Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Neco abi, Volkan'a dun akşam da söyledim. Ilerleyen zaman içinde Power commander uygulamasının faydalı olacağını belirttim. Hatta birde Neco Chain Oiler yaptı mı tamamdır. _________________ Metehan YILMAZ
Metem her iki öneride gayet güzel öneri.
Eğer volkan powercomander ile ilgilenirse gerekli bilgileri kendisine seve seve vermeye hazırım. Otomatik zincir yağlama işi ciddi anlamda faydalı bişey. motorunuzda şaft varmışçasına rahat ediyorsunuz. Bu yüzden bence uygulayın. _________________ Necdet YETİŞGEN
TORUK MACTO
GL 1800 GOLDWING
34 BVG 67
Kayıt: Dec 20, 2004 Mesajlar: 2345 Nerden: Istanbul, Şişli
Tarih: Prş Ksm 01, 2007 8:39 am Mesaj konusu:
Necdet demiş ki:
Metem her iki öneride gayet güzel öneri.
Eğer volkan powercomander ile ilgilenirse gerekli bilgileri kendisine seve seve vermeye hazırım. Otomatik zincir yağlama işi ciddi anlamda faydalı bişey. motorunuzda şaft varmışçasına rahat ediyorsunuz. Bu yüzden bence uygulayın.
Neco abi. Benim ybr için oiler yapmam gerek. neler alayım ? _________________ Metehan YILMAZ
Ahmet abicim resmi görünce o kadar duygulandımki. Kızım şimdi annesi ile birlikte Siirte. Eşimin uzmanlığını almasından sonra mecburi hizmete gitmesi. Haliyle kızımın daha anne kuzusu olmasından dolayı eşimle gitmesi vs. Neyse... Resim için çok teşekkür ederim. _________________ Necdet YETİŞGEN
TORUK MACTO
GL 1800 GOLDWING
34 BVG 67
Olsun be Necdet'im, sayili gunler geciveriyor. Bak hem esin uzmanligini alinca, hani daha once konustugumuz gibi bakarsin dalgalar sizi buralara surukler.
Tıp fakultesi de vardi ama İÜ uzerinden hizmet veriyordu. Bu sene acildi ve dekaniyla da tanisiyorum, bir de universite hastanesi acilacak yakinda... Kim bilir, belki buralarda surersin senin PeDer Pan'i. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Jun 23, 2005 Mesajlar: 2823 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Pzr Ksm 04, 2007 3:23 pm Mesaj konusu:
Herkesin iyi dileklerine bir kez daha teşekkür ettikten sonra, neden Varadero sorusunun cevabını ve Varadero ile ilgili sürüş izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yeni motoruna karar verme arefesindeki arkadaşlara yardımcı olmak bakımından...
Öncelikle Varadero ile 1150 ADV arasında çok kararsız kaldığımı, uzun süren kendime göre karşılaştırmalarım sonucunda Varadero'da karar kıldığımı belirtmek istiyorum. Bir kaç sebebi şöyle;
Motoru uzun yolda %90 iki kişi olarak kullanan biriyim. 1150 ADV'in arkasının, Vara'ya göre daha rahatsız olduğunu biliyorum.Bunun bir sebebi 1150 ADV'de selesinin tek parça olması. Bozuk yolun titreşiminde, frenlerde yolcu sürekli öne doğru kayıyor. Varadero'da böyle bir şey söz konusu değil. Yolcunun önündeki çıkıntı, yolcuyu çok güzel sabit tutuyor. Bir de Varadeo'da selenin yolcunun oturduğu kısmı, 1150 ADV'a göre daha kalın süngerli. Bunların dışında yolcu rahatının diğer bir sebebi de yolcu peglerinin yeri. 1150 ADV'da pegler daha yukarıda olduğundan, yolcu sürekli dizleri kırık oturduğundan daha sık mola vermek isteyebiliyor. Varadero'da ise bu pegler oldukça aşağıda. Yolcu bir minibüs koltuğunda oturuyormuş gibi dizleri 90 derecede duruyor. Tabii bu yolcunun bacak boyuna da bağlı.
Önceden Transalp kullanıyor olmam Varadero'yu tercih etmem de bir sebep. Honda'dan ve sorunsuzluğundan vazgeçemedim. 1150 ve Vara kullananlarla yaptığım sohbetlerin sonunda, 1150 kullananların mutlaka bi problemle karşılaştığını, periyodik bakımların arasında ustaya ya da servise gitmek zorunda kaldıkları bir durumu olduğunu gördüm. Artık bu problemleri ucuza hallomuştur ya da apahalıya hallolmuştur bilemem. Vara kullananlarda ise buna hiç rastlamadım. Bakımdan bakıma servise ya da ustaya gidiyorlar. Bu büyük bir tesadüf mü? Buradan bir genelleme yapılabilir mi?
Karar terazisinin Vara tarafı ağır basmaya başlarken, 1150 ADV'ın asfalt dışına daha yakın olması, dengeleri biraz daha birbirine yaklaştırıyordu. Şaft, 10.000'de bir bakım gibi durumları düşündükçe Bu sefer BMW kesesi, Vara kesesi'nin altına iniyordu, ağırlıktan. Tam uyku kaçıracak cinsten bir kararsızlık.
Ağırlık demişken, her iki motorun ağırlığı neredeyse aynı, yakıt sarfiyatını hiç karşılaştırmadım bile. Çünkü eski bir TA kullanıcısıyım. Nasıl olsa ikisi de TA'dan az yakıyor.
Birim bakiye ile BMW'nin 2002'sini, Vara'nın ise 2004'ünü alabiliyor olmak da işin ayrı bir arapsaçısı. Vara olcaksa, 2004'ün ikinci yarısında çıkan ABS'li modeli olmalıydı. Zaten aldığım motor 2004'ün ekim ayında trafiğe çıkmış. Diğer bir deyişle, garantisi geçen sene bugünlerde bitmiş. Bayağı yeni motor yani. Aynı bakiyeye bu yenilikte 1150 ADV almam imkansızdı.
Uzun kafın kısası belki evde duran kırmızı Honda şapkası yüzünden, belki daha rahat olması yüzünden Varadero'da karar kıldım. Biraz şans, biraz çevre sayesinde de tam istediğim gibi bir motor buldum.
Şimdi gelelim makineye. Varadero'nun sürüşü ile ilgili gördüğüm her şeyi ister istemez eski motorum 96 Transalp ile karşılaştırıyorum. Çok adil bir karşılaştırma değil biliyorum.
Makineye oturur oturmaz ilk göze çarpan şey tabii ki elcikler ve göstergeler. Gidondaki kuımandaların dizilimi tipik Japon. Hepsi bildiğim yerlerde. Benim eski TA’a göre tek farkı sol taraftaki dörtlü flaşör düğmesi. Bir de bu motorda kısa farlar direk kontağa bağlanmış. Yani far düğmesi olarak kısa –uzun düğmesi var. Göstergelerin yeri çok güzel. TA’da yolda giderken göstergelere bakmak için boynumu aşağı kırmam gerekirken; Varadero’da, ileri bakan kafamın, ileri bakan bakışını çok bozmadan, ufak bir göz hareketi ile her şeyi görebilmem çok hoşuma gitti. Yoldan minumum sürede bakışı ayırma...
Aynalar yuvarlak, ayarına izin veren mafsalları tatlı sert. Kesinlikle rüzgarda ya da hızlı giderken oynama falan söz konusu değil. Aynalar düzlem ayna mı hafif dış bükey mi anlamadım ama gösterdiği alan gayet yeterli. Belki gidona monte edilişinde açı hesapları falan farklıdır. Bir de yuvarlak oldukları için motor yatık pozisyonda iken pek görüş kaybı yaşanmıyor.
Bu topiğin başlarında da yazdığım gibi motora oturduğumda her şeyin yeri çok güzel geldi bana. Depodaki diz kıvrımları, pegler, elcikler, aynalar bakış. Her şey cuk. TA ufak geliyormuş bana yav.
Park halinde, iki ayak yerde veya sağ ayak frende sol ayak yerde iken, motor çok ağır geliyor insana. Zaten gelmesi de lazım. Kuru ağırlığı 241 kg. 25 litre benzin, 3-4 litre yağ, top kase, koruma demirleri, orta sehpa derken 280 kg’ı buluyordur sanırım. “Ben nasıl kontrol edeceğim bu makineyi nerede benim ufak Transalp’im” gibi kuşku içeren cümlelerin hepsi, hareket edip sol ayağımı da pege alınca uçup gitti resmen. Saatte 3-4 km hızla gitseniz dahi durmadığınız sürece motor çok çok dengeli. Ama durduğunu zaman işler değişiyor. Tabii tüm bunlarda motor alışma sürecini de eklemek gerek.
Geçen Pazar Beylikdüzü’ndeki Kitap Fuarı’na gidecek başka bir araç bulamadığımızdan istemeyerek de olda eşimi arkama almış, tam kaynaşamadığım yabancısı olduğum bir motorla Küçükyalı-Beylikdüzü-Küçükyalı gibi 150 km’lik iğrenç E-5 trafiğinden bir yol yapmıştım. Hiç keyif almadığım bu yolda yolculu sürüş olarak ilk dikkatimi çeken şey şu olmuştu. Eşim yol boyunca bana hiç değmemişti bile. Makine uzun ve geniş olunca sürücü ile yolcu arasında bayağı bir mesafe kalıyor. Bir de kalkışlarda, yokuşlarda gazı açarken motor gücünden dolayı tek kişilik performans sergiliyor. Dolasıyla sürücünün kendisine değmeyen, gazı açarken ağırlığını hissetmeyen yolcusunun arkasında olduğunu unutma ihtimali yüksek.
Bugünkü tek kişilik motorumla kaynaşma sürüşümde Küçükyalı, TEM’den Kavacık, Beykoz, Akbaba, Anadolu Feneri, Kaynarca, Ali Bahadır, Paşamandıra, Bozhane, Kılıçlı, Karakiraz, Kurna, Sahilköy, Doğancalı, Ahmetli, Şile, yeni yoldan Çekmeköy, Ümraniye, Bağlarbaşı, Kadıköy, Kızıltoprak, sahilden Bostancı, Küçükyalı gibi bir yol izledim. Böyle bir yol seçmemin nedeni, hem otoban sürüşü hem virajlı köy/dağ yolları hem bozuk yollar hem de şehir içi trafiğini arka arkaya tatmaktı. İlk olarak 170 km süren bu yolda hiç mola verme isteği oluşmadığını, hiç yorulmadığımı söylemem motorun rahatlığı hakkında yeteri kadar bir göstergedir herhalde.
Evden çıktığımda yanan benzin ışığını söndürmek için bezinciye girdim. Orta sehpaya alıp tam dolmasını sağladığım depo, 23lt / 70YTL benzin aldı. Boş depo ile dolu depo arasında motoru yan ayaktan alırken bir fark hissetmedim. Kafamdaki Vara alternatifi olan 1150 ADV. 33 litrelik deposuyla bu farkı hatırı sayılır derecede hissettiriyor.
TEM’de bir otomobil edası ile salınarak giden Varadero’nun MRA marka çift parça rüzgar camı uzun boyum sebebiyle bana pek bir fayda sağlamadı. Yine de üst parçası en üst konumda iken biraz daha iyi.
Bu kaynaşma sürüşünde şunu öğrendim ki; bu motora her türlü komutu yavaş yavaş vernek gerekiyor. En başta frenler. Frenleri o kadar iyi ki ön fren manetini bir gıdım çekmeniz hızınızı ciddi şekilde düşürüyor.
Eralp TEREM’in ayrıntılı Varadero testinde bu motorun frenleri ile ilgili yazdığı teknik ayrıntıyı hatırlayalım;
Frenler konusunda Varadero rakiplerinden bir adım ilerde. Hem DUAL CBS hemde ABS bir arada sunulmuş. CBS (Combined Brake System ) yani kombine fren sistemi her iki freninde birlikte çalışmasını sağlıyor. Ön ve arka fren 3 pistonlu kaliperlere sahip. Kullanıcı arka frene bastıgı anda, arka fren kaliperinin 3 pistonunun ortadaki pistonu ön fren kaliperlerine basınç gönderiyor. Arada bir de delay valve dediğimiz geciktirici mevcut. Yani arkaya bastıgınız anda ön fren tutmuyor birkaç saniye basılı tutarsanız ön fren devreye giriyor.
Aynı şekilde kullanıcı ön fren manetini sıktıgında ise, arka frene güç gidiyor. Öndeki CBS çalışması biraz daha farklı, ön kaliperlerden soldaki kaliper direk maşaya baglı değil. Oynak bir parcaya bağlı kaliper ve bu parcanın üzerinde silindir ve piston mevcut. Ön fren sıkıldıgında kaliper, diski sıkarken doğal olarak dönme yönünde ileri bir basınc uyguluyor. Bu basınc da arka kalipere fren basıncı iletiyor. Motosiklet durduğu zaman ön freni sıkınca arka frene guc gitmiyor. Motosikletin hızına ve sizin ön freni sıkma gücünüze göre arka frene basınc gidiyor.
Bu sisteme bir de ABS eklenince, 140 la girdiğiniz bir virajın ortasında korkmadan frene asılabiliyorsunuz ve motosiklet çizgisini dahi bozmadan yavaşlıyor. Gercekten çok güven verici. Viraj içinde fren yapabilmek bir lüks. Tabi bu güveni kötüye kullanıp sınırları zorlamamak lazım.
Bu komutları yavaş yavaş verme hadisesi viraja girerken kontra verme içinde geçerli. Viraja uygun konum, uygun devir, uygun vitesle yaklaşırken en son kontra vermek kalmışken bu hareketi minicik yapmak yeterli. “Ulen viraja ne oldu” diyene kadar virajdan çıkmış oluyorsunuz zaten. Dar ya da U virajlarda kafayı tam çevirip, ufak bir kontra vermek yeterli oluyor. Motor virajın çıkışını kendisini buluyor gibi. Bu makine ile virajlar son derece keyifli.
Bugün sürüşün başlarında bir iki kere eski motorum TA’daki gibi fren kulladığımda benzin deposunun üstüne yakın bir yerdeydim. Kontra hadisesi de aynı şekilde. Bir U virajda, TA’yı o virajda döndürecek kadar kontra verdiğimde kendimi karşı şeridin ortasında buldum. Tüm bunlara iyi alışmak lazım. Her şey minik, minik. Bu ufak harteketler gaz açmak da dahil.
Virajlı köy yollarında 2. zaman zaman 3. vitesle gayet başarılı ilerledim. Uygun devir ve ufak gaz hareketleri ile her türlü viraj son derece rahat.
Kendi sürüşümde en çok rahatsız olduğum, “yokuş aşağı virajlar”ı bu motorla bariz daha rahat geçtim.
Karşılaştığım yol yapım çalışmaları, çıkmayı düşündüğüm toprak yoldan daha kırıcı bir zemin yaratmıştı. İş makinelerinin arasından, girintili çıkıntılı yumuşak zeminleri gayet rahat geçtim. Bir kere arkası hafif kaydı. O da sanırım Tourance etkisi. Hafif bozuk toprak yola çıkmadan, ( zemin ıslaktı hala ) arka amortisörün sertliğini düşürdüm biraz. Selenin sol altında buluna vana ile ayarlanıyor. Bu makineyi toprak zeminde ayakta kullanmak düşündüğümden kolay oldu. Geniş pegler, dizlerin depoyu güzel sıkmasına olanak veren depo kıvrımları işimi oldukça kolaylaştırdı. Ayakta iken öne doğru eğilip, ön çamurluğunda önünde ön tekerleğin geçeceği zemini izlemek de pek mümkün. ( ya da benim boyum uzun )
Varadero’nun yol dışında bu kadar rahat kontrol edilebilir bir makine olması beni çok rahatlattı açıkçası. Gerçi bu bahsettiğim yol genelde düzdü. Böyle bir yolda dar dönüşleri de denemek isterdim. O da bir daha ki sefere.
Köy yollarından Şile’ye ulaştıktan sonra otobandan Ümraniye’ye doğru hızlı bir sürüşle geldim. Hızlı dediğim 130 civarı. Daha 6. vitese geçiremedim makineyi. Bunun için şehirler arası otobana çıkmak gerekir herhalde. Virajlardan bahsetmiyorum bile.
Ümraniye’den yukarıda yazdığım yollar üzerinden eve gelen kadar bayağı bir şehir içi trafiğine girdim. Burada öğrendiğim şey, bu makineyle TA ile girdiğim kadar dar yerlere girmemek, sıkışık trafikte ilerlemek için arabaların giremediği büyük boşlukları değerlenirmek. Bir de ani fren yapınca motorun TA’ten daha önce duracağını bilip, sol ayağını daha erken yere hazırlamak. Makine büyük olunca araba sürücüleri biraz daha fazla saygı göstermek zorunda kalıyorlar sanki.
Bu sürüş esnasında benzin sarfiyatı nasıldı, bakmadım açıkçası. Göstergelerin arasındaki mini yol bilgisayarından anlık 100km’deki kaç litrte yaktığınızı görebiliyorsunuz oysaki.
Netice itibariyle, halimden memnumum, ağzım kulaklarımda. Çok doğru bir tercih yapmışım. Bu motor geniş ufuklar açacak önümde, eminim... _________________ Motosiklet Teorisi ni ve Motosiklet Yol Sanatı nı okuyalım, okutalım...
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız