Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Aug 13, 2003 Mesajlar: 2531 Nerden: Bruksel
Tarih: Prş Eyl 22, 2005 12:52 pm Mesaj konusu:
Don Kişot'un günlüğü:
Tarih: Gün 1
Sabah 7 gibi sürünerek yataktan kalktım. Biliyorum ki Sanço'nun treni yarım saat içinde perona yanaçacak ve biliyorum ki Alman treninin geç kalma olasılığı, güneşin doğudan batması ile aynı oranda. Kahvaltımı edip çantalarımı toplamam 45 dakikaya yakın sürüyor. Bu sosis çantalar çok pratik ama her seferinde sıfırdan toplanması dert.
8 gibi bitli otelimden ayrılıp Autozug iniş rampasına varıyorum. Tahmin edileceği üzere Sinan çoktan gelmiş, "Nerede kaldı bu herif?" diye aranıyor. Giyinmiş halde yola çıkmaya hazırlanan abilerin arasına park ediyorum. Sonunda buluştuk wing man'im ile
Buluşma sonrası ısınma turu atmak bahanesi ile Münih sokaklarında terör estirmeye karar veriyoruz. Şehir merkezine gidip bir-iki fotoğraf çekeceğiz. Gerçi şehir çirkinlik abidesi gibi ama maksat görmüş olmak. Karınca yuvası gibi yollarda Sinan bir şekilde merkezi buluyor. Sabah iş trafiği olmasına rağmen en kalabalık kavşakta, durulmaz yere park edip resim çekmeye başlıyoruz. Ne bakıyon kardeşim? Hiç mi turist görmedin? Devam et, dükkanın önünü kapama...
Toplanıp tekrar yola koyulmaya hazırlanırken Sinan Münih BMW'ye uğrayalım mı diye soruyor. Benim canıma minnet. Zaten dün akşamki karmaşada boyunluğumu kaybetmişim. Yenisini almam lazım.
20 dakika trafik keşmekeşinden sonra BMW'ye varıyoruz. İçerisi beklediğimden küçük. Motorlar öylece ortalığa serpilmiş gibi. Bir iki tanesini kurcalıyoruz. Bu K1200R çok acayip bi motor. Çirkin ama çirkinliğinin getirdiği bir karizma var.
Alışverişimizi yaptıktan sonra Alp'lere doğru çeviriyoruz rotayı. İlk durak Garmish. Önümüzde 60km kadar otoban sürüşü var. Tam yola çıkmaya hazırlanırken Sinan'in yanına BMW'den bi adam geliyor. CB500'ün egzozu hakkında konuşmaya başlıyorlar. Sinan'in makina gördüğüm en yüklü CB500. Üzerindeki herşey custom neredeyse. Egzoz Ixil diye bir Fransız markası. Çıkarttığı sese bakarsanız road legal olamaz dersiniz ama öyleymiş. BMW'deki abide de CB500 varmış, Sinan'a egzozun sesini soruyormuş. Bizimki marş basıp biraz gaz vererek abiyi mest ediyor. Sonrasında yoldayız.
İlk molayı otoban çıkışına yakın bir benzincide veriyoruz.
Kahvelerimizi yudumlarken arkamıza 3 motorcu geliyor. Motorları rampa aşağı kaldırıma bakacak şekilde bırakıp iniyorlar. İki BMW bir de SuperBlackBird. Hepsinin sürücüsü de kadın. "Dur gitmeyelim, bunlar çıkarken çok eğleneceğiz" diyorum Sinan'a. Biraz sonra full deri takım içindeki teyzeler geri geliyor. İkisi debelene debelene motorları ayakladırıp geri çikartmayı başarıyor ama bir teyze var ki, akıllara ziyan. Motoru yan sehpadan bile kaldıramıyor. Uzaktan bağırıyorum "Dur teyze acele etme. Yardım geliyor." Güç bela teyzeyi ayakları üstüne dikiyorum.
"Dönebileceki misin teyze?"
"Yok, biraz çeksene hele?"
"Olur, bekle asılıyorum"
250 kilo motor, bi o kadar da teyze ve bagajı çeker herhalde. Biraz kasarak da olsa teyzeyi tuzaktan kurtarıyorum. Sinan ne mi yapıyor o sırada? Bir yandan gülüyor, bir yandan resim çekiyor.
Yola devam. Sıkıcı otoban biraz sonra tek şerit ara yollara bırakıyor. Alp'lerin başlangıcındaki Garmish kasabasındayız. Burayı 3 hafta önce sel almış. Yol kenarında yer yer asfalt çöküntüleri var. Kasaba merkezinde durup fotoğraf çekiyoruz. Nereye gideceğimizi merak edenler aşağıdaki resime buyursun. O ilerideki dağları görüyor musunuz? İşte istikamet orası.
Kasabaları, köyleri birer birer geçerek dağ yollarına varıyoruz. Hava güneşli ama sıcak değil. Yolların kalitesini sözle anlatamam. Pist asfaltı herhalde bu kadardır. Pürüzsüz, yamasız, eğim açıları düzgün verilmiş harika yollar. Bıraksanız bütün gün kullanırım.
Öğle vaktini epeyce geçtikten sonra karnımızın acıktığını fark ediyoruz. Yol kenarında McDonalds görünce dalıyoruz içeri. Bulunduğumuz nokta bir döner kavşak ve her yönden motorcu geliyor. Bu kadar motoru bir arada görmemiştim. Haftaiçi olmasına rağmen bu kadar motor varsa haftasonu kimbilir nasıldır diyorum.
Yemekten sonra Sinan'ın sağ sinyalinin yanmadığını farkediyoruz. Vuruyoruz-muruyoruz (Türk işi tamir yöntemi ) ama nafile. Allah'tan hemen dibimizde Honda servisi var. Kısa bir mola, 5 Euro'luk ampül ve tekrar yoldayız. Hedef fazla geçe kalmadan Timmelsjoch'a varmak. Karnımız tok, depolar dolu, yollar da harikülade olunca hedefe varmakta gecikmiyoruz. Saat 5 gibi gişelerdeyiz. Nasıl foto çeksek diye debelenirken nerden peyda olduğunu anlamadığımız yaşlı bir çift çıkıyor ortaya. Resimlerimizi çekiyor bol bol. Hatta çekiyor, beğenmiyor, bi daha çekiyor. Teşekkür edip ayrılacakken muhabbete başlıyorlar. Dün bilmemne tepesindelermiş, hava şöyleymiş, bugün şuraya gitmişler hava böyleymiş vs. En nihayetinde hayat hikayelerine girmek üzereyken bir bahane yaratıp kıskaçtan kurtuluyoruz. Teyzeyle amca stand-up'a seyirci arıyormuş, belli ki.
Yukarıdaki fotodan yüksekliği kestiremeyenler için aşağıdaki vadinin resmini koyayım, referans olsun.
Gişelerden geçtikten sonra yedire yedire gaz açıyoruz. Burada iki kamerayı da motorlara bağlayıp uzun videolar çektik ama şu anda gösteremiyorum, çünkü editlemem lazım. Epey uzunlar. İnşallah haftasonu halledip postalayacağım.
Zirveye ulaşıp soluklandıktan sonra aşağı inişe geçiyoruz. Nedense çıkarken çok zevkli gelen hairpin dönüşleri inişte stres yaratıyor bende. Aletin çok çabuk ivmelenmesinden midir, yerçekiminin hızlandırmasından mıdır bilemiyorum, motor duramayakmış gibime geliyor. İnişin ortasında durup fotoğraf molası veriyoruz.
Dağın üst tarafına bakarsanız, indiğimiz yolu görebilirsiniz.
Hava artık kararmaya başladı. Akşam kalacağımız St. Leonarda'ya gaz açma vaktidir. Son bir defa harita açıp rotaya bakıyorum.
Tempolu ve güzel bir sürüş sonrası kasabamıza varıyoruz. Gasthof bulmak lazım ama Sinan'in gözler bi boş bakıyor. Adam dün akşam trende uyuyamamış, üstüne de bütün gün yol yapınca sigorta atmış tabii. 4-5 yere soruyoruz, oda yok. En son ümitsiz halde bir otele giriyorum;
Teyze: "Ne baktın evladım?"
İlker: "Boş oda var mi teyze?"
T: "Vaar, niye ki?"
İ: "İki kişi için istiyorum, o bakımdan"
T: "Al anahtaları bunlar. Motorları da yana alın"
İ: "Sağol teyze. Akşam yemeği ne var bu arada?"
T: "Bu akşam yemek güzel değil. Siz aşağıdaki hana gidin. Orasi daha iyidir"
İ: "Peki teyze, sağol"
Böyle orjinal bir ev sahibemiz oldu yani.
Odalarda duş alıp kendimize geldikten sonra teyzenin dediği hana gidip pizza eşliğinde ev yapımı bira içiyoruz. Sonra da kasabayı dolaşmaya çıkıyoruz.
Saat geç olmasa da ikimiz de yorgunuz. Otele dönüp yataklara serilmek için türlü bahaneler yaratıyoruz. Yarın yine kendimizi dağlara vuracağız, ne derdimiz varsa artık...
Yarın: Daha çok viraj, daha hızlı viraj, daha çok dağ geçişi...
Doktora Not: Hocam, bize birsey olmadi ama bana oldu. Ufak kaza diyelim. 3. gunun raporunda ayrintisi olacak _________________ Entia non sunt multiplicanda praetar necessitatem¹...
Ilker Eryilmaz
2004 Suzuki SV650 S
Belcika/Bruksel
2000 yılında 1 aylık avrupa seyehatimin 15 gününü bende dolomotilerde dolaşarak gecirdim motor kulanmayı ve viraj almayı dolomotilerde ögrendim sanırım cünkü ilk enduru makınemi aldıgımın ertesi ayında seyahate cıktım şimdi sınanın yazılarını okuyunca o günleri hatırladım inşallah şartlar uygun olunca cem dolunay ile oraları gezmeye gidecegiz.
şartlar uygun olunca cem dolunay ile oraları gezmeye gidecegiz.
Muhittin Agabey, Cem, Apo, buyrun gelin, arzu ederseniz bizler gonullu rehber oluruz. Taner ve Erkan ve diger arkadaslar icin de gecerli bu teklif tabii.
Kayıt: Aug 20, 2005 Mesajlar: 141 Nerden: Boston, MA
Tarih: Prş Eyl 22, 2005 1:54 pm Mesaj konusu:
okurken hayallere dalmamak mümkün değil.. insanın kendisini oralarda hayal etmemesi filan Neden olmasin ama degil mi..
harika bir gezi harika resimler, ellerinize, dizlerinize, ruhunuza saglik
tabi ben gene sorusuz geçemeyecegim:
Alıntı:
...Nedense çıkarken çok zevkli gelen hairpin dönüşleri inişte stres yaratıyor bende. Aletin çok çabuk ivmelenmesinden midir, yerçekiminin hızlandırmasından mıdır bilemiyorum, motor duramayakmış gibime geliyor...
hairpin donusu nedir?
sevgiler... _________________ M. Ebru DİKMEN
Piaggio Liberty 200
...Life is just what happens to you,
While you are busy making other plans...
Bugun oncelikle benim gecen sefer yapamadigim pasajlari gececegiz. Pek cok yerde bu gecitler icin yazilmis olumlu yazilar gordum.
Oncelikli olarak su haritaya bir gozatalim:
Burayi programda cizdiremedim, isim verecegim, o sekilde takip edin. Oncelikle St.Leonard`dan yukari kuzeye SS44`e yani Jaufenpass`a donecek, ardindan saga, batiya PenserJoch`a yonelecegiz.
Buraya cikmadan once, Ilker`in anlattigi otelde guzel bir kahvalti ediyoruz. Hava kapali gibi ancak kuru. Kahvalti`da tanidik, tanimadik herkes birbirine ve dolayisiyla bize "gunaydin" diyor, oldukca hos bir tutum.
Odamdan son defa manzaraya bakiyorum, ileride gorulen kivrimlara tirmanacagiz az sonra:
Cikmadan once St.Leonard`in icinde kucuk bir tur atiyoruz:
Bu civardaki koylerin icinden gectiginizde, kavsak noktalarinda bir suru motor ile karsilasmak cok kolay:
Dag Gecisi 2-Jaufenpass-2094 metre
St. Leonard`in icinden cikmadan tirmanmaya basliyoruz. Yol hizla yukseliyor. Ozellikle ilk bolumu oldukca dar ancak duzgunce bir asfalt ve epeyce acik, ilerisi gorulebilen virajlar oldugu icin keyfimiz doruk noktasina variyor. Gecit ileride oldukca genisliyor, Walten isimli bir baska koye geliyoruz. Buradan sonra yol genisliyor virajlar aciliyor biz de bu sayede biraz hizi arttirabiliyoruz. Asfalt guzel, tepeye variyoruz lakin ortaligi sis basiyor:
Bu noktadan sonra inise geciyoruz. Acan gunesle birlikte sis de yok oluyor. Bir sonraki hedef Penserjoch, azzz sonra.
Jaufenpass`dan inerken bir grup abi haldir huldur bizi geciyor, mecburen yol veriyoruz. Hos vermesek ne olacak ki, adamlar viraj, surekli duz cizgi vesaire umursamadan gidiyorlar. Ama sunu kabul ediyorum ki viraj alislari mukemmel, hic bir sekilde frene dahi basmiyorlar.
Istikameti Penserjoch`a ceviriyoruz.
Dag Gecisi 3-Penserjoch-2214 metre
Kuzeyden guneye, Bolzano`ya inerken secilebilecek 3 yoldan en ilkel olani ortadaki Penserjoch yolu. Ancak asfalti yenilenmis, mukemmel denilebilecek bir tutusu var:
Don Kisot`un arkasindan ben saldiriyorum virajlara, modifiyeli esekle. Don Kisot, "bu seninkine esek demek ayip olur artik" dese de daha dik gidisine bakilirsa attan cok esegi andiriyor
Enfes virajlarda mukemmel videolar cekiyoruz. Don Kisot uzerinde calisiyor su aralar.
17 kilometrelik kisa parkuru ve karavanlara kapali gecisi(yasasin!!!) ile Penserjoch kucuk bir yaris pisti adeta.
Etrafta fazla arac da yok, yogun olarak motosiklet var. Oldukca kolay ve arac kullanmanin kolay oldugu bir gecis. Sonunda tepeye variyoruz, sis yogun degil ama burada da biraz var:
Burada fazla durmadan asagi inmeye basliyoruz:
Dogrultumuz Bolzano/Bozen yonune dogru. Lutfen cizili olan yola degil, onun solunda tam ortada olan yola bakin.
Bu "Bolzano/Bozen de nedir?" derseniz, bu bolgede her seyin ve yerin iki ismi var. Birisi Italyanca, otekisi Almanca-Avusturya`ca. Genel olarak konusulan dil -Italya`da olmamiza ragmen- Almanca.
Bozen`e giris kisa pek cok tunelden gecerek gerceklesiyor. Raslanti bu ya, bir kamyonun arkasina takilirsaniz, bence durup uzaklasmasini bekleyin, gecmek kolay degil. Bizdeki kamyonlarin aksine 60-70 ile yokus yukari dahi gidebiliyorlar ama hiz limiti 90 oldugu icin siz yine de bir parca hizli oluyorsunuz.
Boyle bir kamyonun arkasina denk gelince, duruyoruz, bir fotograf molasi veriyoruz:
Bozen`i gecen sefer de hic begenmemistim. Daglar arasinda kalmis bir sanayi sehri. Buradan istikamet Karerpass...
sinan davetin için özellikle teşekkü ederim. Zira sen bu daveti yapmasaydın muhittin'in rehberliğinde bu gezi zor biterdi. Bana anlattığı kadarı ile yanlış girdiği otobandan doğru istikamete dönmek için 2 ülke geçtiğinden bahsetmişti.
Burasi Bozen`den hemen sonra gelen alcak bir dag gecisi. Bozen`den hemen sonra bir tunelden gecerek mukemmel bir yola cikiliyor, burada cok keyif aldik. Etraf sarp kayaliklarla dolu, asagiya falan dusmek mumkun degil cunku burasi tam anlamiyla bir yarik, asagisi yok, daha dogrusu yol en asagida. Tepeden taslar dusmesin diye yolun uzerini telle kaplamislar. O kadar dar ki, fotograf cekmek icin duracak aralik bulamadik.
Bu yoldan sonra Nova Levante isimli bir koye vardik. Saat 16 civariydi ve ben fena halde actim. Orada buldugumu bir pastahaneden corek, borek alarak acligimizi giderdik. Koy soyle idi:
Buradan cikar cikmaz Karerpass gecidine variliyor. Tepede enteresan bir gol var, garip, mavi renkli:
Manzara da fotografta gordunuz gibi agaclik ve daglik. Buradan sonrasi meshur Dolomiti yolu, Alper sormustu ya, Dolomiti nerede diye, buradan basliyor, Avusturya`ya kadar gidiyor.
Karersee, yani Karer Golu`nun yaninda bir fotograf cektiriyoruz:
Arkamizda gorulen yasli adam hin, hin cevremizde dolasiyor. Ozellikle benim "B" ile baslayan Berlin plakam kolaylikla taniniyor, dikkat cekiyor ve buralara kadar gelebildigim icin saskinlikla karsiliyorlar. Don Kisot`unkinden kimse bir sey anlamiyor. Adam yillar once kendisinin de bir motoru oldugunu ve 20 beygir oldugundan bahsediyor. Don Kisot`a "senin at kac beygir?" diye soruyor. Aldigi "70 beygir amca" cevabindan tatmin olmadigini anliyoruz, tahminen "ulen bunca yildir bu kadarcik mi ilerleme saglandi" biciminde dusundu.
Tarihi amcayi orada birakarak Dolomiti yoluna cikiyoruz, guzel bir yol, birbiri ardina gelen acik virajlar var ve yukselip alcalmadigi icin de rahat.
Saat 18 civarinda iyice yorulmus durumdayiz. Ileride yagmur bulutlari gorunuyor ve biz Canazei`de Don Kisot`un uyarmasi ile durmaya karar veriyoruz.
Par yerinde Isvicre plakali iki guzel motor var, ikisi de ayni model, iyi durumda olani su:
Koltukta gitmek istemedigim icin, kuseti tercih ederek, 300 euro yerine, "Son Dakika" icin gidis gelise motor dahil 150 euro odedim. Kuset kismi da oldukca konforlu:
Sinan son dakikadan kasıt kalkış saati yaklaştığı için boş gideceğine gelecek her araç kardır mantığı mı yada başka bilemediğimiz nedenler mi var.
Resimdeki tabeladaki sticker'lere bakarmısınız. Neredeyse bunlardan yazı görünmeyecek. İkiteker sticker'ı varmıydı, yapıştırdınız mı?
Bu yol tek gidiş mi? Çift yönlü trafik değil sanıyorum. Hem yol çok güzel, hem asfalt kalitesi düşünüldüğünde ne kadar şanslısınız mı demeliyiz. Gerçekten keyifle okuduğum bir gezi raporu. Yolları, doğası, evleri ile çok güzel görüntüler.
Karşılaştığınız ablaların motorundan biri XX ve ben o resimde side case bağlantı aparatı olarak Krauser marka side case bağlantı demirlerini gördüm. Bunlar universalmı, top case bağlantısı da varmıydı acaba? Çok daha kibar duruyor. Benim motordaki Givi Wing Reng aparat çok kaba görünüyor. Krauser bağlantı takımı ile ilgili gözüne çarpan bir resim varsa PM atabilirmisin Sinan yada İlker.?
Ayaklarınıza, ellerinize, kollarınıza, klavyenize sağlık. Devamını bekliyoruz.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız