Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Jun 16, 2004 Mesajlar: 537 Nerden: İzmir/Karşıyaka
Tarih: Prş Eyl 06, 2007 7:00 am Mesaj konusu: 1-2 Eylül "Yedigöller'de temiz hava" temalı kamplı
Geçen haftaki gezimi okuyanlar (http://www.ikiteker.org/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=10964) Yedigöller'i kafaya taktığımı anlamıştır herhalde... Yedigöllere yaklaşık 4 yıl önce gitmiş ve hayran kalmıştım çünkü gerçekten eşsiz güzellikte bir bölge...
Rapora başlamadan önce Yedigölleri bilmeyenler için biraz bilgi,
"Yedigöller Milli Parkı, 550 hektarlık bir alan. Vadiler arasındaki Büyükgöl, Seringöl ve Nazlıgöl gibi 7 tane göl, çeşit çeşit ağaçlarla çevrili. 1965 yılından beri milli park olarak koruma altında, çünkü yaklaşık 200'ün üzerinde bitki ve onlarca hayvan türüne ev sahipliği yapıyor.
Yedigöller'in çevresindeki 47 bin hektarlık alan yaban hayatı koruma sahası. Geyik, karaca ve kurt gibi hayvanlar için özel alanlar tahsis edilmiş. Bu bölge ayrıca Türkiye'nin en güzel karışık doğal ormanlarından biri.
Milli Parka ismini veren yedi göl şunlar,
* Sazlıgöl: Derelerden gelen malzemelerle büyük bir kısmı dolan göldür. Gölün üst kısımlarında sazlar bulunduğundan bu ismi almıştır. İçerisinde gümüş balığı ve diğer alabalık türleri bulunmaktadır.
* İncegöl: İnce ve uzun olması nedeni ile İncegöl ismini almıştır. 2m derinliğe sahiptir. 1036 m2 alana sahip oldukça küçük bir göldür. Milli parktaki bungaloların kenarında yer alır. İçerisinde gümüş balığı bulunmaktadır.
* Kurugöl: Nazlıgöl'ün hemen yanında bulunan Kurugöl, Nazlogöl'ün sularının fazla olduğu Nisan-Mayıs aylarında su ile dolan yaklaşık 150 m2 alana sahip oldukça küçük bir göldür. Yılın büyük bir bölümünde su bulunmadığından Kurugöl olarak adlandırılmaktadır.
* Nazlıgöl: Nazlıgöl dip kaçakları nedeniyle su tutma gücünden yoksundur. Derinliği mevsimden mevsime 5 ile 10 metre arasında değişmektedir. Sularının fazla olduğu ilkbahar aylarýnda büyüklüðü 20.000 m2'yi geçmektedir. Gölde gökkuşağı alabalığı ve gümüþ balığı bulunmaktadır.
* Deringöl: Sportif avlanmanýn yapılması ve çevresinde gezi patikalarının olması nedeniyle ziyaretçilerin dikkatini çeken bir göldür. Yer yer 10 metre derinliğe sahip olan göl, bu nedenle Deringöl ismini almıştır. Gölde gökkuşağı alabalığı, dere alası, Abant alası gibi balıklar bulunmaktadır.
* Büyükgöl: En büyük göl olup en derin yeri 16 metreyi bulur. Takvimlere konu olan ahşap köprüsü, iki adet seyir iskelesi etrafında gezilmesini sağlayan patikaları ve alabalık avına açılması ziyaretçilerin büyük ilgisini çekmektedir. Her yıl sportif avlanmaya açılan bu gölde dere alası, gökkuşağı alabalığı ,Abant alası, kadife sazanı gibi balıklar bulunmaktadır.
* Seringöl: Geçmişte gökkuşağı alabalığının üretiminin devamlılığını sağlamak amacı ile bu gölde anaç balıkların yetiştirilmesinde kullanılmıştır. Ayrıca çıkışına yapılan beton regületörlerle tahliye olan su hidroelektrik santralinin çalışması sağlanmaktadır. Buradan çıkan su aynı zamanda alabalık üretme ve yetiştirme istasyonunun su ihtiyacını karşılamaktadır. En derin yeri 2 metredir. "
Evet bilgileri verdiğimize göre rapora geçebiliriz.
Yedigöllere gidiş için iki alternatif yol var, birisi Bolu içerisinden Yedigöller ayrımını kullanmak diğeri ise Mengen yolu ile... Biz Bolu içinden gideni seçtik zaten ondan başka diğerini de pek biliyoruz sayılmazdı... Daha sonradan öğrendiğimiz kadarı ile Bolu yolu daha düzgün bir yolmuş, Mengen yolu ise her daim açık olsa da Bolu yolundan daha kötü olduğundan orada bulunan ormancılar tarafından bile tercih edilmiyormuş...
Biz yolumuzu fazla uzatmak istmediğimizden biraz da yola geç çıkmış olmanın getirdiği zorunluluktan dolayı Bolu'ya kadar otoban yolundan gittik, yaklaşık 100er km'de bir durup soluklandık... Otoban kısmı zaten sıkıcı ve alelade olduğundan aklıma fotoğraf çekmek bile gelmedi
Sağ salim Bolu'ya gelince ve Yedigöller ayrımını görünce hemen sapağa sapmadık tabi Yedigöller güzelliği ile olduğu kadar içerisinde gıda namına hiçbir tüketim ürünü de buludurmaması ile ünlü olduğundan dolayı orada bize lazım olacak her türlü şeyi Bolu'dan ayrılmadan almamız gerekiyordu... Nitekim bir iki market yoklaması ile gerekli alış verişimizi yaptık.
Artık sapaktan girip Yedigöllere uzanabiliriz, yol başlarda düzgün sayılabilecek bir asfalt ancak sonraları bu asfalt yerini toprak yola bırakıyor ve yer yer bayaa sarsıntılı yolculuk ediyorsunuz. Toprak yolun daha en başında idare eder diye düşündüğüm uyku tulumum yerlere yuvarlanınca işi sıkıya almak gerktiğini farkedip yanımda getirdiğim ilave gergiler ile tulum-mat-çadır üçlüsünü yerlerine çiviledim.
O kadar yol gidip de hiç durmamışken artık yavaş yavaş kendini göstermeye başlayan güzelliklerin karşısında kayıtsız kalamıyoruz ve fotoğraf makinesi yerinen çıkıyor. Bir tırmanma şeridinde uçurum kenarındayız.
Aşağıda ne var öyle? Neyi geçtik biz?
Yakınlaşalım,
Teyzelermiş, ne işleri var orda?
Şunları satıyorlarmış,
Oracıkta hemen 4 paket götürüyoruz
Yalnız burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta var ki o da teyzelerin bir birlik içinde satış yapmadığı, yani o an kimin elinden alırsanız ona ödeme yapıyorsunuz, birinden almazsanız diğeri darılıyor, yok bunu bilmeden aldığınız böğürtlnin parasını yanındakine verirseniz ne yanındaki aldığı parayı söylüyor ne de böğürtleni veren para aldığını hatırlamıyor... Ayak üstü 1 lira dolandırılıyoruz
bir de şöyle bir olay oluyor, elimizde poşet var böğürtlenleri koydukları,
-nereye atıcaz bunları
diyoruz,
-fırlatı vee gitsin burada her yer çöp.
Ayak üstü siz buraya bunları atarsanız ne böğürtlen satarsınız ne de insanlar buraya gelir temalı bir konuşma ile ortamdan uzaklaşıyoruz...
Yol üzerinen birkaç manzara fotosu,
Sonra baktık ki yolda tozu dumana katıp gidiyoruz, şöyle bir iki güzel foto çekilelim istiyoruz,
Önce Erhan ve TA'sı,
Sonra Kıvanç ve XT660X'i,
En son da ben... (motor altımda kaybolmuş bea :islik:)
Evet yeterince maymunluk yaptıktan sonra Bolu'dan sonraki 40 km'lik yolu tamamlıyor ve Yedigöller sınırına dayanıyoruz.
Evet Yedigöllerin esas komün alanına girer girmez motorları parkedip kendimize çadır atmak için uygun yer arayışına geçiyoruz. Yalnız gittiğimiz hafta 4.'sü düzenlenen bir balık avlama festivali olduğundan sanırım ortalık pek bir kalabalık... Tenha yer yok gibi... Büyük gölün etrafını gezerken bir yeri gözümüze kestiyouz, çadır için ugun sayılır, hemen yanı başında barbekü ve buz gibi akan bir kaynak suyu çeşmesi var... Nasıl olmuş da kimse buraya gelmemiş...
Bu arada Yedigöller sandığımız kadar medeniyetten uzak değilmiş, en azından çay ve bisküvi alabileceğimiz ufak bir büfe var :clap_hands:, üstelik ormancı abilerle muhabbet de yanında bedava...
Hemen hava kararmadan çadırlarımızı kuruyoruz ve artık acıktığımız için yemek faslına geçiyoruz...
Kıvanç mangal olayını devralıp ateşi hazırlıyor ancak aldığımız sucukları geçirecek şişimiz yok
Ne yapsak ne etsek derken aşağıda görüldüğü şekilde problemimizi çözüyoruz
Ne olduğunu anlamayan varsa, sucuklara geçirile şeyler çadırı yere sabitlemede kullnılan kazıklar (dezenfektasyon işlemindn geçirilip kullanılmıştır).
Sucuklar onca yoldan sonra inanılmaz güzel geldi, afiyetle yedik bir yandan da kaynak suyunda soğutulmuş portakal sularımızı içtik...
Ancak daha sonraki günlerde ise afiyetle yediğimiz sucuğun biraz enayi oldğunu her yanımızda çıkan ve kaşıntı yapan alerji sayesinde anlayacaktık (Erhan da kıllanmıştı zaten, haklıymış)....
Karınlar da doydu, gecenin karanlığında biraz etrafı kolaçan edelim diyoruz ve ufak bir yürüyüşe çıkıyoruz, karanlık gerçekten ürkütücü neyse ki etraftan birçok insanın sesi geliyor da yalnız olmadığınızı biliyorsunuz...
Bunlar da öyle aylak aylak dolanırken çektiğimiz birkaç deneme niteliğinde foto,
kafa üstünde hale oluşturmaca ===>
ışıkla boyama (çok kötü bir örnek ama olsun)===>
Yalnız olmadığımızı biliyordum...
Erhan'la Kıvanç şimdiden sabah keyfini sürmeyi planladıkları hamakların kurulumu ile ilgileniyorlar...
Hamaklar da bitince biraz sohbetten sonra artık yatma vakti geliyor ancak ne yazık ki yanlış konumlandırılmış çadır ve bir grup kendisini TSM Korosu üyesi sanan insan tarafından uyumak oldukça işkence oluyor...
Çadırın yanlış konumlandırmasını aşağıda görüyoruz (sağda)... Bu yüzden bütün gece sürekli olduğum yerde eğim yönünde kaydım, kafayı yiyordum az daha.. Sabah olunca da kendimi ilk iş olarak hamağa atıp alamadığım uykumun bir kısmını orada aldım...
Tabi sabahleyin uyanınca şöyle bir manzara görüyor olmanız size gecenin tüm yorgunluğunu ve uykusuzluğunu unutturabiliyor...
Sabah yine aynı terane yine sucuk yapıcaz yiyecez, Kıvanç mangalı yakmış bile ama yeterli ekmek yok. Yine ufak ama etkili bir planlama hatası ama asıl sorumlusu benim çünkü evvelki akşam fazla yedim :utandim: Gidip diğer piknikçilere fazla ekmek var mı sorusunu yöneltmek icap etti yoksa bisküvi arası sucuk yemek zorunda kalacaktık. Neyse ki gecenin TSM tayfasından bir ekmek alıp karnımızı güzelce doyurduk..
Artık gezmenin vakti geldi, bütün gölleri görecek kadar vaktimiz olmasa da genel gezi parkurlarından birini yapacak kadar zamanımız var.
Şelale ve Gülenkayalar parkuru...
İlginç bir ağaç vardı, ağacın oyuğundan iki fide daha çıkmıştı :confused:
Ve iyi bir tırmanıştan sonra Gülenkayaların dibindeyiz
Kaya ortadan ikiye ayrılmış, biraz şaklabanlık yapıyım diyorum ama Erhan hiç oralı değil
Yarık tepesi pozu,
ve son olarak "Gülenkayalar gülmüyormuş abi", "hem nerdeydiler ki ben anlamadım valla" oturuşu...
Güldüğü idda edilen kayaları bırakıp şelaleye doğru yol alıyoruz...
Aşağıda şelale komple görünüyor, Kıvanç ise pek görünmüyor, iyi kamufle olmuş
Erhan da dayanamayıp buz gibi suya çıplak ayak dalıyor... Suyun soğukluğu yüz ifadesinden anlaşılabilir...
Bir iki şelale resmi daha,
Artık yavaş yavaş dönüş vakti...
Göl kıyısında bir iki foto daha çekiyorum,
Bu seferki Yedigöller gezisinden renk ve fotoğraf olarak çok memnun değilim çünkü daha önce sonbaharda geldiğimden yaprakların her tonunu görme şansım olmuştu... Bu defa öyle değildi, üstelik hafif rüzgardan güzel yansıma fotoları çekmek de mümkün olmuyordu... Fotoğraf için en güzel zaman eylün ekim arası gerçekten...
Toplanma vakti geldi ve çadırların başına döndük, aynı geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz ama dağ yolu bize ufak bir süpriz hazırlamış...
İlk olarak seyir terasında durup aşağı bakıyoruz...
Aşağısı pek görünmüyor değil mi? İşte dağın bize sürprizi de bu... Yolun geri kalanını yer yer aşağıdaki gibi yer yer ise daha beter sis içinde yola çıkıyoruz...
Bolu'ya vardığımızda ise üzerimiz başımız toz toprak kir içinde ama hepimizin yüzü gülüyor... Ufak çaplı enduronun cilveleri işte...
Boluda güzelce karnımızı doyurup otobandan aynen geldiğimiz gibi yola devam ediyoruz ve evlere dönüyoruz...
Okuduğunuz için teşekkürler _________________ Murat İŞGÖREN XT660R
Kayıt: Sep 18, 2006 Mesajlar: 1998 Nerden: Şişli / Istanbul
Tarih: Prş Eyl 06, 2007 7:11 am Mesaj konusu: Re: 1-2 Eylül "Yedigöller'de temiz hava" temalı ka
insane demiş ki:
...yani o an kimin elinden alırsanız ona ödeme yapıyorsunuz, birinden almazsanız diğeri darılıyor, yok bunu bilmeden aldığınız böğürtlnin parasını yanındakine verirseniz ne yanındaki aldığı parayı söylüyor ne de böğürtleni veren para aldığını hatırlamıyor... Ayak üstü 1 lira dolandırılıyoruz
Kayıt: Aug 03, 2006 Mesajlar: 2738 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Cum Eyl 07, 2007 11:01 am Mesaj konusu:
Murat paylaşım için teşekkürler, özlemişim seni.
Güzel bir gezi, keyifli bir rapor. Ama bu yerin adını duymak beni üzüyor, galiba hiç gitmeyeceğim bir yer olacak. Fotoğraflara ve yerin dokusuna bayıldım. İnanılmaz güzel bir yer.
Ellerine emeklerine sağlık. _________________ Honda CBF 250
-------------------
Sevgi , Saygı , Birliktelik bizimle olsun...
Yedigöller için EMOK'un kasım ayındaki her yıl yapılan geleneksel buluşmasını bekliyorum. Umarım işim çıkmaz da gidebilirim. Geçen sene balıklar süperdi.. _________________ Fikret
F650 Ankara
Sabah sabah keyifle okudum, emeklerine saglik Murat cok guzel bir gezi ve rapor olmus, tesekkurler. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız