Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Geçen sene Ağustos ayında zorlu bir Karadeniz gezisi yapmıştık. Bu sene de İstanbul’dan hareketle orta Toroslar’da arazi ağırlıklı bir gezi yapmayı planladık. Mut-Ermenek ve Çamlıyayla-Bolkar bölgelerini enine boyuna gezmek, dağlarda kamp kurmak, zirvelere doğru bir miktar yürüyüş yapmak planlarımız arasındaydı. Zaman sorunumuz yoktu ve Ağustos’un ikisinde bu plan doğrultusunda harekete geçtik. Gezimizin ilk etabı olarak İstanbul-Afyon-Konya yoluyla Mut Sertavul yaylasına vardık. Yaylada evimiz olmasının da avantajıyla Mut-Ermenek-Karaman dağlarının, yaylalarının ve ören yerlerinin altını üstüne getirmeye çalıştık. Karadeniz gezisinden sonra Toroslar’ın da bir o kadar heyecan verici olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle arazi sürüşü sevenler için bu bölge inanılmaz güzel. Az da olsa 2800 rakımlı zirveler, yaklaşık 1800-2000 rakımlı geniş platolar üzerine dizilmiş durumda. Ermenek ve Mut arasında Kuzey-Güney hattındaki dağ silsilelerinin arasında 200-300 metre rakımlı geniş Taşeli platosu yer alıyor ve bir yayladan diğer yaylaya geçmek için bu dağ silsilelerinin birinden inip diğerine tırmanmak gerekiyor. Bol miktarda stabilize yol, dağ yolları ve patikalar arazi zevki arayanları tatmin edecek düzeyde. Karadeniz’den farkı iklimin kuru, yeşilliğin az olması. Ancak bu dağlık bölge, hayli az bilinmekle birlikte, Akdeniz bölgesini İç Anadolu platosuna bağlayan antik yolların kavşağı olması nedeniyle tarihi açıdan da son derece zengin. Bu da ayrı bir avantaj. Gezinin bu aşamasında beklenmedik fakat güzel bir sürpizle karşılaştık ve neticede gezinin gezinin Bolkar kısmını bir başka bahara ertelemek durumunda kaldık.
3850 km’lik gezinin gps izleri.
Mut-Karaman-Ermenek bölgesindeki gezilerimiz.
Motorumuz hayli yüklü oldu. Bir aylık giyim kuşam ihtiyaçlarımız, çadır ve kamp malzemeleri, mutfak araç gereçleri, yedek iç lastikler, ufak tefek alet takımları, fotoğraf makinası vs. Lastikler TKC 80. Yolun çoğu asfalt olacak, belki lastikleri Mut’a kargoyla gönderebilirdik. Fakat pek sorun olmadı, TKC’nin asfalt performansının hayli iyi olduğu söylenebilir.
SERTAVUL YAYLASI:
Sertavul yaylası Mut-Karaman yolunun tam ortasında yer alıyor, 1400 rakımlı. Çocukluğumun yazları bu dağlarda geçti. Son yıllarda memleketin her yerinde olduğu gibi Sertavul yaylası da açgözlülük ve görgüsüzlükle betonlaştırıldı ve katledildi.
Yaylanın sırtını dayadığı dağların zirvesi; Uçsuz bucaksız bir plato, bir taraf güneye Akdeniz’e, diğer taraf Karaman-Konya ovasına uzanıyor. Yol yorgunluğunu dağlarda temiz hava alarak atmaya çalışıyoruz.
Mut civarında çok sayıda tarihi eser var. Bölge Roma dönemi ve öncesine ait kalıntılar bakımından hayli zengin. Yol üzerinde olması bakımından en bilineni Alahan Manastırı. Sertavul-Mut yolunun 20. km’sinde, kısa ama kıvrılarak yükselen bir yolla ulaşılıyor. Taşeli platosuna hakim bir yamaçta. 440-442 yıllarında yapılmış olduğu tahmin ediliyor. Arkada görülen Mağaras dağı, onun arkasında ufukta Mut-Ermenek dağları. Hepsini bir bir aşmayı planlıyoruz.
SERTAVUL-KOZLAR-TEKEÇATI GÜZERGAHI:
Sertavul yaylasında yol yorgunluğunu attıktan sonra TKC’leri bir de arazide denemek istiyoruz. 1650 rakımlı Sertavul Geçidi’nden Doğu’ya doğru stabilize yola sapıp dağlardan Mut’un bir diğer yaylası olan Kozlar’a doğru ulaşmayı hedefliyoruz. Güzergahta Kavaközü, Dağpazarı, Navdalı köyleri var. Yollar tamamen stabilize, bozuk. Bu köylerin yaylalarına patikalarla ulaşılabiliyor. Yolların sık sık çatallaşması Trabzon-Bayburt dağlarını andırıyor. Kozlar yaylasına gelmek üzereyken Mut’tan arkadaşlar Ermenek tarafına Tekeçatı yaylasına doğru gidip çadır kurmayı öneriyorlar ve fazla fotoğraf çekemeden hızla aşağıya inmek durumunda kalıyoruz. Mut-Tekeçatı arasını ise geç kaldığımız için karanlıkta katetmek zorunda kalıyoruz ve yolda yine fotoğraf çekemiyoruz.
Bu gezinin gps izleri.
Uçsuz bucaksız Toros platoları, rakım 2000 civarında. Motor Bolkar’lara doğru bakıyor olmalı. Bu dağ yollarından Bolkar’lara ulaşmak mümkün. İlk hedefimiz de buydu aslında.
Köyler ve yaylalar birbirine bakımsız stabilize yollarla bağlanıyor.
Kavaközü Köyü. Mut köyleri genelde bu minvalde.
Dağpazarı Kilisesi. IV. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Dağpazarı köyü hala bir çok köy yolunun birleştiği önemli bir kavşak.
Kozlar’da taş yayla evi. Bu evlerden ne yazık ki pek kalmadı. Benim de çocukluğumun bir kısmı bunlardan birinde geçmişti.
Kozlar yaylası ve Mavga Kalesi’nin Mut’tan görünüşü. Bir kaya üzerinde bulunan Mavga Kalesi’nin kitabesinde 1230 tarihi bulunmakta. Kozlar Yaylası yaklaşık 1400 rakımlı, dik bir yamaçta kurulu, taşeli platosu bütün genişliğiyle aşağıda, Ermenek dağları ufukta. Akşam karanlığında ulaşacağımız Tekeçatı yaylası da bu dağların arkasında ve ancak zirve aşılarak ulaşılabiliyor.
Gece karanlıkta Tekeçatı’daki Kumdanboğazı’na ulaşıp çadır kuruyoruz. Ne kadar güzel bir yerde olduğumuzu ancak sabah görebiliyoruz. Kumdanboğazı Mut’a bağlı Güzelköy’lülerin yaylası. Kendi kamp malzemelerimizi Sertavul’da bıraktığımız için arkadaşların yedekleriyle idare ediyoruz.
Mustafa Manav, Güzölköy Muhtarı ve bendeniz. Sabah muhtarın misafiriyiz. Gezinin bu kısmını Mustafa Abi önceden en ince ayrıntısına kadar planlamıştı.
Muhtar’ın çatma’sında misafiriz, güzel bir kahvaltı hazırlanıyor. Odun ateşinde saç börekleri atılıyor. Motor kıyafetleri yeterince kalın olmasına rağmen Ağustos ayında üşümemek mümkün değil.
Yaylacıların çatmaları.
BALABOLU (ADRASSUS):
Balabolu, yolunun sapalığı nedeniyle çok az bilinen bir nekropol. Tarihi metinlerde Balabolu ismine rastlanmıyor. Ancak 1960’lı yıllarda yapılan bir araştırmaya göre Balabolu Kilikya bölgesinde çok görülen yol kenarı nekropollerine bir örnek. İç Anadolu’yu Akdeniz kıyısına bağlayan antik yollardan birinin üzerinde bulunuyor. Kuruluşu itibariyle ne Helenistik ne de Roma kökenli. Fakat üçüncü ve altıncı yüzyıllar arasında geliştiği düşünülüyor. Balabolu’ya ilk kez 1970 yılında dört yaşındayken ailecek ciple gitmiştik. O dönemde bir çok eserin sağlam durumda olduğunu hatırlıyorum. 1994 yılında başka bir vesileyle bir kez daha gitmiştik. O tarihlerde nekropolisin önemli ölçüde talan edilmiş olduğunu görmüştük.
Balabolu yolunda bizi güzel bir sürpriz bekliyor. Biraz şaşırmış bir şekilde yola devam ediyoruz. Tam da idrak edemiyoruz durumu aslında.
Balabolu’ya Yalnızcabağ köyünden ayrılan stabilize bir yoldan ulaşılıyor.
Nekropol vadiye hakim 1600 rakımlı bir tepeye kurulmuş. Bölgede kayaya oyulmuş iki adet kilise kalıntısına rastlanıyor.
Balabolu sonrasında Kumdanboğazı yaylasına, Ermenek ve Karaman’a ulaşmak mümkün. Bu bölgede yollar o kadar çok çatallaşıyor ki kaybolmamak çok zor. Karaman tarafına giden yol bir noktadan sonra patikaya dönüşüyor. Bu yollar üzerinde aşağı köylerin yaylaları dizilmiş durumda.
Fotoğraf 2000 rakımlı plato ve patika-yollar hakkında bir fikir veriyor. Bu yolda ucuz atlattığımız bir kaza da geçirdik. Kayalıklı ve sonradan kumlu da olduğunu farkettiğimiz keskin ve çok dik bir virajı aşmaya çalışırken motoru devirdik. Neyse ki kendimizde ve motorda bir hasar oluşmadan kazayı atlatmış olduk.
KARAMAN:
Balabolu yolunda yaşadığımız güzel sürprizden sonra ne yapmamız gerektiğini ciddi bir şekilde düşünmeye başladık. Acaba Müge’nin motorla yola devam etmesi doğru olur muydu. Hemen Karaman’da isim yapmış ve çok güvenilir jinekolog arkadaşımız Ahmet’in yanına gittik. Böylece Müge sağlam ellerde ilk muayenesini de olmuş oldu. Ahmet her ne kadar Müge’nin motor yolculuğu yapmasını teşvik etmese de olumsuz yönde görüş belirtmedi. Seyahat ve motora binmenin bir sakıncası olduğuna dair literatürde bir şey yokmuş. Bütün bunlara rağmen biz her gece ve her sabah acaba Müge uçakla mı dönse diye düşünmekten kendimizi alamadık. En sonunda çok dikkatli olmaya çalışarak birbirimizden ayrılmamaya karar verdik. Karaman için daha kapsamlı bir gezi planı yapmıştık ama bu durumda sadece Karaman Müzesi ve yakında olan Manazan Manastırı ile Tahıl Ambarları’nı görmekle yetindik.
Taşkale Tahıl Ambarları.
Manazan Manastırı. Erken Hristiyanlık dönemine ait kayalara oyulmuş ilk manastırlardan birisi.
KARAMAN-ERMENEK-SARIVELİLER-ALANYA: DÖNÜŞ YOLU:
Balabolu yolunda yaşadığımız sürpriz ardından büyük gezi planımızın Bolkar etabını bir başka bahara eteledik ve daha hafif bir rotadan İstanbul’a dönmeye karar verdik. Fakat yine de Karaman-Ermenek-Alanya yolu üzerinden Toroslar’ın Batı cephesini de gören bir rota belirlemekten kendimizi alamadık. Bu yol son derece zevkli ve Toroslar’ın görkemini açığa çıkaran bir güzergah.
Karaman-Ermenek yolunda Bucakkışla’ya iniş. Karadeniz yollarını çağrıştırıyor. Yirmi virajla 700-800 metre iniliyor, sonra aynı şekilde karşı dağlara çıkılıyor.
Karaman-Ermenek yolu, geçtiğimiz yollar, Toroslar 1900-2000 rakımlı geniş platolardan oluşuyor. Son derece büyüleyici.
Yol üzerinde ilk kamp yerimiz. Tepebaşı Köyü girişinde bir pınarbaşı.
Sarıveliler girişi.
Ermenek-Alanya yolu üzerinde Kuşyuvası mevkii. Kayaya oyulmuş çok dar ve dik uçurumlu bir yol.
İncekum Orman Kampı. Sonunda Alanya’ya ulaşıyoruz.
ULA-MUĞLA:
Gezinin ikinci durağı Müge’nin memleketi Ula. Ula’da ve Ören’de bir miktar konakladık. Datça, Ören, Bodrum civarında yakın yerlere kısa geziler yaptık. Müge’lerin Ören’deki yazlığında bol bol denize girdik.
Ula’daki eski evlerden örnekler.
Akyaka-Ören-Bodrum yolu: Gökova körfezinin kuzey kolundan Bodrum’a kadar kıyıdan uzanan son derece güzel bir yol. Bir taraf çam ormanları, diğer taraf deniz, yol kıvrıla kıvrıla ilerliyor. Bu seneye kadar yolun bir kısmı stabilize imiş ama yakın zamanda tamamı asfaltlanmış. Bu sahil şeridi henüz bakir.
Akyaka-Ören yolu: Vitesli motor kullanmayı 1980’li yıllarda bu Jawa’larda öğrenmiştim. Mobilet sonrası ilk motorum Jawa Ceylan’dı.
Yeteri kadar dinlendik, İstanbul’a doğru yola çıkma zamanı.
AYVALIK-CUMALIKIZIK:
Ula’dan ayrıldıktan sonra İzmir üzerinden Ayvalık’ı hedefliyoruz. Fakat İzmir girişinde ani bir sağnak, yollar çamur ve yağ. Hava açınca ilk benzilikte ciddi bir temizlik yapmak gerekti.
İlk durağımız Cunda’da Ada Kamping. Müge’nin durumu itibariyle konaklayarak ve yavaş yavaş gidiyoruz.
Yolu biraz uzatıp Cumalıkızık’ı da görmek istedik. Cumalıkızık Uludağ eteklerinde eski dokusunu korumuş bir kasaba. Eski evlerden dönüştürülmüş güzel pansiyonlar var. Biz Maviboncuk’ta kaltık. Havası çok güzel, Ağustos’ta yine yorganlarımızı örtündük ve ertesi gün dinlenmiş bir şekilde İstanbul’a yöneldik. Bu uzun geziyi yaşadığımız sürprize rağmen kazasız ve “sağlıklı” bir şekilde tamamlamış olduk.
İzlediğiniz rotayı memleketim çamlıyayla olması münasabetiyle her yaz sılairahim yaparken izliyorum ve her defasında daha fazla keyif alıyorum.Bir gün yine bu rotayı takip ederseniz çamlıyaylayı pas geçmeyin bir endurocu için görülmeye değer keşfedilmesi gereken biyer.Temmuz -ağustos aylarında bende orada olurum belki birlikte çıkarız toroslara çini göle yazı göle ters akana. Daha nice güzel geziler...
Kayıt: Oct 14, 2004 Mesajlar: 2253 Nerden: TEKİRDAĞ
Tarih: Prş Eyl 04, 2008 10:31 pm Mesaj konusu:
Şimdiye kadar,binlerce Km.'lik yüzlerce rapor okudum.Sizin ki bir ilk olarak motosiklet gezi raporları arasında tarihe geçecek buna emin olun.
Emin olduğum bir şey daha ,Allah kısmet ederse bu çocuk cinsiyeti her ne olursa olsun kesin motorcu olacak (Bana göre Kız bebek,hiç yanılmadım)
Raporun ve fotoğrafların güzelliğinden hiç bahsetmiyorum,tıpkı geçenlerde yayınladığınız Karadeniz raporu gibi,harika... _________________ www.yakurtulus.com
Sevgili Nadir; oncelikle bu guzel, detayli ve akıcı raporun icin cok tesekkurler.
Mujdeli haber icin de sizleri can'ı yurekten kutluyor ve Allahtan tamamina SAGLIKLA erdirmesini diliyorum.
NOT : Eh artik gobek adını da "Balabolu" veya kestirmeden "BAL" koyarsiniz. Eminim BAL gibi tatli bir cocugunuz olacaktir.
_______________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Sevgili arkadaşlar hepinize tek tek teşekkür ediyorum iyi dilekleriniz için .
Halilhoca: Önümüzdeki yıl Çamlıyayla yapabilirsek mutlaka haberleşelim. Mut civarından Çamlıyayla'ya kadar dağlardan gitmek çok istediğim bir şey.
Silver59: Sevgili Yekta umarım yine yanılmazsın, gerçi benim içime erkek doğdu. Belli olunca haber vereceğim.
Vap53: İsim konusu galiba çok zor, sizin öneriniz üzerine Müge Bal ve varyasyonlarını düşünmeye başladı. Çanakkale taraflarına yolum düşerse çayınızı içmek için bir uğrasam ve tanışsak diyorum.
Vulcan: Ayvalık'ta fazla kalamadık ve sabah erken çıktık dolayısıyla uzun sohbet imkanı olmadı. Umarım bir daha karşılaşırız yollarda.
Altugsaygılı: Evet aynı kişiden bahsediyoruz. Mustafa Manav'ın XT660'ı var ve Sertavul yaylası yaz kış onun mekanı.
Motorcuk:Bir buluşup tanışalım demiştik ama fırsat olmadı...
Kayıt: Jun 23, 2005 Mesajlar: 2823 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Cmt Eyl 06, 2008 7:19 am Mesaj konusu:
Raporunuz, verdiğiniz bilgiler ve yayla fotoğraflarınız çok güzel. Yayla rotalarınızı kaydettim bile. O tahıl ambarlarına hep gitmek istemişimdir. Teşekkürler hepsi için.
Seyrettiyseniz eğer "Mutluluk" filminin başı tahıl ambarları görüntüleri ile başlar. Sizin bu gezide öğrenmiş olduğunuz haber de sizin "mutluluğunuz" olmuş. Allah tamamını erdirsin... _________________ Motosiklet Teorisi ni ve Motosiklet Yol Sanatı nı okuyalım, okutalım...
Volkan GÜNDÜZ
Honda Varadero 04
AB rh -
En son kunduz tarafından Cmt Eyl 06, 2008 7:42 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Vap53: İsim konusu galiba çok zor, sizin öneriniz üzerine Müge Bal ve varyasyonlarını düşünmeye başladı. Çanakkale taraflarına yolum düşerse çayınızı içmek için bir uğrasam ve tanışsak diyorum.............
Daha bol vakitli de bekler ve cok da memnun olurum.
_______________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Resimler anlatım cok güzel, sayende memleketimizin nadide yerlerini gezmiş olduk, yazını ve resimlerini tesadüfen buldum, ayrıca verdigin güzel haber içinde tebrik ederim. Savaş ATLAY
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız