Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
ayyy ewt size şimdi ilginç bişey anlatayım. hiç düşündünüzmü bu basket oynayanlar nasıl havaya uçuyor . evet anlatayım toplanın bakim yuvarlak yapın .çaycı herkese benden çay.
başlıyorum ses yok
Dünyanın gelmiş en iyi basketbolcularından biri olarak kabul edilen Michael Jordan doktorlar tarafından sürekli inceleniyormuş. Doktorların amacı Jordan'un maçlar sırasında zıpladığında adeta uçması ve saniyelerce havada asılı kalabilmesinin sırrını ortaya çıkartmakmış. Çünkü Jordan neredeyse fizik kanunlarını hiçe sayıyormuş.
Yıllarca süren bu araştırmalar pek bir sonuç vermemiş. Jordan basketbolu bırakınca araştırmalar bir süre durmuş. Ancak 2001-2002 NBA sezonunda yeniden basketbola dönüp üstelik neredeyse eskisi gibi oynayabilmesi sonucunda, bu araştırmalar yeniden başlamış. En sonunda geçtiğimiz aylarda bir anatomi uzmanı ortaya bir teori atmış. Bu teoriye göre: Jordan'un eklem yerlerinde doğuştan hidrojen gazı varmış. "Uçan Kule" Jordan'un havada uzun süre asılı kalmasını bu hidrojen sağlıyormuş. Ancak bu teoriyi ispatlamak için bıçak altına yatması gerekiyormuş ve bu ameliyat çok riskliymiş. Bu nedenle Jordan öldükten sonra üzerinde inceleme yapmaları için tüm vücudunu bilim adamlarına bağışlamış.
ya işte böyle sevgili ikitekerli arkadaşlar. dur şimdi bişey daha anlatcaktım ama bi aklıma gelsin siz çaylarınızı bitirin bi bakim _________________ motorsuz motorcu (sen sen ol asla biz olma)
ben geldim.evet çaylarda bitmiş bakıyorum tam zamanı başlıyorum. ses yok.
Bu olay, Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü 1993 yılında bitiren Dilek isimli bi kızın başından geçmiş. (Böyle anlatılıyo, soyadı yok) Dilek bi gün okuldan çıkmış, durakta minibüs bekliyomuş. Yalnız korkunç da yağmur yağıyomuş bu arada. Kızın önüne bi araba yanaşmış. İyi giyimli, temiz yüzlü bi genç, “Yanlış anlamayın n’olur. Ben de yakın zamana kadar öğrenciydim. Islanmayın, gelin ben sizi uygun bi yere kadar bırakayım” demiş. Dilek kız, başta biraz tereddüt etmiş ama çocuğun iyiniyetine inanmış ve arabaya binmiş. Yolda sohbet filan etmişler. Hoşlanmışlar birbirlerinden. Çocuk, “Lütfen izin verin sizi evinize bırakayım. Bakın yağmur da iyice hızlandı” demiş, Dilek kabul etmiş taabi. Sohbet iyice koyulaşmış. Kızın evine gelmişler, bu arada telefon değiş tokuşu yapmayı da ihmal etmemişler.
Dilek çok etkilenmiş çocuktan. O hafta her telefon çaldığında yüreği hop etmiş, “Ay benimki mi arıyo?” diye telefona koşmuş. Ama arayan olmamış maalesef. Dilek yüzünü kızartıp çocuğu aramaya karar vermiş, “Belki numaramı kaybetmiştir, n’olucak ki ben arasam” deyip kandırmış kendini. Telefonu ağlamaklı bi kadın sesi açmış. Meğer teyze, bizim çocuğun annesiymiş ve hıçkıra hıçkıra, oğlunun trafik kazasında öldüğünü söylemiş. Anlattıklarından Dilek anlamış ki, çocuk onu bıraktıktan 5 dakika sonra yapmış kazayı. “Keşke eve bıraktırmasaydım. Benim bunun sorumlusu” diyerek hemen kendini suçlamaya başlamış. Suçluluk duygusundan kurtulmak için teyzeden adresi almış, “En azından başsağlığına gideyim bari” diye düşünmüş.
Ziyaret ağlamaklı ve de yaslı geçmiş. Ayrılma vakti geldiğinde iyice havaya giren kız, “Bana oğlunuzdan bi hatıra verir misiniz? Onu gerçekten çok sevmiştim” demiş. Bunun üzerine anne içeriye gitmiş, döndüğünde elinde çocuğun kaza günü üzerinde olan gömlek varmış. Üstelik de hala kanlar içindeymiş gömlek. Dilek çok kötü olmuş, gömleğin niye saklandığı ve niye ona verildiği anlamsızlığına rağmen yine de kadını kıramayıp almış kanlı gömleği. Ama eve gelir gelmez ilk işi gömleği yıkayıp, ütülemek olmuş. Bütün gece gömleğe baka baka, zır zır ağlamış. Sürekli de, “Onu ben öldürdüm, onu ben öldürdüm” diye tekrar ediyomuş kendi kendine.
Artık ağlamaktan bi’tap düştüğünde gömleği yastığının altına koymuş ve yatmış. Sabah uyandığında kendini daha iyi hissediyomuş. Ama yastığı kaldırdığında bi de görmüş ki gömlek yine kanlar içinde. İnanamamış bu duruma. “Heralde dün o kafayla iyi yıkayamadım” diyerek yeniden yıkamış gömleği. Ama ertesi sabah da hiç bi değişiklik yokmuş gömlekte, yine kanlar içindeymiş.
bir başka hikayede tekrar buluşmak üzere hoşcakalın _________________ motorsuz motorcu (sen sen ol asla biz olma)
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 1081 Nerden: Çanakkale/Havana
Tarih: Cum May 26, 2006 1:35 pm Mesaj konusu:
Şeker Hoca bir alem hoca: "Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi,
zaten devenin de iyisine binmiş!" diyor. Teravih namazında eli boş
gelen kadınlara "Televizyon programlarına börek çörek yapıp gidersiniz, buraya eliniz boş geliyorsunuz!" diye takılıyor. Söylediklerini oya sunuyor, Cuma namazının farzını kıldırıp "Memleketin 330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi gidip çalışın!" diye cemaati işlerinin başına gönderiyor. O Malatya'nın ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı Celal Tigen. Basın Yayın Halkla İlişkiler mezunu. Yaşını sorduğumuzda "52 modelim!" diyor.
İşte sorular ve cevaplar:
Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı mucibesi?
"Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem
ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme
yeridir. Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde geliyor. Bir de
cehennemden mi bahsedeceğiz?"
Camide promosyon uygulamanız varmış?
Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye
gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum,
bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını
veriyorum."
Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır?
" Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum."
Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?
"İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret değildir. Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari giymişti.
Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti?"
Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?
Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar
bağlıyorlar, " Al sana göbek, ver bana bebek!" bunlarla uğraşıyorlar. Malatya'da Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski, şarap, rakı ne varsa mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil mi? Bunlar dini takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor."
Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?
"Cemaate; www.celalhoca.com.tr 'ye girin, sorular sorun dedim.
Cemaat araştırmış. "Hocam bulamadık!" dediler. Sitem yok, espri yapmıştım. Ama hazırlıkları yapılıyor, yakında olacak."
Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz oluyormuş, niye?
"Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın farzını
kıldırdıktan sonra; "Haydi şimdi gidin çalışın, memleket düzlüğe
çıksın!" diyorum."
Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?
Neşeli şeyler anlatıyorum diye çok tepki verdiler. Dini
preslemişler, monoton hale getirmişler. İslam dini güler yüzlü bir
din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz."
Şeker Hoca devam ediyor:
"Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında
mantar, egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş
giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye."
***
"Bir gün sabah namazı için camiye gelmiştim. Üstünde hırka olan
birini gördüm ama çok karanlıktı, tanıyamadım."Kimisiniz?" dedim, "Turgut Özal'ım" dedi. O sırada Başbakandı. Korumalarını atlatıp gelmiş. Annesi Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı, dini konularda onları yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi istedi. "Babam için 5 kere hatim indirmiyorum, ancak bir kere yapabilirim!" dedim. "Peki öldükten sonra mezarıma 5 yıl boyunca gelip dua okur musun?" dedi.
"Ya Amerika'da, Arabistan'da ölürseniz, nasıl geleyim?" dedim, onu da kabul etmedim. Ama 4 yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını yaptım."
***
"Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu.
Halde çalışan birine; "Sen camiye avizeleri getir, ben senin reklamını
yapayım!"dedim. Cami doluyken cemaate; "Namazın farzı kaç diye
sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi ondan da vazgeçtim,
abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur..
Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası No:47 Şahin
Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!" dedim. 15 gün
sonra avizeleri getirdi. "Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor,
caminin başka ihtiyacı var mı?" diye sordu."
***
"Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli kişi teravih
namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. "Hocam ne yapacağız?" diye
sordular. "Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm!"
dedim. Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra biraz rolantiye almışım. Maça geciktiler. "Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun,s onra birden yavaşladın?" dediler. "Yahu radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında Malatya Müftüsü vardı?" dedim
aytaç abi sen hikaye iste ben bulurum. evet yine bir yuvarlak istiyorum çaycıııı çaylar benden... .evet hikayemize başlıyoruz ses yok
Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretlerinin henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Sevgili Peygamberimiz, eshâbını toplayarak islâma saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahâbiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala'nın evine uğradı. Bu karar ve resûlullah Efendimizin emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud'a gitmek üzere hemen sahâbenin arkasından koşmaya başladı ve eshâbının arasına katıldı.
Harp sona erince Müslümanlar Medine'ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen hazreti Hanzala'nın dul hanımı da vardı.Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili peygamberimiz''aleyhisselâm'' cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehit olan Hanzala'nın hanımına gelmişti. Resûlullah Efendimize yaklaşarak:
- Ey! Allahın Resûlu! Hanzala nerede, demesi üzerine sevgili peygamberimiz cevabında:
- "Hanzala şehit oldu", buyurdu.
Bunun üzerine Hanzala'nın hanımı:
- Yâ Resûlullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübârek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi. Bunun üzerine sevgili peygamberimiz yarı hüzünlü bir şekilde (sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala'yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm) buyurdu.Bunun üzerine bütün sahâbiler Uhud yolunu tuttu ve herkes Hanzala'yı aramaya başladı. Daha sonra sahâbiler Hanzala'nın henüz vücûdu kurumamış ve ıslak bir şekilde buldular.
Sevgili peygamberimizin müjdesini bizzat gözleriyle gördüler. Bunun için O'na ''Gasilül- melâike'' yani (Meleklerin gusül ettirdiği Hanzala'' denir. Bu evlilikten Eshâbın büyüklerinden hazret-i Abdullah dünyaya geldi. _________________ motorsuz motorcu (sen sen ol asla biz olma)
evet çaylar bitmiş .bu sefer kim ısmarlıyo çayları bak şimdi aklıma ilginç ve bu o kadarda komik bi olay geldi anltayım.gelin bakim yamacıma korkmayın ya
Mezbahadan et taşıyan bir tırın sabahın erken saatlerinde yüklenip bir an önce yola çıkması gerekiyormuş. İşe sabahın kör vakti gelen işçiler, tırı yüklemeye başlamışlar. Alelacele işi bitirmişler. Tırın şoförü arkadaki soğuk hava deposunun kapısı kapatılır kapatılmaz yola çıkmış. Ancak son eti çengele takmaya uğraşan işçinin içeride kaldığını kimse farketmemiş. Uyku sersemi olan işçi de başına gelen korkunç şeyi, ancak tır hareket edince farkedebilmiş. Tır hiç durmadan 8 saat yol alacağından, arkadaşları kaybolduğunu farketmezlerse donarak öleceği kesinmiş.
Bir süre duvarları yumruklamış ama sesini duyuramayacağını biliyormuş. Bir süre sonra üşümeye başladığından hareketleri yavaşlamış ve bir kenara çöküp ölümü beklemeye başlamış. Oturup kaçınılmaz sonunu beklemeye başlamış ve cebinden çıkardığı kağıt kaleme yazmaya başlamış. 1. saat: çok üşüyorum; 2. saat: her yerim uyuşuyor; 3. saat: ayaklarımı hissetmiyorum; 4. saat: donarak ölmek istemiyorum, kalemi tutucak gücüm kalmadı, ellerim dondu...
Tır etleri teslim edeceği yere geldiğinde şoförü dondurucunun kapısını açınca içerisinin soğuk olmadığını farketmiş. Sabah yola çıkarken aceleden dondurucuyu çalıştırmadığını hatırlayan şoför, lanetler okurken köşede büzülmüş yatan işçiyi görmüş. Adamın uyuyakaldığını sanan şoför, işçiyi sarstığı halde uyandıramamış.
Polis olaya el koymuş, şoför tutuklanmış. Bir müddet sonra adli tabip raporunda işçinin ölüm nedeni vücut ısısının hızla düşüşü olduğu açıklanınca temize çıkmış. Meğerse talihsiz işçi psikolojikman ölmüşmüş.
evet ben aklıma geldikce anlatacagım _________________ motorsuz motorcu (sen sen ol asla biz olma)
ayy bu kahvede işler kesat bi tane eglence salonumu açsak bari orası iş yapar.baksana dünden beri gelen giden yok kahveye _________________ motorsuz motorcu (sen sen ol asla biz olma)
1- cumbaba - Medar-ı İftiharımız güzel insan
2- Grkm - senin 20 lik sahteymiş
3- b_bullseye - geyiksel alemlerin en güzel adaşı
hadi bakalım uyumayalım değerlerimize sahip çıkalım bizi biz yapmak için haydi 28 Temmuzda maximus'un düğününde 1000 Cumhuriyet Altını takmak için Bursa'ya.
Bora liste yerinde sayıyor hala?? _________________ Bora
TA '06
Kayıt: May 20, 2004 Mesajlar: 1743 Nerden: jamaica
Tarih: Pzr May 28, 2006 8:45 pm Mesaj konusu:
b_bullseye demiş ki:
maximus demiş ki:
evet kaleye mum dikenler görelim:
1- cumbaba - Medar-ı İftiharımız güzel insan
2- Grkm - senin 20 lik sahteymiş
3- b_bullseye - geyiksel alemlerin en güzel adaşı
hadi bakalım uyumayalım değerlerimize sahip çıkalım bizi biz yapmak için haydi 28 Temmuzda maximus'un düğününde 1000 Cumhuriyet Altını takmak için Bursa'ya.
Bora liste yerinde sayıyor hala??
beklediğimiz ilgiyi göremedik altınları yarım mı yapsak acaba? _________________ Bora Çalık
Bursa
640 Adv.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız