Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Bu topiğin başlığını dün gece TRT1 de izlediğim ve Çanakkale Zaferini konu alan duygu yüklü programdan aldım.
Dün gece TV lerdeki 19.00 haberlerinde ve sonra ki saatlarda da ÇANAKKALE ZAFERİ konulu programlar seyrettim.
Aklıma ikiteker camiası olarak şöyle hatırı sayılır bir grup olarak bölgeye giderek, oradaki şehitlerimizi ziyaret etmeyi neden düşünmediğimiz geldi.
Aslında zaman geçmiş de sayılmaz.İlla ki 18.Martta gitmek şart değil.Zaten
bu geziyi mutlaka 1 gece yatılı olarak yapmak gerek ve otel sıkıntısı yaşamamak sözkonusudur.
Belki Mart ayı içinde ki bir tarih için VAP kardeşimiz yardımcı olabilir.
Arkadaşlar GELİBOLU filmini mutlaka seyretmelisiniz.
Hatta ÇANAKKALE MAHŞERİ adlı kitabı da okumanızı öneririm.
Kayıt: Jan 03, 2005 Mesajlar: 222 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Mar 17, 2005 12:40 am Mesaj konusu:
-İlk başta teşekkürler Burgay böyle bir konuya deyindiğin için..Bildiğimiz gibi çanakkale zaferi sayesinde şu an bu kadar rahatız..(abartmıyorum..) Çünkü;
1-) 3000'e karşı 300 kişi ile savaşmamız(misal)
2-) Düşman mayınını çalıp(5 kişi daldıysa 1 veya 2 si sağ çıkarmış) onlara karşı kullanmamız.
3-) İngilterenin; batmaz,top tüfek geçirmez ve en çok güvendiği gemiyi batırmamız..(Bu olaydan sonra İngilizler geri çekilmiş)
vb...
Çanakkale zaferi;Türklerin en büyük zaferlerinden biridir(Hatta en büyüğü bile denebilir) Bu zafer sayeyinde bizler yenilmezliğimizi kanıtlamış ve dış güçlere karşı savunmasız olmadığımızı göstermişizdir.
-Neyse Eğer bi plan yapılırsa neden olmasın,elbette oraya gidilip biz de kendimize düşen görevi yerine getirebiliriz..
-Bizim için canından olan şehitlerimiz için bir dua ve bir çiçek kafi..
Tarih: Prş Mar 17, 2005 5:27 am Mesaj konusu: Re: "ÇANAKKALE RUHU"
burgay demiş ki:
İlla ki 18.Martta gitmek şart değil.Zaten bu geziyi
mutlaka 1 gece yatılı olarak yapmak gerek ve otel sıkıntısı yaşamamak sözkonusudur.
Belki Mart ayı içinde ki bir tarih için VAP kardeşimiz yardımcı olabilir.
Sevgili Yasar kardesim, memnuniyetle yardimci olurum, fakat dedigin gibi
18 Mart donemini Canakkale Otellerinin dolulugu sebebiyle onermem. Ancak dilerseniz; 25 veya 26 aksami daha uygun. Bunun icin de biraz hizli hareket edilmesi gerekir.
Otel hakkinda detay bilgiyi " www.kolinhotel.com "dan edinebilirsiniz. Ikiteker gurubuna ozel olarak uygulattigim; Acik Bufe YARIM PANSIYON, isitmali kapali havuz, T.Hamami, Fin Hamami, Sauna, Aile Jakuzzisi, Futbol, Voleybol, Basketbol sahalari ve Tenis kortlari ucrete dahil olmak uzere fiyat ise;
Tek kisilik Oda Yarim Pansiyon : 100.- YTL,
Iki kisilik Oda Yarim Pansiyon : 150.- YTL,
Uc kisilik Oda Yarim Pansiyon : 210.- YTL.
NOT : Dun gun boyunca Canakkale Telekom'daki bir teknik ariza sonucunda, internette yasanan kesintiler sebebiyle gec cevapladim, kusura bakmayin... _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Aug 19, 2003 Mesajlar: 209 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Mar 17, 2005 7:44 am Mesaj konusu:
Biz ailecek 23 Nisan'da Kabatepe'ye bir gezi düşünüyoruz, geçen sene değişik zamanlarda 3 defa Çanakkale ve Kabatepe'ye gidip kamp yaptım. Her defasında farklı duygu yaşadım. 23 Nisan Cumartesi'ne geliyor ve C.tesi mesaisi olanlar için de güzel bir fırsat. Bu defa Kabatepe'ye gidersem yolu biraz değiştirip anayoldan çıkıp Anafartalar Köyü ve Suvla Ovası üzerinden gitmeyi düşünüyorum. Ayrıntılar belli olunca zaten burada forum açacağım.
Çanakkale savaşlarının biz Türkler için bir zafer olduğu düşüncesine ise hiç katılmıyorum, biz sadece orada öle öle düşmanı durdurmuşuz ve savaş sonundaki yenilgimizi geciktirmişiz. Şu sıralar TV'lerde Çanakkale savaşı bir duygu sömürüsü halini aldı gidiyor. Yok şehitler dirilmiş, yol yaşlı ve sakallı amcalar gözükmüş. Benim okuduğum anı kitapları bunları hiç yazmıyor nedener. Orada Türk askerinin yemekte yediği kurtlu bakladan, yağmur yağınca siperleri basan sel sularından, düşmanın attığı askerlerimizi paramparça eden top mermilerinden bahsediyor. TV programlarının çoğu artık olaya tamamen bilim ve savaş sanatı gerçeklerini görmeden, olaya dini bir açıdan baktığını düşünüyorum.
Şunu da unutmamak lazımki düşman Çanakkale'de geçemediği boğazı daha sonra savaş bitimindeki anlaşmalar uyarınca geçip bir bir bizim oradaki tabyalarımızı ve toplarımızı havaya uçurmuştur. Bilmeyenler gidip görebilir. Nerede bundaki zafer anlamadım?
Bence Çanakkale Savaşları ders alınması gereken bir insanlık dramıdır, hiçkimsenin "burada bir zafer kazandık" deme şansı yoktur.
Neyse bunlar benim görüşlerim... _________________ Barış Demirağ
İstanbul
V-twin
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 1078 Nerden: istanbul
Tarih: Prş Mar 17, 2005 9:13 am Mesaj konusu:
Konu ile ilgili geziler bölümünde ben bir topik açmıştım.
18 Mart için ben orada olacağım. 90.Anma yıldönümü Cuma gününe rastladığı için sanıyorum gruptan bi çok arkadaşımız organize olamadı.
Bu akşam yenikapı'dan Bandırmaya feribot ile hareket ediyorum.Bandırmadan MD den Fatih arkadaşımızla buluşup ertesi gün sabah Biga üzerinden Ç.Kale'ye ulaşmayı düşünüyoruz.
Elbette Ç.Kaleyi anmak için 18 Mart olması gerekmiyor ama önümüzdeki yıl bu konuda hepbirlikte hareket edersek daha anlamlı olur diye düşünüyorum.10 Kasım Atatürkü anma yıldönümüdür ama bunu 13 Kasımda yaparsanız kendi başınıza yaparsınız gibi bir durum ortaya çıkıyor...
Sevgili Barisd
Çanakkale kimsenin kazanmadığı bir savaş değil işgalcilerin kaybettiği bir savaştır...
Bütün Dünyanın bir ulusun üzerine geldiği ve kaybettiği bir savaştır...O ulus biziz ve orada vatanını savunan bizim atalarımızdı...
Savaşın insancıl boyutundan bakarsak haklısın hiç bir savaş bir insanın ölmesinden daha önemli olamaz...Ama bu savaşı biz başlatmadık...
Vatanı ve değerleri için savaşan atalarımızı saygıyla anıyoruz...
Kayıt: Mar 03, 2004 Mesajlar: 328 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Prş Mar 17, 2005 10:32 am Mesaj konusu:
Sevgili barısd.
Bu konu hk. spekülasyon yapmaya gerek yok.
Sadece yarından itibaren vizyona girecek GELİBOLU filmini seyretmeni öneriyorum. Ayrıca biraz da TV kanallarında bu konu ile ilgili programları seyret.Örneğin bu gece TRT-2 , CNN TÜRK ve TV8 i izle.
Düşündüklerin çok yalnış.
Dünya üzerinde olmuş bana bir savaş daha gösterebilirmisin ki, kendisini 1000lerce km. uzaktan öldürmeğe gelmiş düşman askerini yaraladığında onun yarasını saran veya ona su veren Türk askeri gibi bir bir asker gösterebilirmisin. Savaş heryerde savaştır.Kuralları vardır.Ölen ölür kalan sağlar bizimdir demek ÇANAKKALE SAVAŞI için söylenemez.
Bir çok ülkenin kaderini değiştiren,herşeyden önce TÜRKİYEmizi yaratan bir savaştan bahsediyoruz.
Bu savaş sayesinde Hindistan,Pakistan gibi ülkeler İngiliz sömürgeciliğnden
Afrikada bazı ülkeler Fransız sömürgeciliğnden kurtulmuştur. Rusya,Avustralya,Yeni Zelanda hatta Çinin bile kaderine etki eden bir savaştır .Bu kader savaşı sayesinde bizler bugünümüzü yaşayabilmekteyiz. Anlamak için arif olmaya gerek yok.
Çanakkele'ye şu günlerde yapılacak bir gezinin ayrı bir anlam ve önemi olacağını düşünüyorum.Bu demekdeğildir ki sadece anma günlerinde gidelim bu mübarek topraklara. Hayır herzaman vede sık sık buraları ziyaret etmemiz,hatta mümkünse konaklamalı geziler düzenlememiz daha iyi olur düşüncesindeyim.Buralara yapılacak HER GEZİYE beni listenin en üst sırasına yazabilirsiniz. _________________ Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .
Kayıt: Aug 19, 2003 Mesajlar: 209 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Mar 18, 2005 7:11 am Mesaj konusu:
Evet ya büyük zafer kazandık, ya allaahhh, allah allah diye düşmanı attık denize. Sonra onlar Sina Çölünde, Güney cephesinde bizi yenmediler sanki. Bence savaşları zafer olarak kabul edip yıllarca böbürlenmek yerine şehitlerimize gereken değeri verelim yeter.
Çoğu tam olarak dediklerimi anlamadan yazmaya devam edecek biliyorum ama yinede duramadım yazıverdim.
Merak etmeyin Gelibolu filmini herkesten önce izlerim büyük ihtimalle keşke bu konu hakkında daha çok okuyup beni daha iyi anlayıp yazsanız şuraya da muhabbet gereksiz yer uzamasa...
Bakalım Gelibolu, GORA gibi boktan bir filmin yarı hasılatına yaklaşabilecek mi? Keşke yanılsam ama hiç zannetmem _________________ Barış Demirağ
İstanbul
V-twin
Sevgili Barış, hamaset ve populizme karşı ağır alerjisi olan biri olarak yaklaşımını anlıyorum. Söylemek isteidkleirni de.. Ve içeirğine baktığımda sanki tam söylemek isteidğinden sapıyor gibi.
Daha sonra masa başı kararlarıyla o boğazdan rahatca İnglzi ve Fransızların geçmiş olması, bu savaşın bir azfer olduğu gerçeğini dğeitiremez. Orada kanalrını akıtmış insanların değerinden de bir gıdım azaltmaz.
Orada, o zamanalrda yaşananlar karşısında tüyleri diken diken olmak ve hatta gözleri yaşarmak ta hamasi milliyetçiliğe girmez.
Tarih: Cum Mar 18, 2005 9:13 am Mesaj konusu: Çanakkale geçildi...
Düşmanları memlekete sokmamak amacıyla Çanakkale'de canlarını seve seve vatan için feda eden kahramanlarımızı saygı ve gıpta ile yad ediyorum. Ruhları şad olsun...
Onlar görevlerini yaptılar ve o kıtlık, yokluk içerisinde vatanı savundular. Onların torunları olarak bizler de acaba aynı fedakarlığı gösterebilir miyiz? Bilmiyorum.
Mevcut rahat şartlar altında uzaktan övünmek kolay ama sanırım övünmeyi pek de haketmiyoruz.
Neden mi?
Musul ve Kerkük konusunda yutkunmanın dışında ne yapabildik? Füze saldırısına karşı hangi silahı geliştirdik?
"Metal Fırtına" romanında belirtilen yönde ilerleyen gelişmeler muhtemel bir düşman saldırısını görmemizi sağlarsa, vatanı korumak için can vermemiz gerektiğinde umarım sadece seyredip, şişkin göbeklerimizi düşünüp de kenara çekilmeyiz ve kahraman dedelerimiz gibi canımızı dişimize takarak vatanımızı savunuruz.
Kayıt: Aug 19, 2003 Mesajlar: 209 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Mar 18, 2005 10:05 am Mesaj konusu:
Şu kitabı kesinlikle okumanızı öneririm, okurken bazı yerlerde insan kendini ağlamamak için zor tutuyor. Gözünüzün önünde inanılmaz manzaralar canlanıyor.
1. Dünya Savaşında Türk ordusu tarafından verilen savaşın genel bir panoraması niteliğinde. Türk ordusunun düşman dışında, yokluk, parasızlık, istikaksızlık, düzensizlik, ikmalsizlik ve açklıkla da savaştığını anlatıyor.
Hukuk eğitiminin henüz ikinci yılında bir genç... Savaşmaktan, siperlerde gün geçirmekten, arkadaşlarının ölümünü seyretmekten çok farklı idealleri var... Önündeki yıllara umutla bakıyor... Ne var ki bir gün, savaş patlıyor, Osmanlı İmparatorluğu cehennemin göbeğinde buluveriyor kendini. Seferberlikle birlikte "eli silah tutanlar"ın arasında Çanakkale Cephesi’ne doğru yollanıyor genç İsmail Hakkı Sunata.
Kendisine son derece saçma, vahşi ve insanlık dışı gelen bu savaşın içinde, belki de normal kalmayı başarabilmek için yazıyor, durmadan yazıyor. Önce Çanakkale, ardından Doğu Cephesi... Mülâzım-ı Sâni Hakkı Efendi, açlık, sefalet, acı ve çaresizlik dolu savaş yıllarını cephenin içinde, kâh siperden, kâh ordugâh yapılmış derme çatma köy odalarından kâh zeminliklerden bakarak anlatıyor...
Gelibolu’dan Kafkaslara, her satırında savaşın dehşetini hissettiren, sorgulatan ve acıyla kavuran bir kitap. Sunata’nın günlüklerini okurken, Birinci Dünya Savaşı’nın görünmeyen yüzüne yakından bakacak, savaşın soğuğunu ve insanın sıcağını iliklerinizde hissedeceksiniz... _________________ Barış Demirağ
İstanbul
V-twin
çanakkale zaferi'nin bir zafer olmadığı gibi bir düşünce; orada emperyalist güçlere karşı koyarak ölen yüzbinler düşünüldüğünde büyük bir haksızlık olur bence.
bu noktada, ortada bu kadar çok ölü olduğu halde "zafer" kabul edilen olay, işgalci emperyalist devletlere "toprağımızı" teslim etmemiş olmaktır. ve tabii ki canı pahasına toprağını teslim etmemeye kararlı gencecik yaşamların; paralı askerler değil davaya inanarak, bile isteye ölüme yürümüş vatansever gençler olmasıdır etkileyici olan. (bkz: "ben size taaruzu değil ölmeyi emrediyorum")
bu tamamen bir "bağımsızlık savaşı"dır ve başka halkların bağımsızlığına kasteden taraf, bu gencecik neferlerimiz değildir.
dünyanın öbür ucundan, üzerinde hiçbir hak taşımadıkları bir toprağı işgal etmeye gelen kuvvetlerin saldırısı esnasında, yaşanan trajedi ve dehşet öyle bir boyutta ulaşıyor ki; o noktada (yani bizim de "insan hayatı" duyarlılığını hissettiğimiz anda) herşey anlamını kaybediyor... (yaralı anzak askerlerine su veren Türkiyeli askerler gibi)
bakın; ezberinizdeki potansiyel önyargıyla okumazsanız "halklar kardeştir" cümlesi (içini boşaltan kullanımlarının da ötesinde) hala bişeyler ifade ediyor. halk halktır; halkı "asker" kılan devletlerdir; düşmanlık ve savaş devletlere mahsustur... Mustafa Kemal'in aşağıdaki cümlesi ise "devlet" sıfatıyla işgal kararı alan ve "ordu" sıfatıyla toprağımıza girmeye yeltenen topluluğu; hafsalalara sığmaz bir hümanizmayla "halk" kabul ettiğimize işaret eder. O işgalci devletlere ve onların ordularına karşı toprağımızı savunurken ne gerçek anlamda bir "devlet"tik; ne de "ordu"... sadece halk vardı... bir halkın zaferidir bu... ve aşağıdaki cümleyi de; "galip bir ordunun başkumandanı"ndan ziyade; yaşanan trajediyi tüm insani yönlerinleriyle yüreğinde solumuş bir halk önderi, bu duyarlılıkla dillendirebilirdi...
"Bu ülkenin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar
Burada bir dost vatanın toprağındasınız
Huzur ve dinginlik içinde uyuyunuz
Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız
Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen analar
Göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır
Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır
Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır"
savaşa ve şiddete inanmayan bir insan olmama rağmen; evime girmeye, bana "kendi evimde" şiddet göstermeye ve evimi sahiplenmeye kalkan birini (en azından) evime sokmamak hakkına sahibim. işte bence çanakkale zaferinde biz bu hakkımızı kullandık.
En son evrimduyar tarafından Cmt Mar 19, 2005 9:13 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Kayıt: Aug 19, 2003 Mesajlar: 209 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Mar 18, 2005 11:54 am Mesaj konusu:
evrimduyar demiş ki:
...evime girmeye, bana "kendi evimde" şiddet göstermeye ve evimi sahiplenmeye kalkan birini (en azından) evime sokmamak hakkına sahibim. işte bence çanakkale zaferinde biz bu hakkımızı kullandık.
Çok güzel yazmışsın Evrim, senin benzetmenden yola çıkarak kafamdaki zafer tanımlamasını yapmak istiyorum: Eğer evine zorla girmek isteyeni öldürüp yok ettiysen bu bir zafer olur, eğer evine girmek isteyeni sadece dövüp kendinde bir güzel dayak yiyip sakat kaldıysan bir savaş olur (bence). Dövdüğün belki de daha güçlü olarak yeniden gelecektir.
Bu sene Osmanlı mirasını sahiplenmek adına bazı siyasi kesimler bir zamanlar Çanakkale Savaşları diye bahsettiğimiz olayı Çanakkale Zaferi diye anlatmaya başladılar, bunu görmezlikten geliyorsunuz.
Bazı kesimler Çanakkale savaşını sahiplenmek ve Osmanlı'ya mal etmek istiyor... Gelibolu'da cahil insanlara aptal aptal hikayeler anlatan rehberleri hiç görmediniz sanırım, ben bunlara ve bunların zihniyetine karşıyım. _________________ Barış Demirağ
İstanbul
V-twin
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Mar 18, 2005 12:27 pm Mesaj konusu: Fikir sahibi olmadan önce, bilgi sahibi olmak lazım...
18 Mart’tan Birkaç Sahne
Tarih 19 Şubat 1915
İngilizler, tarihinde hiç yenilmeyen ve Fransız desteğiyle daha da güçlenen donanmasıyla, boğazlardan geçme kararını uygulamaya koymuş ve Çanakkale Boğazı girişindeki tabyaları top ateşine tutmaya başlamıştı. Rumeli yakasında bulunan Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları bir ay boyunca ağır ateş altında kalmış ve Mart ayının ortalarına gelindiğinde düşman kuvvetleri boğaz girişini içerde yol alabilecek kadar zayıflatmıştı.
Tarih 06 Mart 1915
O gece Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Nazmi Bey’e şunları söylüyordu: “Oğlum, sana çok önemli bir görev veriyorum. Vatanın selameti, bu görevin başarıyla yerine getirilmesine bağlıdır. Yarın akşam, Nusret ile son 26 mayınını şu gördüğün karanlık limanda kıyıya paralel olarak dökeceksin. Düşman hareketinizi seçer, size saldırıya kalkışırsa kıyı toplarımız önceden aldıkları talimata uygun olarak hareket edecek ve sizi himaye ateşiyle koruyacaklar. Kendinizi göstermemeye çaba harcayın. Allah yardımcınız olsun.”
Tarih 07-08 Mart 1915
Nazmi Bey, Nusret mayın gemisi komutanlığı yapacak olan Tophaneli Yüzbaşı Hakkı’yı buldu. Her iki subayda çok iyi arkadaştılar. Yüzbaşı Hakkı Bey, iki gün önce kalp krizi geçirmişti. Cevat Paşa Nusret’in genç komutanına, sağlığı için yerine bir başkasını görevlendirmeyi önerdi. Fakat tüm ısrarlarına rağmen, Yüzbaşı Hakkı göreve gitmeyi tercih etti.
Nusret, 7 Mart’ı 8 Mart’a bağlayan gece yarısı demir alarak Çanakkale'den uzaklaştı. Bütün ışıklarını söndürüp kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmış, daha önce döşenen mayın hatlarından geçiyor ve Karanlık Liman'a giriyordu. Uzaklarda dolaşan düşman devriye gemileri yanan fenerleri ile suyun yüzünü aydınlatmaktaydı. Daha yakınlarda devriyeye çıkmış düşman gemilerinin fenerleri zaman zaman Nusret’in olduğu kıyının karşısına vuruyorlardı.
Sonunda Anadolu yakasındaki Akyarlara, yeni mayın hattının hazırlanacağı noktalara geldiler. Nusret, sessizce elinde kalan son 26 eski tip mayını suya bırakmaya başladı. Birkaç dakika sonra tüm mayınlar belirlenen rota doğrultusunda dökülmüştü. Şimdi en az mayınların dökülüşü kadar tehlikeli olan geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Daha önceki dökülen mayınlar ve düşman devriye gemileri Nusret'in yolu üzerinde kol geziyordu.
Bir an için Nusret'in çok yakınında bir karaltı ortaya çıktı. Büyük olasılıkla düşman zırhlıları geri dönmüşlerdi ve devriye görevine devam etmekteydiler. Ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman Nusret'i görecekler ve herşey bitecekti. Bütün mürettebattan buz gibi terler boşanıyordu. Nihayet korktukları başlarına geldi ve düşman gemisinin projektörleri yandı. Projektör ışığı az öteden, hızla, üzerlerine doğru, denizi tarayarak geliyordu. Işık tam Nusret'in böğrüne saplanacaktı ki bir mucize gerçekleşti.
Türk kıyısında uzun zamandır bozuk olan ama o anda birden bire yanan fener birkaç saniye içinde, düşman projektörünü deniz üstünde yakaladı. Ortalığı sise yakın yoğun bir beyazlık kapladı. Beklenmedik bu ışık kavgası Nusret'e kurtulma umudunu geri verdi. Nusret, bu bazen üstünde, bazen yanında süren ışık çarpışmasının altından sessizce sıyrıldı.
Tehlike geçmiş verilen görev büyük bir başarıyla yapılmıştı. Nazmi Bey büyük bir sevinçle kader arkadaşını tebrik etmek istedi. Ancak Hakkı Bey cevap veremedi. Hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecana dayanamamış, duruvermişti.
Tarih 18 Mart 1915
Sabahın erken saatleri
Havacılarımız erken saatlerde yaptıkları keşif raporunu vermişlerdi: “Bozcaada önünde, 40 düşman gemisi sayıldı. Bunlardan; 19’u ağır, 3’ü hafif olmak üzere 22’si kruvazör, diğerleri; şilep, destek gemisi ve uçak gemisidir. Sayıları tam olarak saptanamayan denizaltılar görülmüştür. 6 adet zırhlı İngiliz gemisi, muharebe düzeninde boğaza doğru ilerlemekte ve Fransız gemileri de demir almaktadır.”
Üç tümenden oluşan düşman birlikleri, bir ay boyunca ağır hasar alan tabyaların arasından geçecek ve ileri hatta bulunan merkez tabyalarını ateşe tutacaklardı. Plana göre 3.Tümen önde, 1.Tümen arkada bir çizgi oluşturarak merkez tabyalarını zayıflayana kadar ateşe tutacak, tabyalar yeterince zayıfladığında 2.Tümen, 3.Tümenin yerini alacak ve son olarak mayın hatlarını savunan toplarımız da tahrip edilerek mayın taraması yapılıp donanmanın önü açılacaktı. Boğazı yenilmez donanmasıyla geçeceğini düşünen düşman, günün ilk saatlerinde yavaş yavaş boğazdan içeri girmeye başladı.
Saat 10:30
Queen Elizabeth’in de içinde bulunduğu en güçlü gemilerden oluşan 1.Tümen ve hemen arkasından 3.Tümen boğazdan içeri girdi ve boğaz girişindeki tabyaların zayıf ateşi altında ileri hattaki merkez tabyalara doğru yol almaya başladı. 3.Tümene ait iki gemi 1.Tümenin oluşturacağı çizginin sağ ve solunun biraz gerisinde kalacak, diğer gemiler de 1.Tümenin önünde bir çizgi oluşturacaktı.
Saat 11:30
Düşman gemileri belirlenen noktalarda yerlerini aldı ve merkez tabyalarını ağır top ateşine tutmaya başladılar. Düşmanın gerisinde kalan boğaz girişindeki Anadolu Kumkale tabyasından da düşmana yönelik ateş hala devam ediyordu.
Saat 12:00
İki tümenin yoğun ateşi sonucu Rumeli Hamidiye, Anadolu Hamidiye ve Çimenlik ateş almış, merkez tabyalarında yangınlar çıkmış, Rumeli Mecidiye tabyası, topçuların şehit olmasıyla karşılık veremez hale gelmişti.
Saat 14:00
2.Tümen 3.Tümenin yerini almadan önce, işin bittiğini düşünen düşmanın beklemediği şeyler olmaya başladı. Ön çizgideki dört düşman gemisinden, Anadolu Hamidiye tabyasının karşılık verdiği sağdaki iki gemi çizgiyi bozup hızla geri dönmeye başladı. Geriye dönen iki gemiden, arkadan gelen Fransız Bouvet gemisi, 1.Tümenin çizgisine ulaştığında patlamalar oldu ve Bouvet birkaç dakikada sulara gömüldü. Diğer gemiler, Bouvet’in kaybıyla şaşkına dönmüşlerdi. Arka çizginin solunda bulunan Queen Elizabeth ve Agamemnon dışındaki tüm gemiler susmuştu. İstimbotlar Bouvet’ten 20 kişiyi kurtarabilmişler, 603 kişi sulara gömülmüştü. Bouvet geri çekilirken, Yüzbaşı Hakkı’nın canıyla beraber bıraktığı mayınlara çarpmıştı.
Saat 14:30
Ön çizginin en solundaki Gaulois gemisine mermi isabet etti. Gaulois gemisi de aldığı ağır yarayla geri çekilmeye başladı. 2.Tümendeki gemiler, ön çizgide 3.Tümenin kaçan ve batan gemilerinin yerini aldılar ve merkez tabyalarına ateşe başladılar.
Saat 15:00
Önce Rumeli Hamidiye, daha sonra Namazgah tabyaları 2.Tümenin ateşiyle ağır şekilde tahrip edildiler ve karşılık veremez hale geldiler.
Saat 15:15
Bouvet’e ağır yaralar veren Anadolu Hamidiye tabyası ön çizgiye karşılık vermeye devam ediyordu. Ön çizginin soluna doğru yer tutan Irresistible gemisininin yanında büyük bir patlama oldu ve Irrestible geri çekilmeye başladı.
Rumeli Mecidiye tabyasında ayakta kalan tek top vardı ancak onun da mermi kaldırma vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı, büyük bir güçle 215 okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürdü ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara aldı.
Saat 15:30
Arka çizginin en sağındaki Inflexible isimli gemi Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlardan birine çarptı.
Saat 16:15
Irrestible gemisi de geri çekilirken mayına çarptı ve büyük armada en iyi gemilerinden birini daha kaybetti.
Akşam saatleri
Karşılıklı ateşler bir müddet devam etti. Hiç hesapta olmayan kayıplarla beraber, gemilerin, Nusret mayın gemisinin bıraktığı mayınlara çarptığını gören donanma komutanı Amiral de Robeck 2.Tümenin geri çekilmesi emrini verdi. 2.Tümenin sağında bulunan Ocean gemisi de, saat 18.05’te geri çekilirken mayına çarptı. Güçlü top ateşine rağmen Ocean’ın mürettebatı muhripler tarafından boşaltıldı ve Ocean da sulara gömüldü.
Düşman ateşiyle yangın yerine dönen karargahından düşmanın sefil çekilişini izleyen Cevat Paşa:
“Gittiler!” diye haykırdı, “Geçemediler... Geçemeyecekler...”
Benim bu anlatılanlara fazla ekleyebileceğim bir şey yok. Her savaş acı dolu, her savaş anlamsız, her savaş ardında neleri yok ediyor diye düşünmek gerek öncelikle.
Ama isteyen yine de masal bunlar diye okuyabilir, hatta resmi tarih der geçer, kendisi yeni baştan yazar. Okuyan olur mu bilmem, belki bir süre bahsettirir kendisinden.
Önemli olan şimdi yazabildiklerini ve düşüncelerini özgürce ifade edebildiği ortamı kimlerin neler karşılığında sağladığı...
Her zaman satılık iktidarlar ve satılmış siyasetçiler sayesinde kazanımlar elde edilecektir kuşkusuz. yenilgiler de olacaktır. Bu bütüne bakılınca ayrıntıda kalır, önemsizdir onların yaptıkları, her türlü yalakalık, kaypaklık, omurgasızlık. Her dönemde olduğu gibi bugün de olacak yarın da.
Bizim doğruları savunabilmemiz için önce konu hakkında doğru bilgileri araştırarak öğrenmiş olmamız gerekmez mi? _________________ PUHU
Kenan BALDOGAN
Önemli olan kazandığın , yaşadığın toprakları nasıl kazandığını unutmadan hiç kaybetmemek için mücadele vermektir. " Senden , benden atalarımızdan gücüyle alamadıkları toprakları masa başında almaya teşebbüs etmeleri beni çok üzmekte. Ama bunları da tarih kitapları yazacak ama bunu yazacak olanlar umarım bizler oluruz.
Saygılar.
Çanakkale ve tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum. _________________
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız