belirli bir rota motosikletle gezerken doğru değil...
Bir güzel manzara, bir sahil, muhteşem bir eğlence... hemen karar değiştirip bir gün daha kalın, o yoldan değil bu yoldan sapın...
Alacağınız bilgiler sizin için "ön bilgi" olsun. Ama kesinleştirmeyin. Aktarma veya taşıma yapacağınız yerde bir gün daha kalmayı göze alın.
Motosiklet hiçbir yerde hiçbir zaman problem olmuyor.
Alıntı:
mesela tum hızlı trenler motosiklet tasıma hizmeti veriyormu yoksa bazı trenlerdemi sadece bu hizmet var
Hızlı trenlerde yük taşıyamıyorsunuz, bavulunuz ve yalnızca bazılarında bir adet bisiklet izni var.
Dönüş için Avusturya Villach'dan Edirne'ye bir Ototren vardı, bakmıştım ama şimdi bulamadım. Yolculuk 2 gün sürdüğü için cazip gelmemişti, ucuz da değildi. Ro-Ro en uygunu bence...
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Yardım
Arama
Kullanıcı Grupları
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın
Giriş
