Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Rapora devam..
9.Gün Shiraz turu
Sabah 9’da uyanıyorum. Kahvaltı yapıyorum fena sayılmaz. Omlet, reçel ve lavaş. Sonra motoru kontrol etmeye gidiyorum. Zinciri yağlayıp, genel bir kontrol yapıyorum. Bu arada evin penceresinden kızlar perdeyi açıp kapatıyorlar, gülerek el sallıyorum, gülüşüyorlar. Sonra otele gidip biraz daha dinleniyorum. Öğlen tren acentasına gidiyorum. Dünkü hatun yok İngilizce bilen başka bir hatun ilgileniyor. Durumu tekrar anlatıyorum. Hatun tren işleri ile ilgilenen hatuna gidip durumu anlatıyor. Hatun yarım saat Tahrana ulaşmaya çalışıyor. Önce numara düşmüyor, düşünce bir yerden bir yere yönlendiriyor, sonra tekrar numara düşmüyor vs. vs. en sonunda hatun birilerine ulaşarak bilgi alıyor. Kadın sonra bana dönüp motor taşınabileceğini ve motorun ücretsiz olduğunu söylüyor. İyi haber. Diyorum yer var mı bir hafta sonrası için en erken 26’sında yer olduğunu söylüyor hatun. Halbuki ilk başta yer olup olmadığını bakmasını istemiştim. Ama neyse, sallamıyor ve teşekkür ediyorum aklım dünkü hatunda kalarak. Hoşlarına gidiyor. Bu bilginin doğruluğunu sonradan araştırmadım. Tahrana kadar trenle gelip ülkeyi gezip tekrar aynı şekilde dönmek mantıklı olabilir. Bilseydim böyle yapabilirdim. Bileti önce almak lazım tabi..
Sonra direk Kerim Han Kalesine gidiyorum.
Daha sonra Vekil camii.. enteresan bir yer. Çok büyük bir cami.. Cumaları burası nasıl olur diye düşünüyorum.
Sonra kendimi çarşının içine atıyorum. Antikacılar, gümüşçüler.. çarşının içerisinde koridorlar ortası havuzlu avlulara çıkıyor. Güzel yerler.
Çarşının bir noktasından çıkıp otele gidiyorum. Yemek yemem lazım. Öğle yemeği kaos oluyor her zamanki gibi. Dün akşam gittiğim restorana gittim. Chelo kebap yemek istemiyorum. Menü konusunda garson çocukla boğuştuktan sonra çat pat İngilizce konuşan bir adam geliyor. Chello kebap ve tavuk kebap var diyor sadece. Ha diyorum tavuk kebap. Önüme kocaman bir pilav içerisinde düzgün pişmemiş bir but geliyor, tadı berbat. Sanıyorum ki arkadan tavuk gelecek adam diyor bu. Hüsran.. içtiğim kola ile kalıyorum. Adam yemek parası almıyor.
Klasik bisküvi meyve suyu devam. Otele giderken o güzel tatlıdan alıyorum. İçi kremalı çok hafif bir tatlı, adını hatırlamıyorum. Otele gidip dinleniyorum. Hafif bir uyku çektikten sonra 17.00 gibi çıkıyorum tekrar. Önce Şah Cerag meydanı ve camii.. çok görkemli ve kalabalık..
Girerken baştan aşağı arıyorlar belli ki İranlılar için önemli ve kutsal bir yer. Fotoğraf makinesini de alıyorlar, fotoğraf çekmek yasak. Üzülüyorum.
İçerisi çok ihtişamlı. Şimdiye kadar gördüğüm en büyük cami ve türbe. Avlusu yaklaşık 150 metreye 300 metre felan. Önemli birinin olduğu belli olan bir türbe var, insanlar sürekli içeri girip çıkıyorlar. Türbenin içi baştan aşağıya cam işlemeli, içerisi parıldıyor. İnsanlar ellerini, yüzlerini vuruyor türbenin içindeki mezara ve türbeden geri geri çıkıyorlar.
Sonra Eram bağları. Biraz uzak, taksiciye kaça götürürsün diyorum, 20.000 diyor. Tamam diyorum, o kadar yol 3 TL. Aynı mesafe Ankara’da 20 TL.’den aşağıya yazmaz.
Eram bağlarına gelince adam 30.000 diyor, öyle anlaşmadık diyorum tabi tarzanca ve sinirli bir şekilde.. 1.5 TL için değmez ama adamın tavrı hoşuma gitmedi sinirleniyorum. Adam da tırsıyor para üstünü veriyor. Anlıyorum ki mümkün olduğunca bozuk vermek lazım taksicilere..
Şiraz, bağları ile ünlü.. büyük bir yeşillik alan ortasında bir saray var. Çok kalabalık doğru düzgün fotoğraf çekemiyorum. Bir de hiç dikkat etmiyorlar sürekli kadraja giriyorlar
Bir sonraki durak Hafızın Türbesi.. bu sefer taksici ile anlaşıp direk 20.000 bırakıyorum. Biraz bozuluyor ama belli ki aynı numarayı çekecekti. Türbeyi geziyorum.
Türbeyi gezdikten sonra, türbenin bahçesindeki çaycıda oturup kahve içip İran dondurması yiyorum. Falupa adı verilen bu dondurmanın içinde pirince benzer bir şeyler ve limon var. Tadı fena değil.
Otele geliyor sonra akşam yemeği için dışarı çıkıyorum. Cadde üzerinde birçok hamburgerci var ama güvenemiyorum. Aynı restorana gidip chello kebap söylüyorum. Beklerken önümdeki masaya mis gibi tavuk şiş geliyor. Ulan diyorum olaya bak.. Kebap yine koca bir pilav ile geliyor. İranlılar kebabı pilavın içerisine koyarak yiyorlar. Kebap kızarmış domates ile geliyor. Çok lezzetli ve hafif. Hesabı öderken kasadaki çocuk dün pilav yemiştin bugün yemedin diyor çat pat. Diyorum çok geldi. 30.000 yani 4.5 TL verip çıkıyorum. Yarın için alışveriş yapıp otele gidiyorum. Yarın da bisküvi ve meyve suyuna talim edeceğiz muhtemelen.
Cok guzel gidiyor, keyifle izliyorum. Ve saniyorum ki dondukten sonra bir muddet kebap yememissindir..? _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: May 27, 2008 Mesajlar: 198 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Arl 05, 2010 9:15 am Mesaj konusu:
calipso demiş ki:
...Öğlen tren acentasına gidiyorum. Dünkü hatun yok İngilizce bilen başka bir hatun ilgileniyor. Durumu tekrar anlatıyorum. Hatun tren işleri ile ilgilenen hatuna gidip durumu anlatıyor. Hatun yarım saat Tahrana ulaşmaya çalışıyor. Önce numara düşmüyor, düşünce bir yerden bir yere yönlendiriyor, sonra tekrar numara düşmüyor vs. vs. en sonunda hatun birilerine ulaşarak bilgi alıyor. Kadın sonra bana dönüp motor taşınabileceğini ve motorun ücretsiz olduğunu söylüyor. İyi haber. Diyorum yer var mı bir hafta sonrası için en erken 26’sında yer olduğunu söylüyor hatun. Halbuki ilk başta yer olup olmadığını bakmasını istemiştim. Ama neyse, sallamıyor ve teşekkür ediyorum aklım dünkü hatunda kalarak. Hoşlarına gidiyor. Bu bilginin doğruluğunu sonradan araştırmadım. Tahrana kadar trenle gelip ülkeyi gezip tekrar aynı şekilde dönmek mantıklı olabilir. Bilseydim böyle yapabilirdim. Bileti önce almak lazım tabi..
Bu Tren işi önemli bir bilgi, işe yarayabilir tercih edilebilir.. Eyvallah calipso, devam.
...Öğlen tren acentasına gidiyorum. Dünkü hatun yok İngilizce bilen başka bir hatun ilgileniyor. Durumu tekrar anlatıyorum. Hatun tren işleri ile ilgilenen hatuna gidip durumu anlatıyor. Hatun yarım saat Tahrana ulaşmaya çalışıyor. Önce numara düşmüyor, düşünce bir yerden bir yere yönlendiriyor, sonra tekrar numara düşmüyor vs. vs. en sonunda hatun birilerine ulaşarak bilgi alıyor. Kadın sonra bana dönüp motor taşınabileceğini ve motorun ücretsiz olduğunu söylüyor. İyi haber. Diyorum yer var mı bir hafta sonrası için en erken 26’sında yer olduğunu söylüyor hatun. Halbuki ilk başta yer olup olmadığını bakmasını istemiştim. Ama neyse, sallamıyor ve teşekkür ediyorum aklım dünkü hatunda kalarak. Hoşlarına gidiyor. Bu bilginin doğruluğunu sonradan araştırmadım. Tahrana kadar trenle gelip ülkeyi gezip tekrar aynı şekilde dönmek mantıklı olabilir. Bilseydim böyle yapabilirdim. Bileti önce almak lazım tabi..
Bu Tren işi önemli bir bilgi, işe yarayabilir tercih edilebilir.. Eyvallah calipso, devam.
İran demiryollarının yanlış hatırlamıyorsam haftada 2 kez İstanbuldan başlayıp Ankaradan geçerek Vandan çıkıp Tebriz ,Tahran son durak yapan seferleri var. Tebriz yaklaşık 2 gün sürüyor trenle ama yataklı vagon var. Motor konusunu bi araştırmak lazım. yer olmayınca sormamıştım ben ayrıntısını, yük vagonu var mı yok mu, nerde taşınacak vs. İrandaki motorlar ufak olduğundan dolayı biryerlere sıkıştırılır mantığı ile taşınabilir demişler olabilir.
Kayıt: Sep 21, 2004 Mesajlar: 556 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Arl 12, 2010 10:16 am Mesaj konusu:
Ahh İran ahh. Hatıralarım canlandı raporu okurken Ben bu kez minibüsle gitmeyi düşünüyorum. Malum ailemizin küçük bir üyesi var. İlk minibüslü raporu benden okursunuz artık _________________ http://tombikcafe.blogspot.com/ http://asli-hayat.blogspot.com/
Ahh İran ahh. Hatıralarım canlandı raporu okurken Ben bu kez minibüsle gitmeyi düşünüyorum. Malum ailemizin küçük bir üyesi var. İlk minibüslü raporu benden okursunuz artık
Yoğunluktan dolayı biraz ara verdim ama acele yazmak istemiyorum raporu... rapora ve yola devam
10. Gün
Shiraz-Esfehan
Dün gece nedense uyku tutmadı, ne yaptıysam uyuyamadım. 5’de kalkacam, nasıl olacak derken uyuduğumda saat 2 civarıydı.. Saat 5’de alarm çalıyor. Ben leş gibiyim. Gözümü açamıyorum. Kalsam mı kalmasam mı derken bir şekilde toparlanıp klasik kahvaltımı yapıyorum, bisküvi ve meyve suyu
Bugün Zagros dağlarından Esfehana gitmeyi planlamıştım. Forumlardan ve Lonely Planetten okuduğuma göre bol virajlı ve güzel bir dağ yolu. Ama bu halde bu yoldan gitmemeye karar verdim. Forumların birisinde yolun güzel olduğunu ama kamyon trafiğinden yeterince keyif almadıklarını yazmıştı. Yoğun trafiğe denk gelirsem bu kafa ile zor olur diyerek bunun yerine otoban olan yolu tercih ettim. Bu yol bile zor geçti.
Sallana sallana yola çıkana kadar saat 06.00’yı buldu. Şehrin merkezinden yeni çıkmıştım ki ilk kasiste sol çanta düştü. Şaka gibi Hemen sağa çektim, yolun ortasında arabalara işaret ediyorum çekilin diye çanta yolun ortasında duruyor. Heriflerde bakıyor kafada bir kask robokop gibi bir adam geliyor karşıdan elini kolunu sallaya sallaya... Sağ salim çantayı aldım bir şey yok. Otobanda düşse idi ne olurdu bilmiyorum. Benzin aldım falan, yola çıkışım 07.00 oldu ama ben hala uyuyorum.
Marydashta kadar yol kalabalık. Dağ inip çıkıyorum. Rüzgar bazı yerlerde çok yoruyor. Sonrasında yol rahatlıyor, iyi bir tempo tutturuyorum. Güneş yükseliyor ve karşıdan yüzüme vuruyor. Ben tam kilit oluyorum. Bu şekilde Abarkuh sapağına kadar geliyorum. Ondan sonra çöl başlıyor. Uçsuz bucaksız toprak ve yine rüzgar. Normal giderken birden bire hortum gibi bir şeyin içine giriyorsun birkaç saniye kafa sağ sol yapıyor sonra bir şey olmamış gibi devam ediyorsun. İlk seferinde tırstım. Bu bir iki kere oluyor iyice sersemliyorum. Ortalarda bir ağaç, bir bayrak da yok ki rüzgarın durumu vs anlaşılabilsin. Bu arada açım ve bisküvi yemekten bıktım. Esfehana 85 km. yol var. Tırcıların durduğu bir bakkalın önünde duruyorum. Bu arada İranda tırların hepsinin yanında benzin deposunun orada buzluk var. Oradan ihtiyaç karşılıyorlar. Gölgeye çekip, bir kahve alıyorum. Bir bakıyorum lavaş var. Birde ceviz içi. Süper.. birkaç lavaşı cevizle götürüyorum, süper oluyor.
Kendime gelmiş bir biçimde yola devam. Zira yine otel bulma kaosu var. Yolda ara ara rüzgar yine sağlam etkiliyor. Ama iyiyim. Bu şekilde Esfehana varıyorum. Her zamanki gibi şehir girişinde soluklanıyor ve otel listesini inceliyorum.
İlk sırada Persia otel var. İngilizce konuşan bir gence soruyorum ve güzelce tarif ediyor caddeyi. Ama sonra fark ediyorum ki otel başka caddede. Bu arada yol çalışması var trafik berbat ve öğle vakti. Birkaç kişiye soruyorum, anlaşamıyoruz. Sonra bisikletli bir kız yanaşıyor ve yardım ister misin diye soruyor. Gayet iyi İngilizce konuşuyor. Cevval de bir şey. Caddeyi soruyorum, beni takip et diyor. Bisikleti de canavar gibi kullanıyor. Bu arada düşük vites sürekli dur kalk motor yoruluyor. Yolculuktan önce ustam ile konuşmuştum sıcaklık olayını.. oda fanı çalıştırmak için harici bir düğme koyalım, gerektiğinde fanı sürekli çalıştırırsın demiş ve öyle yapmıştık. Oldukça iş gördüğünü düşünüyorum. Buna rağmen hararet göstergesi yanıyor. Hava 45 derece. Kız bir iki yere daha soruyor ve tarif ediyor. Teşekkür ediyorum ve bir ağacın altına çekiyorum. Bir süre sonra 250 cc bir ktm geliyor yanıma. Çocuk çat pat İngilizce konuşuyor. Biraz muhabbet ediyoruz, oteli soruyorum bilmediğini soruyor. Kafayı yiyeceğim. Halbuki sonradan fark edeceğim ki otel bu noktadan 300 m. İlerdeki kavşağın solunda. Oteli buluyorum fakat tek kişilik yer yok. İki kişilik oda var 32.000 tümen indirimli fiyatı. Sonradan pişman olacağım ama yok diyorum.
Karşı çaprazında bir otel daha var Emir Kebir hostel ama odasını beğenmedim. Listedeki diğer otellere bakacağım. Aynı cadde üzerinde devam ediyorum, chahar bagh caddesi. Esfehanın ana caddesi diyebiliriz. Çok geniş bir cadde. caddenin ortasında yürüyüş ve gidişli gelişli bisiklet yolu var. ama giderseniz aldanmayın motorlarda kullanıyor bu yolu. bir keresinden yürüyerek geçerken benimde dalgınlığıma geldi motorlu biri iyi bir hızla tek kelime ile bana teğet geçti. gerçi o beni görmüş ve kırmıştır bu konuda çok başarılar ama dikkat etmek lazım
Bu arada çok susadım, kavun suyu yapan bir yerin önünde duruyor ve bir tane hüpletiyorum ki ilaç gibi geliyor her zamanki gibi. İçerken de otel soruyorum. Bir iki tane tarif ediyor.
Birini buluyorum. Merkezde, Sio se pol köprüsüne çok yakın ama şu an adını hatırlamadım. Oda fena değil. 30.000 diyor, 25.000 e kahvaltı dahil anlaşıyoruz. Ama iğrenç bir resepsiyon görevlisi var. Diyorum motor ne olacak. Oradan tombul bir çocuk çıkıyor beni takip et diyor. Yan sokağa girip, 50 mt. İlerde bir evin kapını çalıyor. Kapıyı bir çocuk açıyor, avlusu olan güzel, değişik bir yer ama boş. İçeri alıyorum ama nedense bana hiç güven vermedi. Resepsiyondaki alakasız adam önce otelin içine alırız demişti ama ancak gece yarısından sonra olur deyince buraya koyduk motoru. Hem kapalı hem de çok yorgunum. Sonra bakarım diyorum motor işine. Yukarı çıkıp duş alıp 1.5 saat uyuyorum. Müthiş. Akşam üzeri çıkıyor ve gezmeye başlıyorum.
İlk olarak yandaki sio se pol köprüsü. Bu köprünün gördüğüm tüm fotoğraflarında alttan su geçiyor. Ama su yok, hayal kırıklığı. Akşam fotoğrafını çekerim diyordum. Sanırım dönem dönem su veriyorlar..
Sonra köprünün altındaki çaycıda çay keyfi.
Sıra yemekte. Cadde boyunca sandviççi ve tavukçu var bir sürü. Hiçbiri güven vermiyor. Sonunda hamburger ve pizza yapan temiz bir yer buluyorum. Pizza güzele benziyor. Pizzanın nasıl olması konusunda kasiyer çocuk ile anlaşamıyoruz, sonunda sen ne istiyorsan onu yap diyorum. Pizza gayet lezzetli ve hafif. Sonra otele dönüp motoru kontrol ediyorum. Problem gözükmüyor. Resepsiyondaki adama güvenli midir diye tekrar soruyorum, problem olmaz diyor. Biraz ileride kapalı garaj görmüştüm, sordum üstündeki otele aitmiş. Bu akşamlık başka çare yok gibi görünüyor.
Hava iyice kararıyor, trafik kilit. İmam meydanını gece görmek istiyorum. Taksici ile sıkı pazarlıktan sonra 3 tl ye anlaşıyoruz. Herif acayip kullanıyor arabayı öyle böyle değil.
Meydana varıyoruz. Meydanın ortasından geçiyor zaten yol. Meydan çok büyük ve ışıl ışıl. Meydanın çevresi kapalı çarşı. Birçok şey var. Meydan çok kalabalık. İnsanlar çimlerde oturuyor. Biraz gezip fotoğraf çekiyorum. Tripotsuz zor oluyor. Yer kaplamasın diye tripot almadığıma hayıflandım.
Sonra meydanı yukarıdan gören Qaysariye çay evinde çay içip keyif yapıyor ve fotoğraf çekiyorum. Meydanın Qaysariye kapsının sol yanından çıkılıyor, güzel bir yer.
Sonrasında otele dönüyorum... Yarın Esfehanı gezeceğim.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız