Arama     Konular    
  Üye Ol antalya escort Ana Sayfa  ·  Konular  ·  Dosyalar  ·  Hesabınız  ·  Haber Gönder  ·  Top 10  ·  T.C Karayollari Haritasi  
Ana Menü
· Ana Sayfa
· 2. El Ilanlar
· Anketler
· Ansiklopedi
· Arkadaşına Tavsiye Et
· Arşiv
· Bize Ulaşın
· Dosyalar
· Faydalı İçerik
· Forumlar
· GizlilikPolitikasi
· Haber Gönder
· Hakkimizda
· Harita
· Konu Başlıkları
· Oyun Alanı
· Top 10
· Videolar
· Web Links
· Üye Günlüğü
· Üye Listesi
· İzlenimler
· Özel Mesajlar

Kimler Sitede
Şu an sitede, 328 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Giris
Nickname

Şifre

Guvenlik Kodu: Guvenlik Kodu
Guvenlik Kodunu Yeniden Yaziniz

Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

Dost Siteler
www.webevi.com www.lamaorda.com www.saglikbilgisi.com www.bilgisayarbulteni.com www.thelostdownload.com www.ucretbordrosu.com


Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu: Forums

Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - Doğu Karadeniz yaylaları!... Gene mi? Evet!..
 YardımYardım   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Doğu Karadeniz yaylaları!... Gene mi? Evet!..
Sayfa 1, 2, 3, 4  Sonraki
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantilar
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:27 am    Mesaj konusu: Doğu Karadeniz yaylaları!... Gene mi? Evet!.. Alıntıyla Cevap Ver

Selam dostlar,

Şu Doğu Karadeniz var ya; insanı bağımlı yapar valla…
Geçen sene gitmiştik; dönerken, bir sonraki turun planlarını yapıyorduk
Bu sene tekrar gittik… Dönerken bir sonrakinin planları çoktan tamamlanmış, iki sonrakinin (eşlerle beraber) rotasını yapıyorduk…

Hatırlayanlarınız olacaktır; biz ilk doğu Karadeniz gezimizi geçen sene temmuzda yapmış ve yaklaşık altı ay kadar etkisinden kurtulamamıştık…

http://www.ikiteker.org/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=4820

Tam etkisinden kurtulduğumuzda da bu gezinin hayalini kurmaya başladık ve nihayet 1-2 hafta önce gerçekleştirdik ve salimen döndük
Sürücülerin tamamı tek parça; motosikletlerde 1-2 ufak tefek “montaj fazlası” var ama mühim şeyler değil

Armağan Albayrak (Aral) – R1100GS
Kaya Güçmen (XXL) – R1200GS
Mete Ünsal – R1200GS
Selami Eralp (Tourer) – XT600R



Doğu Karadeniz’in doğasını, coğrafi güzelliklerini ve insanlarını şuradaki 2-3 paragrafla anlatmak mümkün değil (bkz. defalarca giden motorcu dostlarımız). Ama bu durum, denememize ve elimizden geleni yapmamıza engel değil tabii ki…

Biz motosikletlerimizi İstanbul’dan Trabzon’a kamyonla göndermeyi tercih ediyoruz. Böylece hem zaman kazanıyor, hem TKC’lerimizi harcamıyor ve en önemlisi 2.000km’lik karayolu riskini bertaraf ediyoruz.

Bu gezimizde, bir önceki geziden tadı damağımızda kalan yerleri tekrar görmeyi ve gidemediğimiz yerleri ziyaret etmeyi planlamıştık. Hem önceki gezimizden edindiğimiz tecrübe, hem de daha önce bu tip gezileri yapan motorcu dostlarımızdan aldığımız tavsiyeler ile, günlük rotalarımızı olabildiğince “gerçekçi” hazırladık. Ama gezinin hemen her günü rotanın bir bölümünü traşlayıp “bir dahaki sefere” bırakmak zorunda kaldık. Şimdi düşünüyorum da; acaba 15 dakika diye planladığımız molalarımızın 1,5 – 2 saat sürmesinin bu konuda bir etkisi olabilir mi? Ama yemek bu kadar leziz, manzaralar bu kadar büyüleyici, insanlar bu kadar misafirperver olursa, daha kısa mola biraz zor olur…

Gezimizle ilgili genel bilgiler verip; gün gün anlatmaya çalışayım;

Trabzon’dan başlayıp – Trabzon’da bitecek bir rota planladık. Motosikletler kamyonla geldiği için biraz da zorunluyduk buna. Nakliyede kullandığımız paletlerimiz ve diğer malzemeler (straplar, ambalaj malzemleri, fazla ve yedek eşyalarımız.. ) bizi Trabzon ambarında bekliyordu.

Olabildiğince yaylaları, ana trafik ve turizm hatlarından ayrı yöreleri tercih ettik.

İki hafta sonunu da içeren 9 günlük bir süre içerisine 8 günlük bir rota yapıp, yarım günü (uçak saatinden dolayı yarım gün diyorum) acil durum için yedekte bıraktık.

Gezinin ilk gününden en uzak noktaya doğru hareket edip, bitiş noktasına “yaklaşan” bir rota planladık. Böylece yorgunluğun arttığı son günlerde kalan yolumuz azalmıştı.

Gezi boyunca 3 kez yağmura yakalandık. Genelde hava açık ve sıcakdı.

Çadırı değil, olabildiğince yöresel basit konaklama tesislerini tercih ettik.

Bolca fotoğraf çektik ve video çekimlerimizin daha çok bilgi ve hislerimizi aktaracak şekilde olmasına çaba sarfettik.

Şimdi, siz okumak isterseniz, biz de size gezimizi gün gün anlatmak istiyoruz…
_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:29 am    Mesaj konusu: Hollywood tadında muson yağmurunun burada ne işi var ??? Alıntıyla Cevap Ver

1. gün : Trabzon – Macahel…
Hollywood tadında muson yağmurunun burada ne işi var ???




Sabahtan uçaktan inip ambarlara gittik ve motorları ambalajlarından söküp öğlen saatlerinde yola koyulduk.
Hedef sahilden Sarp’a kadar gidip, Kemalpaşa’da yoldan ayrılıp, Güreşen köyüne çıkarak Armağan’ın atalarının köyünü ziyaret etmek ve devamında Macahel’e varmak.

Henüz Of’a kadar gelmiştik ki; tarifsiz bir yağmur başladı…
Ben bu şiddette bir yağmurun ancak filmlerde olabileceğini düşünürdüm, yanılmışım…
Bu yağmurun 25-30 damlası ile motoru komple yıkamak, 40-50 damlası ile duş almak mümkün.
Neyse ki zamanında bir benzinciye sığınıp, yağmurluklarımıza (sauna eşofmanı olarak da düşünülebilir) girdik.



Vatandaşlar, bu tip bir yağmurun uzun sürmeyeceğini, sürerse şehri perişan edeceğini, 10-15 dakika sonra yağmurun gideceğini söylediler. Doğru çıktı. Hakikaten 15 dakika sonra yağmur gitti… ama bizimle aynı yönde gitti… bu rutubetli(!) süreç hakkında söyleyecek daha çok şey var ama okurken bile romatizma olabilirsiniz diye konuyu değiştiriyorum.

Yemeğimizi bir tavsiye üzerine Pazar ilçesinde, deniz üzerine kurulmuş bir Gürcü restaurantında (Kvaçoli Restaurant) yedik. Biz de hararetle tavsiye ediyoruz. Bir alabalık bu kadar mı lezzetli olabilir? Hatta, şimdi geziden sonra rahatlıkla iddia edebilirim ki; gezi boyunca birçok yerde alabalık yedik, ama burada yediğimiz açık ara daha lezzetliydi. Ustası yemekten sonra sırlarını da anlattı zaten. İşte bu lezzetli yemeği yediğimiz yer şöyle bir yerdi…



Yağmur ile tempomuz çok düşünce, rotamızı biraz kırpmak zorunda kaldık; Hopa – Borçka – Macahel şekline dönüştürdük.





Maalesef varışımız karanlığa kaldı.



Konakladığımız Tema Misafirhanesi, çöldeki Vaha gibi geldi bize. Ama öğrendik ki; diğer pansiyonlar da hiç farklı değillermiş. Asıl güzel olan, Macahel’in kendisi ve misafirperver insanları.



Anlatmadan geçemeyeceğim; geçen seneki gezide, Macahel’e varmadan önceki son virajda Selami motoru yere yatırmıştı. Bir köylünün şaşkın bakışları arasında, motoru kaldırıp, tozunu silkeleyip yola devam etmiştik. O köşenin geleneğiymiş ki; bu sene de Mete yatırdı motorunu, tam da aynı noktada… ne sürücüde, ne de motorda hiçbir hasar olmamasının verdiği rahatlıkla, gülmekten katıldık tabi … Az sonra bir köylü geldi sordu; “ne var bu köşede daaa, geçen sene de bi motorcu aynen böyle düşmüştü burada?” diye… ancak bikaç dakika sonra nefes alabildik gülmekten…

Akşam yemeğimiz de misafirhanedeydi ve muhteşemdi.

Meraklısına not : Camili’yi Meydancık’a bağlayacak olan yolun çalışması, bu yaz tamamlanıyormuş. Biz oradayken, greyderler arada kalan son kısmın inşaatını bitirmeye çalışıyorlardı. Böylece, zorlu kış şartlarında kullanılabilecek alternatif bir yol olacak(mış).
_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:31 am    Mesaj konusu: En güzel Karagöl hangisidir?” yarışmasını jüri kazanır !.. Alıntıyla Cevap Ver

2. gün : Macahel – Karagöl – Ardahan…
“En güzel Karagöl hangisidir?” yarışmasında kazanan sadece jüri üyeleri olur…




Pırıl pırıl bir sabaha uyandık. Her taraf yemyeşil, herkes güler yüzlü… Biraz etrafı dolaşıp yola çıktık.





Macahel köyünü, yurdumuzun diğer köylerinden ayıran en önemli özelliklerden biri, köyün kış mevsimi boyunca; 4 – 5 ay boyunca ulaşımının kesik olması. Dolayısıyla, Macahel geçidi kapanmadan önce, tüm köy, bütün kış için gerekecek olan erzak ihtiyacını tedarik etmek ve bunu uygun şekilde stoklamak zorunda. Bu amaçla, hemen her ev kendine bir “serender” inşa etmiş. Serenderi, hayvan vb. davetsiz misafirlerden korunaklı, doğal buzdolabı diye de düşünebiliriz.



Aslında Macahel, toplamı 18 olup, 12si Gürcistan topraklarında, 6sı Türk topraklarında kalan, bir köyler topluluğunun ismi. Ama şimdilerde Camili köyü için de kullanılıyor bu isim. Macahel köyünün yeni ismi olmuş Camili. Bu isim, köyün şaşırtıcı güzellikteki ahşap camisinden esinlenilmiş olsa gerek.



Bir de caminin içinden görünüm… Mütevazı ama özenli bir yapı.








İlk durak Borçka – Karagöl… nam-ı diğer; cennetten bir köşe… Yoğun orman içerisinde, gene toprak ama sert bir yolla ulaşılıyor…





Ormanın içerisinde tertemiz bir gölcük… etrafı da piknik alanı… Ben susayım da resimler konuşsun biraz…







Burada 10 – 15 dakika kalıp yola devam etmeyi, Ardanuç – Rusyolu – Yanlızçam üzerinden gitmeyi planlamıştık Ardahan’a. Ama içimiz elvermedi Karagöl’ü 15 dakikada terk etmeye; hemen kırptık programı…

Panoramik foto : http://xxxl.smugmug.com/gallery/1829212/1/93615942/Large
bu resim ince uzun… ekrana sığmaz. Bu yüzden foruma resmi değil link’ini koyuyorum; ilgi duyan klik’leyip bakar… açılan resim üzerine bir kez daha klik’lerseniz, büyük boy haline de ulaşırsınız. (4300 x 728 pixel ; 760K)
Bunun gibi birkaç panoramik foto daha bulacaksınız gezinin ilerleyen günlerinde….

Çok hoş bir süprizle karşılaştık Karagöl’de… Murat Bey…
Ben bu cennetin fotoğraflarını çekmek için şaşkın şaşkın dolaşırken, seslendi; “siz GamsızSeyyah değil misiniz?” diye. Kendisi İspir’li ve İstanbul’da yaşayan bir doğu Karadeniz sevdalısı (bizim gibi). Bu yöre ile ilgili internette dolaşırken rastlamış bizim bir önceki gezimizin yazısına, pek beğenmiş ve arkadaşlarıyla da paylaşmış ve bizi tekrar görünce de hatırlamış. Uzun ve keyifli sohbet ettik kendisiyle, memleketin bu cennet köşesinin güzellikleri ve problemleri üzerine. İnşallah İstanbul’da da bir araya geleceğiz.



Yeterince zaman kaybettiğimizden(!) emin olunca yola çıktık.
Rotamız; Borçka – Artvin – Şavşat – Ardahan.
Yolda; Artvin civarında, biraz arayı açan Selami sağa çekip bizi beklerken (şşşşt… :wave: aloooo… atlamayın…. XT sağa çekmiş, GS’lerin gelmesini bekliyor…) bir araba yanaşıyor yanına… “ooooo… hoş geldiniz…” diye… Artvin’li motorcu dostlarımızdan, Yalçın hoca. Kısa bir sohbetten sonra, ertesi gün görüşmek üzere sözleşip, yeniden yola koyuluyoruz.
Neredeyse hepimiz kendimizi meşhur bir rock yıldızı gibi hissedeceğiz 

Şavşat’a doğru, olağan yağmurumuzla buluşup yola devam ediyoruz. Bu sene uğrayamadık ama Şavşat Karagöl’den de bir resim ekleyeyim… Buyrun, kolaysa siz karar verin hangi Karagöl’ün daha güzel olduğuna…



Şavşat’tan sonra; Çamlıbel geçidine vardık. Yağmurlu ve sisli havaya rağmen, muhteşem görüntüsünü hiç esirgemedi bizden.







Ardahan, yurdun en yüksek irtifada kurulu birkaç şehrinden biri. Tırmana tırmana çıktığımız Çamlıbel geçidiyle, kocaman bir platoya vardık. Bir köşesinde Ardahan kuruluydu. Varışımız gene havanın kararmaya başladığı saatlere denk geldi. Konaklamamızı şehrin büyük otelinde, yemeğimiziyse (geç saate kaldığımız için) alternatifsizlikten bir kebapçıda yedik.

Bugün ve bir sonraki günü gösteren GoogleEarth görüntüsü de şöyle bi şey…

_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:46 am    Mesaj konusu: İsviçre dağlarına geldik, Heidi’yle Peter nerede ?... Alıntıyla Cevap Ver

3. gün : Ardahan – Yalnızçam – eski Rus yolu üzerinden Ardanuç – Artvin…
İsviçre dağlarına geldik, Heidi’yle Peter nerede ?...




Önceki akşam, şehri gezerken edindiğimiz bilgiyle, yola çıkmadan önce kaşar ve bal aldık çarşıdan, meşhurmuş. Aldığımız dükkan kargo işini halletti. Biz de Yalnızçam’a doğru yollandık.
Eski Rus yolunun bir kısmı, yeni yapılan bir yol inşaatının altında kalmış.



Ama neyseki eksi yolun büyük bir bölümü kurtulmuş; işte biz o rotayı tercih ettik.

Bilbilan Yaylası – Bağdeşen köyündeki molamız için ayrı bir paragraf açmaya değer. Burası aslen, kuzey doğu Anadolu yöresinin en büyük hayvan pazarıymış. Tabi zamanla önemini yitirmiş ama halen faal. Tüm barakalar; yaylacılık ihtiyaçlarını satan dükkanlar (kap – kacak – bidon, kuru gıdalar, bazı tarım ve hayvancılık araç gereçleri, vs..), restaurant(!), kahvehane, otel(!) vs..





Biz de, aldığımız tavsiye üzerine Hakkı abinin barakasında yemek yedik.







Dağları aşan, yaylardan geçen ve boydan boya bir ormanı kat eden bu yolu çok sevdik. Eminim İsviçre’de insanlar, güzel dağ görüntüleri karşısında “vay be, sanki Ardahan !” diyorlardır. Semirmekten sıkılmış mutlu hayvanlar, şehir kirliliğini hiç görmemiş insanlar…













Panoramik foto : http://xxxl.smugmug.com/gallery/1829212/1/93615944/Large

Bir de GoogleEarth üzerinde şu Rus Yolu’nun bir kısmını göstereyim…



Resmin büyüğü : http://xxxl.smugmug.com/gallery/1829212/1/93730325/Large

Yer yer bozuk taşlı kısımlar ve ormanın içinden devam eden rotamız hiç monotonlaşmadı(!). Alttaki resimde, uzaklarda başladığı görülen Kara Meşe ormanını, aşağıya (Ardanuç’a) doğru boydan boya aştık. Çeşitli bölümlerde çamur geçişleri yaptık. Hele bir tanesi var ki; fotoğraflamamış olmaktan dolayı üzgünüz, ama inanın 40cm derinliğindeki çamur engeliyle karşılaştığımızda resim çekmek hiç aklımıza gelmedi.




Ardanuç’a vardığımızda, dostlara merhaba demek için Artvin’e uğrayıp Hopa’ya devam etmektense, Artvin’de kalmayı tercih ettik. Ahmet abi, Yalçın hoca, öbür Ahmet abi ve Muharrem abi gene bizleri harika ağırladılar. Sohbete doyamadık, inşallah bir sonraki buluşmamızı da İstanbul’da yapacağız. Her şey için teşekkürler dostlar…


_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:50 am    Mesaj konusu: Motorcu, zorda kalınca, benzin istasyonu inşa edebilmeli !.. Alıntıyla Cevap Ver

4. gün : Artvin – Hopa – Sarp – Çamlıhemşin – Çat…
Motorcu adam, zorda kaldı mı, benzin istasyonu inşa etmesini de bilir…




Sabah Ahmet abi ,bizi ofisinde kahvaltıya davet etti.



Kahvaltıdan sonra gönlümüzü Artvin’de bırakıp yola çıktık. Önce Sarp sınır kapısını sobeledik.



Sonra ver elini Çamlıhemşin. Sonraki 2 gün boyunca benzinci erişimimiz olamayacağı için, depolarımızı Çamlıhemşin’den fullemeyi planlamıştık.
Ama belediye benzinciyi 15 gün önce kapatmış… Kaldık mı benzinsiz ?
Tek çözüm 30km geriye Ardeşen’e dönüp benzin almak.

Ya da ?...

Yahu orası Karadeniz; herkes kendi çapında bir dahi.
Yemek yediğimiz restaurantın sahibi durumu öğrenince, hemen çözüm üretti; bir araç tutulur; biz yemek yiyip, Ayder’e gidip gelene kadar, o araç gidip Ardeşen’den bidonla benzin getirir . Yaklaşık 1 – 1,5 saat sonra, “Geçici GamsızSeyyah Benzin İstasyon’u” faaliyetteydi ve 60litre benzin “kesik pet şişeden huni” metoduyla motorlara pay edildi. Bu esnada, kamera çekimi yaptığımız için fotoğraf çekmeyi akıl edemedik. Akıl ettiğimizde ise, hepimiz dirseklerimize kadar benzine bulanmıştık.

Yeterince zaman kaybettiğimiz kesinleşince(!) ve hava da kararmaya başlayınca biz de yola çıktık.
28km off-road ile Çat – Cancık otele vardık. Gece zifiri karanlıkta off-road yapmanın faydası; yoldan başka hiçbir şeyi görmüyorsunuz, böylece yandaki uçurumu da görmediğiniz için korkmuyorsunuz(!). Bir de pansiyona 500m kala boşu boşuna mola vermeseymişiz iyi olacakmış ama, neyse…

Cancık Pansiyon da; çölde bir vaha gibi bir yer.
http://www.cancikpansiyon.com
Ama yorgun bünyelerimiz bunu gecenin o saatinde fark edemedi. Yemekten sonra yatağın yolunu zor bulduk…


_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:52 am    Mesaj konusu: Yaağaayylalar – yaylalar… Alıntıyla Cevap Ver

5. gün : Elevit – Tirevit – Palovit – Amlakit yaylaları…
Yaağaayylalar – yaylalar… Yaağaayylalar – yaylalar… Yaağaayylalar – yaylalar…




Çat – Cancık pansiyon, bu gezide 2 gece kalacağımız tek yer. Böylece bugün yan çantalarımızı odamızda bırakma lüksünü yaşayacağız.
Hava pırıl pırıl; tek bir bulut bile yok. Sıcaklık 30 derece sınırını da aşmış, güneş değdiği yeri kavuruyor.
Motosiklet montunu giyip, kaskı da takınca, kendimizi yangına giren itfaiye eri gibi hissediyoruz.
Off-road etabı da ne iyi gelecek bu havada!

Bugünkü rotamız, Çat’tan yukarılara doğru gidip, turistik olmayan (bkz. Ayder Turistik Yaylası) gerçek yaylaları görmek, orada yaşayanlarla kaynaşmak. Akşam gene geri dönüp aynı yerde konaklayacağız. Tamamı arazi, yaklaşık 50km lik bir parkur.

Kahvaltıdan sonra, vurduk kendimizi dağlara.
İlk önce Elevit Yaylası.
Çok güzel bir yer. Bakkalı, pansiyonu, kahvehanesi ve son derece güleryüzlü, misafirperver sakinleri var.
Geleneksel yaylacılıktan ziyade, sayfiye yeri olarak kullanılıyor. Balkonda mangal yapanlar, terasta iskambil oynayanlar, meydanda sohbet eden gençler, yetişkinler.... Evlerin büyük bir kısmı artık betondan, ama hala birçok ahşap ev var, yıllara ve "yeni" komşulara direnen.







Çoğu büyük şehirlerde yaşayan yayla sakinleriyle pek keyifli sohbetler ettik...
Biri henüz soğumadan diğeri gelen çaylarımzı ikram eden, emekli albay, askeri hakim amcamıza da tekrar teşekkür ediyoruz (Armo'nun yanında oturan).









Alttaki fotoğrafta, mor hırkalı amca; “biz gidemiyoruz, bari resmimizi çek de o gitsin İstanbul’a !..” demişti.
Bu şekilde, o amcanın da ricasını gerçekleştirmiş olalım.



Koyulduk tekrar yola.
Zaten bozuk ve zorlu olan yol, daha da çetin bir hal aldı.
Demek ki; daha güzel bir yere gidiyoruz diye düşündüm. Pek de haksız sayılmam. Tirevit’e geldik çünkü.
Burası hayvancılık ve tarım yapılan geleneksel bir yayla.

Burada iki köylü teyze geçerken yanımızdan, “çeşme nerede?” diye sordum, çeşmeyi gösterdiler ve bizi yemek yedirmeden bırakmayacaklarını söylediler, acelemiz olduğunu söyleyip teşekkür ettim, “bari çay içseydiniz !” dediler. Bir başkadır benim memleketim…





Palovit geçidi, tüm ihtişamıyla duruyordu karşımızda.
Geçecez, geçmesine de.... boru değil yani... gevşek zeminli, bir tarafı uçurum, dar bir yol... çıkış - iniş; onlarca da dik ve keskin "U" dönüşü...
Geçmesen olmaz. Geçtik bizde… Tam tepeye vardığımızda ve oldukça zor bir etabı bitirmiş olmanın haklı gururunu yaşadığımızda, zart diye karşıdan gelen minibüs havamızı pek bir söndürdü ya.... neyse....
İyi ki de geçmişiz… İşte geçitten çekilmiş güzel manzaralar.







Geçidi aştıktan sonra, aşağıya inip Palovit yaylasına vardık. Genel olarak; bir yaylanın ulaşımı ne kadar güçse, o kadar "bozulmamış" kalıyor. Palovit de bunlardan biri. Evlerin hemen tamamı taş ve tahtadan yapılmış. Yeni yapılanlarda da betonu olabildiğince sokmamaya çalışıyorlarmış yaylalarına.







Panoramik foto : http://xxxl.smugmug.com/gallery/1829212/1/93615943/Large

Palovit Cafe ağırladı bizi birkaç saat :bakalim: Yeni açılmış, küçük, samimi bir kafeterya. Çok dost canlısı kişiler işletiyorlar tesisi. “Hayır” kelimesini bilmiyorlar, hatta isterseniz mutfağa girip kendi yemeğinizi kendiniz de yapabilir, ne beğenirseniz alıp yiyebilirsiniz. Yaylanın yerlilerinden başka, bizim gibi, ipini koparmış, Allah akıl fikir versin gezginleri geliyor Palovit cafeye. En çok da yürüyüş gurupları… Eğer ayaklarının sızladığından şikayet ediyorsa, yürüyüş gurubunun bir üyesidir, şikayet etmiyorsa yürüyüş gurubunun rehberidir.




Cafenin yeni dekorasyonuna biz de imzamızı attık tabii ki…




Buraya kadar geldikten sonra Amlakit’e gitmemek olmaz. Eskiden 14 saatte yürüyerek gelirlermiş buraya Pokut yaylası üzerinden.
Pokut yaylası ise, şu resimde; arkada, en uzakta görülen tepenin zirvesinde… Şimdi Palovit geçidi açılınca ulaşım kolaylaşmış… ne kolay ama !!!!....



Bu alttaki alet de, doğu karadenizin olmazsa olmazı, eşya taşımada kullanılan mini teleferik...



Aslında Hapivanak yaylası da yakındı Palovit'e. Ama birdenbire soğuyan hava ve önümüzde bizi bekleyen yaklaşık 20-25km lik zorlu off-road parkurunu düşününce, geri dönmeyi tercih ettik icon_sad.gif.



Akşam gene Cancık’da, rakı-alabalık soframızda önümüzdeki günlerin heyecanıyla sohbetteydik.



Ama neden hepimiz 20:30 da esneyip uyuklamaya başladık bir türlü anlamadım, uyku ilacı mı koydular acaba yemeğimize?
Yoksa koyar mı delikanlı adama yaylalarda geçirdiği bir gün ? (koyar… koyar…)

Dün ve bugünkü parkurumuzun GPS’le çizilmiş rotası şöyle bir şey gösteriyor GooglEarth’de…


_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:54 am    Mesaj konusu: 3000m den sahile; yakıcı – muson yağmurlarına !... Alıntıyla Cevap Ver

6. gün : Çat – Batlaş Geçidi – Demir Dağı Geçidi – Çağırankaya – İkizdere….
3000m irtifadan sahile; yakıcı – bunaltıcı güneşten, muson yağmurlarına !...


Bugünkü rotamız, taa İstanbul’dan beri heyecanla beklediğimiz zorlu ve uzun Batlaş geçidini aşıp, İkizdere’ye varmak.



Oradan da Uzungöl’e gideceğiz. Sabah erken kalktık yolumuz uzun diye, ama kötü bir sürpriz bekliyordu bizi. Selami’nin motoru bozulmuştu (Yamaha değil… kendi motoru) Geceyi yatarak değil, oturarak(!) geçirmişti. Değil zorlu ve uzun bir off-road etabına girişmek, kolunu kaldıracak hali yok… dinlenmesi şart. Kısa bir durum değerlendirmesinden sonra; Selami ve kadrolu hemşiresi(!) Mete Nightingale; günü Cancık Pansiyon’da geçirip, bizimle akşama Uzungöl’de buluşmaya karar verdiler. Onlar akşamüstü yola çıkıp ana yoldan gelmeyi tercih ettiler. Armo ve ben, onlarla helalleşip, akşam Uzungöl’de yeniden buluşmak niyetiyle programımıza devam ettik.

Aldığımız tarifle, kolayca Başköy’e kadar geldik.



Yol, yumruk büyüklüğünde ve bıçak gibi keskin çakıllarla kaplı bir patika. Bu keskin çakıllar tamamen gevşek bir zemin oluşturuyorlar. Kısacası; huzursuzluk veren, yere iyi basamıyormuş hissi veren ve düşersem Müslüm babanın jiletçilerinden beter olurum endişesi veren, korku dolu bir yol…



İlk sapağı kaçırmadan döndük ve karşımıza tüm ihtişamıyla Batlaş geçidi çıktı… Kafamı yukarı kaldırıp geçide baktığımda ilk aklımdan geçen; “hasssss…..” oldu (pardon!). “Nasıl çıkcaz lann buraya ?”…



Çıktık… Yolun git gide düzeleceğini ümid etmiştik, hatta daha kötü olabileceğini hiç düşünmemiştik. Ama oldu… O jilet gibi keskin taşlar, “çift bıçaklı jilet” halini aldı, gevşek zemin daha da gevşek oldu… Bilhassa keskin ve dik “U” dönüşleri, 5-15cm derinliğinde, tekerleklerin içine gömülerek ilerlediği o keskin kenarlı mıcırla kaplıydı… Aralarına da lezzet versin diye kafam kadar kayalar gömülmüştü. Keskin kenarlı taşlara gömüp, kayaların üzerinden zıplatırken motoru, bir de yolun bir tarafındaki uçurum eklendi korkularımıza (yol mu dedim ben? bu patikaya yol denir mi yahu?).
Ama çıktık zirveye.
Ve o zirvedeki manzara her şeyi unutturuverdi.
Korkular yerini mutluluğa ve keyife bıraktı.
GPS 3025m gösteriyordu.





Bu geçitten aşağıya doğru görünüşü, GoogleEarth şöyle gösteriyor…



Panoramik foto : bu resim, bizi zirveye çıkaran yolun bir kısmını gösteriyor.
http://xxxl.smugmug.com/gallery/1829212/1/93615941/Large

Sonra inişe geçtik. Çünkü, haritaya göre yolumuz aşağıdaki İncesu köyünden geçiyordu. Çok sevimli ve (hemen hemen) hiç bozulmamış, yaz – kış kullanılan bir yayla köyü.



Ama acı gerçek çok gecikmedi. Yanlış gelmişiz. Zirvenin yamacına kadar geri gidip, dereyi geçtiğimiz yerden sola girecekmişiz. Şaşırdılar; sapağı nasıl görememişiz ? Ne sapağı be? Ben bu çetrefilli yolda motor kullanırken, dereyi bile görmedim, sapağı nasıl göreyim? Döndük geri, bulduk dereyi, girdik sapağa…
Peki bu yol şartları daha ne kadar kötüleşebilir?
Çok daha kötüleşebilirmiş.
Yol iyice daraldı, yanımızdaki uçurum yolun dibine yanaştı ve yükseldi. Gözümüzü yoldan ayıramıyoruz ama manzara da muhteşem. Sonunda, bi yerde durup manzarayı izlemeyi tercih ettik.



Bu arada; az önce pırılpırıl güneş altında çeşmesinden su içip, termoslarımızı doldurduğumuz İncesu köyü de, vadinin dibinde sisler altında kaldı.



Sonra, biraz daha yükselip Demir Dağı geçidini aştık ve şununla karşılaştık…



Panoramik foto : http://xxxl.smugmug.com/gallery/1829212/1/93615940/Large

O ana kadar çektiğimiz tüm eziyet ve korkulara değmiş, değil mi?

Biz kendimizden geçmiş bir şekilde manzarayı hafızamıza, fotoğraflarımıza, video kameramıza kaydetmeye çalışırken, bir pick-up çıktı geldi… Birbirimizi hayretle karşıladık ama hemen kaynaştık tabi, bu Allah’a yakın yerde  bize yiyecek ve su teklif ettiler, İkizdere’ye giden yolun tarifi verdiler; dialog şöyle…
- bu ana yolu bırakmayın (ne anayol ama!), Kara Taşlar mevkiine geldiğinizde soldan aşağı inin!
- sağol da; Kara Taşlar mevkiinde bi tabela falan var mı, nereden anlayacaz oraya geldiğimizi?
- geldiğiniz zaman anlarsınız”…
Araç gözden kaybolduğundan henüz şaşkınlığımızı atlatamamıştık; “geldiğiniz zaman anlarsınız!...” Yola revan olduk ve daha 1km gitmiştik ki; 5 (beş) yol ağzına geldik. Hepsi anayol kıvamında. İrtifa 2500m, saat 16:00, yolumuzu bilmiyoruz. Önce yaya olarak ilerleyerek 2 yolu seçeneklerden eledik. Sonra birini seçip motora atladık, girdik, az sonra yol bitti!. Dönüp, pek de aklımıza yatmayan diğer seçeneği denedik ve bu yol demin biten yolun ilerisine çıkarttı bizi… İrtifa 2400m, saat 17:00 ve hala yolumuzu bilmiyoruz. Bir yayla evine misafir olma fikrine kendimizi alıştıra alıştıra yola devam ettik. Yaklaşık 3-4km sonra, etrafımızdaki doğal yapı değişti. Her taraf, boşluk kalmamacasına, yumruk büyüklüğünde siyah, cam gibi parlak, keskin kenarlı taşlarla doldu; yol, yol kenarı, yamaçlar, heryer… O heyecanla anladım ki; kara taşlar mevkiine geldik !... O an akıl edemedim ama, taş numunesi almadığıma veya resmini çekmediğime sonradan çok pişman oldum. Ve soldan aşağı indik. İndik ama; o yukarıdan bakınca çok sevimli gözüken bulutlar şimdi aşağımızda değil karşımızdaydı. Buluta girmemizle, o cayır cayır yakan güneş gitti, puslu ve ıslak bir hava içerisinde görüş mesafesi 5m ye indi. Şimdi daha geniş ve daha düz bir yoldan aşağı iniyoruz ama etrafımızı hiç görmüyoruz. 4-5 tane kavşak geçtik, yolu rastgele seçtik, hissiyatımıza güvenerek. Neyseki artık telefon çekiyordu ve ilk kez haberleşebildik gurubumuzun diğer yarısıyla; Selami hiç de beklenen iyileşmeyi gösterememişti ve Uzungöl’e kadar gidebilecek durumda değildi. Ancak Ardeşen’e kadar gelebilmişti. Yeni buluşma yeri Çayeli olsun, fasülye yeriz, Selami de “trifaze” olur diye planladık ama önce bizim medeniyete ulaşmamız gerekiyordu. Sonunda bir “yere” geldik ve doğru yolda olduğumuzu teyid edebilecek 1-2 kişiye rastladık. Yolun devamında Büyük Yayla’yı, Çağırankaya Yaylasını geçerek bir ormana girdik.



Ormanı, yukarıdan aşağıya doğru katedip havanın kararmasına ramak kala, tozdan ve çamurdan rengi bile gözükmeyen leş motorlarımızla asfalta kavuştuk. İnip asfaltı öpecektik ama çok trafik vardı.

Buraya kadar ketettiğimiz yolun GoogleEarth görüntüsü şöyle bir şey… (Büyük Yayla civarında GPS’imin hafızası dolduğu için, izler orada kopuyor…




Selami’inin yola devam edemeyeceğini öğrenince, biz onların yanına, gerisin geriye Ardeşen’e gitmeye karar verdik. Benzincide duyduğumuz haberler; sahilde “korkunç” bir yağmur yağdığı şeklindeydi. Bir Karadenizlinin “korkunç yağmur” demekle ne kasdettiğini az sonra anladım(hem de zifiri karanlıkta). Gezinin ilk günü yediğimiz yağmuru anlatırsam romatizma olursunuz, bunu anlatırsam boğulursunuz… Yola devam edemedik. Ama Rize’ye pırıl pırıl, tertemiz(!) motorlarımızla vardık ve kendimizi kapısında İtalyan plakalı R1200GS duran bir otele attık. Yemeğimizi de otelin restaurantında horon ümid ederken, misket havası eşliğinde yedik, Ankara’lı bir gurup otelin müzisyenini ablukaya almıştı…
_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:56 am    Mesaj konusu: Motor gezisi yapıyorum derken, kimle konuştuğuna dikkat et ! Alıntıyla Cevap Ver

7. gün : Rize – Uzungöl – Dilaver yaylası…
Motor gezisi yapıyorum derken, kimle konuştuğuna dikkat edeceksin !...

Sabah ilk iş Selami’nin iyileştiği haberini almak oldu.
Sonra da otelin önündeki İtlyan plakalı R1200GS’in sahibi motorcuyu bulmak. Buldum… Çeşme’ye feribotla gelmişler, tek motor, karı-koca seyahat ediyorlar, 35 yaşlarında sempatik ve hayat dolu bir çift. Afyon – Nevşehir – G.Antep – Urfa – Harran - Adıyaman – Tatvan – Van – Ağrı – Kars – Artvin ve şimdi de Rize, yavaş yavaş dönüyorlarmış… El öpüp, montuna yüz sürdükten sonra, saygıda kusur etmeden huzurundan ayrıldık ağanın…
Rize’de buluştuk Selami ve Mete’yle.
Rotamız Uzungöl. Bence Uzungöl’ün resimleri kendisinden daha güzel. Ama buraya kadar gelip de görmemek olmaz. Eh, saat, de denk geldi; yemeğimizi Uzungöl’ün güzel manzarasına karşı yemeği tercih ettik. Turistik tesislerden birini seçip besledik kendimizi, ama vasat bir lezzet, zayıf bir servis ve genel olarak kalitesiz bir yemek oldu. Eh; aynı restaurantda, Tekirdağ köfteden, Adana kebabına, Bursa İskenderi’nden, Karadeniz pidesine, hatta alabalığa kadar her şeyi yapmaya çalışırsan hepsi vasat olur. Daha iyi izlenimlerle ayrılmak isterdik Uzungöl’den…



Saatin ve Selami’nin fiziksel durmunun müsait olması sebebiyle, günümüzü Uzungöl’de değil, Dilaver Yaylasında sonlandırmayı tercih ettik. Yemekten sonra vurduk gene kendimizi yollara. Trabzon’a kadar giden her motorcunun mutlaka uğraması gerekir. Sümela Manastırı için Altınpark Milli Park alanına bilet alıp girdikten sonra, beton yolu takip ederek yukarı çıkıyorsunuz. Beton yolu bittiği ve toprağın başladığı noktada, önce sağdaki manzara izleme terasından Sümela manastırının en ihtişamlı görüntüsünü izliyorsunuz….




Sonra hemen soldan ayrılan toprak yola girip (tek sapak – şaşırmak imkansız) yaklaşık 15km’lik, stabilize bir toprak yoldan tabelaları takip ederek Dilaver Yayla tesislerine varıyorsunuz.



Yolu düzeltilmiş, tesis gelişmiş ama misafirperverlik ve hoşsohbet hiç azalmamış. Güzel bir sohbet eşliğinde, akşam güneş batışını yükseklerden izlemenin keyfi de bir başka oluyor...




Tesisin işletmecisi ve sahibi Nuri Dilaver bey, aynı zamanda yaylaya da ismini veren kişi. Vizyonu çok geniş ve bulunduğu yeri kalkındırmaya kararlı. Geçen yıl anlattığı ve bizleri (bilhassa beni !) hayrete düşüren projelerin bir bir gerçekleştiğini dinlemek, bizlere hafif bir endişeyle karışık büyük mutluluk verdi. Bugün yazın yaylacılık yapılan bu vadide, seneye kışın modern kayak tesislerini görmeyi ümitle bekliyoruz. Endişemiz bu güzel doğanın zarar görme riski, güvencemiz ise; Nuri beyin bu konudaki kararlı koruyucu yaklaşımı… Hadi hayırlısı bakalım…

Akşam yemeğimiz, Doğu Karadeniz’in meşhur saç kavurmasıydı. Yüksek irtifa sebebiyle, suyun düşük ısıda kaynadığı bu yaylada biraz uzun bir bekleyişten sonra kavuştuk yemeğimize ama beklediğimize değdi doğrusu.

Bu kez, geçen seneden edindiğimiz tecrübeyle, gece soğuğa karşı her türlü önlemlerimizi alıp yattık.
_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:58 am    Mesaj konusu: Her gezinin son günü, sonraki gezi planlarının ilk günüdür ! Alıntıyla Cevap Ver

8. gün : Dilaver Yaylası – Sümela – Trabzon…
Her gezinin son günü, bir sonraki gezinin planlarının ilk günüdür…

Bu son gün için, yağmadan mal kaçırırcasına hızlı ama bir o kadar da dolu bir program yaptı bize Nuri Dilaver. Çakırgöl – Camiboğazı üzerinden İmerhev… Oradan da Torul’a inip, Zigana’ya çıkılacak (ızgara yenecek icon_smile.gif) akşamüstü saatlerinde de motorlar ambara teslim edilecek idi. Kapsamlı bir program…. Ambara belli bir saatte yetişme zorunluluğundan dolayı, herhangi bir gecikme – aksilik olmaması, tüm programın İsviçre saati gibi tıkır tıkır işlemesi gerekiyor.
Çakırgöl’e ulaşmak için giden 5km yolun, 4km’sini, 4 dakikada katettik… Ama son bir km’sinin, bizi 1 saatten fazla uğraştıracağını hem eformuzu hem de moralimizi tüketeceğini bilmiyorduk. Büyük büyük çakıl taşlarının yerde kalın bir tabaka halinde serilmesiyle oluşturulmuş, gevşek, tutuşun sıfıra yakın olduğu zor bir yol çıktı karşımıza. Armağan ve ben, buna benzer bir zemini Batlaş geçidine çıkıştan tanıyoruduk. Ama Selami ve Mete alışık olmadıkları için, ve de artık gezinin son günü olması sebebiyle, moral motivasyonumuz, gücümüz – kuvvetimiz azaldığı için bu kısım bizi çok zorladı. Sonunda motorları bir yerde terk edip, yürüyerek devam ettik Çakır Göl’e.

Çakırgöl, bir buzul gölü. Civardaki köylere su kaynağı olarak da hizmet veriyor. Bir buzul gölü olarak olağanüstü bir özelliği olmasa da, hayatında hiç buzul gölü görmemiş bir motorcu için yeterince cazip.



Bu güzide parkurun da yardmıyla motosikletlerimizdeki “montaj fazlalıklarını” ayıklayıp, motorların paketlenip ambara teslim edilmesine gecikmemek için, günün geri kalan kısmını iptal ettik ve Camiboğazı’ndan geri döndüp Sümela’ya indik.



Bu klasik foto molasından sonra, hüzünlü ama mutlu bir şekilde Trabzon ambarlara gidip, motorlarımızı yolculuğa hazırladık.



Nedense, bütün, kol – bacak – sırt – omuz – vs… ağrıları bu esnada hissedilmeye başladı.

Damağımızda gezinin eşsiz tadı, aklımızda bir sonraki gezinin plan ve hayalleri ile terk ettik ambarları.

Ertesi gün (9. gün), öğlen saatlerinde Trabzon’a epeyce yukarıdan bakarak, bir sonraki gezide gidilecek yaylaları tespit etmeye çalışıyorduk.
Bu gezi; Mete’nin ilk, bizim 2. doğu Karadeniz gezimizdi.
Ama kesinlikle hiçbirimizin sonuncu gezisi değildi.

Gezinin her dakikasını hatırlamak mümkün değil ama bazı yerleri de unutmak mümkün değil;

Kaya’nın seçimleri….
En güzel manzara : Çamlıbel geçidine çıkış, (inişi daha da muhteşem olmalı),

En unutulmaz mekanlar : Bilbilan yaylasında, yemek yediğimiz baraka,

En güzel yemek : Kvaçoli’deki alabalık,

En güzel yol; Artvin varyantı – TKC80 ve sürücüsü için asfalt performans testi,
bi de Demir Dağı geçidine çıkış – anam anam anam anam…..

İşte bir Doğu Karadeniz gezisi daha bu şekilde hatıralarımızın en güzide köşesine yerleşti.Bu geziyi yapmamız için gerekli şart ve bilgileri sağlayan; ailelerimize, dostlarımıza, işverenlerimize ve hikayemizi okuyan sizlere teşekkür ederiz.

Not : yüklemede zorluk olmaması için, forumdaki resimlerin boyutunu 640 x 480 olarak tercih ettim. Bu ve diğer resimleri daha büyük boyda görmek – indirmek isteyenler; şu link’te bulabilirler : http://xxxl.smugmug.com/gallery/1829212

Selamlar
Kaya Güçmen
Armağan Albayrak
Selami Eralp
Mete Ünsal
_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 8:59 am    Mesaj konusu: Genel Özet !... Alıntıyla Cevap Ver

Gezimizin bazı detaylarıyla genel özeti :

Toplam 1.100km yol katettik,
Bunun yaklaşık 350km’si off-road,
Ortalama yaklaşık 6 – 6,5litre/100km yakıt sarfettik,
Günden en az; 50km (5.gün), en çok 250km (1.gün) katettik,
Genelde sabah 09:00 da yola koyulduk (wheels move),
Genelde akşam hava kararırken yada karardıktan az sonra otelimize vardık,
1-2 kez motoru yatırma vakası oldu ama tümü hemen hemen durma hızlarında ve toprakta olduğu için herhangi bir ciddi hasar vermedi,
TKC80’lerin özellikle keskin taşlara karşı dayanıklılık performansını oldukça zorladık, rotamızdaki bazı yolların standart bir yol lastiğiyle geçilebileceğini pek sanmıyorum, tavsiye etmiyorum…

Teknik malzeme kullanımı;
Yanımızda bulunan teknik malzemelerden şunları kullandık;
Torx anahtar takımı,
Allen anahtar takımı,
Anahtar takımı,
Tornavida,
Plastik kelepçe,
Muhtelif cıvata – pul – somun,
Strap (gerdirmeli kayış),
Seloteyp
Kullandıklarımız haricinde, daha bir çok teknik malzememiz hazırdı.

Kişi başı bütçe (kabaca) ;
Motosikletlerin nakli – 600YTL,
Paletler – geçen sene yaptırmıştık, 150YTL/adet (sanırım), bu seneki bütçemizde yok
Uçak – 250 YTL
Benzin – 200 YTL
Otel – 50YTL/gece
Yemek, vs – 50YTL/gün
Toplam : 1.750 – 2.000 YTL
_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
iergen
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Dec 04, 2003
Mesajlar: 598
Nerden: MARMARİS

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 9:31 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Gamsızlarım,gezi raporu harika olmuş.Akımdayken geçen sene aralardan geçip gidin diye sizi dinamitlerin içinden göndermişlerdi.Sanırım bu sene böyle extrem durumlar yaşanmadı sanırnırım.
_________________
http://www.ikiteker.org/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=13309

İhsan ERGEN

BMW R1200 GSADV
www.marmarisriders.com
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
kIsaCameL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 23, 2004
Mesajlar: 286
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 10:30 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Hayret bisiy kardesim yaa.. Her sene her sene bi dunya gezilip de buraya carsaf carsaf gezi raporu mu atilir beee.. Tecrubesi olmayan isinden izin alamayan sinek siklet motoru olanlar TKC'si olmayanlar var. El insaf bre icon_smile.gif

Anlatim ve fotolar icin cok tesekkurler..

Dun aksam Boxer Cafe'deki toplantıda arkadaşlar geçen seneki gezinizin sunumunu yaptığınızdan bahsetmişlerdi. Bu geziniz için de sunum düşünüyor musunuz?
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
ARAL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 24, 2003
Mesajlar: 402
Nerden: ISTANBUL

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 10:33 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

iergen demiş ki:
Gamsızlarım,gezi raporu harika olmuş.Akımdayken geçen sene aralardan geçip gidin diye sizi dinamitlerin içinden göndermişlerdi.Sanırım bu sene böyle extrem durumlar yaşanmadı sanırnırım.


İhsancım, bu senede aynı yerden geçecektik ancak zamanlamayı her nedense tutturamadığımızdan icon_exclaim.gif icon_mad.gif icon_eek.gif o bahsettiğin dinamitli yoldan geçemedik icon_smile.gif Ama hani extrem olarak kabul eder misin bilmem ama 3000 m.de uçurum kenarında motor kullanmakta bieze göre epey heyecanlıydı icon_rolleyes.gif icon_lol.gif
_________________
ARAL
C.ARMAGAN ALBAYRAK
ISTANBUL
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
XXXL
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 25, 2003
Mesajlar: 141
Nerden: Istanbul

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 10:45 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

kIsaCameL demiş ki:

Anlatim ve fotolar icin cok tesekkurler..

Dun aksam Boxer Cafe'deki toplantıda arkadaşlar geçen seneki gezinizin sunumunu yaptığınızdan bahsetmişlerdi. Bu geziniz için de sunum düşünüyor musunuz?


Selam KısaCamel;
bu gezi yazılarının bazı bünyelerde "karın ağrısı" yarattığın, bizzat kendimden biliyorum. Ama şu rahatlıkla söyleyebilirim ki; insanın tecrübesi - izni - motoru - TKC'si olsa bile, güzel bir gezi yazısı görünce keyfile karışık karın ağrısı aynen devam ediyor.... ve ancak yeni bir geziye çıkınca geçiyor...

Geziyi beğendiğin için biz teşekkür ederiz.
Bu geziyi de, dinlemek isteyen olduktan sonra, seve seve anlatırız (5 para ver konuşsun, 10 para ver sussun icon_lol.gif ). Biz biraz hazırlık yapalım, sezon biraz kışa dönsün; memnuniyetle...

Selamlar
Kaya - the XXL
_________________
Selamlar
Kaya - the XXL
GamsızSeyyah
R1200GS
Istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
tintinopsella2
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Feb 21, 2006
Mesajlar: 510

MesajTarih: Çrş Eyl 13, 2006 12:24 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

çok harika bir gezi olmuş gerçekten paylaşımlar için teşekürler
_________________
f uzdil
Hypermotard S
K1200GT
Xt125r
istanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantilar Tüm saatler GMT
Sayfa 1, 2, 3, 4  Sonraki
1. sayfa (Toplam 4 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Forums ©

   
 

All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2002 by me
You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt