Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Tarih: Sal Tem 03, 2007 9:51 am Mesaj konusu: Hırsızlık nasıl yapılıyor, nasıl karşı durulur?
Memleketimizde maalesef çalma işi sektör haline gelmiş durumda.
Sistemi işletenler basit olarak şöyle sınıflandırılabilir:
1) Hırsızlar: Bizzat çalıyorlar, kanunen de suç, yakalandıklarında cezalarını çekiyorlar.
2) Çalıntı mal satanlar: Piyasa organizatörleri, müşterileri ve mal temini kaynakları var, talebe göre hırsızları yönlendirdikleri dahi biliniyor. Bu da kanunen suç, yakalandıklarında cezalandırılıyorlar.
3) Çalıntı mal müşterileri ve çalıntı sektörü destekçileri: Bilerek çalıntı mal alanlar var, tahmin ettikleri halde işlerine geldiği için alanlar var, saflığa vurup faydalananlar var, gerçekten saf olup alanlar var, düşünmeyenler, düşünemeyenler var, bilerek, bilmeyerek savunanlar, "n'apsınlar" deyip, bir mazerete sığınıp, bu işin yürümesini destekleyenler var. Bunların da hepsi kanunen suç. Genellikle ücüncü gruba girenlerin tespiti, ispatı zor olduğu için bu gurupta yer alanların çoğu ortada geziyor. Yaptıklarının sorumluluğunu da üstlenmiyorlar. Hırsızlığın sektör haline gelmesinin asıl nedeni bu gurupta yer alanlar, çok kalabalıklar ve piyasanın var olmasını yeni hırsızların sisteme katılmasını, yaşamasını sağlıyorlar. Toplumlardaki bozulma düzeyi hırsız sayısı ile değil bu 3. gurupta yer alanların sayısı ile ölçülüyor.
"Hırsızlığa karşıyım" diyebilmek için, ben ilk 2 grupta olmamayı yeterli bulmuyorum. Aklım, bilgim, yüreğim yettiği kadar üçüncü gurupta da yer almamayı, buraya dahil olmamaya çalışmayı şart görüyorum, bunu becerdiğim kadar hırsızlığa karşı olabildiğime inanıyorum.
Doğru mu, yanlış mı?
Forumlarımızda böyle bir soruya ne gerek var denebilir, belki aramızdan çoğu kişi ben buna cevap vermeyi dahi gerekli görmem diye düşünebilir. Açıkcası forumlarımızdaki 2 başlıkta son dönemde yazılanlar olmasa ben öyle düşünürdüm. Ama öyle anlama gelebilecek yazılar yazıldı ki...
O satırlar forumlarımızda yer aldığına göre, böyle bir başlık ve yukarıdaki
Doğru mu, yanlış mı? sorusuna verilen net cevapların da burada yer alması, duruşumuzun açık olarak belli olması şart oldu.
Kayıt: Sep 18, 2006 Mesajlar: 1998 Nerden: Şişli / Istanbul
Tarih: Sal Tem 03, 2007 7:38 pm Mesaj konusu:
1992 senesiydi, 15 yaşındaydım, kardeşime karne hediyesi olarak alınan Bisan marka gıcır gıcır bisikleti bir duvara yaslayıp bıraktım, alt tarafı 2 dakikacık bir dükkana girip çıktım ki yerinde yeller esiyor... o kısacık zamanda uçurmuşlar, ortadan kaybetmişler, kimbilir nerelere götürmüşler...
aradan bayağı bir zaman geçti ama inanın o gün o anda yaşadıklarımı, hissettiklerimi hala hatırlarım, aklıma geldiğinde hala tüylerim diken diken olur... (işte karakola gidip ihbarda bulunma isteği, alınan cevap, sokaklarda umutsuzca dolaşmalar, vs vs... daha önce bir yerde yazmıştım, uzatmayacağım)
çalıştığım ilk işim araba kiralama servisiydi, Şahin marka, yepyeni bir arabayı kiralayan güya 'sağlam' müşteri(leri)miz koskoca arabayı ortadan yok etti(ler)... arabayı parçalayıp sattıklarına adımız gibi emindik, ama daha 'sağlam' tanıdıkları olsa gerek, ellerinde (yine adımız gibi emindik ki) sahte evraklarla/tutanaklarla çıkıp geldiler, sonuçta hiçbir şey ispat edemedik, olan caanım arabaya oldu...
şimdi... neden mi anlattım bunları? son zamanlarda çok arttı, her vakanın ardından "geçmiş olsun, umarım en kısa zamanda bulunur, üzmeyin kendinizi," gibi mesajlar yazıyoruz, ama içi yanan insana bu gibi mesajlar 'teselli' olmaz, bir yerde daha çok acı verir bence...
Orhan Abi, sanırım bundan dolayı böyle bir topic açtın, yazdıklarım ne kadar işe yarar, başkasının alın terine/göz nuruna/(bir yerde) kendinden bir parçasına göz koyanlara ne kadar 'vicdan' yapar, bilmem... ama kendim de daha önceden (ufak da olsa) yaşadığım için (sonuçta giden bir 'ikiteker'di) yazdıklarını çok haklı bulduğumu yazmak istedim...
bu sitede tanıdığım/bildiğim hiç kimse 'çalıntı' mala destek vermez zaten de, hani 'meyleden' biri olursa ona bir ufak 'kulak küpesi' hediye eder...
memleketimizde çoğu şey 'gizli destek' yüzünden artıyor... "bir seferden bana birşey olmaz," demeyelim, yarın başka türlüsü/katmerlisi başımıza gelir...
Bence de dogru tespitler. Ancak tabi ki bu tespitler kimsenin kalbini/onurunu kirmak amacli degil, DOGRUnun tespiti amacli...
Dolayisiyla arkadaslar konuya bu gozle bakmanizi ve alinganlik gostermeden bir kez daha dusunneceginizi umarim. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Oct 22, 2003 Mesajlar: 1039 Nerden: göztepe
Tarih: Çrş Tem 04, 2007 12:30 pm Mesaj konusu:
ekleyeyim;
4)Resmi İnsiyatif. yetersiz, işbirlikçi, vurdum duymaz, vs.
bence bizim çaresizliğimizin en büyük sebebi burda yatıyor. sadece motor konusunda değil, her konuda. _________________ http://www.dentgroup.com.tr/kliniklerimiz/dg-goztepe/
ARh+
Kayıt: Dec 11, 2003 Mesajlar: 163 Nerden: istanbul
Tarih: Çrş Tem 04, 2007 5:52 pm Mesaj konusu:
bir parçanın bie eşyanın çalıntı olup olmadığı fiyatından belli olacaktır mutlaka 10 ytl'na cep telefonu satan adam bunu babasının hayrına satmıyor elbet bu herşey için geçerli insanlar bunlara para kazandırdığı sürece de bu illetten kurtulamayız... _________________ "Kendi tarihini bilmeyen milletler,başka milletlerin şikarıdır."
Gazi M.Kemal ATATÜRK
Klasik bir cümle ama: ARZ-TALEP MESELESİ... Çalıntı mala talep olduğu sürece arz her zaman olacaktır. Bunun önüne geçmenin yoluda bireysel sorumlulukla mümkün. Yani bizim insanımızda pek görülmeyen bir erdemle... Açıkçası ben hırsızlık olaylarının bu şekilde azalacağına pek inanmıyorum. Bu yöntem işe yarasaydı; Çevre kirliliği ve su tasarrufu gibi konularda yarardı. Böyle umutsuz konuştuğum için beni bağışlayın ama, kendi sağlığı ve geleceği için dahi kılını kıpırdatmayan, yıllardır yürütülen reklam kampanyaları ve yönlendirmelere rağmen yontulamayan insanımızı bu konuda - heleki alım gücü gibi bahanenin söz konusu olduğu bir konuda - asla yontamayız ve eğitemeyiz..
Oyle de; bu tip kisilikler ancak kendi mallari/canlari zarar gordugunde uyanan modeller oluyor, degil mi Mustafa'cigim?
Bu tarz kisiliklerin basina benzer birsey geldiginde acaba, "başa gelen çekilir" mi diyor merak ediyorum sahsen... _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Ahmet abi haklısın ancak, bu insanların bir gün kendilerininde mağdur olması durumunda, çok azı kendi taleplerinin bu hızsızlık olaylarını tetiklediğini düşünür. Yani bir çoğu bu sistemin böyle işlediğini düşünür ve kendi talepleri yüzünden mağdur olduklarını düşünmez bile. Kısacası çok azı uyanır ve suçu kendinde arar, çok azı
Eh! O zaman buradaki bu yazismalar; dedigin turdeki kisilerin okumalari halinde, baslarina geldiginde (dilerim gelmez) en azindan kendi taleplerinin DE bu hirsizlik olaylarini tetikledigini dusunmelerine yol acabildiyse ne mutlu bizlere. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Mar 23, 2006 Mesajlar: 253 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Tem 06, 2007 11:37 pm Mesaj konusu: Hırsızlık bir meslek mi?
Geçtiğimiz senelerde televizyonda hayretle izlemiştim. Hırsızlar ile konuşuyorlardı ve bir bölümü şöyle diyordu: "N'apalım kardeşim, benim mesleğim bu..."
Adam kameranın içine baka baka yaptığını savunuyor bir de bunu "Meslek" seviyesine yükseltiyor. Amcamın biri (alınmayın, sözün gelişi) hayatını verdiği işinden emekli olsun, on yıllardır çalışmasının sonucunda ayağını yerden kesecek bir araba alsın. Bu arkadaş da "Mesleği" icabı o akşam o arabayı amcadan çalıp, gidip 3-30 paraya satsın. Yahu bu nasıl bir beyindir ki bunu meslek olarak algılayabiliyor.
Kusura bakmayın, bir kaç kez başıma geldiği için biraz sertim bu konuda.
Hırsızlığın önüne geçecek yegane 2 çözüm (çok utopik olacak ama) insanın eğitim ve kültür seviyesinin artırılması ile devletin insanlarına sağladığı minimum hayat şartının yükseltilmesidir. Eğer adama hem eğitim vermiyor hem de aç bırakıyorsanız, o da hırsızlığı "meslek" olarak kabul edip çalmaya başlar.
Daha fazla uzatmadan:
Hırsızlık yapmak kötüdür, yazıktır, günahtır;
Azmettirmek hırsızlıktan bile kötüdür zira hem hırsızlık yapmış hem de fakir fukarayı buna alet etmiş olursunuz;
Çalıntı malı (bilerek veya bilmeyerek) almak hırsızlığa yakın derecededir. Eğer malı piyasa fiyatının çok çok altına özellikle sokaktan alıyorsanız ve sonra "ben bunun çalıntı olduğunu bilmiyordum" diyorsanız, bu kendi zekanıza hakaretten başka birşey değildir. Bu kişilerin kendi malları çalındığında da serzenişte bulunmaya hakkı yoktur. Düşünün bir kere, eğer bu tip insanlar (bu yoğunlukta) olmasaydı devleti hiç bir ülkede emsali görülmemiş bir "çalıntı cep telefonu engelleme" kanunu çıkartmaya iten bir sebep olur muydu?
Eh! O zaman buradaki bu yazismalar; dedigin turdeki kisilerin okumalari halinde, baslarina geldiginde (dilerim gelmez) en azindan kendi taleplerinin DE bu hirsizlik olaylarini tetikledigini dusunmelerine yol acabildiyse ne mutlu bizlere.
Doğru, bir kişinin bile düşünmesine yol açabilirsek ne mutlu..
firestarter demiş ki:
hiç bir ülkede emsali görülmemiş bir "çalıntı cep telefonu engelleme" kanunu çıkartmaya iten bir sebep olur muydu?
Cep telefonu örneği çok yerinde bir örnek olmuş. O kadar çok talep vardı ki cep telefonu hırsızlığı geleceğin mesleği olmuştu
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız