Arama     Konular    
  Üye Ol antalya escort Ana Sayfa  ·  Konular  ·  Dosyalar  ·  Hesabınız  ·  Haber Gönder  ·  Top 10  ·  T.C Karayollari Haritasi  
Ana Menü
· Ana Sayfa
· 2. El Ilanlar
· Anketler
· Ansiklopedi
· Arkadaşına Tavsiye Et
· Arşiv
· Bize Ulaşın
· Dosyalar
· Faydalı İçerik
· Forumlar
· GizlilikPolitikasi
· Haber Gönder
· Hakkimizda
· Harita
· Konu Başlıkları
· Oyun Alanı
· Top 10
· Videolar
· Web Links
· Üye Günlüğü
· Üye Listesi
· İzlenimler
· Özel Mesajlar

Kimler Sitede
Şu an sitede, 792 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Giris
Nickname

Şifre

Guvenlik Kodu: Guvenlik Kodu
Guvenlik Kodunu Yeniden Yaziniz

Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

Dost Siteler
www.webevi.com www.lamaorda.com www.saglikbilgisi.com www.bilgisayarbulteni.com www.thelostdownload.com www.ucretbordrosu.com


Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu: Forums

Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - Çanakkale şehitleri
 YardımYardım   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Çanakkale şehitleri
Sayfa Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Konu Disi
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 10:12 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 10:13 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy

_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
Greedy
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Non 0, 0000
Mesajlar: 359
Nerden: Ereğli

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 10:17 am    Mesaj konusu: Azzzz sonraaaa. Alıntıyla Cevap Ver

Benimki sedece bir tahmin.

İngilizler ele geçirilmiş önemli bir yeri neden terk eder?

Eski Osmanlı topraklarına karışılmayacağı, Batılılaşarak eski Osmanlı tebasına sırt çevrileceği yönünde bir garanti almış olabilirler mi?
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 10:20 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Çanakkale icinde vurdularbeni
sanmayın tarihden sildiler beni
icimize sızıp çaldılar beni
Neyapsa yıkamaz ben yapan beni

Haclısı hindusu şövalyeleri
sanmayın unuttum okahpeleri
abd abve herkahpeleri
papazı istavroz çıkara dursun
dursunki? calmasınlar mehterleri.........

Necati Gedikoğlu

_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 10:30 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Çanakkale


Çanakkale conk bayırı geçilmez,
Türk yüreği çelik olur ezilmez,
Bu toprakta hiç izinsiz gezilmez,
Çanakkale şehitlerin kucağı.

Kocatepe Atatürkle yürüdü,
Şehid gazi düşmanları sürüdü,
Düşmanları Türk kokusu bürüdü,
Çanakkale mehmetlerin diyarı.

Bırak anafartalar söylesin,
Söylesinde bunu dünya dinlesin,
Dumlupınar gerisini söylesin,
Çanakkale kahramanlar diyarı.

Ümüt Güngör

_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 10:48 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Çanakkale Destanı


İşte o günden beri,
Ne zaman Seddülbahir yollarında dolaşsam,
'Bu sisli tepelerin, gölgeli vadilerin,
Birinde İbrahimin kemikleri var' derim.
Orada yatar beraber,
Namsız nişansız erler..
Gözümde tüter hala,
O savaş dumanları..
Çınlar kulaklarımda,
Hucum borazanları..

Katırların çektiği top arabalarından,
Ne tekerlek, ne de nal izleri kalmış bugün..
Şimdi artık o yangın günlerinden eser yok!
Çanakkale suları, huzura dalmış bugün..

Böyle bir çatışmanın bin öyküsü olur da,
Destanlaşıp söylenir, elbet asırlar boyu.
Ama şehit sır vermez, uyur Arıburnunda.
Sessiz şahitleridir, Kumkale, Morto Koyu..

O tepelerde hala yankılar kalmış gibi,
Ejder ağzı lav kusan batarya seslerinden.
Avcı taburlarından şarkılar kalmış gibi..
Saçımı dağıtan yel, şehit nefeslerinden..

Canlanır hatıramda cephedeki erlerim..
Kavgadan arta kalmak bit suç gibi gelir de,
Hasret büyür içimde, ben de karışsam derim,
Artık aralarına, kaybolmuş bir siperde..

Genzimi hala barut dumanları kavurur.
Eski marşlar çalınır rüzgarların sesinde..
Bulutların ardından sisli ışıklar vurur,
Zafer Abidesi'ne Hisarlık tepesinde...

Tuncay Emrem

_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
Roadrunner
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 02, 2003
Mesajlar: 356

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 10:52 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Napoleon ordular mideleri üzerinde yürür demiş. Bunu söylemeden önce keşke bu istihkak listesine de baksaymış.

Küçük bir enektod da benden. 5-6 sene kadar önce bir cumartesi günü babam bizi sabahın köründe kaldırdı. Yürüyün gezmeye gidiyoruz diye bizi arabaya doldurdu. Nereye gidiyoruz diye diye bizi Çanakkale'ye getirdi. Şehitliğe geldik. Biz etrafı inceleyip fotoğraf çekerken babam mezar taşlarının arasında dolaşıyordu. En son bir tanesinin başında durdu bizi çağırdı. Taşın üzerinde Bekir oğlu Recep Çorum Merkez yazıyordu. Recep babamın dedesinin adı. Meğer gece adam rüyasında bu mezarı görmüş sabah da kaldırmış getirmiş bizi buraya. Çok şaşırmıştım. Sonradan Recep dedenin babasının adını bulmaya çalıştık ama aile bilen kimse yoktu. Emin olamadık tabi. Gerçi ne farkeder ki. Bu topraklarda yaşayan herkes bir yakınını savaşlarda kaybetmiştir zaten.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Easyrider
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Mar 08, 2004
Mesajlar: 409

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 11:23 am    Mesaj konusu: :( Alıntıyla Cevap Ver

Yanlış bir tahmin Greedy.

Greedy demiş ki:
İngilizler ele geçirilmiş önemli bir yeri neden terk eder?


Acaba ele geçirilmişmiydi? 1918 de İngilizler başka nereleri ele geçirmişti?
Ve neden terketmişlerdi? Önce bir araştır bakalım. Tarihe ayıp olmasın.

Greedy demiş ki:
Eski Osmanlı topraklarına karışılmayacağı, Batılılaşarak eski Osmanlı tebasına sırt çevrileceği yönünde bir garanti almış olabilirler mi?


Bir dünya savaşı sonunda neyin garantisi olabilir ki?
Hem kim eski Osmanlı Teba'sı? Kim? İma etmeğe çalıştığın şeyin, Osmanlı tebası içerisinde esamesi okunmuyordu. Kim kime sırt çevirme garantisi veriyor?
Ya biraz insaf. Biraz tarihi okuyun. Kulaktan dolma safsatalar yerine, biraz tarih okuyun. Yerli kaynaklara güvenmiyorsanız, yabancı kaynaklardan okuyun.

Kim kime garanti veriyor abicim? Garanti aldığını ima ettiğin devlet, garanti verdiğini düşündüğün topluluğu adam yerine koymadı, Temmuz 1923 e kadar. Adam yerine koymadığı için Yunanistan'ı destekledi. Yunanistan, Anadolu Savaşının finansmanını nereden sağladı? Silahları kendi mi imal etti?

İngiltere Hindistan dan, ABD Vietnam dan, Sovyetler Birliği Doğu Avrupa dan babasının hayrına mı çekildi?

Belki de hiç etkisi olmamıştır toprakları sulayan kanın. Hayatlarını hiçe sayan, kurtuluştan başka gözleri birşey görmeyen insanların. O bizlerin içini burkan "yemek listesi"nin de bir etkisi olmamıştır. Boşu boşuna aç ölmüşlerdir, belki.

Belki o senin bahsettiğin devletin asıl hedefi olan, parçalamak istedikleri müslümanların toplu bir bedduası ile terketmişlerdir o ele geçirdikleri toprakları. Belki de bizler yanlış biliyoruzdur.

Son olarak, Mudanya Mütarekesi neden Mudanya da oldu bir düşün. Belki "ne oldu da terkettiler" i anlayabilirsin.

Tarihe bu kadar hakaret etmeyin, ayıptır.


Sevgiler...
_________________

Easyrider
Can ŞENER, Ankara.
Yamaha Fazer FZ6 '06 - "Scarlet"
"Yamaha Ya Hiç.."

"O'nun Süvarisi"
Member Of Chamber
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi
Greedy
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Non 0, 0000
Mesajlar: 359
Nerden: Ereğli

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 12:41 pm    Mesaj konusu: Hüküm... Alıntıyla Cevap Ver

Alıntı:
Kim kime sırt çevirme garantisi veriyor?
Ya biraz insaf. Biraz tarihi okuyun. Kulaktan dolma safsatalar yerine, biraz tarih okuyun


Okumayan ve hemen safsatalara kanıveren bir gafil olarak haddim olmadan aklıma geliverdi:

Garanti verilmediyse, bir ülke neden bin bir güçlükle kovduğu düşmanına benzemeye çalışır? Neden bir ülke, eski tebasına sırt çevirir? (bakınız İsrail'i ilk tanıyan devletler...bakınız Cezayir'e karşı Fransa'yı destekleyen ülkeler).

Neden bir ülke, ilk cumhurbaşkanının hanımımın kıyafetiyle (başörtülü olarak) üniversiteye girilmesini yasaklar?

Neden bu memleketin kendi evladına tanınmayan haklar azınlıklara tanınır?

Gerçekten çok ilginç...

Alıntı:
Tarihe bu kadar hakaret etmeyin, ayıptır.


Bu arada farklı bir konu...Hamid Karzai, Afganistan'da ABD'nin talimatlarını uygulamama hakkına sahip midir?
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Easyrider
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Mar 08, 2004
Mesajlar: 409

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 1:56 pm    Mesaj konusu: Konu nereden nereye geldi? :)))))) Alıntıyla Cevap Ver

Greedy çok hoş adamsın vesselam. Konu nereden nereye geldi?

Bu tartışma, bu genel başlığa yakışmıyor. O yüzden bu konuyu burada kapayıp, "Konu Dışı" bölümünde "Temcit Pilavı..." başlıklı bir forumda cevaplayacağım yazdıklarını.


Sevgiler...
_________________

Easyrider
Can ŞENER, Ankara.
Yamaha Fazer FZ6 '06 - "Scarlet"
"Yamaha Ya Hiç.."

"O'nun Süvarisi"
Member Of Chamber
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi
Teoman
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 01, 2003
Mesajlar: 1131
Nerden: Ankara

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 6:04 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Alıntı:
İngilizler Hintli (ve şimdiki Pakistanlı) müslümanları ne diyerek kandırdı da getirdi bilmiyorum

onlara osmanlılar ile birlikte almanya ya karşı savaşacağız deyip kandırdılar daha sonra cephelerde ezan ve tekbir sesi duyan müslüman hintliler geri dönmek istediler kaçabilenler kaçtı yakalananlar öldürüldü razı edilenler cephe gerisi hizmete verildi ama işin farkına varana kadar birçok mehmetçiğimiz şehit ettiler .
Alıntı:
Neden bir ülke, ilk cumhurbaşkanının hanımımın kıyafetiyle (başörtülü olarak) üniversiteye girilmesini yasaklar?

Greedy dostum bunun konuyla alakası yok sanırım bütün arkadaşlardan rica ediyorum bu topic içinde tartışmaya varan şeyler ve alakasız şeyler olmasın lütfen çünkü manevi bir boyutu var olayın

Hepinizi seviyorum teşekkür ediyorum
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 8:03 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver


“Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”


Mustafa Kemal ATATÜRK
_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 8:05 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Dur yolcu!Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir


Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmed'in yattığı yerdir

Bu tümsek, koparken büyük zelzele
Son vatan cüz'ü de geçerken ele
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir

Düşün ki, haşr olan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir

_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 8:07 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

ÇANAKKALE SAVAŞLARI

Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı Devletinin Çanakkale Boğazını ele geçirmeye ve İstanbul'u işgal etmeye yönelik İngiliz-Fransız ortak harekâtına karşı yürüttüğü savunma savaşlarına Çanakkale Savaşları denir.
Osmanlı topraklarına karşı böyle bir harekat 1904-1911 arasında İngiltere'de planlandı. Ağustos 1914' den itibaren Çanakkale Boğazı giriş çıkışları kontrol altına alındı. Kasım 1914'te Osmanlı Devleti ile İtilaf devletleri arasında savaş başlayınca plan uygulanmaya başlandı.. Kasım-Aralık 1914'te İngilizler, Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa tuttular. 2.Ocak 1915'te İngiliz hükümeti Çanakkale Boğazının ele geçirilmesi kararını aldı. (Deniz Kuvvetleri Bakanı Winston Churchill). 28 Ocak 1915'te Deniz harekatı kararı verildi. 19 Şubat 1915'de Çanakkale savaşları fiilen başladı. Boğazın dış tabyaları tahrip edildi. Bombardımana 12 büyük zırhlı ve diğer gemiler katıldı. Deniz savaşının yeterli olmayacağı anlaşılarak çıkarma kararı verildi. Dış tabyaların 19 Şubat'ta tahribi (Toplam 19 top) sonucu İtalyanlar İtilaf Devletlerine meyletti, Ruslar telaşlandı ve İstanbul'un Yunanlıların eline geçeceğinden korkarak 40.000 kişilik bir yardımcı kuvvet göndermeyi teklif etti; ancak, İngiliz ve Fransızlar boğazları Ruslara vermeyi vaat ettiler. Asıl çıkarmanın 18 Mart'ta olmasına karar verildi. Orta tabyalar sürekli bombardıman edildi, dış tabyalar için karaya asker çıkarıldı. Boğazda mayın arama ve temizleme işi sürekli uygulandı.
18 Mart 1915'te düşmanın Büyük Taarruz'u sabah saat 11.00 de başladı. 18 büyük zırhlı, birçok muhrip ve denizaltı mevcut idi . Toplam 506 topa karşılık savunmada toplam 150 top vardı. Sonuç aynı gün 17:45 te alınmıştı. İki İngiliz, bir Fransız zırhlısı battı. Bir İngiliz, iki Fransız zırhlısı ağır yara aldı, üç gemi karaya oturdu. Kayıplarımız kırkdört şehit, yetmiş yaralı, sekiz top idi.
Neticede, düşman boğazı denizden geçemeyeceğini anlamıştır. Avustralya'dan Kanada'ya kadar sömürgelerden toplanan askerler de savaşa sürülmüştür. Bu gruptan en savaşcı askerler: "Australia and New Zealand Army Corp.", "ANZAK" lardır.
25 Nisan 1915 Çanakkale Savaşlarının en kanlı muharebeleri başlamıştır. Sabahın erken saatlerinde İngiliz ,Fransız ve ANZAK kara -deniz birlikleri, Seddülbahir ve Arıburnu'na, 70.000 kişi ile 109 harp gemisi, 308 taşıt gemisi desteğinde çıkarma yaptı. Aynı anda Fransız birlikleri Kumkale'ye yanıltıcı küçük bir çıkarma yaptılarsa da tutunamadılar. Arıburnu'na çıkan ve Conkbayırı'na doğru ilerleyen İngiliz birliklerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen karşıladı. Mayıs, Haziran, Temmuz ayları boyunca gögüs göğüse kanlı çarpışmalar oldu. 9 Ağustos ve 20 Ağustos'taki büyük saldırı ve geri püskürtülmeden sonra Çanakkale'yi karadan da geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransızlar Kasım 1915'ten itibaren savaşı sona erdirmeye karar verdiler ve 9 Ocak 1916'da son düşman kuvvetleri de çekildi. Savaş boyunca 300.000 kadar İtilaf Devletlerinden, 250.000 kadar Türk askerinden kayıp oldu.

_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
dlimavi
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 15, 2004
Mesajlar: 571
Nerden: TEKİRDAĞ

MesajTarih: Prş Ksm 18, 2004 8:12 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir Hali kurtardı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı.”




Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman, annesinin ki Emine idi.
Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde görev aldı. Çanakkale Savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk tarihine yazdırdı.
18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi(250 kilo) üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı.
Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti.
1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "Çabuk" soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti.


Zığındere kumsalı GPS bilgisi: N40 derece 04.316' ve E026 derece 11.288'
1997 yazında , ilk defa bu muhteşem vadiye indiğimde çok hislendim. Yıllardır Çanakkale savaşları hakkında onlarca kitap okuduğum ve Seddülbahir’deki bütün çıkarma koylarını ve savaş alanlarını sık sık gezdiğim halde bir türlü fırsat bulup da Zığındere’ye gitmemiştim. Daha doğrusu nerede olduğunu tam kestiremiyordum.
Bu yaz ,bizim Abide Motel’e Jul Snelders ve Marc Colaes adlı iki Belçikalı araştırmacı geldi. Onlar beni Zığındere’ye götürdüler, ve aslında nekadar burnumun dibinde olduğunu gördüm. Buna rağmen neden bukadar zamandır bulamadığıma da çok şaşmadım, çünkü Zığındere vadisinin girişi oldukça gizliydi.
Abide Motel’den hareketle Seddülbahir köyünün içinden geçerek Lancashire Landing Cemetary’e gelin. Bu İngiliz mezarlığının önünden kuzeye doğru yaklaşık 2 Km. devam edin yolun geniş bir kavisle denizden uzaklaşıp sağa içeriye doğru kıvrıldığı köşede sol tarafda (deniz yönünde)bir tarla var ve yol kenarında tek bir ağaç var (Pink Farm cemetary'den biraz evvel,eğer bu mezarlığa gelmişseniz geçtiniz demektir). Ancak bu tarlanın içine girdiğinizde denize doğru inen ve su hareketleriyle yarılmış iki tarafı gittikçe dikleşen bir traktör yolunun olduğunu görüyorsunuz. Bu yolu ana yoldan görmek mümkün değil, nitekim defalarca önünden geçtiğim halde bende bu girişi görmemiştim. Yaklaşık 15 dakika süren bir inişten sonra vadinin ağzına ,denizle birleştiği plaja varırsınız,. deniz seviyesine indiğinizde önce hemen sağ tarafınızda ki küçük girintiyi meşhur Zığındere vadisi ile karıştırabilirsiniz .Ancak bu çok kısa ve sağır bir vadidir ve hemen dik bir tabii duvarla son bulur. Zannediyorum burasının adı da zaten onun için Sağır dere.
Kumsaldan biraz yürüyünce geniş bir alana gelirsiniz. Burası 1915 de İngiliz kuvvetlerinin cepheyle olan ikmal yolunun başlangıcı olan Zığındere kumsalıdır. Ingilizler , bu kumsalda Gully Beach, onun devamı olan vadiye de Gully Ravine adını vermişler. Gully Beach’den denize baktığınızda bir ikmal gemisi kalıntısı görürsünüz. Burada 1915 yılındada mendirek olmadığından yanaşan ikmal gemileri hep tehlike altındaydılar. Vadinin başlangıcında bir kuyu dikkatinizi çekecektir. İçinde demir merdivenler de olan bu kuyunun kenarına biraz dikkatli baktığınızda “. RE 135 COMPANY “ yazısını okuyabilirsiniz. Bu kuyu 1915 yazında Hood taburundan Joseph Murray tarafından yapılmıştı. Denize arkanızı vererek kuyunun yanından sola baktığınızda gördüğünüz yamaçlarda 1915 yılında yüzlerce çadır vardı. İngiliz askerleri burada ,vadinin derinliklerindede olduğu gibi kamp yapıyorlardı. Sağlı sollu bu tepelerin üzerinde yeri biraz eşelerseniz, çadır kazıkları ,üzerinde SRD (Supply reserve Depot) yazılı rum şişesi kırıkları, köşeli sos şişeleri ve bira, şarap ve soda şişeleri parçaları bulabilirsiniz. Vadinin bu kısmı direk savaş alanı olmadığından bomba parçaları veya insan kemiği kalıntıları bulunmaz, ancak vadinin derinliklerine girdikçe ,bilhassa yaklaşık 3 km sonra cepheye yaklaştıkça bu tür kalıntılar bulma ihtimali artar.
Kumsaldan yaklaşık 1 km içerde yaklaşık 4-5 dönüm büyüklüğünde bir alana gelirsiniz Burası etrafı çam ağaçlarıyla çevrili ,iki yanından dere geçtiği için (şimdi kuru) ortası yüksek kalmış geniş bir çayır görünümündedir, çayırın hemen başlarında sağa, geriye ve yukarıya doğru çıkan bir yol görürsünüz. Eğer yolunuza devam etmek istemezde yeter derseniz bu yol sizi Pink farm ve 12 tree corpse mezarlıklarının da üzerinde bulunduğu ve vadiye girmek için daha önce terketmiş olduğunuz yola çıkarır. Bu meydanı geçtikten yaklaşık 1 km sonra yamaçlarda irili ufaklı dere yatağı oyuntularında İngilizlerin sargı yerlerinin bulunduğu bölgeye gelirsiniz. sağ tarafdaki yamaca çıkan şimdi çalı çırpı ile örtülü fakat zamanında İngilizlerin ZigZag yol dediği bir yol vardır ve bu yol meşhur 28 -30 Haziran Zığındere savaşlarının cereyan ettiği cepheye götürür. Bu bölgede geçtiğiniz yerlere dikkatli bakarsanız artık sadece çanak çömlek değil, kafatası ve kemik parçaları, kurşun ve bomba parçaları bulma olasılığınız artar. Artık yürüyüş zorlaşmaya başlar, yol kayalık olur, ağaç dalları yolunuzu kesmeye başlar, yamaçlar birbirine yanaşır ve bir müddet sonra cephenin İngiliz tarafının siper duvarları gözükür, bu duvarı aştığınızda ,önünüzde Türklerin cephe duvarını görürsünüz. .Siper duvarlarını geçtikten sonra yürüyüş zemini dikleşir, çalı çırpı artar. vadi daralmasına rağmen soldaki yamaçlar alçalır bu yamaçlara çıkıp kuzeye doğru ve denize paralel olarak yürürseniz, İngilizlerin savaş sırasında 5th Avenue adını verdikleri yola gelirsiniz Bu yol sizi Nuri yamut anıtına çıkarır. yamaçlara çıkmaz vadinin içinde doğru devam ederseniz, Türklerin sargı yerine gelirsiniz. Sargı yerini yaklaşık 1 km evvel üzerinde dalgalanan Türk bayrağından farkedebilirsiniz.
Bu yürüyüş ,günü birlik yapılabilecek, etrafınıza bakarak ve molalar vererek yürürseniz yaklaşık 4-5 saatinizi alacak ve her metresi dolu dolu tabiat ve tarih dolu olan bir yürüyüştür. Yaz aylarında yürüyorsanız,yanınıza bol su almayı ihmal etmeyin. Daha fazla bilgi almak ,katkıda bulunmak veya eleştiri yapmak istiyorsanız lütfen bana e-mail çekmekten kaçınmayın
28-30 Haziran ve 5 Temmuz Zığındere Savaşı
Bu cephede 87. ve 88. İngiliz Tugayları,28-30 Haziran günleri arasında 11. ve 7. tümenlerimizle çok kanlı bir savaş yapmış ve İngilizler Zığındere ile deniz arasındaki bölgeyi ele geçirmişlerdi .Vadinin Doğuya bakan karşı yamaçlarına hucum eden Hint tugayı, güçlükle durdurulabildi. İngilizlerin deniz tarafındaki bu başarısı Güney grup komutanı Weber Paşayı ümitsizliğe sevketmiş geri çekilme emri dahi verdirmişti. Ancak Harekat Şube sorumlusu Yüzbaşı Nihat bey Veber Paşayı aksine ikna etti. 1. Tümen cepheye sürüldü ve İngiliz ilerlemesi durduruldu.Sadece 28 Haziran günü kayıp bilançosu iki taraftanda yaklaşık 2000 askerdi.29 Haziran'da savaşlar devam etti, aynı gece 6.tümen takviyesi ile yapılan gece taarruzundada İngilizleri geri püskürtmek mümkün olmadı ve ağır kayıplar verildi. 30 Haziran sabahı Güney grubu sağ kanat komutanlıına yeni atanan Balkan savaşlarının tecrübeli komutanı Faik Paşa komutasındai 11ci,6cı ve 1ci tümenlere ilave olarak 1 alay ile taarruz yenilendi, siperler birkaç defa el değiştirdi ve hiç bir sonuç alınamadı,ne yazıkki kayıplarımız korkunç oldu.Birliklerin eridiğini nihayet görebilen ordu komutanı Kuzey grubundan 5ci tümen ile Asya grubundan 3cü tümeni bu cepheye getirdi ve yapılacak taarruzda 1.Kolordu komutanı M.Ali Paşa 'yı görevlendirdi ayrıca sağ kanattaki 1ci 6cı ve 11ci tümenleri de aynı komuta altına aldı.
M.Ali Paşa nın 5 temmuz'da yapacağı karşı taarruz aşağıdaki tertipdeydi. 3cü tümen Zığındere ile deniz arasında bulunacak, 5ci tümen Zığındere Doğusundan 5 Temmuz 03.45 de baskın tarzında taarruz edecek, 1ci,6cı ve 11ci tümenler mevzilerinde kalacak 4cü tümen Sarafim çiftliğinde ihtiyatı oluşturacaktı. Türk taarruzu planlandığı gibi 5 Temmuz 03.45 de başladı, İngilizlerin bir hafta içinde kuvvetlendirdiği mevzilere saldırdılar ancak İngilizlerin yoğun baraj ateşi altında tamamen eridiler.
Zığındere savaşı Çanakkale savaşları içinde en kanlısıdır ve 16000 askerimizin kaybına sebep olmuştur



Kemalyeri adını duyan ve orayı ziyaret eden herkes eminim burasının bu adı nasıl aldığını merak eder. Acaba savaştan sonra M.Kemal'e jest diyemi verildi, yoksa savaştan evvelde bu ad vardı da tamamen bir tesadüfmü idi.Ben bu merakımı İhsan Ilgar'ın Çanakkale 1915 kitabı ile giderdim.. Sizinle paylaşıyorum.




1915 yılı 25 Nisanında Gelibolu'daki Üçüncü Kolordu Kurmaybaşkanı olarak bulunuyordum. Kolordu Kumandanımız Esat Paşa idi. Sabah erken saatlerde kapım vuruldu. Kumandanın sesiydi bu: - Başkan, kalkınız düşman çıkarma yapmağa başladı, Mustafa Kemal Bey telefonla bildiriyor, diyordu. Yataktan nasıl sıçradım, nasıl giyindim bilmiyorum. Telefon başında kumandanla buluşup bütün karargâh vazife başına gelmiş bulunuyordu. Gerekli emirleri verdikten sonra Eceabat bölgesine gitmeye hazırlandık. Kumandan bir aralık, Ordu Kumandanı Leyman Paşayı görmeğe gitti. Dönüşünde biz de bir küçük vapura dolarak hareket ettik. Yarı yolda karşılaştığımız Barbaros zırhlısı işaretle bizi yanına çağırdı. Yanaşarak Süvari kulesine çıktık. Süvari bize:
- Az evvel bir düşman denizaltısıyla karşılaştık, çok dikkatli gidiniz, dedi. Demek düşman denizaltıları Boğazı da geçebilirmiş?... Ayrılarak yolumuza devam ettik. Bir saatlik tehlikeli bir yolculuktan sonra Maydos yakınlarında Kilya iskelesine çıktık.
Gelibolu yarımadasının batısında yükselmiş bir düşman balonu görünüyordu. Düşman gözetleme balonlarıyla bizim herşeyimizi, her yerimizi görüyor, böylece donanmasının ateşini düzenlemek imkânını buluyordu. Top ateşleri çok şiddetliydi. Kilya iskelesinden Maltepe'ye çıkarak karargâhımızı kurduk. Savaş olanca şiddetiyle devam ediyordu. Yarımadanın batısı Arıburnu ve Seddülbahir kıyıları iki yüzden fazla İngiliz, Fransız gemileriyle kaplanmış bir haldeydi. Arıburnu ve Seddülbahir'le telefon irtibatı kurmuştuk. Düşman karaya çıkmağa muvaffak olmuş, lâkin ilerlemesine meydan verilmiyor, ilk sokulmağa çalışanları geriye püskürtmeyi başarabiliyorduk. Yedek kuvvetler yetişince denize döküleceği kanısındaydık.

Esat paşa ve kurmayları Maltepe'de Karargahlarında
Yakınlarımızda 19 ncu tümenin yaralıları toplanmağa başlıyordu. Evvelâ yüzleri, sonra binleri bulan bu gaziler mütemadiyen geliyor, gelenler gittikçe artarak insana bu tabloyu seyretmek ayrı bir hüzün veriyordu. Arasıra ingilizlerin meşhur zırhlısı 38,5 lıklarını bulunduğumuz tepelere kadar savuruyor, Seddülbahir tarafından haberler daha üzücü, daha ezici oluyordu. Bir aralık 19 ncu tümenin bulunduğu yere gitmek, kumandan Mustafa Kemal beyle görüşmek ve onlara ne gibi yardımlarda bulunabileceğimizi öğrenmek için Kolordu kumandanından izin aldım. Yanımda bir subay vardı. Nerede olduklarını bilmiyordum. Yanlız, düşmanın yanıbaşında ve şiddetli ateş altında bir sel yarıntısı içindeki çalılıklar arasında bulunduklarını bildirmiştiler. Arazi çok fundalıktı. Hiçbir yol, hiçbir iz de yoktu. Nihayet ilk hattın arkasında bir dereye sokulduk. Atlardan indik. Sırta çıkar çıkmaz şiddetli bir makineli tüfek ateşine tutulduk. Pek ileri sokulduğumuzu anlıyarak, hemen geriye sıyrıldık ve biraz daha sağa saptık, bir erin yardımıyla karargâhı bulmuştuk. Oraya kadar eğile eğile girdik. Fundalıklar arasında, dünmandan bin metre kadar uzakta iki metre kadar yükseklikte bir sarı toprak yığıntisı içinde bir telefon ve bir ayaklı dür bün... Dürbünün başında seferi kıyafetiyle Mustafa Kemal bey, telefon başında da onun kurmayı izzettin bey, yanında da bir kaç zabit ve er vardı. Kumandan Mustafa Kemal bey beni görür görmez sarılarak öptüler:
- Aman, çok iyi zamanda geldiniz!... dürbünle bakınız, bizim kahramanlar düşmana nasıl atılıyorlar görünüz, dedi. Ben o anda gördüğüm manzarayı anlatamam. Kendilerine:
- Karargâhınız hep burada mı kalacaktır? diye sordum.
- Evet... Şimdilik öyle... cevabını verdiler. - Burasının adı nedir? dedim.
- Sel yarıntısının adımı olur, cevabını verdiler. Gülüştük. Derhal beynimde bir şimşek çaktı, gazalarını tebrik ettim, ayrıldım.
Karargâhımıza geldiğim zaman 19 ncu tümene yazılacak bir emir müsveddesi getirdiler, baş tarafına şöyle . yazdım: "Kemalyeri'nde 19 ncu tümen kumandanlığına" kumandan Esat Paşa bunu görünce gülümsedi:
- Güzel bir isim buldunuz Fahrettin bey, dedi. Kâğıdın cevabı derhal geldi. İmza yeri şöyle yazılmıştı:
"Kemalyeri'nde 19 ncu tümen kumandanı Mustafa Kemal".
Yer kemalini bulmuştu, benim koyduğum isim bu kahraman tümen kumandanı tarafından kabul edilmişti. Bu olaydan nice yıllar sonra o, Çanakkale'de vatanı kurtardığı gibi asıl Kurtuluş Savaşının sonunda da yepyeni bir Türkiye kuracak ve ben hem Kurtuluş Savaşında ve hem de onun hayatı boyunca ve Ordu Kumandanlığında hizmet görecektim.




GPS bilgisi:N40derece 18.715' ve E026derece 17.386'
12 Ağustos 1915 günü bir bölük asker bir ormana girdi ve bu onların en son görüldüğü andı. Bölüğün ismi Sandingram ,kayboldukları yer Gelibolu yarımadasının Küçük Anafartalar köyü yakınlarıydı. Bu kaybolmanın bir UFO olayı ile ilgili bile olduğu hakkında iddialar ortaya atıldı. Şahitlerin anlattığına göre Bölüğün ormana girdiği sırada gökyüzünde 3 adet bulut görülmüş ve bunlardan biri ormana alçalmış ve daha sonra süratle göğe yükselerek kaybolmuştu.
1998 Temmuzunda ben ve Belçikalı arkadaşım Jul Snelders bu olayın geçtiği yeri bulmaya karar verdik . Ikimizde bu ilginç olayı yeterince araştırmıştık ve yeterli bilgiye sahiptik. GPS, haritalar ve kameralarla donanmış vaziyette jipe atlayıp Anafartalar ovasındaki Azmak mezarlığına doğru yola çıktık. 1919 yılında bölgeye gelen İngilizlerin araştırma yaptıklarını ve 122 adet İngiliz askerine ait cesetlerin kalıntılarını bulduklarını biliyorduk. Cesetlerin bulunduğu nokta Azmak mezarlığından Tekke tepeye doğru yaklaşık 1200 metre mesafede olmalıydı.. GPS'imizn yardımıyla mesafeyi ölçerek Doğuya doğru yönelmeye başladık. 500 metre yol katetmiştikki yaşlı bir köylüye rastladık. Kendisine bu konuda bir şey bilip bilmediğini sorduk.. Hiç bir fikri yoktu, ancak yörede bulunan her insanın olduğu gibi onunda anlatacak çok şeyi vardı. 1915 Ağustosunda ninesinin erkek kardeşi bulunduğumuz bölgede katırı ile giderken ağaca sırtını dayamış elinde tüfeği bulunan bir İngiliz askeri görmüş.Düşman askeri ona ateş etmemiş ve oda Küçük Anafartalar'a gidip bütün köy halkına gördüğünü anlatmış.Yaşlı köylünün anlattığına göre, ninesi ve bütün köy halkı derhal köyü terketmişler, hatta ninesi pişirmekte olduğu tavuğu bile ocakta bırakmış.Yaşlı köylü, İngiliz askerlerinin gentilmen olduğunu ve hiç bir zaman sivillere ateş etmediğini söyledi. Ayrıca daha fazla bilgi için Küçük Anafartalar köyünden Çakal Ahmet ile görüşmemizi sağlık verdi.Çakal Ahmet doksan küsür yaşındaymış ve savaş sırasında çocuk olmasına rağmen bu konularda hatıraları tazeymiş.

Çocuk asker
Köylü bizi ,Türk askerlerinin topluca gömülü olduğu başka bir mezara götürebileceğini söyledi. Onu da jipe aldık ve Kuzeye yöneldik. Kireç tepe eteklerinde bir çok devrilmiş mezar taşının bulunduğu bir alana geldik. Burası muhtemelen Ağustos savaşları sırasında şehit düşmüş türk askerlerinin alelacele gömülüp daha sonra unutuldukları bir mezarlıktı. Yarımadada buna benzer başka bir yerin daha olduğunu zannetmiyorum.Bir çok resim çektikten sonra köylüye teşekkür ettik ve Çakal Ahmet'i bulmak üzere Küçük Anafartalar 'a gittik. Köyün kahvesinde oturup çay ve muhabbet den sonra Çakal Ahmet'i sorduk, hemen gençlerden biri koşup kendidisini çağırmaya gitti. On dakikalık bir bekleyişten sonra Çakal Ahmet geldi ve kahvenin merkezi bir yerinde yerini aldı. Kendisinin elini öptükten sonra sorularımıza başladık. Çakal Ahmet , savaş sırasında bir düşman birliğinin yolunu şaşırarak kendi bölgelerini geçerek Türk bölgesine girdiklerini ve bizimkiler tarafından hepsinin öldürüldüğünü duyduğunu anlattı. Kendi tecrübesiyle konuyu bağladığı bir hikayesi vardı. O aylarda çok yağmur yağdığını ve şişmiş düşman cesetlerinin tarlalarda yüzdüğünü ve onların da çocuk olduklarından cesetlerin üzerlerine basarak bir tarladan öbürüne geçetiklerini anlattı. Bu noktanın neresi olduğunu sorduğumuzda Azmak yönünü göstererk yanındaki köylülere tarif etti. Köylülerden ikisi tarif edilen bölgeye bizi götürmeye gönüllü oldu.Hep birlikte arabaya atladık ve savaş zamanındada yamaçları siper olarak kullanılan kurumuş dere yataklarından ilerleyerek Çakal Ahmet'in tarif ettiği iki dere yatağının birleştiği noktaya geldik. Bulunduğumuz nokta 1919 da ki araştırmacı İngilizlerin çizmiş olduğu haritaya da uygundu. Bu noktayı GPS'imize işledik.Çevrede, diğer birlikllerden askerlerin tarif ettiklerine uyan küçük hasat evleri de vardı. Çevrede çok miktarda kurşun ve matara kalıntıları gibi şeyler vardı biraz daha vakit geçirsek ve çevreyi araştırsak kemik kalıntıları bile bulabileceğimize emindik. Elimizdeki Nigel Steel'in yazmış olduğu kitapta İngiiliz askerlerinin günlüklerinden bölümler vardı. Bir askerin günlüğünde şu notlar düşülmüştü:
" Öğleden sonra 4 sularında hücuma geçeceğimiz söylendi. Siperlerimizden çıktık ve kurşun yağmuru altında ilerlemeye başladık. Üzülerek bildiriyorumki bu hücum tam bir başarısızlıkla sonuçlandı.Çok kişi öldü Önümüzde tahminimizden daha çok Türk vardı. Önümüzde bizim çiftliğin tarlalarına benzeyen sadece daha küçük boyutlarda tarlalar ve küçük çiftlik evleri vardı. Tarlaların çevereleri yüksek duvarlarla çevriliydi ve hendekler kazılmıştı. Bu ,bizim küçük partilere bölünmemize sebep oldu ve çok zayiata mal oldu. Bütün bölükten sadece 384 kişi ve 4 subay kalmıştık. Diğerlerini nereye kaybolduğunu düşünmek bile istemiyordum. Hepsi ölmüş olamazdı herhalde bir kısmı esir alınmıştı. En son Alec ve ve Frank amcayı gördüğümde arkamdaki tarladaydılar. Türk makinalı tüfeği ateş kusuyordu, akşama kadar karşılıklı ateş ettik. Kendimi aniden Norfolk'tan 40 kişi ve 4 diğer bölükle birlite buldum. Saat 9 cıvarında Türkler sol cenaha geçtiler ve daha çok askerimizi öldürdüler, bir yandanda önümüzdeki tarlaları ateşe verdiler ve bizi geri püskürttüler. Ben, daha geride başka bir noktada sipere girdim. Türkler bu sefer sağımdan ilerlediler ve dahada geriye dönmek zorunda kaldık."
Olayın aslı şöyle gelişmiştir: Sandringham bölüğü, İngiltere Kıralının Sandringham malikanesinin müstahdeminden oluşan bir bölüktür. Hayatları boyunca kahyalık, bahçıvanlık, ahçılık yapmış sivil ruhlu bir takım hizmetkarın alelacele hazırlanıp cepheye sürülmesinin doğal sonucu olarak ve kendilerini krala yakın hizmet etmenin verdiği gururla acemice diğer bütün bölüklerden ayrı olarak öne atılıp Türk keskin nişancılarının tam ortasına düşmüş olmalarıdır. Olay 12 Ağustos günü Anafartalar savaşları sırasında cereyan etmiş ve bölük Türkler tarafından çok kısa süren bir çarpışma sonucu birkaç kişi hariç tümüyle imha edilmiş ve neticede olayın geçtiği yerdeki ormanlık alanda yangın çıkmıştır.
Daha sonra Kral, hizmetkarlarından oluşan bu birliğe ne olduğunu Ian Hamilton'a defalarca sormuş ve tatminkar bir cevap alamamıştır. Bu bölük hakkında zaman içinde buluta girip yokolma türünden efsanevi hikayeler üretilmiş, zamanın medyatik bir olayı haline gelmiştir.
Bizim içinde artık geç oluyordu onun için Motel Abideye dönüp soğuk biralarımızı yudumlamak hayaliyle dönüşe geçtik. Bu sefer daha değişik bir yoldan döndük, önce Anafartalar müdafaa hattındaki topları gördük daha sonra Eceabat yönüne gittik. Sahile ana yola çıktıktan ve sağa döner dönmez denize baktığınızda büyük bir makara vinç sistemi görürsünüz bu vinç ,savaş sırasında bizim İngiliz denizaltılarına karşı boğaza gerdiğimiz ağın vinçlerinden biridir. Bu vincin de resimlerini çektikten sonra otelimize döndük ve diğer arkadaşlara o günkiü bulgularımızı anlatarak sohpet ettik.

_________________
Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .

HÜSEYİN AYDEMİR

0 532 385 56 23
BMW R 1100 RS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Konu Disi Tüm saatler GMT
Sayfa Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
4. sayfa (Toplam 6 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Forums ©

   
 

All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2002 by me
You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt