Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Prş Şub 09, 2006 6:56 am Mesaj konusu:
Alıntı:
en çok merak ettiğim konu, İrandan kadın motorcu geçebilir mi, risk çok mu yüksek
Erkek için ne kadar riskli ise kadın içinde o kadar riskli.
Biz çok büyük şehirlerde kalmadık. Nasıl Türkiye de Çorum ve İstanbul bir değilse İran da da Tahran ve diğer şehirler aynı değildir. Biz Tahran a gitmedik mesela.
Kayıt: Feb 14, 2004 Mesajlar: 134 Nerden: Eskişehir
Tarih: Prş Şub 09, 2006 9:34 am Mesaj konusu:
merhaba iran'a iki kez gitmiş birisi olarak RÜZGARINBABASI'na soruyorum:
Alıntı:
En pahalý yemeði demavent de yedik 3 kiþi 16 YTL
demişsin. Ben DAMAVAND dağına iki kez tırmandım 2000 ve 2003 yıllarında, acaba bu demaventte yedik dedigin restoranın ismi mi demavent yoksa demavent diye ayrıca bir yere mi gittiniz? Onu tam anlayamadım.
Bir daha gidersek oralara da ugrayalım hesabı soruyorum. Tebrik ederim, bu güzel gezinizden ötürü... _________________ <<LeGoLaS>>
Sedat TELÇEKEN
Anadolu Üniversitesi Eskişehir
--------------------------------------------
Honda TransAlp'99
0 505 576 37 74
26 RL 867
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Prş Şub 09, 2006 11:13 am Mesaj konusu:
Legolas,
Bizde aslında harita ya bakarak Damavand Dağı Damavand kasabasının yakınındadır diye düşünmüştük.
Ama dağ ile kasaba birbirinden çok farklı yerlerde. (Zaten biliyosundur) Bizim yemek yediğimiz yer kasabada idi.
Koordinatlarını rapor bittikten sonra topluca buraya post edeceğim.
Belkide biz İran da fazla güzel yerlerde yemek yiyemedik. o yüzden burası bayağı iyi gelmişti bize.
Genel olarak İrandaki yemekler lezzetli değil ve kuru, çorba yok denecek kadar az. Varsa yoksa kebap oda bişeye benzemiyor. Bizim güneydoğu bölgesinin kebaplarıyla kesinlikle boy ölçüşemez. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Tarih: Prş Şub 09, 2006 11:42 am Mesaj konusu: Fotoğraf
Gezi çok heyecalı ama, gecen seneki karadeniz gezisindeki fotoğraf miktarını arıyorum.
Bir arkadaşım İran'da ürün ve hizmetlerin iki fiyatı olduğunu söymeşti; yerli ve turist. Sözgelimi uçak bileti 20 USD yerli, 200 USD yabancı.
Bu doğru mudur?
Kaçırılan yamaç paraşütçüleri gibi bir stres yaşadınız mı? _________________ Göksenin
'06 Suzuki Hayabusa
'06 R1200RT
'06 KTM 950 ADV
... olsa fena olmazdı
----------------------------------------------------
Üç paket mısır patlattım, tecrübeli üye oldum.
Kayıt: Feb 14, 2004 Mesajlar: 134 Nerden: Eskişehir
Tarih: Prş Şub 09, 2006 12:51 pm Mesaj konusu:
Teşekkür ederim Tümer. Ancak affına sığınarak açmış olduğun bu topiğe bir eklenti yapacağım;
İran'da Tümer'in de dediği gibi çorba gibi sulu yemekleri pek bulamıyorsunuz. Bu ilk gittiğimde ki izlenimimdi. Ancak ikinci gittiğimde biraz ararsanız güzel ev yemeklerinin de olduğu restoranlar buldum. Bizde de adım başı pideci ve kebapçı vardır, ev yemekleri yapan yerlere ulaşmak çok zordur ya .
Sözün özü, İran'da iki tür kebap yenilir;
1-Çelo Kebap(yazılışını bilmiyorum ama telaffuzu böyle) Etlü kebap bizim şişkebap ile adana rası birşey. Yanında pirinç(pilav) de getiriyorlar, onun yanında da bir parmak tereyağı. Tereyağını pirincin üzerinde eritip öyle yiyorsunuz. Güzel restoranlarda birde pirincin üzerinde SAFRAN oluyor ki i güzel bir lezzet katıyor.
2-CoCo kebap Bu da yukarıdaki kebabın tavuklusu. kırmızı et yemeyenler için olanı.
Her iki durumda da Tahran da yedigim pirinçlerin üzerine pirinç tanımam. Çünkü İran pirinci dünyada çok ünlü. Hazar havzasındaki pirinclerden kaynaklanan bu ün; bizim marketlerde kilosunu normal pirince göre 2-3 kat daha para vererek aldığımız BASMATI(Jasmine de deniyor) pirince çok benziyor. Gitmişken muhakkak deneyin ve yiyin.
Tümer'in şanssızlığı kötü yerlerde yemiş olmaları diyeyim. Çünkü benim Tehran'da NAYEB restoranda yedigim bir kebap var ki; İstanbulda Kaş-ı Beyaz da bile yemedim
Sevgi ve saygılarımla.
(Tümer tekrar affına sığınıyorum, açıklamalar için) _________________ <<LeGoLaS>>
Sedat TELÇEKEN
Anadolu Üniversitesi Eskişehir
--------------------------------------------
Honda TransAlp'99
0 505 576 37 74
26 RL 867
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Prş Şub 09, 2006 12:53 pm Mesaj konusu:
Alıntı:
Gezi çok heyecalý ama, gecen seneki karadeniz gezisindeki fotoðraf miktarýný arýyorum.
Bir arkadaþým Ýran'da ürün ve hizmetlerin iki fiyatý olduðunu söymeþti; yerli ve turist. Sözgelimi uçak bileti 20 USD yerli, 200 USD yabancý.
Bu doðru mudur?
Kaçýrýlan yamaç paraþütçüleri gibi bir stres yaþadýnýz mý?
Çok sayıda fotoğraf var. İçlerinden konu ile alakalı olanlarını seçmeye çalıştım. Raporun sonuna daha ilşginç fotolar eklerim.
2 fiyatlı bir hizmet veya ürün ile karşılaşmadık. Yada karşılaştık ama anlamadık. Genelde kazık atma eğiliminde değiller. Tek ve en büyük kazığı Hamedan da Mermer Otelinde yediğimizi düşünüyorum.
Uçak biletlerinin çok ucuz olduğunu iran daki arkadaşımız Tan da bize söylemişti.
Kaçırılan Yamaç Paraşütçüleri gibi bir durumla karşılaşmadık. Kaldığımız yerlerin genellikle asker, polis vs. yakın olmasına dikkat ettik. Askerlerle ve polislerle çok sayıda muhabbet ettik. hayat tarzları, yaşam standartları ve İran ın yönetimi ne hissettikleri hakkında bolcana bilgi aldık. Motorlu ve özellikle yüksek cc li motorlu olduğumuz için çok yardım gördük. Başlarda hoşumuza giden ilgli sonlara doğru baymaya bile başladı bizi.
Kaçırılan Yamaç Paraşütçüleri İran da nasıl bir yere gittilerde kendilerini kaçırttılar doğrusu bayağı şaşırdım.
İnternet yaptığımız aramalarda İran a giden yabancı turistlerin genelde memnun olduklarını okumuştuk. Bizde yazılanların doğru olduğunu kendi gözlerimizle gördük. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Prş Şub 09, 2006 12:59 pm Mesaj konusu:
Legolas,
affetmek ne demek hocam estağfurullah.
Açıkçası çok yemek sever motorcular olmadığımız için fazla aramadık. Eminim güzel yemek yapan yerleri vardır. Gezdiğimiz yerler zaten ufak şehirlerdi.
Motorla giderken yemek yenebilseydi eminim öyle yapardık daha fazla yer gezmek için.
Hanımlardan aldığımız kısa izin süresince yapabildiğimiz max. yolu yapmaya çalıştık. Bir günde 850 km yol katettiğimiz bile oldu. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Kayıt: Feb 14, 2004 Mesajlar: 134 Nerden: Eskişehir
Tarih: Prş Şub 09, 2006 2:05 pm Mesaj konusu:
Alıntı:
Bir arkadaþým Ýran'da ürün ve hizmetlerin iki fiyatý olduðunu söymeþti; yerli ve turist. Sözgelimi uçak bileti 20 USD yerli, 200 USD yabancý.
Bu doðru mudur?
buna ben cevap vereyim, tecrübe etmiş birisi olarak.
2000 yılında gittiğimde Tebriz-Tahran arasını uçmuştum. O zaman 15$ civarı bir para vermiştim. Otobüs ile 10 saat olan yolu 1 saate indirmek ve trafikte tehlike yaşamamak için yapılacak en güzel seçenek.(Hayatımda 2 kez trafik kazası tehlikesi geçirdim, ikisini de İran'da!)
2003 yılında da uçakla gitmek için Tebriz havalimanına gittim. Bu kez biletin 20$ olduğunu öğrendim. Çok önemli değildi benim için bu küçük fiyat farkı, ancak ardarda 3 seferde de yer yoktu. Ve kaderime küserek otobüs terminaline giderek, 4$'a otobüsle o sıkıcı 10 saati otobüste geçirdim.
Sorunuze el-cevap; yerliye farklı yabancıya farklı bir uygulama yok havaalanında. Ancak otellerde böyle bir uygulama olabiliyor. Uyanık olmak gerek. Tahran da bile 5$ a kalınabilecek 3yıldızlı oteller var, ama raştırmazsanız bu size en az 20$ a patlar. Tecrübeyle sabit bu nokta. _________________ <<LeGoLaS>>
Sedat TELÇEKEN
Anadolu Üniversitesi Eskişehir
--------------------------------------------
Honda TransAlp'99
0 505 576 37 74
26 RL 867
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Prş Şub 09, 2006 3:41 pm Mesaj konusu:
4. GÜN:
Gece çok sıcak geçiyor. Odanın tüm gün güneş almasından dolayı olsa gerek çünkü henüz güneye inmedik. Sabahleyin kahvaltı bile yapmadan apar topar yola çıkıyoruz. Bir kenara not edin. Maku ya giderseniz, çok zorda kalmazsanız Hotel Laleh de kalmayacaksınız
Gecenin karanlığında nasıl bir yer olduğunu kestiremediğimiz Maku aşağıdaki fotoğrafdan da anlayabileceğiniz üzere İki dağın arasındaki daracık alana konuşlandırılmış bir şehir. Orta büyüklükte. Ve içinden filmlerde görebileceğiniz güzellikte bir kanyon geçiyor. İnanılması zor ama doğru.
Tebriz’e doğru yola çıkıyoruz. Gayet temkinli bir sürüş yaparken yolda polisler bizi durduruyor. (İranda polise nasıl rüşvet veriliyor acaba?) Gayet güler yüzlü nereden gelip nereye gittiğimizi soruyorlar. Onlarda radar kontrolü yapıyorlarmış . Radar cihazı ve cezayı kesen araba aynı. İran da yol polislerinin arabaları genelde Mercedes. Yok bunlar eskidi artık yenileri BMW olacak diyorlar.
Türkiye deki durumu anlatıyoruz. Önde sivil bir araba tuzak kurar arkadaki ekip de cezayı basar diyince. Hehehe rüşvet çok alıyorlardır diyor. Biz İranda rüşvet almayız diyorlar ama Türk Kamyoncular onlarla pek aynı fikirde değil (Ahmet le Cem yüzsüzlük edip radar cihazı ile yoldan gelip geçenlere bakarken benim muhabbet ettiğim polis fındık fıstık ikram ediyor bana. Motorlar için hız limitini sorduğumda 150-160-180 diyor bana. Dalga geçiyor galiba diye düşünüyorum.)
80 km sonra aklıma gelen en önemli şeyi arkadaşlarla paylaşıyorum; “Arkadaşlar siz pasaportunuzu otelden aldınız mı??????” cevap “HAYIR”. Sabah acele ile otelden ayrılırken pasaportlarımızı unuttuğumzuu farkediyoruz. Yabancı bir ülkede yapılacak en kötü hata. Önce en iyi ve rahat olan Capanord araç olarak seçildikten sonra bende binici olarak tayin edilip (kurban desek daha doğru olur )(Bu da Capanord un ne kadar konforlu bir ulaşım aracı olduğunun bir ispatı. Motorum diye söylemiyorum ,otoriteler söylüyor )
150 km extra yol yapmayı kabul ediyorum. Capanord 180 km/saat hızda giderken manyak gibi benzin tüketmenin dayanılmaz hafifliğini hissediyorum. Tabi bu durum İran sınırlarında hiç kimseyi rahatsız etmediğinden pek önemli değil. Bol güneşli bir yolculuktan sonra pasaportları alıp tamamen çayır çimen dinlenmiş arkadaşların yanına geliyorum.
Ahmet i beklerken Qareh Zia’Od din denen yerde bizde İran lılar ve yaşam tarzları hakkında bilgiler ediniyoruz. Cep telefonlarımız bir türlü Uluslararası dolaşıma açılmadığından Telefon edecek yer arıyoruz. Kartlı Telefon makinaları olmasına rağmen uluslararası görüşmeleri bu telefonlardan yapılmıyor. Muhaberat denilen postanalere giderek oradan bağlatıyoruz Türkiye telefonlarını. 3 Dakikası 500 tümen (800 Bin ETL)
Maku Tebriz yolunun kesişim noktasında soğuk su, İran bisküvisi, Zam Zam kola (Zem Zem diye okunuyor) ile kahvaltı yapıp dinleniyoruz. Fotoğraf çektiriyoruz.
Ahmet 150 km gayet hıslı katedilmiş bir yoldan geldiğinde Cem le ben ise 1.5 saatlik bir molanın ardından gayet dinlenmiş bir şekilde yola devam etmek istiyoruz. Ahmet bozuluyor .
“Çok dinlendik yola devam edelim”. İşte takım ruhu bu olsa gerek!!!!!!!!!!!!!!!!!. Askerde kepi yurt dışında da pasaportu kaptırmeycen. Bide arkadaşını iyi seçecen
1.5 saatlik bir kayıp dan sonra yola tekrar çıkıyoruz. Hava yavaş yavaş ısınmaya başlamış. 100 km lik aralar ile durduğumuz uygun yerlerde mola veriyoruz. Molalar çok iyi geliyor doğrusu
Tarımsal alanları sulama amaçlı açılmış kuyulardan buz gibi sular akıyor ve sular içilebilecek kadar temiz.
Öğleden sonra Tebriz’deyiz. İki teker fan klüp sayesinde tanıştığımız ve bizi ağırlamayı kabul eden Tan ERDEM ile irtibata geçiyoruz.
Tan ı beklerken İran a özgü enterasan yiyecek içeceklerle karşılaşıyoruz. Yol kenarında bir çocuk akvaryum un içine koyduğu garip birşeyleri satıyor. Ben akvaryumun içinde olduğundan, bide görünüşlerinden çocuğun sattığı şeyin balık yemi olduğunu zannediyorum ama meğerse insan yemi imiş. Buz İran da standart aksesuar
Bu satılan şey bir içecek. Tadına bakmak lazım ama önce içindekiler nasıl görünüyor biraz zoom yapalım Susama benzer bişeyler, bakterilere mikroskopla baktığınızda gördüğünüze benzer bişeyler ve şeffaf bir sıvı. Bişeyler yazıyorum çünkü isimleri çok karışıktı aklımda kalmamış. Küçük bir yudum alıyoruz ve tadına bakıyoruz.
Tatlı, hemde çok. Bakteriye benzeyen şeyleri dişimle ısırıyorum. Bitkisel bir tat geliyor. Bir meyvenin çekirdekleri imiş bunlar. Susama benzeyen şeyleri yakalıyamıyorum dişlerimle. Kaçıp duruyorlar sağa sola. Fondip yapıyorum. Enteresan bişey.
Tan ın çalıştığı yer Tebriz in biraz dışında hava alanı girişinde buluşmak için sözleşiyoruz. Beklerken motorlara kısa bir kontrol . Haydaaa benim motorun 2 civatası daha düşmüş bu gidişle motoru İran ın her köşesine serpiştireceğim Türkiye ye götürecek bişey kalmayacak geriye Bu seferkiler Eksoz susturucusunu tutan vidalar. Onlarıda tamamlıyoruz bir yerde.
Tan hızır gibi gelip bizi çalıştığı fabrikada kaldığı KLİMALI süitine getiriyor. Yolda da bize fotoğrafçılık yapıyor.
İşe gitmesi gerektiğini söyleyerek bize emanet ediyor evini. Sucuk pişirmek için elimi attığım tavadaki yağı dökerek adamın mutfağını alt üst ediyorum.
Sonra sazı Ahmet e veriyorum. Ahmet bu işlerin ustası. Cem ise sadece yemeyi biliyor.
İki günde hasret kaldığımız Türk sucukları ile yaptığım tostlar parmak ısırtıyor. Banyo Internet v.s gibi ihtiyaçlarımızı karşılayıp Tan’ın çalıştığı fabrikayı geziyoruz. Tan grafiker olarak çalışıyor. İran da yediğimiz bütün bisküvi vs nin ambalajlarının basıldığı matbaada çalışıyor. Sağdaki Tan. Tan Eski EC zamanından arkadaşların tanıyacağı Cüneyt Karakahya nın da arkadaşı Cüneyt de 1 ay öncesine kadar aynı fabrikada çalışıyormuş.
Cem, Ben ve Tan.
Bunlarda basılmış bisküvi ambalajları
İrandaki bisküviler ya muzlu yada limonlu. Limonu acayip seviyorlar etle bile limon geliyor. Limonu etin üzerine sıkıyorsunuz. Fındık, fıstık, çekirdekler bile limon sosu ile yapılıyor. İlk başlarda hoşumuza gitsede bir süre sonra gına geliyor bize.
Motorların ayakları asfalta basıyor diye kafanız rahat uzaklaşmayın 40 derece gibi yüksek sıcaklarda asfalt eriyor ve ayak içine gömülüyor.
Akşam yemeği için yola çıkmadan önce Tan ve arkadaşları ile fotoğraf çektiriyoruz. Aşağıda Ataberk var. Ataberk in Türkçe si gerçekten çok iyi Ona kırk yıllık motoruymuş gibi motor üzerinde poz vermeyi öğretiyoruz. (Sol ayak yerde, sağ ayak frende, debriyaj çekili , ön fren sıkılı Tabiki herkes Capo nun üzerinde fotoğraf çektirmek istiyor.
Akşam yemeği ne Motorlarla gideceğiz. Tan İran a motorunu götürmemiş. Özlemiştir motor sürmeyi diye Ahmet motorunu ona veriyor. Ataberk Cem in arkasında, Ahmet benim arkamda Tebriz’de akşam turu attıyoruz. Ahmet elinde fotoğraf makinası yolda gördüğü ilginç görüntüleri kaydediyor. Aşağıdaki fotoda en arkadaki İsmail YK kılıklı arkadaşın pozuna dikkatinizi çekerim. Şimdi hemen 3 kişi kasksız motora biniyorlar. Cıkcıkcık olurmu böyle şeyler falan demeyin. Daha neler vardı neler.
Buda güzel bir ikiteker fotosu
Tebriz, İran ın en büyük şehirlerinden bir tanesi. Halkın sosyal yönden katılabileceği bir sürü aktivite bulunuyor burada. Okumuş insan sayısı da oldukça fazla .
Şehrin en önemli yeri ise onların Feleke , bizim meydan dediğimiz yer. Özellikle de akşam olunca İran gençleri arabalarına atlayıp bu meydanın etrafında defalarca dolaşarak İran kızlarına kurlar yapıyorlar. Gözlerine kestirdikleri kızlardan da eğer bir işaret alırlarsa , önceden hazırladıkları kartvizitlerini yanlarından geçerken ellerine tutturuyorlar. Kızlarda beğenirlerse telefonla arayıp gizli gizli buluşuyorlar.Sonuçta siz ne kadar fark edemeseniz bile etrafta mollalar ver devrim muhafızları dolaşıyor. Bu yüzden bir kızla konuşabilmek o kadar kolay olmuyor.
Motorlarımızı çekip feleke etrafında birkaç turda biz atıyoruz . Tabi bizim amacımız kızların eline kartvizit vermek değil , çevreyi tanımak oluyor mağazaların vitrinleri bizlere hiç yabancı değil . İran bizim beklediğimizden çok daha modern ve geniş bir kültüre sahip . Sadece üzerlerinde bulunan devlet baskısı onları biraz kısıtlıyor. Vitrinlerde iç çamaşırlarını hatta tangaya kadar bütün her şeyi görebiliyorsunuz . Kıyafetlerde aynı bizim gibi normal . Şehir merkezlerinde çarşaflı görmek pek mümkün değil genelde kırsal bölgelerde yani küçük kasabalara da ağır basıyor kara çarşaf. Kadınları burada çok güzel giyimli ve bakımlı.Makyaj konusunda bizim kadınlarımızdan daha bonkör davranıyorlar itiraf etmek lazım .
Elektronik eşya konusunda büyük heveslerimiz vardı ama burada bizden daha pahalı olduğunu görmek bu hevesimizi kırdı.Cep telefonları ve hatlar çok pahalı . Buna rağmen hemen herkes cep telefonu kullanıyor.
Etrafta dönüp dolaşan arabaları görünce pego ağırlıklı ve kendi ürettikleri Peykan ,dan Nissan Patrow a kadar her çeşit mümkün.yani burada her keseden insan yaşıyor. Hala anlayamadığım şey ise bu ülkede nasıl oluyor da bu trafik hiç tıkanmıyor. Hiç kimse hiçbir kurala uymuyor aksine tam tersini yapıyor . Geceleri kimse arabalarının farlarını yakmıyor park lambalarıyla ilerliyorlar . Tünellerden geçerken yine aynı , farlarını açmıyorlar. Arabalarının sinyallerini kullanmak yerine , dönüş yapmak istediklerinde kollarını camdan sallıyorlar . Yani değişik bir trafik anlayışları var. Şehir turu karnımızı acıktırıyor ve kendimizi hemen bir fast food salonuna atıyoruz. Servis pek hızlı olmasa da yiyecek konusunda oldukça bonkör davranıyorlar.
Tanıdığımız bir şeyler yiyoruz Hamburger ve Patates Cipsi ve yanında Zam Zam Cola.
(Yalnız adamlarım fast food anlayışları bizimkilerden farklı sakın şaşırmayın . Tümer arkadaşımızın ısmarlamış olduğu fried chicken mönü olarak adamlar bir köy tavuğunu bir enlemesine bir de boylamasına kesip önünüze sunuyorlar )
Yemek yediğimiz yer bir Azerinin fastfood cusu . İran standartlarına göre çok güzel bir yer.
Önde Ahmet in motoru ile Tan arkada Ben.
Girişteki Otomatik kapının markasına dikkatinizi çekerim.
Yemekte hararetli yol planları yapıyoruz. Tan ın Çalıştığı işyerinin sahiplerinden birinde bizdeki Köy Köy Türkiye Yol Atlasına benzer bişey var ama tamamı Farsça. Bu yüzden biz planlarımız Hem farsça hem İngilizce olan haritanın üzerinden yapıyoruz.
Tebriz’e kadar geldik ama hala halkla Türkçe konuşabiliyoruz. Her yerde Azeri var. Halk çok ilgili adres sormaya gelmiyor size yolu kendi aracıyla 15-20 km yol kat ederek gösteriyorlar. Hem büyük hacimli motorlara hem de Türklere ilgi büyük. Yavaş yavaş Riyale (Tümen=Riyal/10) alışıyoruz. Elimde bir tomar para ile dolaşıyorum ama sürekli tükeniyor. Kesinlikle Riyal için ayrı bir cüzdan (çanta) hazırlamalısınız. Banknotların üzerinde ingilizce de yazıyor fakat metal bozukluklar için biraz Farsça bilmek gerekiyor. En azından 1 den 10’a kadar sayıları bilmeniz yeterli.
Neşeli bir şekilde istirahat e çekilmek için Tan ın bize tahsis ettiği odamıza dönüyoruz.
Odada iki kişilik bir yer yatağı ve tek kişilik çekyat vardı. Biz yine kura çekip tek kişilik yatakta kimin yatacağını belirlemeye çalışıyorduk. Ama asıl amaç farklıydı . Burada hem tek yatmak avantajlıydı hem de Tümer ile yatmamak .Çünkü Tümer tam bir gaz man dı ve sabaha kadar durmadan odanın iklimini değiştiriyordu . Tabii böyle bir insanla yan yana yatmak ne kadar iyi olabilirdi ki. Şans bu sefer Ahmet ten yanaydı ve maalesef Tümer ile yatma işi bana kalmıştı. Zorda olsa bu görevi üstlenmiştim ve Tümer ile geceyi geçirmeye razı olmuştum.
Mümkün olduğunca yatağın en uç köşesinde kalarak uykuya dalmıştım.Ondan sonra neler oldu hatırlamıyorum tabii. Hatırladığım tek şey sabah uyandığımızda boğazlarımızda oluşan yanma hissiydi.
Devam devam tadı damağımda kaldı.. merakla bekliyorum devamını.. lütfen doğuya daha doğuya. _________________ MESUT DOĞRUÇ / ADANA
Husaberg FE 450 2004
BMW F650 GS DAKAR 2003
505 4654905
Kayıt: Mar 31, 2004 Mesajlar: 741 Nerden: istanbul
Tarih: Cum Şub 10, 2006 6:03 am Mesaj konusu:
Sizin ekibin az ama öz gezi raporlarını okumak pek keyifli oluyor...
Dışarda açıkta satılan yiyecek/içeceklerden denemeler yaptığınıza göre İran'ın gittiğiniz bölgeleri genel anlamda temizlik açısından Türkiye'ye yakın diyebilirmiyiz?
Bir de harita takviyelerini aralara serpiştirme imkanı var mı?
Gezinin maliyetini okuduğumda inanamadım...
Teşekkürler, bekliyoruz raporun devamını _________________ Taner Üstün
Honda XRV 750 Africa Twin'03
yol gidilmez yaşanır
Valle ne söyliyeyim bizimkisi daha çok meraktan oldu . Değişik olan ne varsa tadına baktık diyebiliriz ama temizlik konusunda pek yorum yapamıyorum
Yalnız kesinlikle İran ürünü bisküvi yada çikolata gibi kolay tüketilen yiyecekleri tavsiye etmiyorum berbattılar ve ne yersen ye limonlu
Kayıt: Feb 14, 2004 Mesajlar: 134 Nerden: Eskişehir
Tarih: Cum Şub 10, 2006 9:21 am Mesaj konusu:
Yine araya gireceğim ama
Sevgili Tümer hocam ve diger ekip arkadaşlarının affına sığınıyorum;
O içilen meşrubat, Buzlu incir suyu. İranda sıcaklarda serinlemek için ya buzlu kavun suyu içilir ya da bu incir suyu. Ancak ben size kavunu tavsiye ederim. Diğeri hocalarımın da belirttiği gibi çok şekerli. _________________ <<LeGoLaS>>
Sedat TELÇEKEN
Anadolu Üniversitesi Eskişehir
--------------------------------------------
Honda TransAlp'99
0 505 576 37 74
26 RL 867
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız