Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Selamlar,
Yakin bir dostum ve ben, Ege ve Akdeniz kiyisindan gecen bir rotada yaklasik 2 haftalik bir gezi planliyoruz.
Gezinin ana sekli Istanbul'dan baslayip, batiya, Canakkale uzerinden guneye devam ederek sahil seridini izleyerek Antalya'ya varmak ve oradan Ankara'da geziyi bitirmek.
Geziye "Istanbul'dan Ankaraya / Uzun, Turkuvaz Rota" adini veriyoruz. Ana hatlari belli olmakla birlikte, konaklayacagimiz yerler ve rotanin detaylarini acik birakiyoruz. Yol boyunca, mumkun olan butun dalis noktalarini degerlendirmek icin dalis malzemelerim yanimda olacak.
Kaskimizda ve motorumuzdaki kameralarla butun gezi boyunca cekimler yapip elimizden geldigince bir gezi blogu tutmaya calisacagiz.
Sizlerden (en azindan bu rotayi bilenlerden veya rota uzerinde tanidigi olanlardan) istegimiz, rotamiz uzerinde "gormeden gecme" dediginiz yerleri veya "tanismani isterim" dediginiz kisileri bizlerle paylasmaniz. Yolun bazi kisimlarinda bize eslik etmek isteyecek dostlariniz olursa daha da seviniriz.
Kayıt: Apr 12, 2013 Mesajlar: 20 Nerden: Ankara, Turkey
Tarih: Çrş Nis 24, 2013 11:24 am Mesaj konusu:
Tesekkur ederiz. Yol boyunca yazi ve fotograflarla gezi blogunu guncel tutmaya calisacagim, ama gezi bitiminde burada bol videolu, yazili, sazli sozlu bir gezi raporu paylasiyor olacagim.
Umarim planladigimiz kadar guzel bir baslangic olur, zira daha planda gezilecek cok rota var...
Kayıt: Apr 12, 2013 Mesajlar: 20 Nerden: Ankara, Turkey
Tarih: Sal May 28, 2013 8:47 am Mesaj konusu: 1. Gün: Sene 2013 aylardan Mayis günlerden Cuma, 10'u
1. Gün: Sene 2013 aylardan Mayis günlerden Cuma, 10'u
AA:
"Aylar önce taslak olarak baslayan bir motosiklet gezisini hayata geçirmek üzere dostum Çagri Hekimoglu yagmurlu bir günde zor bela kendini ofisten disari atmayi basararak Istanbul'a dogru Ankara'dan yola çikiyor. Siddetli yagmur altinda zor bir gün geçiriken o, benim için heycanli bekleyise eslik eden bir hazirlik telasi var. Hangi çantaya hangi esyalar konacak, hepsi sigacak mi ve acaba neler unuttuk."
KH:
"Dedemin basarili gecen ameliyatindan ve hastanede iyi oldugunu gordukten sonra, 10 Mayis'da Istanbul'a yol almaya karar veriyorum. Hava kapali ama ben bugun geziyi baslatmak uzere Istanbul'a gecmeye kararliyim. Alelacele cantalari motora yukluyorum ve bir telasla yola koyuluyorum. Yol boyu icimden bir ses cok onemli biseyleri koymayi unuttugumu soyluyor. Bir baska ses de yanima cok fazla esya aldigimi soyluyor. Gezinin ilerleyen gunlerinde isin aslini gorecegiz.
Siyah bir yagmur bulutu yol boyunca tepemde beni takip ediyor. Bu denli yogun yagista ilk kez motora biniyorum. Bir elimle surekli vizoru silmem gerekiyor.
Eldivenlerim su geciriyor, ellerim usuyor. Ellerim usudukce kendimi kasiyorum, kendimi kasdikca yoruluyorum, yoruldukca mola veriyorum. Yemek molasi verdigim yerde Isvicre'den iki gezginle tanisiyorum. Birbirimize yagmurda surusun sevimsizliginden dertleniyoruz. Kendi GS'lerini gostererek, 'Senin isin zor, afrika gezisine sakin bu motorla cikma.' diye takiliyorlar. Yolun kalan kismi, gelecek guzel/kuru/sicak gunlerin hayaliyle geciyor."
Tecrubesizlikten ve yagista surusun getirdigi yorgunluktan gezgin abilerin isimlerini almayi unuttum.
Gezi boyunca karsilastigimiz ilk GS.
AA:
"Bu esnada tam teknolojik kusanim yapmis oldugundan, an ve an Çagri'nin konmunu haritada takip edebiliyorum. Gittikçe yaklasiyor, saatler geçiyor ve en sonunda hava karardiktan bir süre sonra variyor bizim otoparka. Hemen bir dus, hizli ve öz bir muhabbet, ertesi gün için alinan kararlar ve yatis. Sabah erken kalkilacak, motorlarin son bakimlari için Kadiköyde Gökhan Yeniceli'nin servisine ugranacak, akabinde tekerler dönecek." _________________ Hayati yasanir kilan anlarin pesinde...
Gezi Blogumuz! Facebook Sayfamiz!
Kayıt: Apr 12, 2013 Mesajlar: 20 Nerden: Ankara, Turkey
Tarih: Prş May 30, 2013 8:33 am Mesaj konusu: 2.Gün: Sene 2013 aylardan Mayis günlerden Cumartesi 11'i
2.Gün: Sene 2013 aylardan Mayis günlerden Cumartesi 11'i
2.Gun parkurunun haritasi.
Bodrum'da tekrar bulusmak uzere Ozer Amca ve Cigdem Teyze ile vedalasip Motolab'a geciyoruz:
AA:
Aynen bir gece önce planlandigi gibi zincirler yaglanmis, lastik havalari kontrol edilmis olarak Motolab'dan ayriliyoruz. Sevdicegim Inci de yanimizda ve bizi ugurluyor. Motomax magazasina kisa bir ziyaterin ve son eksiklerin tamamlanmasinin ardindan . Ikinci köprü yolundan avrupa yakasina geçip sehri terketmemiz yaklasik 1.5 saat aliyor ve kafa kameralari, Gps, Midland Intercom ve bilimum teknolojik cihazin asistanliginda terk-i sehir eyliyoruz. Ilk hedefimiz Tekirdag'da Köfte. En nihayetinde çok acikmis olarak variyoruz ve yiyoruz. Sonradan baya ilerleme kaydetmis olacak olsak da, molalarin sonunda tüm pili pirti toplamak için kafadan yarim saat harciyoruz.
Tekirdag'a vardigimizda, yol boyunca hayalimizde olan koftelere yumuluyoruz:
KH koftelere saldirmadan once.
Meshur dondurmali peynir helvasi. Ancak bu kadarini fotograflayabildim, cabuk tukeniyor meret.
KH:
Istanbul'un trafiginden kurtulduktan sonra gazi acip guzel havanin tadini cikartiyoruz. Yolumuzu daha once cok methini duydugum Ucmakdere'den gecirmek istiyoruz. Vardigimizda, planlama asamasinda hic aklima gelmeyen bir manzara karsiliyor bizi; offroad... Ilk defa asfaltin disina cikiyorum. Yamaha'yi daha asfalt bitmeden parkin girisinde yatirmanin getirdigi rahatlamayla daliyoruz iceri. Anil'dan hayati birkac ipucu aldiktan sonra motorla savasmamayi ogreniyorum. (Ipuclarinin bir ozetini asagidaki videoda Anil bana intercom'dan anlatirken duyabilirsiniz.) Muhtesem bir duygu bu. Ah be kardesim altimizda keske enduro makineler olsaydi!
AA:
Uçmakdere milli parkindayiz, yol toprak ve zorlu. Iki asfalt motoru ve sürücüleri büyük bir sinavdan geçiyor gibi. Basarili bir sekilde atliyoruz, çekimler yapiyoruz.
Zorlu etabin sonunda bir çay molasi veriyoruz lokal bir Mocamp'ta. Burada Albay Alper abi ile tanisiyoruz, siyah bir Transalp'i var, alman bir esi var ve bize emekli olunca Almanya'ya yerlesme planindan bahsediyor. Molanin çikisinda toprak zeminde kayiyor ve düsüyor Alper Albay, ayagini biraz incitiyor lakin gidecegi yere kadar Çagri ile anlasip aramiza aliyoruz onu, yaklasik 15 km.
Butun gezimizin en guzel surus gunlerinden birinin, bana kalirsa en guzel montaji:
KH:
Sarkoy'e kadar 3 motor devam ediyoruz. Gelibolu'da son dakikada feribotu yakalayip Lapseki'ye geciyoruz. Canakkale'ye varisimiz 21:30u buluyor. Yorgun ama mutluyuz. Yolculugumuzun ilk ayagini birer birayla kutluyoruz.
Gelibolu'dan Lapseki'ye feribotla geciyoruz.
AA:
Lapsekiye giden feribota binen son araçlar olarak bogazi geçiyoruz. Çanakkale'ye hosgeldiniz diyor, bizi iki gece burada krallar gibi agilayacak olan Özgün Öktem. Birer bira içiyoruz barinda ve bize açtigi evinde derin ama biraz rahatsiz bir uykuya birakiyoruz kendimizi. _________________ Hayati yasanir kilan anlarin pesinde...
Gezi Blogumuz! Facebook Sayfamiz!
Kayıt: Apr 12, 2013 Mesajlar: 20 Nerden: Ankara, Turkey
Tarih: Cum May 31, 2013 6:45 am Mesaj konusu:
Videolari youtube sayfasindan izleyebilirsiniz. Bu parkur tam videoluktu. Ilerleyen gunlerde daha bol fotografli olanlar da olacak. Ama videolari izleyin bence, sonuctan baya memnun kaldim ben. _________________ Hayati yasanir kilan anlarin pesinde...
Gezi Blogumuz! Facebook Sayfamiz!
Kayıt: Apr 12, 2013 Mesajlar: 20 Nerden: Ankara, Turkey
Tarih: Cmt Tem 13, 2013 10:03 am Mesaj konusu: 3.Gün: Sene 2013 aylardan Mayis günlerden Pazar 12'si
3.Gün: Sene 2013 aylardan Mayis günlerden Pazar 12'si
Yogun is temposu ve Turkiye'nin icinde bulundugu son malum durumlar sebebiyle yazilara bir sure ara verdik.
Hadi devam edelim, biraz kafamiz dagilsin, moralimiz yukselsin...
3. Gun, 3 motor olduk! Eceabat'dayiz. Sehitliklerdeyiz.
"Yol" Canakkale'den sonra basliyor, zira burada kendi evimizde gibi agirlandik...
AA:
Bugun yola devam etmeme karari aldik ve ozgunde bir gece daha misafir olacagiz.
KH:
Ozgun'lerin bar 'Lodos' Canakkale'nin en gozde gece mekani olmasinin disinda sabahlari da misafirlerine muhtesem bir kahvalti sunuyor(Urun yerlestirdim:).
Itinayla doldurulmus, akabinde fena sert yenmis bir tabak.
Kahvalti sonrasi sehitlikleri ziyaret etmek uzere Eceabat'a geciryoruz 3 motorla. Feribot uzerinde motorlar bir baska guzel duruyor. Merakli gozler arabalarin icinden bizi izleyip ic geciriyor.
Photoshopla kendi gordugum halini yansitmaya calistim.
AA:
Gelibolu yarimadasini gezmek icin guzel bir gun. Hava gunesli ama cok sicak degil. ozgun'de atliyor Kymco Xciting 250i'ye ve dusuyor onumuze. Bize hicbirsey odetmedigi gibi feribotu da karsiliyor ve Eceabata geciyoruz. Yarimadada gorulecek yerleri avcunun ici gibi biliyor tabi. Pazar gunu yogunlugu icinde turbanli akinina ugramis olan tarihi topraklari arsinliyoruz sanarken o da ne! Otobusler kuyruk olmus, tek seritli asfaltta gececek yer yok. Adim adim otobus eksozlari soluyarak kanter icinde atiyoruz kendimizi feribota.
KH:
Bu topraklarda birsey var. Insan nasil bir ruh haliyle orada olursa olsun etkileniyor, okuduklarini, duyduklarini hatirliyor. Urperiyoruz, gururlaniyoruz, nerede ve ne sebeple olursa olsun savasa lanet ediyoruz. Kasklari kafaya gecirip bariscil dunyamiza geri donup yola devam ediyoruz.
KH:
Surus guzel basliyor fakat Turkiye'nin dort bir tarafindan gelen gezi grubu otobuslerinin yarattigi trafik yuzunden sevimsiz bitiyor. Donusumuz geciktigi icin tekneyle acilma planimizi erteleyip bizi bekleyen Ozgun'un ailesinin yanina aksam yemegine geciyoruz. Mekan, elma agaclarinin arasinda (hence the name: "Elma Bahcesi"), oglak cevirme, tandir ve bilimum yoreye has meze tuketilebilecek hos bir yer.
Dostlar muhabette.
AA:
Canakkale tarafinda bizi bekleyen bir ziyafet varmis meger. Elma agaci adli bir mekana gidiyoruz motorlari birakip. Burada tum Oktem ailesi bize harika bir aksam yemegi ismarliyor. Kuzu tandirlar geliyor, Peynirli patlicanlar gidiyor, bizim parmaklar da gidiyor tabi.
Bitti mi? Bitmediii. Bugun Fenerbahce-Galatasaray derbisi var. Profesyonel dalgic Gokhun'un evindeyiz, muhabbet sahane... Gitar, muzik, meze...
Kesti mi? Kesmediii!
Ozgunlerin teknesine gidiyoruz. Marinada birkac saat geciriyoruz ama yarin yola devam etmemiz gerek. Cok gec olmadan kendimizi bir kez daha muhtesem manzarali Ozgun Malikanesi'nin kanepelerine birakiyoruz.
Kayıt: Apr 12, 2013 Mesajlar: 20 Nerden: Ankara, Turkey
Tarih: Pts Tem 15, 2013 2:40 pm Mesaj konusu: 4.Gun: Sene 2013 aylardan Mayis gunlerden Pazartesi 13'u
KH:
Canakkale'de gecirdigimiz 2 gunun, gezimizin en lezzetli zamanlarindan olacagi suphesiz. Ne yazikki Oktem'leri geride birakip yola devam etmeliyiz. Yamaha'nin zincir bakimini yaptiktan sonra (Ucmakdere sonrasi feci halde idi) yagmur bulutlariyla goz goze yola cikiyoruz. Yan cantalarimin yagmurluklarinin yarattigi ruzgar direnci yuzunden %20 fazla yakmamisim gibi, bir de kiyafetlerimin siril siklam oldugunu fark edince caresizce yagmurluklari atip kiyafetlerimi cop torbalarinin icinde yan cantalara tikiyorum. Debriyaji birakmamizla birlikte -kahrolasi- (http://goo.gl/gD2mz) yagmur basliyor.
AA:
Aynen dun oldugu gibi kahvalti icin Lodos adli mekandayiz. Acik bufe... Baya acik bir bufe... Motorlar hazir, zincir yaglandi, cantalar yuklendi. Biliyoruz bugun yagmur yagacak. Az daha da yagmurluklari giymeden cikacaktik ki yola, basladi namussuz damlamaya... Bir son dakika karari ile gecirdik tulum yagmurluklari, cagri yan cantalarini da giydirdi, ki onlar istanbula gelirken iclerine su almislardi ve Ozgunun evinde kurutma ve yikama-temizleme operasyonlari yapmistik.
AA:
Rotamiz guzel aslinda. Ugranacak yerler var listemizde. Mesela efes, mesela Truva. Lakin yagmur siddetli. Dursak bile inip gezmek mantikli degil acik mekanlari. Dolayisiyla yola devam. Kaz daglarini asiyoruz harika yollardan. Yagmur ara ara cok siddetleniyor ama bazen de bize izin veriyor. Bir cay molasini hakettigimizi dusundugumuzde kendimizi Kaz daglarinin eteklerine kurulu denize sifir bir kasaba olan Kucukkuyu'yu izlerken buluyoruz tepelerden. Bir oh cektikten sonra cogunlukla yagmursuz bir havada Akcay'a kadar suruyoruz.
Memleketin heryeri manzara arkadas.
Cocuklar kuruyor, dinleniyor.
Karnimiz acikti haliyle, merkezde sik gorunumlu bir restoranin onune cekip motorlari basliyoruz kat kat soyunmaya. Yemegimizi yerken alisik oldugumuz merakli gozlerden biri sandigimiz bir kisi yanasip muhabbet etmeye basliyor bizimle. Bulent abi motor camiasinda baya aktif birisiymis meger, hemen yerel arkadaslariyla tanistiriyor bizi, kendi motorunu anlatiyor ve gosteriyor, ustune de bir guzel ev yapimi sekerpareler ismarliyor ki biz dort kose oluyoruz zaten. Tabi bu arada akip giden zaman bizi biraz sikistirmaya baslayinca musade istiyoruz. Basliyoruz yeni tanistigimiz ama sanki uzun zamandir zaten taniyor oldugumuz tum Akcay motorcu camiasiyla vedalasirken kat kat giyinmeye. En ilginc sahne ise son anda yaklasik on kadar kisinin gelip motorlari parkettigimiz sokaktan bizi ugurlamasi esnasinda yasaniyor. Midland'dan geyigini yapiyoruz tabi hemen: "bir su dokmedikleri kaldi "
Gezdigini anlatacaksin, yedigini gostereceksin. Biz boyle gorduk..
Acliktan gozumuz donmus olacak ki, ust basi motorlarin uzerine attigimiz gibi yemeklere saldirdik.
KH:
Cunda'ya vardigimiz sira yollar kuruyor. Cok da iyi oluyor, zira bilmedigimiz sey 'Biyikli Pansiyon'un son 4kmsinin toprak ve hatta yer yer kum yol oldugu. Tek parca olarak ama bitmis bir halde pansiyona variyoruz. Bizi Baran Abi karsiliyor. Biyiklari var. "Biyiktan sebep isim mi, isimden sebep biyik mi?" diye soruyorum, "Tesaduf." diyor. Manzara karsisinda nutkumuz tutuluyor. Paterica Yarimadasinin guney dogusuna kurulmus bu vahanin yalnizca 6 odasi var. Odalar birbirinden bagimsiz, beyaz peynir kaliplarini andiriyor. Fiyatlarini bir pansiyon icin once yuksek buluyoruz fakat elektigi kendi jeneratorleriyle urettiklerini ogrenince hak veriyoruz. (Mayis ayi icin 1 kisi oda basi 60tl). Sarabi bulunca muhabbete basliyoruz, muhabbeti bulunca bi sarap daha istiyoruz...
Biyikli Pansiyon'un dekorasyonu goren, biyikli bir adamdan cok buraya bir kadin elinin degdini dusunur.
AA:
Ayvaliga kadar kuru havada biraz da terleyerek devam ediyoruz. Cunda yarimadasina gectigimizde neyseki yerler kuru. Iyi ki de oyleymis cunku Cunda da konaklayacagimiz Biyikli Pansiyon ucra bir 4km lik toprak parkurun sonunda yer aliyor. Parkura biraz soylensek de mekana varip da ortamin buyusune girince ikimizin de durumu asiri yorgun ve gerginden, super rahat ve huzurluya geciyor. Tebrik ediyoruz birbirimizi ve atiyoruz esyalari bu essiz mekana. Oyle ki 3.5 tarafi karalarla cevrili bir koya kurulu bu mekan insandan ve gurultusunden uzak, elektrik hatti bile olmayan bir kosede duruyor. Kendi gunes panellerinden elektrik uretiyorlar, ki biyikli abi (Baran), dusa girmeden once bize haber verin, jenaratoru acalim diyor. Sonradan ogreniyorz gerci, Baran abinin biyiklariyla mekanin adinin bir baglantisi yokmus.Bu gece bir sise sarabi hakettik diye dusunuyoruz. Fakat bilmedigimiz sey, gecen gunlerde cektigimiz videolari izlerken ne kadar eglenebilecegimiz ve ertesi sabah keske o ikinci siseyi icmeseydik diyecegimiz oluyor.
Sessiz, sakin, karanlik,...
Pansiyonun onundeki kendine ait iskele. Agustos'ta belki suya girilebiliyordur ama Mayis'ta islak dalis elbisesiyle bile zor girerim ben.
Bu fotografin ne kadar uzun sure pozlandigini tahmin edebilirsiniz.
Soldaki evlerin sudaki yansimalarina bakin simdi.
Bi ara yerden tas alip attim su olmayabilecegini dusunup, o kadar durgun yani...
Uyku saati gelmis yorgun ve cakir keyif bir gezgin. _________________ Hayati yasanir kilan anlarin pesinde...
Gezi Blogumuz! Facebook Sayfamiz!
Kayıt: Apr 12, 2013 Mesajlar: 20 Nerden: Ankara, Turkey
Tarih: Çrş Tem 17, 2013 9:45 am Mesaj konusu: 5.Gun: Sene 2013 aylardan Mayis gunlerden Sali 14'u
AA:
Huzurlu ve guzel bir uykunun ardindan zor bir karar bizi bekliyor. Daha dun geceki sarabin bas agrisini tam atamamisken ustumuzden, yagmur bulutlari toplanmaya basliyor tepemizde. Burada bir gece daha kalma karari alabiliriz ve yagmurlu gunu gecistirip yola ertesi gun devam edebiliriz veya, yagmur baslamadan toprak parkuru asip Cesmeye gitmek uzere yola cikabiliriz... Kahvaltida bir beyin firtinasi kopariyoruz ve sasirtici bir hizla toplanip motorlari yuklemis olarak buluyoruz kendimizi. Hedef Cesme.
KH:
Gec kahvaltimizi yaparken R1200GS'li bir abi cay icmek icin bize katiliyor. Fethiye'ye surecegini ama bugun hava durumu agir yagis gosterdiginden 1 gun daha cundada bekleleyecegini soyluyor. Bir ona bakiyoruz, bir kendi motorlarimiza, bir daha ona bakiyoruz. Sonra birbirimize bakip gelirken zorlandigimiz kumsalin islak halini gozumuzde canlandiriyoruz. Akabinda hizli-sakin bir sekilde hazirlanip yola cikiyoruz.
Bu abi yagmur yagacak diye r1200GS'le yola cikmadi. Yayalim
Devil is in the details.
Bizim cocuklar gundogumunun tadini cikartiyorlar.
AA:
Yollar pek guzel degil, yagmur var ve ozellikle Aliaga gibi sanayi bolgelerinden gecerken bir de yogun bir kamyon trafigi ekleniyor ustune... Her nekadar benim icin bir sorun olmasada yagan yagmurun degisik kimyasi damlaciklarin vizorden kaymasini engelliyor sanki, sonunda Cagri mola istiyor ve uygun bir mekanda duruyoruz. Birer gozleme yiyoruz burada cay esliginde ve kalacagimiz oteli ayarliyoruz.
KH:
Yok arkadas. Bu bildigimiz yagmur degil. Buraya gelinceye kadar yedigim yagmurlara benzemiyor en azindan. Bir elimle surekli vizoru silmem gerekiyor, meret kayip gitmiyor. Neyse ki Anil'da kislik eldiven varmis da biraz olsun dayaniliyor. Henuz bilmedigim sey, bu gunku parkurdan hatirda kalacak seyin siddetli yagmur degil delirtici ruzgar olacagi.
Su bardaginda sicak bir cay ve patatesli
gozleme enerjimizi yeniden
kazanmamizi sagliyor.
AA:
Bir sonraki kosunun tek molasi olan benzin istasyonunu saymazsak, otobandan Cesmeye kadar devam ediyoruz siddetli, hatta an an cook siddetli yagmur altinda... Fakat sonlara dogru yagmur duruyor. Benim icin yol artik tamamen guzel sayilabilecekken Cagrinin ruzgar ile olan imtahani ona yorucu zamanlara sebep oluyor.
Vakitlice otele yerlesiyoruz ve hemen kendimizi Kumrucu Sevki'ye atiyoruz. Karnimizda tok artik, bir sahil yuruyusu, kahve, cay, muhabbet derken gunu bitiriyoruz zor gecen bu etabin ardindan.
Bu yagmur suyunda birsey var arkadas. Kimyasal midir, ilacli midir bilmem ama bir degisik.
Yamaha, yagmura ve suyu surekli uzerine spreyleyen kamyonlara soverken...
BMW de cevaben "abi boyle ciplak ciplak ne isin var bu havalarda yolda senin" diyor.
KH:
Izmir'i cevre yolundan gecip Cesme'ye otobandan gitmeye karar veriyoruz. Yol boyu beni bi saga bi sola savuran ruzgar Cesme'ye yaklastikca dayanilmaz bir hal aliyor. Yamaha'nin naked olusu yagmur ve siddetli ruzgarda beni cok yoruyor. Yani ruzgar oyle siddetli ki, yolculugun gecesinde yattigim yerde sallanmaya devam ediyorum sabaha kadar. Namuzsuz tek taraftan da esmiyor, yatsam icine dogru da gitsem. Bir sagdan bir soldan. Anil hatirlatiyor; "abi bosuna wind surf icin Dunya'daki sayili yerlerden biri olarak gosterilmiyor burasi'. Lanet edip hak veriyorum. Sadece sIkIntI ve yorgunluk yok tabi, eglence de var bu yolda… Meshur Cesme otobanina cikilip birazcik gazi sIkmamak olmaz. Yamaha'nin yuklu olusu biraz zevkimi baltaliyor ama yine de ozellikle yaris makineleri icin sahane bir yol, ismini ve ununu hak ediyor.
Iste yorulmanin karsiliginda kazanilan manzara.
"Ulan ucakla gideydin ya, manzara ayni" diyen arkadaslara "kazanilmis mutluluk"
kavramini anlatmakla zaman kaybetmeyip Allah'a havale ediyorum. _________________ Hayati yasanir kilan anlarin pesinde...
Gezi Blogumuz! Facebook Sayfamiz!
Kayıt: Apr 12, 2013 Mesajlar: 20 Nerden: Ankara, Turkey
Tarih: Prş Tem 18, 2013 11:00 am Mesaj konusu: 6.Gun: Sene 2013 aylardan Mayis gunlerden Carsamba 15'i
AA:
Dostumuz Berat Su ile irtibata geciyoruz ve bir sonraki durak olan Kusadasi icin, bize; "Siz hic merak etmeyin, ben herseyi ayarliyorum." diyor. Bir kez daha torpilli hissediyoruz kendimizi. Cagri ilk kez tamamen kendi basina motosikletinin zincir bakimini yapiyor. Otelin guzel kahvaltisinin ve sahibi Emre'nin sohbetinin ardindan esyalarimizi yuklenip koyuluyoruz yola. Bu sefer otoban bize gore degil diyoruz, eski Izmir-Cesme yolundan devam ediyoruz yolculuga. Urla'yi gectikten sonra istikameti Kusadasi olan ilk sapak ile guzel sahil guzergahindan benim de ilk kez geciyor oldugum, Sigacik ve Seferihisar ilcelerini geride birakiyoruz. Burada Teos denen antik bir kentin kalintilarina ugrayip "hmm sutunlar guzelmis... iyi bakalim" demeyi de ihmal etmiyoruz tabi. Yemek molamiz da tam bu duraklarin arasinda biryere denk geliyor, izgara etler uzerimize afiyet oluyor.
Teos kalintilarina girmisken biraz dolanalim.
Evet, sanki uzun zaman once burada birseyler varmis.
Konuyla iligili biraz bilgimiz olaydi hic fena olmayacakti...
Madem turistlik yaptik, ahan da 2 numarali turist pozumuz.
Teos'u tepeden goren yemek molasi verdigimiz mekan.
Yanimiza yeterince sarj aleti alip coklu priz almadigimiz icin, kaldigimiz hicbir
yerde ikimiz de elektroniklerimizi tam sarj edemedik.
Anil cakmakligini baglayip bu eksikligi yolda gidermeye karar verdi.
BMW Yamaha'ya bozulmus gibi duruyor. Yamaha "naptim abi soylesene" der gibi.
Veya ben teshis'in *okunu cikartmis da olabilirim...
KH:
Benim aslinda aklimda Germencik/Aydin taraflarinda, jeotermal sondajinda calisan bir dostumun yanina ugramak vardi. Onunla denk gelemeyince, biz de Kusadasi'na kisa ve dinlencelik bir surusle gitmeye karar veriyoruz. Gezinin rotasini belirlerkenki esas kistasimiz 'mumkun olan deniz kiyisina en yakin yollari kullanmak' oldugunu hatirlayip Cesme donusu otobani kullanmadigimiz gibi Urla cikisindan dogru guneye yol aliyoruz.
Duz yollar var, ufuktaki tepelerde kaybolan. Intercom'u iptal edip bir sure mp3'lere daliyoruz. Bi ara Anil intercom'dan ariyor beni; "Ilk gordugumuz sari tabelaya girelim mi?" diyor. Iyi zaman yaptigimizi ve bu gunku parkurumuzun zaten kisa oldugunu hatirlatiyor. "Ee tamam o zaman" diyorum. Daliyoruz Teos'a. Ormanlarin icinden guzel guzel tesislerden, mesire yerlerinin icinden geciyoruz. Kalintilara vardigimizda ise henuz kazilarin devam ettigini goruyoruz. Anlatacak kimse de olmadigindan, etrafimiza arkeolojik cehaletimizle bir sure bakip sonra yolda gordugumuz ormanlik mekanlardan birinin icine giriyoruz.
KH:
Motorla gezerken deniz gormek baska bir mutlu ediyor insani. Zira deniz beraberinde virajli yollari getiriyor. Geregi kadar yatarak apexi gozunden vurdugun bir virajin cikisinda mas mavi denizi gormenin verdigi hissi anlatmak mumkun degil. Gidin kendinize bir motor edinin, yasayin bence...
AA:
Kusadasi yolu kivrila kivrila, denize dik yamaclarin dibinden bizi hedefe ulastiriyor ve oteli bulup odaya yerlesip hazirlanmamiz havanin kararmasindan oldukca once tamamlaniyor. Berat kardesimiz bize unutulmaz guzellikte kofteler ismarliyor ve gunler once Tekirdag'da yediklerimiz sonuk kaliyor yaninda. Gecenin asil suprizi ise hayatimizda ictigimiz en guzel nargilelerin Kusadasinda hazirlanmis olmasi. Merak edenler icin belirtelim kofteler Ahmet Ustanin yeri, Nargileler Coskun Ustanin yerinde hayat buluyor. Bir Ege gelenegi olsa gerek, eski ve yerel halk tarafindan bilindik bu mekanlarin bir tabelasi veya ismi yok. Kime sorsaniz gosterir diyorlar.
KH:
Kusadasi'na vardigimizda otelimizi cok kolay buluyoruz. Denizin dibinde. Soylemesi ayiptir adam basi 35tl! Kahvalti bile veriyorlar bu paraya. Dayanamiyorum soruyorum; "abi siz nasil yurutuyorsunuz bu isi bu fiyatlarlar?". "Dusuk sezon" diyor. Bir daha yuksek sezonda tatil yapmamaya karar vererek esyalari odamiza cikartiyoruz.
Bu fiyata, bu manzara!
Yalan yok; bu yolculuk bittikten sonra bir sure uyanip da
kaskimi yani basimda goremeyince panikledim.
KH:
Berat kardesimiz bize enfes bir kofte ziyafeti cektiriyor. Ustune de bir nargileciye gidiyoruz. Bakin, ben nargile konusunda kendime guvenirim. Evimde yaparim, guzel de yaparim. Burada ictigim nargileyi ben hicbiryerde icmedim. Cift elma dedik; elmanin icinde yakilmis elma aromali tutun, icine elma parcalari dilimlenmis taze elma suyu ve sadece elma tutunu icilmis bir marpuc ile bir nargile geldi. Oyle ki, elmada bu kadar elma tadi yok. "Buzlu badem ne giderdi simdi" diyecek oluyorum. Berat mekan sahibini cagirip soruyor hemen. "Adam bende yok ama" diyor, atliyor scooter'ine. 5dk sonra biramiz buzlu bademimiz enfes nargilemizle mest olmus sekilde oturuyoruz. Yore insani hep boyle. Insan buyuksehirde insanligi unutuyor, goremeye gormeye. Berat'la ertesi gunun dalis planini yapiyoruz. Ilk defa zodiacdan dalis yapacagim icin cok hevesleniyorum. Filmlerdeki gibi geriye dogru atlayacagim:)
Berat dostumuzla.
Elmanin icine elma koyup, elma suyunda, elma ile servis edilmis bir elma nargilesi.
AA:
Yarin Cagri ve Berat Scuba dalisi yapacaklar, dolayisiyla gec olmadan otelimizin yolunu tutup dinlenceye cekiliyoruz sonunda yagmurlarin bitmesinin verdigi mutlulukla. Bundan sonraki duraklarimizda kuru ve sicak olacagiz. Denize atlamadigimiz surece tabi... _________________ Hayati yasanir kilan anlarin pesinde...
Gezi Blogumuz! Facebook Sayfamiz!
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız