MOTOSİKLETLİLERİN UĞRADIĞI HAKSIZLIKLAR;
Tarih: 13.07.2004 Saat: 09:59
Konu: Haberler


Motosikletler, yoğun şehir hayatında, şehir yoğunluğundan uzakta, uçsuz bucaksız doğal güzellikler içinde insanoğlunun bütün stresli iş ortamından uzaklaşmasını sağlayan, insana hayatın anlamını farklı bir boyutta anlatan 2 tekerlekli araçlardır.

Gelişmiş bir çok toplumda, bir kültür olarak değer görür. Farklı bir yaşam tarzı olarak algılanır. Bu insanlara, diğer araç sürücüleri, bir yaya gibi davranır. Onlara, trafikte farklı bir ayrıcalık tanır. Çünkü bu araçların üstündeki insanlar, dışarıdan gelecek tehlikelere karşı bir bebek kadar zayıf kalırlar. Bu insanların bir kaportaları yoktur. Tüm korumaları, ne çelik kadar sert ve dayanıklı, ne de teknolojik olarak gelişmiş değildir. Sadece ufak tefek darbelere karşı, bir nebze olsun kişiyi korumaya yöneliktir.

Ancak, motosikletlilere, gelişmiş ülkelerde gösterilen bu saygı, maalesef ki ülkemizde yok. Sadece insanlardan değil, devletimizden de böyle bir saygı görmek mümkün olamıyor. Aksine her fırsatta haksızlığa maruz bırakılmaya çalışılan bir azınlık olarak görülüyorlar. Nasıl mı?


· Yoğun şehir trafiğinde zaman, tasarruf, park sorunu gibi bir çok yararı olan bu araçların, köprü, otoban vs. gibi yerlerde, diğer araçlarla aynı tutulması. Ortalama 200 kg gelen bir araç ile 1400 kg gelen araçlar, sınıf olarak aynı sayılıyor ve aynı ücret alınıyor. Bir minibüs ki ağırlığı 1400 – 2000 kg arasında değişebiliyor, köprü gişelerinde 3.000.000 TL verirken, bir motosiklet de aynı ücreti veriyor. Buna karşılık minibüs OGS denilen konfor ve tasarruf sağlayan cihazdan faydalanabilirken, motosikletler bu cihazlardan mahrum bırakılıyor ve verilmiyor. Oysa toplamda aynı minibüs ile kapladığı alan oranı 1/6 dır. Ağırlık olarak ise yaklaşık 1/7 ile 1/10 gibi oranlarda değişiyor. Yani her yönden trafiğe ve yola daha fazla zarar veren bir araç ile aynı statüde tutulabiliyor. Bir çok ülkede motosikletlerin otoban geçişlerinden ücret alınmıyor. Eminim ki İstanbul Boğazı gibi bir boğaza sahip olsalar ve böyle bir boğazın üzerinde Boğaz Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü gibi köprüleri olsa, orada da motosikletlerden ücret almazlar. Tabi bu bir Kültür farkı.


· Trafik zorunluluğu olan muayene işlemi, bir otomobilde, ilk 3 sene, sonraki her 2 sene de yapılma zorunluluğunda iken, bir motosiklet sürücüsü, aracını her yıl muayene yaptırmak zorunda kalıyor. Her yıl 76.000.000 TL muayene harcı ödüyor. Bunun yanında ruhsatında 3 muayene hanesi olduğundan her 3 yılda bir ruhsat değiştirmek için uğraşıyor ve yaklaşık 100 - 150.000.000 TL. gibi bir ücret ödemek zorunda kalıyor. Tabi bu paralar, günümüz için geçerli ki, seneye ne olacağı belli değil.


· Bu sene çıkarılan vergi ile artık her motosiklet, diğer araçlar gibi vergisini ödüyor. Vergi ödemek sorun değil ancak yapılan haksızlıklar burada da devam ediyor. Nasıl ki otomobil vergilerinde yaş, motor hacmi haksızlıkları olabiliyorsa, motosikletlerde de aynı durum söz konusu. Neyse vergi vermek ağır gelmiyor bizlere. Ancak vergimizi verdiğimiz, trafik işlemlerine diğer araçlardan daha fazla maruz kaldığımız halde, halen onlar kadar saygı görmüyoruz.


· İDO (İstanbul Deniz Otobüsleri), Haziran ayında fiyat ayarlamasına gitti ve zam yaptı. Bir otomobile %6-7 gibi zam yaparken, ¼ oranında daha az yer kaplayan motosikletlere %20 oranında zam yaptı. Motosikletlerin kütlesi mi arttı? HAYIR. Ağırlığı mı arttı? HAYIR. Peki niye böyle bir zam oranı yapıldı? Bunu kendileri de cevapsız bırakıyorlar.


· Bir motosikletin, trafikte güvenli bir şekilde gitmesi için, en az, trafikte en hızlı gitme hakkına sahip bir araç kadar hız yapma hakkına sahip olmalıdır. Çünkü, bu araçlar, yol üzerinde küçük bir yer kapladığınız için sizi görmeyebilir, görse bile araçtan saymayabilir. Onlara göre sizin şeritte olma hakkınız olmayabilir. Bu yüzden de sizi sıkıştırıp, yoldan çıkarabilirler. Bu durumda sizin tek bir çareniz vardır gaza basıp onlardan uzaklaşmak yada kenara çekip geçmesine izin vermek. Kenara çekebileceğiniz yer olabilir yada olmayabilir. Onlar için önemsizdir. Yoldan çıkmanızı, kaza yapmanızı o kadar da sorun etmezler. Peki bir motosikletin şehirlerarası yolda kaç km hız tahdidi var biliyor musunuz? Sadece 70 km/h.. Evet yanlış okumadınız 70 km/h. Peki ya Otobanda kaç km hız tahdidi var sizce? O da fazla farklı değil. 80 km/h. Şehirlerarası yolda bir kamyon yada otobüsün kaç km hız tahdidi var peki? 80 km/h. Otobanda? 90 km/h. Olaya bir de şöyle yaklaşalım. Bir kamyon, düz yolda 80 km/h ile gidiyor ve önünde bir motosiklet var. Karşıdan da bir araç geliyor. Yani, hızını düşürüp motosikletin hızına inmeli ve karşıdan gelen araç geçtikten sonra sinyalini verip motosikleti sollamalı. Sizce böyle mi olur? Nasıl olur ben söyleyeyim. Kamyon hiç hız kesmeden motosikletin üzerine sürer. Nasıl olsa o motosiklet kaçar diye saf bir düşünceye girer ve yanından geçmeye kalkışır. Hatta bir de camı açıksa “ Deli misin be altında motor var bassana gaza!” diye bağırır. Motosikletli aptal, elinin altında gaz olduğunu bilmiyor ya. Eğer tecrübeli bir sürücü ise, biraz da şansı varsa, bu tehlikeden sıyrılır. Tecrübesi az ve şansı da yok ise, ne olur siz düşünün! Eğer motosikletli tehlikeden kaçmak için gaza basarsa ve o anda da radar var ise bu sefer de polisin ağına düşer. Gel de anlat bakalım derdini! “Kamyon üzerime çıktı, kaçmak için gaza bastım..” Tabi polis anlamaz ve cezayı usulca yazar.

Olayın bir de halk boyutu var ki asıl tehlike burada zaten. Kazaların çoğunluğu bu yüzden oluyor. Nasıl mı?

· Güzel bir günde sahilde yol alıyorsunuz. Karşı şeritte bir minibüs U dönüşü yapmak üzere. Fren yapıyor. Siz, selektör ve korna ile onu uyarıyorsunuz. Minibüs duruyor. Siz de o durdu diye elinizi frenden çekiyorsunuz ve yola devam ediyorsunuz. Ancak arkadaş, size şaka yapmak için yeniden hareket ediyor ve önünüze çıkıyor. Durabilirseniz şanslısınız. Duramazsanız, gözünüzü hastanede açıyorsunuz.


· Bir kavşakta yol hakkının sizin olması, diğer sürücüler için önemsiz bir ayrıntı. Sizin varlığınız ile yokluğunuz onlar için sorun teşkil etmiyor.


· Kırmızı ışıkta durmak sizin için tehlikeli. Arkadaki araç, sizi dokunmak suretiyle iteleyebilir. Çünkü siz trafikte yol hakkına sahip değilsiniz onun için. Düşüp bir tarafınıza zarar verseniz de onu pek ilgilendirmiyor. Bu gibi durumda gaza basıp kaçmayı yeğliyor.

· Yine güneşli bir günde çevre yolunda sağ şeritten ilerliyorsunuz. Arkanızdaki araç, neredeyse milimetrik olarak yakın takipte. Bu arkadaş, ani bir fren durumunda size dokunduğu takdirde, sizin düşmenize sebep olabileceğinin, ve sizin üzerinizden geçebileceğinin bilincinde olamıyor.


· Çevre yolunda sol şeritte, diğer araçlar gibi ilerliyorsunuz. Arkanızdan bir araç sizi sürekli sıkıştırıyor ve kornaya basıyor. Sağa çekilip eğiliyorsunuz camına doğru ve size “Ne işin var sol şeritte, gitsene emniyet şeridinden!” Arkadaş, sizin sol şeritten gitme hakkınızın farkında bile değil. Çünkü onun için bir araç değilsiniz.


· Şerit değiştirmek için araçların geçmesini bekleyen bir araç, araçlar geçer geçmez hemen fırlar. Oysa arkadan gelen motosiklet vardır. Ama onun için o motosiklet önemli değildir. Çarpsa yada dokunsa ona zarar gelmez.

Konular bu şekilde uzadıkça uzatılabilir. Sanki bir lastik gibi desek yanlış olmaz aslında. Bütün bu olumsuzluklara, kısıtlamalara, anti düşüncelere, tehlikelere rağmen, kaçınılmaz bir gerçek var ortada. Motosikletli insan sayısı, gün geçtikçe artıyor. Sayıları 2000’leri bulan bir çok mail grupları var. Bir çok resmi dernekler kuruldu. Motosiklete binen birçok eski yeni milletvekili, gazeteci, yazar, sanatçı, ressam, manken, mühendis, işletmeci, doktor ve sayamadığım bir topluluk var. Bu azımsanmayacak topluluk, toplumun bir parçasını oluşturuyor. Bu insanları ve hobilerini yok sayamayız.


Zafer Yangın






Bu haberin geldigi yer: Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu
http://www.ikiteker.org

Bu haber icin adres:
http://www.ikiteker.org/modules.php?name=News&file=article&sid=282