Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Apr 26, 2005 Mesajlar: 1118 Nerden: Istanbul
Tarih: Prş Tem 06, 2006 7:16 am Mesaj konusu: bir de benden dinleyin...
Moradam bu rapor işini iyi biliyor... Biraz da benim seçtiklerime bakalım...
İlk durağımız Safranbolu: Süprizlere götüren sokaklar, mutlaka arkasında hoş bir görüntüyü çerçeveleyen kapılar, çatı saçaklarının örttüğü daracık sokaklar, arnavut kaldırımı yollar, köşe başı ve kapı önü teyzeleri, minik şirin ötüşen kuşlar gibi Safranbolu cocukları...
Safanbolu'yu bitiremedik, daha fazla dinlemek, koklamak isterdim sokaklarını ve daha çok içeceğim çaylar vardı orada ama vaktimiz kısıtlıydı düştük Sinop yollarına...
Biz Ege'de büyüdük öyle alışkın değiliz yeşilin her tonuna ve ağzımız açık içimiz hayranlıktan mayışık bakakaldık yolun bize sunduklarına... Ne yeşil dağlardı bunlar öyle, bir de Doğu Karadeniz'e gitsek acaba düşer bayılır mıydık?
Sinop... Moradam hakkında ne hissetiğimizi çok güzel anlatmış... Ben size orada nasıl cezaevine düştüğümü anlatayım
"Bu bana yapılır mı ya? İnsan biraz fazla çikolata yedi diye mapus damına tıkılır mı? Buralarda halihazırda kazılmış bir tünel olmalı. Bi çıkayım ilk işim en yakın bakkala gidip nutellaların gözünün yaşına bakmamak olacak, dehşet saçıcam, ben iflah olmam..." Ortalarda da kimseler yok, fantaziye bakın memlekette tek suçlu benim, suçum da fazla çikolata tüketmek
Eğer gerçekten bu cezaevinde yatsaydık, pencereden uzandığımızda parmaklıklar ve dinkenli teller eşliğinde denizi görebilecektik belki.... Ve koridorlar, mahkumlar volta atarken şimdi olduğundan daha mı sıcak daha mı korkuç görünüyordu acaba?....
Sinop'ta, İnce Burun'da, o en kuzeyde ne var acaba diyorsanız söyleyelim... Bir deniz feneri; beyaz, yalnız, biraz zamana gücenmiş de bakıma alınmış, dört yanına tahtalar çakılmış, açık denize karşı bu eli kolu bağlı esir görüntüsü üzücü, ama çözüldüğünde daha bi yakışıklı selamlamaya devam edecek gemileri....
Bir de çok önemli bir katkı yaptık zoolojiye, konuşan hindi bulduk, şimdilik koloni falan değil ama vatanı İnce Burun, gidenler lütfen halini hatırını sormadan dönmesin Bakınız moradam muhabbete dalmış kendisiyle
(bu hindi bize birşey anlatmaya çalışıyor olmasın )
Hamsilos'da manzarayı seyre dalmışken bir tur otobüsü yanaşır uzaktan ve içinden ilk çıkan 3 çocuk yerliler gibi çığlılar atarak koşmaya başlar "MOTOSİKLEEEEEEEEAAAT, MOTOSİKLEEEEAAT". Oğuz ve benim dehşete düştüğümüz kısa bir an "Gitti motor"
Neyse ki küçük insanlar motora zarar vermeyecek kadar sevimliler ve ellerine makinamızı verip fotoğrafımızı çektiriyoruz, tabiki birbirine çok benzer 3 kare; kalpler kırımasın. Laf aramızda yetişkinlerden başarılı çıkıyorlar, kafamızın tepesi de pabuçlarımız da yerinde...
Sinop'tan çıktık ve gerçekten başı bulutlara değen Küre Dağları'nı geçtik... Evet! Başımız sonunda göğe de erdi
Köy yolları ve Kızılırmak kıyısı... Pirinç taraları ile Çin'i aratmayan muazzam manzaramızı biraz "benzin bitiyor ciyaaak!" tedirginliğinde geçirdik...
Yolda bir yerlerde depoya yapıştırdığımız harita kanatlanıyor, "hah! bundan sonra yolu koklayarak bulmak gerekecek" ... Epeyce arkada kalan ve bir kısmı parçalanan haritayı moradam gidip, bulup, alırken bana da anı belgelemek ve "pişuvf!" efekti ile terimi silmek düşüyor.
Her yol sonunda bitiyor, bir şekilde Kapadokya'ya ulaşıyoruz... Çorum'dan beri esen şiddetli rüzgardan aptala dönmüşüm, hala kafam titreşiyor, kask yok ama sanki var. "Biri kafama bakıp söyler mi lütfen, orada hala bir kask var mı yok mu? ...
Karadeniz'de yakalanmadığımız ama bizi bozkırın ortasında üstelik yağmurluksuz bulan yağmur “çok konuşmayın ıslandığınıza değer” diyen gökyüzü oyunları yapıyor...
Koyunlar: Biz gezi boyunca gördüklerimiz karşısında hayran hayran melerken, sonunda bu işin erbaplarını bulduk, oh ne ala manzaraya karşı ot yemek...
Kapadokya'da çıkılmadık vadi kalmasın yürüyün Seferoğulları dedik, ve eşsiz ışık oyunları sunan her oyuğa kafamızı uzattık...
Kapadokya'da geleneksel mimari demezsem içime sinmez......
Kayıt: Aug 14, 2003 Mesajlar: 773 Nerden: istanbul
Tarih: Prş Tem 06, 2006 11:01 am Mesaj konusu:
SON BÖLÜM
Ertesi gün, ilk durağımız Zelve yolu üzerindeki Güllüdere ve kilise...
Zelve;
Zelve’den çıkıp Avanos’a ulaştığımızda, Karadeniz’de bize bir süre yol arkadaşlığı yapan Kızılırmak’la tekrar karşılaşıyoruz.
Avanos, toprak çanak çömlek yapımıyla ünlü bir yer.
Aşağıdaki fotograf “Chez Galip”in atölyesinin ilginç bir bölümü.
Tüm duvarlar, dükkanını ziyaret eden kadınların saçlarıyla kaplı. Her saçın yanına saçın kime ait olduğu yazan küçük bir not eklenmiş.
Avanos’tan sonra “Sarıhan Kervansarayı”na gidiyoruz. Kervansaray, İpek Yolu üzerinde bulunuyor... Çin’e dek uzanan İpekyolu üzerinde her 40 km.da bir kervansaraylar var.
Birkaç resim de Göreme Açık Hava Müzesi’nden:
Veee, gezinin en heyecanlı yerlerinden biri; Göreme’deki uzaylılar!
“UFO Müzesi” tabelasını görünce, atladık içeri.
Artık bizim için hiçbişey eskisi gibi değil!
Ertesi sabah bu onbin yıllık masal şehrinden ayrılıp, Eskişehir / Kırka’ya EMOK Motosiklet Festivali’ne doğru yola çıktık. Konya üzerinden yaklaşık 600 km yolumuz var. Dümdüz Konya ovasından geçeceğiz. Kolay bir yol.
Ama yine yağmura yakalanıyoruz... Bu sefer tedbirliyiz. En azından ben tedbirliyim... Yağmurluğumu giyiyorum. Ece’nin 15 ytl ye aldığı yağmurluk, ayağınu paçasından sokar sokmaz ortadan ikiye ayrılıyor ... Neyse ki yağmur biz giyinene kadar dindi.
Hızlı ve kolay bir yolculuktan sonra, festival alanına ulaşıp çadırımızı kurduk...
Festival için seçilmiş olan yer, hizmetler, organizasyon... herşey çok güzeldi... Büyük bir özveriyle, bunları hazırlayan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum.
Maalesef hafta sonu festivalde olamadık. Cumartesi sabahı, 10:00 gibi İstanbul’a yola çıktık.
8 günde, 2838 km yol yaptık.
Ve 1 temmuz cumartesi öğleden sonra ömür törpümüze, İstanbul’a geldik.
Kayıt: Jun 23, 2005 Mesajlar: 2823 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Prş Tem 06, 2006 1:04 pm Mesaj konusu:
Hem Moradam'n hem Cyclist'ın fotoğrafları ve anlatımı biribirinden güzel. Ellerinize sağlık. Çok güzel bir seyehat olmuş. Sonunu festivale bağlamanız da ayrı bir güzellik. Hani ıslanıp, bir inşaatta çay içmişiniz ya, orasını çok sevdim ben. Bayılırım öyle çaylara... _________________ Motosiklet Teorisi ni ve Motosiklet Yol Sanatı nı okuyalım, okutalım...
Sevgili Ece ve Oguz, haaaarika gezmissiniz ve sanatci kimliginize yakisir sekilde de cook keyifli raporlamissiniz. Tesekkurler..!
Sanki kendimi o resim ve okudugum raporla, oralarda geziyormus gibi hissettim (ama tek fark vardi, hic terlemeden ve islanmadan). _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Aug 14, 2003 Mesajlar: 773 Nerden: istanbul
Tarih: Cum Tem 07, 2006 12:41 pm Mesaj konusu:
Güzel sözleriniz için çok teşekkürler arkadaşlar...
susir demiş ki:
...Bu arada bir UFO muzesinin Denizli'de de var oldugunu hatta Turkiye'de ilk, dunyada ikinci UFO muzesi oldugunu biliyor muydunuz?
Memlekete geldiginde ugrarsan, gorduklerinden cok farkli olmadigini farkedeceksin. Geldiginde muhakkak gorusuruz diye dusunuyorum
Geçen aylarda Motorla Denizli'den geçip 2 gün kaldım. Keşke birbirimizden haberdar olup görüşebilseydik... Denizli'deki müzeyi de ilk kez duyuyorum.
Bu arada müzeden bir detay foto daha... Uzaylının elindeki pavyon ışıklarına dikkat!
Kayıt: Jul 24, 2003 Mesajlar: 158 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Tem 07, 2006 2:20 pm Mesaj konusu:
Oğuz ve Ece, güzel bir gezi yapmışsınız gerçekten. Festvial alanında bir ara gördüm seni Oğuz. Ama koşuşturmaktan ilgilenemedim. Bileydim böyle bir geziden geldiğinizi, akşamın geç saatlerinde kafanızı yerdim hadi anlatın diye...
Sevgili oğuz cennet vatanımızın ne kadar güzel olduğunu birdaha hatırlatıp içimizde ki gezme duygusunu ateşlemiş oldun bir memleket bu kadarmı güzel olur ya tekerine ellerine sağlık çok teşekkürler çok iyi anladığım bir şey var güzelleri bulmakta üzerine yok sanırım tebrikler inşallah bir gün beraber gezmek nasip olur bursaya gelirseniz görüşmeyi çok isterim saygılar esen kalın _________________ Her zaman en güzel günler bizlerin olsun Mesut TANYILDIZ HONDA CBR 600
Kayıt: Jun 23, 2005 Mesajlar: 2823 Nerden: İSTANBUL
Tarih: Cmt Tem 08, 2006 8:29 am Mesaj konusu:
Sevgili Oğuz, Sinop Cezaevi'ni kendiniz gezmişsiniz anladığım kadarı ile. Sinop Cezaevi'nde yıllarca gardiyanlık yapmış olan Pala isteyenlere cezaevini gezdiriyor. Bana o gezdirmişti. Adam oranın içinde bir sürü şey yaşadığı için çok güzel anlatıyor. Beni şakayla karışık hücrelerin birine kapatmıştı. Adam kartvizit yaptırmış kendine, cezaevinin önünden arıyorsun, geliyor beş dakika sonra. Orayı gezmek isteyenler için kartviziti şöyle:
Höh!! Ne rapor yazmışsınız be arkadaşlar. İzlemeye doyum olmuyor. İyiki hisarda bahsi geçti. Atlasaydım çok şey kaçıracakmışım. Doğu Karadeniz'e de beraber gideriz belki. _________________ Tolga Demirel
AfricaTwin
KTM EXC 450
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız