Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Baba bu gün iş çıkışında tesadüf Ahmet Abiyi gördüm . Adam bir haftadan beri eğitim olaylarında olduğu için foruma pek takılamıyor muş . Merak etme yakında aramıza döner . Üzülme be Ahmet abicim biz ne için buradayız.. senin adına da bi iki söz söleriz yani
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Sal Şub 21, 2006 11:45 am Mesaj konusu:
6. GÜN:
Sabah erken kalkıp Cuma nedeniyle kapanacak olan parktan motorlarımızı alıyoruz. Otelde birde Alman gezgin kalıyor. Buda bayağı bir uzun yol için hazırlandığı belli olan motoru , bir çok plastik aksam aluminyum olanı ile değiştirilmiş, çantalar aluminyum. Sele üzeri koyun postu standart aksesuar
Bu gün tüm resmi kuruluşlar ve birçok dükkan kapalı ama turistik yerlerin tamamı açık. Yine sıcak ve işi olmayan sokağa çıkmıyor çıkanlarda parkta piknik yapıyor. Belirlediğimiz 2-4 noktaya rotalar çizip şehir gezimize devam ediyoruz. Çarşıları TR den çok farklı değil. Çok ucuz olan Iran İmam Meydanındaki çarşılara girdiğimizde birden pahalılaşıyor. Turistik olan her şey TR den çok ta farklı değil.
( Bir ara Ahmet Bey Ağabeymizin ipek halı merakı aniden ortaya çıkıveriyor. Dolaşıp nerde nasıl bulabiliriz derken karşılaştığımız ilk halı toptancısına dalıyoruz . Doğruyu söylemek gerekirse halılar gerçekten çok güzel . Ama nedense fiyatları bize biraz tuzlu gelmişti. Takii Ahmet in İrandan 250 dolara almadığı halının 1000 dolara Ereğli de satıldığını görünceye kadar )
İmam Meydanından bir görüntü
En büyük meydan olan İmam meydanı gerçekten çok güzel. Yollarda komisyon karşılığı Dolar-Riyal-TR bozan bir çok kişi bulabilirsiniz. Iran riyali taşımak hacminden dolayı bir dert o yüzden Dolar taşıyıp ara ara bozdurmak çok daha pratik oluyor.
Öğle sıcağında yollar bayağı tenhalaşıyor. Kaskları çıkartıyoruz. Bi ara yolda Tümer in şapka uçuyor. Almaya giderken
Aldıktan sonra
İmam meydanında bir molla;
İmam Çarşısındaki Baharatçılar;
Yine İsfahan haritasında mutlaka gidilmesi gereken yer olarak görünen kiliseye gidiyoruz iyi de bir giriş ücreti ödedikten sonra koca kilisede dolaşmaya başlıyoruz. Birkaç büyük bölümü olan kilisenin bir bölümünde TR vatandaşı olarak üzüleceğimiz bir manzarayla karşılaşıyoruz ve orada bu kilisenin bir ermeni kilisesi olduğunu anlıyoruz. 5 metre uzunluğunda ve 2,5 metre boyuda yaklaşık 1,5 metre genişliğinde bir cam bölüm. İçinde aynı boyutlarda TR haritası harita üzerinde Ermenilerin yaşadığı şehirler, her iki yanında Ermeni soykırımı için yapılan yürüyüşleri sürekli gösteren iki adet 55 ekran TV, TV lerin üzerinde siyah beyaz fotograflar ve tüm bunların önünde de sözde soykırım için yazılan kitaplar. Çok sinirleniyorum. Tüm bunlar soykırımın yalan olduğunun bir belgesidir bence çünkü bir yalan ancak bu kadar güzel bir show ile inandırılabilir. Tüm dünya soykırıma nasıl inanıyor derseniz işte böyle; İran gezmeyi seven insanlar için merak uyandıran bir yer, İsfahan İran’ın en güzel şehri, Ermeni kilisesi ise İran broşürlerinde en çok yıldızı olan görmeye değer bir yer olarak yerini alıyor. Kısacası İran’a gelen her turist bu köşeyi mutlaka görüyor ve bilgileniyor. Ama inanıyormu bilmem. Turistleri gezdiren İranlı rehber ben inanmıyorum diyor. Sizde bizi gördünüz tanıdınız. Amerika her terör saldırısından sonra bizi suçluyor, biz öyle insanlarmıyız diye soruyor. Bu gezi sırasında bizim tanıdığımız İranlıların hepsi çok sevecen ve misafirperver insanlar.
Isfahan gerçekten İran’da görülmesi gereken yerlerin başında. Bir iki görmeye değer noktayı da tamamladıktan sonra yine otele klimalı bölgelere çekiliyoruz.
Cem gezini başından beri sallanan minare ve 40 gölgeli minare diye tutturdu. Haritayı incelememize rağmen küçük parantez içindeki yazıyı atlıyoruz. Gideceğimiz gün motorları yükledikten sonra fark ediyoruz. ( Burada neredeyse ağlayacaktım )
Ateşgahda motorumun fotosunu çekiyorum. Canım benim seni çok seviyorum, güzel motorum benim
Akşam 19:00 olmasına rağmen hava hala sıcak. Daha fazla bekleyemiyoruz ve otobandan Tahrana doğru yol alıyoruz. Benim önerim çölün batısından geçen ama adamakıllı çöl rotası yapabileceğimiz bir yoldu. Fakat Tümer ve Cem kabul etmedi ve otobanı tercih ettik. En az 500 km yol ve ne bir yerleşim yeri nede benzinlik vardı, o yüzden kabul etmedik. Donanımımız yeterli değildi. İran’da otobanlar hız yapmaya çok müsait. Motorlara bedava. Çok fazla kalabalık ta değil. İsfahan çıkışında harika bir zeminle karşılaşıyoruz kaymak gibi bir otoban ve havanın kararmasıyla da şeritleri kedigözleriyle bölündüğünden ışıl ışıl. Ben otobana girer girmez sol ayağıma bir şey çarptığını hissediyorum. 5-10 sn farkına varamıyorum ve ters rüzgar olduğunu düşünüyorum ama eğilip baktığımda ise sol plastik karenajın yerinde olmadığını fark ediyorum. Bunun nedeni, gezinin başından beri plastik geçmeyi bir sıvı sabun bulup yerine takmaya üşenmemden kaynaklanıyor. Hemen dönüp kimse çiğnemeden otobanın ortasından kapıyorum. Otelde gördüğümüz enduronun neden plastik aksamlarının çıkartılıp yerine Alüminyum konduğunu şimdi anlıyorum.
Otobanda hızımızı epey arttırıyoruz 150-160 km/saat bu XT nin yapabildiği en yüksek sürat. Biraz zorlayıp kapanıp rüzgarı arkanıza alıp aynı zamanda yokuş aşağıya giderseniz 170-180 km/saat hıza ulaşabilirsiniz.
Yerden gelen alev artık kalın montlarımızın üzerinden bizi yakıyor. Gece olmasına rağmen sanki sıcaklık giderek artıyor, kaskın vizörünü açmak mümkün değil. Birde çölün ortasından gidecektik. Depolarımız rezerve düşüyor ama hala benzin istasyonu yok. Bende olsam çölün ortasına ben de benzinlik kurmazdım. ( Benzinimiz iyice azalmıştı ve hala görünürlerde benzinlik yoktu . ve bizde ilk otoban çıkışından çıkarak benzin alıp tekrar otobana giriyor ve kendimizi güya garantiye alıyoruz demeden yaklaşık üç dört kilometre sonra otobanda bir benzinliğe rastlıyoruz .Dışarıda veremediğimiz molayı burada vererek 4 adet 1,5 lt soğuk hatta buzlu su, 2 lt meyve suyu, 6 çikolata 3 paket cips, kek gofret, muz...v.s...... kendimize geldikten sonra yola devam edelim diyoruz ama Tahran’a 35 km kala pilimiz bitiyor ve otobanda güvenli bir yerde önce çadırsız kestiriyor sonra çadırlı uyku çekiyoruz. ) _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
bu arkadaşta 99 model xt 600 üyle australyadan yola çıkmış.iranı bitirmiş .şam a doğru yola çıkacakken yakaladım.yağ filtresi zincir ve dişli gibi ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıktan sonra uğurladık.insanın seyahat iştahını kabartıyorlar.yolları açık olsun.. _________________ xt660r/(rx 115 çalındı,bulundu)
today 50
mehmet arıkök
mehmetarikok@feramuzgida.com.tr boksor_21@hotmail.com
Çıraklığını yapmadığın işin ustalığını yapamazsın,,,
Kayıt: Jul 20, 2005 Mesajlar: 13 Nerden: İzmir / Tebriz
Tarih: Çrş Şub 22, 2006 8:52 am Mesaj konusu:
Tumer dostum, siz bu rapor islerini, sunum islerini iyi bir formata oturtmussunuz. Yazi bol ama okutturuyor kendisini, resimlerde sahneleri tamamliyor, anlatimla es zamanli gidiyor. Cok keyifle okuyorum dogrusu
Raporu (sadece Ahmet'in kaleminden) okumustum ama bu sekilde cok daha dinamik olmus yahu. Benim gezilerede bi el atsaniz diyorum
Kayıt: Feb 12, 2006 Mesajlar: 84 Nerden: İstanbul - Avr.
Tarih: Çrş Şub 22, 2006 11:46 am Mesaj konusu:
siz uyuyoruz diyince işi bırakıp uyuyasım geliyor. çünkü gezi o kadar adapte ediyorsunuz ki okuyanları sizinle beraber yoruluyoruz. elinize emeğinize sağlık.
(o kadar rapor okuduktan sonra hedef olarak iran'ı koydum önüme. hepsi keyifli ama fiyat açısından bakarsak iran bas bas bağırıyor gel bana diye) _________________ Temmuz başı civarlarında.. Hem de büyük abiler gelecek muhtemelen..
Herneyse.. ROCK REPUBLIC'te buluşalım!..
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Prş Şub 23, 2006 6:43 am Mesaj konusu:
7. GÜN:
Kuzeye çıktıkça serinleyen hava sonrası biraz nefes alıyoruz. Otoban üzerinde mola yerlerinde böyle büyük camiler görmek mümkün, cami sayısı bizim ülkemizdekinden az. Halk banane devlet yapsın camiyi diyor. Bizde de insan Cami vs yaptırınca günahlarından arınacağını zannediyor.
TAHRAN Nufus= bilmemkaç, rakım=bişiler tabelasını arıyoruz yol boyunca foıtoğraf çektirmek için ama nafile öyle bir tabela yok! Bir anda şimdiye kadar İran da gördüğümüz en kötü trafiğin 2 veya 3 misli bir trafikle karşılaşıyoruz.
Tahran’a bir girişimiz bir de çıkışımız oluyor. Şehir içinde dönüp durduktan sonra karmakarışık bu başkentte bizde karışıyoruz ve onlarca kişiye yol sorup tekrar tekrar kayboluyoruz. Yol sorarken ilginç İran manzaraları da beraberinde tabiki, Bu haremlik selamlık bir otobüs, sabah iş saatlerinde otobüs çok kalabalık olduğunda haremlik-selamlık arasındaki hattın nasıl oluştuğunu merak ediyorum.
Araçlardaki insanlar iyi niyetli olarak takip etmemizi bizi istediğimiz yere götüreceklerini söylüyorlar fakat yoğun trafikte ve sıcakta araçları takip etmek çok güç ve dayanamayıp gazlıyoruz arabaların arasından ve imdadımıza çok sık rastladığımız TR de bir süre yaşamış olan bir İran vatandaşı yetişiyor. TR ye İran-Irak savaşında savaşmamak için kaçmış bir subay. Demavent dağına gidiş yolunu soruyoruz ve yine herzaman olduğu gibi takipteyiz. İran’da insanlar adres tarif etmek yerine bizzat kendi araçlarıyla escortluk yapıyorlar.
Doğuda trafik çok ilginç, trafikte bunun gibi dolaşan araçlar görebiliyorsunuz,
Buda meşhur paykanları (peykan diye okunuyor) 1950 leirn teknolojisi ile hala üretilen bir araba. İlk modelden bu yana kasada çok ufak tefek değişiklikler olmuş, arabaların çoğu böyle vuruk.
Bu araçların motorları çok güçlü, tıklık tıklım dolu bir peykan bizim motolarla yarışabiliyor yollarda.
Abartısız 15-20 km takip ediyoruz ve sonunda Tahran dışına Demavent yoluna koyuluyoruz. Bu gece Demavent dağının eteklerinde bir yerlerde kamp yapacağımızı düşünerek alışverişimizi yapıyoruz.
Ahmet in motoru , her zamanki poz
Demavent eteklerinde mola yerlerinde soğuk ayran vs satıyorlar, Mola yerinde bizim motorlar,
Manzarası harika dağların tepelerinden Demaventin eteklerine kadar ulaşıyoruz ama beklediğimiz kamp yerini bulamıyoruz ve çok fazla zaman kaybetmeden Hazar’a doğru yol alıyoruz. Manzara harika ama yol bir o kadar kötü. Yol dar ve araçlar çok tehlikeli. Tünellerde far yakan bizim dışımızda hemen hemen hiç yok. Kuzeye çıktıkça iyice serinliyoruz hatta yağmur havası bile yapıyor. Bitki örtüsü ise hemen değişiyor ve kendimi bir yıl önce yaptığım Karadeniz turunda Zigana geçidi sonrası Karadenize gelmiş hissediyorum.
En sonunda Hazar karşımızda. Sahile iner inmez bir sürü villa diye bağıran insanla karşılaşıyoruz. Daha sonra bunların gecelik villa kiraladıklarını öğreniyoruz. Kalabalık İran aileleri tatillerde bu villaları bolca kiralıyorlar. Hazar kıyıları böyle kiralık bir sürü villa dolu. Ama villaların çoğu bahçeli ve 2 katlı, hoş bir görüntüsü var. Beton yığını değil yani.
Hazar kıyısı boyunca tabelaların tamamı Farsça artık iyice zorlaşıyor yön bulmamız. Villa fiyatları uygun olmasına rağmen burada çadır kurmayı hedefliyoruz. Ama önce deniz. Nasıl gireceğiz acaba diz üstü mayomu gerekir diye düşünürken denizden birden daracık slip mayo ile bir adam çıkıyor. Hımm demek mayo da bir zorunluluk yokmuş. Bayanlar elbiseleri ile giriyorlar.
Hazar Karadeniz kadar bile tuzlu olmayan bir deniz. Biraz yüzdükten sonra ek bir-iki alışveriş yapıyoruz ve ateş yakıyoruz. Sosisleri lavaş arası yaparken bir taraftan da gürleyen havayı takip ediyoruz. Yağmur yağdı yağacak.
Deniz kıyısında Muhabbet ettiğimiz İranlı gençlerden içki, kadın ve afyon teklifi alıyoruz (tabi hepsi satılık) Bu tür davetlere icabet etmemek lazım. Çünkü tuzak olabilirmiş.
Civarda villa kiralayan çocuklar buranın gece güvenli olmadığını söyleyince çok fazla kalmadan karanlıkta toparlanıp ayrılıyoruz sahilden ve Hazara paralel devam ediyoruz. Aslında çok yorgun ve bir gün önce de otobanda kaldığımızdan duşa ihtiyacımız var. 10-15 km ileride bizde bir villa tutup motorları villanın bahçesine alıyor duştan sonrada hepimiz klimalı odamızda rahat bir uykuya dalıyoruz. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Tumer'cigim cok keyifli gidiyor, neredeyse ben de Iran'i gezdim falan diye anlatacagim. Cok guzel ve bilgi aktarici anlatiminla paylasimina tesekkurler ediyor ve devamini 4 gozle bekliyorum/z.
NOT : IKITEKER stiscker'in kalmadi herhalde, adres verirsen yollayayim? _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Prş Şub 23, 2006 8:01 pm Mesaj konusu:
VAp Abi,
evet sticer ımız bitti. İranda gittiğimiz her yere yapıştırdık. En son artık elimizde kalmadı Ahmet Gümüş ün motorundaki stickerı söktük onu yapıştırdık.
Adresi PM den gönderiyorum.
Sevgiler. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Yoğun olduğumdan çok sık takip edemiyorum......Arkadaşlar stiker istemişler bana hiç haber vermediler........
En son stiker ımı Cem'e verdim arkasından arabamdaki düştü.....sıfırı tükettik...
Tümer'e göndereceğinin üzerine benim için de eklermisin? Tümer'in önünde stiker için takla atmak zorunda kalmayalım....
Şimdiden teşekkürler......
Yazının beğenilmesine sevindim......Önümüzdeki yıl ile ilgili çok güzel bir rotam var elimde ama Tümer pek sıcak bakmıyor......Bekleyelim Görelim....
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Cum Şub 24, 2006 6:58 pm Mesaj konusu:
evet ahmet,
benimde elimde çok güzel bir rota var ama sende ona pek sıcak bakmıyorsun. dur bakalım nolcak. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız