Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Geçen haftanın kayboluşundan sonra bu hafta hazırlıklar tamamlandı: Patronun ve çocukların gönlü cumartesinden alındı, gezdirildi, eğlendirildi. Pazar günü geç kahvaltıdan sonra son hazırlıklar tamamlandı: Harita çıktısı, dolu pilli sayısal, kimyasallar, üçayak, geçen sefer alınmayan dizlik. Hala bir yol arkadaşım yok çünkü müstakbel yol arkadaşımın motorunu aldığım için (gerçi marş motorunu bekliyoruz, hala yürümüyor makine ) sefer yine lonesome cowboy modunda. Bir haftadır yatan cbf150 nazlandı önce. "Kes kaprisi" dedim. "Biliyorum, yarın yeni sahibine gideceğin için huysuzluk yapıyorsun ama hava güzelken son bir gezimiz olacak daha ne istiyorsun? Senin kaderin bu, neye yarar üzülmek?" Çalıştı hergele bir sonraki denemede.
Çıktık yola. İstikamet Lefkoşa caddesinden Orhaneli yolu. Yine Doğancı barajına geldim önce ve fotoşipşak mode:
Birazdan üzerinden geçeceğim baraj:
Evet, bu defa daha bilinen bir rotayı tercih ettim bir daha kaybolmayayım diye Barajdan sağa dönüyor ve 16-51 numaralı yolu takip ediyoruz:
Ve küçük bir rampa çıkışındaki sol dikiz kayası:
Adını ben koydum bu tepenin. Çünkü fotoğraf çekeyim diye sağa yanaştım ve boşa aldım vitesi. Durunca geri geri kaymaya başladık. "Amanın" derken sağ ayağım banket boşluğuna gelince motor sağa yatmaya başladı ve yol kenarındaki refüja sıfırlanmış bir durumda yattı. Yatarken de sol dikiz aynası refüja çarptı:
"Tüh ülen, devirdik motoru." Ayaktayım ben. İyi de motor sağdan refüja sıfırlanmış halde, nasıl kadıracağım acaba? Allahtan 130 kiloluk alet de zar zor kaldırdık kan ter içinde. Öğretmişlerdi halbuki motoru kaldırırken boştaysa vitese alın rampada diye ama alet vitese de geçmiyor ki? Neyse bi şekil kalktı ayağa. Biz bozulan morelle yola devam. Küstüm işte. Yok foto moto bundan gayrı. Orhaneliyi geçene kadar küstüm mode on. Bir yandan da "Ülen 130 kiloyla zar zor cebelleştik devirdiğimizde, 250 kiloyla ne halt edeceğiz?" diye düşündüyordum. Bir ara badi büldink çalışmam lazım benim
Olmaz, geçen sefer yarıda kaldı fotoroman bu defa çekeceğim tüm geziyi. Işık süper, hava muhteşem, daha ne istiyorum ki ben? İşte Demirci tırmanışından sonra bir kaç manzara:
Tavşanlıdan sola dönüp benzin almıştım. Tunçbileği geçerken kömür satıcıları ıssızdı. Seçim bitti ya ondandır herhalde :p Aklıma Lisedeki coğrafya derslerimiz geldi. Demek Kütahyanın kömür yatakları Tunçbilekte. Bir adet de termik santral geçtik. Yol genelde boşboş, sert virajlar var. Yolun kalitesi mafiş. Bazı dağ iniş ve çıkışları 360 derece. O derece yani Bir yandan da roadcraft kitabındaki konuyu hatırlamaya çalışıyorum: "Neydi lan? Bilgi, Konum, Hız, Vites, İvme. Yok Vites mi önceydi? Yok yahu doğru sıralama bu. Zaten sol dikizim de bulutları gösteriyor, moralmanım bozuk benim. SIPDE'yi hatırlıyorum da Türkçesi neydi bunun yaa? TATKU? Hee tamam oydu" diye diye devam ettim. Sonra onları da boşverip tekrar yola konsantre oldum. Şu bir gerçek ki kafanızdan milyon tane düşünce geçiyor uzun sürüşlerde. Dikkati devamlı yola vermek çok zor zanaat ama yapmak lazım.
Kocayaylada bir motor grubu tersten geldi. Tam göremedim ama sanırım Emok grubundan arkadaşlar. Komacan enduro motorları vardı hepsinin. Bir tane v-strom kopmuştu gruptan, arkadan yetişmeye çalışıyordu, sanırım benim gibi çömezdi o da
Neyse başladık inmeye 1500 metreden:
Kocayaylayı bir de bu açıdan da gördük ya artık ... :p
Bu yukarıdaki fotoğrafları çekerken soldan bir tali yola girip açık bir alandan yakalamaya çalışmıştım perspektifi. Yolun biraz ilerisinde bir tesis vardı. Bir bakınayım, artık biraz soluklanayım dedim.
Bir de ne göreyim?
Meğer gelmişim hedefime
Süratle tesisten içeri dalarken garson çocuk arkamdan koşturuyordu bana yetişebilmek için artık ne süratte masaya gidiyorsam :
-Abi hoşgeldin
-Hoşbulduk, bana fasulye. Ayran kendinizin mi?
-Evet abi
-Bi de ayran, bir de salata.
-Abi nerde oturmak istersin?
-Dışarıda. Fotoğraf çekeceğim.
Soyunup dökündük, kimyasalları kuşanırken fasulye geldi bile. Bu arada üçayağın kafasını unutmuşum evde. "Ülen bi de bişiyi unutma beeee. İiice morukladın sen" diye küfrettim.
Ve işte büyük an:
Nefis gözüküyor değil mi? Bence de sizce. Siz bu arada tesisten karelere bakarken:
Ben 2 haftalık sayıklamanın sonucuna ulaştım ayıptır göstermesi :p
Oh be! Neşem yerine geldi valla. Çay ve sigara keyfiyle biraz daha manzara çektim:
Bu fotoğraflarda görülen Tahtaköy. Tahtalı köye gidecektik az daha burayı bulana kadar
Sonra tekrar düştük yola ve Tahtaköprüden İnegöle indim. Oradan da yine Bursa. İnegölden geçip tırmanışa geçtiğimde kamyonların yolda açtığı kanaldan çıkarken kuyruğu titrettim ve dedim ki "Mok etme güzel geziyi, yavaş yavaş git" Yahu alet zaten en fazla 100 yapıyor ama daha fazla risk almadan tekrar dikkatimi toplayıp eve ulaştım. Sonra da...
Kayıt: Oct 14, 2004 Mesajlar: 2253 Nerden: TEKİRDAĞ
Tarih: Pzr Nis 19, 2009 7:31 pm Mesaj konusu:
Ve yine inceden serzenişli,İçişleri Bakanı'ndan izinli, düşmeli kalkmalı ama bu sefer kaybolmasız bir gezi olmuş. Kısacık yazılı, aynı poz'un üç versiyonu fotoğraflı olsada inan çok zevkle okuyorum. Aslında raporlar böyle olmalı, kısa ve öz. Geçen sene yaptığım Karadeniz gezisini ben hazırlarken iki kilo vermiştim. Okuyanları bilemem.
Bu arada, Yayla da yemek yediğin yerde ki menü de "Cennet çamuru" adında bir tatlı dikkatimi çekti. O, o nedir o ? _________________ www.yakurtulus.com
Hakikaten yeşilin o kopppkoyu tonu, doğanın hem güzelliğini hem de çetinliğini betimlemiş, Muradına ermişsin, afiyet şeker bal olsun _________________ v-strom 650
emreboztekin@hotmail.com
532 336 36 79
Seyahat Ya Rasulallah (Evliya Çelebi)
................Muradına ermişsin, afiyet şeker bal olsun
Aaaah ah! Her ne kadar isin o kismina deginmemeye calissam da, gozume sokman sart miydi be Emre'cigim? Bittim o kuruya bittim, eridim kasar peyniri gibi.
_________________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Kayıt: Oct 16, 2008 Mesajlar: 347 Nerden: Istanbul
Tarih: Pts Nis 20, 2009 11:42 pm Mesaj konusu:
sus sus sus... Hala konuşuyor bide..
Bu dünyada yatacak yerin yok.. _________________ İnsanlar doğduğunda dört bacaklıdır,
Sonradan iki bacaklıya dönüşür.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız