Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Mar 20, 2007 Mesajlar: 957 Nerden: 34FB6606
Tarih: Sal Arl 29, 2009 1:27 pm Mesaj konusu: Mevlana'dan güzel sözler
alıntı demiş ki:
...Mevlana'nın söylediği ve günümüze kadar insanlığa ışık tutan sözlerinden bazıları:
· Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
· Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.
. Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir..
· Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.
. Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki..
· Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?
· Dünya tuzaktır. Yemi de istek. İstek tuzaklarından kaçının.
· Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.
· Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder.
. Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur..
· Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz. Suyu başına döksen, başı kırılmaz. Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan, toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek.
· Adalet nedir? Her şeyi yerine koymak. Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak,başka yere koymak.
· Oyun ,görünüşte akla uymaz ama çocuk oyunla akıllanır.
· Mal, sadakalar vermekle hiç eksilmez. Hayırlarda bulunmak,malı yitmekten korur.
· Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.
· Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?
· Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?
· Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.
· Dil, tencerenin kapağına benzer. Kıpırdadı da kokusu duyuldu mu ne pişiyor anlarsın.
· Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.
· İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir. Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte.
· İman, namazdan daha iyidir. Çünkü namaz beş vakitte, iman ise her zaman farzdır.
· Cübbe ve sarık ile alimlik olmaz. Alimlik, insanın zatında bulunan bir hünerdir.
· Değil mi ki gönül mutfağında yemekler tabak tabak, peki ne diye aşağılık kişilerin mutfağına kase tutacakmışım?
· Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu, testiler her an ona gelmeye can atar.
· Küfürle iman, yumurtanın akıyla sarısına benzer. Onları ayıran bir berzah var, birbirine karışmazlar.
· Madem ki, akıl babandır beden de anan, oğulsan babanın yüzüne bak.
· Yeryüzü ile dağda aşk olsaydı, gönüllerinde bir ot bile bitmezdi.
· Bir lağımın pis kokusunu koklamak, ruhu kokuşmuş zenginlerle sohbetten yüz misli iyidir.
· Herkes güneşi görebilseydi, güneşin ışıklarına delalet eden yıldızlara ne ihtiyaç vardı?
· Akıllı birisinden gelen cefa, bilgisizlerin vefasından iyidir.
.
· Tanrı yüzünü çirkin yaratmışsa, kendine gel de, hem çirkin yüzlü hem çirkin huylu olma bari.
· Satrançta piyon yola çıkar da, sonunda yüce vezir olur.
· Sonsuzun iki yanı da yoktur, ortası nasıl olabilir?
· Sabır, insanı maksadına en tez ulaştıran kılavuzdur.
· Pirlik, saçın sakalın ağarması ile elde edilmez. İblisten daha ihtiyar kim var?
· Kin, sapıklığın da aslıdır, kafirliğin de.
· Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker.
· İnciyi sedefin içinde ara, hüneri de sanat ehlinden iste.
· Taş, taşlıktan çıkıp yok olmadıkça, mücevher olup yüzüğe takılır mı hiç?
· Eğri ayağın gölgesi de eğridir.
· Göz olgunlaştı mı, temeli, özü görür. Ama kişi şaşı oldu mu parça buçuğu görür ancak. ...
Günümüzde bu sözlerin bir çoğuna bütün insanlığın ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.Mevlananın sahip olduğu hoşgörü,tevezü,alçakgönüllülük ve bilgelik'in milyonda birine sahip olabilseydik.
Dünya şimdikinden daha yaşanır bir hal alırdı.
Kayıt: Mar 20, 2007 Mesajlar: 957 Nerden: 34FB6606
Tarih: Çrş Arl 30, 2009 1:42 pm Mesaj konusu:
ahaa. Bi denede benden.
Zamanlar geldi geçti.
Şimdi yeni bir zaman…
Ay o ay, ama su o su değil.
Su kaç kere aktı, değişti.
Ama ayın aksi hep aynı… _________________ Şeytana uymak istemiyorum ama,İbnenin fikirleri hoşuma gidiyor.
Kayıt: Oct 13, 2003 Mesajlar: 1101 Nerden: Bandırma
Tarih: Pzr Oca 03, 2010 10:11 pm Mesaj konusu:
Mevlana Celaleddin-i Rumi projesinin VCD versiyonu ile raflarda yerini alıyor.
BKM’nin Mevlana Celaleddin-i RUMİ''''nin 800. Doğum yılı etkinlikleri çerçevesinde gerçekleştirilen Mevlana Celaleddin – Rumi Etnosenfonik Buluşma projesi, Türkiye''''nin farklı alanlardaki çok başarılı iki önemli ismini bir araya getirdi. Yılmaz Erdoğan ve Orhan Şallıel, sanatın farklı dallarındaki birikimlerini UNESCO''''nun "MEVLANA YILI ETKİNLİKLERİ"nden birine imza atmak için kullandı ve dünyanın en büyük ozanı kabul edilen Mevlana''''nın hayatını etnosenfonik bir buluşma ile sahneye taşındı.
Mevlana’nın hayatının sema gösterileri ve şiirler ile sahnelendiği Mevlana Celaleddin–i Rumi’de, Orhan Şallıel’in yönetiminde 70 kişilik İstanbul Senfonik Project orkestra ve korosu, 20 semazen, 7 neyzen, 2 kudüm, 1 tamburi, 1 kemence üstadı, 1 duduk (nefesli bir saz), bas, gitar, davul, 5 kişilik Akatay Project perküsyon ekibi, 6 kişilik dans ekibi, klarnetiyle Hüsnü Şenlendirici, bağlaması ile İsmail Tunçbilek, kanunuyla Ayta Tunçbilek, Halil Neciboğlu yönetimindeki 4 kişilik hafız grubu, çağdaş seslerle DJ Murat Uncuoğlu, özel dans gösterisiyle Ziya Azazi, anlatıcı olarak sesiyle Ali Gül ve Mevlana rolüyle Yılmaz Erdoğan sahneye çıktı. MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ, senfoni orkestrası, polyfonik koro, tasavvuf sazları, dansçılar, solistlerin yanı sıra hafızların sesi ve dj müziği ile Mevlana’nın hayatını farklı bir bakış açısı ile sahneye taşıdı.
Mevlana’nın “Hamdım, Piştim, Yandım” ve “ Gel kim olursan ol, yine gel” özdeyişleri müzik ve ritüellerle işlenecek, bugüne kadar yapılmamış bir sema gösterisi MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ’nin görkemine, görkem kattı.
Orhan Şallıel’in 3 yılda hazırladığı proje İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nün Mevlana yılı etkinliklerinin açılış gösterisi olarak BKM Açıkhava’da etkinlikleri kapsamında, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda 19 Haziran 2007 akşamı sahneye çıktı.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız