Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Nis 12, 2011 2:55 am Mesaj konusu:
Mark Knopfler'in Metroland isimli şarkısı. Çok hoş bir melodisi vardır ve yıllardır severek dinlerim ama benim bildiğim Mark Knopfler solo albümlerinin içinden değil, hem buraya ekleyelim, hem de acaba nedir diye baktım, bir film müziğiymiş..
http://www.youtube.com/watch?v=URuQ-egIKFE
Eklemek için youtubeda ses kalitesi düzgün bir örneğini bulamadım. Onu eklerken ve bakınırken bu defa da filmin tema müziği üzerine mızıkayla aynı melodiyi çalan bi hatuna denk geldim. En sevdiğim melodilerden birinin bu yorumu öyle hoşuma gitti ki arka arkaya on kere falan dinledim herhalde.. Abla yakmış cigarayı da efkarlı efkarlı çekiyor, bir yandan da çalıyor..
Haydi gece vakti işi gücü bırakıp videoyu indirdim, sesi görüntüden ayırıp mp3 yaptım, tam kapatacam bilgisayarı bu defa da hatunun diğer videolarında acaba ne vardır diye kurtlandım bi bakayım dedim.
Meğer bu ablanın ilk eklediklerinden biriymiş o video. Sonradan hepten aşmış olayı, kendi hayran kitlesi de oluşmuş internette. Christelle Berthon imiş ismi, harmonicanın kraliçesi diyorlar, hayranlarının arasında "hayatımı değiştirdin evlen benimle Christelle" diyenler bile var Hayran kitlesi oluşunca internetten cd satmaya da başlamış. Çaldığı enstrümanın enstrümandan sayılmaması temel bahtsızlığı sanırım. Fakat doğrusunu söylemek gerekirse abla bu işin gerçekten kitabını yazmış, kitap kalın diye basmamışlar.
Fazla acıklı usta. Bir yandan dinleyip bir yandan da içinde geçen kelimeleri not ediyorum :
Ey garip gönüllü.. Kara kaderli. Kader, keder, felek. Dünyada muradım olmadı, daha da bu çile dolmadı.. Ağlamak, dert, ben ne çektim felekten.. Yandım oy oy.. Kader, keder.. Felek.. Dünyaya gelmek, dertle çileyle dolmak.. Bir garip kul olmak.. Umudu kesmek.. Tanrının alemi seyretmesi, herşeyi bilmesi.. Yine ağlamak.. Yürek dağlamak.. Felekten çekmek.. Hal bilmezden çekmek.. Dertli ana.. Yanmak.. Kader.. Keder.. Felek..
110.000 deki hiç bakım görmemiş Ybr için bile fazla usta bu
Türkler asyada yaşarken de, az da olsa var olan ağıtların, daha doğrusu bu ağıt kültürünün, Anadoluda coşarak artışı, arkeolojiden ve türk, arap, ortadoğu ve anadolu edebiyatından elde edilen bilgiye göre, Anadoluda Emevi kılıçlarının gelişi ve ortalığı kan revan edişi ile başlar, coşar, bir zaman sonra Türk kılıçlarının da coşup gaza gelişi ve dünyaya açılması ile artıp gider diyordu eskiden okuduğum bir yazı. Öncesinde Anadoluda daha çok eğlenceli şiirler ve müzikler ağırlıklı iken, sonrasında ağıt ve yandım bittim kültürü ve edebiyatı hakim olmuştur, vakanın bir diğer önemli boyutu da Haçlı seferleridir..vesaire vesaire .. Nihayet bu ağlak kültür Anadoluda iyice yerleşmiş sıradanlaşmış, kalıcı hale gelmiştir diyordu.. Benim Ybr nin bunlarla ilgisi yok hocam. Neşet babaya her daim saygımız büyük, o ayrı. Ama Ybr ve ben sevmiyoruz yandım bittim kül oldum edebiyatını. Islık çala çala gidiyoruz Islıkla ağıt çalmak diye birşey olmaz zaten. Makamı tutmaz, hem ayrıca ağıta da saygısızlık olur.
----
Asla yandım bittim kül oldum kader keder edebiyatı yapmayan şeyler de var
Türlü mecaz anlamlarıyla Arap kızı Leyla -ve diğerleri- zaten hep var, artık ona iyice alıştım benimsedim. Yandım bittim olayı da az biraz var, ama bak en azından umutsuzluk karamsarlık içinde değil, güle oynaya var
Bendeki 2005 Ybr için gönderecekseniz yandım bittim olayı olmasın, yolda giderken ıslıkla çalınabilecek melodilerden olsun. Her ne kadar düşünceli kederli olsak da yine de keyfimiz yerinde. Bu ağıtları da uyduruk takamarka çin tasarımı motorlara , bir de yepyeni baba motorlarla servisten çıkamayan , kurtarıcı manyağı olmuş motorlara gönderin. Lazım olabilir belki
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cmt Nis 23, 2011 5:01 am Mesaj konusu:
23 Nisan..
İlk okul yıllarımızda bağırttıra bağırttıra zorla şiirler, sayfalarca yazılar ezberlediğimiz, rap rap asker gibi yürütüldüğümüz şahane "tatil" günümüz.. Gerçekten bayram edebilsek ne şahane olabilecek gün.. Hemen ertesi gün de Ayet-el Kürsi ezbelemek, tahtaya çıkıp onu okumak.. İlk okul süperdi.. 30 sene sonra bütün o ezberleri kısmen hala hatırlıyor olmak da ayrı bir neşe kaynağı
Çocuk bayramı olarak bende hiç de güzel hisler oluşturmamakla, ve yaşadığım dönemdeki türlü meclis panaromalarına da topyekün gıcık olmakla birlikte, bu bayrama vesile olan dönemde saltanatın hala devam ediyor olmasına rağmen meclisin açılabilmesi her zaman çok ilgimi çekmiştir. Lise yıllarıma geldiğimde inkılap tarihi derslerinde yine bir yandan ezber anlatırken, bir yandan da aynen şöyle şeyler düşündüğümü hatırlarım; "Atatürk amma da planlı adammış .. Santim santim bu derece hesap.. Bunca şey, hem de o ortamda, şansa olacak hali de yok.. "
Bu planlamayı anlatan ilginç ve kenarda kalmış bir eser, Fikret Kızılok'tan "Mustafa Kemal / Bir Devrimcinin Güncesi"
Daha önce birkaç parçasını dinlemiştim, 3-4 ay önce bir dosya paylaşım programında tek parça halinde tamamına tesadüf edince bilgisayara indirdim ve dinledim. Şiir değil, müzik değil, buna tür olarak ne denir bilmiyorum, başka bir benzer örneğe de denk gelmedim bugüne kadar. İçerisinde bolca müziklerin, şarkı ve bestelerin de olduğu bir "anlatı", veya müzikal.. Söz, müzik, seslendiren Fikret Kızılok.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız