Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Aug 30, 2006 Mesajlar: 117 Nerden: İst./Beşiktaş
Tarih: Sal Tem 21, 2009 9:15 am Mesaj konusu: Güneydoğu'da iken .. Siirt - Bitlis - Van - Hakkari - Şırnak
Bu başlık 6 - 10 Temmuz tarihleri arasında Güneydoğu'da yaptığım 2100km'lik yolculuğun raporudur. Burda ki şekliyle 2 farklı sitede daha yayınladım ... Amaç ; sadece yol yapmak ve o coğrafyadaki insanların birer çayını içip sohbet etmek ...
Aslında 2009 yılı içerisinde aklımda bu tarz bir gezi yapmak yoktu. Her şey son 3 gün içinde belli oldu ve sıkışık tıkışık bir hazırlıktan sonra babam beni zar zor ikna etti. Güneydoğu’da yol yapmak için hem fiziksel hem de zihinsel ciddi bir hazırlık yapmak gerekli diye düşünüyorum. Motosiklet te pek hazır değildi bu geziye ama elimden geldiği kadar tedbirimi almıştım.
Oralara dair çok rapor okuduğum için az çok bilgi sahibiydim oralarla ilgili.
Rota belli değil ama gitmem gereken iki yer var ; Hasankeyf ve Van gölü.
Cuma ve cumartesi son hazırlıklar bittikten sonra arkadaşıma motoru teslim edip derin bir nefes alıp bilgisayarımın başına oturdum. Sabah 5 te akrabalarımla birlikte çıktık yola ; hedef Siirt .Aslen Siirtliyim akrabalarımın hayırlı bir işi için gidiyorduk oraya. Ben ankaradayken Can motoru otobüse yüklemişti. Neyse uzatmaya gerek yok. 22 saat sonra motoru siirt’ten teslim aldım.
1.gün 6 Temmuz
Yoldan bir fotoğraf …
Motoru teslim aldıktan sonra ne yapılır ; Siirt’te Büryan yenir
Siirt merkez kaybolduğunuz da heykel’i sorun her yol oradan geçiyor J
Siirt’te bu pasajlardan bolca var …
Abdullah’ın Dondurması , Siirt’te meşhur yerlerden biridir , gerçekten değişik bir tadı var o dondurmaların …
Ülkemin her kırsal kesiminde olduğu gibi burada da YBR çoğunlukla kullanılıyor. Bunları gördükçe 1500 lira için sattığım YBR’mi özlüyorum …
Siirt’in yeşil sabunu , fıstığı ve kilimi meşhurdur … Yöresel yemeklerini saymıyorum bile.
Sepetli motosikletleri ticari araç gibi kullanıyorlar valla …
Siirt Merkez’de sıkılan Turgut ne yapar ; Deli danalar gibi dolanır.
Aydınlar yolu üzerinde turluyorum biraz akşam olmasını bekliyorum.
Köye dönerken (Doluharman Köyü) patika yollardan birine dalıyorum. Nereye gittiğini bilmediğim yolda karşıma heran bir yılan çıkma ihtimali yüksek. Yol acaip zor çeşit çeşit taş var ayağımı yere koymadan yürümek çok zor. Derken yol bitiyor ve bu baz istasyonu vari mekana varıyorum. Farklı bir havası ağırlığı var mekanın …
Yakışıklı XT’min temiz fotoğrafları. Daha sonra bu kadar temiz göremeyeceksiniz..
Sonra köye dönüyorum ; burası babamın amcasının yeni evi. Eski evi bakımsızlıktan yıkıldığı için başka bir ev almak zorunda kalmışlar. Değeri 25000 Lira.
Akşam oluyor , yemek filan derken ertesi günün hazırlıklarını bitirip temiz bir uyku çekiyorum. Yarın yol var …
2.gün 7 Temmuz
Akşamdan Bitlis – Tatvan üzerinden Van’a çıkıp aynı gün içerisinde gelmeyi planlıyorum. Görmek istediğim şehirlerden birisi de Bitlis. Aslında Pervari - Bahçesaray üzerinden gideyim diyorum ama amcaoğulları gereğinden fazla ısrar edip beni korkutup o yoldan gitmemem için babamında desteğiyle ikna ediyorlar.
Shell’den alıyoruz yakıtı …
Km’ye dikkat ..
Siirt – Baykan arası ; manzaralar yavaş yavaş güzelleşiyor …
Bu yol üzerinde yaklaşık 40 km boyunca bozuk stabilize yollardan gidiyorum. ALLAH’tan XT ile gidiyorum yolu ..
Baykan
Su almak için duruyorum ama çay içirmeden bırakırmı için benim hemşerilerim J
Soldaki mavi gömlekli amca tütün tabakasını cebinden çıkarıp bir sigara sarıyor ikram ediyor. Başımı döndürdü ama tadı hala damağımda ..
Bitlis’e devam …
Ve Bitlis girişi ..
Bitlis’ten çıkıp Tatvan’da durmayıp Van’a devam ediyorum. Bahçesaray tabelasını görünce bir ahh çekiyorum … Gençlerle muhabbet ediyoruz hemen sordukları soruları sanki aralarında anlaşmışlar J Abi kaç basıyor ? Kawasaki daha iyi filan gibi …
Oranın çocukları daha bir adam gibiler … Batı’da ki lere nazaran …
Ve van gölü kendini gösteriyor farklı bir noktasından …
Suyun temizliğine bakın …
Van gölünden ayrılıp dağların arasına atıyor yol bizi. Biz diyorum çünkü yolda motorlu biriyle daha karşılaştım ileride durup kahve bile içicez J
Yol zirvelere atıyor beni.
Derken harita’da göz kırptığım kuskunkıran geçidi’ne geliyorum. Burdan sonra bende geçit takıntısı başlıyor … J
Aşağıda gördüğünüz yoldayım birazdan ..
Yol’a dair birkaç fotoğraf ;
İniş’te karşılaştığım yol çalışmalarından sonra benzincide görüyorum javoslar’ı.
Sanki oralıymış gibi kahve içmeye davet ediyor beni benzin alırken J
Aslen çek vatandaşı ve Çek cumhuriyetinden geliyormuş. Edirne’den girip Ankara üzerinden hatay’a inip ordan suriye’ye girmiş ve tekrar türkiye’ye giriş yapmış. Gürbulak üzerinden İran’a geçip kızıldeniz’e inip ordan kuzeye Türkmenistan sonra da çin’e gitmeyi planlıyormuş. 50 yaşında elektronik öğretmeniymiş. Fotoğraflar için mail adreslerimizi alıyoruz bana MAD NOT BAD 2009 yazılı motorunun ön camında olan sticker’dan hediye ediyor. Bende her türk evladı gibi lavaboya giderken hesabı ödüyorum )
Yollarını bozukluğundan ve GS’in ağırlığından bahsediyorum. Doğruluyor yükünden şikayetçi ama yine de halinden memnun …
Benim yolum var deyip ayrılıyorum yanından o dinlenmeye devam ediyor …
Edremit’i geçip Van’a girmek üzereyken tabelayı görüyorum duruyorum. Aklım gelip gelip gidiyor o sapaktan girmemek için .. Neyse deyip Van’a devam ediyorum.
Van’a girdim ama tabela fotoğrafı çekmeyi unutunca geri dönüp tekrar tabelayı çektim )
Şehir merkezi tabelasının yanında Van kalesi tabelasını görüp dalıyorum içeriye. Çocuklar rahat bırakmıyor ‘’ Abi motoruna bakalım mı ?’’ ‘’ iyi alın size 2 lira en büyüğünüz kim al bakim bölüştür bunu aranızda’’ deyip kale’ye doğru yürüyorum.
Yine çocuklar abi dolaştırayım mı falan , derken bir tanesi abi gel birlikte gezelim diyor. Ben param yok dolaşmak için deyince ; sen misafirimsin deyip dolaştırıyor beni Kale’de.
Kale’den Van gölü …
Rehberim Gökhan …
Duvarlara bakıp ana bacı sövüyorum yazıları yazan örümcek ağı bağlamış beyinli lanet olası insanlara …
Gökhan zamane kralının sevdiği kadının silüetini bu duvara çizdirdiğini söylüyor ve gösteriyor.
Sanatsal bir çalışma yapalım dedik … Ne de olsa amatörüz …
Burası kral’ın halka seslendiği mekanmış. Duvarlara bakıp yine küfürler ediyorum…
Kale’nin en tepesine çıkmak için bu yollardan gidiyoruz. Böyle göründüğüne bakmayın gayet korkutucu …
Gökhan burayı avucunun içi gibi biliyor kestirmeden götürüyor bizi ..
Bu duvarda ki taşların altta olanları artuklular’a üstteki ufak olanlar selçuklular’a aitmiş …
Kale’den Van merkez …
Bu demir’den büst’ün içindeki kanallara normalde ışık döşenmiş ve her 23 nisan’da yanarmış fakat ; vahşi insanımız içindeki lambaları ve kabloları sökmüşler.Hatta uçaklar için konan direk için aşağıda trafodan çekilen kabloyu bile sökmüşler. Devlet’te çözümü gün enerjisi ile çalışan lamba koymakta bulmuş
Gökhan’la aramızdan su sızmıyor. Saygı’da kusur etmiyor bana karşı. Hal ve tavırlarıyla kendini sevdiriyor… Zor ikan ediyorum gökhan’ı motora bindirip soğuk bişeyler içicez aşağıda …
Kimlere ait olduğunu unuttuğum türbeler kale’nin yasal olmayan girişinde ) Daha sonra farkına varıyorum örülmüş sonra da kesilmiş tellerden geçtiğimi anlıyorum. .))
Gökhan’la soğuk bişeyler içtikten sonra motora atlayıp dönüş yoluna geçiyorum.
Gidiş te fark edemediklerimi dönüşte fark ediyorum. Bu coğrafya da dağlar gerçekten muhteşem …
Dönüş yolunda Tatvan’da fotoğraf çekmediğimi hatırladım Tatvan sahil şeridi kasabası gibi. Pek hoşuma gitmedi açıkçası …
Tatvan’dan sonra 2 3 km kadar tırmandıktan sonra baya uzun bi düzlük var … 180 lere kadar çıktım bu yolda ama XT 145’ten sonra hiç güvenli değil … Birde TKC’ler olunca …
Biraz daha sanatsal
Bitlis merkezde durmalıyım gerçekten değişik bir memleket. Dağların arasına kurulmuş eski bi şehir. Eskiden Batman ve Siirt’te Bitlis’e bağlıymış.
Esnaf aşağıdan bağırıyor ‘’ Kaleyide çek kaleyide çek ’’ …
Çatı’da çay keyfi …
Bu kuyumcu abi sağolsun hem motoruma hemde kaskıma sahip çıktı ben fotoğraf çekerken …
Dediğim gibi Bitlis – Baykan arası yol hep bu şekilde enduro motosiklet dışında girmenizi tavsiye etmem. XT ile bile yol çok kırıcı ve yorucu oldu yaklaşık 40 km boyunca …
Akşam karanlığı inmeden siirt’e girmek için durmadan sürdüm fotoğrafta çekemedim ama başarılı olamadım sinekler sağolsun ikide bir kaska yapışarak görüşümü düşürdüler …
Köyden gece Siirt’in görünüşü … Ve 2.günün sonu …
3. gün 8 Temmuz
Bugün motora binmeyip bizimkilerle Siirt’te ki evliyaları ermişleri gezeceğiz …
Gece teyzemin evinde dam’da yattık ailece müthiş temiz bir uykuydu sabah 9’da ayaktayım.
Eniştem uğurluyor bizi …
Bilin bakalım bunlar ne ?
Köyden birkaç fotoğraf …
Canım Anam …
Doğum tarihlerine dikkat edin. Ben önce nasıl yani dedim ama sonra dank etti …
Türbe’nin içinde rastladığım şeye bakın Gırgır’ı aramızda hatırlamayan yoktur herhalde. Çocukken bir numaralı oyuncaklarımdan biriydi :)Anneminde işine gelirdi …
Terkedilmiş bir ev dikkatimi çekiyor ama sonradan medrese olduğunu söylüolar. İçine giriyorum hala ayakta kalmış çoğu kısmı …
Yiğenimle şöyle değişik bir fotoğraf çalışması …
Burası Tillo Siirt’in en eski yerleşim yerlerinden biri … Ve merkezinden bile daha güzel …
Arapça Fırsef denilen köyde bir türbe ziyareti daha köyün çocukları önce çekiniyorar ama sonra ısınıyoruz. Hepsi birbirinden güzel ve tatlı ..
Zor’da olsa çocuklarla bir fotoğraf çektirebildim …
Mezarlıklara mezar taşı dışında herhangi bir müdahalenin yapılmaması gerektiğini biliyormuydunuz ? Buyrun size en yanlışından bir örnek …
Yiğenim çok meraklı fotoğrafa
Ve o bölgede en önemli ziyaretlerden biri Veysel Karani …
Bakkal’da ki bu ilginç manzara dikkatimi çekti bence 2 kare fotoğrafını çektim. İlaçlarla sigara yan yana .. Sonra bakkalın sahibi geldi ‘’ Abi hayırdır yanlış bişeymi var varsa düzeltelim fotoğrafı çektin ama ‘’ dedi Dedim yok ilginç geldi çektim korkma yok bir sıkıntı …
Veysel Karani’den sonra bir akraba ziyareti ve yine köyün yolunu tuttuk.
Gece yatmadan önce aklımda hala Pervari – Bahçesaray yolu var …
4.gün 9 Temmuz
Bu sabah aslında evdekilerle vedalaşıp Mardin’de bir gece kalıp ertesi gün’de Urfa’yı gezip İstanbul’a dönecektim. Ama son anda fikir değiştirip Pervari – Bahçesaray yolundan Van’a çıkmaya karar verdim.
Siirt – Pervari yolu üzerinde Danila geçidi …
Demiştim geçit takıntısı başladı diye
Ve pervarideyim. Bir eczane’nin önünde durur durmaz çayım masaya konuyor bile. Sorular ardı ardına geliyor ; ‘’ nerden gelirsin nerelisin nereye gidersin ‘’ memnuniyetle çayımı yudumlayıp birde polis kontrolünden geçiyorum …
Çek çek bizide çek …
Pervari den Bahçesaraya giden daha kestirme ve tam istediğim gibi toprak bir yol var ama bir türlü sapağı bulamıyorum sonunda pes edip normal eski yoldan devam ediyorum …
Gezinin ilk jandarma kontrol noktasını aşağıda göreceğim …
İnebel köprüsü …
Dağlar insanın başını döndürüyor …
Bu fotoğrafı çektikten sonra yolun ortasında durmuş uçurumun dibinde kalmış bir kamyon görüp duruyorum. İçinde bir abi yalvarıyor ; noolur bu kamyonu buradan çıkar Bu arkadaş abisiyle kavga etmiş abisi binmiş yoldan geçen bir arabaya gitmiş. Bu abininde şoförlüğü var ama kamyonun viteslerini filan bilmiyor. Ben arka tekerleğe bir taş koyup kamyonu önce kenara çektim. Dağbaşındayız 2 kişiyiz sadece ve bana motoru kamyona koyup çatağa kadar gitmeyi teklif edince adımımı geri atıyorum hem 2 kişi o motoru o kamyona koyamayız hemde bağlayabileceğimizi hiçbirşey yok motorum pert olur arkada. Şöyleydi böyleydi derken öğretiyorum kamyonu ayak üstü Tekrar taşı koyup kaldırıor kamyonu yerinden. ALLAH bilir çatak’a kadar 1. Viteste gitmiştir …
Neyse ben yoluma devam ediyorum motoruma binip.
Ve sonunda Bahçesaray sapağı … Yüzümde şımarık bir gülümsemeyle çekiyorum motoru sağa Bisküvi ve redbull takviyesi yaparken 3 4 tane minibüs duruor ayaküstü muhabbet ediyoruz nerden nereye falan filan gibi … Bir tanesi abi bir emrin var mı deyince utandım. Dedim canın sağolsun bana yeter …
İnsan oralara gidince bambaşka biri oluyor. Buralarda unuttuğun sıcaklığı görünce insan olduğunu hissetmeye başlıyor insan fazlasıyla …
Tırmanmaya başlıyorum. Yol da taş toprak kum çamur su ne ararsanız var …
Manzara muhteşem doyamıyor insan izlemeye …
Zor anlaşabildik Türkçesi çok anlaşılır değildi. Babası için bir sigara istedi paketi vermek istedim almadı , köy ekmeği uzattılar bir parça alıp yoluma devam ettim. Sanki bizim insanımız değilmiş gibi bir ürkek yaklaştılar bana … Fotoğrafını çekemediğim 2 çoban daha vardı …
Bu tırmanıştan sonra ciddi sıkıntılı bir iniş var bitmek bilmiyor.
Ve Bahçesaray …
Yakıt almam gerekiyor. En yakın benzinci 70 küsür kilometre. 40 km’dir yedek depoda gidiyorum. Bahçesaray’da bulabildiğim tek benzinci ve litresi 3,75 tl. Mecburum alıyorum. Derken elimi cebime atıyorum telefon çekmiyor. Hiçbir şebeke çekmiyor normal hatlarda yok. Saat öğlen 2 , sabah 7’den beri evdekilerle hiç konuşmadım babam meraktan ölmüştür diye endişeleniyorum fazlasıyla. Fiberoptik kablo kopmuş. Hiçbir şekilde iletişim yok. Endişe içinde dolanıyorum.
Sonunda biri telefon çekiyor diye arkamdan bağırıyor ve evdekilerle konuşuyorum. Ama kablo hala kopuk ve bankada işlem yok.
Süper bir muhabbetle birlikte 2 çay içiyorum. Çok kısa zamanda kaynaşıyoruz.
Harıl harıl akıyor burası sesi inanılmaz dinlendirici …
Fazla vakit kaybetmeden dönüşe geçiyorum. İndiğim yolu tırmanıyorum şimdi ama yolda çalışma olduğundan yol kapalı. Motorcu torpili uyguluyorlar bana kapana yolun 1 tekerlek geçebilecek şekilde açıyorlar Kepçe palet le iz yapıor benim için o yoldan yürüyorum sıkıntısız …
Derken bu güzel kızla karşılaşıyorum. 13 yaşında ismi Fadime. 1 saat önce tırmanırken yolda gördüğüm çobanlardan biri abisiymiş ona ekmek götürmüş ordan dönüyormuş. Kendi kendime düşündüm bu kız yaklaşık 2 – 3 saattir yolda olmalı diye … Vasıta yok yürüyerek gidip gelmiş …
Bahçesaray yolu’nun en yüksek noktalarından biri. İşçi kardeşler çay içmeden yollamayız diyorlar Birde tütün sigarası sarıyorlar bana mis gibi çayda yanında. 2900 metrelerde … Helalleşip ayrılıyorum …
Bu manzarayı hatırladınız …
Tırmanıştan önce ki asfalt kısım ..
Sonra Van yolu üzerine iniyorum. Bu yükseklikte bulutların yaptığı gölgeler akıl alıcı …
Dur duraksız Van’a giriyorum. Gece buradayım rastgele bir otele girdim. Otelin bulunduğu yer eminönü’nün bundan 10 sene önce ki hali gibi … Van’da 24 saat açık otopark sıkıntısı çekiyorum. Bulamadım park edecek yer. Otelin karşısında ki dükkanın kepenklerine kilitledim motorumu. İyi ki yanımda getirmişim boru kilidimi. Gece uyanıp uyanıp motora bakıyorum cam’dan.
5.gün 10 Temmuz
Neyse sabah oluyor. Van’da meşhur kahvaltıyı yap diyor resepsiyonist arkadaş. Çok meraklı değilim bu meşhur olaylarına ama doping etkisi yapacak şeyler lazım bana motora zor biniyorum nedense …
Bu salaş mekana giriyorum kahvaltı için … Kahvaltıda ; kaymak , bal , tereyağ ve otlu peynir var … Tavsiye ederim gittiğiniz zaman burada kahvaltı yapabilirsiniz ..
Gürpınar – Başkale yolu üzerinden Hakkari ye doğru yol alıyorum … Tabii yine yol çalışmaları yalnız bırakmıyor beni
Burası Güzelsu. Sol tarafta gördüğüm ismini sonradan öğrendiğim Hoşap kalesi için duruyorum. Durduğum her yerde insanlar çay içirmek için yarışıyorlar adeta.
Devam ediyorum …
Yolculuk boyunca geçtiğim en yüksek ve aynı zamanda türkiyenin en yüksek geçitlerinden biri Güzeldere geçidi ..
Sayıları o kadar fazlaydı ki bir ara yolun sonunu göremez oldum
Ardından Yüksekova sapağına geliyorum. Asıl sapak 1 km. sonra orda durup fotoğraf çekmeme izin yok. Yüksek güvenlik vardı bu sapakta arka çantaya kadar didik didik arandım …
Ve zap suyu …
Yüksekova – Hakkari arasını hızlıca geçiyorum. Yine TKC80’ler gösteriyor hünerini o sıcakta yolu sağlam bir şekilde tutarak …
Yol üzerinde ki askeri araçlara takılmadan gitmek durumundayım. Aslında güvende hissettiğiniz o araçlar size daha çok tehlike arz ediyor. Niye ? Çünkü kumandalı mayın denen bir şey var. Kurdukları pusuda askeri aracın arkasından sizde gidiyorsunuz diye düğmeye basmamazlık etmezler … Neyse çok fazla konuşmayayım bu konuda …
Hakkari sapağını görüp içeri giriyorum benzin ve içecek almam lazım … Şehrin içinde karşılaşıyorum askeri araçlarla … Halk alışmış …
Hakkari bir dağ kenti desem yeridir. Büyük büyük kayaların arasına yerleşmiş sanki …
Tekrar Zap’ın yanına iniyorum ..
Aşağıdayım …
Zap’a karışan sulardan biri …
Asıl yol sağ tarafta. Ben o köprünün üstünden geçip yoldan çıkıyorum biraz …
Kayalar insanın için ürpertiyor.
Zap burada kendi yüzünü bir daha gösteriyor. ‘Bana katılacaksan benden biri olmak zorundasın’’der gibi temiz suyu çamurlara karıştırıyor …
Fotoğraf çekerken nerden geldiğini anlamadığım bu cana yakın abi çıkıverdi. Ayak üstü sohbet ten sonra evine davet etti. ‘’ Gel kal bu gece bizde evimiz müsait misafirimiz ol’’ dedi. Çok isterdim ama gitmeliyim …
Düşünsenize bu devirde kim tanımadığı birine bu şekilde teklif eder ki ? O coğrafya gittiğimden beri belki 20 kişiden bu teklifi aldım …
Tabii bu arada kontrol noktaları bitmek bilmiyor. Şırnak’a varana kadar rahat 10 12 tane kontrolden geçiyorum ve her seferinde 10 12 dakika kadar beklemek durumundayım. Sadece kontroller bana 2 saate yakın zaman kaybettiriyor.
Birazdan yine kontrol noktasındayım. Yolculuğuma dair çekebildiğim tek kontrol noktası , oda 500 600 metre uzaklıktan. Makinemin zoom’u bu kadar yetiyor.
Ve Süvarikotra geçidi …
Bu fotoğraf arkadaşım Hilal için
Şırnak 10 km tabelasını görüp duruyorum …
Burda bir taşın üzerine çıkıp uzun uzun dağları izliyorum yakan güneşin altında …
Ve Şırnak’a Hakkari tarafındaki girişten giriyorum …
Şırnak enteresan bir yer. Diğerlerine nazaran çok bakımsız kalmış.
Koca şehirde şu gördüğünüz 3 sokak lambasından başka lamba yok sokaklarda caddelerde …
Bu arkadaşlarla sıkı bi muhabbet ardından birazda siyaset konuşup ayrılıyorum yanlarından …
Aslında niyetim Hasankeyf’e gidip bu gece orda kalmaktı ama babam ‘’ Siirt’e mi dönüyorsun’’ deyince hayır diyemedim. Eruh yoluna girip Siirt’e devam ettim …
Tek başına yolculuğun dezavantajlarından biri .. Kendi fotoğrafımı çekmemişim hiç nerdeyse …
Bana yılan deliği gibi geldi …
Eruh yolundan manzaralar …
Azıcık sanatsal …
Siirt’e 40 km kala … (yanlış hatırlıyor olabilirim)
Ve Billoris Kaplıcalarını geçtikten sonra Botan çayının bir kolu … Yoldan aşağı iniyorum çok güzel bir parkur olur bu dere yatağından …
Far’ımın hali pek vahim. Ama gece yolculuk yapmak yasak benim mantığıma göre …
Billoris’ten yukarı tırmanıyorum .. Yolda manzaralar müthiş ..
Bu sefer karanlık inmeden Siirt’e giriyorum … Makinem de bir dolu fotoğraf ve gördüklerimi , yaşadıklarımı soran ordu bekliyor beni amcamın evinde
6. ve Son gün – Cumartesi
Geceden rota belli ; Hasankeyf ve Mardin. Mardinden otobüs bulursam direkt İstanbul , bulamazsam neresi olursa olsun oraya gidip İstanbul’a dönmeliyim bugün mutlaka.
Sabah 7 de kontak açıp düşüyorum yola. Dur duraksız yol alıp Hasankeyf’e yaklaşırken bu pompaları görüp giriyorum içeriye …
Aslında bir klasik haline gelmeli bu fotoğraf. Güneydoğuya giden her motorcu mutlaka motorunu çekip bu pompaların yanında bir fotoğraf çekmeli ..
Yolculuğumun en iyi fotoğraflarından biri benim için …
Hasankeyf’e gelmeden yolun sol tarafında ismini unuttuğum bir asma köprü tabelası görüp dalıyorum içeri. Yaklaşık 3 km kadar taşlı ( sahil kenarında olan koca koca yuvarlak taşlar) yoldan gidip ulaşıyorum. Zira karşıya motorla geçmeye kesmiyor gözüm pek niyetimde yok. Ama fotoğraf için çok güzel bir köprü.
İleride ki köyde nerdeyse hayat belirtisi yok. Ama uzaktan çok gizemli gözüküyor…
Aslında köy’de değil. Tam bu fotoğrafı çekerken silah sesiyle karışık bir ses duyuyorum.
Köprünün üstünden görünüş …
Veee … Hasankeyf. Motorumdan inip ellerimi gökyüzüne açıyorum. Şükrediyorum ALLAH’ıma. Eğer burayı görmeden ölseydim gözüm açık giderdim. Çok istedim buraya gelmeyi.
Bu fotoğrafı çekebilmek büyüt mutluluk veriyor bana …
Buraya inmek için 20 25 metre kum’dan geçmeniz gerekiyor. İnerken rahatım ama çıkarken nasıl çıkıcam ??
Karnım çok acıktı kahvaltı yapmadım bir kahvaltı yapmam lazım ..
Hasankeyf Çardak’a oturup çıkarıyorum botları. Tam istediğim gibi bir kahvaltı geliyor önüme. Ayaklarımı sokuyorum suya serinliyorum. Keyfim inanılmaz yerimde.
Sağolsun buradaki arkadaşlar, motorumu gölgeye çekip eşyalarımı oraya bırakmama izin verip hatta gözkulak oluyorlar. Bende rahat rahat geziyorum Hasankeyf’i. Bilseler bana ne büyük bir iyilik yapıyorlar.
Hasankeyf hakkında söylenecek çok şey var ve bana pek düşmez konuşmak. İnternette fazlasıyla bilgi var burasıyla ilgili. O yüzden ben sıramı savıp fotoğraflarla baş başa bırakıyorum sizi bir süre …
Girişte Vedat dolaştırmak için teklifini yapıyor bende elimi omzuna atıp hadi gidelim bakalım diyorum …
Tırmandıkça efsaneleşiyor kale …
Dicle …
Eski köprünün solda ve kara’da kalan ayağında yaşayan bir aile var. Aileyi ordan çıkaramıyorlar zira ellerinde Osmanlıya ait tapu var
Vedat çaktırmadan bizi kapalı olan kapıdan sokuyor
Bu fotoğrafı o çekti. Meşhur karelerden biriymiş ..
Yaklaşık 1 yıl önce bu merdivenlerden inen bir turist düşmüş ve ciddi yaralar aldığı için kapı kapatılmış. Merdivenlerden iniş çok sıkıntılı ama Vedat ezberlemiş nereye basılması gerektiğini.
Göründüğünden daha dik burası …
Daha fazla inmeyip geri dönüyoruz. Bu kapıyı Vedat anlatmıştı ama unuttum. Yazıları okurken küfür ettiğim içindir herhalde …
E tabii puşimi almayı unutmuyorum. Daha sonra o sıcakta çok işime yarıyor …
Vedat’ın söylediğine göre Hasankeyf projesi askıya alınmış, uygulanırsa bu minare’de görünen hoparlörlerin olduğu kısma kadar sular altında kalacakmış. İnsanın inanası gelmiyor ama 17 km kadar set döşenecekmiş Dicle’ye …
Değişik karelerden Hasankeyf …
Daha sonra motoruma atlayıp birazda Hasankeyf içinde sürüyorum motorumu …
Hasankeyf’te hala yaşayan birkaç aile varmış …
Hasankeyf’e veda edip soluğu Midyat’ta alıyorum. İstanbul otobüsleri hep gitmiş.
Gaz kesmeden Mardin’e giriyorum. İstanbula dönmem lazım zamanım yok. MortGabriel’e gitmek istiyorum ama 25 km yi duyunca vazgeçmek zorunda kalıyorum.
Mardin’de de otobüs bulamıyorum. Otobüs var ama boş yer yok herkes motoru almıyor otobüse. Van’da internete girdiğimde noolur noolmaz diye urfa’da bir seyahat firmasının numarasını kaydetmiştim. Son çare onları aradım. Saat öğlen 2 , saat 5’te ki otobüse yetişmem lazım. Ancak o saattekinde yer var. Mardin – Ş.Urfa arası 187 km. Diyarbakır’ı arıyorum orda da yer yok. Tek çare gaz kesmeden Urfa. O yüzden gaz kesmeden , fotoğraf çekemeden gazlıyorum. Saat 4 gibi varıyorum Urfa otogar’a. Ama yolculuğun en berbat 2 saatiydi. Hava inanılmaz sıcak yol adam gibi görünmüyor. Tek gidiş tek geliş , bir sürü hatalı sollamaya maruz kalıyorum. Küfürün haddi hesabı yok tabii. Hızım 145’in altına inmiyor hiç mecburen.
Sonra sağsalim yüklüyorum motorumu otobüse ,yarım saat kadar da dinlenip yol alıyoruz İstanbul’a.
Otobüsten birkaç gün batımı …
O coğrafyadan ayrılırken ardımda bir sürü arkadaş , muhabbet , ve içilmiş boş çay bardağı bırakıyorum …
Güneydoğu’da gezmek dolaşmak, evet basit bir iş değil. Ama insanların söylendiği gibi de tehlikeli filan değil. Gayet gidilesi gezilesi yerler. Dikkat etmeniz gereken en önemli mevzu gece yolculuk yapmamak ve anayolun dışına çıkmadan gezmenizi tavsiye ederim. Ha birde unutmadan mutlaka yanınızda yedek benzin bulundurun.
_________________ Turgut Ekinci - İstanbul/Beşiktaş ve Alibeyköy A Rh(+) 544 532 06 15
Turgut cok tesekkurler, bu guzel raporunu heyecanla hem okudum hem de haritadan guzergahini izledim.
Cok guzel bir tur yapmissin, tebrikler ve bunca zahmet edip paylastigin icin de cok tesekkurler.
_________________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Kayıt: Feb 03, 2009 Mesajlar: 197 Nerden: Lüleburgaz
Tarih: Çrş Tem 22, 2009 7:17 am Mesaj konusu:
1991 yılında askerlik yaptığım bölgeler,Dağlarını çok iyi bilirim.Ne diyeyim arkadaşım sana bu güzel paylaşım için teşekkür ederim.
Seyretmesi çok güzel,İçimdekini söylemek gerekirse asla ve asla gitmem,Bu cesareti gösterip böyle bir gezi için seni tebrik ederim... _________________ NC700XA
AB RH+
Kaskını Tak , İki damla ter akması, Kan akmasından iyidir
Turgut,ellerine sağlık,güzel bir gezi olmuş teşekkür ederim. bu gezi yazısında iki şey beni daha da fazla düşünmeye sevk etti.Birincisi bahçesaray yolunda 13 yaşındaki kız çocugunun yanlız başına 2-3 saat abisine yemek götürme çabası,hayat bu kadar zor olmamalı yada insanlar olarak biraz daha kolaylaştırma adına elimizden geleni yapmalıyız.
ikincisi ise 50 yıl ömürlü bir baraj projesi için binlerce senelik tarihi degerlerimizi yok etme çabamız.yazık çok yazık. _________________ R 1200 RT
Tarih: Çrş Tem 22, 2009 10:56 am Mesaj konusu: Re: Güneydoğu'da iken .. Siirt - Bitlis - Van - Hakkari - Şı
Çok güzel bir gezi ve aynı güzellikteki rapor paylaşım için teşekkürler..
Ancak bazı resimler de ki açıklamalar ilginç;
"Bitlis’ten çıkıp Tatvan’da durmayıp Van’a devam ediyorum. Bahçesaray tabelasını görünce bir ahh çekiyorum … Gençlerle muhabbet ediyoruz hemen sordukları soruları sanki aralarında anlaşmışlar Abi kaç basıyor ? Kawasaki daha iyi filan gibi …
Oranın çocukları daha bir adam gibiler … Batı’da ki lere nazaran"
"Duvarlara bakıp ana bacı sövüyorum yazıları yazan örümcek ağı bağlamış beyinli lanet olası insanlara …"
"Burası kral’ın halka seslendiği mekanmış. Duvarlara bakıp yine küfürler ediyorum…"
Batı da ki lere nazaran orda iyi olanlar gezinin devamında Eski Eserlerin duvarlarına da yazmışlar.. Bu tarz ve eksikliğin herhangi bir yön de yaşayan kişiler ve yön ile bir alakası yok.Ve devamında o kız çocuğunu yiyecek götürmek için 2-3 saat yol da taban tepmesi..Bu pozisyonlar da yaşanan zıtlıklar eğitim eksikliği ve zihniyet meselesidir yaşadığımız coğrafyanın her yönün de ve yanında görülebiliyor. Bu eğitim-öğretim-terbiye ve zihniyet meselemezi her tarafta belirli ölçüde geliştiremediğimiz olgusu lanse edilemez fakat eksik olduğu öngörülebilir..
Tekerin daima düz bassın Saygılarımla esenkal.. _________________
Kayıt: Aug 30, 2006 Mesajlar: 117 Nerden: İst./Beşiktaş
Tarih: Çrş Tem 22, 2009 4:14 pm Mesaj konusu:
kunduz demiş ki:
O motor sıkılmıştır o otobüsün altında.
Şaka bir yana çok teşekkürler bu paylaşım için. Raporun başlığını görünce gittim çay aldım öyle oturdum ekranın başına.
İş için Batman'a gittiğimde Hasankeyf'e gitmiş, o kapalı merdivenlerde aklım kalmıştı. Motorla gidersem oralara Vedat'ı bulmak lazım demek ki.
Teşekkürler tekrar...
Kesinlikle bulmalısın. Girişte çarşı var orda sonda ki dükkan'a Vedat'ı sorarsanız bulur size onu hemen ...
Ben teşekkür ederim ...
milkmen demiş ki:
1995'te kelle koltukta askerlik yaptığım cudiyi turistik yönden görmek madalyonun diğer yüzü.Azminiz ve cesaretinizden ötürü sizi tebrik ederim .
Aslında turistik değil benim gözümde hiç turistik değil. Ben oraların insanı gibi gittim onlarda oranın insanıymışım gibi davrandılar ztn ...
Teşekkür ederim ...
VAP53 demiş ki:
Turgut cok tesekkurler, bu guzel raporunu heyecanla hem okudum hem de haritadan guzergahini izledim.
Cok guzel bir tur yapmissin, tebrikler ve bunca zahmet edip paylastigin icin de cok tesekkurler.
Rica ederim Ahmet abi. Seninle Kolin'in otoparkında karşılaşıp tanışmıştık belki hatırlarsın Paylaştıkça daha değerleniyor bu yolculuk benim için ..
leondede demiş ki:
kendim gitmiş - gezmiş kadar oldum....
fotolar için teşekkürler...
Rica ederim ne demek ...
atilla39 demiş ki:
1991 yılında askerlik yaptığım bölgeler,Dağlarını çok iyi bilirim.Ne diyeyim arkadaşım sana bu güzel paylaşım için teşekkür ederim.
Seyretmesi çok güzel,İçimdekini söylemek gerekirse asla ve asla gitmem,Bu cesareti gösterip böyle bir gezi için seni tebrik ederim...
İçinde ki ni tabii ki bilemem ama ilk fırsatta tekrar gitmeyi çok istiyorum. Oralar gerçekten ne 1991'de ki nede burdan kulaktan dolma bilgilerle bildiğimiz gibi ...
erkansen196 demiş ki:
Güzel gezmişsin eline ve tekerine sağlık. Sayende bende oraları gezmiş oldum.
Rica ederim ne demek Erkan abi. Bir ara ne güzel birlikte mangal yapıyorduk be abi XLR duruyormu hala ??
ruzgar demiş ki:
Turgut,ellerine sağlık,güzel bir gezi olmuş teşekkür ederim. bu gezi yazısında iki şey beni daha da fazla düşünmeye sevk etti.Birincisi bahçesaray yolunda 13 yaşındaki kız çocugunun yanlız başına 2-3 saat abisine yemek götürme çabası,hayat bu kadar zor olmamalı yada insanlar olarak biraz daha kolaylaştırma adına elimizden geleni yapmalıyız.
ikincisi ise 50 yıl ömürlü bir baraj projesi için binlerce senelik tarihi degerlerimizi yok etme çabamız.yazık çok yazık.
Aslında benim bu yolculuktan sonra kafamda o kadar çok şey netleşti ki ... Neyse bunları burada paylaşmayayım sonuçta motosiklet paylaşım sitesi burası ...
Teşekkür ederim yorum için ...
TDM-1056 demiş ki:
Çok güzel bir gezi ve aynı güzellikteki rapor paylaşım için teşekkürler..
Ancak bazı resimler de ki açıklamalar ilginç;
"Bitlis’ten çıkıp Tatvan’da durmayıp Van’a devam ediyorum. Bahçesaray tabelasını görünce bir ahh çekiyorum … Gençlerle muhabbet ediyoruz hemen sordukları soruları sanki aralarında anlaşmışlar Abi kaç basıyor ? Kawasaki daha iyi filan gibi …
Oranın çocukları daha bir adam gibiler … Batı’da ki lere nazaran"
"Duvarlara bakıp ana bacı sövüyorum yazıları yazan örümcek ağı bağlamış beyinli lanet olası insanlara …"
"Burası kral’ın halka seslendiği mekanmış. Duvarlara bakıp yine küfürler ediyorum…"
Batı da ki lere nazaran orda iyi olanlar gezinin devamında Eski Eserlerin duvarlarına da yazmışlar.. Bu tarz ve eksikliğin herhangi bir yön de yaşayan kişiler ve yön ile bir alakası yok.Ve devamında o kız çocuğunu yiyecek götürmek için 2-3 saat yol da taban tepmesi..Bu pozisyonlar da yaşanan zıtlıklar eğitim eksikliği ve zihniyet meselesidir yaşadığımız coğrafyanın her yönün de ve yanında görülebiliyor. Bu eğitim-öğretim-terbiye ve zihniyet meselemezi her tarafta belirli ölçüde geliştiremediğimiz olgusu lanse edilemez fakat eksik olduğu öngörülebilir..
Tekerin daima düz bassın Saygılarımla esenkal..
Yorum için teşekkür ederim ... _________________ Turgut Ekinci - İstanbul/Beşiktaş ve Alibeyköy A Rh(+) 544 532 06 15
Turgut cok tesekkurler, bu guzel raporunu heyecanla hem okudum hem de haritadan guzergahini izledim.
Cok guzel bir tur yapmissin, tebrikler ve bunca zahmet edip paylastigin icin de cok tesekkurler.
Rica ederim Ahmet abi. Seninle Kolin'in otoparkında karşılaşıp tanışmıştık belki hatırlarsın Paylaştıkça daha değerleniyor bu yolculuk benim için .. ...
Tabi hatirladim, hatirlamaz miyim. Biliyorsun kismen ayni yerleri 2 ay once de biz dolasmistik ve geri kalan kisim icin de onumuzdeki aylara program cikartiyoruz bakalim kismet...
Yolun duserse yine bekler ve daha cok zaman ayirarak sohpetlemekten de memnun olurum. Bir kez daha tesekkurler.
_________________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Kayıt: Aug 30, 2006 Mesajlar: 117 Nerden: İst./Beşiktaş
Tarih: Çrş Tem 22, 2009 6:29 pm Mesaj konusu:
VAP53 demiş ki:
giotine demiş ki:
VAP53 demiş ki:
Turgut cok tesekkurler, bu guzel raporunu heyecanla hem okudum hem de haritadan guzergahini izledim.
Cok guzel bir tur yapmissin, tebrikler ve bunca zahmet edip paylastigin icin de cok tesekkurler.
Rica ederim Ahmet abi. Seninle Kolin'in otoparkında karşılaşıp tanışmıştık belki hatırlarsın Paylaştıkça daha değerleniyor bu yolculuk benim için .. ...
Tabi hatirladim, hatirlamaz miyim. Biliyorsun kismen ayni yerleri 2 ay once de biz dolasmistik ve geri kalan kisim icin de onumuzdeki aylara program cikartiyoruz bakalim kismet...
Yolun duserse yine bekler ve daha cok zaman ayirarak sohpetlemekten de memnun olurum. Bir kez daha tesekkurler.
Abi yolum düşerse ki ağustos'un ilk haftası dikili taraflarına gelicem çanakkale üzerinden gelirsem çayımı hazır et abi _________________ Turgut Ekinci - İstanbul/Beşiktaş ve Alibeyköy A Rh(+) 544 532 06 15
Kayıt: Jan 22, 2008 Mesajlar: 497 Nerden: Istanbul (TR) - Vladivostok (RU)
Tarih: Çrş Tem 22, 2009 6:50 pm Mesaj konusu: gezi
Guzel bir gezi olmus. Hele boyle vakti de serbestce kullaninca tadi cikmis. Biz de Urfa yaptik ama iki gun kalip donduk.
Soyledigin o insanlarin sicakligini hissetmemek mumkun degil. Bir de bu buyuk sehirlerde sevgi gostermeyi unutmuslar arasinda yasadiktan sonra orada gordugumuz itibara cevap vermekte zorlanmistik. Aklimiz hala oralarda. _________________ Hakki Orun
The Member of RoSPA RoADAR
BMW R1200GSA 2011
www.orunbrothers.webs.com
Guzel bir gezi olmus. Hele boyle vakti de serbestce kullaninca tadi cikmis. Biz de Urfa yaptik ama iki gun kalip donduk.
Soyledigin o insanlarin sicakligini hissetmemek mumkun degil. Bir de bu buyuk sehirlerde sevgi gostermeyi unutmuslar arasinda yasadiktan sonra orada gordugumuz itibara cevap vermekte zorlanmistik. Aklimiz hala oralarda.
Hakkı abi inan keşke daha fazla zamanım ve nakitim olsaydı daha çok kalır dolanırdım oralarda. İnsan bir sefer gitmekle doymuyor zaten ... daha yeni geldim ama şimdi orda olsaydım keşke ...
sağol abi yorumun için ... _________________ Turgut Ekinci - İstanbul/Beşiktaş ve Alibeyköy A Rh(+) 544 532 06 15
Tamamdir Turgut'cugum, Agustosta gorusmek uzere o zaman kismetse.
Hakki'cigim zaten bahse konu buyuk sehirlerde yasayanlarin da; o kentin toplam nufusuna gore cogunlugunu, bu bahsini ettigimiz guzelim Anadolu'muzun muhtelif yerlerinden gelenler olusturmuyor mu? Yani kendi yorelerinde tarifi imkansiz, "Turk Misafirperverligi" unvaninin dogma sebebi olan kisiler.
Ama ne yazik ki para kazanmak amacli olarak goc etmek zorunda kalindiginda, o guzel insanlar da maalesef yoldan cikiyorlar hepimiz gibi(zira hepimizde biraz da olsa hata vardir)...
Yani bana gore; ulkenin hemen her yerinde yasam belli bir standartta olabilmeli ki, insanlar goc etmek degil seyahat etmekle yetinmeli. Herkes kendi yuvasinda daha özündedir bence...
_________________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız