Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: May 11, 2005 Mesajlar: 921 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Ksm 25, 2010 12:11 am Mesaj konusu: 2600 km. İstanbul-Akdeniz
Dokuz günlük bayram tatilini İstanbulda geçirmenin sıkıcı olacağını düşünerek, daha önce görmediğim yerleri de içeren şöyle bir çalışma yaptım.
Ancak rotanın sadece batıdaki çizgisi gerçekleşti. Anamur Emenek ve kuşyuvası-Fasikan geçitleri başka zamana kaldı.
Cumartesi sabah 7:45 de İstanbuldan haraket, Opet tesislerinde benzin alma ve 8:50 de Eskihisar feribotunda en önde yer alış.
İDO motosiklet geçişlerini yolcu gişelerinden yaptırıyor, böylece kafeslerden uzak duruyorsun.
Bursayı geçip Ohaneli-Harmancık-Simav rotasını izleyeceğim.
Hedefim Denizli/Güney şelalesini görmek.
Sonbaharın renklerini yolboyunca eşlik ediyor, kayın yapraklarının kokusu duyuluyor.
Simav ve Uşak'ı transit geçip, Uşak Ulubey-Güney yolundayım.
Deminki orman kokulu enfes rotadan sonra çekilecek yol değilmiş. Uşaktan itibaren bir 15-20 km boyunca lağım pisliklerinin atıldığı pis bir dere eşlik size. Türkiyenin en moktan ikinci rotasıdır. (diğeri tavuk ve büyükbaş hayvan çiftliklerinin olduğu Gönen-Bandırma arasında)
Şöyle bir ağaç tesadüf ediyoum. Kalbe benzettim.
Güney İlçesine 30 km kala güneş batıyor.
Güneye varmak üzereyim. Kafamdaki planı gece burada konaklayıp, Sabah Cindere barajını geçip Güney Şelalesini görmek.
Lakin Güney adeta bir köy. Otel ne arar la burda diyerek karnımı doyurup, güç toplayıp otellerin bol olduğu Pamukkaleye uzanmak.
GPS den yakında otel bulmasını istiyorum. 20-25 km civarı diyor. Seviniyorum 10 saattir yoldayım 500 km yol yapmışım, gidelim diyorum bir rota çiziyor 100 km ye yakın. Neden? Arada cindere barajı var mecbur dolaşılacak. Gecenin karanlığından köy yollarından geçip otele vardığımda km 600 saatte 20:00 olmuştu.
Güney şelalesi de yalan oldu tabi.
Şöyle temsili resimle göstereyim: Böyle bir yer görecektim.
2.Gün
Yolum uzun. Fikrimce 2500 m. yükseklikte Denizli Honaz dağına çıkacağım (Googldan baktım asfalt yolu var) akabinde Salda gölünü görüp Antalyaya ulaşacağım.
Pamukkale travertenlerine uzaktan şöyle bir göz atıp, yola çıkıyorum.
Şansıma Denizlide bir hava kirliği bir sis, bir pus. Honaz dağı puslu.
Şehrin günye çıkışında hava biraz açılır gibi oluyor. Honaza doğru şansımı denemek istiyorum.
Yaklaşık 1200 metrelerde Honaz dağı milliparkı girişinden geçip tırmanmaya başlıyorum. Bir süre sonra yolda Askeri bölge olduğuna dair barikat görüp geri dönüyorum. Sanırım tepesinde radar var. Burası da yalan oluyor böylece.
Baktım pusun dağılacağı yok, Saldayı göremeyi de plandan çıkarıyorum. Gidip iyi bir fotoğraf vermedikten sonra anlamı yok. Daha güzel bir mevsimde daha geniş bir zamana bırakarak yönümü Serinhisar-Acıpayam-Çavdıra çeviriyorum. Yol Acıpayam ovasından geçtiğinden dümdüz. Kilometrelerce doğrultu değiştirmeden gittiğiniz oluyor.
Çavdırdan Sonra Korkuteline gelmeden Elmalı istikametine dönüyorum. Burada Avlan gölünü görüp Finikeye ineceğim.
Yoldan kareler.
Dağların ihtişamı fotoğrafa tam yansımıyor. Bizzat görmek lazım.
Avlan gölü. Zamanında gölü kurutmuşlar tarla için. Ortasından yol geçiyor.
Bu gölden sonra 1100 metre yükseklikte Avlan geçidi var. Bir özelliği yok.
Sadece bundan sonrası hep iniş ve tatlı virajları var. Yol güzel, şöyle başlıyor:
Finikeye vardım. 15:30 civarı
Niyetim OLympos- Çıralıda kamp yapmak. Yanımda çadır, uyku tulumu ve şişme matım var.
Kumluca sırtlarını geçerken uzaklarda Adrasan koyu görünüyor.
Güneş batmaya yakın Olyposa iniyorum. Sahile girişi kapatmışlar. Bilet kesen bir gişe konmuş ve 22:00 den sonra antik kente kimseyi bırakmıyorlar.
Ağaç evler maağaç evler,pansiyon şudur budur ama içime sinmiyor. Tuhaf bir kasvet var ısınamadım. Bari cıvıl cıvıl yaşayan Kemere gitmeye karar veriyor. Ana yola çıkana kadar güneş battı, hafif de sis çökmeye başladı. Hiç sevmiyorum karanlıkta sürmeyi.
Kemere geliyorum, Çernobil kasabası gibi hayalet bir kenti andırıyor. Bayram için açılmış bir pansiyon bulup vurup kafayı yatıyorum.
3.Gün
İstkamet Antalya. Bir plan yok, tamamen doğaçlama haraket edeceğim. Neresi kafama yatarsa orda konaklama prensibi ile sürüyorum.
Antalyaya vardım, şehrin Lara kısmı yağmur alıyor, konyaaltı denilen yer güneşlik. Durdum, yağmuru geçmesini bekliyorum.
Geriye Tünektepeye bakıyorum hiç olmazsa oraya çıkıp fotoğraf alayım diye. Orası da yağmur altında.
Bir süre süre sonra yağmur diniyor. Öğle yemeği olarak birşeyler atıştırıp, doğuya doğru ilerleyip Belek tarafını görmeye gidiyorum.
Konaklama için henüz kafamda bir plan yok.
Önce şöyle golf klüplerinin olduğu yerleri dolaşıyorum:
Sonra Belek içine girip bir internet kafe buluyorum. Konaklama için otel bakıyorum. Oteli Lara bölgesinden ayarlıyorum.
Ölü sezon şimdi, bayram da olsa yer bulunuyor fiyatları uygun.
Yarın kurban bayramanın birinci günü gezinin de 4. günü.
4. Gün.
Bugünkü planım Köprülü Kanyonu görüp, Sidede konaklamak.
Köprülü kanyon yolu böyle:
Kaplaması düzgün, virajları güzel.
Kanyon üzerindeki köprüye vardım.
Köprülü kanyondan sonra bin metre yükseklikte kurulu Selge Antik kentine devam ediyorum.
Selge yolu google-earth de şöyle:
Selge yolundan manzaralar. Yine ilginç bir ağaç.
Selge antik tiyatrosu:
Bunu da gördükten sonra saat 16:00 sularında Sideye dönüyorum. Açık bir internet kafe buluyorum. Ufak bir araştırma ile Titreyen göl mevkiinde kalacağım bir otel buluyor ve yerleşiyorum. Hotelin müşteri profili bana Zaytung 65+ dergi kapaklarını hatırlatıyor.
Oteldeki rahatlık rehavete yol açıyor ve konaklama gün sayısını üçe çıkarıp, seyehati burda noktalamay karar veriyorum. Buradan çevreye kısa metrajlı geziler yapıp dönceğim.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız