Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Malum baba-oğul tatili dolayısıyla uzun bir süredir yoktum. O yüzden yeni okuyorum. Moralsiz olduğum şu günlerde bu kadar gülebileceğimi hiç tahmin etmezdim
Sevgili usata kalem Can, teşekkürler. Kalemin de kişiliğini yansıtıyor; harika...
Bak bir de Çeşme falan diyordun. Nasıl eğlenecektik orada bu kadar di mi?
Hay allahım, hangi birine cevap vereyim şimdi ben bu yazılanların? Dur bir daha okuyayım şunlar yahu _________________ Zafer AKÇAY
OMM-IAM Senior Observer
İzmir
Tarih: Cum Eyl 10, 2004 11:41 am Mesaj konusu: Ege Turu-3
Düşüyoruz Ayvalık yoluna. Zafer önde, onun arkasında CR, onun arkasında ben, en arkada FR. Kendime CR ı kurban seçmiştim ama o benim önümde uçuyor. Frolayn, yorgun morgun değil, haberiniz olsun. FR Ömer, en arkada bizi süpürüyor. İnatla beni geçmiyor. Bu şekilde ulaşıyoruz Ayvalık a.
Meşhur iskelesinin önüne çekiyoruz motorları.
(ne yakışıklı çıkmışım değil mi?) Meşhur Ayvalık Tostu olayına girişiyoruz.
Ekip sağa sola dağılmış, banka atm si peşinde koşuşturmakta. Malum, kamp çok modern olduğu için, bir takım icadlar daha ulşamamış oraya kredi kartı gibi. Allahtan sümerler zamanına yetişmişlerde, parayı kabul ediyorlar. Yoksa ne yapardık? Bu saatten sonra kürk, hayvan kemiği, tezek, parlak taş ara dur.
Manzara çok güzel
Ayvalık Tostlarını ve Lokma tatlılarını taam ediyoruz. Gelen garson siparişleri yazmıyor, sonra kendi kafasına göre getiriyor. Zafer, zaten kamptan gıcık kapmış, sinir katsayısı gittikçe yükseliyor. Bu şekilde Şeytan Sofrasına çıkıyoruz. Gerçi sofradan yeni kalktık ama, çay içeriz artık.
Şeytan Sofrasında fotoğraf olayına giriştim. Uçurumun kenarından manzarayı çekiyorum. Ömer de pusuya yatmış, uçuruma düşmemi bekliyor. Plutzer ödülü kazanmak için.
Manzarada manzara yani. Görülmeye değer. (gördük)
Zafer'in sinir katsayısının yükselmesinden dolayı sigortaları atıyor. Çay konusunda hır çıkarıyor. Bizde zaten doluyuz. Topluca garsonu dövüyoruz.
Resim, sigortalar atmadan 5 dk önce çekilmiştir. Topluca dönüyoruz kampımıza.
Yolda CR Ahmet bizden ayrılıyor. Onunla ertesi gün için sözleşiyoruz. Sarah ile ben Akçay'a, Ahmete doğru devam edeceğiz.
Son akşamımız dolu dolu sohbet ile geçiyor. Odalara döndüğümüzde kısa bir sivrisinek katliamı molası veriyoruz.
Sabah olduğunda, Zafer-Fulya AKÇAY çifti bize veda ederek İzmir'e dönüyorlar.
Öğleden sonra bizler ayrılıyoruz Auschwitz den. Akçay'a gidip Ahmeti buluyoruz. Flow-Slow RIDER çifti feribota yetişmek için topukluyor.
Yeni maceranın adı "AKÇAY".
Sevgiler...
(Devam edecek...) _________________
Easyrider
Can ŞENER, Ankara.
Yamaha Fazer FZ6 '06 - "Scarlet"
"Yamaha Ya Hiç.."
Yav, Yorgun Frolayn 125+km/s gidemiyor; gitmesin varsın . Ama, oraya kadar da gidiyor, n'apalım ? Arkanda Sarah olmasaydı, sen beni yerdin ya (bkz. diğer geziden jandarmalı hız tutkunu fotoları ), kısmet böyleymiş. Zaten, körfezi çevreleyen yollarda bilhassa yazın azami dikkat ve sabır gerekiyor .
Akçay'dan ayrılırken ağzından bal damlıyordu, bakalım kaleminden ne damlayacak ?
Ankara grubunu kafalayıp getirme sözün var bak, unutma !!! _________________ 72' Ahmet ERTÜR
70' BMW R 75/5 (Yorgun Frolayn)
05' BMW R 1200 GS (Sarı Şekerim)
05' Kanuni 125 Cheetah (Kara Uçurtma)
CR'dan güvenli sürüş önerisi: Motorumuzu bir gün çocuğumuzun sürmesini isteyeceğimiz gibi sürelim!
Ne alemsin E-Z öldürdün gene beni güldürmekten akşam akşam
ne lan bu, kaç kütüphane dolaştın kaç kitap karıştırdın bunu patlatmak için
Alıntı:
Ekip sağa sola dağılmış, banka atm si peşinde koşuşturmakta. Malum, kamp çok modern olduğu için, bir takım icadlar daha ulşamamış oraya kredi kartı gibi. Allahtan sümerler zamanına yetişmişlerde, parayı kabul ediyorlar. Yoksa ne yapardık? Bu saatten sonra kürk, hayvan kemiği, tezek, parlak taş ara dur.
Yaz devamını yaaaz okumaktan çok keyif alıyorum, senle sohbet etmek kadar olmasa da çok zevkli gene de
Tarih: Pts Eyl 13, 2004 11:42 am Mesaj konusu: Ege Turu-4
Akçay.
Gerçekten de çok güzel bir yer. Otelimize yerleşiyoruz. Şimdi burada ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Coolrider "CR" Ahmet ERTÜR den bahsetmek istiyorum.
Coolrider, "CR", Ahmet ERTÜR
Ahmet dünya tatlısı bir arkadaşımız. Bu geziye kadar ben onu siteye yazdıklarından tanıyordum. (anlayın yani ne kadar az yazmış )
Nazik daveti üzerine Akçay'a geçtik. Ve Akçay'ı hiç tanımadığımız anladık.
Ahmet, Akçay ile ilgili sitede yok denecek kadar az yazmış. Dolayısı ile kendi hakkında da. Oldukça mütevazı bir insan. Bilgili ve ilgili.
E Ahmet, madem bu kadar güzel bir otelin var, ne diye milleti "Adolf Teyze"nin elinde perişan ettin? demekten kendimizi alamadık.
Evet dostlar, Ahmet'in Akçay da "Palmiye" adlı çok güzel bir oteli var. Gerçekten çok güzel bir yerde. Merkezi bir yerde, kapalı garajı var, temiz, şirin ve ucuz. Alışveriş yapılan meşhur kordon (denizin kenarındaki, trafiğe kapalı) caddesinin yanında. Ve Ahmet bu otel ile ilgili siteye tek kelime yazmayacak kadar da mütevazı biri. Üstelik de siteden o bölgeye epeyce bir tur düzenleniyorken.
Ahmet'i tanıdıkça çok sevdik. Zeytin ve Zeytinyağı üzerine tam bir uzman. Zeytin yetiştiriyor ve zeytinyağı üretiyor. Varlığı ile Akçay'ın kültürel ve ekonomik yapısına çok şey katan biri.
Sağolasın Ahmet, gerçektende bizden ilgisini esirgemedi. Akçay da kaldığımız üç gün içerinde çok güzel vakit geçirdik. Akçay'ı üs olarak kullanarak çevreyi gezdik.
Bu gezilerimizden biri de, uzun yıllar yazın gittiğim Ar-Tur du.
Martı ve Güvercin koylarının dilleri olsada anlatsa. İyiki yok, yoksa benim için hiç de iyi olmazdı.
Küçük bir aile ziyareti ile teyzeme uğradık.
Ama genelde Akçay'ın o güzel halini tercih ettik. Serin sularına girdik.
Ahmetin turlarında okumuşsunuzdur, bahseder, "Uçan Fosforlu Şey". Evet, onunla da tanıştık.
Yani, Mahmut. Mahmut gelince sıkı bir motor muhabbeti çevirdik. Zaten yukarıdaki resimden de belli oluyor, Sarah fenalık geçirmiş durumda.
Tam üç motorcu hatıra resmi çektireceğiz ki, fotoğrafçımız (Sarah) böcükgillerden bir sülük görüyor ve filim kopuyor.
Sevgili Ahmet mahlukatı Edremit ilçe sınırlarına kadar kovalıyor.
Sonunda hatıra resmi çekebiliyoruz.
Ama kuru bir resim oluyor, motor filan yok ortalıkta. Ne yapalım?, bizde en yakın motor a müracaat ediyoruz.
Neyse resim bi anlam kazanıyor hemen.
En kısa zamanda bir organizasyon planlıyoruz. Akçay merkezli bir gezi planı. Bu konuda hepinizin desteğini bekliyoruz.
Sabah Akçay'dan ayrılmadan, Palmiye Otelin terasından manzarayı görüntülüyoruz.
Gelecek yaz ailece burayı ziyaret etmeye karar veriyoruz.
Ahmet'e ve Akçay'a veda ediyoruz.
Sevgiler...
(Devam edecek...) _________________
Easyrider
Can ŞENER, Ankara.
Yamaha Fazer FZ6 '06 - "Scarlet"
"Yamaha Ya Hiç.."
Ellerine sağlık E-Z, yine dolu dolu yazmaya başladın haftabaşıyla beraber
Yalnız konuştuğumuzda Sarah'ı çıldırtan şeyin sülük değil de evinden kaçmış bir sümüklüböceğin olduğuna karar vermiştik değil mi? Gerçi Sarah için farketmiyor ama...
İmzasında telefonu kalan az sayıda insandan biriyim. Dostlarımdan almayı severim, satmayı beceremem . Yaz boyu otel, yıl boyu z.yağı konusunda yardımcı olabilirim. E-Z yazana kadar, yanlış anlaşılır diye hiç anmadım burada ...
Bekleriz arkadaşlar... Can, acentalık falan düşünür müsün? Yapacaksın abi sen bu işi ! _________________ 72' Ahmet ERTÜR
70' BMW R 75/5 (Yorgun Frolayn)
05' BMW R 1200 GS (Sarı Şekerim)
05' Kanuni 125 Cheetah (Kara Uçurtma)
CR'dan güvenli sürüş önerisi: Motorumuzu bir gün çocuğumuzun sürmesini isteyeceğimiz gibi sürelim!
Easy, sen olayı aşmışsın hocam. İyi gezip iyi yazıyorsun vallahi. Seni Ankara grubunun fahri rapor yazarı yapsak? İzmir grubu ve Coolrider ile Mahmut'u görmek iyi geldi. Ellerine sağlık.
İzmir'e doğru dönüyoruz. Akçay'dan ayrıldık, Kozak-Bergama üzerinden Dikili'ye uğrayacağız.
Meşhur Kozak Yaylasına çıkıyoruz. (Zakçay'ın beni morarttığı yer ) Kozak Kafe de mola veriyoruz.
Sarah biraz durgun, onun tatilinin bitmesine bir gün kalmış. Kara kara düşünüyor.
Kozak yaylasını geçip Bergama'ya geliyoruz. Bergama nın benim hayatımda ayrı bir yeri var.
1962-1968 yılları arasında burada yaşamıştım. Resimde görülen binanın üst katında. Ne kadar çok anım var..
11 Ekim 1964 de de bu resmin çekildiği ağacın yanındaydım. Dün gibi gözlerimin önünde.
Karşıya geçip, babamın bir zamanlar görev yaptığı binaya giriyoruz. Eskiden evimizin salonu olan yer, şimdi yeni müdürün makam odası olmuş. Duvarda gözlerimin dolmasın sebep olan pano ile karşılaşıyorum.
Bir an boğazım düğümleniyor. "Hoşgeldiniz" sözlerine bile cevap veremiyorum. Gözlerim dalmış. Kendimi alamıyorum.
11 Ağustos 2002 de, Akciğer Kanserinden 76 yaşında kaybettiğim babamın ölümsüz anıları bir bir canlanıyor. Bahçedeki palmiye ve çam ağaçları, babamın eseri. Dikilirken 1-1,5 m olan ağaçlar, şimdi göğe, babama ulşamaya çalışıyor sanki.
O ruh haliyle çıkıp, Anneannemi ziyarete gidiyorum.
Otuzaltı yıl bakımsız kalmış mezarını buluyorum. 1992 de de Bergama yı ziyaret etmiş, tüm gün aramama rağmen mezarını bulamamıştım.
Çocukluğumda anneannem beni "tombul kedim" diye severdi.
Yirmi yıl önce kapanmış olan mezarlığa giriyorum. Kapı da bekçi bile kalmamış. Motoru tam ortasına park ediyorum.
- Anneanne, bak ben geldim. En küçük torunun, tombul kedin
...
- Hadi seni bulmama yardımcı ol..
diyorum. On saniye sonra taşını devrilmiş vaziyette yerde buluyorum.
11 Ekim 1964 den bu yana görmüyorum anneannemi. Kırk yıl sonra tekrar kucağına oturuyorum. Yüreğim bi kuş kadar hafif.
Mutlu bir şekilde veda ediyorum Bergama'ya. Dikili'ye geçiyoruz. 30 km. uzağa yani.
CR'ın medeni Palmiye Otelinden sonra otel, pansiyon beğenmez oluyorum. Dikili de fiyat fiks. Kişi başı 20 milyon. Bir kaç ahır, virane dolaştıktan sonra bir pansiyon buluyoruz kendimize.
Yaşça bana yakın, öğretmen bir çift çalıştırıyor. Daha yerleşirken parayı peşin istiyorlar. Ertesi gün, odadan çıkış saatini 16 ya kadar uzatmak için, oda ücretinin %50 sini istiyorlar. Çaresiz veriyoruz.
Oda, Alkatraz hücrelerinden az büyük.
Odada tuvalet kağıdı, sabun ve havlu yok. Auschwitz e özenmişler. Adolf Teyze'nin enerjisi etrafta kol geziyor sanki.
Ama gece manzarası güzel.
Gündüz ise şöyle görünmekte..
Ertesi gün akşamüstü İzmir'e doğru yola çıkıyoruz. Akşam 21 de Sarah otobüs ile Ankara'ya dönecek. Garajlardan yolcu ediyorum. Akşamın 9'unda İzmir'de yapayalnızım. İkiteker kardeşliği imdadıma yetişti. Zafer'im Akçay'ım beni yapayalnız bırakmadı. Balkonlarında keyif yapıyoruz.
Ertesi sabah güney istikametinde yola çıkıyorum.
Tur yazıma burda son veriyorum. Geri kalan kısmı için, "Dalyan, Motorcu Cenneti" adlı başka bir yazı yazmayı planlıyorum.
Sevgiler... _________________
Easyrider
Can ŞENER, Ankara.
Yamaha Fazer FZ6 '06 - "Scarlet"
"Yamaha Ya Hiç.."
CR'ın medeni Palmiye Otelinden sonra otel, pansiyon beğenmez oluyorum. Dikili de fiyat fiks. Kişi başı 20 milyon. Bir kaç ahır, virane dolaştıktan sonra bir pansiyon buluyoruz kendimize.
Yav, hayret Dikili'de düzgün bir yer bulamamanıza! Oda çok sıkışık hakikaten bize göre ama olsun, bence yine iltifat ediyorsun ...
Dediğin kadar rahat ettirebildiysek ne mutlu bize ... _________________ 72' Ahmet ERTÜR
70' BMW R 75/5 (Yorgun Frolayn)
05' BMW R 1200 GS (Sarı Şekerim)
05' Kanuni 125 Cheetah (Kara Uçurtma)
CR'dan güvenli sürüş önerisi: Motorumuzu bir gün çocuğumuzun sürmesini isteyeceğimiz gibi sürelim!
Tarih: Prş Eyl 16, 2004 9:11 am Mesaj konusu: Özür...
Sevgili Sinan,
Çok özür dilerim. Anlatıyım. Aslında çok basit, biraz dikkat gerekiyor, o kadar.
Kilit ile beraber gelen kağıtta yazıyor ama bir kaç püf nokta var.
Gerekli malzeme; kilit yuvası, kilit yuvasına diklemesine giren metal plakalar (üç cins, üzerinde 1,2,3 diye numara yazıyor, her numaradan bir kaç adet), üzerinde numara yazanlar gibi ama biraz farklı bir adet metal plaka. (galiba üzerinde "P" yazıyor).
Kilit yuvasının üzerinde, 8 adet yarık var. Dördü bir yüzde, dördü diğer yüzde. (180 derece arkasında yani). 1,3,5,7 numaralı yarıklar (üzerinde numara yazmıyor, sanal) bir tarafta. 2,4,6,8 diğer tarafta. Anahtar giren yüz, bir numara kabul ediliyor. Metal palakanın gireceği yarığın yanında yay (minik yay, spring) yuvası var. (yani 1 no da varsa, 2 no da yok, çünkü onun karşılığı arkada 2 no da var).
O şekilde ayırabiliyorsun numaraları. (İlk yay yuvalı yarık bir numara yani).
Neyse gelelim püf nokasına; Metal plakaların üzerindeki numaraların, yarıkların sanal (hayali) numarasıyla bir bağlantısı YOK.
Önce yayları koyuyorsun. 4 bir tarafa, 3 bir tarafa. 8. ye koymuyorsun yani. (enuç taraftakine). Sonra metal plakaları kafana göre yerleştiriyorsun. Üzerindeki (metal plakaların) numaralar şifre numarası.
Henüz üzerinde numara yazmayan ve 8. yarığa konulacak olanı koymuyorsun. (zaten henüz yayını da koymadın).
Yaylar ve metal plakaları koyunca (yayların fırlama riskinden zaptetmesi biraz zor oluyor), anahtarı sokuyorsun. (henüz elinde, kilit yuvasına yerleştirmeden önce).
Şimdi bu pozisyonda, metal plakaların, anahtarın girmesinden sonra, dış yüzeyde çıkıntı yapmaması gerekir. Çıkıntı yapan metal plakayı, çıkıntı yapmayacak (zaten iki alternatifin kaldı, çünkü üç cins zaten) metal plaka ile değiştir. (yani 1 no çıkıntı yapıyor ise, 2 veya 3 no dan biri yapmayacaktır) %50 şansla doğru plakayı yerleştirsin, o da olmazsa üçüncü ve uyacak olak plakayı yerleştir.
Anahtar girdiğinde, göbek silindiri (kilit yuvasına girecek olan silindirik kısım) nin üzerinde çıkıntı yapan metal plaka kalmamalı. ki anahtar yuvada rahat dönsün.
Bu işlem de tamam ise, 8. yuvaya yayı ve farklı olan (üzerinde 1,2 veya 3 yazmayan) metal plakayı yerleştir. Bu plakanın amacı, göbek silindirinin, kilit yuvasından geri çıkmasını önlemektir. Yani yuvaya girecek silindiri sabitler. ve tornavida ile arkadan sökülmedikçe (ki sökebilmek için kilitin doğru anahtar ile açılıp, çantanın içine bakabilmek gereklidir). de çıkmaz.
Her şey tamam ise, yuvaya sok (anahtar takılı durumda)(aksi halde zaten girmez). Son plaka (üzerinde "P" yazan) çıkıntı yapacaktır. Küçük bir tornavida ucu ile yuvanın içine girmesini sağla. Zaten yuvanın içine girince, çıkıntı yapan, yayın etkisi ile yuvanın içindeki bir yerde çıkıntı yaparak kilitin geri gelmesini (yuvanın içindeki silindirin) engelleyecektir.
Olmaz ise telaşlanma, söker tekrar yaparsın. (nasıl olsa çanta daha açık).
Bilmem yararlı oldu mu?
Sevgiler... _________________
Easyrider
Can ŞENER, Ankara.
Yamaha Fazer FZ6 '06 - "Scarlet"
"Yamaha Ya Hiç.."
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız