yazı dizisi için start, onay talebi ve işte ilk yazı
Tarih: 18.11.2003 Saat: 13:19
Konu: Gezi,Gezi Anilari ve Gezi Duyurulari


"DENEME" YAZISI VEYA "SAKIN Bİ' DAHA DENEME!" YAZISI :-)

2 TEKER AMA 5 YILDIZ!

Şu motosiklet dünyasına girdiğimden beri, Burhan ne anlatıyorsa oydu benim için.
Bu makine hakkında o ne diyosa, ben de o kadarını biliyodum.
Bana çok yabancı bir makineydi; hayatımda ilk defa biniyodum, bu kadar yakından ilk defa görmüştüm şu motosiklet denilen şeyi.
Dışarıdan baktığımda; caddelerde, otobanda falan gördüğümde de enteresan geliyodu.

2"Aman be" diyodum; "Ne keyif! Adamlar sefa sürüyor..."
Bi de afili yürürlerdi ki, gıcık olurdum. Kıyafetler, konuşmalar, sohbet konuları, buluşmalar, terimler...
Hepsi çok garip ve bir o kadar da sinir ediciydi.
Hele de motor kullanan hoş bi' hatun gördüysem, tipik (bu genellemeye tenkit gelebilir) hatun tepkisi, burun kıvırırdım.
"Kötü kullanıyor", "motora hakim değil", "kız haliyle araba kullanmak varken motor senin neyine be hatun"...
Sırf çamur işte. Çekememezlik vardı sözlerimin arkasında.
Ben kullanamıyorum ya, herşeyi yapacağım, üstelik çok da iyi yapacağım ya!
Tek sebep bu.
Motor kullanamıyorum; kullanan hoş bi' hatun da görmüşüm...
Bundan iyi malzeme mi olur?
Söv sövebildiğin kadar...
Derken bir delikanlı ile tanıştım. Adeta sövdüğüm hatunların ahı tuttu; epey hoş, karizmatik, şeker bi şii bu.
Adam sonradan motorcu çıktı. Eh, aradan zaman da geçmiş, kanım ısınmış. Ne diim?
"Ben motora binmem veya binemem" mi?
Gerçi dedim; "Duyarsa, ağabeyim beni öldürür. Mümkün diil."
İçim gidiyo, aklım kalıyo ama n'apiim?
Çünkü bu doğru, Kılıç duyarsa kıyamet kopar. "Seni motorun üstünde görürsem, kardeşlikten reddederim" demişti. Zarar görmemden korkuyodu, onu anlıyodum. Dolayısıyla, bu konuda şaka yapmadığını anlamak benim için hiç zor olmamıştı.
Bu net uyarının üzerinden uzun yıllar geçmiş olsa da, o korku yerleşmişti içime bi' kere.
Neyse efendim; bi' gün adamım da, ben de dayanamadık bu acıklı duruma.
"Ben bu motora 'seninle' binmenin keyfini yaşamak istiyorum!" dedi.
"Peki" dedim.
(Hatuna bak; sırf hava, sırf caka!)
O "benimle" motora binmenin keyfini yaşarken, ben (bilin bakalım neden) üç buçuk atıyordum. Karizmayı da çizdirmiicez ya...
Bi' süre sonra alıştım, (ki size dergide yayınlanan o maceramı da yazacağım) sevdim, aşık oldum, tutuldum, bağlandım ve daha neler neler oldu. Ama şu motor kullanan hatunlara olan gıcıklığım devam etti. Sırf beceriksizlikten, cesaretsizlikten, özgüvensizlikten ve daha nelerden nelerden...
Bi' yandan gördüğüm her motorlu hatuna sövüyorum, bi' yandan da kendimi geliştiriyorum.
Bi' çift olmuşuz ki; çiçek, çiçek!
Kıyafetler ikiz, ruhlar ikiz, macera heyecanı ikiz...
"Yaşasın programsızlık!" ve "Hain düzen!" hissiyatında, bol kilometreli geçiyor günler.
Bu süre zarfında, adamımın engin sabrı ile hızla yol alıyorum "motorculuk" yolunda.
"Aha kızım, işte bu motor, buna bineceksin, fazla sağa sola yatmayacaksın."
"Öyle ansızın, hızlı, derin hareketler yapmak da yok."
"Virajlarda bana uyum sağlayacaksın, ben ne tarafa yatıyorsam o tarafa yatacaksın."
"Dur-kalk'larda kendini fazla salmayacaksın, dikkatli olacaksın; yoksa "tek teker" yaparız.
Eh, Arif Ağabey'e de biraz ayıp olur; daha bir senelik motorcuyuz şunun şurasında, abartmayalım. Öğrenme sürecini hızlandırmayalım. Hatta mümkünse o tek teker sürecini hiç yaşamayalım."
İyi be, iyi; çalışıyoruz işte!
O dönemde kendisinden aldığım "beş yıldız"lar (!), "işte böyle"ler, "harikasın"lar, -ciddiyim- moralimi oldukça düzeltmişti. Hele bi' Kütahya macerası yaşadık ki, tadı hala damağımda.
Motosiklet kullanıcılarının üye olduğu İkiteker grubunun organize ettiği ve Frig Yaylası'nda gerçekleşen dört günlük muh-te-şem bir organizasyondu.
Hayatımın en mutlu seyahati ve anıları; bu grubun düzenlediği o buluşma ile gerçekleşti.
Sekiz günde, toplam 1700 kilometre yol yaptık.
İzmir'den yola çıktık ve ilk gün Çanakkale'nin Güzelyalı ilçesinde bi' gece mola verdik.
Ardından üç gece İstanbul'da, bi' gece İznik Gölü kenarında geceledikten sonra; nihayet Kütahya'da aldık soluğu.
Diğer yandan da, öğrenme süreci devam ediyordu tabii.
(Bu sürecin asla bitmeyeceğini de öğrendik Donald Duck'tan - ki çok doğru)
Burhan'ın bana yönlendirdiği; Donald Duck imzalı "motora nasıl binilir, nasıl binilmez, nasıl inilir, nasıl düşülür, düşüldüğünde karizma çizdirilmeden nasıl doğrunulur" başlıklı pek çok yazıyı okuduktan sonra, bu yazıları kaynağından, "www.ikiteker.org"dan takip ediim dedim.
İyi de yapmışım. Ücretsiz üye oldum. Artık ben de, bir artçı (motora yolcu olarak binen kişilere verilen ad bu sanırım) olarak o dünyanın içindeydim. (Yanıldınız, söz konusu siteyi övmiicem; yazımın başlığı yeterli)
Siteyi gezerken, bi' de baktım ki "rüzgarın kızı" diye bir hatun var; ha bire yazıp duruyor. Bir de beğeniliyor; demeyin gitsin!
Benim şu gıcıklık durumum var ya, hemen devreye girdi.
Bir de ne duyayım!
Benim adam telefonda ve hayatının hatasını yapıyo; "rüzgarın kızına yorum yazdım, oku!"
"Ne yaptın?! Bana bak; zaten motor kullanan hatunlara gıcığım, bi' de senin mesajlarını takip etmekle uğraşmiim! Ne yazdın bakiim? Ya da bırak sen, ben bakarım."
Şaka bi' yana...
- Ne şakası, adam akıllı kıskanıyosun işte, olur olmaz şeyleri!
- Sen sus bakiim, sana soran olmadı! Ben sadece motor kullanan hatunlara gıcık oluyorum...
İyisi mi ben şu iç seslerimi, kavgalarıyla baş başa bırakiim...
Hakkaten, hatun kişinin yazılarını okudum ve çok beğendim.
(Önemli mi bilmiyorum ama beğendim)
"İnşallah bi' gün ben de..." demiicem, çünkü sanırım benim bu makineyi kullanma hevesim yok. Kullanıcı olaucaksam, arabayı şiddetle tercih ederim.
Herkesin bi' tutkusu var işte; benimki de araba.
Bana ralli deyin koşayım. Antalya'daki Dünya Rallisi'ne giden nadir şanslı çiftlerden biriydik biz. Ama yok, motor deyince; adamım kullanacak ve ben arkada seyahatin keyfini yaşayacağım. Yeter bana.
Durum böyle olsa da, motosiklet ile yol almanın, o grubun bir üyesi olmanın, "farklı" olmanın tadını ne anlatmak mümkün, ne de aynısını bi' kez daha tekrarlamak...
Çünkü her seferinde daha güzel, daha keyifli şeyler veriyo bana; "Kırmızı Başlıklı Kızım" "R1100"...
O sıradan bi' şey değil. Hele bi' "şey". hiç değil. Kanlı, canlı ve ailemizin en önemli üyesi.
Tamam, motor alın demiyorum ama mutlaka deneyin. Hatta mümkünse uzun yol yapın ve gidişte diil ama dönüşte yaşiicaklarınızı, hissediceklerinizi bana yazın.

***

Gazetecilikle örtüşüyo olmasından sebep; tahammül gücünüzle doğru orantılı olarak yazmaya devam ediicem.
Bir artçı olarak bilginizden yararlanmaya, öğrenmeye de tabii...
Zira dergide, belki de siz okumadan önce, birebir haliyle yayınlanmış olacak üstteki yazı.
Hepinize (ilk kez iştirak ediyo olmamdan dolayı) önce merhaba; sonra (ister araba, ister iki teker kullanıyor olun) bol sağlık ve dikkat...
Bi' o kadar önemli başka bir detay:
Kalemin veya dilin kuvvetli de olsa, geniş bi' çevreye sahip olsan da; eğer anlatacak bi' şeylerin yoksa .... Çok bi' anlamı yok.

Ve sevgili arkadaşlar,
Bu yazıyı yazan hatun kişinin; yazdıklarına dair maddi-manevi herhangi olumlu veya olumsuz bi' beklentisi olmayıp..... Gerisini siz biliyosunuz zaten ;-)












Bu haberin geldigi yer: Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu
http://www.ikiteker.org

Bu haber icin adres:
http://www.ikiteker.org/modules.php?name=News&file=article&sid=137