GÜNEYDOĞU-DOĞU ANADOLU TURU-2012

[BLAU]

Ahmet uzun zamandır böyle keyifle bir rapor okumamıştım.
Ellerine sağlık. Devamını dört gözle bekliyorum.
_________________
ERDİNÇ HARAÇ
DL 650 V-STROM
TEKİRDAĞ
532 3112914

[dominator]

[dominator]

4.GÜN ( 22 Mayıs 2012 Salı )

Bugün yapılan yol toplam 179 km. Rotamız;



Gezi boyunca 2 gece konakladığımız tek yer burası. Urfa civarında görülmesi gereken yerler var. Gün içerisinde bu bölgeyi gezeceğiz. İlk durağımız Hz. Eyyub Peygamberin makamı olarak geçen yer. Bu bölge şehir içerisinde sayılır. Yani şehri terk etmeden ( Havran’a doğru giderken ) sora sora bulduk burayı. Büyük bir cami var hemen yanında. Motosikletlerimizi park ediyoruz. Hemen etrafımıza birkaç çocuk gelip para istiyor. Motorları beklerseniz dönüşte vereceğiz diyerek depo üstü çantaları ve kıyafetlerimizi bırakıp içeri giriyoruz;







Hz.Eyyub Peygamberin hastalıklarından dolayı yıllarca çile çektiği makama ulaşıyoruz. Aslında burası bir mağara;





Merdivenlerden aşağıya iniyoruz. Demir parmaklıklarla kapatılmış ikinci bir bölüm daha var. Burada bir süre oturuyoruz. Değişik bir havası var buranın;

[dominator]

Sabır makamının 20-30 metre yanında Eyyub peygamberin iyileşmesine sebep olan kuyu mevcut;







Kuyunun suyunu yan tarafta kurulan bir çeşmeye taşımışlar;



Gelmişken caminin içini de görelim diyoruz. Cami yeni, yani tarihi bir özelliği yok. Ama güzel, temiz ve bakımlı bir cami;

[dominator]

Şimdiki rotamız Harran. Çocukların harçlıklarını verip yola çıkıyoruz;



Kısa bir sürüş sonrası Harran’a ulaşıyoruz. Koleksiyon için bir fotoğraf tabi ki ;



Şehir merkezine geliyoruz. Motorları nereye bırakalım, nasıl gezelim derken genç bir arkadaş geliyor yanımıza. İsterseniz size Harran’ı gezdireyim abi diyor. Üniversitede okuyormuş. Okul harçlıkları için bu işi yapıyorum diyor. Tamam diyoruz. Motosikletlerimizi nereye park edelim derken polisler yolun karşısındaki oteli gösteriyorlar. Motosikletlerimizi eşyalarımız ile beraber güvenli bir şekilde otelin bahçesine bırakıyoruz. Otel çalışanlarına buradan tekrar teşekkürler.



Rehberimiz ile beraber şu an adını hatırlayamadığım bir kapıdan antik şehrin içine giriyoruz.





Harran insanlık tarihi için çok önemli bir nokta. M.Ö.6000 yıllarda kurulduğu tahmin ediliyor. Dünyanın ilk üniversitesi kabul edilen Harran İslam Üniversitesi, şu an 40 m.’si ayakta kalan 75 m.’lik Rasat Kulesi ve kalesi ile çok özel bir yer. Çok detaya girmeyeceğim, yüce google’a sorduğunuzda tarihçesi ile ilgili bir çok bilgi çıkıyor.
Biz bu bölüme girer girmez fotoğrafta gördüğünüz kalıntılar karşımıza çıkıyor. Bize rehberlik yapan arkadaşın dediğine göre bu bölgede yer altında bir çok kalıntı varmış. Yani kazı yapılacak daha çok büyük bir alan var;



Yaklaşık 35 m’si yok olan rasat kulesi ;



Ulu Cami ve üniversitenin olduğu alan;









Meşhur Harran evlerinin olduğu bölüme doğru yürüyoruz;

[dominator]

Fotoğraf çekmek güzel bir uğraş ;



Harran evlerinin olduğu yerdeyiz. Burada bazı ev sahipleri evlerinin bir bölümünü turizme açmışlar;



Bize rehberlik yapan arkadaşın anlattığına göre harabelerden toplanan tuğlalar, Harran evlerinin inşasında kullanılmış. Garip bir durum. Bir değer yok edilirken başka bir değer yaratılmış;



Yerli yabancı bir çok turistin olduğu bir bahçeye giriyoruz;





Evlerin içi turistler için döşenmiş;











Evin bahçesinde çay veya soğuk içecekler içip dinlenebilirsiniz;





Hasan Abi kalaşnikof ile ;



Murat abi de Alplere bunlardan yapabilir miyim acaba diye düşünüyor sanırım;

[dominator]

Kalıntılara son kez bakıp kaleye doğru ilerliyoruz;



Turizme açılmamış evler de var;



Kale görünüyor;





Biz gençler kaleye tırmanıp ulaşıyoruz;



İhtiyar delikanlılar arkadan geliyor tabi ;



Kalenin tarihi net olarak bilinmiyor. Birçok bölüm ve katlardan oluşuyor;

[dominator]

Rehberimiz bizi bir çok konuda bilgilendiriyor. Her ayrıntıyı anlatmaya çalışıyor. Burası atların bağlandığı yermiş;



Bu bölümlere kandiller konuyormuş;





Burası ise gizli bir geçitmiş. Çok uzak bir noktadan çıkışı varmış. Biz girip denemedik, rehberin yalancısıyız ;





Kalenin bir bölümü mescit olarak kullanılmış;



Alt katlara giden havalandırma kanalları;



Kaleden çıkıyoruz;



Aslında burası tarihi bölgenin esas giriş yeriymiş;



Çıkarken bilet almamız gerekiyor ama biz de zaten müze kart var ;

[dominator]

Sıcak altında uzun bir yürüyüşten sonra motosikletlerimizin olduğu otele geliyoruz;





Harran gezimiz bitiyor. Tam ayrılacakken Şaban arkadaşımız da aracıyla bize yetişiyor. Yeni hedefimiz Bazda mağaraları. Bazen tabelaları takip ederek bazen sorarak yol alıyoruz;



Küçük köylerden geçiyoruz. Yol kalitesi çok bozuk. Gerçi daha sonra böyle yolları da arayacağız ya…

Çocuklar çok tatlı ;



Arkada kalanları bekliyoruz;



Başka bir köyde yol sorma anı. Sanırım son ağaçları burada gördük;






Bundan sonra çöl ortamındayız. İki yıl önce Suriye’de gezdiğimiz yerlere benziyor bu bölge. Gerçi Suriye sınırındayız ama ;

[dominator]

Uzun bir süre Bazda mağaralarına ulaşamayınca yanlış yerde olduğumuzu düşünüyorum. Yolun sol tarafında mağara benzeri bir şeyler görünce duruyorum. Ama internette gördüğüm Bazda mağaralarına benzemiyor burası. Bu arada Hasan Abi 2-3 km ileri gidip geri dönüyor. Aradığımız yer 2 km ilerideymiş.



Sonunda aradığımız noktadayız. Yazıdan da anlaşılacağı üzere burası aslında mağara değil. İçinde taş kesilip alınması sonucunda oluşmuş galeriler. Bu arada bu nokta yol kenarından 1 km kadar içeride. Bozuk yolda arkadaşların canı çıkınca sadece Hasan Abi ile ikimiz buraya çıkıyoruz;



Burada 3-4 ev var. Çocuklardan biri yanımıza geliyor ve bize gönüllü rehberlik yapıyor;



Mağaralara giriyoruz;





Arkadaşlar burayı anlatmak gerçekten zor. Dağın içinde insanlar tarafından yapılmış dev bir mağara;







Buraya geldiğimize değiyor. Yolunuz düşerse burayı görmeden geçmeyin;

[dominator]

Tekrar dışarıdayız;





Rehberimizin oyuncakları…



Ekiple buluşup tekrar yola çıkıyoruz. Şimdi hedefimiz Han El Ba’rur kervansarayı. Delik deşik yollarda yol alıp buluyoruz kervansarayı;









Varol, Murat Abi ve Şaban birkaç dakika sonra geliyorlar. Yolun durumu perişan etti onları;

[dominator]

Fotoğrafta da anlatıldığı üzere çok ilginç bir adı var buranın ( isim biraz yumuşatılmış sanki );



Kervansarayın bazı bölümleri yıkılsa da büyük bir bölümü ayakta;





Kervansarayın çatısından manzara;









Burada ufak bir köy var. Birazdan köyün çocukları geliyor yanımıza;



Şaban’ın aracında hararet sorunu devam ediyor;



Birkaç fotoğraf daha alıp yola çıkıyoruz;

[dominator]

Rotamız Şuayb Şehri.



Yine zor bir yolculuktan sonra Şuayb şehrine ulaşıyoruz;



Burası çok özel bir yer. Adını Hz.Musa peygamberin kayınpederi olan Hz.Şuayb peygamberden alıyor. Onun yaşadığı mağara burada. Ayrıca Romalılardan kalma bir çok yıkıntı var.





Bulduğumuz patikalardan harabelerin içine giriyoruz;







Her zamanki gibi çocuklar sarıyor etrafımızı;













Harabelerin yanında ufak bir köy var;

[dominator]

Çocuklarla sohbet ederken aralarından biri “Sizi Şuayb peygamberin mağarasına götüreyim mi ?” diyor. Anlayacağınız burada da bir rehber buluyoruz Tamam diyoruz tabi hemen. Bizi 100 metre ilerideki bir yere götürüyor. Zeminden aşağıya merdivenlerden inince mağaraya ulaşıyoruz.


Mağara birkaç odacıktan oluşuyor. Küçük rehberimiz mağaranın detaylarını anlatıyor bize.



Burada, kayaların arasında su çıkarmış. Şuayb Peygamberin bu suyu kullandığını anlatıyor küçük rehberimiz. Kayaların arasından damlayan su, alttaki yalakta birikirmiş. Yakın tarihe kadar da su hep varmış. Ama şu an akmıyor. O coğrafya da bir damla suyun bile önemli olduğunu düşünülünce, kaldığınız mağarada su olması çok büyük bir nimet bence.







Bu mekanda olmak insana farklı duygular hissettiriyor. Hz.Musa’nın ünlü asasının burada yapılıp, mağaranın bir köşesinde durduğunu hayal ediyorum. Yeri gelmişken Hz.Şuayb ve Hz.Musa ile ilgili öğrendiklerimi çok kısaca aktarayım. Hz.Şuayb peygamber, iki kızı ile beraber bu mağarada yaşıyormuş. Kızları koyunlarına çobanlık, kendisi ise asa yapıyormuş. Kızları koyunlarını sulamak için bölgede tek kuyu olan Soğmatar’a ( sonraki durağımız ) gidip geliyorlarmış. Ama diğer çobanlar Hz.Şuayb peygamberin kızlarına sıra vermedikleri için hep en sona kalıyorlarmış. Soğmatar’da yaşayan Hz.Musa ( henüz peygamber değil ) bu duruma üzülerek üzeri büyük bir taşla örtülü olan ikinci kuyuyu açarak bu kızların kullanıma vermiş. Bu durumdan haberdar olan Şuayb peygamber Hz.Musa’yı çağırarak kızlarından istediği ile evlenebileceğini söylemiş. Kendisine damat olan Hz. Musa’ya, o güne kadar yaptığı en güzel asayı hediye etmiş. Yani Kızıldeniz’i ikiye ayıran, firavunun önünde büyük bir yılana dönüşen asa burada yapılmış.



Rehberimiz bir de resimli bir mağara var, sizi oraya da götüreyim diyor. Yan taraftaki mağaraya gidiyoruz. Girişinde ilginç çizimler var;





İçeride hayvan figürleri ve bir çok resim var;





Gerçekten ilginç ve özel bir yer. Zorlu bir yoldan geldik ama fazlasıyla değdi. Tekrar motosikletlerimizin yanına dönüyoruz;



Hasan Abinin Tenere çok ihtişamlı duruyor;

[dominator]

Çocuklarla vedalaşıp tekrar yola çıkıyoruz. Hedefte Soğmatar var.

Yolda çok büyük sulama kanalları inşaatı görüyoruz;



Sonunda Soğmatar görünüyor. Yoldan 1 km saparak köye yöneliyoruz;







Burası Hz.Musa’nın yaşadığı yer olmakla birlikte, ay ve gezegen tanrıları için tapınakların olduğu bir yer.



Uygun bir noktada yol sormak için duruyoruz. Yanımıza Mehmet isimli arkadaş geliyor. Tapınakların yerini, Hz.Musa’nın kuyusunu soruyoruz. Tapınakların biri epey uzak bir tepede. Çok yorgunuz, pas geçiyoruz. Diğer tapınak ise karşı tepede, bir de hemen yan tarafta bir mağara var diyor. Kuyu ise Mehmet’in bahçesindeymiş… Hala aktif olarak kullanılıyormuş. Hemen bizi buyur ediyor evinin bahçesine. Çay demleteyim diyor, vaktimiz yok deyip teşekkür ediyoruz. Çocuklarına evden soğuk su getirtip ikram ediyor bizlere. Kuyunun başında o da bilgiler veriyor bize;



Hasan Abi akşam yemeği için kuzu seçiyor ;



Mehmet bizi yakındaki mağaraya götürüyor;