Arama     Konular    
  Üye Ol antalya escort Ana Sayfa  ·  Konular  ·  Dosyalar  ·  Hesabınız  ·  Haber Gönder  ·  Top 10  ·  T.C Karayollari Haritasi  
Ana Menü
· Ana Sayfa
· 2. El Ilanlar
· Anketler
· Ansiklopedi
· Arkadaşına Tavsiye Et
· Arşiv
· Bize Ulaşın
· Dosyalar
· Faydalı İçerik
· Forumlar
· GizlilikPolitikasi
· Haber Gönder
· Hakkimizda
· Harita
· Konu Başlıkları
· Oyun Alanı
· Top 10
· Videolar
· Web Links
· Üye Günlüğü
· Üye Listesi
· İzlenimler
· Özel Mesajlar

Kimler Sitede
Şu an sitede, 808 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Giris
Nickname

Şifre

Guvenlik Kodu: Guvenlik Kodu
Guvenlik Kodunu Yeniden Yaziniz

Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

Dost Siteler
www.webevi.com www.lamaorda.com www.saglikbilgisi.com www.bilgisayarbulteni.com www.thelostdownload.com www.ucretbordrosu.com


Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu: Forums

Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - Antalya olmadı, Kapuzbaşı Şelalesi verelim
 YardımYardım   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Antalya olmadı, Kapuzbaşı Şelalesi verelim

 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantilar
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
djelals
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Kayıt: Sep 21, 2006
Mesajlar: 77
Nerden: Hatay

MesajTarih: Cum Ağu 08, 2008 7:57 pm    Mesaj konusu: Antalya olmadı, Kapuzbaşı Şelalesi verelim Alıntıyla Cevap Ver

14 Temmuz’da Mersin MT den arkadaşım Yürekçe, namı diğer Sencer ile iki motorcu, Antalya, hatta yapabilirsek Fethiye’ye kadar bir gezi planlamıştık. Günler öncesinden hazırlıklara başladım. Gezi heyecanıyla yanıp tutuşurken, Yürekçe’nin kaza yaptığını, çok şükür kendisine bir şey olmadığını öğrendim. Bu durumda tek başıma yola çıkmanın pek keyif verici bir şey olmadığını düşündüm ve yola çıkmadım.
Derken, küçük çaplı bir geziyle yetinmeye karar verdim. 2 Ağustos’ta hazırlıklarımı yapıp yola çıktım. Öncelikle Osmaniye-Zorkun yaylasında bulunan annemi ve ablalarımı görecek, ardından da aklıma neresi estiyse gidecektim. Ve yola çıktım: Zorkun yaylasına çıkışta, yol yapım ve genişletme çalışmaları dolayısıyla en incesinden pudra gibi olmuş güzelim memleket tozunu yuttum, vardığımda üzerim bembeyazdı. Sanki değirmende çalışan birisi gibi.













Zorkun’da iki gün kaldıktan sonra sabahleyin eşyalarımı topladım, ben gidiyorum dedim. Nereye? Şöyle bir dolaşacağım dedim. Aman oğlum dikkat et şeklindeki uyarılarını da aklımın bir köşesine kaydettikten sonra yola koyuldum. Zorkun yaylasından iniş daha da kötüydü, zira bu sefer önce zifti dökmüşler, ardından kumu sermişlerdi. Yeni serilmiş, ancak henüz sertleştirilmemiş mıcırların üzerinden inmek çok tehlikeliydi. Küçük küçük taşlar tekerlerin altında bilye gibi, bir oraya, bir buraya kaydırıp duruyordu motoru. Çok dikkatli indim.



Önce Kadirli’ye gittim. Benimle aynı yerde çalışan öğretmen arkadaşım Uğur beyin yanına vardım. Beni görünce şaşırdı, çok memnun oldu. Derken, motorum (Karaböcük)’ün üzerinde Zorkun yaylasından beri itinayla koruduğum o güzelim pudra kıvamındaki tozu yıkadı.





Kadirli Motosiklet Kulübünden ve motosiklet.net’den arkadaşım olan Reşit’in (Ressam01 nick’li ) yanına gittim. Hafta sonu yapılan yedek subaylık imtihanına giden Reşit henüz dönmemişti. Selam bırakıp yola koyuldum.
O de nesi? Arkamdan bir ıslık sesi duydum, ama bana olduğuna ihtimal vermedim. Kadirli’nin ortasındaki kavşakta kırmızı ışıkta dururken bir karartı gördüm göz ucuyla. Birisi bana paralel yolda, benim istikametimde koşturuyordu. Bu Reşit idi
Karşıya geçip, hemen önünde durdum. Meramımı anlattım. Hemen beni çalıştığı motosiklet dükkânına götürdü, “abi gel hele bir konuşalım, ondan sonra yaparsın ne yapacaksan” dedi.




“Abi beni tahrik etme nolur, benim motorum arızalı, içim gidiyor” dedi. Aslında ben bir şey yapmıyordum Derken, bir yerlere telefon etti ve: “abi iş tamam, birlikte gidiyoruz” dedi.


Ve yarım saat sonra yola çıktık. Ama nereye? Kozan – Feke – Saimbeyli – Develi – Yahyalı – Kapuzbaşı Şelaleleri – Aladağ (Adana’nın ilçesi) – İmamoğlu ve eve dönüş. Yola çıktık. Çıkmadan önce de Kozan öğretmenevi’ne telefon edip yer olup olmadığını sordum, biraz sonra kesin kararımı vereceğimi söyledim. Reşit’le yola çıktık. 25 km gittik. Derken Reşit telefon için durdu, bu sırada Kadirlili bir motosikletsever Gökhan bey (inşaat mühendisi olduğunu öğrendim) eşiyle birlikte bir akşam turuna çıkmıştı. Dikkat etmedim ama, sanırım 600 RR ile. Onunla da tanıştık, ama resim yoktur (çekmeyi unuttuk)

Derken Reşit sordu: “nerede kalacağız?” Kozan öğretmenevinde dedim. Abi orada kalacağımıza bizim evde kalalım, akşam Kadirlili arkadaşlarla takılırız, sabahleyin de erkenden yola çıkarız dedi.
Peki dedim ve geri döndük 25 km yolu

Eve gitmeden önce KMSK’dan İso (İshak)’ın dükkanına gittik, henüz kapatmamıştı. Klasik merakı var kendisinin. Birisi 1954 model BMW, diğeri ise resimde gördüğünüz 1952 model BSA.




Saat gibi çalışıyor


Akşamleyin Kadirli’de Sülemiş Tepesi’nde Kadirlili bir iki motosiklet tutkunu arkadaşla birlikte oturduk, Hondacı Savaş çok sempatik, çok candan bir arkadaş, hayat dolu. Geziye katılmak için can atıyordu, ama belediyedeki görevinden dolayı gelemeyeceğini bildirdi. Abdurrahman ise çiçeği burnunda yeni nişanlı, o da gelemiyordu. Biz ikimiz gidecektik.






Sabahleyin yola çıkmadan önce birer çorba içmek için gittiğimiz lokantada Savaş yine bizi buldu. Sohbet derin.





Aaaat biiiin.




Kozan’dayız



Bir marketin önünde durup yol hakkında bilgi alıp sohbet ettik.



Kozan Kalesi


Kozan’ın Feke-Saimbeyli-Tufanbeyli-Kayseri çıkışı


Kozan Sulama Barajı üzerinde. (1981’de okul gezisiyle gelmiştim buraya)




Horzum yaylası. Zamana ve şartlara göre yaylaların yapısı değişiyor. Eskiden evden ahşaptan olurdu, şimdilerde ahşap ve beton.




Horzum yaylasında su içiyoruz. Atlarımız da susamışlar





Yola devaaam








Feke





Feke Çayı




Abi şu eriklerden koparsak bir şey derler mi acaba?






Çok vahşi bir tabiat












Saimbeyli





Saimbeyli’de durduğumuz petrolde bulunanların hepsi öğretmendi. Onlarla hemen oracıkta bir zümre toplantısı yapıverdim




Bu Sinan. “Trafik kurallarına uyalım, uymayanları uyaralım diyor. Çok sevimli bir genç.



Şu minik kızın güzelliğine bakın ! Ne şirin şey bu. Allah bağışlasın. Orada görev yapan, uzun yıllar motosiklete bindiğini söyleyen bir öğretmen arkadaşın.




Yola çıkıyoruz








Derken Saimbeyli’nin 12 km yukarısında 1900 metre yükseklikte, bir dağ lokantasında boşalan midelerimizi yeniden doldurduk








Yola çıktık. Develi’ye varacağız inşallah.


Acaba bu da mı Develi’ye gidiyor?




Yolda Reşit “abi fotoğraf çekmek için durunca çok zaman harcıyoruz, sen makineyı bana ver, ben hareket halinde çekerim” diyor ve makineyı alıyor. Yolda motoru otomatik pilota bağlamış, iki eliyle fotoğraf çekiyor, motor kendiliğinden gidiyor





Tabii bunu hareket halinde çekmediğini söylememe gerek yok


Gezbeli Geçidi





Abi keşke çadırları getirseydik. Şurada nehrin kenarına kurar,bu gece de burada kalırdık diyor Reşit.





Devaaaam





Develi’ye 20 km kala Şahmelik köyü ve oradaki kaya mezarları, kuş barınakları, köylülerle kaynaşmamız.







Aslında burada bir de yer altı şehri varmış, ama oraya gidemedik zaman darlığından. Köylüler oraya da gitseydiniz dediler.







Bu abi bekarmış, evlenmek istiyor. Madem internete koyacaksınız bu resimleri, o zaman benim resmimi de koyun diyor. 50 yaşlarında bir bayan aradığını söylüyor. Aslında bu gibi işlerde pek başarılı olmasak da, dediğini yapacağımızı söyledik.


Biraz zoom yapalım. Ümit dünyası


Köylülerle konuştuğumuz bu kayaların üzerinde oyulmuş mezarlar varmış, ancak zamanla bu mezar yerleri hep yontularak düzeltilmiş, köylülerin buğday sergileme ve paylaşım yeri olmuş.





Develi –Tomarza – Kayseri – Saimbeyli yol ayrımı. Ressam buraya hiç dikkat etmeden geçti gitti. Arkasından yetiştim ve sordum: “nereden geçtiğimizin farkında mısın?” “Yook” dedi.
Geriye dön de bir bak bakalım dedim. Kavşağa girdiğimiz noktada tam karşımızda Erciyes Dağı tüm ihtişamıyla karşımızdaydı. Üzerinde kar görünmüyordu. Oysa biz, Erciyes’in üzerinde karın hiç eksik olmadığını öğrenmiştik. Neden üzerinde kar yoktu? Çünkü bizim baktığımız taraf doğu ve güney tarafıydı. Elbette güneş bu taraftaki karları eritmişti. Oysa Dağın öbür tarafı yani Kayseri tarafından bakılsaydı karlar görünecekti.









Bu konuda zamanında şöyle bir fıkra ya da kıssa dinlemiştim:
Kayseri’ye mal satan bir adama, alacağını Erciyes’in karlarının eridiği zaman verileceği söylenir. Adam baharda karların eriyeceğini düşünerek herhalde baharda verecektir diye bekler, ama karlar bir türlü erimez. Dolayısıyla alacağını da alamaz. Tıpkı “çıkmaz ayın çarşambasına” sözünde olduğu gibi.


Develi’de şehrin ortasında kaldığımız otel. Demirden atlarımızı da otel müdürü amcamızın yardımıyla otel girişine girdirdik. Sizin gibi, buraya çok motorcu gelir, biz motorları hep buraya koyarız dedi.





Develi’de, Konya’nın etliekmeğinin bir benzeri yapılıyor ve buna cıvıklı diyorlar. Yalnız biz öğle yemeğinde de pide yediğimizden bunu denemek istemedik. Bunun yerine kiremit dedikleri bir çeşit güveç yemeği yedik. Yalnız, güveç yemeğindeki kadar zengin sebze çeşidi yoktu bunun içinde.




Kaldığımız otelin hemen karşısındaki Aşık Seyrani heykeli

Otelin balkonundan Erciyes görüntüsü

Develi’nin etrafı hep dağlarla çevrili


Erciyes Dağı’na sabahın ilk güneşi doğarken. (Otel odamızın penceresinden)





Sabah erken uyandım. Henüz Ressam (Reşit) uyuyorken bir Develi sokaklarını dolaşayım dedim. Sokağa ismini veren şahsın soyadı ilgimi çekti



Sabah çorbası içtiğimiz bir pide salonundaki gencin, yaptıkları etli pide, kendilerinin ifadesiyle cıvıklı hakkında yazdığı şiir (oturduğum yerden zoom yaparak çektim)


Erciyes’in üzerine ilk güneş ışıklarını vurduğunu resimledikten sonra makinenın pilleri boşaldı. Hemen yedekleri çıkarıp taktım. O da nesi? Kalan son yedek piller boş çıkmasın mı? Canın ne ister? Güya ağırlık yapmasın diye şarj aletini almamıştım. Kalakaldım ortalıkta. Çare aramaya başladım. Şarj aletiyle birlikte yeni piller almaya karar verdim, ancak boşa masraf ve onların da dolması için epeyce zaman gerekli. Derken, bir dijital baskı yapan fotoğraf stüdyosunda yeni pil alıp almamak konusunda düşünürken, sağ olsun, pillerimi şarj etmeyi önerdi. Dört pili hızlı modda bir saatte doldurdu. Dolu pillerin ikisini dönüş yolunda kullandık. Bu bana ders olsun, bir daha şarj aletimi yanımda götüreceğim.

Atın karnını doyurduktan sonra yola düşüyoruz


Bekle bizi Kapuzbaşı Şelalesi, geliyoruz.
Yolda, Ressam’ın motorunun gevşek olan zincirini germek için anahtarları çıkarıyorum, heyhat, somunu gevşetecek numaradaki anahtarı almamışım.


Ressam’ın motorunun (emanet) zincirini Yahyalı’daki bir motosiklet tamircisi ağabiye gerdiriyoruz.

Kapuzbaşı Şelaleleri’ne doğru yola çıktık. O taraflarda gezilesi çok güzel yerler de varmış, Hacer Ormanı mıymış, neymiş, vakit kalırsa gezeriz dedik, ama vakit kalmadı.

Burada çok fazla kamyon gördük. Kamyonlar maden cevheri taşıyorlar.




Eveeet, sonunda Şelaleye giden yol tabelası. Her ne kadar, bazılarına göre bir yer tabelasının önünde resim çektirmek banal gelse de bence değil. Zira bu, oraya gittim, gördüm deme yöntemi







Abi ne zaman varacağız bu şelaleye, çok sabırsızlanıyorum yaa, diyor Reşit.

Dur şu karpuzu yiyelim diyorum. Karpuzu çeşmenin havuzuna ısladım. On dakika sonra soğuktan yarılmış olarak aldım.






Şelaleye giden yol boyunca yanından geçtiğimiz ırmağın ileride bir şelale olup bir yerden dökülerek şelale oluşturacağını sanıyorum. Tabii böyle bir şey olmadığını gidince göreceğim.




Ve işte sonunda Şelaleye geldik. Reşit: “nee, abi biz bunun için mi geldik?” diyor. Dur, yanına gidelim diyorum. Tabii, dağa ve ondan dışarı fışkıran suya uzaktan bakınca öyle görünüyor. Esas yanına kadar gidince insan dehşete kapılıyor. Suyun şiddeti muazzam.











Bizim demir atlara da bir göz atmadan edemiyoruz Bir şey olacağından değil de, ilgisiz kalmasınlar diye



Ressam suyu görünce dayanamadı, kafasını suyun altına soktu, ama tüm vücudu ıslandı





Hepsi bu muymuş diyoruz. Hayır, tepeyi çıkınca diğerlerini de görüyoruz.







Ressamcığım, beni de şu noktadan bir resimler misin, malum ya, şelalenin önünde benim de bir görüntüm olsun



Ressam cros motorunu özledi sanırım.




Bu kazanda ne pişiyor? Söylemem, gidin, görün






Buz gibi, içinde dört saniye duramazsınız.





Buradan ayrılmak çok zor. O muhteşem manzarayı beyinlerimize iyice hıfzettik. Bir daha, bir daha baktık. Sonra dönüş. Nerden döneceğiz? Uzun olanı seçip düz yoldan mı, yoksa kısa olanı seçip dağdan mı? Ya dağda yolumuzu kaybedersek? Herhangi bir arıza olursa? Geceyi ıssız ormanda geçirmek zorunda kalırsak?
Kararımızı verdik. İlk gittiğimiz Şelalenin hemen yanından bir dağ yolu varmış. Oradan gideceğiz. Reşit bana baktı, ben Reşit’e. “Ya Allah!” deyip düştük dağ yollarına. Ama manzara müthiş. Bir dağı aşıyoruz, diğer dağın arkasında Aladağ diyoruz, ama, yok, yok. İlk zamanlar dağların muhteşem manzarasına daldık, o ihtişamı motosiklet kardeşlerimizle paylaşmak adına sürekli fotoğraflar çektik. Yollar çatallaşıyor, tabela yok. Reşit parmağını ağzına koyuyor, “oooo, ya şunda ya bunda, ke-se kü-lek ba-şın-da” diyor. Sonra gidelim abi diyor, o yola dönüp gidiyoruz. Bu şekilde gittiiik, gittiiiiiiiik, gitttiiiiiiiiiik. Bir yere vardık, Reşit: “abi moralim bozuldu ya!” dedi. Devaaaaam, dedim, ve nihayet Aladağ’a ulaştık. Çok şükür.


















Toprak kıpkırmızı, kesin buralarda maden var. Bunlar, bu dağların maden yönünden çok zengin olduğunu gösteriyor. Maden mühendisi misin mübarek Yoook, öylesine işte, benzetiyoruz. Kayaların kimisi kırmızı, kimisi gri renkte. Kimisi sapsarı. Abi bu dağlarda altın da var, demir de var, alüminyum da..



Tahminlerimde yanılmamışım. Aladağ’a yaklaştığımızda nehir kenarında bir maden ocağı gördük. İçeriye girip oradaki bir görevliye burada ne yapıldığını sorduk, bir yol şantiyesi miydi, yoksa başka bir şey mi?
Orada krom çıkarılıyormuş. Kayalar öğütülüp çeşitli eleklerden geçirilip krom cevheri randıman oranına göre ayrıştırılıyormuş. Resmini çekmek hiç aklıma gelmedi aslında. Çok ilginç, hareket eden bantların üzerinden giden cevherler öbekler halinde dökülüyor, her bir öbek bir randıman derecesini ifade ediyormuş. Oradan çıkarılan krom madeni Türkiye’de eritilmiyormuş, ham cevher olarak Çin’e ihraç ediliyormuş. Onu eritip satma hakkımız yokmuş. Bunun ayrıntılarını yetkililer bilirler.

Yaşasın, sonunda Aladağ’a ulaştık. Asfalt yolu gördüğümüzde zafer işareti olarak kornalarımıza uzun uzun bastık Çok şükür, kurtulduk. Ergenekon Destanı’nı yaşamıştık desem yeridir.


Aladağ ilçe merkezinde güzelce karnımızı doyurduktan sonra makinedeki resimleri bir cdye yazdırttık bir internet cafede. Zira, dönüşte Ressam ile İmamoğlu’nda ayrılacaktık. O, oradan Kozan üzerinden Kadirli’ye ulaşacak, bense İmamoğlu’ndan ayrılıp Ceyhan’a, oradan da Reyhanlı’ya gelecektim.




Ressam’da ayrılık acısı çökmüş, derin derin düşünüyor. Bir hafta sonra vatani görevini yapmaya gidecek, bir süre demir attan uzak kalacak. Uzun bir süre böylesine vahşi bir tabiatı doya doya içine çekemeyecek.


Bu görüntülere isyan etmemek elde değil


Ressam çok düünceli

İmamoğlu girişindeki petrol istasyonunun önünde oturup birer cıgara tüttürüyoruz.

Ve, ayrılık vakti. Kendine iyi bak kardeşim. Yolun açık olsun, aman dikkatli git. Askerlik yerin belli olunca bana bildir olur mu? Hoşça kal.


Ayrılma saatini tespit etmedim, ancak. Eve ulaştığımda saat 01:05 olmuştu.

DEĞERLENDİRME:
Toplamda 5 gün olmak üzere, önceleri solo, daha sonra Reşit’in de katılımıyla iki kişi devam eden bu geziden çok büyük keyif aldım, motoruma olan güvenim ve sevgim arttı, Allah’ın bize ne kadar güzel bir vatan bahşettiğini bir kez daha teyit etmiş oldum. Orman geçişleri insanı ürkütüyor. Yanımızda konaklayabilmek için hiçbir şey yoktu. Yiyecek ve su da almamıştık. Sadece ya şunda, ya bunda diyerek seçtiğimiz yol bizi bir yerleşim yerine götürmeseydi ne olurdu bilmiyorum. Bilmek bile istemiyorum.

Develi yolunda Ressam büyük bir tehlike atlattı, Allah’a şükürler olsun, sonuç acı olmadı. Reşit önde, ben ise onun 200-300 mt gerisindeydim. Tıpkı bir film şeridi gibi izledim. Karşıdan gelen bir araç bizim yolumuza girdi, Ressam çok zor durumda kaldı. Derken taşıt tekrar kendi şeridine geçti. Buraya kadar bir şey yok. Taşıt geçer geçmez, Ressam’ın önüne bir inek çıktı, yolun karşısına geçiyordu. Bu durumdan kıl payı kurtuldu. Bu esnada inek ürktü, sendeledi, yere yıkıldı, kısa bir zaman sonra tekrar ayağa kalkıp yolun karşısına geçmeyi tamamladı. Ne kadar usta sürücü olursak olalım, dikkatli olmakta fayda var. Sanırım aracı kullanan sürücü ineğin davranışını önceden görmüş ve onun için şerit değiştirmeyi uygun bulmuştu, buraya kadar güzel bir davranış kabul edilebilir, ancak bence hızını iyice düşürüp şerit değiştirmeden ineğin yanından geçmeyi denese daha iyi olurdu. Reşit de o yerleşim yerinden geçerken hızını düşürmeliydi.

Bu kadar güzel, ve önemli bir geziye çıkarken pil şarj cihazımı yanıma almamış olmam affedilebilir bir şey değil. Pilleri şarj edecek bir yer bulamayabilir ve o güzel manzaraları kendi objektifimden resimleyemeyebilirdim.

KAZASIZ BELASIZ NİCE MUTLU GÜNLERE.
_________________
C.SÜĞÜRTİN__
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi MSN Messenger
VAP53
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 28, 2003
Mesajlar: 12125
Nerden: İstanbul/Çanakkale

MesajTarih: Cmt Ağu 09, 2008 7:55 am    Mesaj konusu: Re: Antalya olmadı, Kapuzbaşı Şelalesi verelim Alıntıyla Cevap Ver

djelals demiş ki:
.............

Celalettin Hocam; oncelikle bu guzel, degisik ve hoş anlatımlı raporuna ben sahsim adina coook tesekkur ederim. Bircok fotografi arsivime musadenle kopyaladim kusura bakmazsan. icon_rolleyes.gif icon_wink.gif

a) Kep cok yakismis, bu sicaklarda da beyaz olmasi alin kiri gostermesinin disinda olumlu galiba? icon_rolleyes.gif
b) BSA'ya hayran kaldim, hatta hasta oldum, hatta kiskandim ama Allah sahibi arkadasimiza bagislasin. icon_smile.gif
c) Motosikletine ve ozellikle yan cantalara bayildim, ozel emek verilmis besbelli. Ancak ozelden bana adresini lutfedersen hemen sana stickerlardan da yollayayim istersen, yakisir bence. icon_rolleyes.gif

Bacanagim ve agabeyi (Superpose ve Cosmos60 birkac gun sonra Hatay'dalar 0-532/ 353 40 36 Akif ORUN icon_rolleyes.gif )...
Tekrar cok tesekkurler. icon_biggrin.gif
_______________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale

SAGLIK, HUZUR, MUTLULUK, BEREKET ve BERABERLIK.

R 1100 R
GT 200
GSM : 0-532/264 17 30
mail: vap1953@yahoo.com

Is : 0-286/218 08 08
www.kolinhotel.com
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi
superpose
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Mar 05, 2007
Mesajlar: 876
Nerden: istanbul

MesajTarih: Cmt Ağu 09, 2008 10:08 am    Mesaj konusu: Re: Antalya olmadı, Kapuzbaşı Şelalesi verelim Alıntıyla Cevap Ver

VAP53 demiş ki:
djelals demiş ki:
.............

Celalettin Hocam; oncelikle bu guzel, degisik ve hoş anlatımlı raporuna ben sahsim adina coook tesekkur ederim. Bircok fotografi arsivime musadenle kopyaladim kusura bakmazsan. icon_rolleyes.gif icon_wink.gif

a) Kep cok yakismis, bu sicaklarda da beyaz olmasi alin kiri gostermesinin disinda olumlu galiba? icon_rolleyes.gif
b) BSA'ya hayran kaldim, hatta hasta oldum, hatta kiskandim ama Allah sahibi arkadasimiza bagislasin. icon_smile.gif
c) Motosikletine ve ozellikle yan cantalara bayildim, ozel emek verilmis besbelli. Ancak ozelden bana adresini lutfedersen hemen sana stickerlardan da yollayayim istersen, yakisir bence. icon_rolleyes.gif

Bacanagim ve agabeyi (Superpose ve Cosmos60 birkac gun sonra Hatay'dalar 0-532/ 353 40 36 Akif ORUN icon_rolleyes.gif )...
Tekrar cok tesekkurler. icon_biggrin.gif
_______________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale

SAGLIK, HUZUR, MUTLULUK, BEREKET ve BERABERLIK.

R 1100 R
GT 200
GSM : 0-532/264 17 30
mail: vap1953@yahoo.com

Is : 0-286/218 08 08
www.kolinhotel.com


sevgili hocam
yapmis oldugun harika geziyi bizlerle paylastigin icin cok tesekkur.
ahmet bey'n (sevgili bacanagim yani)de soyledigi gibi kep cok yakismis.
Ama su anda guven 61 den ogrendim eline geceli anca 1 ay olmus icon_lol.gif
dun aksam 08=08=2008 tarihi itibariyle bodruma gelen guven61 guzel bir uyku dan sonra sabah erkenden havuz sefasina ve gunune baslamis.
Insallah pazar gunu hataya yola cikacagiz ve insallah orada gorusuruz.
hepinize selem eder mutluluklar dilerim saygilarimla
_________________
AKLINIZDA,KASKINIZDA BAŞINIZDA OLSUN

________________
akif ORUN A RH (+)
ARA GOLD MEMBER
Gsm:0532 3534036
R 1200 G
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
silverwind
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Jul 14, 2008
Mesajlar: 47

MesajTarih: Cmt Ağu 09, 2008 10:24 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Çok güzel bir gezi yazısı olmuş.Çok teşekkür ederiz.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
altugsaygili
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 31, 2003
Mesajlar: 1861
Nerden: Muğla

MesajTarih: Sal Ağu 12, 2008 1:23 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Kapuzbaşı şelaleleri çok merak ettiğim bir yer.
Yakında gitmek kısmet olur inşallah.
Rapor için teşekkürler.
_________________
sevgiler
Altug SAYGILI
1150RT
Xcity 250
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantilar Tüm saatler GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Forums ©

   
 

All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2002 by me
You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt