Arama     Konular    
  Üye Ol antalya escort Ana Sayfa  ·  Konular  ·  Dosyalar  ·  Hesabınız  ·  Haber Gönder  ·  Top 10  ·  T.C Karayollari Haritasi  
Ana Menü
· Ana Sayfa
· 2. El Ilanlar
· Anketler
· Ansiklopedi
· Arkadaşına Tavsiye Et
· Arşiv
· Bize Ulaşın
· Dosyalar
· Faydalı İçerik
· Forumlar
· GizlilikPolitikasi
· Haber Gönder
· Hakkimizda
· Harita
· Konu Başlıkları
· Oyun Alanı
· Top 10
· Videolar
· Web Links
· Üye Günlüğü
· Üye Listesi
· İzlenimler
· Özel Mesajlar

Kimler Sitede
Şu an sitede, 266 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Giris
Nickname

Şifre

Guvenlik Kodu: Guvenlik Kodu
Guvenlik Kodunu Yeniden Yaziniz

Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

Dost Siteler
www.webevi.com www.lamaorda.com www.saglikbilgisi.com www.bilgisayarbulteni.com www.thelostdownload.com www.ucretbordrosu.com


Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu: Forums

Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - Robert Pirsig fotoğrafları
 YardımYardım   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Robert Pirsig fotoğrafları

 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Bakim,Onarim,Servis
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
volkert
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jan 07, 2004
Mesajlar: 372

MesajTarih: Cum Nis 07, 2006 10:43 am    Mesaj konusu: Robert Pirsig fotoğrafları Alıntıyla Cevap Ver

"zen ve motosiklet bakım sanatı" isimli kitabın yazarı robert pirsig'in 1968 temmuz'unda oğlu chris ile yapmış olduğu amerika gezisinden birkaç fotoğrafı aşağıda ekliyorum.

saygılar sevgiler...

pirsig


önde chris arkada sylvia ve john.




Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
CEKUU
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jan 31, 2005
Mesajlar: 470
Nerden: Istanbul/Nisantasi

MesajTarih: Cum Nis 07, 2006 10:46 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

motorlar çok güzelmiş, başlığın bakım onarım kısmına açılmış olmasıda ayrı enteresan bir durum olmuş icon_smile.gif
_________________
FULL GIROSS TEAM
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
evrimduyar
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Feb 19, 2004
Mesajlar: 680

MesajTarih: Cum Nis 07, 2006 10:55 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver



Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
heavyarcher
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 23, 2005
Mesajlar: 339

MesajTarih: Cum Nis 07, 2006 3:02 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

resimler gerçekten çok güzel,paylaştığınız için sağolun...

ayrıca hiç düşündüğüm gibi bir adam değilmiş icon_smile.gif
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi
volkert
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jan 07, 2004
Mesajlar: 372

MesajTarih: Cum Nis 07, 2006 4:23 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

CEKUU inan bana bu fotoğraflar bakım,onarım, servis bölümünden daha başka yere yakışmaz.eğer kitabı okursan ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın. icon_wink.gif

evrimduyar katılımın için teşekkürler,eklediğin resmin renklisi:

zeten pirsig'te bu resmi herkesin siyah beyaz olarak bildiğini söylüyor.yer kuzey dakota, oakes yolu.yolculuğun ilk günü akşamüstü 16:00-17:00 gibi.pirsig hava sıcak diye eldiven takmamış,yüzü ve elleri güneşten yanmış, dikkat ederseniz özellikle ellerdeki yanıklar gayet net icon_biggrin.gif
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
mocheda
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Kayıt: Feb 20, 2006
Mesajlar: 58
Nerden: ankara

MesajTarih: Cmt Nis 08, 2006 10:23 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

yıllar önce motor değil bisikletim bile yokken okumuştum. Harika bir kitaptır. Oğluyla dağ tırmanışı sırasında sarfettiği düşünceler beni çok etkilemişti.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
yantra
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Jul 14, 2004
Mesajlar: 8

MesajTarih: Prş Nis 20, 2006 4:18 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bir kaç yıl önce motor almaya karar verip de bu konuda okumaya başladıgımda ilk elime gecen kitaplardandı. Butun tavrımı etkiledi, daha sıkı baglanmama yol acti. Her ikitekercinin okuması lazim, ve fotolar resmin tamamlanmasına yol acti. Cok tesekkurler
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Prş Nis 20, 2006 7:18 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

yantra demiş ki:
Her ikitekercinin okuması lazim


Motorcuların çoğu kitap okumaz sevgili yantra icon_sad.gif

Robert M. Pirsig de kitabında bundan yakınır zaten ....

Sevgiler...CeM...
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
skucuktuna
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Sep 08, 2005
Mesajlar: 17

MesajTarih: Pts Nis 24, 2006 3:55 pm    Mesaj konusu: pirsig supriz oldu :) Alıntıyla Cevap Ver

evet gercekten guzel fotograflar bulmussun tesekkurler aslinda benim hic aklima gelmemisti bu gezinin fotograflari oldugu neyse Pirsig de fena adam diilmis kitaptaki resmi farkli gerci ikinci kitabi Lila da ,Lila ile beraber olmasi cok tesaduf diilmis icon_smile.gif bu arada kitabın son sözünde chris in bi kac sene sonra olduruldugunu okuyunca acaip kotu etkilenmistim..gezide yasananlar ozellikle arkadasinin motorsikletini ''romantik'' bir bakis acisiyla korumasi ve onu bir metaya imgeye donuşturmesi falan neyseee... ilginc seylerdi tabii bu da bizim araclarimiza nasil bakmamiz konusunu da biraz irdeliyor herkes hoslanmayabilir pirsig in goruslerinden bence icon_smile.gif
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi
Cloud
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 16, 2006
Mesajlar: 558
Nerden: Yaşayan Ölüler Ülkesi

MesajTarih: Çrş Oca 05, 2011 10:30 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bi hortlatayım bakalım başlığı belki İlyada'nın yorumuna inat bi kaç motorcu kitap okumaya karar verir. Kitabı alalı epeyce olmuştu, ama başka kitaplardan ve işten güçten ancak geçtiğimiz günlerde bitirdim okumayı. Bu arada kitabın yeni baskısı yok ben uzun arayışlar sonunda internette nadir kitap sitesinden edinmiştim.
Aslında kitap hakkında anlatmaya başlarsam çok uzun bir makale mesaja dönüşür yazacaklarım. Kısa ve öz şeyler söylemek gerekirse, bu sadece bir motosiklet ya da yolculuk kitabı değildir, hatta bana göre bu bir motosiklet kitabı da değildir, bu kitap içinde bir motosiklet yolculuğunu barındıran düpedüz bir felsefe kitabıdır. Üstelik daha önceden felsefe üzerine biraz kafa yormamışsanız sizi bir süre sonra kasabilir. Ama ısrarla okumaya devam edenleri kitap içinde (bana göre) harika fikirler bekliyor. Kitabı daha bitirmeden devamı niteliğindeki Lila'yı da aldım ve şu an bu mesajı yazarken masamda duruyor. Bir arkadaş yukarıda değinmiş özellikle Pirsig'in kitaba sonradan eklediği sonsöz'de oğlu Chris'in öldüğünü öğreniyoruz ve işte onun üzerine yazdıkları insanı gerçekten bunca allak bullak olduktan sonra iyice serseme çeviriyor. Çocuğum için hazırlayacağım sandıkta mutlaka yerini alacak kitaplardan biri de bu artık benim için...
Şayet siz iyi bir okursanız bu kitabı okuyun.
Şayet siz iyi bir motorcuysanız bu kitabı okuyun.
Şayet siz hem iyi bir okur hem de iyi bir motorcuysanız bu kitabı mutlaka okuyun.
Ben kitap okumam diyorsanız zaten bu kitaptan uzak durun çünkü zor bir kitap... Ve bu kitap'ta bir motosiklet yolculuğunu okuyacağınızı sanıyorsanız çok yanılacaksınız, çünkü bu kitap bir motosiklet yolculuğunda geçen devasa bir düşünce yolculuğu aslında... icon_wink.gif

Ve ne yazık ki, İlyada'ya katılmamak elde değil bir kez daha...
ilyada demiş ki:
yantra demiş ki:
Her ikitekercinin okuması lazim


Motorcuların çoğu kitap okumaz sevgili yantra icon_sad.gif

Robert M. Pirsig de kitabında bundan yakınır zaten ....

Sevgiler...CeM...

_________________
Göremiyor musun? At gözlüklerini çıkartmayı dene!


En son Cloud tarafından Cum Oca 07, 2011 12:05 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Prş Oca 06, 2011 8:34 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Cloud demiş ki:

Ben kitap okumam diyorsanız zaten bu kitaptan uzak durun çünkü zor bir kitap...


Zor zor deyip deyip korkutma milleti icon_smile.gif

Felsefe metinleri beni acaip kasar. Çok ilgimi çeken, çok özel bir durum yoksa hayatta ilk kaynaktan okuyamam, zaten mümkün olduğunca uzak dururum genelde pek okumam, ille okumak istiyorsam günümüzde yazılmış ve işi kolaylaştıracak yollarla anlatan bir kitabı tercih ederim, bunlar ise çoktur, tavsiyelere uyarım ve aralarından seçerim birini. Birinci gerekçem kişisel ; anlamıyorum, hatta bazen yanlış anlıyorum o daha da kötü. Geçmiş çağlarda yaşamış ilk kaynağı, onu yazan düşünürü anlamak kavramak konusunda uzmanlaşmış akademisyen adamın işi. O anlayacak, bu çağın diliyle anlatacak, ben de becerebiliyorsam anlayacağım. İkinci gerekçem de şu, hepsinin kendi içinde bir sistematiği olsa da yine de okuyan için kıyaslama yapmak, karşılaştırmalar yapmak ve bu çerçevede yorum yapmak bir ihtiyaç, ihtiyaç olmasa dahi kaçınılmaz. Bu da benim harcım değil..

Pirsig kitabıyla ilgili olarak söylemek istediğim ise şu : bu çağın diliyle yazılmış anlaşılır bir kitap. Arada üç sayfayı beş sayfayı anlamamak gayet doğal. Merak eden oraya iyice odaklanıp birkaç kez okur, ama merak etmeyip, o sistematik birkaç bölümü atlayıp okuyan için dahi çok şey verir bu kitap. Çağın değerlerine ve çağın algılarına getirdiği eleştiri yeter. "Nitelik" olarak adlandırdığı o kavramı izahı çok özgün ve müthişti mesela. Birçok yerde ciddi bir eleştiri getiriyor yaşamlarımıza, bu eleştiriler bile tek başına yeter..

Hafızası çok zayıf olan ve detay hatırlamakta çok zorlanan biri olarak kitapla ilgili çoğu şeyi şu an hatırlamıyorum bile. Şimdi baktım ne zaman okumuşum diye, ikinci baskıyı almışım, 1995.. Bir de tarih atmışım. 16 yıl geçmiş, çoğu şeyi hatırlamıyorum, ama bir kavram olarak "nitelik" üzerine düşünceleri o günden beri mıh gibi çakılıdır zihnime.

Gerçi, bu kitaptaki felsefi görüşlerin çoğunun felsefe tarihinde bir, hatta birden çok karşılıkları muhtemelen vardır, ancak Pirsig başka birşey yapıyor, başka bir dili kullanıyor. O neydi adı ? Phadrus muydu? Pisrig in zihni muhtemelen ortalama bir zihin değil ve çokça da sorunu var, ama tarihten biliyoruz ki dahiler de genellikle böyle kişiler. Farklı çalışan bir zihinle karşı karşıya kalmak normal şartlarda kavranması mümkün olmayan şeyleri kavrama açısından bambaşka imkanlar açıyor bize. Ve günlük sosyal yaşamda olduğu gibi , sürekli "akıllılarla" biz bize kalmak kadar da rezil bir durum yok..

Bir başka konu.. Motosikleti bir metafor olarak kullanmış. Hiç alakası olmayan başka birşeyi de kullanabilirdi. Ama metafor olarak kullandığı konuyu biliyor. Birçok yazarın yaptığı gibi kıçından sallamıyor yani. Ne harika yapmış..

Ayrıca, motosikleti bir metafor olarak kullanması şu açıdan da harika; tam da o anlattıklarına uygun bir başlık. Hayatlarımıza getirdiği eleştiriye cuk oturan bir metafor. O eleştiriye en iyi oturacak konulardan biri motosiklet, ve elbette motosikletçi ve onun hayatı algılayışı. Bu kitabı motosikletçi adam okumasın da kim okusun sevgili kardeşim? Kim?
Şeker gibi renk renk cilalı fiyakalı motorlarına binen bizlerin hayata bakışlarımızdaki boktanlığı ve dangalaklığı anlatan bir kitap bu. Ya da şöyle diyeyim, benim kişisel yorumum bu.

Veya şunu sorayım, temel sorunu zaten motosikleti dışında birşey okumamak, motosikleti dışında birşey üzerine kafa yormamak olan motosiketçi adamlar olarak, bir an olsun bu saçma sapan sahte boktanlığın , bu ucuz kaçışın dışına çıkıp kendi özeleştirimizi yapmak adına bunu da okuyamayacaksak neyi okuyacağız ki ? Hegel, Marks, Engels, Sokartes, Platon falan mı ? Şu koca forumda ne okumuş cin çocuklar var ama ben bugüne kadar Sokrattan falan alıntı yapan bi Goran ı gördüm o kadar. Hadi belki üç beş onbeş otuz kişi daha.. Fakat yine de ister istemez düşünüyor ve soruyor insan; lan herkes okumuş çocuk, herkes acaip fiyakalı bi etiket sahibi ama malesef ortada da pek bi numara yok be.. "Burası motosiklet forumu" şeklinde bi sığıntımız da hazır. E iyi o zaman sabahtan akşama kadar motor..

Zor zor diye korkutup sığınacak bahane verme zaten sürekli birşeylerin arkasına sığınan insanların eline, zor falan değil. Olsa olsa 5-10 sayfa sorun çıkartabilir, o da normal. Anlamadığım kısmı anlamadım, yine de geriye birsürü şey kalır, kaldı.. Nihayetinde bu çağın en temel sıkıntılarını görmüş ve değeri olan eleştiriler getirebilen biri tarafından, bu çağın dili kullanılarak yazılmış. Ayrıca bir kitap, adında geçen bir kitleye de konu dışından ancak bu kadar hitab edebilirdi.. Cuk oturtmak diye buna denir..


Sevgiler...CeM...
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Cloud
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 16, 2006
Mesajlar: 558
Nerden: Yaşayan Ölüler Ülkesi

MesajTarih: Cum Oca 07, 2011 12:00 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

İlyada, bana muhalifmiş gibi yazmana rağmen, dediklerinin tümüne katılıyorum.
Zaten ben de bardağın dolu tarafına bakanlar için ne demiştim:
Şayet siz iyi bir okursanız bu kitabı okuyun.
Şayet siz iyi bir motorcuysanız bu kitabı okuyun.
Şayet siz hem iyi bir okur hem de iyi bir motorcuysanız bu kitabı mutlaka okuyun.


Birileri benim zor dememle zaten okumayacaksa hiç okumasın. Ya da zaten bundan korkan kitaptan da korkuyordur. Kendi adıma ben zor denilene daha çok ilgi gösteririm. E motorculuk da biraz zor yolu seçmek değil midir zaten? icon_wink.gif (Ne çok zaten oldu icon_lol.gif )

Kitap bence de motosiklete binen hatta sadece binen değil onu ciddi ciddi sahiplenen herkesin okuması gereken bir kitap, ama gerçekler de acı, kim demişti bunu Aristo mu?... icon_biggrin.gif Bu arada Pirsig'in dili aslında gerçekten de korkutucu değil, felsefeyle ilgilenmeyen biri de rahatlıkla okuyabilir kitabı.

Her halükarda aslında ben birazda gazlamak maksatlı yazdım yukarıdaki mesajı... Senin herzamanki gibi kaliteli yorumunla da tamamlanmış ve hatta benim istediğim de biraz olmuş galiba ki başlık canlanmış. Bakarsın birileri fark edip kitabı aramaya başlar ve alır okur.
Bu arada yukarıda birileri bakım onarım'ın bu konu için doğru bölüm olmadığından dem vurmuştu galiba, gerçekten de genel başlığı altında filan olsa belki de kitap ve bu konuşmalar daha fazla ademoğluna ulaşabilir miydi acaba?

Bu arada üç, beş hadi bilemedin otuz demişsin ya, o otuza da rastlayamamak keder verici gibi ama boşver gitsin. Haa bu arada bak ben de kitabın bazı sayfalarında kasılmadım dersem yalan olur ama inatla okuduğumu da söyleyeyim. Sadece sonsöz'deki değerlendirmeler için bile okumaya değer ki, ben ciddi ciddi kalem kağıt elimde pek çok alıntı paragraf çıkarttım kitaptan. Fırsat bulursam burada paylaşırım (ya da paylaşmayayım ki merak eden kendi okuyup kendi alıntısını yapsın) ama telif hakkı doğabilir paylaşmayayım da okusun abiler...

Selamlar...

(Bu arada sevgili Cem, yaşın kaç bilmiyorum ama senin satırlarını okurken bazen abimle filan yazışıyor gibi hissediyorum kendimi, büyüklük anlamında değil fikirlerin ve ifade ediş tarzınızın benzeşmesi açısından.)

Kitabı okuma derdine düşenler bana aldırmayın, zor kitap yoktur üşengeç okur vardır. icon_lol.gif

Zaten ben de bir önceki mesajımda ne demişim:
Ama ısrarla okumaya devam edenleri kitap içinde (bana göre) harika fikirler bekliyor.

Son bir:

Alıntı:
Pirsig kitabıyla ilgili olarak söylemek istediğim ise şu : bu çağın diliyle yazılmış anlaşılır bir kitap. Arada üç sayfayı beş sayfayı anlamamak gayet doğal. Merak eden oraya iyice odaklanıp birkaç kez okur, ama merak etmeyip, o sistematik birkaç bölümü atlayıp okuyan için dahi çok şey verir bu kitap. Çağın değerlerine ve çağın algılarına getirdiği eleştiri yeter. "Nitelik" olarak adlandırdığı o kavramı izahı çok özgün ve müthişti mesela. Birçok yerde ciddi bir eleştiri getiriyor yaşamlarımıza, bu eleştiriler bile tek başına yeter


Bu yazdıklarını bir kez daha alıntıladım ki niyet edenler niyetlerini bozmasın... icon_smile.gif Ve burada yazdıklarına fena halde katılıyorum.
Bu arada kitabın sonlarına doğru bir yerde Pirsig, aslında büyük şehirlerde yaşayanların geniş arazilerde, kırda, köyde yaşayanlardan çok daha yalnız olduklarından bahseder ve bir sayfa bu yalnızlık kavramını anlatır, o sayfayı okurken "Ulen işte bu be!" deyip sabahın köründe uykumun açıldığını söylemek isterim. Web aleminde bunca debeleniyor oluşlarımıza de güzel bir örnek mi teşkil etmiş yazdıklarıyla Pirsig ne?
_________________
Göremiyor musun? At gözlüklerini çıkartmayı dene!
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Cum Oca 07, 2011 4:21 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Cloud demiş ki:

Kitabı okuma derdine düşenler bana aldırmayın, zor kitap yoktur üşengeç okur vardır. icon_lol.gif


Kitap okumak, okumamak veya yazılı birşeyler okumak olayı da değil sanki bu? Üşengeçlik mi diye düşünüyorum, o da değil. Burada, internette başka alanlarda sürekli birşeyler okuyoruz.. Merak yok. Meraksız insanlarız. Merakımız pop kültür üzerine mesela. Haberleri, olan biteni, güncel olanı da merakla takip ediyoruz. Ama bu sadece olanı izlemeye, izleyici olmaya yönelik bir merak. Neden? Peki ama niçin? sorularına dair bir merak tüm bu coğrafyada zayıf. En basit örneklerden biri ; şu bakım onarım başlığında bile sadece olanla ve soruna yönelik, o an için işi çözecek yanıtları arıyoruz. Temele yönelik birşeyler değil aradığımız. Marşa basınca çalışsın olay tamamdır. Oysa diğerini, yani temele yönelik olanı arasak, ve bunu alışkanlık haline getirsek bir dahaki sefere sormaya gerek kalmayacak. Ancak bunun için merak lazım işte. "Para etmeyecek şeylere" dair de merak. Para etmeyecek, sorun çözmeyecek şeyleri merak etmiyoruz. Hatta, bu meraka sahip insanla dalga bile geçiyoruz biz. Dolayısıyla paramız da yok, sorunlarımız da kıyamet gibi.. Bu sistem insanların doğuştan gelen o çocuk merakını baltalaya baltalaya sonunda anasını belleyip koyuyor bir kenara. Bu sistem de ancak böyle işler zaten. Herşeye karşı merakı olan adam yarın sorular sormaya da başlar çünkü.

Düşünüyorum da, yahu helal olsun be. Ulan en olabilecek en pratik, en kökten, en kesin yöntem bu. Yasaklar getirsen, çocukluğumuzdaki gibi kitaplar yasak olsa, yazmak çizmek yasak olsa, kaçak göçek merdiven altlarında kitaplar basılsa, ve insanları hapislerde çürütsen bu kadar etkili olmaz. Sal bütün kitapları piyasaya, herşey, tüm muhalif ve aykırı düşünceler serbest olsun, doğuştan gelen o insani merakı körelttinmi iş tamamdır. Köreltemediğin üç beş kaldıysa onları da al karşına sistem olarak dalganı geç, alay et, küçümse.. Bazen çok takdir ediyorum Cloud. İnsanoğlunun en temel dürtülerinden birini köreltmeye uğraşıyorsun ve başarılı olabiliyorsun bu konuda icon_eek.gif İnanılmaz. Kitap konunun sadece göstergelerinden bir tanesi. Yemek içmek kadar, cinsellik kadar temel bir dürtüyü köreltmek.. Doğuştan gelen merak dürtüsünü.. Üstelik taaa çocukluktan başlayarak ve gayet sistematik biçimde yapacaksın bunu, ve kendi elimizle gönüllü teslim edeceğiz çocuklarımızı tornada traşlansınlar diye.. Hatta bunun için birbirimizle yarışacağız bi de..

Koskoca toplumlar "insanın başına ne gelirse meraktan.. " ... diyecek .. Sonra da kendi eliyle... ... yiyecek vatandaş.. Kolay işler değil bunlar Cloud. Helal olsun diyorum, çok takdir ediyorum böyle inanılmaz bir neticeyi ve olabilecek en zor en imkansız şeyleri başaran bu sistemin gücünü.

----

Cloud demiş ki:

Bu arada kitabın sonlarına doğru bir yerde Pirsig, aslında büyük şehirlerde yaşayanların geniş arazilerde, kırda, köyde yaşayanlardan çok daha yalnız olduklarından bahseder ve bir sayfa bu yalnızlık kavramını anlatır, o sayfayı okurken "Ulen işte bu be!" deyip sabahın köründe uykumun açıldığını söylemek isterim. Web aleminde bunca debeleniyor oluşlarımıza de güzel bir örnek mi teşkil etmiş yazdıklarıyla Pirsig ne?


Kırsalın sorunu da ağır baskı abi. Gerçi nerenin kırsalında olduğuna göre de değişir ancak şehri terkedip kırsala yerleştiğin zaman adam sana şu soruyu sorma hakkını kendisinde bulabilir: sen niye cumalara gitmiyosun? .. Ben senin inandığın şekilde inanmıyorum diyebilirsin mesela. Senin yorumladığın şekilde yorumlamıyorum. Veya, ben senin inandıklarına inanmıyorum.. O adam , o soruyu sorabildiğine , kendisinde bu hakkı görebildiğine göre durum açık zaten : sana olumsuz bakacak ve cephe alacak.. Şehirde yaşamında bunlar çok daha azdır. Kent yaşamı başka şekilde kurulamaz zaten. Kent yaşamının insanı yalnızlaştırdığına katılmakla birlikte, kırsal yaşamın bundan da fazla yalnızlaştırma potansiyeli taşıdığını düşünüyorum. Hani diyorsak ki, giderük köy kavhesinde herkesle kanka oluruz.. Samimi, doğal insanlarla yaşarız.. Yok o kadar kolay değil abi. Her yerde kolay değil. Bazı şartları var. İkiyüzlülük yapmak zorunda bırakabilir şartlar seni. Veya , yalnız kalmakla ikiyüzlü olmak arasında tercihe zorlayabilir. Baskı görmek olasılığını hiç saymıyorum..

Bu kırsal konusu çok uzun ve ben farkındayım, şu an bazı genellemeler yapıyorum, ille böyle olacak diye bir şart yok. Ancak batılı insanın tecrübeleri de benzer şeyler söylüyor bu konuda. İlla islam ülkesi olması gerekmiyor, hristiyan bir kırsalda da aynı şeyleri yaşıyor farklı bakan farklı düşünen insan. Tabi gidip Marmarise yerleşmeyi kırsala yerleşmek kırsalda yaşamak saymıyorum. Gerçekten kır-sal bir yere gitsin de göreyim bakayım ben onu. Şöyle kuzuların yayıldığı, atların köy meydanına şarıl şarıl işeyip üstüne de sıcak sıcak sıçtığı bir yere..

Bana göre yalnızlığın bu manada bir çaresi çözümü formülü yok. Kentte kimsenin şeyinde bile olmadığı için yalnızdır insan, kırsalda ise herkesin işi gücü bırakıp kendisi ve ailesi üzerinde çeşitli haklar iddia etmesinden ötürü, bu baskıdan ötürü yalnızdır. Yalnızlığın çaresi uyum sağlamak. Kentte kentli bir çevre edinip tıpkısının aynısı olmak, o çevreyle salak gibi sidik yarıştırarak ömür tüketmek, kırsalda ise zaten tek model var, ona uyum sağlamak. Bunu yapamayan, öyle olmak istemeyen, bunlar karşısında özgürlüğünü seçen insan sittin sene yalnızdır, ve sittin sene yalnız kalacaktır, veya ikiyüzlüdür ve avantajlarından yararlanıyordur.

Bence durum bu. İkisi arasındaki bu farkın en büyük sebebini de çoğu zaman olduğu gibi üretim yöntemlerindeki farklılığa ve ekonomik yapıdaki farklılığa bağlarım. Yani bu anlamda din, yöresel kültür falan hikayedir, bana göre temel belirleyici unsur üretim metodları ve ekonomidir, diğer herşey bunları görmemize mani olan "detay"lardır.. Çünkü dinler değişir, ama örnekler değişmez, kültürler değişir ama örneğimiz hala aynıdır... Genele bakıldığında...

Velhasıl, her ikisinin de feci sıkıntıları var. Her iki yönde de denizden düşüp yılana sarılır insanoğlu.. Birinden kaçıp diğerinde çare arar, kırsaldan kaçışın tek sebebi de ekonomik değildir, çünkü şehide adamı sokakta çevirip "senin kız niye sokakta geziyo" .. "hadi yürü mehmet beye yardıma gidecez bugün" vs. demezler.. Ama kırsal zihniyet elinden gelse giydiğin dona bile karışmak ister.

Pirsig in o konuda ne dediğini hatırlayamadım şimdi. Şu olabilir mi? Kentte yalnız olacağıma bari gerçekten yalnız olduğum bir kırsala yerleşip yalnız olayım, en azından kendi kendimi kandırmamış olurum.. Gibi birşey? Bunun için en yakın köyden min. 20 km. uzak olup, örneğin bi yaylaya falan çıkıp yaşanabilir ve gayet de mantıklı. Eğer benim bu konudaki düşüncemi soruyorsan, yok abi yemez.. icon_confused.gif Yapabilene de acaip saygı duyarım..

---

Web aleminde debelenmek olarak görmüyorum ben bunu. İster kafede kızlarla chat yapmaya çalışan delikanlı olsun, ister sen, ben, o , öteki.. Olaya iyi yanından bakıyorum, bakmak istiyorum. Bu bir devrim abi. Öyle bir devrim ki bir çağı kapatacak ve yani bir çağı açacak. Tarihsel süreçleri başlatan bitiren yine hep üretim süreçleri olmuştur. Tunç çağı, bilmemne çağı vs. diye teker teker saymaya gerek yok. Daha önce yazdığım bir yazıyı aynen aşağıya ekliyorum, yazıya sebep konu bir makina videosu. Bir motor :



Bakın bakalım bu makina ne menem birşeydir.. icon_twisted.gif

Sene 1867..

Elektrik ve elektrik motorları sanıyorum henüz yoklar. Fabrikalarda üretim buharlı sistemle yapılıyor. Kazancı sabahın köründe geliyor ve kazanı yakıyor, üç saat sonra buhar basıncı isteten seviyeye geliyor ve buharlı makinaya güç veriliyor, zemin katta çalışan buharlı makinadan çıkan dönen şaftlar tüm fabrikayı boydan boya dolaşıyor, köşeleri dönerken dişlilerle harekey aktarılıyor .. Herkes tezgahının hareket ihtiyacını bu şaftlar üzerinden kayış kasnak ile alıyor makinasına ve üretim yapılıyor. Öyle fişi tak torna çalışsın, sigortayı aç taşlama tezgahı çalışsın da sulanmış parçayı taşlayalım da yüzey kalitesi olsun olayı yok icon_exclaim.gif Kazan yanacak, tüm şaftlar dönecek, kayışlar dönecek, debriyaj çekip çalıştıracaksın taşlama tezgahını..

Adamlar bu motorları bu devirde, bu şartlar altında düşünüyor ve üretiyor.. icon_eek.gif

Ve bir süre sonra oturup maliyet hesabı yapmaya başlıyorlar. Kazanın her akşam sönüp sonra sabah sekizde işbaşı amacıyla sabaha karşı dörtte beşte yeniden kazan yakmanın ne kadar verimsiz olacağını görüp , kazanı hiç söndürmemenin ne büyük bir verimlilik sağlayacağını görerek iki üç vardiyalı sisteme geçiyorlar. Gece sabahlara kadar insanlar çalışıyor bu verimlilik uğruna. Kazanı söndürmemek uğruna kan gerekiyorsa akıtılıyor, güç gerekiyorsa uygulanıyor, tüm üretim araçlarının tek elde ve tek kontrol altında toplanması gerekiyorsa yapılıyor, mülkiyet haklarını savunan felsefenin güçlendirilmesi gerekiyorsa yapılıyor.. Hindistanın , Afrikanın kanını akıttıkları kadar kendi çocuklarının da kanlarını akıtıyorlar bu süreçte. Kazanın sönmemesi uğruna 12-13 yaşında kendi halklarından çocukları madenlerde çalıştırarak öldürüyorlar. Sonuçta o kazan sönmüyor, şaftlar sürekli dönüyor, ne buharın, ne kömürün zerresi ziyan edilmiyor.. O kazanın sönmemesi bir kavram olarak endüstri devriminin de özetidir aslında. Kapitalizm dönemi başlıyor.. Şu an hala içinde olduğumuz, sona erdiğinde ne olacağı hakkında kimsenin kesin bir fikri olmayan tarihsel süreç...

Dikkatinizi çekerim, sene 1867 de yapıyor adam bunu ... icon_exclaim.gif

Ve bu videodaki makinayla birlikte endüstri devriminin ikinci dev safhası başlıyor : petrol dönemi..

http://www.youtube.com/watch?v=Zs56Cii3kdg&NR=1


Ben interneti de bu makinaya baktığım gözle bakıyorum ve değerlendiriyorum abi. Hatta daha da önemli buluyorum çünkü önceki örneklerin çoğunluğu birer üretim tekniği şeklinde insan hayatına girmişti ve kendisinden önceki dönemi kapatıp üzerine bir anda toprağı serivermişti. Ortaya çıkan yeni şey genellikle tenik ve bununla yapılan bir ürün idi. Oysa bu defaki bir üründen ziyade sınırsız iletişim kimliğiyle ortaya çıkıyor. Tarihte daha önce hiç olmayan birşey bu. Tamam, televizyon ve radyo da önemliydi, ama onlarda biz sadece izleyiciydik, ne veriliyorsa, önümüze ne konuyorsa onu yiyorduk. Bu defa durum farklı, bu defa sen de ben de birer etkeniz bu dev denizin içinde. Debelenme kelimesini kullandın ya, tüm kavram ve algılarımız değişebilir, buna yalnızlık ile ilgili olanlar da dahil.. Bunun tam olarak ne olduğunu neye dönüşeceğini kestirmek için daha çok erken ama bildiğim birşey var, 25 sene sonra torunlara dönüp internetsiz günleri de gördüğümüzü söylediğimizde gözleri faltaşı gibi açılacak, hayretler içinde sorular soracaklar bize. Ve muhtemelen, yazık yazık, dedemiz ne günleri görmüş, neler yaşamış diyecekler.. Öyle bir dönemde yaşıyoruz şu an. İçinde olduğumuz için herşey olağan görünüyor.. Bir çağ kapanıp yeni bir çağ açılacak, ve hiçbir devrim dünyayı acımasızca katlettiğimiz bu çağdan daha kötü olamayacağına göre bu değişim karşısında korku da duymuyorum, tam tersine korunması kollanması gerektiğine inanıyorum çünkü bu özgür iletişimden zararlı çıkacak çok fazla kesim var ve şimdiden kıyameti kopartmaya başladılar bile..

Sonuç olarak, netteki iletişimi, o iletişim her ne olursa olsun yalnızlığın bir sonucu olarak algılamıyorum, tam tersine bu da en az diğerleri kadar gerçek bir paylaşım.. Veya şöyle de diyebilirim; diğerleri neydi ki.. Kentte, kırsalda.. Al birini vur ötekine..

*****

Cloud demiş ki:
(Bu arada sevgili Cem, yaşın kaç bilmiyorum ama senin satırlarını okurken bazen abimle filan yazışıyor gibi hissediyorum kendimi, büyüklük anlamında değil fikirlerin ve ifade ediş tarzınızın benzeşmesi açısından.)


icon_biggrin.gif icon_biggrin.gif icon_biggrin.gif Hay allah ya..

Uslubum biraz cins -aslında "biraz"ın biraz daha ötesinde de cins galiba icon_smile.gif- bunu ben de kabul ediyorum. Sesli düşünür gibi veya kendi kendimle konuşur gibi yazı yazdığım için böyle oluyor sanırım. Sen hoşgörüyle yaklaşmışsın ama bazen tersi de olabiliyor, kızanlar da çıkabiliyor. Aynı anda iki şeyi de düşündüğüm çok oluyor Cloud ;

Ya, kızdırmayayım şimdi durup dururken kimseyi. Dikkat et..
Ya da, aman be, onu düşün bunu düşün.. Kim neye kızabilir diye tek tek düşünmeye kalkınca yaşanmaz ki bu dünyada.. Kızan da kızar.. Bazen ben de kızıyorum, sonra soğuk suya girip soğutuyorum, kızan da öyle yapsın ne yapayım..

Bu ikisi arasında bir denge kurmaya çalışıyorum genellikle. Ama şunu da inkar edemem, senin gibi hoşgörülü olduğunu farkettiğim kişilere karşı birşey yazarken fazla kastırmıyorum kendimi. Bunun tam tersi, uyuzun rahatsızın biri olarak algıladığım birine birşey yazarken de genellikle vazgeçiyorum yazmaktan. Şimdi akşam akşam kastırmaya değmez deyip, yazıyı silip çay demleyip oturup füüürrrppp sesi çıkartarak içiyorum. Füüüürrrp kısmını özellikle tavsiye ederim.. icon_biggrin.gif

Hazır konu açılmışken fırsat bu fırstat.. Bu ukala yazı üslubu yüzünden çok kişiyi sinir ettim bugüne kadar. Bugüne dek yazdıklarımla veya sanıyorum daha ziyade yazı uslubum yüzünden kıl ettiğim herkesten çok çok özür dilerim. icon_cry.gif icon_redface.gif

Ancak, değişen birşey olmayacağına dair de sizleri temin ederim icon_biggrin.gif icon_biggrin.gif icon_biggrin.gif

Not: yaş 38

Sevgiler...CeM...
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Cloud
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 16, 2006
Mesajlar: 558
Nerden: Yaşayan Ölüler Ülkesi

MesajTarih: Cum Oca 07, 2011 7:58 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Cem, önce şunu belirteyim neredeyse yaşıtız benim yaş 39. Zaten yazdıkları ve düşüncelerinden ben yaşlarda biri olmalı diyordum yanılmamışım. Bunu bir önyargı sanmasın diğer okuyacak olanlar (şayet okurlarsa bunca şeyi tabii - ki bu da bir önyargı - ) daha genç olanlar böyle şeyler yazamaz ya da düşünemez demek istemiyorum. Neyse senin yaptığın gibi kim nasıl anlamak isterse öyle anlasın diyeyim de kasmayayım ben de.

ilyada demiş ki:
Düşünüyorum da, yahu helal olsun be. Ulan en olabilecek en pratik, en kökten, en kesin yöntem bu. Yasaklar getirsen, çocukluğumuzdaki gibi kitaplar yasak olsa, yazmak çizmek yasak olsa, kaçak göçek merdiven altlarında kitaplar basılsa, ve insanları hapislerde çürütsen bu kadar etkili olmaz. Sal bütün kitapları piyasaya, herşey, tüm muhalif ve aykırı düşünceler serbest olsun, doğuştan gelen o insani merakı körelttinmi iş tamamdır. Köreltemediğin üç beş kaldıysa onları da al karşına sistem olarak dalganı geç, alay et, küçümse.. Bazen çok takdir ediyorum Cloud. İnsanoğlunun en temel dürtülerinden birini köreltmeye uğraşıyorsun ve başarılı olabiliyorsun bu konuda icon_eek.gif İnanılmaz. Kitap konunun sadece göstergelerinden bir tanesi. Yemek içmek kadar, cinsellik kadar temel bir dürtüyü köreltmek.. Doğuştan gelen merak dürtüsünü.. Üstelik taaa çocukluktan başlayarak ve gayet sistematik biçimde yapacaksın bunu, ve kendi elimizle gönüllü teslim edeceğiz çocuklarımızı tornada traşlansınlar diye.. Hatta bunun için birbirimizle yarışacağız bi de..

Koskoca toplumlar "insanın başına ne gelirse meraktan.. " ... diyecek .. Sonra da kendi eliyle... ... yiyecek vatandaş.. Kolay işler değil bunlar Cloud. Helal olsun diyorum, çok takdir ediyorum böyle inanılmaz bir neticeyi ve olabilecek en zor en imkansız şeyleri başaran bu sistemin gücünü.

Bu yapılan beceriye ben de bazen helal olsun adamlar işi iyi götürüyor aslında diyorum vallahi. İşin kolay yolu bu ee milleti de teşne etmişler, olay bitmiş, güzel iş. Ama zor da bir şey, bunca insanı koyun gibi gütmek, ve üstelik de onları buna gönüllü olarak razı etmek.
Meraksızlık konusu, evet kesinlikle. İşyerinde benden genç olanlara en çok söylediğim şeydir, merak etmiyorsunuz diye.
En basit örneği mesela: Bir gün bir tanesi, abi kız arkadaşım gelecek İzmit'ten, İstanbul'da ilginç bi yer söylesene ama çok ilginç olsun, dedi. Ben de İstanbul Arkeoloji Müzesine götür dedim. Nasıl yaa? dedi. Dedim, Indiana Jones filmlerinde gördüklerin ilginç mi? Evet, dedi. O zaman orada gerçekleri var dedim, içeri girince bu dünyadan soyutlanırsınız. oo iyiymiş tamam, dedi yerini filan sordu, ki meraksızlıktan yerini de bilmiyordu. Ertesi gün naaptınız gittiniz mi müzeye?, dedim. Gidemedik abi, Cevahir Alışveriş Merkezine gittik onun yerine dedi. Başka sözüm yok bu konuda. (Bahsettiğim genç ve kız arkadaşı üniversiteli tipler.)



Sanırım Pirsig'in kitapta kastettiği şey mesafelerdi ben iyi anlatamamışım. Yani kırsal da mesela iki tepe arası mesafede otursa da insanlar, ıslıkla bile iletişseler daha samimilerdir'e getirmek istiyordu sanırım. Her neyse aslında cevap yazmayacaktım yazdıklarına ama o kadar bana hitap ediyor ki bi şeyler yazmadan duramıyorum.

Öncelikle internet konusunda yazdıklarına neredeyse aynen katılıyorum. Debelenme dediğim şey aslında giderek sosyalleşimyor oluşumuz (ki senle ben daha birbirimi görmedik, belki de hiç görmeyeceğiz mesela) ya da samimiyetsizlikti diyeceğim ama sen kırsal konusunda o samimiyetsizliği (ki küçük ve tutucu bir kasabada büyümüş biri olarak ben de çok iyi bilirim) öyle güzel anlatmışsın ki bunları da demekten vazgeçeyazdım şimdi. İnternet iletişim de büyük bir devrimdir bana göre de. Ve hatta işin garibi (ya da iyi yanı mı desem) en ummadığın cahil kişioğlunun bile çok kısa zamanda anlayıp kullanabildiği kadar da basit bir şey gibi. Bu da devrimin daha çabuk yayılması demek. Ve dediklerinde çok haklısın, eski tür medyatik aygıtlar (artık eski tür demek de çokça sakınca yok bence) bize sadece bakmamızı buyuruyordu, ben senin için bunları seçtim al oku ya da izle diyordu. Ama internette artık eyleme katılma ihtimalimiz var hatta ne ihtimali düpedüz katılabiliyoruz. Katılmayı da geçtim istediğini seçme özgürlüğün var. Bu sebeple medya sitelerini de çoğu haberlerinin altına yorum bölümleri açtılar her ne kadar bu yorumları denetlemeye çalışsalar da (hatta debelenseler de icon_wink.gif ) herşeye rağmen lafı usulünce söylemeyi bilenler oralara da yorumunu giydiriveriyorlar. Eee edite etmek de nereye kadar onbinlerce kullanıcı var alemde.
Ve evet yine katılıyorum ki, bu iş en çok insanoğlunu baskılamaya kalkışan düşünce ve sistemlerin başına bela oluyor ve bu durumdan en çok onlar rahatsızlar. Niye, kaybedeceklerinin farkındalar da ondan. Ve ne zaman nasıl olur, biz bunu görür müyüz bilmem ama senin imzanda bahsettiğin şey de dahil pek çok tabu birer birer er geç yıkılmaya ve yok olmaya mahkum olacak bu yeni üretim süreci ya da sistemin sayesinde. Birileri bugün uyanmasa, yarın uyanacak, yarın uyanmasa, onun çocuğu, torunu işe uyanacak. Kimse teknolojinin nimetlerinden nasiplenmem demiyor mesela, tabularını, baskı sistemini bile onunla devam ettirmeye çalışanlar hatta ve hatta tabularını ayvayı yemeye başladığı için bilimle açıklamaya çalışanlar ve çalışmalar başladı bile anlayana. Bu sebeple internetin bu özgür ortamına sonuna kadar taraftarım. Çünkü bişeyler fena halde çatırdamaya başladı...

Ama yine de ben hala nette mesela bizim şu yazdıklarımızı bizim gibilerden başkasının pek de okumadığını ya da çok nadiren okuduğunu, onların bir kısmının çok nadiren anladığını düşünüyorum. Bu konuda çok yakın zamanda bir şey yaşandı ve ben de buna yorum getirdim kendi fikrim ve de bilgimce. İlgilenirsen ben de onun linkini vereyim.

http://mymotorcycleexperience.blogspot.com/2010/12/uyesi-oldugum-bir-motosiklet-sitesinde.html

Haa ama dersen ki üç beş kim okursa, o üç beşler katlanarak ileride nelere sebep olur, eyvallah işte bu bile birilerinin yazıp çizmelerini debelenmeden öteye geçirir. Ben de sırf bundan sebep kafama takıldıkça birilerini cevaplamaya, birilerine aklım erdiğince anlatmaya çalışıyorum. Yani suya yazı yazmadığımı bi kaç kişi bile gösterdiyse bana katılımları ya da yorumlarıyla, eyvallah devam diyorum.

Özetin özeti:Aslnda benziyor fazlasıyla düşündüklerimiz, farklı farklı cümlelerle anlatıyor olmamızsa işin güzel tarafı zaten.

İnternette yazılanlardan alınma konusuna gelince. Maalesef birbirimizin mimiklerini, yüz ifadelerini, o an nasıl bir ruh haliyle yazdığını görme şansımız olmadığı için (belki de ilerde o da olacak msn v.b. gibi herkes forumlarda filan görüntülü yazışacak ya da konuşacak - ki o zaman fake adam kalmayacak - yani yemeyen girmeyecek konuya bu durumda icon_lol.gif )
genellikle alınganlık gösterme ya da yanlış anlama söz konusu olabiliyor. Ama öyle oluyor diye de susup diyeceğimizi demeyelim mi? Gerçi bu ve benzeri sebeplerden zaman zaman ben de konuya hiç girmemenin daha iyi olduğunu düşünüp senin gibi çayımı kahvemi alıp hüpletmeyi tercih ediyorum. Yine de yanlış anlayacak, alıngan insan nasılsa alınacak bari sözümü, diyeceğimi diyeyim,dediğim de çok oluyor.

Abimle benzeşme konusuna gelirsek, son yazdıklarınla iyice pekiştirdin bu fikrimi. icon_smile.gif

Merak etme bu konu başlığını aynen O'na taa Almanya'ya yolladım, muhtemelen tamamını okur ve bana yorum yazar yakın zamanda.

Bakım onarım başlığını da bunca lafa boğan iki adam varmış diye ilerde bizi anlatırlar herhalde... icon_lol.gif

Şaka bir yana umarım bir gün yüzyüze de gelebilir ve herşeyden konuşuruz. Zira yazdığın gibi konuşuyorsan sohbetin tadından yenmez.

Selamlar.
Çağrı.
_________________
Göremiyor musun? At gözlüklerini çıkartmayı dene!
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Bakim,Onarim,Servis Tüm saatler GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Forums ©

   
 

All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2002 by me
You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt