Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Yeni bir motor alıyorsun gibi bir koku seziyorum.....
Bundan sonraki tur larda iri motorlulara yer yoktur bilesin.....senin kıçın rahat edecek diye koca motoru kaldırıp indirmek zorunda değiliz Motorunu seçerken ona göre sec. Ayrıcana da çok şatafatlı elektronik çöplüklü bir şey olmasın biliyorsun iki tane velet senin debriyajını sıktı diye neredeyse iran vatandaşı oluyorduk . Son bir tavsiyem birkerede boyuna postuna göre bi motor sec gözüm be......
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Pts Şub 27, 2006 6:40 am Mesaj konusu:
8. GÜN:
Sabah toparlanıp çok fazla acele etmeden Hazar kıyısında ki son durağımız olan Astara’ya doğru gidiyoruz.
Kiraladığımız Villa;
İçide böyle birşeydi;
Akşam geç yatmamızın ve evin rahatlığı sebebi ile güzel bir uyku çekiyoruz. Sabah da acele etmeden güzel bir kahvaltı. Astara ya kadar olan yolumuzun tamamı deniz kıyısından, Hazar kıyıları bizim Kdz Kıyıları gibi çok virajlı değil. İklim Kdz. Andırsada dağlar deniz kıyısından çok daha içerilerde meşhur İran pirinci bu düzlüklerde yetişiyor. Yol kenarlarında çiftçiler yetiştirdikleri sebze ve meyvaları satıyorlar. Tanıdık şeyler, fasulye, mısır falan.
Genelde deniz kıyısındaki şehirlerin içine girmeden çevre yollarından dolaşıyoruz. Ancak bir yerde yanlışlıkla şehrin içine giriyoruz. Trafik iğrenç ve hava çok sıcak şehrin çıkışında benzin almak için duruyoruz. Benzin istasyonuna girdiğimizde trafik polisi ilk defa pasaportumu soruyor ve alıyor. Daha sonra Tümer’in ve Cem’in kini de aldıktan sonra bizi şehir içi kalabalık trafikte kendisini takip etmemizi istiyor. Düşünsenize biraz önce geçtiğimiz trafikten gene geçiyoruz. Aklıma gelen ne kadar kötü söz varsa söylüyorum içimden. Tabiki mecburuz pasaportlar polislerde. Neyse ki polis merkezi çok uzak değil bizi bahçesine alıp teslim ediyorlar ve ekip gidiyor. Türkçe bilen askerlerle muhabbet ediyoruz. Gölgede dinleniyoruz. Bize ikramda bulunuyorlar. Yine bu tür durumlarda Cem’i öne sürüyoruz. Cem gidiyor ama bir türlü gelmiyor. Polislere neden burada olduğumuzu 1 saat anlattıktan sonra ve kaydımızı verdikten sonra bizi salıyorlar. Özgürüz.......
Ahmet önden gidiyor Cem ve Ben arkadan takip ediyoruz. İleride bir yerde Ahmet i görüyoruz. Yolun solunda bir taksi ile yanyana duruyorlar, Ama normalde duurlmaması gereken bir yer. Bir terslik olduğunu anlıyoruz. Sıkışlık tarfaikte bizde yolun sağına çekiyoruz. Ahmet gelip durumu anlatıyor bize, Taksiye çarpmış. Ahmet de ve motorunda birşey yok, taksinin kapısı göçmüş. Taksici hatanın kendinde olduğunu söyleyip hasarı kabullenmiş. Evet İrandaki ilk kazamız bu. Devamı var
Yolda mısır yemek için duruyoruz.
yine halk ile iç içe azeri bir vatandaşla hoş sohbet edip limonlu çayımızı yudumluyoruz.
Limonu sıkmak yok kurutulmuş limonu kırıp çayın içine atıyorsunuz. Değişik ama çok sevmedim. Limonun İran’da nerelerde kullanılmadığı sorusu çok geldi aklıma.
Polisler yüzünden öğle sıcağında sıkışık tarfikte geçirdiğimiz saatler yüzünden sıırlsıklam terlemiştik. Yanımızda güzel bir deniz. Hemen bir deniz molası vermenin zamanı; Gözümüze güzel görünene bir yerleşim biriminde duruyoruz. İlk önce İran a özgü soğuk bir yiyecekle serinliyoruz;
Dondurmacı tabir edeceğim yer bu yapı ve sahibide işte bu adam. Muhabbet güzel;
Deniz;
Ve motorlarımız;
Yolumuzun üzerinde Hazar Kıyısında oldukça büyük bir liman kendi olan Bandar-e Anzali var. Burada gayet modern yapılar var. Meslepğim gereği İran daki yapılardan bayağı bir inşaat fotoğrafı çektim. Raporun sonunda inşaat tarzları ile ilgili bir bölüm yapmayı düşünüyorum.
Ahmet in kazadan sonra önden gitmesine izin vermiyoruz:) Ama bu seferde Bandar Anzali de bekle bekle arkadan Ahmet gelmiyor. Sebebi ise 2. kez asfaltla tanışmış olması
Evet yine Iran gerçeği ve asfaltla baş başa kalıyorum. Kavşakta ban yol veren bir aracın yanından ben hareket ettiğim sırada geçen bir denyo sag koruma demiri üzerinden vuruyor ve peni yere yapıştırıyor. Toparlanıp motoru kaldırıyorum. Tümer ve Cem ilerden çok sonra dönüp geliyorlar. Polis geliyor araç sahibi ise yanıma gelip benimle ilgileniyor. Üzerime başıma bakıyorum bişiy yok motorda ise ufak tefek yamulmalar var. Polis bir şeyim olup olmadığını işaretlerle sormaya çalışıyor. Bende iyi olduğumu ve aracın gidebileceğini söyleyince etraf normale dönüyor. Bende Arka fren kolu üzerinde bir iki zıplayıp düzeltiyorum. Koruma demirini de biraz çekip düzeltiyorum. Bu arada iki kere darbe alan şağ ayağım sapasağlam. Gezi boyunca mafsallı dizlik kullandım ve iki deva beni korudu. Son defasında iyice sıyrıldığını fark ettim. Yani herkese tavsiyem Maksimum koruma. Ayak ve ayak bileğime bir şey olmamıştı ama tam koruma SiDi botlarımı giymediğime pişman olmuştum. Bu tür kazalarda XT’ye hiçbir şey olmuyor motoru kaldırıp gazlıyorsunuz.
Ahmet hasar tespiti yapıyor,
Arabanın vurduğu tarafdaki koruma demiri biraz eğrilmiş,
Gayet ucuz atlatılmış bir kaza .
Astara’ya girişte tamamen bir çadır kentle karşılaşıyoruz yeşillik olan her yerde çadır. İç bölgelerden gelen insanlar gündüz denize girip akşam da koca parkta çadır kuruyorlar. Önce karnımızı doyurmak için kebapçı dışında bir şeyler arıyoruz. Sonunda bir pizzacı bulup yine Cem’in üstün iletişimi sayesinde special pizza söylüyoruz.
Çadır kente geri dönüp sakin bir köşede çadırımızı kuruyoruz. Köşe sakin ama iki ana cadde arası ve sabaha kadar son sürat giden sivrisinek sesli mopetlerin kulak tıkacından bile geçen gürültüsünü dinliyoruz. TR’de olsa çoktan dayak yemişlerdi ama burada insanlar trafik konusunda çok hoşgörülü. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Kayıt: Jan 05, 2004 Mesajlar: 101 Nerden: Ankara/Baku
Tarih: Pts Şub 27, 2006 8:04 am Mesaj konusu:
ruzgarinbabasi demiş ki:
Sabah toparlanıp çok fazla acele etmeden Hazar kıyısında ki son durağımız olan Astara’ya doğru gidiyoruz.
Tümer, Astara şehri Azerbaycan sınırları içerisinde ama anladığım siz sınırı geçmediniz. Yine de çok yaklaşmışsınız, 300 km sonrası Baku idi. Bir daha ki sefere inşallah. _________________ İlhan Oktay Öner
XT225
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Pts Şub 27, 2006 11:11 am Mesaj konusu:
İlhan,
Sınırın İran tarafındaki şehrin adı da Astara, Azerbeycan Tarafında kalanında adı Astara _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
merak etme Ahmet abicim bomba gibi geliyorum. Bu seferde benim adrenalime dayanamayacaksınız gibi geliyor . Abi şimdi sölesem nasıl olur bilmem hem bi fikir de almış olur muyum diyeceğim işin süprizi kaçar diye sölemiyim neyse
VAp Abi,
evet sticer ımız bitti. İranda gittiğimiz her yere yapıştırdık. En son artık elimizde kalmadı Ahmet Gümüş ün motorundaki stickerı söktük onu yapıştırdık.
Adresi PM den gönderiyorum.
Sevgiler.
Adresin halen gelmedi bekliyorum. Istersen " vap1953@yahoo.com "a gonder. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Cum Mar 03, 2006 3:17 pm Mesaj konusu:
9. GÜN:
Gezimiz boyunca en uzun km’yi bu gün yapıyoruz. Toplamda 860 km Astara’dan sınır Azerbaycan-Ermenistan-Nahcivan sınırı boyunca Aras nehri kıyısınca yol yapıcaz.
Hazar’dan uzaklaşıp ilk dağ tırmanışımızı sabahın erken saatlerin yapıyoruz. Yol boyu manzara harika ve 200-300 m’de bir kahvaltı içecek v.s veren küçük dinlenme yerleri var. Birinde durup ballı-kaymaklı-tereyağlı-Yumurtalı kahvaltıyı İran’da ikince kez yapıyoruz.
Tırmandığımız yol;
Kahvaltı Molamızdan bir görüntü;
Nefis bir kahvaltının arkasından dağa tırmanmaya devam ediyoruz dağı aştığımızda bir daha bu manzarayı yakalayamayız diye bir sürüde fotoğraf çekiyoruz ama dağın tepesine ulaştığımızda uçsuz bucaksız gibi görünen diğer dağlar çıkıyor karşımıza.
Aras nehrine yani sınıra ulaşmak için çok dik birkaç sıralı dağ tırmandıktan sonra motorların hala gidiyor olması şaşırtıyor beni.
Azerbaycan sınırına kavuştuğumuzda Aras nehri ile beraber nefis kanyonlar karşılıyor bizi. Yol harika sınır boyu İran tarafı çok hareketli köyler ve yerleşim yerleri var ve bir sürü de tarla. Karşı taraf ile terkedilmiş köylerle dolu çok nadir askeriye ve bir iki araç var. Bu durum Azerbaycan ve Ermenistan sınırı boyunca aynı. Sadece bir yerde asker kontrolünden geçiyoruz ve bizim ve motorlarımızın kaydı alınıyor.
Nefis dağ manzaraları var. Açıklamak için fotoğraflar kifayetsiz kalıyor;
Bu yolun bazı düz bölümleride var;
Bu arada Cem’in Capanort debriyaj problemi çıkartıyor. Daha fazla gidemeyeceğimizi düşünüp bir pick-up ile sınıra kadar motoru nasıl atarız derken soğuyan debriyaj tekrar çalışıyor. Bir süre motora fazla devir yaptırmadan ilerleyip ilk büyük yerleşim yeri olan Jolfa’ya geliyoruz. Buradan sınır boyu Bazargan’a kadar gidebilmemiz için Pascard almamız gerektiğini asker kontrol noktasında söylemişlerdi ve biz mesai saati bitmeden kostura kostura ordan oraya pascard almaya çalışıyoruz. Nafile sonunda yabancı plakalara sınırdan bundan daha ileriye devam etmenin yasak olduğunu öğreniyoruz ve Khoy’a dönüp hiç sevmediğimiz Tebriz yoluna çıkıyoruz.
Hava iyice kararmıştı, İranda gece yolculuğu tam anlamıyla büyük risk taşımasına rağmen yolu bildiğimizden devam ediyoruz. Bu gece İshakpaşa Sarayı’ndaki çadırlı kamp yerinde kalmak istiyoruz.
Benzin aldığımız yerde Türk Lokantası yazan tabelaya aldanıp içeri giriyoruz ne bulalım yine kebap. Kebap yerine menemen yapıp yapamayacağını soruyoruz ve o da olmuyor yumurta kırdırıp ekmek banıyoruz sonunda.
Ve sınırdan önceki son yerleşim yeri. Önce depoları taşıncaya kadar dolduruyoruz. Bir iki pet şişeye almayı bile düşünüyorum ana sınırda sorun olmasından çekiniyorum. Bütün kalan paramızla Muz, çikolata, fıstık ve kek alıyoruz.
Sınırı girişe göre daha hızlı geçiyoruz. 70 milyonluk yurtdışı haracımızı’da yatırdıktan sonra artık TR’deyiz. Saat 01:00
Son gaz 40 km’yi geçip cadırı İsakpaşa Sarayının altında harika Doğubeyazıt manzarası karşısında kurup yatıyoruz. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Cum Mar 03, 2006 3:18 pm Mesaj konusu:
10. GÜN:
Yine her zaman olduğu gibi erken kalkıyoruz. Bu seferki telaşımız Erzurum’da Doğu Expresini yakalamak ve fırsat bulabilirsek çağ kebabı yemek. İran’da kebaptan bıkmıştık ama Erzurum’dan da kebap yemeden ayrılmak olmazdı.
Yolda Cem’in debriyaj yine su koyverince işte buraya kadar dedik 140 km falan kalmıştı gara. Neyse yine bir mucize ve yollardayız. Erzurum’a erken iniyoruz. motorları garda bırakıp cağ kebabına koşuyoruz. Tıkabasa yiyip üzerine de tatlı paketletip gara dönüyoruz.
Motorları rampa ile koymuş rampasız indirmiştik bu sefer rampasız nasıl bindirecektik bu bizi biraz düşündürüyordu. Bize yardımcı olması için oralarda para karşılığı yardım için dolaşan birini bulduk. Tren geldi ve çok rahat önce ön teker sonra arka teker motorları çok daha kısa sürede yükledik. 3 kişi yetiyor bu iş için adam tutmamıza bile gerek yokmuş. Artık trendeyiz 4’lu örtülü kuşetimizde dönüş yolculuğumuz daha konforlu olacak. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Cum Mar 03, 2006 3:20 pm Mesaj konusu:
11. GÜN:
Dönüş tren yolculuğunun büyük bir bölümü geceye denk geldiğinden yaklaşık 14 saatini uyuyarak geçirdik. Tabi ki ara sıra tuvalete de kalkmadık değil. Yine yolculuk boyunca yedik içtik ara sıra susuz kaldık istasyon aralarında tren durduğunda su aradık durduk. İran’da aldığımız 5. kalite kekleri ve çikolataları bitirmeye çalıştık ama muzların dışında pek bir şey tercih edilmedi. Birkaçını koridordan geçen çocuklara birkaçını belki bir çoban bulur diye trenin camından atarak tükettik. Bu arada Cem Capanort’u için görüşmelere başladı muhtemel debriyaj plakası için sipariş verildi, Bora Yurtören ile görüşüldü ve Başkent motor da buluşulmak üzere sözleşildi.
Ankara garına yaklaşıyoruz. 2-3 durak önce tren banliyö istasyonuna yanaştığında basamakla yük vagonunun aynı seviyede olduğunu fark ediyoruz ama biraz gecikiyoruz çünkü tren bu gibi küçük istasyonlarda çok kısa duruyor önceden hazırlıklı olmak lazım. Tavsiyem bu istasyonların birinde biraz erkende olsa inmeniz. Ankara garına yaklaştığımızda üçümüzün gözü de perondaydı evet beklediğimiz gibi aynı yüksek peron. Ankara garında rampa olmasına rağmen iniş için kullanamıyoruz, neden mi? Çünkü yük vagonundaki yük cinsine bakıp kim o rampayı hizmet aşkı ile perona getirecek?
Sonunda tecrübelerimize dayanarak önce Tümer’in XT yi önce ön teker sonra arka teker olarak indiriyoruz bu arada indirirken de bindirirken de aşağıda iki yukarıda bir kişi oluyor. Görevliler motorlara motor olarak değil eşya olarak bakıyorlar çünkü yardım etmiş gibi görünmek için plastik aksamlarından tutuyorlar. Tümer’in XT yi indirirken arka plakalık görevlinin birinin yapışmasıyla as kaldı gidiyordu. Capanord’u indirirken kendi derdimize düştüğümüzden görevlileri takip edemedik ve Capanord’un sinyali bir yardımsever görevlinin elinde kalıyor, teşekkürler sayın görevli çok yardımcı oldunuz.
İlk durak hiç istemediğimiz bir yer benzinci. 3 motor neredeyse İran’ın tamamını 80 YTL’ye dolaşmışken ilk benzinlikte 3 depoya 100 YTL üzerinde para veriyoruz, ne acı diymi? Ama su benzinden ucuz bu sevindirici.
İran’da hediyelik bir şeyler alamadığımızdan doğru migros’a alışverişe ve köfte yemeye. Başkent motor’a gittiğimizde Capanord’un sorununu 5-10 dk’da çözüp test bile yaptırıyorlar. Bora bey’de geldikten sonra bir iki sohbet edip oradan herkes ayrılıyor.
Cem Ankara’da kalıyor; malum kız arkadaşına rapor vermeli,
Tümer motoru Ankara’da bırakıp ilk otobüsle Didim’e; tatilinin geri kalan kısmını ailesiyle geçirmek zorunda tabi........,
Ben ise tura başladığımız Akçakoca’ya dönüyorum.
En güzeli tekrar eve dönmek ve sevdiklerine kavuşmak. 2 aylık bebeğimiz nedeniyle bana katılamayan eşim ve oğlum beni kapıda karşılıyor, çok özlemişim, oğlum kocaman adam olmuş.
The End....
Yazan: Ahmet Gümüş
Düzenleme ve Post :Tümer Tombuloğlu
Kırmızı Yorumlar: Tümer Tombuloğlu
Mavi Yorumlar : Cem Kırmacıoğlu _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Harika bir gezi, zevkle okudum. Hele son uc gunu ardarda ekleyince pek guzel oldu.
Iran'i da gormus, tanimis, Iran ve limon ikilisi hakkinda bilgi sahibi olduk sayenizde. Hatta trene bir motor nasil yuklenir, gorevlilere nasil guvenilmez bunlari da gormus olduk.
Hepinize cok tesekkurler, boylesi bir ani ve gezi raporunu paylastiginiz icin. Emeklerinize saglik.
Sayenizde Bora'nin dukkani da gormek firsati oldu, hayirli olsun. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız