Bir sinav komedisi !
Tarih: 24.12.2003 Saat: 10:18
Konu: Haberler


Çok Sevgili Motorcu arkadaşlarım,
Yol Kaderdaşlarım,

İlk kez araba ehliyeti almak için sınava 1977 yılında girmiştim. Dersler ağır, baba otoritesi ağırdı; ehliyet ve araba sürmek o sıralar biraz lüks uğraşlardı. Sabah üçte gizlice uyanıp okuldaki bir sınava çalışıyormuş gibi yapıp, okulu kırıp yazılıya girmiştim. O zamanlar Yazılıda da uygulamada da hakkedenler ehliyet alıyordu. O günkü heyecanlar çok güzeldi.

Bu tarihten ceyrek asir sonra motor ehliyeti almak için tekrar aynı dosyayı açtım ! Üniversite sınavına giriyormuş gibi heyecanlandım, 25 yıl öncesine dönmüş gibi hissettim kendimi. Ancak gördüklerim ve yaşadıklarım AB’ne girmeye çalışan, Geri Kalmış ya da Gelişmekte Olan Ülkeler statüsünden hiçbirzaman kurtulamayan 2002 Türkiye’si için çok şaşırtıcı ve üzücüydü ! Çok moralim bozuldu.

En iyisi olsun diye paradan kaçınmadan, tavsiyeler üzerine, evime de oldukça uzaktaki bilinen iyi okullardan birine gitmistim. Herkes çok iyi niyetliydi, çalışanlar, hocam… Ancak bugüne kadar edindiğim bilgiler ışığında geçmişe baktığımda çok ilkel şartlarda motor dersi almış olduğumu gördüm. Sadece kafamda emaneten duran uydurma bir kask, eldiven yok, dizlik yok, ve mahallelerin ara sokaklarında surus.Emniyet tedbirleri sıfırın altındaydı. Bugün internet sayflarında okuduklarımızın A’sı da, Z’si de yoktu.

Yazılı sınava gireceğim gün , motor ehliyeti almak için gelenlerin yarısı motoruyla sınav yerine gelmişti. Yetkililerle dalga geçer gibi.Hatta bazıları kasklarını sınav kağıtlarının yanına koymaktan çekinmemişti bile. Şaşkınlıkla onları seyrettim. Hatta polise haber mi vermeliyim diye aklımdan geçirdim. Öyle ya, Fahri Trafik Müfettişi olmak istiyordum, bunlara göz mü yumacaktım? Sınavı başarsa da başarmasa da kasklı gençler sonra yine motorlarına binip gittiler.

“İnanılmaz ama gerçek” filmlerine konu olacak görüntüler ise Ayazağa’daki sınav sırasındaydı. Komedi programlarına malzeme olacak cinstendi. Komediydi ama sonunda insanların canı sözkonusuydu. İstanbul’un en pis trafiği olan bir yer herhalde özellikle seçilmişti. Burada meydana gelebilecek kazada yaralanma riski hemen hemen hiç yoktu ! Çünkü kasaları taşla dolu büyük kamyonların çarptıkları acemi motorcu adayı mutlaka olecekti. Kendi kendime “ bu ıssız, gözden ırak yeri herhalde , yetkililerin gözünde trafikte birer parazit olan motorcuları toptan kaldırmak amaciyla uygun olduğu için bilhassa seçmişler” diye düşündüm.

Sınava yaklaşık 50 kişi gelmişse bunun yarısı kendi motoruyla gelmişti. Gözlerime inanamıyordum! Normal şartlarda orada bulunan devlet görevlilerinin motorlara el koymaları, kullananları ise mahkemeye göndermesi gerekiyordu. ( Hele bir de Fahri Trafik Müfettişi olsaydım, benim sınavı terkedip hemen tutuklamalara başlamam gerekecekti, sınavı yapanlarla birlikte ! ). Ben kafamda senaryolar yaparken, tutukladıklarımı yoldan geçen bir kamyonun kasasına doldururken…yani durum böyleyken sınavı yapacak olan devlet görevlisi “ motoruyla sınava gelmiş olan arkadaşlar ! sizler bu pistte zigzagları yaptıktan sonra buraya geri gelmeyin doğrudan evinize gidin! Biz burada puan vereceğiz sonra sonuclari ogrenirsiniz ” diye bağırdı. ( Maalesef sesi kayda alamadım) Yani aday oraya ehliyetsiz olarak motorla gelmiş, çok kötü kullanıyor örneğin, kendisi ve diğerleri için hayati risk oluşturuyor ve hatta, belki de, sürüş sınavında başarısız olacak, ama sonucu bile öğrenmeden motorcu adayı sınav pistinin sonundan eve gidecek….

Motor henuz satin almamis ve motorsuz olan bizler, şanssız adaylar ise, sınav pistinde kullanacağımız motoru, sürüşte gecsek te kalsak ta , tekrar geri getirmek zorundayız çünkü bizden sonraki adaya motoru devretmek zorundayız. Daha sonra arabamızla ya oradan geçen minibüslerle gideceğimiz yere hareket edeceğiz !

İstanbul’da ve seçkin kurslar ve seçkin insanlara hitap eden bir yerde bunları görüp yaşayınca, ülkenin gelişmesiyle ilgili hayallerim suya düştü.Diger illerde acaba nasil sinav yapiliyordu ki. Bütün sorumsuzlıklara rağmen neden daha çok ölümlü kaza olmadığını sordum kendime. Çok korktum ve panikledim. Kendime yeni kurslar bulmam gerektiğini ve bu işi, ehliyeti almama rağmen kendi kendime, yaralanmadan ölmeden öğrenmek zorunda olduğumu gördüm.Moralim düzgün, sağlığım yerinde oldukça erken sabah saatlerinde sakin otoyollarda iki-üç arkadaş binlerce km kullandık. Kullandıkça daha da kullanmam gerektiğini öğrendim. Okudukça , kaskımın, kıyafetimin yetersiz olduğunu öğrendim. Okudukça, Türkiye de Motora , motorcuya hiç önem verilmediğini gördüm.Daha da korktum.

Gelişmiş ülkelerde kaza nasıl olursa olsun motorcuya çarpan araba sürücü suçlu sayılıyor. Yurtdışında bisikletçiden arabalar arı görmüş gibi kaçıyor ve uzaklaşıyorlar. Bisikletin hatasından kaynaklanan bir kazada bile otomobil sürücüsü hep suçlu.
ABD ve İngiltere’de motora çarpan mebuslar istifa ettiler ya da kamuoyunda suçlu damgası yediler. Fransa da motor federasyonu araç sürücülerinin cep telefonu yol bilgisayarı kullanmalarının yasaklanması için faaliyet başlattılar, çünkü sürücülerin dikkatsizliğinden kaynaklanan kazalarda hesabı ölümleriyle motorcular ödüyor.

Eğer, motorcu baskı grupları olarak köprüde ve otoyollarda ayrıcalık ve destek istiyorsak , traktörden sınıfından ayrı tutulmak istiyorsak, çeşitli sektörlerde çalışanlarımızla, kamuoyunu bilinçlendirme yoluyla bu konuyu kurslardan, sınavlardan başlayarak eleştirmemiz, düzeltmemiz ve çalışmamız gerekecek, daha fazla kaderdaşlarımızı kaybetmemek için.

Medyada çalışanımızla, avukatımızla bir motorcunun yaralanmasına veya maalesef ölümüne yolaçan bir sürücünün gerek yasalarla yargıda, gerekse toplum içinde horlanarak en ağır biçimde cezalandırılması için uğraşmalıyız. Davaları sonuna kadar takip edip çarpan sürücüyü kamuoyuna afişe etmeliyiz ! Kazada insan oldurmek Turkiye de suc sayilmadikca bizler lunaparkta vurulmaya aday ordekler gibiyiz.
Aynı zamanda bisikletçisiyim; geçenlerde bindiğim taksi şoförü yanımızdaki bisiklete teğet geçtikten sonra “ geçenlerde bi tanesine çarptım…” dedi. “Eee” dedim, “ öldü” dedi. Ve o cani yine cok kisa sure sonra taksi şoförlüğü yapıyordu, ona hakkettiği cezayı almasını sağlamayan kanun yapıcılar da belki başka bir yerde baska bir motorcuyu sıkıştırıyordu.

Zevk için ve işimiz için kullanmakta motorumuzla daha az zarara uğramak için bu utanç verici sınav deneyimini, sizlerle birer yol kaderdaşi - yol arkadaşı olduğumuz için paylaşmak istedim.
Selam ve sevgilerimle,









Bu haberin geldigi yer: Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu
http://www.ikiteker.org

Bu haber icin adres:
http://www.ikiteker.org/modules.php?name=News&file=article&sid=151