Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Virajlı yolları hızla kat ediyorum. Yollar o kadar boş ki hızımı zor ayarlıyorum.
Sağ yanım orman, sol yanım nefis Turunç sahili. Kendisi kötü ama yolu çok güzel.. Benden başka ortada bir Allah’ın kulu yok. Bir ben bir de sincaplar.. Deli gibi koşturuyorlar asfaltta!
Sincapları ezmeyeyim diye yavaşlıyorum..
Ezilmezler biliyorum ama olur da biri şaşırsa, orman yerine arabamın altına girse ölürüm vicdan azabından..
Ben sincap derdine düşmüşken taksi şoförü ne yapıyor acaba şimdi? Sarp’ı öldüren taksi şoförleri? Duyuyorlar mı vicdan denilen o azabı?
Gözümün önüme sevgilimin ölü yüzü geliyor. Motosikletli o güzel çocuk Barbaros Bulvarında öldüğünden (veya DÜPEDÜZ ÖLDÜRÜLDÜĞÜNDEN mi demeli) düşünüp duruyorum.
Zira benim güzel sevgilim de motosiklet kullanıyor. Ne lüzum ediyorsa takıyor, bağlıyor, dikkat ediyor...
Da hangi kemer, hangi kask “yerde yatan yaralı birinin üzerinden geçebilecek kadar vahşi bir zihniyete” karşı koruyabilir ki insanı..
Ne biçim bir ülkeyiz biz?
Ne biçim insanlarımız var bizim?
Bu insanları mı seveceğiz?
Bu insanlar için mi gerekirse canımızı vereceğiz?
Bu insanlar için mi doktor, öğretmen yetiştireceğiz?
Sarp, beyaz Türk idi, güzeldi, yakışıklıydı, tanınıyordu, zengindi.. Gazetelere o yüzden çıktı. Ama bu “vahşi” oluşumuzu değiştirmiyor. Türkiye her gün bir sürü motosikletli öl-dü-rü-lü-yor! Düpedüz katlediliyor.
Bizim de başımıza geldi. Yine bir taksici yoldan atmaya çalıştı. Az sonra kırmızı ışıklarda yakaladık: “Ne yapıyorsun?” dedik. “Çekilseydiniz” dedi. “Ne yani öldürecek miydin çekilmedik diye?” dedik. Adam gayet soğukkanlılıkla “Olabilir” dedi, “çekilseydin”.
Bu kadar. Bastı gaza gitti.
Ciddiydi. Hem de gayet ciddiydi. Yapacaktı.. Hiç düşünmeden..
Ne biçim insanlarımız var bizim?
Nasıl bir toplumuz biz?
***
“Yaz bunu” diyor telefonda. “Yaz” diyor.
Yazayım. Haşmet de yazdı dün.
Ne olacak?
Ne değişecek?
Barbaros Bulvarında ölen/öldürülen çocuk son mu olacak?
Okuyacak mı bunu motosikletli avcıları? Bir taraflarına değecek mi? Dokunacak mı?
“Türkler kadar kan dökmeye meraklı bir millet yok” deyip durur tanıdığım bir tarih sever. Okuduğu binlerce tarih kitabından çıkardığı özet bu.
Evet. “Özetimiz” bu.. Önceleri savaşlarda, sonra suikastlarda, şimdi trafikte.
Kimiz biz? Bu dünyaya ne için gönderildik? Kan dökmeye mi? Başkalarını, olmazsa birbirimizi öldürmeye mi?
Misyonumuz bu mudur?
***
Öğreniyorum ki Sarp da çok severmiş Turunç’u.
Buraya getirmişler cenazesini.. Burada gömmüşler.. Sincaplar diyarında uğurlamışlar onu.
Utanıyorum. Dağlara taşlara karşı utanıyorum.
Sonbaharın güzel güneşine karşı utanıyorum. Sincapların neşesine karşı utanıyorum.
Kimse yemiyor bizi. Biz birbirimizi yiyoruz sadece. "
"Ne güzel yazı. Ne kadar içten. Ne kadar önemli konulara değiniyor." diye diye okuyordum, ta ki Türklerle ilgili abuk subuk yorumları görene kadar.
Kan beynime sıçradı. Bu millet son birkaç yüzyılın en mazlum milletlerinden biri. Dört bir yandan darbe yemiş, yüzbinlerle, milyonlarla ölmüşüz. Canını kurtarabilenlerimiz kendini kafile kafile Anadolu'ya atmış. Balkanlarda, Kafkaslarda ve göç yollarında ne acılar çekilmiş. Belki de Mustafa Armağan'ın deyimiyle "kurtlarla kurtlaşmadan mücadele etmenin" bedelini ödemişiz. Kimse bize ağıt yakmadığı gibi biz pustukça daha da üstümüze gelmişler. Suçumuz: Her şeye rağmen hayatta kalmak.
Zamanla dışarıdan hakaret eden şerefsizlere kendi içimizden şuursuzlar da eklenmiş. Kendi kendimize şamar atmak çok fena prim yapar olmuş. Yok efendim Türkler kadar kan dökücü millet yokmuş! Hadi lan ordan! Kan görmek, kan dökücü görmek istiyorsan Avrupa tarihine bak! Tarih marih sıkar seni gerçi, aç televizyonu Irak'a bak bari! Bir milyon kardeşimiz öldü orada, ölmeye de devam ediyor. Batının üç kuruşluk menfaati için! Amerika'nın entelektüel geçinen şerefsizleri "Fallujah delenda est" (Zamanında her konuşmasının sonunda "Kartaca yok edilmeli" diyen Romalı senatöre nazire yapıyor şerefsizler) "Kill them all, let God sort them out" (Bu da Cathar katliamından kalma sözleri: Hepsini öldürün, tasnifi Tanrı yapar anlamına geliyor) diye çığlıklar atıyor. Ama gel gör ki onlar medeni.
Türkler kadar kan dökücü millet yokmuş. İyi de, ben Türk değil miyim? Sincaplar ezilecek diye korkan şahıs Türk değil mi? Azıcık mürekkep yalayan herkes niye bu kadar şımarıp kendini halktan üstün görüyor? "Türkler şöyle, Türkler böyle." Tamam da, sen de Türk değil misin? Türkler öyleyse senin de öyle olman gerekmez mi? Neden kendini milletinden soyutlanmış görüyorsun? Nasıl o kadar tepeden bakabiliyorsun? Gördüğün yarım yamalak tahsil seni Türklükten çıkarıp ne bileyim, Atlantisli falan mı yapıyor ki böyle konuşabiliyorsun? Türklere hakaret etmenin aynı zamanda o bütünü oluşturan her Türke hakaret etmek anlamına geldiğinin farkında değil misin? Benim günahım ne? Ben de Türküm ama ne kan dökücüyüm, ne caniyim. Gayet insaflı ve vicdanlı bir insanım. Benden kat be kat temiz milyonlarca kardeşimin günahı ne?
Bıktım artık bu sözlerden. Düşün kalender milletimin yakasından! Birine kırk defa deli derseniz adam deli olurmuş ya? Bizde günde kırk defa kendi kendimizi aşağılayan sözler duyuyoruz: "Burası Türkiye." "Yaşanmaz bu memlekette." "Yurdum insanı" "Biz adam olmayız." Zaten ciddi bir aşağılık kompleksi ve güvensizlik oluşmuş hepimizde, tekrar tekrar duyduğumuz bu sözler bunları iyice pekiştiriyor. Zihnimize çekilen bu çirkin çizgilerin her gün üstünden geçiliyor. Toplumsal ruh halimiz hiç sağlıklı değil, benden söylemesi.
"Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır" diyor Cemil Meriç. Ne kadar haklı!
Saldırganca değil savunganca kardeşim, saldırıya uğrayan benim. Irak'ta, Lübnan'da, Güneydoğu'da şehit düşen benim. Bırak bu kadarcık öfkelenmeye hakkım olsun kardeşim.
Öfkelenebilirsiniz elbette, kimse sizi öfke duyduğunuz için yargılayamaz. Ama bu öfkenin dışavurumu saygı sınırlarını aşmamalı. Yoksa haklı bile olsanız, haksız duruma düşersiniz. Herhalde böyle bir durumda kalmak istemezsiniz!
Yazınız çook içten, acılarınız içiniz de tutamıyacağınız kadar fazla ki,çığlıklarınızı yazınızda haykırmışınız.
Size katılıyorum,toplum olarak bu kadar duyarsız,hoşgörüsüz ve empatiden yoksun oluşumuzu anlıyamıyorum. Hamasi nutuklardan başka birşey yapılamıyor.Herşey sözde kalıyor,sanki sokaklarımız,yollarımız,bizim değilmiş gibi hor kullanabiliyoruz.Gazetelerin üçüncü sayfaları kan damlıyor.
Bazı gerçekleri konuşup,herkes kendi payınca ne yapabilir ve yaşanılası toplum haline gelebilmek için ne yapmalıyızı düşünmenin tam zamanıdır.
Elinize beyninize sağlık.İyi ki yazdınız. Böyle değildik.