Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Tarih: Çrş May 24, 2006 3:41 pm Mesaj konusu: Bursa - Mardin - Fethiye - Bursa 4378 km.
Uzun uzun araştırmalar ve harita karşısında geçen saatler sonrasında şekillenen gezimize 13/05/2006 Cumartesi saat 06.05 te ben Lütfü Uzsoylu ve Cem Ersoy’dan oluşan iki kişilik dev kadro ile kontak açarak başladık.Şiddetli yağmur altında Eskişehir’e kadar devam eden sürüşümüz Eskişehir’de güneşin kendisini göstermesiyle daha keyifli bir hal aldı.İlk gün için hedefimiz Hatay’dı.Ankara’dan sonra verilen bir mola , şahane Tuz Gölü manzaraları sonrasında Adana’da verilen bir yemek molasının ve ardından Hatay’dayız.Kısa bir şehir turu ve otelimize yerleştik.Orontes adlı otelimizin adı Asi nehrinin latincesinden geliyormuş. Hemen ardından şehrin 8 – 10 km dışındaki Harbiye’deki Kale Restoran’a gittik ve akşam yemeği olarak şefin tavsiyesine uyarak tavuklu ve mantarlı bir yemek yedik.
Gece deliksiz bir uykunun ardından sabah 7 de ayaktayız , hemen kahvaltımızı yapıp , duşumuzu alıp motorlara atladık ve önce Saint Pierre kilisesi.Şehrin biraz yukarısında ve manzara fena değil.Kilisenin bulunduğu alandan yörenin çocukları eşliğinde patikalardan biraz daha yukarı çıkınca kayalara oyulmuş Meryem Ana portresi karşımıza çıktı.Manzarayı da seyredip hemen aşağıya indik ve çocukların tavsiyesiyle şehir manzarasının çok güzel olduğunu öğrendiğimiz bir dağa çıktık.Birkaç resim ve birkaç dakika film ve ardından tekrar motorlarımıza atlayıp vakit kaybetmeden Samandağ’a gittik.Hafta sonları motorları kasabaya sokmayı yasaklamış bir zihniyete uyarak motorları jandarma karakolu önüne bırakıp yolumuza yayan devam ettik.Yörenin görülmeye değer yeri Titus Tünelleri’ne girdik ve başladık yürümeye çevredeki tarihi birkaç küçük yerleşim yeri ve tünelleri yaklaşık 2 saat kadar gezdikten sonra tünellere hayran kalmış bir şekilde turumuzun Hatay ayağını bitirdik.Titus Tünelleri zamanın kralı Titus’un şehri su basmasın diye açtığı su yollarıymış ama öyle küçük tünel ve kanallar değil , içinden kamyon geçebilecek derecede büyük ve devasa tüneller.Neyse tünelleri arkamızda bırakıp otobana girmeden köy ve kasabaların içinden geçe geçe keyifli bir sürüşün ardından Gaziantep’teyiz.Harika bir şehir çok modern ve güzel .Bursa ile kıyaslandığında trafik sorununu da halletmişler gibi geldi bize.Öncelikle “İmam Usta” da karnımızı doyurduk ve hemen merkezde Tilmen Otelde yerlerimizi ayarladıktan sonra günlük kıyafetlerimizi giyip başladık şehri dolaşmaya.O sokak senin bu cadde benim dolaştık ve gözümüze hoş gelen bir baklavacıda her çeşidinden birer adet koyarak hazırlattığımız tabağımızı da afiyetle temizledikten sonra gözümüze hoş gelen bir yerde oturup soğuk biralarımızı yudumladık.Günlerden pazardı ; 1. lig şampiyonu belli olacaktı ve hakemin son düdüğüyle beraber Gaziantep sokakları şenlik alanına dönüştü.Bir anda her sokaktan fırlayan eli bayraklı ve meşaleli gençler inanılmaz bir eğlenceye başladılar.
Gece deliksiz bir uyku ve saat 7 de kahvaltıdayız.Pazartesi sendromu yaşamaksızın duşumuzu alıp motorlara bindik ve rotamızı Şanlıurfa’ya çevirdik.Önce Nizip ardından Birecik’teyiz.Birecik köprüsünü geçip Fırat nehrinin yanından yaklaşık 10 km lik nehir manzaralı ve geniş virajlı yolu takip ederek Halfeti yoluna girdik.Antep fıstığı ağaçları ile çevrili ve bol manzaralı bir yolculuk sonrasında 2800 nüfuslu çok şirin bir kasaba olan Halfeti deyiz.Kasabanın bir kısmı sular altında kalmış.Caminin de bir kısmı sular altında ama minareye çatıdan bir giriş açmışlar ve bizde Minarenin tepesine çıkıp birkaç foto ve film çektik.Küçük sahilinde bir tur atıp yorgunluk çaylarımızı da içip yolumuza devam ettik.Dönüşe geçtiğimizde görmediğimiz bir tabela yada kaçırdığımız bir kavşak yüzünden kaybolduk.Öyle bir yere geldik ki 6 yol aynı yerde kesişti ve motorlardan inip aval aval sağa sola baktık.Cem sola gitmemizin daha mantıklı olacağını söyledi ve sola döndük.2 – 3 km sonra karşılaştığımız yol işçileri ileriden aldığımız bilgiler doğrultusunda taşlar ile kapatılmış yolu motorlarımızın geçeceği kadar açtık ve yapımı tamamlanmamış olan Gaziantep – Şanlıurfa otobanındayız.Burası toplamda 6 şeritli bir yol ve bizden başka kimse yok .Ağzımızdan salyalar akarak Şanlıurfa’ya girdik.Vakit kaybetmeden Harran’a gidelim dedik ve hemen yola koyulduk.Harran yolunda bir çalışma var ki sormayın.Her yer toz toprak , yolda kocaman çukurlar , çukurlar pudra kıvamında toz bir maddeyle kaplı ve Honda Afrika önde ben RT ile arkada ruhumu teslim ediyorum.15 – 20 km ile giderken ön lastik birden tozun içine 15 – 20 cm kadar gömülüyor ve arka taraf gidiş istikametinin tersine dönüp motor olduğu yerde boxer’ın üstüne yanlıyor.TCK ile o an yaşadığım diyaloglar bende saklı kalsın.Her yerim beyaz tozlarla kaplı bir şekilde kardan adam misali motoru doğrultuyorum , yanladığım yerin resmini çekiyorum , Cem sağ olsun beni sakinleştiriyor ve yola devam ediyoruz.Nihayet Haran’dayız , rehberlerimiz İbrahim ve İbrahim bize çevreyi dolaştırıyor , anlatıyor , yöresel örtülerden satıyor ve başlık paralarının yüksekliğinden dert yanıyorlar.Tekrar Şanlıurfa’ya dönüyoruz ve çok yeni açılmış olan Kilim Otel’e yerleşiyoruz.Zaman dar , hemen günlük kıyafetlerimizi giyip yallah dışarı.Balıklı göl ve çevresini tavaf ediyoruz ve ardından mahalle aralarına dalıyoruz.Her mahallede bol miktarda fırın var ve her fırında mahalle halkının pişmesi için bıraktığı yemekler.Aman yarabbim onlar ne öyle patlıcanlı , etli , patatesli tepsiler dolusu kebaplar.Mahalle aralarında dolaşırken daha önceden keşfettiğimiz bir lokanta – otel tarzı yöresel mimari ile restore edilmiş bir yerde yemek merasimimiz başlıyor (Yasemin Konukevi).Kebaplar ve yoğurt çorbası harika.Bostana salatanın yerini almış , tatlı olarak ise “ şıllık” yedik.Ardından mırra merasimi ve Cem mırra fincanını masaya bırakınca cezalandı.Mırra ayrı bir seromoni anlatılmaz yaşamanız lazım.Neyse gecede turladıktan sonra otle döndük ve yattık.
Saat 7 de kahvaltı ve ardından duşumuzu alıp kaleyi ve çarşıyı dolaşmak üzere tekrar yollara düştük.Kaleye dağın içinden oyulan merdivenlerden çıktık ve bittik , o ne dik merdivenler , yüksek basamaklar ama manzara harikaydı.Ardından çarşıdayız, tam bir labirent , nereden girdik nereden çıktık kestiremedik.Belirli bölgelere toplanmış esnaflar,ayakkabıcılar , terziler , baharatçılar…Öğlen üzeri motorlarımızla Mardin’e doğru yollardaydık . Şanlıurfa – Kızıltepe arası asfaltta çok yamalı olmasından dolayı süratimiz biraz düştü ama keyfimiz kaçmadı.Kızıltepe’de benzinleri doldurup (98 Oktan) harika bir yoldan Mardin’e vardık.Düzlükte yeni bir yapılaşma ve modern bir şehir , tepede ise tamamen eskiye dönük otantik bir Mardin.Tepeye çıktık ve bir polise Erdoba Konaklarını sorduk , hoş bir sohbetin ardından polis eşliğinde konaklayacağımız otele geldik.O ne ihtişam , o ne saltanat , o ne el işçiliği…Şoku atlatıp otele yerleşiyoruz ve hemen kıyafetleri değiştirip sokaklara atıyoruz kendimizi.Önce yemek , tesettürlü lahmacun , işkembe dolması , etli ekmek , içli köfte ve tantırdan oluşan tabağımızı mideye indiriyor ve müzedir , camidir , kilisedir , manastırdır , çarşısıdır , kendimizi sokak aralarına atıyoruz.Burada da yardımımıza yöredeki çocuklar yetişiyor , daha bir anlamlı dolaşıyoruz etrafı.Akşama otelimizin terasından Mezopotamya ovasının engin görüntüsüne kendimizi bırakıyoruz ve ta uzaklardaki Suriye’nin ışıklarına dalıp yorgunluk atıyoruz.Bu manzarada içki ikramı yokmuş.Biz az biraz yemeğimizi söyleyip , su bardaklarına çantamızdan çıkardığımız rakılarımızı susuz koyuyor ve manzarayı soluyarak bir ufağı midelere indiriyoruz.
Gece deliksiz bir uyku ve sabah saat 9 da yine zıpkın gibi motorlarımızın üstündeyiz ve önce Hasankeyf.Burası dünya gözüyle sular altında kalmadan görülmesi gereken bir yer.Yine yöresel çocukların yardımı ve buram buram tarih kokan bir keşif gezisi.Köprüden karşıya geçiyor ve oradaki birkaç yapıyı da resmettikten sonra , Midyat – Cizre yolu üzerindeki Mor Gabriyel manastırındayız.Papaz efendi bizi görünce çok şaşırıyor ve Mor Gabriyeli kimden duyduğumuzu merak ediyor.Bizim bu gezideki gizli kozumuz Cem’in annesi idi. Her gittiğimiz yerde nereleri gezmemiz gerektiği konusunda O’nun yardımını almıştık ve burayı da Cem’in annesi tavsiye etmişti. Dönüşte Midyat’tayız ve burada da çocuklar iş başında ve çok sempatik yöresel bir handa kıtlıktan çıkmışçasına yiyoruz ve o yöreler için hayli yüklü bir hesap (53 Ytl.) ödüyoruz.Gün batmadan Mardin’deyiz.Güneşin Kasımiye medresesinden güzel battığı duyumunu alır almaz istikametimizi oraya çeviriyoruz.Biralarımızda yanımızda medreseye gireceğiz ama kapanmış.Görevli amcam sağ olsun anlayışlı davrandı ve medreseyi açıp dolaşmamıza izin verdi.Bizde fırsatı kaçırmayıp medresenin çatısından güneşi batırdık.Buradan çarşıya çıkıp yöresel gümüş işçiliklerinden birkaç örnek satın alıp otelimize dönüyoruz.
Sabah tüm enerjimizi toplamış olarak Nemrut’a doğru yoldayız.Yol keyifli ve sakin geçerken Siverek’ten feribot ile karşıya gececeğiz ama o sırada yaptığımız telefon konuşmasında daha önce buralara gelmiş olan arkadaşımız Hayri’nin “ tekneyi görünce sakın binmekten vazgeçmeyin” uyarısı ile bekleyişimiz daha da heyecanlanıyor.Nihayet karşımızda çıkartma gemisinden bozma bir tekne , suyun üstünde durması bile mucize kabilinden bir alet.Bindik ve çok şükür karşıda indik.Yollar bizi bekler dedik ve erken saatlerde Nemrut yolu üzerinde hoş bir köy oteli olan Kervansaray oteline yerleştik.Çevreyi keşif yürüyüşüne çıktık ama işi biraz abartıp otelin karşısındaki kocaman bir tepeye tırmandık.Nefes nefese kalmıştık ama manzaraya değdi doğrusu.Gün batımı yaklaşırken Cem’in Afrika’ya atlayıp bol vibrasyonlu bir yolculuğun ardından Nemrut ilk durağındayız.Küçük bir büfe var ve birer bira ile manzaraya tat katıyoruz.Yaklaşık 700 metrelik zor bir tırmanışın ardından tanrıların yanındayız ve beraberce tir tir titreyerek güneşin batışını seyredeceğiz ama bir eksik var.Bira almayı unutmuşuz.Cem’in ben inerim teklifine denecek bir şey yoktu.15 – 20 dk sonra yorgun ama mutlu bir şekilde biralarımızı yudumlayarak güneşi bulutların arkasına sakladık.Otele dönüp yemek salonuna gittik , etrafımızda hayli kalabalık ve hayli yaşlı Abd’li ve İngiliz gurup yemek yiyorlar.Abimin biri aşka geliyor ve başlıyor folk şarkılar söylemeye.
Çok hoş bir gecenin ardından saat 04.00 da sakladığımız güneşi bu sefer doğu terasından tekrar bulmak için çıkıyoruz yola.Bu sefer Afrikalar 2 adet , Bursa’dan arkadaşlarımız Bilal ve Yalçın da bizlerle.Tanrıların yanında yerlerimizi alıyoruz ama bu sefer tecrübeliyiz.Kafamızdan kasklarımızı bile çıkartmıyoruz ve gündoğumunu bir seromoni seyredermişçesine hayranlıkla izliyoruz.Gün doğumu hem daha kalabalık , hem de daha güzel.Bundan sonra gidecekler planlarını gün doğumunu seyretmek üzere yapmalılar.Neyse dönüp kahvaltımızı yapıyor ,Yalçın ve Bilal ile vedalaşıp ver elini Kahramanmaraş. Kaleye çıkıp manzarayı resmediyor ve gözlemelerimizi mideye indirip , dondurmayla da cilasını atıp yolumuza devam ediyoruz.Mersin – Antalya arasındaki dar ve virajlı yollarda dakikada 3 – 4 vites değiştirerek yolumuza devam ediyoruz ve karanlığa kalıyoruz.Hayli bitkin ve yorgun bir halde Alanya’dayız .Arkadaşlarım Vedat ve Haluk bizi karşılayıp limana cepheli Kral otele yerleştirdiler.Biraz dinlenip karnımızı doyurup arkadaşlarımızın iş yerine gidiyoruz.Cem yatmak için bizden ayrılıp otele dönüyor ve ben ,Vedat ve Haluk ile hasret gideriyoruz.
Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı ediyoruz ve şehirde turlayıp etrafı kolaçan ettikten sonra tekrar arkadaşlarımızla buluşup öğleye doğru bir şeyler atıştırıp kaleden birkaç resim çekip ver elini Fethiye. Bir gün önceki kötü ve dar virajların aksine geniş ve tatlı virajlarla devam eden bir yolculuğun ardından son durağımız Fethiye’deydik.Tulip otele yerleştik , Cem havuza girdi bende ucuz bir şort bulma ümidiyle çarşıyı turladım ama nafile.Duşumuzu alıp dolaşmaya çıktık ve bir otelin açık büfesi ile anlaşıp , soğuk bira ve dansöz eşliğinde son gecemizde hayli neşeli dakikalar geçirdik.
Sabah dönüş heyecanı , çocukların özleminin ağırlığı ile kahvaltının ardından yola çıktık.İzmir çıkışındaki shell istasyonunda hoş bir sürpriz bizi bekliyordu.Çele , Bora , Shervin Naghavi (kendisiyle orada tanıştık , aslında şahsen ben ve Cem kendisinin yazılarını kaçırmadığımızı ifade ederek kendisini gıyaben tanıdığımızı ifade ettik), tanıdık tanımadık daha birkaç motorcu ile daha karşılaştık.Gerçi burada Ali’nin kazasını duyunca biraz moralimiz bozuldu ama yola devam ettik.Karacabey çatrağındaki yoğun trafiğide atlatıp Kafkas’ta Cem ile vedalaştıktan sonra nihayet evimizdeydik.Toplam 4378 km lik 8 gece 9 günlük bir gezi işte böyle başladı ve son buldu.
Buradan herkesin huzurunda yol arkadaşım Cem’e uyumundan ve arkadaşlığından dolayı annesine de tavsiyelerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Nacizane tavsiye ve önerilerime gelince:
1- Telsiz bağlantımız vardı ve çok faydalı oldu.Adana’da kaybolduk ve 2 dk sonra buluştuk.Telsiz olmasa in kaskı çıkar telefonu aç ….Düşük hızlarda da muhabbet edebiliyorduk.
2- 98 oktan benzin Mardin de bulunuyor ama Mersin – Alanya arasında yok tedbirinizi alın.
3- Sabah kahvaltılara 7 de iniyorduk ve iki sabah saat 7,30 da gelen poça ve börekleri kaçırdık.7,30 dan önce kahvaltıya inmeyin.
4- Kulak tıkacı alın , Cem’de vardı bana rağmen deliksiz uyku uyudu.
5- Sürüyle çorap , çamaşır taşımanın bir anlamı yok akşam yıkayıp sabah giyebilirsiniz , yükünüz hafifler.
6- Her yerde her şey için mutlaka pazarlık yapın.
7- Çocuklara hediyelik kalem , silgi , kalemtıraş , boya kalemi , sakız gibi küçük şeyler verin çok mutlu oluyorlar.
Resimlerden seçmeler bir iki güne kadar sizlere ulaşır.
Hepinizin yoluda ufkuda açık olsun. _________________ Lütfü Uzsoylu
R 1200 GS ADV. 16 K 2333
Tarih: Çrş May 24, 2006 5:48 pm Mesaj konusu: Geziye devam mı?
Merhaba 2ay önce aldığım Africa ile ben de benzer güzergahı denemek istiyordum.Bundan sonraki gezinizde rota ve iş programım uygun olursa ben de katılmak isterim.Teşekkürler.
Tarih: Prş May 25, 2006 6:54 am Mesaj konusu: Re: Geziye devam mı?
nurettinuzer demiş ki:
Merhaba 2ay önce aldığım Africa ile ben de benzer güzergahı denemek istiyordum.Bundan sonraki gezinizde rota ve iş programım uygun olursa ben de katılmak isterim.Teşekkürler.
Afrika bu tür geziler için ideal bence. Yıllardır kendini kanıtlamış, sorunu az, karbüratörlü bir motor. Her benzinle, her yere gidiyor. Sele insanın arkasında düzleşme yapsa da dayanılmayacak gibi değil.
Biz gitmeden önce ikiteker sitede ve www.bursaenduro.com da duyuru yapmıştık fakat terör olaylarından dolayı 5-6 kişi düşündüğümüz gezi iki kişi ile devam etti. Çok keyifliydi umarım bir dahaki gezilerde beraber oluruz.
Sevgiler
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Yardım
Arama
Kullanıcı Grupları
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın
Giriş
