Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
GS kullanmak ne demek? r11xx seri motorlardan ne zevk alıyorsunuz, neyi hoşunuza gidiyor.
GS de olan başka motorlarda olmayan (patentli tasarım hariç) olay budur dediğiniz neler vardır?
Kısaca herkes kendince GS'i anlatabilir mi lütfen.
Kısaca herkes kendince GS'i anlatabilir mi lütfen.
cevapları almak istediğinizden gerçekten emin misiniz?
çok iyi niyetli bir topic açmışsınız, sulandırmak istemem ama gerçekten kan çıkabilir burada... Borusan'dan canı yanmış biri bir şey der, Korusan'dan öteki cevap verir, cevap verilen biri tekrar cevap verir, gözü dönen öteki başkalaşır, hepsi birden gözünüzün önünde birbirlerine girerler; ne bir şey çözülür, ne bir şey hallolur, ne "motor kardeşliği" ne de "dayanışması" kalır, buzdağından kocaman bir parça daha kopar, topiği açtığınıza açacağınıza pişman ederler...
ama aslında bu hiç kimsenin suçu değildir; çünkü "GS" bir türlü kontrol altına alınamayan motor insanlarını bölüp, küçük kabilelere ayırıp yönetmek için yaratılmıştır... işte bu yüzden "Alman" müttefiklerimiz tarafından değil de aslında "Amerikan" münafıklarımız tarafından icat olduğuna dair bir komplo teoremim bile var ama kimse yemiyor, orası ayrı...
az sonra kurtadam olacağım için; bana ayrılan sürenin sonuna gelirken, bir daha yazmayacağıma dair size izci sözü veriyorum...
sevgileruuuuuuuu!
Ufkun
(ha bir de son dakika notu: topiğin başlığında siz çok güzel anlatmışsınız aslında, inanın gerisine gerek yok) _________________ Brh+ Taxi Binicisi
Emre geldi mi .
Gelmedi mi ..
Ben yazayım o zaman... 2004 R1200GS'i benden önce kardeşim aldı.. Ben o arada 2005 Suzuki V-Strom 1000 DL kullanıyordum (tamamıyla 25000 km kullandım)... Bana göre V-Strom 1000DL de kombine fren ve ABS olsa zincir derdine katlanır BMW 2005 K1200GT'm ile takas eder veya yanına 2. motorsiklet olarak alırım ve Türkiye yol şartlarının durumuna göre Suzuki V-Stroom 1000 DL 1. Motorsikletim olur BMW K1200GT'mden vazgeçerim... Hele 1000DL de veya daha üstü cc de şaft olursa tadından yenmez ve şerefine 20000 cc.lik galon süt açarım ben ve diğer eşrafla kutlama yaparız...
Kardeşim 2004 GS'ten sonra 1200 Bandit-S aldı ardından sıfır XT 660 aldı sanıyorum bir daha R1200GS'e dönmez...
Bana gelince 4 silindirli 2005 K1200GT'mden sonra R1200GS'i ticari şartlar harici asla düşünmem...
Diğer bir ayrıntı da V-Strom dan vazgeçme sebebim; frenlerinden dolayıdır... Yaptığımız bir yolculuk esnasında önümde ki arkadaşım düştü (aramızda takriben 50 m mesafe vardı, hızımız 100 km civarı) ve yol ortasında kaldı arada ki mesafe hiç alışık olmadığım bir biçimde kapandı freni kombine kullandım arka kilitledi ön frenden dolayı denge kayboldu, hareket halinde bir sağa bir sola yattım arkadaşıma çarpmama ramak kalmışken eski bir numarayı denedim (sol yalpada ayağımı sertçe yere vurup) dengemi buldum ve arkadaşımın yanından teğet geçip ikimizi birden kurtardım (Bu teğetin Üsmenlerin İrecepi ile alakası yoktur) fakat bana bir menüsküs ameliyatına mal oldu...
Tecrübelere ve kullanımlara ait ve kullanmadığım daha iyi Motorsikletler elbette vardır lakin piyasa da ki modellerin bakım ve onarımlarını+kullanımlarını ayrıca yol şartlarını ve de yollarımızın durumunu iyi değerlendirmek gerek R1XXXGS' lerin piyasa da bulunan 1000cc üstü makinalarda şaft ve fren harici + üstünlüğü olduğunu düşünmüyorum aksine soğutma konusunda ek olarak sulu soğutması olan makinalara karşı bariz eksikliği var.
Saygılar esenkalın...
artçılı, tek, uzun yolda, şehir içinde, kırda kampta her koşulda ben memnunum açıkçası.
offroadculugum pek olmadıgından o konu hakkında bi fikrim yok maalesef
Geldim kağanım, yettim...
Şaka bir yana GS iyi motor.(Bu ara rekabetçi olamıyorum, gücümü toplayım, eski günlerdeki gibi GS üzerine yazılmış arıza yazılarını belime takar, kılıcımı kuşanırım )
Hakan abi, yazdıklarını not aldım.Sonraki motorumu alacağımda açıp çalışacağım...Bir arada yaş üzüm damıtması eşliğinde özel ders isterim, haberin ola... _________________ http://www.batidispoliklinigi.com/
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 2535 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Arl 14, 2010 1:14 pm Mesaj konusu:
iphone gibi bu GS serisi, her yıl kendi muadili diğer markalara göre daha pahalı aslında çokda gerekli olmayan onlarca özelliği var, ama denk düşerse hepimiz alıyoruz
en önemli özelliği marka değeri sanıyorum, bi de.. sesi güzel.. aslan mırlaması gibi.. _________________ Ümit Yayla
İstanbul
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Arl 14, 2010 5:18 pm Mesaj konusu:
V-Strom demiş ki:
iphone gibi bu GS serisi, ...................
Aynı benzerliği yakalamışız abi. Buradan küçük , az üyenin olduğu bir forumda içinde bu benzetmenin de olduğu, aynı konu ile ilgili bir sohbet sırasında yazdığım uzun bir yazı vardı bu konuda. Bi fanatiğe denk gelip haybeye uğraşırız diye düşünüp buraya yazmaya çekinmiştim , ama şimdi gaza geldim aynı yazıyı korka korka da olsa buraya ekleyeceğim.
Kişisel düşüncelerimdir , ille öyle olacak diye bi kural yok, doğru diye de bir iddiam yok, yok hayır diyene herhangi bir itirazım da yok. Yazı aslında motosikletle ilgili sayılmaz, bir kavram olarak kimi endüstriyel üretimlerdeki bu dehşetli çekicilikle ilgili. Yanlış anlamalardan sakınırım...
Aşağıya ekliyorum.
********************
********************
Alıntı:
Ote yandan Almanlarin bu teknoloji odalarinin hemen yaninda da bir tane simya/buyu odalari var bence...
Hadi, modern zamanlara gecelim ve bunun adina da reklam diyelim.
O büyünün bir bölümü de modern sanat. Modern sanatta çok iyiler. Klasik sanatlarda öyle ahım şahım öne çıkan bir toplum gibi görünmüyor sanki ama modern sanatlar sözkonusu olduğunda çok farklı bir yanı var Almanyanın. Bu alandaki üniversiteleri dünyanın sanıyorum bir numarası.
Bmw nin en büyük başarısının bu olduğunu düşünüyorum ben. Aykırı ve minimalist çizgileri çok başarılı kullanıyorlar. Sadece mühendislikte değil, özellikle de modern mimaride de çok başarılılar. Bu sanatsal işler mühendislik ve mimaride özellikle zor olmalı diye düşünüyorum çünkü yaptığın şeyi öyle kafana göre de yapamazsın. "benim canım şöyle istedi, hadi şurayı şöyle yapayım da güzel olsun .." diyemezsin, bunları kolay kolay söyleyebileceğin alanlar değil. O makina rüzgar karşısında çok direnç gösterirse olmaz. Çok yakarsa olmaz. Ağırlık merkezleri değişirse ve abuk subuk birşeye dönüşürse olmaz. Binanın o "sanatsal" ıvır zıvırı büyük bir fırtınada uçmamalı. Depremde yıkılmayacak bir mühendisliği yine yakalamak zorundasın. Maliyetler çok abuk subuk yerlere tırmanmamalı.. Ve ne yaparsan yap insan için kullanışlı olmaya devam etmeli o şey. vs. vs..
Yani adamlar iyi yapıyorlar bu işi. Japon motorlarının da bana göre tek eksiği budur. Son yirmi yılda harika modeller yaptılar , ama estetik bir felsefeleri .. Yok denemez ama .. Yeteri kadar yaratıcı olabildiklerini de düşünmüyorum, pek yaratıcı bulamıyorum. Fakat onlar da tüketicinin asıl temel ihtiyaçlarına çok daha güzel , bence kat kat daha güzel yanıt veriyor..
****
Öteyandan , bir marka olarak bmw , model olarak da özellikle Gs sözkonusu olduğunda şöyle de bir şey olduğunu düşünüyorum ;
Bu motorları satın alanların çoğu neden satın aldıklarının pek farkında değiller diye düşünüyorum. Birkaç yıl önce İkiteker forumunda bu konuyla ilgili birşeyler yazmak aklımdan geçmişti. Endüstriyel ürünlerde olayın bu boyutlarıyla ilgili örnekler falan da ekleyerek bişeyler yazmayı düşünmüş ama Gs meraklılarının fanatizm potansiyelini düşünerek boşvermiştim çünkü eleman öyle bir seviyor ki motorunu en ufak şeyden alınıp güceniyor, sonra da saldırıya falan geçebiliyor. Galiba Almanlar bu işte biraz fazla iyi
Çok seviyor, ama neden seviyorsun ? diye sorarsan muhtemelen izah edemez.
Benim izahım ise şu , o yüzde kırk çok önemli bir nokta
Benzer bir örnek vereyim : Apple, Macintosh, Iphone, Ipod vs.. da bu "%40" a sahip..
Bunu hakettiği kadar beceremeyen üretici örneği olarak da örneğin Sony aklıma gelir hemen. Sony dünyanın en iyi 2-3 elektronik cihaz üreticisinden biri. Kimse kalitesini inkar edemez, hatta belki ilk sıradadır kimbilir.. Ama yaratıcılığın bu yönünü alıp bambaşka noktalara taşıyan Sony değil, Iphone..
Bugün yaratıcılık sadece mühendislik bir kavram değil. Sadece hedeflenen işi yapma başarısıyla ilgili bir kavram da değil..
İşin içinde ciddi ciddi sanat ve bilim var.. Ve elbette kapitalist teorinin tüketim formülleri şekillendiriyor herşeyi falan filan... Ancak şu ana kadar konuştuğum aslında işin üreticiyle ilgili kısmı. Yani bu meselelerin bizim değil onun derdi olması gerek. Bizimle , yani tüketiciyle ilgili kısmı ise bana göre bambaşka bir konu, ve sevimsiz de bir konu..
Bizim sorunumuz neyi niçin yaptığımızın pek de farkında olmamamız
Adam senin zaten çözmeni istemiyor. O şeye, o "x" ürüne baktığın zaman çekici bulmanı istiyor, temel hedefi bu, ama o şeyi neden, niçin çekici bulduğunu anlamanı, kavramanı ve bunu açıklayıp izah edebilmeni , kafanın içinde formüle edebilmeni kesinlikle tercih etmiyor. Çünkü açıklanabilen izah edilebilen kavramlar, şeyler büyük ölçüde çekiciliklerini yitirirler. Çekicilik denen kavramın özü zaten budur
O çekiciliği sağlayabilmek de boş iş değil. Bunların altında formüle edilmesi mühendislikten de zor bilgi ve deneyimler var. Yani, mühendisliğe değer verip, o çekiciliği yoksaymak kesinlikle gerçekçi olmaz. Herkesin amacı belli : malını satmak, daha çok satmak, daha yüksek değere satmak. Artık bunun yolu da belli işte. Yapabilen var, yapamayan var. Bunu kavramış üretici var, kavramış ama beceremeyen üretici var.
Ve bir de tüketici var. Aslında herkes onu tavlamak, kafalamak için yırtıyor kendisini. Peki tüketici bu konularda bilinçli mi ? Sorguluyor mu ? Sanmıyorum. Sevgilisini görür görmez aşığın davrandığı gibi davranıyor. Yani tamam be kardeşim, aşık olunca sorgulmazsın eyvallah. Tamam güzeldir, o gözler başka kimsede yoktur, o sözleri sadece o söyleyebilir vs. vs. Ama kapitalist teori ve onun güzelliğini inkar da edemeyeceğimiz ürünleri karşısında da bu kadar da salak olmanın alemi yok ki. Lan bi sor kendine. Ben bu şeyi çekici buluyorum , görür görmez dibim düştü ama niye düştü ? Lan birkez olsun bir açıklama getirmeye çalış be kardeşim. Aç bişeyler oku. Sadece teknik detaylara veya reklamlara takılıp kalma. Adam seni tavlayabilmek , açıkçası kafalayabilmek için mühendisliğe 3 çalışıyorsa bu unsurlara 5 çalışıyor , yani herif manyak gibi uğraşıyor , ama sen hiç sorgulamadan kabul ediyor alıyorsun herşeyi.
Bu iş aşk işidir. Gördün, beğendin, aşık oldun ve o senin için yeter di mi ?
E iyi o halde. Adam seni satacağı "x" ürüne aşık etmek için labaratuar kurmuş , türlü türlü bilim ve sanat dalında uzmanlara yüzbinlerce dolar maaş ödüyor. Bari sen de bu tuzağa düşerek bir birey olarak objektif değerlendirme yeteneğini kaybetme. Ha.. Al o "x" ürünü, yine al. Güzel birşeyi kim istemez ki.. Ama bi sorgula be kardeşim. Kendince bir açıklama getir, sonra yine al..
Bir boyutu da şu ; tamam, adam senin o şeyi formüle edebilmeni kesinlikle tercih etmiyor, ama biz tüketiciler de istemiyoruz bunu. Mazallah , noolur noolmaz.. Kendimiz de çekici bulduğumuz , hadi şuna aşık olduğumuz diyelim, kapitalist tüketim ürünlerine karşı eleştirel bir sorgulama yapar isek o çekicilik kaybolur ve büyü bozulur diye içten içe korkuyoruz. Oysa korkulacak birşey de yok çünkü bu kişiden kişiye değişecek birşeydir. Güzel olan güzel olmaya devam eder. İşte sorun da bence burada ; o sorgulamayı ve bazı açıklamaları yaptıktan sonra o şey senin için hala çekici olarak kalıyorsa ,o şeyi fazla fazla para verip almamız ancak bu durumda mantıklı olur. Sorun bunun da farkında olmayışımız..
Bir de şu var.. Güzel birşey her nerede duruyor olursa olsun güzeldir. Öküzün eline geçti diye de asla çirkinleşmez. Güzel güzeldir, değerini korur. Ayının biri Mersedese biniyor diye Mersedes güzelliğinden en küçük birşey kaybetmez. Onyıllardır en popüler ayılar, bakan , siyasetçi, bürokrat ayılar o kadar bindiler mesela. Ne oldu ? ... Artık iyice kanıtlanmıştır ki , güzel birşey ayının eline geçti diye asla değerini yitirmez, o şey sıklıkla ayıların elinde görülüyorsa , o şeyi alan herkes de ayı sayılmaz..
Sonuç olarak .. Bir Iphone alan kullanan adama diyeceğim en küçük söz olamaz, imkanım olsa ben de isterim. Ama o Iphonu alıp , sorulduğunda da o şeyi niçin çekici bulduğuna dair iki cümle dahi olsa bu içgüdüsüne bir açıklama getiremeyen tüketici bugün kapitalist teorinin en sevdiği beyinsiz adam tipidir..
*********
Bmw nin yarattığı o büyü&simya konusuna dönecek olursak.. Hakikaten iyi iş çıkartıyorlar O aykırı çizgilerin bu denli başarılı ve özgün kullanımı, minimalist detaylar, sadece kendine özgün tarz yaratan detayları , geometrik kesitler, birbirine aykırı "uyumsuz" geometrik yapıların kasten bir arada kullanılışı ve tüm bunları deneyip de saçma sapan şeyler ortaya çıkarmayan çok az üretici olması vs. vs. Değer mi ? Bence değer, çünkü bir "ruh" var tasarımda. Böyle yaratıcı ve klasiğin temel estetiğini de koruyarak ortaya çıkan aykırı bir "ruhu" neye uyarlasan güzel olur..
********
Modern mimaride de şablon kuralların dışına çıkan özgür bir aklı korkmadan kullanıyorlar. Çoğu gerçekten varolan yapılar, bazıları şu an için tasarım, bazıları geleceğin hayalleri. Tamamı Alman mimari örnekleri ama araya karışan bir iki şey karışmışsa kusura kalmayın.
Dünyanın heryerinde birsürü yaratıcı ve modern mimar ve mimari eser var ama şöyle bir binayı biri yapmışsa çok yüksek olasılıkla Almandır. Çünkü kafasında bizim sahip olduğumuz o g.tmüze kadar girmiş şablonlar yok, olanı da takmıyor adam. "Neden olmasın?" diye bakıyor herşeye. Ve kimse de "yok olmaz öyle saçma şey" demiyor adama. O bina yıkılmıyorsa ve işlevinde de başarılıysa , sırf geleneksele aykırı veya farklı olduğu için tutucu bağnaz bir muhalefetle karşılaşmıyor adam. Hiçbir konuda karşılaşmıyor..
Ve adamın sana sattığı motosiklet de... Bilmemneyin teknolojisi de... Fikirlerini , ve bu sınır tanımayan yaratıcılığını kendi hayatına aktarabilmek için işte..
Bu binaları hayal edip yapan adam yapıyor motosikleti de. E gayet doğal olarak salyalar dizlerden yere süzülerek bakıyoruz biz de..
Alıp hayranlıkla kullanıyoruz, maşallah mersedeslerden aşağı inmiyoruz ama ne o şeyin altında yatanı, ne de niçin beğendiğimizi, beğenmemize sebep temel felsefenin ne olduğunu falan hiçbir zaman, hiçbir konuda düşünmüyoruz, sorgulamıyoruz, zaten merak da etmiyoruz. Beğendiysek tamamdır anasını sattımın şeyini.
E işte adamın derdi de o zaten : bizim gibilerin satın alması için çalışıp özgür bir ortamda hür aklıyla üretiyor ..
Biz de bu bağnaz kafalarla alıp alıp kullanıyoruz bu adamların ürettikleri şeyleri. Beğendiğini bilir, ama niye beğendiğini bilemez... Ama alır.... Onu alabilmek için yırtarız dünyaları.. Hayatlarına özeniriz. O malları alınca öyle yaşayacağımızı varsaydıran içgüdülerimiz de vardır. Bunları üreten insanlar buraya gelip o aynı hür kafayla yaşamaya kalksalar sopayla döveriz ama o adamları.. Kafa değişmeden aynı başarıyı, estetiği teknolojiyi vs. yakalama şansımız olduğuna dahi inanırız.
Hatta Tayyipler aleminin bu acı çelişkiyi utanmadan çarpıtmaya çalışan bir de sözü vardı : "Biz batının ilmini değil, ahlaksızlığını aldık" demişti hazretleri.. Bak bak bak.. İlmini alacakmışız , ama ahlaksızlığını almadan ..
Acaip ya.. Dünya sahiden çok acaip .. Hatta sinir bozucu..
Özet :
Aşık olduysan muhakkak vardır bir sebebi.
O sebebi hiç sorgulamadan sadece aşık oluyorsan bence salaksın.
Tüketici de zaten biraz böyle birşey..
Adamlar da bunun kitabını yazmış, biliyor ve üzerine çalışıyor..
Bmw ler kesinlikle güzel ama .. Hastasıyım, inkar etmiyorum. Ben de aldım koydum bi kenara , zaman zaman karşısına geçip salyalar aka aka seyrediyorum
Malesef katılmıyorum.Sanat ve estetik deyince italyanların eline kimse su dökemez;
Öte yandan ben kalbimle düşünmeyi sevmem, safkan teknolojiye bayılırım;
Çirkin ancak, akıllıca;
Malesef devir elektirik devri oluyor.Kükreyen 4 silindirlerin, homurtulu V lerin düzeni yıkılmak üzere...Boxer hala su soğutmalı değil o da ayrı mevzuu...
Kimse basitlik güzeldir demesin..2 metre hortum bir pompa bir radyatör ESA dan daha mı karmaşık.İki günde bir bozulan kodlu anahtardan da karmaşık değil...Bence BMW boxer a su soğutma adapte edemiyor.Yan sehpada bırakınca su garaja filan akar neme lazım
Muhalefet miyim neyim? _________________ http://www.batidispoliklinigi.com/
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Arl 14, 2010 8:09 pm Mesaj konusu:
Vaktiyle Seiko 5 serisi saatler mesela .. Aynı böyle birşeydi. Çılgın gibi satardı. Fellik fellik dolanıp Seiko 5 bakardık sağda solda. O günlerde kendine özgü bambaşka bir estetiği vardı. O teknolojinin devri çoktan kapansa bile hala fanatikleri meraklıları var. Ardından Swatch lar geldi. Farklı bir estetiği ve yine delicesine sattıracak basit ama dahiyane bir tarz yarattı. İkea olayı mesela .. Dünyanın heryerinde mağazalar zinciri olan bir ekol. Suntadan tahtadan ıvır zıvırı paraya çeviriyor adamlar. Hadi yapsın ya biri daha ? Aslında paraya çevirdikleri şey düşüncenin gücü, o "sihir" dediğimiz yaratıcılık, kimi zaman estetik, kimi zaman şaşırtıcı tasarımlar.
Iphone gibi, Gs gibi çok tutulmuş , çok tercih edilen ve ekol olan, sektörünün gidişinde aykırı çizgisiyle kendi yönünü yolunu yaratan şeylerdi benim kastettiğim. Gs bildiğim kadarıyla sadece tek bir modeliyle bile tüm satış rekorlarını alt üst etmiş başlı başına bir ekol. İtalyan endüstrisinin böyle bir başarısını hatırlamıyorum ben. Şahin Doğan serisinin temeli olan Fiat motorlarını çaktılar bize. Hatırladığım bu..
Alman ve Amerikan endüstrisinin böyle çok fazla sayıda ürünü var. Alman tasarımı olanların ise çoğunun ortak noktası benim yukarıdaki yazıda bahsettiğim şey. Örneğin bir vosvos kaplumbağa modeli. Yine o aykırı çizgiler. Yine kendi istikametini kendi belirleyen tasarımlar. Yine devrine göre ilginç , kötü ve iyi yanları olan garip bir mühendislik. Ama hepsinin ortak noktası aykırı ve özgün çizgiler, ve deli gibi satan ürünler. Bunlar sadece mühendislikle veya sadece reklamla falan olan işler değil. Öyle olsaydı herkes yapardı. Altında ciddi bir kültürel, felsefi ve estetik birikim olduğunu düşünüyorum ben. _________________
Geldim kağanım, yettim...
Şaka bir yana GS iyi motor.(Bu ara rekabetçi olamıyorum, gücümü toplayım, eski günlerdeki gibi GS üzerine yazılmış arıza yazılarını belime takar, kılıcımı kuşanırım )
Hakan abi, yazdıklarını not aldım.Sonraki motorumu alacağımda açıp çalışacağım...Bir arada yaş üzüm damıtması eşliğinde özel ders isterim, haberin ola...
Tamam Emre şu an 1 koli 3 distile Beylerbeyi Pastorize sütün takibindeyim ele geçer geçmez derse başlayabiliriz... Veya eskaza İzmir'e gelemezsem veya da buluşamazsak 70 cc lik 3 distile pastorize yi gönderirim. İnternet üzerinden görüntülü ders yaparız.. (Bu Cumartesi Varol 15 günlük nöbetten sonra Ardahandan geliyor 3 distile pastorize abiyi yakalayıp ele geçirmek kuvvetli olasılık)... İsmail'e ve o geceyi paylaştığımız masada ki herkese Edirne den kucak dolusu selamlar.. Sevgi ve saygılarımla esenkal... _________________
S.Hakan C.TUNA
A rh (+)
"NORMAL TRAKYALI"
Kayıt: Aug 13, 2003 Mesajlar: 1833 Nerden: Nereye?
Tarih: Çrş Arl 15, 2010 7:18 am Mesaj konusu:
Güzel başlık. Topik şenlendirici İlyada, yine coşmuşsun, sitede sırf seni takip eden kaç okuyucu vardır kim bilir...
Estetik konusuna girmişsiniz. Duyguların yargılanması yine felsefenin konusu. Felsefeye bilim demeyenler utansın. Kant'tan çok daha eskilere gidecek olursak, bu konunun istismar edileceğini bilen Platon MÖ 550 yıllarında kendi okulunda sanat ve bilimin insanların duygulanımı üzerindeki gücüne sınırlandırma getirmek istemiş ve faşistlikle suçlanmıştı _________________ Nomad
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Yardım
Arama
Kullanıcı Grupları
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın
Giriş
. 
)
