Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Tarih: Prş May 17, 2007 12:33 pm Mesaj konusu: Yunan Adaları ve Yunanistan
Hep söylerim “ motorcuysan hayal gücün kuvvetli olmalı”.
Sabah kahvesi sohbetlerinin arasından çıkan bir gezi ve hayallerimizin süslediği gezi planları ile onlarca telefon konuşması, google araması ve gezi incelemeleri , okunan üç rehber kitap , google earth karşısında geçen saatler ve defalarca değişen rota , sonunda son halini alır ve gerçekleştirilmek üzere altın tepsi ile önümüze konur…
Yol arkadaşım Can'a ve bana ise bu turun hakkını vermek düşer.
Her şey güzel de şu vize hazırlıkları ve çıkış prosedürleri insanın nefesini kesecek , kesesine turp suyu sıkacak cinsten.Prosedürleri hazırlamak için yaklaşık bir ay önceden hazırlıklara başlandı. Pasaport ve malum vize için istenen onlarca evrak’ın hazırlanıp turizm şirketine teslimi ile start verildi. 21 Mart 07’de vizeleri elimize alınca işin yorucu kısmı bitmiş oldu.
Pasaport …………..….75 YTL. (yeni tarih ve resimli pasaportunuz varsa kurtuldunuz.)
Pasaport vize…………136,5 YTL. (1 yıllık) (Vizeniz varsa bundan da kurtuldunuz.)
Vize…………………..210 YTL.
Sağlık sigortası……….35 YTL.
Yeşil sigorta………….145 YTL.
Uluslar arası ehliyet….208,5 YTL. (elinizde eskisi varsa 120 YTL.)
Triptik………………..30 YTL. (6 aylık)
Yurtdışına çıkış harcı…15 YTL.
Bu ilk turunuz ise 855 YTL. sizi sınır dışına çıkaracak hayallerinizin acı maliyetidir…
İlk iş olarak, birkaç sanal sayfanın araştırılmasından sonra Marmaris – Rodos hattında çalışan feribot şirketine ulaşmayı başardık , başarmasına da karşımıza kısacık seyahat için istenen 102 €’luk feribot ücreti (liman vergileri dahil) şaşkınlık yarattı.Alternatifsizlikten parayı havale edip yerlerimizi ayırtmaktan başka çaremiz olmadığı için mecburen boyun eğdik.
11/04 Çarşamba
Sabah saat 8:45 gibi Acemler Shell benzin istasyonunda buluştuk. Bizi uğurlamaya gelen arkadaşlarımız ile vedalaşıp tam 09:00 da yola koyulduk.
İlk molamızı İzmir çıkışında paralı yola girmeden bir BP de verdik ve depolarımızı doldurduk. Hiç vakit kaybetmeden yola devam ettik ve 14:25 gibi Çine’de meşhur Mehmet Zengin’in yerinde çöp şişlerimizi afiyet ile yedik. Çine – Yatağan arasındaki yol çok harikaydı , asfalt kalitesi ve virajlardan çok keyif aldık. Çok sakin bir tempoda devam eden sürüşümüz 17:00 da Marmaris’te Rodos biletlerimizi alacağımız şirketin önünde sonlandı.
Daha önceden ödemeyi de yapmış olduğumuzdan hiçbir sorun yaşamadan biletlerimizi alıp rotamızı Datça yolu üzerindeki Billur Kent’e çevirdik.18:30 gibi çantalarımızı odamıza taşıyorduk. Hemen kahvemizi yapıp keyifle balkonda oturup yorgunluk attık.Akşam yemeğini Billur Kent yakınlarındaki bir mekanda yiyip odamıza çekilip dinlenmeye koyulduk.
12/04 Perşembe
Sabah 07:00 da kalkıp kahvaltımızı balkonda yaptık ve 10:30 da Datça yolundaydık.
Datça , Eski Datça , Mesudiye , Hayıt Bükü , Kargı Koyu ve adını hatırlayamadığım bir iki Bük daha gezip 16:00 gibi Billur Kent’e döndük.
Akşam yemeği ve kahve faslının ardından rotamız üstündeki son gözden geçirmeleri de yapıp yattık.
13/04 Cuma
Sabah 05:45 de kurulan saatlerimiz bizi uyandırdı , hemen motorları yükleyip yola koyulduk.Soğuk havada yapılan bir sürüş ile Marmaris’e gidip kahvaltılıklarımızı aldık ve ardından Marmaris Port’a gidip evrak işlerini hallettik ve saat 09:30 da hareket ettik.Hareketten sonra kahvaltımızı bol manzaralı seyir esnasında afiyetle yaptık.Yapılan sohbetler esnasında Yunanistan pasaportlu Türk bir karı koca ve gemi personelinden bir kardeşimiz arka çantada bulunan benim ve kızımın ad ve kan gruplarının yazılı olduğu ve baş kısmında da Türk Bayrağı olan yapışkanı çıkartmamın iyi olacağı yönünde uyarıda bulundular.O an tedirgin olmadık desem yalan olur zira Girit’e gitmeden bayraklı etiketlerimi çıkarttım ama çok gereksizmiş , zira çok sıcak karşılandık.
Saat 11:00 gibi Rodos limanına yanaşmıştık ama bizi yanaştırdıkları yerde deniz çok hareketliydi ve bir türlü kaptan düzgün bir biçimde yanaşmaya muvaffak olamadı.O halde kapaklar açıldı ve önce kapağın üstüne serilen plastik bir halı üzerine dökülen ilaçlı sulardan turistleri geçirerek teknedeki araçsız insanları indirdiler. Araçlara sıra geldiğinde ise ilk araç gaz verdi ve limana indi ,ardından gelen çok yeni model bir Mercedes tam kapağın üstünde ağır ağır gitmeye kalkınca arabanın alt saçağı 40 – 50 cm kadar parçalandı.Aldımı beni bir tedirginlik sıra bize gelince bir hışımla verdik gazı ve ön teker yere değmeden arka tekerlekte kapaktan kurtuldu. Hemen yanımıza gelip lastiklerimizi ilaçladılar ve gerekli kontrollerin ardından Salı verdiler liman dışına.
Hemen liman kapısının karşısında gözümüze çarpan acentenin kapısından girdik ve ertesi gece kalacak sabaha karşı kalkacak gemi için biletlerimizi aldık.Motora 31,10 ; kendim içinde 25,40 € ödedikten sonra sahil yolundan etrafı seyrede seyrede şehrin dışına çıktık.Sahili takip eden çok hoş bir yolda birçok küçük yerleşim yerinden geçtik. Karnımız acıkınca da ekmek alıp konservelerimizi mideye indirip üstüne kahvemizi de içip vurduk kendimizi dağ yollarına. Çok hoş ağaçlık ve manzaralı yollardan geçip adayı enlemesine geçtik.
Tekrar Rodos’a geldiğimizde otel aramaya başladık ve Belverdere Beach Hotel’e gecesi iki kişi kahvaltı dahil 50 € ya yerleştik. Motorları otelin bodrumunda mutfak kısmının girişine park edip odamıza yerleştik.
Sabah 08:00 gibi kalkıp kahvaltımızı yaptık ve motorları yükleyip otel önünde motorları bırakıp kale ve şehri dolaşmaya çıktık.
Otel önünden sahilin manzarası.
Kale ve eski şehir (surların içi)
Dolaşırken daha önce bize bahsedilen karşı karşıya olan yaşlı bir kadının işlettiği kahve dükkanı ve yaşlı bir karı kocanın işlettiği eski kahvehaneyi de bulduk ve afiyetle yediğimiz balıklarımızın (32 € iki kişi) üstüne kahvemizi de içtik.
Kahve işiyle uğraşan benim bile gördüğüm en eski değirmen.
Gün cumartesi olunca sahilde otururken yanımızdaki kilisede 3 düğüne şahit olduk ve aynı bizdeki gibi şamata ve gürültülü düğün konvoylarına tanık olduk.
Akşam Mc Donald’s da hamburgerlerimizi yedik ve gecede turumuza devam ettik.
Gece yarısına doğru motorlarımızı otelin önünden alıp bizi Girit’e götürecek feribota binip motorları güzelce bağlayıp bir koltuğun üstüne kıvrılıp uyuduk.
15/04 Pazar
Sabah 06:30 gibi anonslar ile uykumuzdan kalktık , saat 06:40’ta Hakli adasına yanaşıp 10 dk. da tekrar hareket ettik ; saatler 08:45 i gösterirken bu sefer Olimbos adasına yanaştık ve burada da oyalanmadık. Saat 10:00 da Olimbos’un Karpatos limanındaydık , burada bayağı oyalanıp yaklaşık 40 dakika sonra hareket edebildik.Saatler 12:00 gibi Kasos adasındaydık , 20 dk. kadar da burada oyalandık.
Sonunda Girit gözüktü ve biz Aghios Nikolaos ‘ ta inecekken ilk liman olan Sitia’da kendimizi feribotun dışına zor attık ve hemen şahane bir sürüşün ardından Aghios Nikolaos’a vardık. Bir sonraki durak olan Santorini ile ilgili çalışma yapmak üzere girdiğimiz acentedeki delikanlıdan aldığımız yardım ile Santorini’ye motorsuz gitme kararı aldık.Kalacak yer konusunda da kendisi bize çok yardımcı oldu.Bu yazıyı okumayacak olsada kendisine çok teşekkürler.
Tekrar motorlarımızın üstündeydik ve okuduğumuz rehber kitaplarda mutlaka görün denilen ama bizim bir şeye benzetemediğimiz Krista’ya gittik. Burada fazla oyalanmadan yine rehber kitaplardan öğrendiğimiz ve Iraklion yolunun 13. Km. sin dekindeki Neapolis’e çevirdik rotamızı. Buraya geliş sebebimiz ise “Soumada” içmekti. Soumada bademden yapılan alkolsüz bir içecekmiş ve çok hoş bir tadı vardı , 2 bardak buzlu soumadayı afiyetle içtim…
Hava kararmadan tekrar Aghios Nikolaos’a döndük ve sahilin hemen ikinci sırasında bulunan Pergola Otel’ine yerleştik (kişi başı 15 € , kahvaltı dahil). Burası daha çok bir aile pansiyonu havasında ve çok sıcak bir ailenin işlettiği bir otel.
Akşam yemek ve turlamak için temizlenip attık kendimizi şehrin içine. Burada bulunan ve göl adı verilen bir koy bulunmakta. Burası denize bağlı ve çok küçük bir gölet. Gece manzarası harika ve adanın en çok gece resmi çekilen mekanı.Manzaranın tadına vara vara bol bol resim çektikten sonra karnımızı doyurup ,ben uzomu , Can’da kahvesini içip odamıza çekildik.
Gölet gündüz...
Gölet gece...
Buda benim uzom...
_________________ Lütfü Uzsoylu
R 1200 GS ADV. 16 K 2333
Sabah erken kalkıp otel sahiplerimizle yan yana masalarda kahvaltı edip yola çıktık. Ulusal Yol adını verdikleri yolu takip ederek önce adanın başkenti olan Iraklion’a gidip bir sonraki gün sabah gidiş akşam dönüş Santorini biletlerimizi aldık (61,20 € gidiş dönüş , motorsuz).Şehri enlemesine motor ile geçip çok hoş bir sahil yolunun ardından Rethimnon’a varıyoruz.
Bu kasabada çok hoş ve turistik. Rimondi Çeşmesi diye bir çeşmesi de çok meşhurmuş; başladık aramaya …Buldukta … Bunlar bize aptal muamelesimi yapıyorlar diye bir an aklımdan geçmedi desem yalan olur. Çeşme görmemişsiniz siz dedik ve suyunun tadına baktık.
Hedefimizde Khania’yı da görmek vardı ve koyulduk yine yollara. Yaklaşık 60 km. sonra Khania’dayız ve yine çok sevimli bir kasaba karşıladı bizi.Dar sokaklar ve mimari insanı içine çeken cinsten , insanın dar sokaklarda kaybolası geliyor.İnsanının sıcaklığı da mimari ile birleşince tadına doyumsuz bir keşif sunuluyor önünüze.
Çok karanlığa kalmadan dönüşe gecelim dedik ve koyulduk yine yollara…Iraklion’dan sabah kalkan hızlı katamaran’a rahat yetişmek için limana yakın bir otelde kalma kararı aldık.Liman çevresinde bulunan çok lüks bir iki seçeneği eleyip en pahalı gecemizi limanın tam karşısındaki aralıkta Marin Dream Otel’de geçirdik (42,5 € kahvaltı dahil kişi başı).
Otelin lükslüğüne inat balkonda konservelerimizi ısıtıp , afiyetle yedikten sonra üstüne de bir güzel kahvelerimizi içtik ve yataklarımıza kıvrıldık. _________________ Lütfü Uzsoylu
R 1200 GS ADV. 16 K 2333
Sabah çok erken kalkıp duşumuzu alıp kahvaltıya indik. Saat 09:00 da otelden ayrılıp 2-3 dk. sonra limana vardık. Motorlarımızı bırakacağımız en emniyetli yer olarak liman girişindeki polis kulübesinin yanını seçtik. Motorlarımızla vedalaşıp bizi Santorini’ye götürecek hızlı katamaran’a bindik. Gerçektende hızlılar , saatte 70 km hız yapıyorlar ve tam saatinde hareket ediyorlar asla rötar yapmıyorlar.
Saat 09:45 de başlayan yolculuğumuz 1 saat 45 dk. sürdü ve 11:30 da Santorini’de son buldu. Limana iner inmez ilk işimiz 2 scoter kiralamak oldu. Tanesini 10 € dan kiraladığımız bu motorlara ilk bir iki km.den sonra alışabildik , daha doğrusu scoter manyağı olduk. Çok kısa süren bir sürüşün ardından Thira’dayız (Fira’da diyorlar) . Aman ya rabbim , burası neresidir , bu ne güzelliktir , cennet temiyiz , biz öldük mü , … gibi anlamlı anlamsız bir takım nidaların ardından manzarayı sindirmek bir hayli zamanımızı aldı.O mekanı gezerken de , şimdi resimlere bakarken de elektrik direklerinin oluşturduğu kirliliği şehrin tek kusuru olarak tespit ettik.
Burası bir ada iken meydana gelen volkanik patlama ile adanın ortası atmosfere karışıyor ve oluşan coğrafik yapı dünyanın en büyük krateri olarak değerlendiriliyor , hatta burada meşhur Atlantis’in bulunduğu dahi iddialar arasında(Okuduğum kitapların yalancısıyım).Daracık sokaklar , dik yokuşlar , merdivenler , butik oteller ve bunların harmanladığı manzara Thira’yı özetliyor. Butik oteller çok hoş ; 3 – 5 odalı 4 – 5 metre karelik havuzlu ve hepside inanılmaz manzaralı.
Birine soruyoruz ve iki kişinin 90 € olduğunu öğreniyoruz , sezonda ise 150 den başlıyorlarmış ve genelde 3 gecenin altında pek oda verme taraftarı değillermiş.Biz turlamaya devam ediyor ve hiçbir aralığı kaçırmamaya gayret ediyoruz , bu arada da elimizde fotoğraf makinemiz deliler gibi basıyoruz deklanşöre.
Bu ada nın olmazsa olmazlarından biri de Ia‘ymış. Ia Türkçe’de oya anlamına geliyormuş , oya gibi işlendiğinden bu adı koymuşlar (kitapların yalancısıyım).
Ia çok küçük ve çok az bir zamanda buradan ayrılıp adanın en uç noktası olan küçük bir koya inip manzarayı koklayıp tekrar Thira’ya dönüp karnımızı doyurduk.
Bu manzarada yemek yediğimiz lokantanın manzarası...
Sakın ola şehrin dar sokaklarında alış veriş yapmayın çok kazıkçılar , meydanlık bir alan var ve buradaki dükkanlar dar sokaklardakine göre çok daha ucuz ; tecrübe konuşuyor…Tecrübe edinmek için bir bedel ödedik elbet…
Karnımız doyurmuş ama manzaraya doyamamış bir şekilde 17:45’te geri dönüşe geçtik.
İşte bu alete bindik...
19:30 da Iraklion’a indik. Döner dönmez motorlarımızın yanına gidip hemen limanın diğer ucundaki bilet gişelere gittik ve Pire biletlerimizi alıp (63 € ) hemen feribota binip motorları bağlıyoruz.
Şansımızın da yardımıyla hiç vakit kaybetmeden Pire yolundayız ve feribotta
kendimize uyuyacak bir yer bulup sabaha kadar uyuduk. _________________ Lütfü Uzsoylu
R 1200 GS ADV. 16 K 2333
Sabah pire yakınlarında uyanıyoruz ; aslında ikimizde tedirginiz. Sabahın köründe ineceğiz , hemen bir feribot denk gelir mi ? Yoksa gün mü kaybedeceğiz ? Bu tedirginlikle güneşin limanın hemen girişinde doğuşuna tanık oluyoruz.Limana iniyoruz ve daha ne olduğunu anlamaya çalışırken Can limanın diğer ucundaki hareketliliği far ediyor ve bir bakalım deyip gidiyoruz…Bir anda kendimizi Mikanos feribotunda motorları bağlarken buluyoruz. Pire’ye ineli daha 30 dakika olmadan 07:15 feribotu ile Mikanos yolundayız. Şans bizden yanaydı…
Gidiş dönüş bu yolculuk için 141 € ödedik.Saat 11:00 gibi Mikanos limanına yanaşıyoruz . Etrafımızı saran otel , motel , pansiyon görevlileri kendi mekanlarını pazarlamak için çetin bir yarışa girişiyorlar. Demek bu tür pazarlama yöntemleri sadece bizde olmuyormuş diye aramızda konuşup gülüşüyoruz. Oto parkı olan iki yetkili haricindekileri hemen eleyip , broşürde manzarası çok hoş olan pansiyonun yetkilisinin arabasının peşine takılıp mekana gidiyoruz (Studios Maroulina ). Yanılmamıştık manzara ve mekan harika adam başı 20 € luk fiyatta çok mükemmel. İş ücreti ödemeye gelince ve bizim sadece bir gece kalacağımızı öğrenince kadıncağızın morali biraz bozuldu ama biz görmezden gelip parayı eline tutuşturup odaya yerleşmeye devam ettik.Bu arada karnımızda manzaraya karşı doyurduk.
Manzaramız
Bahçemiz
Taratsan Mikanos’un eski limanının resmini çekip , hemen şehre indik .Akşama kadar aralıklarda kendimizi kaybettik. Ayaklarımız ağrıyana kadar sokak içlerini dolaştık.
_________________ Lütfü Uzsoylu
R 1200 GS ADV. 16 K 2333
Hava kararmaya yüz tutunca pansiyonumuza gün batışını seyretmek ve karnımızı doyurmak için geri döndük.
Geceside çok güzelmiş şehrin, renklerin büyüsü insanın içine işliyor.Seyrine doyum olmuyor.
Gece 11:30 gibi pansiyona dönüp , çantaları hazırlayıp yattık.
Mikanos ; gezimizin ada ayağının son halkasıydı ve bu adayı diğerlerinden ayıran en büyük özellik kendisini görmeseniz de her an ve her yerde kokusunu duyabildiğiniz € lardı. Karşımıza o kadar çok sanat galerisi çıktı ve bu galerilerde öyle güzel heykel ve resimler gördü ki , şaşkınlığımızı gizleyemedik.Bildiğimiz ve bilmediğimiz onlarca firmanın burada mağazalarını gördük. Parası olan burada kuralı koyuyordu anlayacağınız… _________________ Lütfü Uzsoylu
R 1200 GS ADV. 16 K 2333
Kayıt: Aug 14, 2003 Mesajlar: 773 Nerden: istanbul
Tarih: Prş May 17, 2007 1:25 pm Mesaj konusu:
Vay be harika bir gezi ve fotograflar da nefis. Bembeyaz yapıları olan yunan adalarına bayıldım... Bir de nargileci dükkanına... Dükkanın girişinin "nargileyi de biz yunanlılar icat ettik" der gibi bir havası var .
Harika Hatta süper bir gezi olmuş, e artık darısı başımıza demekten başka bir şey düşmez bize. Teşekkürler arkadaşım bu güzellikleri paylaştığın için _________________ Yaşadığım hiç bir şeyden pişman değilim Öfkem yaşayamadıklarıma...
nefis fotolar..güzel yöre...göze hoş gelen bir renk uyumu var...dikkatimi çekti..özellikle fotolarda inceledim..binaların badanaları, yollar, kaldırım taşları...yol kenarları..kısaca gezen - yürüyen herkesin görecegi her yer,yerde ne çöp, nede atık izleri ( insani / hayvani ) var..bu kadar turistik bir yerin bu denli temiz olması elbette normal ancak nede olsa Akdeniz insani diye düşündüm..hani belki bizle benzerlikleri vardır bir nebze ..bizim güney sahil kent / kasabalarında içeceginin kutusunu kenara bırakan,yedigi kuruyemişi sokak ortasına dekor olsun diye atan.. amele tayfayı düşünüyorumda...bizim temiz - bakımlı çevreye olan düşkünlüğümüz nerde, komşunun gösterdigi titizlik nerde...helal olsun adamalara.... _________________ ISIK ASLANDEDE
R1150 GS - 03
Lutfu'cugum ne guzel gezmissiniz imrenmedim dersem yalan olur, bizleri de gezdirdigin icin cok tesekkurler.
Ben de hanimla 28 Nisan'da benzer bir turu 6-8 gun yapmak uzere vize, triptik v.b. butun islemlerimizi yaptirdiktan sonra, benim is durumu sebebiyle cakili kaldik. Yaptigim masrafa mi, gidemedigime mi yanayim, simdi sizin bu fotograflara bakinca iyice karar verdim... _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız