Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Tarih: Pzr Şub 27, 2011 11:45 am Mesaj konusu: Motosiklette ÖTV oranı Düştü.(Güzel bir haber)
Şimdilik sadece 250 cc ye kadar olsa da güzel bir gelişme..
Motosiklet Endüstrisi Derneğinden (MOTED) yapılan açıklamada, motor hacmi 250 cc'ye kadar olan motosikletlerde beş yıl önce yüzde 22'ye çıkartılan ÖTV oranının 25 Şubat Cuma günü yapılan değişiklikle yeniden yüzde 8'e indirildiği bildirildi.
Haberin Yeşilköy İstanbul Fuar Merkezi'nde düzenlenen Motosiklet, Bisiklet ve Aksesuarları Fuarı Eurasia Moto Bike Expo'da öğrenen motosiklet firmaları tarafından sevinçle karşılandığı belirtilen açıklamada, motosikletlere uygulanan bu yüksek oranın pazarın yarıdan fazla küçülmesine neden olduğu ve sektörü sıkıntıya soktuğu, bu nedenle derneğin beş yıldan beri ÖTV oranının yeniden yüzde 8'e çekilmesi için çalışmalar yaptığı kaydedildi.
Özellikle günlük kullanımda tercih edilen motor hacmi 250 cc'ye kadar olan motosikletlerin trafik yoğunluğuna çözüm sunarken, düşük yakıt tüketimiyle de ülke ekonomisine büyük katkı sağladığı bildirilen açıklamada, motor gücü 250 cc üzeri motosikletlere uygulanmakta olan yüzde 37'lik ÖTV oranında herhangi bir değişiklik yapılmadığı, yürürlüğe giren kararname ile 250 cc'ye kadar olan motosikletlerde yapılan vergi indiriminin adil olması adına diğer hacim gruplarında da kademeli olarak uygulanmasının sektörün beklentileri arasında yer aldığı belirtildi.
MOTED Başkanı Ali Karakoç, indirimin tüm sektörü memnun ettiğini belirterek, “Karar satışlara olumlu yansıyacak, motosiklet kullanımını artıracak" dedi
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Şub 27, 2011 12:54 pm Mesaj konusu:
Haberim yoktu çok güzel bir haber abi.
Dün fuarda dolaşırken de arkadaşla bu konuyu konuşuyorduk. Bu ÖTV beyinsizliği -ve genel olarak Türkiyedeki vergilendirme anlayışının beyinsizliği- gerçekten de motosiklet sektörünün ilerlemesinin önündeki en büyük engel. Devlet kazanan adamdan vergi alamıyor. Yemiyor abicim yemiyor O kadar generali bilmemneyi attılar içeri, ulan madem o kadar ....lıydın herşeyi değiştiriyorsun hadi vergi sistemini de düzenlesene ??
Kimsenin işine gelmiyor abi..
Kazançtan vergi almak yerine harcamadan, tekellerden vergi alabilen aciz zavallı üç paralık bir sistem bu. Alkol üretimi kontrol altında olduğu, kontrol edilebilir olduğu için ona abanır, acaip bi rant imkanı yaratır, bu imkanı yoktan vareder, millet sahte rakıdan kör olur. Petrol tekelinde olduğu için ona abanır, hem adaletsizlik yapar, hem de çakma benzin çakma mazot üretimini eliyle teşvik eder, sonra da yapanı hapse atar. Eşkiya gibi köprü başında çete tutar, işi artık soygun noktasına vardırır, milleti kaçak geçişe zorlar, insanları zorla suça teşvik eder, hırsız konumuna sokar. Bu ülkede motosikletin genel olarak zengin oyuncağı olarak algılanmasının sebebi de bu sistem abi. 125 cc. bir commuterin fiyatına bak, bir de, misal Ybr 250 cc. nin.. Yok anasını sattığımın memleketinde enjeksiyonlu motor teknolojisi yasaklanmış adeta
250 cc.ye kadar fena olmamış ama 250 üzeri hala çok fena ve saçma. Hem bu işi sınıflandırırken kayıtsız şartsız silindir hacmine göre yapmak ne oluyor ki yahu? Adam fiyatı makul 650 cc. motor sunuyor pazara, ama en pahalı motorlarla aynı kategoriden vergiye tabi oluyor. . Motor var motor var.. Motor var, büyük ama lüks falan sayılmaz aslında.. Motor var, çok büyük değil silindir hacmi, ama yine de fiyatı ve özellikleri ona göre.. Pahalı.. Bunların kafasında hepsi "büyük motor".. Cevizden büyükse hepsi karpuz..
Karpuz kafalı hıyarlar ..
---
Abi herşeye rağmen çok güzel bir haber bu. Ancak, şimdi muhtemelen 125 cc. ikinci el piyasası cart diye düşecek.. Satmadık satmadık daha nah satarız bizim emektar ybr yi ..
Birde şu 1201 cc üzeri MTV tutarları birilerinin dikkatini çekse...
1-3 yaş arası 1201 cc ye kadar 436 TL olan MTV, 1201 cc üstü 1052 TL oluyor. böyle bir saçmalık olabilir mi olur
Benim bildiğim dağıtıcı ve montajcılar bu indirimi ürün fiyatlarına bindirerek kendi ceplerine sokarlar. Not alın ötv indirimi öncesi ve sonrası fiyatları görürsünüz.
Neden?
Daha önce de öyle oldu
Sonra da Türkiye'de motosiklet satılmıyor diye ağlaşıp duruyorlar.
Kendi bacaklarına sıkıp sonra da yandım anam diye bağırmak ancak vizyonsuz salakların işi olabilir _________________ En büyük düşmanınız kendi fikirleriniz, kendi cehaletiniz, kendi egonuzdur
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Mar 01, 2011 11:48 am Mesaj konusu:
Bir motosikletten bayi ne kazanır pek bilmediğimiz için.. Bizim bildiğimiz aletin etiket fiyatı.. Türkiyeye giriş fiyatı nedir, devlet vergisi tam olarak kaç paradır, bayi tam olarak ne kazanır vs. bunlar sır zaten. Yuvarlak yuvarlak rakamlar konuşulanlar hep. Ama yuvarlak, net değil. Ne söylerlerse o.. Aslında bence tüketicinin bunları net ve kesin rakamlar olarak bilmeye hakkı olmalı. Şunu kastediyorum; x bayi kar yüzdesi olarak işin bokunu çıkartmışsa.. Neden o markayı veya modeli alayım ki.. Onlarca marka, yüzlerce model var. En makul kar ile ticaret yapan yerler arasından bir yeri tercih ederim.. Ama bu rakamları bilmiyoruz işte.. Sektörün en iyi gizlediği sır adeta..
Sadece modelin teknik özelliklerine ve servis notuna bakmamak gerek. Bu yüzdeleri de bilmek lazım aslında..
Bir de şundan çok rahatsız oluyorum, bir motor biraz tutulsun anında bi tarafları kalkıyor ve fiyatlar katlanıyor. Ulan bu motoru iki sene boyunca bu rakama sattın işte sen.. Şimdi piyasa tuttu diye bundan sonra alan adamı eşek yerine mi koyuyorsun..
Satışlar biraz artsın, anında sapıtıyor adamlar. Uçmaya başlıyor rakamlar.. Ybr nin fiyatına bak nereye geldi. 4500 falandı en son. Eder mi o parayı? Hesapta kapitalist teoriye göre satıldıkça yaygınlaştıkça fiyatı düşecek malların.. Ama bizim memlekette mal biz olduğumuz için o da işlemiyor.. Ben isim vermeyeyim, 650 kategorisinde yakıt ekonomisi ve sağlamlığıyla öne çıkan modellere bak ne oldu fiyatları? Tutulmayan dandik başarısız maldan ayrı geçiriyorlar, tutulanından ayrı.. Bi model hakkında iyi bişey konuşmaya bile korkar olduk yahu.
Velhasıl küçük motor büyük motor farketmiyor, her noktadan savunmasızız, her noktadan ayrı öpülüyoruz işte.. Devlet bi taraftan, servis bi taraftan, bayi bi taraftan tutmuş köprünün başını.. Nasılsa bu iş gönül işi.. Vitrinin önünde kedi gibi yalanıp duruyor.. Eli mahkum alacak.. Ayağına kadar da gelmiş.. Geçir geçirebildiğin kadar .. _________________
Ben onu şöyle buluyorum genelde. Önce son fiyatı 1.18 e (kdv) sonra 1.08 veya 1.37 ye bölüyorum (ötv) Şimdi eldeki vergi öncesi karlı satış fiyatı.
Bayi karı %10 dağıtıcı karı %10 diye söylerler buradaki firma elemanları ama bayi karı o civarda olsa bile dağıtıcı firma karının daha fazla olduğuna eminim. Bulabilirsem aynı modelin değişik ülkelerdeki son kullanıcı fiyatlarından gene varsa satış vergilerini düşüyorum. Genelde gelişmiş ülkelerde bu %10-%10 daha doğru geliyor, onları da düşüp fiyatlara bakıyorum. Oradan bizim hıyarların ne kadar kar marjı uyguladıkları 3 aşağı 5 yukarı kolayca anlaşılabiliyor. Bir de bayilerin düşük tutardan fatura keselim derlerse mesela o fiyatı örnek alıyorum çünkü faturada yazmak istedikleri fiyat büyük olasılıkla kendilerine geliş fiyatı oluyor.
Çindeki motor satış fiyatlarını almıyorum ama o fena yanıltıyor, daha doğrusu bize giren kazığın boyutunu anlayınca pek hoş durmuyor
(dip not: bmw standında f650gs ye 16 bin küsür avroyu görünce alanlar için üzüldüm gıyaben, deveye diken bile diyemedim yani hakkaten hazin bi durum onlar için) _________________ En büyük düşmanınız kendi fikirleriniz, kendi cehaletiniz, kendi egonuzdur
Kayıt: Aug 19, 2003 Mesajlar: 816 Nerden: Istanbul
Tarih: Çrş Mar 02, 2011 5:23 pm Mesaj konusu: re
F800GS'de 16 bin kusur fiyati gorunce ucuzmus be yaa dedim aonra yaninda cantali mantalisina 19-20 bisey yazmislardi yaa verilirmi ne guzel bu 16 binligi almaklazim derkeeeen bi baktim € imis meger fiyat. Tabi borusan'da TL fiyat olmaz akilsizlik bende... Ama bu kadar da olurmu be hemserim € olmus 2.27 sen F800GS'in aksesuarlisini nasil satacan 45-50 milyara? _________________ I need your boots , your clothes and your motorcycle.
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Mar 03, 2011 12:29 am Mesaj konusu:
Sonuna kadar haklısın..
Öte yandan, alanlar her zaman olacak..
Bu tezgah karşılıklı. Bir tarafında devleti yönetenler, karar mekanizmalarındakiler..
Bir tarafında bu -veya başka- zerzevatları getirip satanlar.. Şu anki örneğimiz bu olduğu için..
Bir tarafında da bunları sıkıntı yaşamadan satın alanlar..
Bunlar hepsi aynı kesim aslında. Aralarında bir çatışma değil, tam bir uzlaşma var.
Tezgah vergilendirmenin temel mantığı üzerine kurulu şu an. Geçmişte buna ilave olarak o trajikomik devasa hayali ihracatlar, komedi gibi, adeta fıkra gibi banka vurgunları falan da vardı, şu anda o da kısmen devam etmekle birlikte asıl bu vergilendirme konusu öne çıkıyor.
Vergi kazançtan alınır. Kazanma, kar elde etme sırasında alınır, temeli de budur. Kazandığın parayı harcarken değil, satın alırken vergi ödemezsin. Harcama sırasında vergilendirme sadece dengeleyici bir unsurdur, devletin ekonomiyi yönlendirmesi, ince ayarlarını ortalığı dağıtmadan yapabilmesi, ayarlara ince ince müdahale edip vergi adaleti sağlamasına yarar. Vergi toplamanın temel mantığı haline gelemez, ama bizde geldi..
Birkaç mesaj yukarıda bu tüccarların vizyonu olmadığından bahsettin ya, tek itiraz edeceğim nokta bu. Var abi o adamların vizyonu. Salak değiller. Tezgah karşılıklı. Onlar da kazanıyor.. Diğer taraftakiler de.. Hatta müşteriler de.. Kısmen diyelim..
Sorun şu anda soygunun vergi bir araç olarak kullanılıp öyle yapılıyor olması
Birinin parasını cebinden çalmak için ille cebine elini sokman gerekmiyor. Bunu harcamadan vergilendirme mantığıyla kolaylıkla yapabiliyorsun. Bir kitlenin cebinden alıp bir başka kitlenin cebine akıtmak. Olay bu kadar basit aslında. Bu saçmalığın hala yürümesinin bir sebebi soygun.. Açıkça kötü niyet.. Bu bir uzlaşma..
Bir diğer sebebi bütçe için lazım olan paranın olabilecek en can alıcı gerçeklik olması.. Lazım o para.. Toplayamazsan bitersin, film sahiden kopar.. O para toplanacak, başka yolu yok bunun. Ancak, öyle de toparlanabilir, böyle de. Biz böyle toplamayı seçiyoruz, çünkü yıllardır matrahsız gösteren bir sürü şirkete girip çıkıyorum ben. Yıllardır ayakta adamlar, yıllardır da vergi levhaları sıfır kar gösteriyor.. Kazançtan değil de harcamadan vergilendirme mantığını destekliyor adamlar? Biz bu adamları istihdam yaratıyorlar edebiyatı üzerinden vergi ödüyor kabul ediyoruz? Etmiyor muyuz? Gerçekten istihdam yaratan, deli gibi ihracat yapan, gerçekten üreten bir sürü koca şirket de var. Ama ne hikmetse şu memlekette bir allahın kulu çıkıp da köklü bir vergi reformu, vergilendirmenin temel mantığında köklü bir değişiklik talep etmiyor, buna vatandaş da dahil. Elin güçlü ekonomileri neden vergilendirmenin temeli olarak harcamadan ve temel harcama kalemlerinden vergiyi baz almıyor? Neden en yüksek vergiyi harcanmadan bankada yatan paradan alıyor? Evet, kazandığın parayı harcamazsan, asıl o zaman vergi alıyor adam. Harcadın, satın aldın diye değil..
Abi bizdeki kölelik düzeni bu vergi mantığı üzerinden gidiyor. Asgari ücretten vergi alıyor adam. O vergiyle yapılan otobanda o adam gezmiyor bütün sorun burada. Herif çatır çatır kazanırken, KAZANDIĞI SIRADA vergi ödemiyor, ama benzin pompasına yanaştığımızda ben onunla eşit ORANDA vergilendiriliyorum, sonra bizim salak kafamız ikimizin de vergi ödediğine ikna oluyor. E yıllık bütçe ve toplanması şart olan rakam da belli, oradan da kaçış yok.
Medya hesapta her halta muhalif.. Vergiler artarsa popülist bir dille kıyameti kopartıp kalabalıklara oynamasını biliyorlar da, her türlü popülist muhalefeti biliyorlar da bir tek köklü bir vergi değişikliği talep etmesini mi beceremiyor acaba bu medya? Güç sahibi, para sahibi tüm taraflar aynı tezgahın içinde ve kimse değişmesini falan da istemiyor. Bak Aydın Doğanı neyle cezalandırdılar.. Dayadılar vergi cezasını oturdu aşağı.. O kadar vatan kurtaran kahramandı da vergi ödemesini mi bilememiş o medya grubu? Cezayı dayayan hükümet o kadar adamdı da, o güne dek görememiş de ondan sonra birden bire mi farketmiş de cezayı dayamayı?
Herkes uzlaşma içinde bu konuda. Nadiren çatışma çıkıyor, aslında kimsenin kimseyle bi kavgası falan da yok, ve şu kavga tiyatrosunu da zaten bu yüzden izletiyorlar bize. Asıl büyük soygun vergilendirmenin temel mantığı üzerinden tam gaz devam ediyor. Vizyon diye de bir mesele yok, zaten en kolay yoldan para kazanan adamın ne vizyonu olacak? Zaten sistemle uzlaşma halinde adam. Vergiyi az ödemek eşittir para "kazanmak"... O da eşittir çalmak.. Soygun.. Şu ortamda olan gerçekten üreten kuruluşlara, ama ondan da çok tabandaki bizlere oluyor. O motora -veya otomobile, veya her ne haltsa- hakkından ederinden çok çok fazla parayı veren adamın da bir şikayeti yok.. O da bu uzlaşmanın içinde sayılabilir..
O kadar yaşar mıyım bilmiyorum ama günün birinde bu tezgah bozulursa fotografta değişen hiç birşey olmayacak, yine aynı motorlar -şu an çok yüksek vergili ürünler diyelim buna- ithal edilecek, yine aynı mallar satılacak, ama satın alan kesimin biraz değişmesi muhtemeldir.. Vergilendirmedeki temel mantık değişirse bu ülkede ekonomi çöker falan gibi de bi edebiyat var, külliyen yalan.. Soyulandan kalabalıklardan gayrı herkesin işine yarayan, ve hiçbirinin değişmesini talep dahi etmediği o canım tezgah bozulacak bütün mesele o
Bak şimdi yaktım bir sigara yine vergilendirildim cart diye.. Ne güzel ya..
Bilgisayar açık, elektriği kullanırken de vergilendiriliyor muyum acaba?
Deadline, yanlış iş seçtik hocam.. Bu memlekette tüccar olmak lazım.. Çalışan üreten değil.. _________________
Tüccar kafayla ülke yöneten vergiye de tüccar kafasıyla bakıyor. Dolaylı vergiyi artırıp denetim mekanizmasını iyice kadük bırakıyor seçim öncesi (sorun maliyedeki elemanlara ne yapıyorlarmış son bir senedir boş oturmaktan başka)
İlyada şimdi sen başbakanlığa oynasan, ülkede vergi mükellefi sayısıyla seçmen sayısı arasında 1 e 10 fark varsa, vergi mükellefi olmayanları / asgari ücretli kadar bile vergi vermeyenleri (noterler hariç, kaçıramıyorlar garipler resmi evrak olduğundan) vergi verecek hale getircem lan sizi desen, seçilebilir misin?
Onun yerine ne yapacaksın? İETT de memuriyet yapıp sonra özel sektörde memurluk yapacaksın. Baktın olmayacak sucuk ticareti yapacaksın kendi çapında. Gıda toptancılığına soyunacaksın, iyi kötü 3-5 kuruş kazanıp kasımpaşa da sobalı 2 odabir evde yaşayacaksın...
Sonra?
Sonra Belediye başkanı olunca paranın aqua marin... İsfalt, ido, akbil...
Milyar dolarların olacak.
Ticaretten kazandım ben onları he bi de oğlumun sünnetinde altın taktılardı diyeceksin.
Yiyen de çok olacak.
Ööle ülkeye bööle sünnet konusu
Sen yapaman hacı _________________ En büyük düşmanınız kendi fikirleriniz, kendi cehaletiniz, kendi egonuzdur
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Mar 04, 2011 10:46 pm Mesaj konusu:
Ya o nokta sahiden çok çok enteresan usta.. Sanki gizli tarihsel bir sözleşme varmış gibi çok büyük bir çoğunluğu tüccar kökenli o bahsettiğin adamların. Tesadüfle açıklanmaz böyle şeyler di mi? ..
Tüccar mantığı falan deyince .. Bir arkadaşın geçen gün doğu/batı kültürleri arasındaki farklar üzerine konuşurken yazdığı bir yazısından kısa bir alıntı yapacağım:
Alıntı:
................ Bu zorunluluk ve açlık hali de tetikleyici / belirleyici oldu zaten. Batılı her nesneyi kuşatıp tüketmek için dünyaya saldırdı. Doğu'da ise hayat çok statikti. Zaten modern ve modern öncesi toplumları ayırmak için kullanışlı bir ayrımdır bu: Statik / dinamik...
Biz çoook yakınlara kadar statik bir toplumduk. Doğanın sınırlarını zorlamıyorduk. Ticaret ayıptı. Gayrimüslimler eliyle yürütülüyordu. Loncalar filan basit esnaftı. Merkantilist bile sayılamazlar. Ben siftah yaptım, komşudan al diyen zihniyetle "gelişme" olamaz elbette (Gelişme dediğimizin şeyin iyi olup olmadığı ayrı tabi). Cumhuriyet'in ilk yıllarında bile çok durağandık. Sanayileşme - göç 50'lerde kendini gösterdi. ..................
Bugünün modeli de senin anlattığın o sucuk tüccarı gibi. Kalıptan çıkmış gibi hep aynı model. İçlerinden bir tane değişik birşey çıksa dişimi kıracam arkadaş.. Ve bugünün tombik tüccarı kendisini yukarıdaki gibi yutturma derdinde, ve yutturdu da.
Hocam benim diyeceğim şu, bu sucuk tüccarı tarih boyunca pek makul bir ayar tutturamadı, ama bugün kudurmuş gibi zıvanadan çıktı. Ne ilke, ne prensip, ne utanma ne de zerre kadar etik kalmadı, ama işin en komik tarafı bunlar tam tersine çok ilkeli ve etik oldukları iddiasında. Ve bunu yutturdular mı? Yutturdular abi.. Tüccar şovalyelerim, ilkesiz etiksiz tombik beyaz atlı prenslerim benim. Malta şovalyeleri gibi takılır, fakat elinde sucuk var.. Osmanlının etik mirası diye diye beynimizi yiye yiye geldi bu tüccar tayfası, ama bak sen şimdi şu yaptıkları işe.. Oldu mu şimdi yani? Çok ayıp diyorum
Bir de bunların kepçesiyle hapır hupur b.k yemeye girişen insanlar biliyorum. Eski dostlarım arkadaşlarım da var aralarında. Bu komik tüccarların önünde el pençe divan durarak amir memur kadro müdür vırt zırt oldular. Hiçbirşey sonsuza kadar sürmez. Yarın şu dönem geçtiği vakit bu defa ne maymunluk yapacaklar onu da ayrıca merak ederim.
------
Ötv den sonra düşen fiyat oldu mu hiç? Şuydu, şu oldu şeklinde rakam var mı acaba? Bayilerin farkın ne kadarını yeni fiyata yansıttığını anlamaya yarayacak şeyler olursa ekleyin arkadaşlar.
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cmt Mar 05, 2011 2:40 pm Mesaj konusu:
goran demiş ki:
Mülkiyet hırsızlıktır.
Doğru söze ne denebilir ki..
Öteyandan, biz göremeyeceğiz. Mahkemelerimizde, temsil ettikleri şeylerle yüce yargıçların arkasındaki panoda şöyle yazar : "Adalet mülkün temelidir" nokta.
Ne neyi korumak için? Ne neyin temeli? Kocaman yazmışlar. Zekice... Tartışmayı başlamadan kapatacak söz en baştan seçilmiş ve yerine asılmış sanki. Oradan ötesini düşünmek bile ..
---
Goran , seni deneysel amaçla mahkemeye versem bana kızar mısın ?
Önce bunu bi deneyelim, eğer kötü bişey olmazsa bi aşama sonrasına devam eder, mülkiyet mevzusunu açıp 1-din, 2-devlet, 3-toplum, 4-adalet... ana başlıkları üzerinden sırayla irdeleriz nasıl fikir?
Gerçi, ben ikiye üçe falan gelinebileceğini de pek sanmıyorum ama ..
Neyse senin de başın yanmasın şimdi durup dururken. Acele etmeyelim bekleyelim biraz daha.
----
Şu cümleyi kedi gibi mivavlama tonunda ve alt volümden söylemeyi çok tuttum abi son zamanlarda. Doğruymuş, sahiden de müthiş bir iç rahatlığı ve huzur veriyormuş. Ne gam, ne tasa.. Ama yalvarır gibi, ince, tiz bir tondan ve sakin sakin söylemek lazım, kızınca falan kesinlikle işe yaramıyor abi.
Kayıt: Aug 13, 2003 Mesajlar: 1833 Nerden: Nereye?
Tarih: Pzr Mar 06, 2011 4:38 pm Mesaj konusu:
Bazı internet siteleri beni Gregor Samsa olarak tanır. Eğer konu motosiklet değil de mahkeme ve 'Dava' olacaksa adım Joseph K. olsun:)
İlle de kafkaesk olsun. _________________ Nomad
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Mar 06, 2011 10:58 pm Mesaj konusu:
Sen bilirsin. Nasılsa adamlar için değişen bir şey olmayacak..
---
Kafka romanlarını hiç okumadım, sadece Aforizmalar'ı okumuştum. Hafif "arızalı" Kafkacı bir arkadaş, "Her sabah evden çıkmadan bir tane oku. Gün içinde üzerine düşünürsün.." demişti. 22 yaşındaydım, gençtik, cahildik, uyduk deliye, dediği gibi yaptık. İnce bir kitaptır o. Okuyayım bitsin desen çabucak biter aslında. Her sabah bir tane okuma metoduyla üç ayda bitmişti. O üç ay sürekli kısa devre halinde geçti. Sürekli bi taraflarına kabloyla kısa devre yaptırdığın bir elektrik devresi düşün; kabloyu değdiriyorsun, çat diye bi ses geliyor ve dumanlar çıkıyor, ertesi sabah ya bismillah deyip başka iki nokta arasına kabloyu sokuyorsun.. Çatada çutada devam.. Anlıyorum hocam ben senin durumunu.. Anlıyorum..
---
Konu mahkeme ve dava olacaksa, Kafkayı ikinci sıraya alsan sanki daha iyi ama?
Ben şu an içinden geçtiğimiz dönemi göz önüne alınca kesinlikle Orwell derim. İsmimizin ne olacağı pek önemli olmayacak, ama "Winston Smith" gibi kendi zihnin ile sınanacağın bir kabusa hazır ol. Bizi kimin sorgulayacağı, hangi kayıtların önümüze konacağı, ama bundan da önemli olan uyanık kalmak ve isnad edilenlere inanmamak olacak. Yaşananlar şizofrenik, fakat sen sana söylenenlere inandığın ölçüde gerçek o olacak. Söylenen hiç birşeye inanmaman gerekiyor. Gözünle gördüğünde bile inanmayacak kadar inançlı, veya inatçı olabilir misin?
Bütün görüşmelerini, hayatının tüm kayıtlarını masanın üzerine koyup öyle soracaklar :
"Senin evinde bir günlüğün yok, hiç cd, disk, hd. yok. Niçin yok? Ne saklıyorsun? İlyada kim? Bir kod adı mı? "G.o.r.a.n." neyin kısaltması? Şu örgütün baş harflerinden oluştuğunu inkar mı ediyorsun? İlyada ile beraber kayda alınmış kamera görüntünüz yok, tek bir kare fotografınız yok. Nasıl buluşuyorsunuz? Kameralara nasıl yakalanmadınız? Üç yıl önce yazdığın şu cümleleri, geçen yaz iş yerinde ağzından kaçan düşünceyi inkar mı edeceksin? Bir tane bile telefon görüşmeniz tespit edilmedi, neden? Nasıl izah edeceksin bütün bunları? Ne saklıyorsunuz? Şu an okuduklarının şifreli bir mesaj olduğunu da biliyoruz. Hayatının her anını , aklının içindekileri, hatta şu an düşündüklerini dahi biliyoruz. Büyük Biraderin gözünden hiç bir şey kaçmaz, suçlarını itiraf et, bitsin. Zaten etmesen de değişen bir şey olmayacak. Biz sana masumiyetini geri vermek istiyoruz. Boşa çırpınma, İlyada herşeyi çoktan itiraf etti bile. Şu an yan odada.. açın şuna video kayıtları gözüyle de görsün... "
Orjinal sorulardan örnekler ekliyorum. Davaya çıkacaksak sen bunlara bi bak hocam
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız