Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Tarih: Prş Ağu 26, 2004 11:13 am Mesaj konusu: Ne idik.. ne durumdayiz..
Alıntı:
Barborosun anilarindan..
Derhal İstanbul Tersanesi'ne koştum. Devletin birçok liman şehrinde tersanesi vardı. Ama büyüğü, Haliç üzerindeki tersaneydi. Bu tersanenin dünyada eşi yoktu. Hiç bir tersane burası kadar gemi kızaklayamaz, işçi çalıştıramazdı. Akla gelebilecek her türlü sanat erbabı mevcuttu. İşçilerin çoğu Hristiyan esirlerdi. Ama bedava değil, ücretle çalıştırılırlardı. Ücretlerini biriktirenler değerlerini öderler, hür olur, memleketlerine dönerlerdi. Ustaların ve mühendislerin hepsi Türk'tü. Tersanede çalışanların sayısı 20000'den az değildi. Murad edilse, bir yıl içinde, Venedik donanmasının bir eşini inşa etmek ve donatmak mümkündü. Gerçi İstanbul Tersanesi'nin şöhreti dünyayı tutmuştur. Venedik kafiri bile, hakanımızla sulh içinde olduğu demlerde bu tersaneye kadırga ısmarlardı. Ancak gözle görüp içine girmedikçe, azametinin derecesini takdir edememiştim. Böyle bir tersane, bu kadar zengin bir devletle her şey yapmak ve Tanrı'nın izniyle başarmak mümkündü.
Kulüp sitemize yükledim. İskele sütunda 9. bölüm.
www.eayk.org
İyi okumalar
Çetin
Yabancı askerler 100 sene önce bizim toprağımız olan bir ülkeyi işgal ederken, biz kendi soydaşlarımız olan Kerkük Türkmenlerini bile koruyamıyoruz. Biraz efelenince askerlerimizin başına çuval geçiriveriyorlar...
Bana da geçen şöyle bir e-posta gelmişti:
Avrupa'daki bir nehrin bir kıyısında Almanlar, diğer kıyısında Fransızlar yaşar, hasat mevsimi gelince Fransızlar karşı kıyıya geçip, ortalığı talan edermiş. Almanlar Osmanlı'dan yardım istemiş. Padişah da bir miktar Osmanlı askeri elbisesi yollayarak hasat vaktinde giyinip görünür yerlerde gezmelerini istemiş.
Artık Fransızlar onlara saldıramamış ve bu olayı hala kutluyormuş Almanlar.
aslında biz istediğimiz zaman bunları hala gerçekleştirebilecek bir milletiz sadece baltalarımızı yere gömdük diyorum ve buna inanıyorum...
ne italyanlar ne ingilizler ne fransızlar asiller...en asil millet bizleriz yani türkler...onlarda asaletin bir gramı bile yok!!!
umutsuzluğa kapıldığınızda aklınıza şu cümleler gelsin belki size birşeyler hatırlatır :
'Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'
Adami gazlamayin arkadaslar ?? (adam ben oluorum )
Her yurtdisi gezimde bizim insanimizin insanligi burnumda tutuyor.. Gercekten de asil bir milletiz , koylumuz ozellikle cok saf ve temiz. Buyuk sehirliler gttikce New York'lulara benzemekle berber yine de daglar kadar fark var....
Gecelerde sunu dusunduk , 1 trilyon ciksa veya hangi ulkde yasamak itersin diye sorsalar diye.... Dusunduk , tasindik , uzun yillar yasami dusundugunde (turistik amacli degil , yerlesik) donup dolasip memleketimize geldik.(ama parali olmak kosulu ile)..
Ah su trafik ve sosyal imkanlar da duzelse... Dadundan yinmez valla
30 Agustos yaklasiyor , Turk milletinin kani kaynamaya basladi yine _________________ www.gamsizseyyah.com www.fotokritik.com
----------------------------
M.Oytun PINAR
(Izmir'li "Homer")
532 5473288
aslında biz istediğimiz zaman bunları hala gerçekleştirebilecek bir milletiz sadece baltalarımızı yere gömdük diyorum ve buna inanıyorum...
ne italyanlar ne ingilizler ne fransızlar asiller...en asil millet bizleriz yani türkler...onlarda asaletin bir gramı bile yok!!!
umutsuzluğa kapıldığınızda aklınıza şu cümleler gelsin belki size birşeyler hatırlatır :
'Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'
M.Kemal ATATÜRK
BU CÜMLELER SİZE BİRŞEYLERİ HATIRLATIYOR MU???
Millet atlamadan ben atlayayim...
Asalet göreceli bir kavramdır. Batılı insanların asaletleri babadan oğula geçer. Böyle gider durur. Bu asil tayfasının hepsi soyağaçlarını bir efsane sonrasi yazılan bir şiir olan İlyada'ya dayandırırlar. Esere göre Troya'dan kurtulan 2 kardeşten biri italyaya gider romayı kurar. Dayandırılan hikaye budur.
diğer taraftan Türk geleneklerinde bu farklıdır.
Soyunun nereden geldiğini bilirsen Asil kabul edilirsin.
Toplumun için büyük işler başarırsan Asilsindir...
Yukarıdaki söz yumurta kapıya geldiginde batılıların yapılamaz dedigi işler geçmişinde sürekli yapıldı. Sen de yapabilirsin.
Harbiden de yapılıyor. Şimdi bir 40 kg sırt çantası 5-6 kg hücum yelegi jarjörü ile birlikte 5 kiloya yakin bir G3'ü 65 Kglik bir adam olarak saatlerce arazide yürüdüğümü bilirim.
diger taraftan nostradamusun söylediği bu sözler size bu ne ifade ediyor?
" Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, " Haliçteki tersaneyi her görüşümde aklıma gelir...
"memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir" _________________ İkitekercilere edilecek en güzel dua
Hep ikiteker üzerinde kalasın...
________________
Fatih Küçük
Hamsilerin Efendisi
Müzmin Artçı
________________
.. Gercekten de asil bir milletiz , koylumuz ozellikle cok saf ve temiz.
Evet o kadar temizdir ki !!!
Ardahan'da enerji nakil hattındaki elektrik direklerinin civata ve çapraz demir parçalarının yöredeki çiftçiler tarafından, tarım aletlerinde kullanmak için sökülmesi sonucu, 15 köy, 4 gün elektriksiz kaldı!
Aslında çok söylenecek şeyim var ama....
.. Gercekten de asil bir milletiz , koylumuz ozellikle cok saf ve temiz.
Evet o kadar temizdir ki !!!
Ardahan'da enerji nakil hattındaki elektrik direklerinin civata ve çapraz demir parçalarının yöredeki çiftçiler tarafından, tarım aletlerinde kullanmak için sökülmesi sonucu, 15 köy, 4 gün elektriksiz kaldı!
Aslında çok söylenecek şeyim var ama....
Dragut , haklisin elbette ama istisnalar kaideyi bozmaz. Ben de onlarca karsit ornek verebilirim.. Sabahin 3unde evinin kapisi acanlar , yardima kosanlar , iki cift laf icin gozleri parlayanlar...
Bizi bu hale dusuren sistem utansin..
Yurtdisindakilerin insanliklari daha mi iyi bizimkilerden?
Neyse , bu konu tam masa muhabbeti , senin on ornegine benim on ornegim mutlaka vardir. Ama ben memleketimi her gidisimde daha da ozleyerek geliyorum. Umarim hergun iyiye gider , saygiyi da ogreniriz , hepimizin dilegi bu degil mi??
Sevgi ve saygilar... _________________ www.gamsizseyyah.com www.fotokritik.com
----------------------------
M.Oytun PINAR
(Izmir'li "Homer")
532 5473288
aslında ben birşeyi merak ediyorum...ATATÜRK'ün gençliğe hitabesi bu güne kadar hiç ortaya çıkmamış bir yazı olsaydı ve bu gün bulunup okunsaydı ATATÜRK hakkında kötü yönde düşünceleri olanların fikirleri değişirmiydi???
çünkü gençliğe hitabeyi okuduğunuzda ATATÜRK sanki bu günleri anlatmaya çalışıyormuş gibi geliyor bana...
aslında ben birşeyi merak ediyorum...ATATÜRK'ün gençliğe hitabesi bu güne kadar hiç ortaya çıkmamış bir yazı olsaydı ve bu gün bulunup okunsaydı ATATÜRK hakkında kötü yönde düşünceleri olanların fikirleri değişirmiydi???
çünkü gençliğe hitabeyi okuduğunuzda ATATÜRK sanki bu günleri anlatmaya çalışıyormuş gibi geliyor bana...
Ben sana daha iyisini soyleyeyim.
Orhun yazitlarini okuma firsatini elde etmis olsaydin sunu gorurdun.
Ataturk Bilge Han'in bu yazitlarda yazdiklarini daha guncel hale getirmis.
Boylece tarihten ders almadigimiz ortaya cikiyor.
Biraz daha kitap okumali
Biraz daha arastirmali... _________________ İkitekercilere edilecek en güzel dua
Hep ikiteker üzerinde kalasın...
________________
Fatih Küçük
Hamsilerin Efendisi
Müzmin Artçı
________________
zaten en büyük kötülüğü yıllardır bu milleti eğitimsiz bırakarak yapıyorlar
cehalet en büyük dert,trafikte de,ekonomide de,sağlıkta da,yönetimde de cahiliz,
ama ne demişler her halk layık olduğu şekilde yönetilir çünkü yöneticileri seçen gene bizim halkımız,içlerinden düzgün aday çıkmayan gene bizim halkımız ( az sayıda çıkan da başarılı olamıyor zaten...
iyiler de kötüler kadar cesaretli olduğunda durum düzelmeye başlayacaktır umarım _________________ Haluk Göksoy
Suzuki GS 500-----34 ... ..(SATmIYORUM)
Bana uzayda herhangi bir nokta verin ,size dünyayı döndürim.
"Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır .Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır..!
Peyami SAFA "
gençler de artık yobazlaştı millet ülkeye nasıl faydalı olabilrim diye düşünmüyor...düşündükleri şeyler bu gece hangi bara gitsem...ulan şu kızı ne gibi bir soytarılık yapıpta tavlasam gibi şeylerle uğraşıyorlar...
bundan eminim çünükü bende bir gencim ama böyle şeyler hiç yapmadım(yani soytarılık) şerefsizce yaşayıp 10 tane sevgilim olacağına şereflice yaşarım hiç sevgilim olmasın...önceden olduğu gibi...şu andada olduğu gibi...gelecekte de olacağı gibi...
ben yaşıtlarımdan yani benim çağımın gençelerinden utanıyorum nedeni ise yukarıda yazıyor...topu soytarı...
arada bir iki tane iyi olanı çıkıyor ama istisnaülar kaideyi bozmuyor...
sorun aslında başımızda olanlarda ama asıl büyük sorun şimdiki gençler başımıza geçtiğinde olacak bence... çünkü şimdikilerin bir b.k tan haberleri yok...tanrı korusun da milleti amerikan mandası yapmasınlar...
ATI RAGE:
"aslında biz istediğimiz zaman bunları hala gerçekleştirebilecek bir milletiz sadece baltalarımızı yere gömdük diyorum ve buna inanıyorum...
ne italyanlar ne ingilizler ne fransızlar asiller...en asil millet bizleriz yani türkler...onlarda asaletin bir gramı bile yok!!!
umutsuzluğa kapıldığınızda aklınıza şu cümleler gelsin belki size birşeyler hatırlatır :
'Ey Türk istikbalinin evladı!
...
"
HAKLISIN KARDEŞİM,
her yaz turist olarak geldiğim yörelerimizden birisi marmaris'e taşınınca durumun vehametini daha da gerçek yönleriyle görmeye başladım. planlı olarak sahillerimize doldurulan maymun-kıro karışımları, beş kuruş bırakmayan cahil yağlı ingiliz hollandalı daha bir ton garip şekilli turistin önünde öyle şaklabanlıklar ve yalakalıklar yapıyorlar ki o çirkin ve cahiller de gittiklerinde Türkiye'yi bir sirk gezisi gibi anlatıyorlar. benim de bu adamlara nasıl böyle müsamaha edebiliyoruz diye içim içimi yemekten günlerim stres içinde geçiyor.
hani eskiden bize barbar der de çekinirlerdi ya. keşke gerçekten barbar olsaydık da bu maymunlukları-şaklabanlıkları yapanlar ve ucuz turistler biraz çekinseydi bizden.
insanlığımızın asaletimizin getirdiği sessizliğin cezasını mı çekiyoruz? diye düşünüyorum.
almanya'nın en iyi üniversitelerinden birisinde üç ayrı bursu derece ile kazanmışken türkiye karşıtı asimilasyon ve pkk ya destek çalışmalarına ses çıkartılmadığı için bir gecede bırakıp memleketime döndüm. burada da bir şekilde faydalı olabilirim insanıma memleketime diye.
Şu anda ABD ve Avrupa dan Türkiye'ye "kaliteli" turist getirme çabasındayım. inanır mısınız görünürde en büyük zorluk terörizm, güvenlik sorunu, şeriat v.b. gibi kafalarına kazınmış olduğunu sandığımız düşünceler değil. belki yüz kişiden bir ikisi bunlarla ilgili soru yöneltiyor. ancak ne üzücü ki tamamı belirli tesislerin haricinde kalitesiz ve cahillerin elindeki tesislerimizin çoğunlukta olduğunu düşünüyor. ben de fiyatı yükseltip müşteri kaybetme riskine rağmen kendilerini bekledikleri kaliteye ve Türk asaletine yakışır şekilde ağırlamaya çabalıyorum.
maymun-soytarı işletmecisi/barındırıcısı zihniyetindeki kişilerle ise hiç bir şekilde iş yapmıyorum desteklemiyorum.
(not : hani şu küçük görülen rus moldovyalı romanyalı özbek kafkas turistler var ya onları öpüp başımıza koymalıyız. asıl para bırakan, turist kalitesini yükselten kesim onlar. güzeller ama orospu değiller, yakışıklılar ama kızlarımızı bacılarımızı kesme beşinde değiller)
hani şu şuursuz gazeteci Atıf Bir'miydi ona döşediğim mektubu okuyanlar hatırlar. medeniyeti kullanmaktan korulur hale geldik benzeri bir cümlem vardı.
yıllardır koşma atlama zıplama binme sürme diye korkuttukları biz çocuklar, at üstünden inmeden dağları çölleri geçen asil bir ırkın evlatlarıyız. ne zaman arapların kaypaklığı kanımıza bulaşmaya başladı o zamandan beridir terlemekten koşmaktan düşmekten korkar hale geldik. bilinçaltımızda, kendimizi savunma ve haksızlığa haykırmanın merkezleri oyulup atılmış içi boşaltılmış durumda.
Konuyla alakalı olduğu için yazıyorum. Yapılması için katkıda bulunduğumuzu biliyordum ama Mısır için yapıldığını ilk kez duydum.
Nerden, nerelere......
denizce.com' dan...
HÜRRİYET HEYKELİ..
New York'taki Özgürlük Heykeli'nin parasını Sultan Abdülaziz ödemişti.
ABD Başkanı George W. Bush'un gelişi, bana New York'un sembolü sayılan 'Özgürlük Heykeli'nin pek bilinmeyen macerasını hatırlattı.
Heykel, 19. yüzyılın ortalarında Türk toprağı olan Mısır'a dikilmesi maksadıyla Fransızlar tarafından hazırlanmış ama sonradan yaşanan bazı şanssızlıklar yüzünden Mısır yerine Amerika yolunu tutmuştu. İşin daha da garip tarafı, heykelin masraflarının büyük kısmının, zamanın hükümdarı Sultan Abdülaziz tarafından bizzat ödenmiş olmasıydı.
'NEW York' dendiği zaman, çoğumuzun hatırına ilk önce Manhattan'daki gökdelenler ve şehrin hemen önündeki adada yükselen, kaidesiyle beraber tam 93 metrelik 'Özgürlük Heykeli' gelir. 1880'li senelerde Fransa'da yapılan Özgürlük Heykeli'nin masraflarının büyük kısmının bizden çıktığını, projesin in New York'a değil, o yıllarda Türk toprağı olan Mısır'a dikilmek üzere hazırlandığını ve son anda yaşanan bir talihsizlik neticesinde Amerika'ya gittiğini bilir misiniz?
İşte, kaçırılan bu fırsatın kısa öyküsü:
19. asırda Osmanlı İmparatorluğu'nun toprağı olan Mısır, yüzyılın ilk yıllarından itibaren Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın soyundan gelen 'Hıdiv' unvanlı valiler tarafından idare ediliyordu ve içişlerinde bağımsız hale gelmişti. Mısır valileri, sadece yabancı memleketlerle imzaladıkları anlaşmalarla mali protokolleri padişaha tasdik ettirmekle yükümlüydüler ve İstanbul, bu gibi talepleri genellikle her zaman yerine getiriyordu.
Mısır Valisi Said Paşa'nın Fra nsız mühendis Ferdinand de Lesseps'e 1854'te hazırlattığı ve Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayacak olan Süveyş Kanalı projesi de onaylaması için Osmanlı hükümdarına sunulmuştu.
Projenin arkasında Fransa vardı ama İngiltere, Akdeniz'deki ve Hindistan'daki hakimiyetini sona erdirebilecek olan böyle bir hazırlığa karşı çıkıyor ve zamanın hükümdarı Sultan Abdülaziz'i, projeyi reddetmesi için devamlı bir baskı altında tutuyordu.
Said Paşa, İstanbul'un tasdikini beklemedi ve 1854'ün 30 Kasım'ında Fransız mühendise projenin hayata geçirilmesi için gerekli şirketin kurulması iznini verdi. Fransız sermayesiyle kurulan şirketin hisse senetlerinin tamamı satılınca İngiltere, Sultan Abdülaziz'e daha da fazla baskı yapmaya başlad ı ve hükümdar, Mısır Paşası'nın projesini 12 yıl boyunca onaylamadı. Mısır tarafı ise, İstanbul'un tasdiki gelmeden işe başladı ama Said Paşa 1863'te birdenbire ölüverdi.
Yerine geçen İsmail Paşa ise Fransız değil, İngiliz taraftarıydı, bu yüzden iktidarının ilk yıllarında projeye gereken önemi vermedi ama daha sonraki senelerde Kanal'ın Mısır'a nasıl bir hayati değişiklik getireceğini farkedince işe o da dört elle sarıldı. Kazılar neredeyse tamamlanmak üzereyken Fransız hükümeti, Sultan Abdülaziz'e İngilizler'den daha fazla baskı yapmaya başladı. Sultan Abdülaziz, 1866'nın 19 Mart'ında yayınladığı fermanla Kanal'a izin verirken Kanal Şirketi ile Said ve İsmail Paşalar ar asında varılan anlaşmaları onayladı, üstelik Mısır'ın kanal inşaatı için yaptığı dış borçları de devlet garantisi altına aldı ve kendisi de Kanal Şirketi'nin hisselerine oldukça yüksek bir meblağ yatırdı.
ASYA'NIN IŞIĞI OLACAKTI
Said Paşa ile kanalın mühendisi olan Ferdinand de Lesseps arasında 1854'te varılan anlaşmanın çok ilginç bir maddesi vardı:
Kanal'ın Akdeniz'e açıldığı yere dev bir heykel dikilecekti. Heykel, firavunlar zamanının giysilerine bürünmüş bir kadın şeklinde olacak ve elinde 'Asya'nın ışığının Mısır'dan geldiğini' sembolize eden bir meşale tutacaktı. Sultan Abdülaziz'in ödediği paralar arasında yap ılacak olan heykelin masraflarının bir bölümü de vardı.
Paşa ve mühendis, eseri Fransa'nın tanınmış heykeltraşlarından olan Frederic Auguste Bartholdi'ye sipariş ettiler, hatta bir hayli avans da ödendi ve Bartholdi işe başladı. Dikileceği yerde monte edilecek şekilde parçalar halinde hazırlanan heykel birkaç sene sonra tamamlanmış, kanalın Akdeniz'e açıldığı yerde birkaç hafta içerisinde yerleştirilebilecek hale getirilmiş ve Marsilya'dan bir gemi ile Mısır'a nakledilmesinin hazırlıklarına bile girişilmişti.
Ama, Said Paşa'dan sonra Mısır'ın başına geçen İsmail Paşa, Müslüman bir memlekette böylesine büyük bir heykelin dikilmesinin halk arasında hoşnutsuzluk yaratacağını düşündü ve mühendis Fer dinand de Lesseps'e, heykelin Mısır'a getirilmemesi talimatını verdi. Mühendis'in Paşa'yı ikna çabaları neticesiz kaldı. Süveyş Kanalı 1869 Kasım'ında dünyanın dört bir tarafından gelen davetlilerin katıldığı büyük ama 'heykelsiz' törenlerle açıldı. Bartholdi'nin eseri ise, Mısır'da bu yaşananlardan sonra Paris'te bir depoya kondu ve tozlanmaya terkedildi. O yıllarda dünyanın bir başka tarafında, Fransa ile Amerika Birleşik Devletleri arasında büyük bir muhabbet yaşanıyor ve taraflar birbirlerine jest üstüne jest yapıyorlardı.
HEYKEL, AMERİKA YOLUNDA
Paris'te kurulan Fransız-Amerikan dostluk grubunun lideri olan Edouard Rene Lefebvre de Laboulaye, Fransız Hükümeti'ni Amerikalılar'ın Fransa'n ın dostluğunu daima hatırlamaları için bir hediye gönderilmesi konusunda ikna etti ve hediyenin devasa bir heykel olması kararlaştırıldı. Heykel bir elinde hukuku simgeleyen bir kitap tutacak, diğer elinde de 'dünyayı aydınlatan özgürlüğün sembolü' olan bir meşale taşıyacaktı.
Sipariş gene aynı heykeltraşa, Frederic Auguste Bartholdi'ye verildi. Bartholdi'nin eseri zaten hazırdı, senelerden beri bir depoda beklemedeydi ve tek eksiği üst kısmında, yani elleriyle kollarında ve yüzünde bazı değişiklikler yapılmasıydı.
Amerikalılar heykelin New York'un hemen girişinde bulunan ufak adalardan birine yerleştirilmesine karar verdiler. Bartholdi, kaidenin yerini görmek için New York'a gitti ve Paris'e dönüşünde yeniden işe başladı. Bakır ve çelik ten yaptığı heykelin mühendisliği ilgilendiren taraflarını Paris'e kendi adıyla anılan bir kule dikmiş olan Gustave Eiffel ile beraberce çalışarak tamamladı ve 1884 Haziran'ın ilk günlerinde eserini Fransız hükümetine teslim etti. Bartholdi heykelin yüzünü tamamen değiştirmiş ve metale annesi Charlotte'in siluetini işlemişti.
Birbirine monte edilecek şekilde yapılmış 350 parçadan oluşan heykel 'İsere' adındaki bir Fransız gemisine yüklendi ve 4 Kasım 1885 günü New York'a ulaştı.
New York'ta, bu arada heykelin kaidesinin yapımı için bir bağış kampanyası başlamış, ilk bağışı Macar göçmeni olan, New York'ta 'World' adında bir gazete çıkartan Joseph Pulitzer yapmış ve kaide için 100 bin dolar vermişti. Macar göçmeni gazeteci, daha sonra gazetecilikte dünyanın en büyük ödülü sayılan 'Pulitzer'in de isim babası olacaktı.
Kaidenin inşasından sonra sıra heykelin dikilmesine ve resmi açılışa geldi. Bartholdi, New York'a yanına bu defa Süveyş Kanalı'nın mühendisi ve heykelin fikir babası olan Ferdinand de Lesseps'i de alarak gitti ve 1886'nın 25 Ekim'inde yapılan törende eserinin açılışını bizzat yaptı. 'Özgürlük Heykeli'nin pek bilinmeyen bu macerasını hatırlattı, heykelin öyküsünü Mahmut Esat Ozan'ın yaptığı ve Şeyma Arsel'in bana gönderdiği bir çalışmadan özetledim.
Mehmet Aydın ERCEİS
lanet olsun kroyum emme para bende düşüncesine sahip olan hayvanlara(insan demeye dilim varmıyorda )
lanet olsun geleceğini düşünme yeteneğine sahip olmayan hayvanlara
(insan demeye dilim varmıyorda )
lanet olsun topuna....
birşeyler aklıma geldi yazmak istiyorum ama yanlış anlaşılmasın...
hadi milliyetçilik yapın , cebinizde yabancı marka sigara ile...
hadi milliyetçilik yapın , en küçük fırsatta yurdışına kaçmaya çalışarak...
hadi milliyetçilik yapın , çete kurarak devletinize saldırarak...
hadi sosyalistlik yapın , vatandaşın hakkını yiyrek...
hadi sosyalistlik yapın , devleti soyarak...
hadi anti-mason olun , daha masonun anlamını bilmeden...
hadi muhafazakar olun , daha muhafazakarın ne olduğunu bilmeden...
hadi kendinize müslüman deyin , daha namaz kılmadan ve müslümanlığın ne olduğunu bilmeden...
hadi hristiyanlara karşı çıkın onlara gavur deyin , daha gavurun ne anlama geldiğini bilmeden...
bizim milletimiz ne çektiyse yukarıda yazdığım şeylerden dolayı çekmiştir...
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız