Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
senkron denilen hayati ayar neden bozulur? nasıl bozulur? hangi şartlar etken olur? bu motora ne kaçar?? neresini gevşetir? neden ve nedensel büssürü soru var kafamda?
alet bir silindir öne geçer gibi ritim atıyor.
işin enteresan tarafı ben bu transalp'in ayarların yetkili serviste 3 ay evvel yaptırdım.
işin bağlantı noktaları nedir?
En son hepyek tarafından Sal Nis 27, 2010 8:05 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Nis 09, 2010 7:02 pm Mesaj konusu:
Genellikle hava geçiş ayarının değişmesinden, dengesizliğinden bozulur ama senkron vidalarından geçen havanın değişmesi dışında kelebeğin arasından geçen asıl büyük hava miktarında değişim olur.
"Senkron vidalarının ayarı"nın değişmesi sadece vidaların altındaki pislik ile olabilir. O değil de senkron DÜZENİNİN bozulmasından ve "senkron istiyor" cümlesine sebep olmasından bahsediyorsak, yakıt miktarlarıyla ve başka şeylerle ilgili olarak da bozulabilir. Örneğin tek bir buji biraz sağlıksız ateşliyor ve devire yansıyan küçük bir fark yaratıyor olsun. Sübaplardan birinde de ufak tefek birşeyler olsun. Senkron vidalarından yapılan güzel bir ayar bunun gibi birçok "ufak tefek" şeyin toplamda yaratacağı farkı düzelmiş gibi gösterebilir, elbette bir süreliğine. Mesela motor ısınana kadar. Veya değişken hava geçişleri vs..
Tek silindirler ise ayarlar ve oran çok uç noktalara gidip motor artık hiç çalışmayıncaya kadar stop mtop etmezler. Olsa olsa rölanti düşer zamanla, neden düştü diye bile sormayız ; alıp tornavidayı bol bol açarız veya kaparız rölantiyi. Bazı şeyler yine yanlış ve sağlıksız olabilir ama rölanti çaşışması daha kolay düzeltilir.
Senkronun sık sık bozuluyorsa bir büyük olasılık iki tarafa giden asıl hava miktarı değişiyor olabilir ama lanet olsun ki bu da milyon tane sebepten olabilir.
Örneğin bizim boxerlar gibi bağımsız karbüratör veya kelebek gövdesi olan motorlarda gaz telleri , bazen takılı kalan kelebek yayları, aşınmalar vs. vs. bile bu oyunu oynar. Anlayamazsın, kanser olursun çünkü bugün yapmaz yarın yapar, sonra yine yapmayabilir. Milimetrik bir oynamanın yaratacağı hava geçiş farkı rölantide önemli bir farktır çünkü motor bir yandan deli gibi bir vakumla emiş yapmaktadır. Elinde saat istersen sabahtan akşama kadar vidalardan ayar yap, hava farkını oluşturan şey sabit kalmıyorsa veya sebep hava miktarı değil de yakıt ve ateşleme ilgili ise yine ayar tutmaz.
---
Dizel motor benzinli gibi değil. Vakum yok. Dizelde gaz verince dizel yakıt pompasına müdahale edip yakıt arttırarak gaz veriyorsun. Motora giren havanın önü hep açık ve bu yüzden türbin de konabiliyor. Daha basınçlı hava verip daha fazla randıman alınıyor.
Ama benzinli motorda hızlanmasın diye ağzını TIKADIĞIN bir kelebek var. Elini tıkar gibi tıkıyorsun sürekli. Emdiği havayı kesiyorsun.O eli oradan çekince yani gaz verince coşuyor, devire kalkıyor motor. Tam tıkarsan stop eder. Dar bir aralık bırakıyorsun rölantide çalışabilsin diye. O aralık her silindirde eşit olacak. Bu eşitlik çok hassas olduğu için yandan, hariçten hava veren bi de küçük ayar musluğu var, o da senkron vidası işte.
Karbüratörlü motorda o el orada havayı açıp kaparken , hava emilirken yakıt da bir delikten emiliyor. Ne kadar hava emilirse o kadar da yakıt buharlaşıp emiliyor.
Enjekisyonda ise o elin ne kadar açıldığını gören bir potansiyometre (TPS) beyine elektriksel bilgi veriyor.
Beyin de içindeki yazılımla "işte şimdi kelebek 15 derece açıldı, şimdi şu kadar hava girebiliyor, bu havaya şu kadar yakıt püskürtülebilir" diyor ve ona göre enjektörlere ve ateşlemeye kumanda ediyor.
Ama sonuçta değişmeyen şey : rölanti istiyorsan elektrik süpürgesinin ağzını yarım tıkar gibi tıkıyorsun motorun hava emişini yoksa , yani açarsan gaz vermiş olursun. Elinin bir tarafı normal atmosfer basıncı. Diğer tarafında bir vakum oluşuyor. Bu vakum elini tıkadıkça , dolayısıyla hava ememeyen motorun devri düştükçe artıyor. Sen kelebeği açıp gaz verdikçe de vakum azalıyor. Vakumun en yüksek olduğu devir rölanti devri.. Santimetrekareye 300-400 gram gibi değerler görüyorum vakum saatiyle senkron yaparken. Bu ciddi bir vakum değeri Bir yerde vakum kaçağı olacaksa bunun için de en uygun zaman rölanti çalışması..
Yani kelebekle motor arasında bir kaçak olması ve kelebek açmadığı halde dışarıdan hava sızması durumu. Bu da yapar. Bu da değişken olabilir. Oynamalar, titreşim, çatlak, yırtık lastikler pislikler vs. değişken sonuçlar yaratabilir.
Kirlenmelerden de olur.
Vidalardan ayar yapılan nokta hava geçişinin sadece ince ayar noktasıdır. Vidalar aslında ince birer musluktur. Rölanti anındaki tüm akışın , atıyorum yüzde beşi kadar bir ayar sahasını kullanarak ince ayar yaparsın oradan..
Silindirler arası fark , hani asıl elinin arasından geçen hava + sızıntı varsa o fark.. Minik musluk vidaların minik ayar sahasının dışına taşacak kadar büyükse ayar işi vidalardan zaten halledilemez. Eğer fark o kadar büyük değilse,
her silindire birer tane olan bu ayar noktalarının içi zamanla katran gibi bir pislikle kirlenirler. Kirlendilerse ve temizlenmezlerse de ayar tutmayabilir..
---
Ateşleme benzer çalışma bozukluğunu yapabilir. Ateşleme sisteminin herhangi bir noktası. Yapar mı ? Yapar.. Pek olmaz ama. İşe temiz bujilerle başlayın. Yeni bir hava filtresi de takın, sonra devam edin. Ama dediğim gibi , ateşleme sisteminin geri kalanı da teklemeler yapabilme potansiyelinde elemanlar..
Hava geçişiyle ilgili değişken durum yaratabilecek şeylere bakacaksın. En başta temizlikle ilgili konular, sonra diğerleri.
Kelebek gövde aşınmaları, karbüratör aşınmaları. Karbüratör memesi bile..
ÇÜNKÜ RÖLANTİDE HERŞEY ÇOK HASSAS. HERŞEY UCU UCUNA ..
Düzgün rolanti ve bunun sürekliliği ince bir denge. Örneğin , "Rölantiyi olması gerekenin altına çekeyim de tıkır tıkır saat gibi sesini dinleyeyim" hastaları da var. Rölantiyi gerekenden aşağı çektikçe katlayarak zorlaşan bir dengeden , gitgide hassaslaşan bir iki kollu teraziden bahsediyoruz..
Bu saydıklarımın bir kombinasyonu da olabilir.. Birazcık ondan, biraz da bundan şeklinde ortaya bir sepet.. En sinir edici durum da budur ve eski motorlarda sık olur.
---
Her seferinde senkron vidalarından ayar yapıp olayı üç günlüğüne çözüyorsa tamircini değiştir.
İşi bilmiyorsa da değiştir..
Bildiği halde 15-30 kapıp kapıp devam etmek işine geliyorsa da değiştir.
Belki yoğundur, ondan uğraşmıyordur. Öyleyse de değiştir.
Bu üçünü yapmayan, işi tam yapan adam araştır.
---
Motor çok yüksek kilometrelerde çok eski ve bakımsız motorlardansa tamirciye çok kızmamak gerek çünkü rölanti dengesinin çok düzgün olması ve bunun sabit kalması her tarafı sağlıklı motorların harcı. Çoğu yeri hala sağlıklı bir motor ile , bir de şöyle bir motor düşün : iki kere motor yapılmış , kompresyonu var, sıkıştırıp patlatır. Fren balatası var ama diskler yok. Hadi debriyaj da yeni olsun
Geri kalanı ?
Geri kalanın tümü yüzünden rölanti dengesi düzelmiyor diye tamirciye de kızmayın çünkü "geri kalanın tümü" bu ince denge üzerinde çok etkili bir bütün. Motor sadece piston segman ve krank, kol, kapaktan ibaret değil. Plastik, yatak, mil, burç, lastik, tel, vida, cıvata, gaz memeleri, hortumlar, yaylar, misketler, diyaframlar vs. vs.. Herşey yaşlanıyor, herşey eskiyor ve hepsi önemli şeyler.
Motor tüm detaylar anlamında bir bütün olarak ömrünün son demlerindeyse yüksek rolanti ayarı yapıp kullanmaya devam etmekten başka yapacak pek birşey yok. Değiyorsa, bir bütün olarak detaylarıyla adam edilirse ancak ondan sonra saat gibi olur rölanti ve geri kalan birçok şey daha..
Anlatmak istediğim şey ; eskidikçe rölantinin biraz salak olması veya sıfır motor gibi olamaması, ayarların yerinde durmaması vs. Bunlar doğal şeyler. Tek bir bölümden yola çıkalım, karbüratör mesela. Bir gün gelir ayar ister. Sonra bakım ve temizlik ister. Yıllar geçince tamir, veya sıfırını alıp takmak ister. Tamiri yapacak ustalar çoktan emekli oldu gitti, sıfırı da alınacak gibi değil , genellikle büyük paradır. Durum genel olarak bu minval üzre bir durum ise tamircinin de çok fazla kabahati olmaz. Fakat, kilometreden tamamen bağımsız olarak , düzgün, temiz, korunmuş, bakımlı veya yeni bir motorda böyle şeyler çözülemiyorsa tamirciyi değiştirmek gerekir.
Motorun yeni bir motor mu ?
Eski mi ?
Eski ama her gerekenin titizlikle zamanında yapıldığı bakımlı bir motor mu ?
Enjeksiyonlu mu ? Karbüratörlü mü ?
sonuç olarak:
pazarbaşı honda'da tekrar ayarlara bakıldı. karbürator temizlendi...
süleyman usta motorun içindeki kötü benzinden dolayı devrin 1000lere kardar düşmeye devam edeceğini ve malesef pat pat sesi ayarsız gibi çalışmanın kötü benzinden kaynaklandığını ve ileride de böyle sorunların olacağını söyledi.
yapacak bişi yok artık pek fazla motoru dinlemiyorum. _________________ Olcay
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Nis 27, 2010 8:15 am Mesaj konusu:
Kötü benzinden kasıt ne anlamadım. Depodaki benzini bitirip iyi benzin alınca düzelecek mi ? Yani , kötü benzinden ise ileride de niye devam etsin ki ? "Türkiyedeki benzin genelde kötüdür" anlamında mı ? _________________
En son ilyada tarafından Sal Nis 27, 2010 8:18 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Kötü benzinden kasıt ne anlamadım. Depodaki benzini bitirip iyi benzin alınca düzelecek mi ? Yani , kötü benzinden ise ileride de niye devam etsin ki ?
içindeki kötü benzin bitince normal devirde ve ayarda çalışacağını ima etti. şuanda içindeki totalden alınma kötü benzin neredeyse kalmamış gibi bişey. pat pat sesi de yapmıyor. devir desen motor ısındıktan sonra tam 1500 de... ayardan evvel 1200-1500 arası seyrediyordu (sıcakken).
serviste senkronla ilgili bütün herşeye bakıldığı söylendi. zaten motoru bir gece pazarbaşında bıraktım.
valla arkadaşlar ben pek deneyimli bir motorcu değilim, geçen sene kasımda yaptırdığım ayar, çok olmasa da tekrar bozuldu. sebeb olarak karbüratörün pislenmesi ve kötü benzin gösterildi. yani başka bir anlamda yine kötü benzine rast gelirsem yine ayarsız çalışacak anlamına geliyor. bir tuhaflık yok değil mi? _________________ Olcay
söylemeyi unuttum, motordaki hava filtresini değiştirttim. eski filtre 22bin küsür kilometre sonra oldukça pis idi. (bu da etki yapar diye düşünüyorum.
ben aslında senkron ayarına bağlı yay gibi bişiler vardır eskimiştir, işlevdışı kalmıştır diye düşünmüştüm. _________________ Olcay
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Nis 27, 2010 9:58 am Mesaj konusu:
Yepyeni, pırıl pırıl motormuş yahu. 22,000 deki motora ne olur ki.. Ben de çok mu hurda acaba diye ..
Bir tuhaflık yok. Dediği gibidir, vardır yakıtta birşeyler. Eski benzini bitir. Opetten, Petrol Ofisinden veya bildik düzgün biryerlerden al benzini. Ne idüğü belirsiz saçma istasyonlara büyük şirket bayisi olsa da yaklaşma. Filtre de tıkalıymış ve değişmiş. Yepyeni motor. Daha uzun süre birşey çıkmaz muhtemelen.
Kirli benzinle ilgili olarak tek problem akaryakıt istasyon sahibinin üçkağıtçılığı olmayabilir.
İstasyonun altına yerleştirilen tankların tabanı düz değilmiş, bende yeni öğrendim.Bir miktar eğim olması gerekiyormuş, şöyle:
Şöyle bir bilgi var:
"Tank Temizliği,satılan akaryakıtın kalitesi açısından akaryakıt istasyonlarıda senede enaz bir yada iki defa periyodik olarak yapılması gerekir.Yapılan bu işlem ile akaryakıt tanklarının dibinde biriken tortu-su ve akaryakıt curfu temizlenmiş olur.Tank temizliği bu işte uzman personel tarafından tank temizliğine uygun ex-proof makinalar ile yapılmalıdır.Bu işlem PERİYODİK BAKIM TANK TEMİZLİĞİ diye adlandırılır."
http://www.onatpetrol.com/icerik_5-tank-temizligi.html
Tank eğimli ise bu birikinti en dipten itibaren dolmaya başlar ve bir noktadan sonra akaryakıt pompası bu pisliği de çeker.Pompa ile tank arasında filtre var.Orada katı partiküller tutuluyor tamam da su ne oluyor?Veya diğer kimyasal çökeltiler?
Anayol üzeri yada şehir içindeki sirkülasyonun yoğun olduğu istasyonlarda bu birikime zaman kalmadan tanklar dolup boşalıyor olabilir.Yani dipte bir çökelti oluşmadan zaten tank boşalıyor ve tanker yeni yakıt getirip tankı tekrar dolduruyor.Bu dolum işlemi sırasında "foş" şeklinde tanka boşaltılan benzin dipteki muhtemel çökeltiyi de karıştırıyordur.Bunun tekrar çökmesi ve bu işlemin her seferinde devam etmesi ile o çökeltiyi ne zaman temizlemek gerekir bilmiyorum.Ama bu göz önündeki büyük istasyonların daha sıkı denetlendiğine inanıp, "tank temizliği de senede en az 1 kere yapılıyormudur acaba?" diye kafamda soru işareti de olsa yapıldığını farz ediyorum.
Peki ufak yerlerdeki istasyonlar?
Malumunuz, kırsal kesimde otomobillerin neredeyse tamamı lpg li olur, çoğunlukla da traktör için mazot satılır.Hiçbir veriye dayandırmadan tamamen kişisel tecrübelerime dayanarak yazıyorum; bence bu tip ufak yerlerdeki benzin kalitesi şüphelidir.Sebebi de üçkağıtçılık değil yukarıdaki sebeplerdir.Yani tankın zamanında temizlenmemesi ve az benzin sirkülasyonu.Bir keresinde ilçe ile köy arasındaki bir istasyondan benzin aldım, yolda kalma tehlikesi yaşadım.Motor hoplaya zıplaya öksüre tıksıra çalıştı.Ta ki o benzin bitip doğru dürüst bir benzin koyana kadar.Bahsettiğim motor da öyle karmaşık birşey değil ybr 125.
Galiba benzinle ilgili sorununun büyük çoğunluğu benzine birşeyler katmaktan değil, zamanında doğru dürüst tank temizliği yapılmamasından kaynaklanıyor.
Ek:Daha önce başka bir yerde bahsi geçmişti.Pompadaki tabancanın statik korumalı olduğundan bahsetmiştik.Aşağıdaki linkte satılan ürün özellikleri içinde belirtilmiş:
http://www.merkezakaryakit.com/
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız