Arama     Konular    
  Üye Ol antalya escort Ana Sayfa  ·  Konular  ·  Dosyalar  ·  Hesabınız  ·  Haber Gönder  ·  Top 10  ·  T.C Karayollari Haritasi  
Ana Menü
· Ana Sayfa
· 2. El Ilanlar
· Anketler
· Ansiklopedi
· Arkadaşına Tavsiye Et
· Arşiv
· Bize Ulaşın
· Dosyalar
· Faydalı İçerik
· Forumlar
· GizlilikPolitikasi
· Haber Gönder
· Hakkimizda
· Harita
· Konu Başlıkları
· Oyun Alanı
· Top 10
· Videolar
· Web Links
· Üye Günlüğü
· Üye Listesi
· İzlenimler
· Özel Mesajlar

Kimler Sitede
Şu an sitede, 354 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Giris
Nickname

Şifre

Guvenlik Kodu: Guvenlik Kodu
Guvenlik Kodunu Yeniden Yaziniz

Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

Dost Siteler
www.webevi.com www.lamaorda.com www.saglikbilgisi.com www.bilgisayarbulteni.com www.thelostdownload.com www.ucretbordrosu.com


Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu: Forums

Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - HAYDARPAŞA'YI YAKTILAR. YÜREĞİMİ DAĞLADILAR!!!
 YardımYardım   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

HAYDARPAŞA'YI YAKTILAR. YÜREĞİMİ DAĞLADILAR!!!
Sayfa Önceki  1, 2, 3  Sonraki
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Konu Disi
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Pzr Arl 12, 2010 11:32 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bozma abicim moralini. İyi yanından bak ; tarih kaşınanı her zaman kaşıyor icon_smile.gif

Bence iki sebep sonları olacak ;
Sermaye el değiştirdikçe yeni zengin sınıf ve onların çocukları-tıpkı tarihte olduğu gibi- klasik burjuva davranışları sergileyen garabetler çıkıyor ortaya.

Güce alıştıkça her geçen gün daha da küstahlaşıyorlar, itirazlara adeta alay edercesine karşılık veriyorlar ve sıradan insanlardan , yarın oy isteyecekleri insanlardan her geçen gün artan nefret kazanıyorlar. Üstelik bunu da pek göremiyorlar. Bu da çok klasik ve hiçbir özel özgün tarafı yok.

Şu an internette yapılan birtakım eleştirilere köpürüyorlar ama lan bi sor bakalım kendine neden milyonlarca insan işini gücünü bırakıp bizimle uğraşıyor diye? Yedikleri haltları tek tek şuraya yazmaya kalksak sabah olur. Lan acaba neden Haydarpaşa yandı diye herkes altında bir üçkağıt arıyor sorsana kendine ? Ben böyle heykelin resmin içine tükürürüm dedin diye olmasın? Adama tek kuruş sormadan 750 milyon devlet bankalarından kredi verdin gazete televizyon kurdu diye olmasın? Yumurtayı niye yiyorsun kafana sorsana? Unakıtan yumurta yasasından olmasın? Ağzını açana müfettiş, gıkını çıkartana soruşturma açtığın, bunlarla sindirmeye kalktığın, bunları silah olarak kullandığın için olmasın?

Bugüne kadarki bütün iktidarlara özgü birşey bu ama bunlar harbiden esaslı oynadılar bu oyunu. Çıkabilecek ne tartışma varsa çıktı. Ne ordu kaldı didik didik edilmedik, ne sistem, ne devlet, ne ideoloji, ne statüko.. İyi de oldu aslında..Tam süper oldu. Kullanılabilecekleri ne varsa tek yanlı kullandılar. Şimdi sıra kendilerine geldi işte. Herşey tartışmaya açılsın, ama bizimle ilgili şeyler tartışılmasın, çünkü biz güçlüyüz, aynı zamanda savunduğumuz şeylerin temeli kutsal diyor. Siz de oy verdiniz ve böyle olduğunu kanıtladınız diyor. E hadi bakalım..

Ben hiç umutsuz değilim. Şükür ki bir noktada yanılıyorlar. Gücünü eleştirilemiyor oluşundan alan hiçbir düşüncenin bu iletişim çağında o gücünü koruma şansı olamaz. Çünkü bu çağda artık artık herşey tartışılabilir. Hatta yapsınlar, tam da bu sınırsız iletişim çağında , tam da şimdi bugün daha da çok mani olmaya çalışsınlar, cezalandırsınlar, tektipleştirmeye çalışsınlar, aynı inanca sahip olmayanı devlet olanaklarından yaralandırmasınlar, karşı koyanı sürsünler süründürsünler, beğenmedikleri, inançlarıyla uyuşmayan herşeyin içine tükürsünler, daha da şahane olur. Zaten hızla ilerleyen süreci iyice hızlandırırlar.

Bunlar hesapta modern çağın , aydınlanma çağının kavramlarını kullanacaklardı, o kavramları üretmemiş, o kavramlarla çelişen düşüncelere alet edeceklerdi. Doksanlık nineyi allayıp pullayıp onsekizlik kız diye yutturacaklar yani. Düşünsene, kullanmaya , alet etmeye kalktığın o kavramların bir tekini dahi sen üretmemişsin, hatta alayıyla çelişiyorsun, kendi kavramlarını değiştirme şansın da sıfır, ama bu çağın kavramlarını kullanacaksın.. Kendileri inanmıyor buna. Bu kafanın temeli mecburen bu metod üzerine kurulu. Lan akıl var mantık var be. Kaç gün gider o tiyatro? Senin bir araç olarak gördüğün o demokrasi ve konuşuma hürriyeti, bunun bir amaç değil sadece bir araç olduğunu açık açık söylediğin o "özgürlükler haklar ve demokrasi aşkına" bu ülkede en sorgulanamaz ne varsa hallaç pamuğu gibi attık, sana da pek yaradı sırıtarak, ellerini oğuşturarak izledin. Demek ki biz de senelerce salak salak bakınmışız boş boş. Bu da bunun kanıtı adeta. Peki şimdi düşün bakalım bundan sonra insanların korkmadan sorgulamaya başlayacakları ilk sıradaki tabu ne olabilir sence? Keser döner sap döner gün gelir hesap döner.

Bundan sonra bağnazlık yaptıkça konuşulacak ve tartışmaya açılacak sırası gelen tartışılamaz tabular da bellidir ve artık kimse de bunların tartışılmasını konuşulmasını engelleyemez. Bizden sonraki kuşaklar bunları görmeyecek bile .Kitaplardan okuyacak bunların sağa sola tüküren kafasını. Bu kadar karmaşık bir toplumu tektipleştirmenin imkansız olduğunu da, etkinin her zaman tepki doğuracağını da, bu sürecin sonunun aslında kendi ideolojilerine gireceğini de yaşayarak görecekler. Takke düştü kel göründü derler ya. Dünyanın herhangi biryerindeki klasik burjuva yapılanmasından temelde hiçbir farkları olmadığı da iyice görünmeye başladı. Enstruman olarak kullanılabilecek ne var idiyse hepsini kullandılar. O klasik enstrumanlar arasından dini ileride zaten tekrar kullanamayacaklar. Haydi şimdi geçmiş olsun.
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Cloud
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 16, 2006
Mesajlar: 558
Nerden: Yaşayan Ölüler Ülkesi

MesajTarih: Pts Arl 13, 2010 12:59 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

İlyada, cesur ve yerinde yorumlarınla yıkıyorsun yine ortalığı. Borusan mevzusunda yazdıklarını takdirle karşılamıştım, benim gibi düşünen birileri var demiştim. Yine aynı şeyleri düşünüyoruz. Aslında olan bitenin altında binlerce yıllık gelenekleşmiş tarihsel tabular yatıyor. Ve senin de dediğin gibi tabular sorgulanmak ve yıkılmak içindir. motosiklet forumlarında fazla siyasete girmek istemesem de neredeyse seninle aynı düşünceleri paylaştığımı söylemem yeterli olur sanırım. Aslında bu düşüncelerde olan azımsanmayacak kadar çok insan var ama çoğu sessiz kalmayı tercih ettği için bir şeyler geç değişiyor maalesef. Eline sağlık. Umarım bir gün bir yerlerde tanışma fırsatı da buluruz.
_________________
Göremiyor musun? At gözlüklerini çıkartmayı dene!
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
lceman
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Apr 19, 2011
Mesajlar: 22

MesajTarih: Prş Nis 28, 2011 3:22 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

selamlar,
yazılanları okudum ve sanırım başka bir forumda uzun uzun anlattığım Haydarpaşa Garı Yangını deneyimini burada da paylaşmam ilgilenenlerin bilgilenmesi açısından faydalı olacaktır.
-------------------------------------------

az evvel geldim yangın yerinden… yangını izleyenlerden biri değildim onu peşinen söyleyeyim. bizzati orada 16.05’ten – 19.35’e kadar çalışan bir gönüllü itfaiyeciyim.
birçoklarının uzaktan gördüklerine bakarak ve doğal olarak tam detayını bilmeden fikir beyan etmeleri gayet doğaldır, haktır.

ama işin operasyonel kısmında yangının ilk ihbar anonsundan, olay yerinden ayrılmama kadar olan süreci kısa kısa anlatmak isterim.

yaşadığımız bu güzel şehirde itfaiye işleri nasıl yürür merak ediyor insan doğal olarak…
ihbar ilk olarak itfaiye komuta merkezine ve eş zamanlı olarak gar’ın dahil olduğu mıntıkaya bağlı kadıköy itfaiye grubuna düştüğünde takriben 4.5-5 dk içinde kadıköy grubu olay yerine ilk ulaşan ekip…
peşine 3dk sonra da üsküdar itfaiye grubu geldi ve bu iki grup toplam 8 araçla ilk müdahaleye başlarken olay yerine de anadolu yakası nöbetçi amiri de birkaç dakika içinde ulaşmış ve takriben ihbardan sonra geçen 21-22.dakikada şehir genelindeki tüm gruplardan destek istemiştir.

bu talebe karşılık avrupa yakasından beyoğlu, fatih, şişli, bakırköy, anadolu yakasından maltepe, kartal, tuzla ve ümraniye itfaiye guruplarının da yangın yerine gelmeleriyle yanlış hatırlamıyorsam toplamda 25-26 araçla müdahale garın 4 cephesinden de başlamıştır.

tabi bu guruplardan gelen araçların intikallerinde yangın izleyenlerin haydarpaşa numune hastanesi önünden başlayan bir trafiği yaratmaları sebebiyle de ufak tefek gecikmeler olmuş olsa da polisin zamanında müdahalesiyle birkaç dakikadan fazla zaman kaybedilmemiş “allah”tan…

bu esnada olay yerinde olan nöbetçi amirin talimatı ile harem ve karaköy’de demirli olan söndüren 3-4-5 gemileri de olay yerine gelmiş ve yüksek basınçlı su ile müdahaleye destek olmaya başlamıştı.
söndüren gemilerinin desteği ile de tamamı ahşap olan ve kendi içinde kubbeli dizaynı ile kısım kısım yanan ve alevlerin sirayet ettiği yangın, çatıdan bina geneline yayılmadan ilk müdahaleden (ilk su sıkıldıktan) 45-50dk sonra kontrol altına alınmış ve bina içine sirayet önlenmişti.
tabi bu kadar çabuk netice alınmasında en büyük iki unsur;
- söndüren gemilerinin yüksek basınçlı su ile çatının henüz erişilemeyen noktalarına su sıkması ve alevleri karartması sebebiyle itfaiyecilerin bina dahilinden müdahalesini kolaylaştırması ve,
- yangın söndürmede itfaiyenin en büyük kabusu olan su kaynağı yetersizliğinin bu olayda su kaynağının hemen dibinde olunması sebebiyle sorun olmamasıdır.

alevli yanmanın tüm gar genelinde karartılıp bölümlere ayırarak soğutma işlemlerinin başlaması hemen hemen 1 saati bulmuştu.
bu esnada da denizden su takviyesi yapan motopompların pislik sebebiyle kilitlenmesinden tutunda,
merdiven araçlarının, gar’ın ana merdivenlerinin önünde bulunan ve bir türlü çekilememiş, park halindeki 2 araba sebebiyle en verimli şekilde tabyalanamaması,
park halindeki bu araçların krikolarla kaldırılıp kenara alınması,
bina dahilinden çatıya ulaşmak için ciddi manada normalden fazla hortum serilmesi sebebiyle basıncın çatıda yetersiz kaldığı anlara kadar birçok ufak tefek aksilikte meydana gelmedi değil.
sonra söndüren’lerin binaya ilk su sıktıklarında, içeride müdahale etmeye çalışan itfaiyecileri pencereyi delip geçen basınçlı suyla koridorda vurabilmeleri ve itfaiyecileri duvara yapıştırması da ayrı bir anı olarak yaşandı.
itfaiyenin ve kıyı emniyetine bağlı söndüren gemilerinin koordineli çalışmaları bu yangının tüm binaya yayılmadan söndürülmesinde büyük rol oynamıştır.

ha bu arada müdahale devam ederken yani itfaiyeciler çalışırken, yangına müdahale konusunda eğitimlerinin dahi olup olmadığını bilmediğim, olay yerine neden geldiklerini anlayamadığım birkaç arama kurtarma ekibinin de cillop gibi kıyafetleriyle arzı endam etmeleri de gözden kaçmadı değil… umarım faydaları dokunmuştur, bir şeyler öğrenmişlerdir diye umut ediyorum.

yangın esnasında 2 itfaiye eri bina içinde müdahale ederken ufak tefek çizik şeklinde yaralandı ve ilk müdahaleleri ambulans ve hastanede yapıldı.

sanırım bu yangında 180 küsür itfaiye eri, 15 tane itfaiye amiri/müdürü, 2 gönüllü itfaiyeci görev yaptı.
kaç ton su kullanıldı onu bilmiyorum ama araçların pompaları 3.5 saat durmadan çalıştı.
söndüren 3-4-5 gemileri 20-25dk kadar 3 koldan su işledi binaya…

itfaiyenin müdahalesi sürerken bazı yetkililer televizyon kameralarının karşısına geçip çeşitli açıklamalar yaptılar uzaktan gördüğüm kadarıyla, ha bu açıklamalar müdahale halen sürerken ne kadar doğru ona benim aklım yetmiyor.
bir ara söndürme uçağı/helikopterinden falan bahsettiler ama bu teknik olarak pek faydalı olmayacağı için tercih edilmedi.
yangın söndürmekte mühim olan husus, suyu doğru yere işlemek ve gereksiz zarar yaratacak müdahalelerden kaçınmak, müdahale/fayda oranlamasında yüksek değeri olan yöntemi seçmektir.
kaldı ki bu yangında da bence yanlış yapılan bir yöntem yoktu.
bina dâhilinde 6 koldan, bina dışında da 4 cepheden 6 koldan müdahale edilmiş ve 3 söndüren gemisinin de dahil olmasıyla dıştan toplamda 9 koldan su işlenmiştir.

bende bu süreçlerde kıyı emniyeti-itfaiye arası muhabere ile merdiven araçlarının su takviye aşamalarında görev yaptım ve ucundan da olsa tarihi önemi büyük bir yangının söndürülmesine tanıklık etmek, içinde olmak inanılmaz bir deneyimdi.
alevlerin çatı izolasyon malzemesinin petrol türevinden mamül olmasından dolayı metrelerce yükseğe çıkması, kilometrelerce öteden görülmesi çok ama çok acı vericiydi bunu orada görmek te anlatılmaz bir histi…

bilmiyorum bunlar yansıdı mı ama itfaiyeciler, bu yangına müdahale ederken tarihi bir yapının yok olmasından çok korkuyordu ve alevleri kısa sürede karartıldığı haberi telsizden geçince herkes derin bir nefes aldı. yangını bu noktada ilerlemeden durdurdukları için çok şanslıydık, ucuz atlattık diyebildiler…diyebildik…

vatandaş bu noktada medyadan ne duyarsa, kendi çabasıyla ne görürse onu yorumlayarak eleştiri yapıyor doğal olarak…
bu da çoğu zaman yaşanan gerçeklerin çoğu zaman “doğru olarak bilinmeden” insanların aklında yer etmesine sebep oluyor.
benim en büyük ricam şu insanlardan, itfaiyeyi eleştirmeden önce boş bir zamanınızda gidin yakınınızdaki bir itfaiye merkezine, ne iş yapıyorlar, nasıl çalışıyorlar yerinde görün öğrenin. itfaiye merkezleri vatandaşa her zaman açık olan ender devlet kurumlarındandır.
araçları mı merak ediyorsunuz, sorun anlatsınlar.
bir günleri nasıl geçiyor, “yatıyorlar mı, boş mu oturuyorlar” gidin yerinde görün.
itfaiye kazanından çay için, yemek vaktine denk gelirseniz sizi yemeğe de davet edeceklerdir, karavanaya katılın…
belki de siz orada çay içerken gelen bir ihbara ne kadar zamanda çıkıyorlar bunu gözleyin…
tüm bunları yaptıktan sonra doya doya eleştirin, eleştirin ki daha iyi olsunlar… hatta bu eleştirilerinizi kendilerine söyleyin, amirlerine iletin, itfaiye’nin sitesindeki irtibatlara yazılı bildirin… vatandaş olarak görevinizi yapın. internette herhangi bir yere yazmayın, direk kuruma yazın dilekçe ile, onlardan yanıt isteyin. ha memnunsanız bunu da yazın ki onlar da bilsin sizin övgünüzü…

hepimize geçmiş olsun, istanbul’un en güzel simgelerinden birini, resmi olarak nasıl çıktığını bilmediğimiz bir yangınla kaybetmekten kıl payı kurtardık…
yangının çıkışında kimin nasıl bir suçu vardır, ihmal midir, sabotaj mı, usülsüzlük mü var yoksa başka bir durum mu bunu başta uzmanların sonrasında adaletin işlem sürecinde izleyerek öğreneceğiz hep beraber…
umarım gerçekler kısa sürede ortaya çıkar ve bu acı olayın sorumluları cezalarını çeker.

28.11.2010 - 22.35
_________________
İbrahim Ö.
A rh+

lceman®


En son lceman tarafından Prş Nis 28, 2011 3:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
lceman
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Apr 19, 2011
Mesajlar: 22

MesajTarih: Prş Nis 28, 2011 3:26 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

konuyla ilgili olarak konusunda uzman bir itfaiyecinin bu yangınla ilgili bir yangın forumunda yapmış olduğu şahsi açıklamasını kendi rızasını alarak aktarmak isterim...
--------------------------------------------------------------------
mimarlar odasi: "havadan müdahale edilmeliydi"
türkiye mimarlar odası başkanı eyüp muhçu, konuyla ilgili olarak habertürk tv'ye konuştu:

"tarihi gar binası türkiye için önemli bir miras. 1. grup korunması gerek yapı. bu yapının korunması için çalışmalar yapılması gerekiyordu. şimdi bu tadilatların düzensiz bir şekilde devam ettiği yönünde bir takım bilgiler var. yangın başladığında istanbul belediyesi itfaiye müdürlüğü'nü aradım. helikopterle havadan müdahale gerektiğini, aksi takdirde sönmeyeceğini, taşıyıcı temellerin ahşap direkler üzerinde oturduğunu belirttim. fakat helikopterle havadan müdahele edilmemesi çok risklidir ve düşündürücüdür.

"yangın söndürme sisteminin olmaması, olası yangınlarda yangından korunmanın sağlanmaması, tedbirlerin alınmaması ayrı eleştiri konusudur. mutlaka havadan müdahale olanağını kullanması gerekiyordu orman bakanlığı'nın. istanbul'da normalde çıkan yangınlarda 15 dakika içinde havadan müdahale edilebiliyorken, 1 saatlik süre içerisinde neden helikopterle havadan müdahale yapılamadığını anlamak mümkün değil.

"zemin kata inmesi halinde taşıyıcı nitelikteki ahşap direklerin hasar görmesi, binanın tamamen yok olmasına neden olabilir. yapılan müdahale itfaiyenin müdahelesidir fakat bu yöntem aslında yeterli değildir."

normal olarak yapısal yangınlara havadan müdahale edilmez. suyun söndürme etkisinin gerçekleşebilmesi için yanan yüzeylerle suyun temas etmesi gerekir. ancak bu şekilde yakıt yüzeyindeki piroliz süreci durdurulabilir.
bina yangınlarında havadan suyun dökülmesi durumunda binanın çatısı ve duvarları içeride piroliz sürecinin devam ettiği ahşap malzemelere suyun ulaşmasını engeller. su, sadece duvar ve çatıların dış yüzeylerini soğutarak bina dışından aşağıya doğru akar. bu durumda çatı üstüne çıkan alevler ortadan kalkarak yangın sönmüş gibi görünse de içerideki yapısal unsurlarda yanma devam eder. dahası yüksekten düşen tonlarca su binaya çok fazla yük bindirerek binanın taşıyıcı sistemini zorlar ve binada yangının etkisi dışında çökmelere neden olur. bu çökmeler takip eden süreçte dışarıdan yapılan müdahalenin etkinliğini daha fazla azaltır ve dahilden yapılacak operasyonları daha riskli bir hale sokar.

çatı yangınlarındaki itfaiye operasyonlarında uygulanan standart prosedür hakkında grup üyelerine biraz bilgi vermek sanırım operasyonu değerlendirmeleri açısından faydalı olacaktır.

itfaiyenin çatı yangınlarında uyguladığı genel prosedürde dahilden müdahale esastır. yani yangın bina içinden hortum sererek çatıya çıkan itfaiyeciler tarafından söndürülür. dışarıdan yapılan merdiven araçlarından yapılan müdahale yangının sirayet etmesini önlemeye yöneliktir. itfaiyeciler olay yerine vardığında çatıya kol sermeye başlarlar. ancak bina dahilinden kol (yangına su veya köpüğün işlendiği hortum hattı) çekmek birkaç dakika aldığından merdiven aracı hemen kaldırılır ve yangının diğer çatılara sıçraması engellenecek şekilde su işlenir. dahildeki itfaiyeciler çatıya ulaştığında merdiven aracındaki itfaiyeci suyu keser ve içerideki ekip söndürme işlemine devam eder. eğer içeriden çatıya çıkılmazsa çatı arasında bulunan kalaslar ve eşyalar tamamen yanar ve dışarıdan işlenen su buralara etki etmez

haydarpaşa garı yangını bu anlamda daha farklı ve özel. çünkü haydarpaşa garı bizim bağdadi dediğimiz bir bina türü. yani taşıyıcı sistemi ahşap kiriş ve kalaslardan oluşmakta. dolayısıyla binanın içindeki malzemeyle beraber binanın kendisi de yangını besleyen bir "yakıt" oluyor. binanın döşemeleri ve çatı arası ahşap malzemeden yapılıyor. ayrıca binanın iç duvarlarındaki taşlar tahta perdelerle bir arada tutuluyor. bağdadi binalarda yangınlar döşeme aralarından ve bu duvarlardaki perdelerin içinden binanın diğer bölümlerine fark edilmeden yayılabiliyor ve dahilde çalışan itfaiyecileri ciddi çökme risklerine maruz bırakıyor. bu nedenle itfaiyeciler bağdadi binalardaki yangınlarda içeride mahsur kalan bir canlı yoksa dışarıdan müdahale etmeyi tercih ediyor.

dışarıdan müdahale ile dahilden müdahale arasındaki fark şudur: dahilden yanmakta olan yeri bulur ve söndürürsünüz. dışarıdan müdahale ise bina soğutulur ve yangın sönene kadar kontrol altında tutulur. ingilizce literatürde dahilden müdahale şekilleri offensive veya aggresive tactics olarak geçer. dışardan yapılan müdahalelerde defensive tactics olarak kabul edilir. dahilden yapılan müdahalelerde az suyla ve hızla yangını söndürmek mümkündür. tabii büyük riskler alarak. ancak dışarıdan müdahale uzun süreli bir çalışma, fazla insan gücü, kesintisiz bir su kaynağı, uzun mesafeli ve yüksek debi oranına sahip lans ve monitörler gerektirir. kesintisiz su kaynağı ve yüksek kapasiteli lans ve monitörler buradaki anahtar kelimelerdir. çünkü suyun soğutma etkisiyle söndürme özelliğinin gerçekleşmesi için uygulandığı süre ve miktar çok önemlidir.

bu bağlamda yapısal yangınlarda helikopter ve uçak kullanımını anlamsız kılan özellikleri toparlarsak:

1- binalar doğal olarak iç mekanlarını dış etkilerden korumak amacıyla yapılırlar. dolayısıyla helikopterle atılan su olsa bina içindeki yanan yapısal unsurlara etki etmez. bu noktada dışarıdan bakanlar alevlerin azaldığını görseler bile piroliz hızla devam eder ve yapısal unsurlar bozunarak mukavemetini kaybetmeye devam eder.

2-suyun söndürme etkisini gösterebilmesi için yeterli miktarda ve yeterli bir sürede kesintisiz olarak uygulanması gerekir. oysa helikopter ve uçaklar anlık olarak söndürücü maddeyi bırakır ve su iç mekana sirayet etmediğinden yanma şiddetli bir şekilde devam eder. (gebzedeki tever sunta yangınında aynı nedenden ötürü uçaklar çok verimli olmadı. o yangını da orada merdivenin tepesinden su ve köpük işleyen arkadaşlarımız ile sunta yığınlarını aktaran arkadaşlarımız söndürdü) hatta orman yangınlarında bile uçaklar ve helikopterler yangın büyümüşse hektarlarca alanın yanmasını engelleyemez.

3-yukarıdan bırakılan tonlarca su binanın üstüne çok büyük bir kuvvetle iner ve binada dışarıdaki kollardan işlenen sudan çok daha fazla yük bindirir. dolayısıyla binanın çökmesini hızlandırır. bina içerisinde kısmi veya tamamen çökmeler yaşanabilir. hatta en sonunda içten içe yanmakta olan bir enkazımız olabilir. amacımız değerli binamızı kurtarmaktı... ancak bu şekilde kendi ellerimizle yıkmış oluruz.

4-helikopterler ve uçaklar belli bir noktaya değil alana su bırakırlar. dolayısıyla o sular yakın mesafede çalışan itfaiyecilerin üzerine inecektir. elbette yukarıdaki maddelerin yanında önemsiz bir detay. lakin operasyon güvenliği ve emniyetini olumsuz etkileme ihtimali mevcut.

yukarıdaki nedenlerden ötürü dilimize yapısal yangıncılık diye çevireceğimiz ve dünyada structural firefighting olarak geçen itfaiyecilik branşında havadan müdahalenin yeri yoktur. ancak açık alanlarda yüzey yakıtlarının dahil olduğu ot, çalı ve orman yangınlarında uçakların yeri vardır.

haydarpaşa garı olayına dönersek orada da dışarıdan müdahale (defensive) başarıyla uygulandı. bağdadi bina olduğu için dahilden müdahale yapılmadı. denizden su çekilerek kesintisiz bir su kaynağı sağlanmış oldu ve merdivenlerle sirayet kontrolü yapıldı. ancak burada en kritik müdahaleyi kıyı emniyetine ait gemiler gerçekleştirdi. onların sahip olduğu monitörlerin kapasitesi çok daha fazla olduğundan çok uzun süre bol miktarda su işlediler. gerçekten bu müdahale saatler sürecek ve belki de binanın tamamının yanmasına neden olabilecek bir yangının çok kısa bir sürede bastırılmasını sağladı. helikopter ve uçaklar havadan o gemilerdeki monitörlerin yaptığının onda biri kadar etkili olamazdı. ancak tabii ki sıktıkları tonlarca su çatının yıkılmasına neden oldu. hatta büyük ihtimalle 4. kat bile su hasarı yüzünden yeniden yapılmak zorunda kalacak. ayrıca şunu da vurgulamak gerekir haydarpaşa garı yangını çok fazla ısı yayım oranına (hrr) sahip bir yangındı. dolayısıyla hızlı büyümesi çok normal. yani özel olarak çatıda bir yanıcı izolasyon malzemesi olmasa da o çatının o kadar yanması çok normal.

itfaiye ilk etapta müdahale edemedi gibi şeyler söylendi haber kanallarında.itfaiyenin ihbarı aldığı andan itibaren yangına ilk suyu vurması arasında geçen süreye refleks zamanı denir (coleman, managing fire services) . itfaiye olay yerine varır varmaz yangına su fışkırtmaya başlamaz. operasyonun nasıl işleyeceği değerlendirilir. bazı taktik kararlar alınır ve kollar kurulmaya başlanır. bu bir ev yangınında saniyeler sürer. ama haydarpaşa garı gibi bir yerde bir kaç dakika alabilir. buna değerlendirme aşaması (size- up) denir ve son derece normaldir. bugün nöbetçi değildim olayın seyrini bilmiyorum. ancak genel prosedüre göre böyle büyük yangınlara bütün muavenet ekipleri ilk müdahale ekibiyle beraber aynı anda sevk edilir. bu nedenle merdiven yetişmeyince 52'lik merdiven istendi haberi de doğru değildir.

peki gemileri kullanamayacağımız kıyıya uzak yerlerdeki benzer binalardaki yangınlara ne yapacağız. itfaiye teşkilatının 5000 lt/dk su işleyebilecek kapasiteli monitörleri mevcut. ancak şehir içinde bu monitörleri kullanabilecek mesafe olmaz. (bu monitörler çok yakından kullanılamaz). ayrıca eski istanbul'un hidrant alt yapısı da bu kadar fazla suyu sağlayabilecek durumda değil. bu nedenle benzer tipteki eski binalarda oluşabilecek yangınlarda binanın tamamen yanması mümkündür ve bunu engellemek için itfaiyecilerin yapabileceği çok az şey vardır. bu bir kapasite eksikliği değildir. olayın doğası böyledir. eski istanbul sokaklarında ulaşım imkanı çok kısıtlı olduğundan ilk müdahale ekiplerine muavenet ekiplerinin ulaşması daha fazla zaman alabilir. böyle bir durumda itfaiye, kaynaklarını yangının komşu binalara sirayetini engellemeye odaklayacaktır. bu nedenle tarihi yapıların yangın güvenliğinin 2009 yangın yönetmeliğinin 167. maddesinde belirtildiği şekillerde hızla artırılması gereklidir. aksi takdirde itfaiyecilerin yapacağı hiçbir müdahale bu binaları kurtaramaz. bu sadece istanbul itfaiyesinde değil dünyanın her yerinde böyle. aşağıdaki linkte avusturya'da neuberg kentinde bizim bağdadi dediğimiz yapı türünde yaşanan bir yangının 6 dakikalık videosunu gönderiyorum. operasyonun ne kadar sürdüğünü bilmiyoruz. itfaiyenin dışardan müdahale ettiği görülüyor . çünkü içeriden müdahale çok riskli. (ayrıca avusturya'da birkaç büyük şehir dışında mesleki itfaiyeci yok. hepsi gönüllü ) ancak itfaiyenin gelmesinden itibaren su işlemelerine kadar geçen zamana ve yanan yüzeylere su dahilden vurulmadığında yangının nasıl hızla büyüdüğüne dikkatinizi çekmek istiyorum. bina benzer bir yapı türünde olmasına rağmen bizim bazı tarihi binalarımızdan (mesela bugün yanan haydarpaşa garı) çok daha küçük. dolayısıyla ortaya çıkardığı hrr daha az ve kontrol altına alması daha kolay.

http://www.youtube.com/...jxgmwrvilbw&feature=related

böyle uzun bir e-posta atarak çok fazla zamanınızı almak istemezdim. ancak itfaiye teşkilatının ne yaptığı nasıl çalıştığı ne yazık ki yangın veya geniş anlamda acil durum sektöründe çalışan insanlar tarafından bilinmiyor ve araştırılmıyor. şunu unutmamak gerekir ki itfaiyecilik her ne kadar tanınmasa da kendi kuralları, prosedürleri ve teknikleri olan bir meslek. istanbul itfaiyesi de bu mesleği yaklaşık 300 yıldır icra eden bir teşkilat. kendi fikrimce herkesin her konuda doğru bilgiye dayandığı takdirde yorum yapmaya hakkı vardır. ancak bir konuda basın açıklaması yaparken gene kendi fikrimce o konuda uzman olmak gerekir. yangın güvenliği alanında çalışan bir mimar veya mühendis olmak itfaiyecilerin neye nasıl müdahale etmeleri gerektiği konusunda bir fikir sahibi olmayı gerektirmez. çünkü ikisi bambaşka şeyler. itfaiyecilik başka bir uzmanlıktır. bir mimar veya mühendis elbette itfaiye müdahalesi ile ilgili yorum yapabilir. ancak bunu yaparken bir miktar itfaiyecilik bilgisi ve deneyimi olması gerekir. herşeyden önemlisi bu eleştiriler anlık kişisel gözlemlere tahminlere ve akıl yürütmelere değil bilimsel verilere, modellere ve örneklere dayanmalıdır. aksi takdirde eleştiriler yapıcı olmaktan uzaklaşırlar.

saygılarımla

-------------------------------------
29.11.2010 00:38
_________________
İbrahim Ö.
A rh+

lceman®
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
lceman
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Apr 19, 2011
Mesajlar: 22

MesajTarih: Prş Nis 28, 2011 3:27 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

bu yangınla ilgili olarak açıklanan "elektrik kontağından çıktı" tespiti elbette gerçeği yansıtmamaktadır.
bu olayla ilgili olarak rapor düzenlemekle yükümlü olan kurum itfaiye olsa dahi bu yangının nasıl çıktığına dair gerekli araştırmayı yapacak olan kurum "kriminal inceleme yapabilecek özellikte laboratuvarı olan" kurumdur.
yani ya emniyetin ya da adli tıp'ın kriminal laboratuvarı bu yangının esas çıkışını araştırabilecek yeterlilikteki kurumlardır.
öyle işkembeden atıp tutmakla olmuyor yangın işi...
bizim memlekette itfaiye kurumu henüz biz vatandaşlar tarafından ciddiye alınmazken, bizler yani sizde buna dahilsiniz itfaiyenin önemini bilmezken nasıl olurda onun yazdığı raporun yeterli olmasını beklersiniz.
saçmalık adeta.
ülkede 10 büyük şehir dışında neredeyse birçok yerde halen naylon yağmurlukla yangına gidiyor itfaiyeciler sen ne diyorsun arkadaş...

ecnebi memleketlerde yangın mühendisliği diye bölüm var. alev işi ciddi bambaşka bir olaydır. bunu ya okulda öğrenirsiniz yangın mühendisi olursunuz ya da 600derecelik ısı yayan bir alev kütlesine elinizde hortumla su tutarak hadisenin ciddiyetini kavrarsınız.

yoksa kaçımız hayatında bir yangın tüpü kullandı ki? ya da nasıl kullanılacağını biliyor ki? o yangın kovalarındaki kumlara çöp bırakmadı ki?

millet olarak kendimize bir suçlu bulup vurun abalıya yapmayı pek bir severiz.
bu haydarpaşa garı yanmadan evvel kaç tane insan evladi garda yangın tüplerinin nerde olduğuna baktı?
kaç kişi burası bir yansa nerden çıkarım acaba, kaçış yollarını gösteren işaret var mı diye sordu?

ben yanıt vereyim 100 kişiden belki 2-3 tanesi, onlarda türk değildir ha...

biz koskoca avm'lerde dahi her yerde işaretlemesi varken adam durdurup tuvaletin yerini sorarız, halbuki kaldır kafanı bak orda gösteriyor oklarla tuvaletin yerini... hemde seni bir soru sormak için çeşitli şekle sokmadan...

haydiyin ama dürüst olun birçoğumuzun evinde yangın çıkartabilecek potansiyel malzeme var ve bunlara karşılık kaç kişi evine duman dedektörü taktı, kaç kişi 1 kiloluk yangın tüpü barındırıyor...
yanıtı belli abi...
biz sadece eleştirmeyi severiz.
bu sebeple de haydarpaşa yangının çıkmasında hepimizin sorumluluğu var. biz her zamanki gibi birçok şeyin değerini kaybedince ya da kaybetmeye meyil edince anlıyoruz...
elimizdeki değerler sağlamken onun kıymetini bilmiyor, korumasını beceremiyoruz...

ben size söyleyeyim topkapı sarayı'da, dolmabahçe sarayı'da, beylerbeyi sarayı da ciddi tehlike altında... her yeri ahşap, her an her türlü tehlikeye açık yapılar...
yolunuz düşerse bir bakın bakalım perdelerin arkasına saklanan yangın tüpü var mı?
yangın alarmı var mı?
sulu söndürme sistemi olan yağmurlama sistemi var mı?
ben bunların yanıtlarını biliyorum ama sizde gidin bakın öğrenin olur mu... ondan sonra haydarpaşa garı neden yanmış daha iyi anlayacaksınız...
14.12.2010 00:15
_________________
İbrahim Ö.
A rh+

lceman®
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Cloud
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 16, 2006
Mesajlar: 558
Nerden: Yaşayan Ölüler Ülkesi

MesajTarih: Cum May 06, 2011 1:14 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sayın iceman, üşenmeyip 3 mesajla anlatmışsınız teşekkürler. Ama muhtemelen okunmayacak. Forum ortamlarında bu kadar teknik ve de uzun anlattığınız hiç bir şey yeterince ilgi görüp okunmuyor.

Bu arada son mesajınız ilginçmiş. Yani bu yangında benim, sokakta yürüyen adamın da sorumluluğu var bu durumda. Kusura bakmayın ben böyle bir şeyi üstüme almıyorum, iyi kötü avrupayı gördüm tv'den açıp belgesel kanallarında realitylerde adamların bu işlere nasıl yaklaştığını(dikkat, mental olarak nasıl yaklaştığını) az çok biliyorum. Bu sebeple, teknik bilgiden yoksun sıradan vatandaş zaten bizler gibi yangının çıkmadan önce önleminin alınmamasına içerliyor, çıktıktan sonra nasıl söndürüldüğüyle açıkçası pek çok kişi ilgilenmez. Biliyorum bu toplumsal bir handikap belki ama bu işler böyle. Biz millet olarak o kafayı kaldırıp bakmaz, okumayız, adamı bulup sorarız, hastahanelerdeki sıra da bundandır, pek çok devlet dairesindeki sıkıntı da; peki bunun suçlusu kim vatandaş mı, ona bu temel mantaliteyi kazandırmayan, seçimlerde amblemleri tanıtıp "aha bu horozun üstüne basacan mührü" diyen zihniyet mi?" İşini yaptığı için kimse teşekkür beklememeli. Tabii ki o işin nasıl meşakkatle yapıldığı konusunda bizlerin tek sözü olamaz. Ama dediğim gibi sokaktaki az buçuk okumuş, ilgili insanın protestosu bu tip değerlerin korunmasına(ya da korunamamasına desek daha doğru) yöneliktir. Yoksa böyle bir yangının teknik olarak nasıl söndürülmesi doğru oluru ben o bina yandıktan sonra okusam ne olacak. Bu bahis ancak olayla yakından ilgili, belki mesleği olanları bağlar.

Hepimiz sorumlu da değiliz, hepimiz suçlu da değiliz. Bu her olayda düştüğümüz kolaycı yaklaşımdır. Bir motorcu düşüp metrobüsün çelik halatlarında kafası koparak ölüyorsa bunun sorumlusu o halat sistemini oraya koydurtandır, halatı oraya çeken işçiden tut da metrobüse binen vatandaşa kadar kimseyi suçlamam, vatandaş zaten anası ağlamış hayat gailesinde uğraşıyor, o halatı çeken işçi desen daha beter.. Vatandaşa düşen en önemli sorumluluk, böyle olaylar olduğunda gereken güçlü tepkiyi verebilmektir. Tamam, olmadan önce de araştıralım okuyalım, bakalım, mail atalım uyaralım filan derseniz bunu yapacak çook az insan bulursunuz, insanlar yaşadığı güne bakar.

Çok haklısınız bahsini ettiğiniz sarayları müzeleri birden çok kez dolaştım ve ben öyle ahım şahım bir önlem göremedim, perde arkasına bakmamışım keşke baksaydım, var mı yangın tüpü filan? siz biliyorsunuzdur. Ama dediğiniz doğru yarın aynen oralarda da olabilir böyle bir yangın, sebebi nedir, niye çıkmıştır ben ona bakmam, ben o yangın çıkmadan önce tedbir almayan yetkiliyi, idareciyi, yöneticiyi sorumlu tutarım. Memleketimizde böyle işlerin karşılığında yetkililer istifa denen şeyi pek bilmezler ya da bunlara verilecek ağır cezalar yoktur ne yazık ki; böyle yüzsüzce devam edince her şey, sonuçta bu şekilde devam ediyor işte yaşam. dediğiniz gibi yarın başka bir yerde olur benzeri, biz gene üzlürüz , siz gene anlatırsınız. Bir dahaki sefere kadar unutulur. Sonra tekrar olunca kısır döngü devam eder. Hesap sormayı öğrenememiş, dahası bilinçle korkutularak öğretilmemiş toplumlar bu kısır döngüyü yaşamaya devam edecek yolu yok.

Size uzun dedim ben de biraz uzattım farkındayım. Ama lütfedip (biraz fazla teknik ve uzun olsa da) açıklama yazdığınız ve bizi aydınlattığınız için teşekkürler.

Son söz: Bu memlekette belli yerlerdeki kafaların zihniyeti değişmediği sürece, böyle yangınlari tren kazaları v.b. şeylerle hep karşılaşacağız ne yazık ki...ddim ya kısır döngü olmuş bu bizde. Ancak orada canla başla ter döken, kimi zaman can veren emekçi itfaiyeciye ne söz edelim, ancak yaptığı işe saygı duyulur.
_________________
Göremiyor musun? At gözlüklerini çıkartmayı dene!
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
lceman
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Apr 19, 2011
Mesajlar: 22

MesajTarih: Cum May 06, 2011 2:14 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Çağrı bey çok teşekkürler anlatımınız için.

Size katılıyorum yazdıklarınızda...
yalnız dediğim gibi birilerini yargılarken, suçlarken doğru yere gitmek gerekir.
Herkes keşke kendi işini yapsa zaten bunları yaşamazdık...

Usta sıcak işçilik yaparken yanına ne olur ne olmaz diye yangın tüpü alsa o çatı yanmazdı.

Usta sıcak işçilik yaptığı aletleri kontrolsüz olarak bırakıp gitmese o yangın çıkmazdı.

Gar'ın önüne arabasını uygunsuz park etmiş kimseler araçlarını düzgün bıraksalar merdiven aracı daha kolay müdahale edebilir ve yangının büyüme süreci daha başında engellenirdi.

Devletin itfaiyesi ile Kıyı Emniyeti kendi aralarında entegre olabilse daha erken su sıkılır, söndürenlerden sıkılan suyla itfaiyeci bina içinde suyla vurulmazdı.

Devlet hidrant sistemlerine sahip çıkabilse denizden su çekilmezdi.

Yangına müdahale sürerken yetkililer Kriz Masası kurup durum değerlendirmesi yapsa, iletişimsizlikten söndürülmek üzere olan yangın için yanlış bilgi vermezlerdi.

Eğer gerçekten olayın bir kriz yönetimi şeklinde idare ve sevki olsaydı başkaları uzmanlığı olmayan konularda fikir beyan edip "helikopterle, uçakla yangın söndürülürdü" demez halkı yanlış bilgilendirmezdi.

Biz halk olarak daha bilinçli olabilseydik, bu eğitimi taa çocuk yaştan beri alsaydık bunların hiçbiri olmazdı.

Ama ne yazık ki oldu ve olmaya da devam edecek...

Kılıç Ali Paşa Camii yangını bu maddelerin tekrarına en güzel örnektir.
Beyazid Camii yangını bu maddelerin bir kısmının tekrarına en güzel örnektir.

Ülkemizde ne yazık ki insanlar dediğiniz gibi kendi dertlerine düştüğünden bu tip unsurları görmeye vakit ya da fırsat bulamıyorlar.

Fakat herşeye rağmen bizler bilinçlendikçe çevremiz de bilinçlenecek ve bu süreç böyle büyüyecektir.

Bakın emniyet kemeri takma alışkanlığının yayılması,
farım da açık yolum da çalışmasının başarısı,
motorsikletlerin fark edilmesi için fosforlu yelek giyme alışkanlığımız,
bunlar hep çevremize etki eden çalışmalar...

İşte yangında bunlaran biri, en güzel örneği bu yazılanları okuyanlar her ne kadar teknik bilgi de olsa Haydarpaşa Yangını'nın nasıl ve ne şekilde söndürüldüğünü, neyin niçin yapıldığı konusunda bir fikre sahipler...

Siz ilk müze ziyaretinizde perdenin arkasına mutlaka bakacaksınızdır kesin, sizin yanınızda olan bir arkadaşınız da merak edip size soracak ve sizde anlatacaksınız...
Bilgi böylece dağılacak...Birçok şeyde olduğu gibi...

Ben hala birşeyleri düzeltebileceğimize inanıyorum. Elimden geleni de yapmaya çalışıyorum.

Bizlerin çabasıyla birşeyler illa ki kuralına uyacaktır. İnsanlar bilmeyebilir ama bildiğimizi de insanlara öğretmek te amaçlarımızdan olmalıdır.

Şu forumları bu yüzden çok seviyorum. Çok şey öğreniyorum, çok şeyi tecrübe etmeden fikir sahibi olup kendimce doğru olanı bulabiliyorum.

Ha bizim memleketteki itfaiye sistemine hiç girmeyelim çünkü çok ama çok doluyum... yapılanları gördükçe içim acıyor, ağlayacak gibi doluyorum...
ama ben istiyorum ki insanlar itfaiyecileri tanısınlar ondan sonra kılıçlarını çekip eleştirsinler. O zaman daha verimli olur söyledikleri...

Zaten bizim itfaiyecilerimiz bugüne kadar gördüğüm birçok itfaiye teşkilatı personelinin yanında alçakgönüllülükten, mütevazilikten ödün vermeyen tek teşkilat. Bir kuru teşekkür onlar için paha biçilmezdir.

Saygılarımla.

Sürç-ü lisan ettimse affola.

İbrahim.
_________________
İbrahim Ö.
A rh+

lceman®
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Cum May 06, 2011 11:38 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sürç-ü lisan yok, mesleki duyarlılık, "mesleki refleks" var doğal olarak. İtfaiyeci & vatandaş el ele icon_smile.gif

Bir hafta önce, mesajlarınızı okuduğumda başlıktaki durumu yorumlayan saçma birşeyler yazmıştım, sonra sildim yazdıklarımı. Kendi yazdıklarımı okuyunca yuh dedim, kim yazmış bu kadar saçma şeyi? Bir an için gece çişe kalkmış çocuğun kendi gölgesinden tırsıp panik yapması, sonra kendi gölgesi olduğunun farkına varıp rahatlaması gibi oldu. Aaaa ulen bu yazıyı ben yazmışım, benmişim dedim kendi kendime .. Her şey çok saçma geldi sildim komple..

Fakat bu sefer ciddiyetle ve özenle saçmalamak isterim. Tezimiz şu : Bütün bunlar hep sizin yüzünüzden.

---

Haydarpaşa yanmış, bütün ahali üzülüyor. Yıldız sarayı? Ayasofya, Süleymaniye yansa? Anıtkabir yansa? Galata kulesi yansa? İnönü stadı yansa en çok Beşiktaşlılar mı üzülür? Topkapı sarayı yansa? Kız kulesi yansa?

Galiba çok insan üzülür..

Demek ki bunların yanmaması gerek.
E ama yangın bu, çıkar???
Bu yerlerde yangın çıkmaması gerek..

Çıkmaması için ne yapmak lazım? Bilmem? Ne yapmak lazım? Bildiğim şey daha basit : bunların yanmaması , yan yatmaması, çamura batmaması gerek. Biz vatandaşız arkadaş, bilmeyiz bunların yanmaması için ne yapmak gerektiğini. Bizim işimiz o değil. Bizim işimiz bunların ne olursa olsun yanmaması gerektiğini bilmek. Bizim işimiz bunlar yandığı zaman kıyameti kopartmak. Bağırıp çağırmak, gerekiyorsa ortalığı birbirine katmak.

Eğer bu eserler korunacaksa, yanmayacaksa, yan yattı çamura battı olmadan bir bin yıl daha yerlerinde duracaksa, bu itfaiyenin, belediyenin, teknik ekiplerin, devletin memurunun amirinin sayesinde değil, bizim sayemizde olacak olan birşeydir. Elbette tam tersi de bizim sayemizde oluyor. Yanıyorsa da sayemizde. Toplumlarda talep olan konularda gelişmeler olur. Toplumun şeyinde olmadıktan sonra dünyanın en iyi itfaiye teşkilatını kursan ne yazar? Tıpkı bu vakada olduğu gibi vaka olduğunda vatandaş kıyameti kopartacak ki , bu eserleri söndürmeye hacet kalmasın. Belediyenin, devletin, yetkililerin yan yattı çamura battı açıklamaları yazmalarına hacet kalmasın..

Bağırıp çağırırken haksızlıklar da olur mu? Olur abi. Medeni toplumlarda da olur. Medeni toplum demek her vakayı süper analiz eden dahiler tolumu demek değil. Medeni toplum demek tepki veren toplum demek. Tepkisini verirken palaları kapıp komşu kabileyi çoluk çocuk doğrayan toplum değil de, kırıp dökmeden, kan akıtmadan ortalığın anasını belleyen toplum demek. Tepkiler verilirken haksızlıklar da yapılır elbette. Birileri de çıkar itfaiyeyi suçlar mesela. Ama medeni toplumda iceman ın yaptığı gibi birileri de çıkar buna itiraz eder, bize haksızlık ediliyor, biz günah keçisi ilan ediliyoruz, bu haksızlık der.

Bu olayı ve sonrasında yazılıp çizilenleri de takip etmiştim o günlerde. Hakikaten iceman ın bahsettiği haksızlıklar da yapıldı, itfaiye de arada kaynadı gitti. Haklı, haksız türlü gerekçelerle İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve politikalarından rahatsız olan insanların bir kısmı da itfaiyeyi suçlamak gibi bi saçmalık yaptılar, iceman bu konuda bana göre de haklı. Ha, o kadar büyük oranda olmadı bu, yapan eden de ilgi görmedi, sadece tartışmanın saçma detayı olarak kaldı bu da iyi birşey. Yani üç beş kişi çıkıp itfaiyeyi günah keçisi ilan etmeye kalktı diye toplum da bunun arkasında durmadı zaten. E o zaman sorun ne? Sorun yok abi. İnsanlar mesleki refleksler de verirler, bu da gayet normal ve olması gereken birşey zaten. Olan biten normal, Haydarpaşanın yanması dışında..

Biz bunlara daha tam alışamadık diye düşünüyorum. Onyıllar boyu susturulan koyun gibi güdülen ümmet kökenli bir toplumuz ve bu tepkileri vermeyi yeni öğreniyoruz, bu iyi bişey bence, ama bir yandan da susturulmak isteniyoruz, işte bu kötü. O kalkıp da utanmadan "internetin önlemini alamadık, kabahat bizde.." diyen devlet yetkilisi bakan mıydı ? Unuttum ve şimdi bakacak vakit yok ama bakandı galiba değil mi ? İşte ortada sadece iki sorun var : Haydarpaşanın yan yatıp, çamura batıp yanması + bu konu ; bir bakanın zerre kadar utanmadan insanların gözünün içine baka baka bu lafları edebiliyor olması.

Haydarpaşa yansa, Topkapı sarayı yansa, Anıtkabir yansa bunlara artık hepimiz isyan ederiz ondan eminim de.. Bu kafaya da hep birlikte isyan eder miyiz işte ondan o kadar emin değilim. icon_sad.gif

---

Geçen yazıp sildiğim yazının içindeki şeylerden birini de eklemek istiyorum. Bu forum da öyle ossuruktan bir forum değil diye düşünmüştüm ıceman ın yazdıklarını okuyup, sonra başlığın en başına dönüp "acaba biz de aynı hataya düşmüş müyüz? itfaiyeyi günah keçisi ilan eden o gazlardan birine gelip de..." diye tüm mesajları ve kendi yazdıklarımı da tekrar okurken.. Baktım yok, bir oh çektim. Oh çektim çünkü eğer olsa idi hiç hoş olmayacaktı. Çünkü adam haklı.. Iceman mesajları attığı gün başka internet alanlarına da bir kez daha hızlıca bir göz attım, aynı konunun tartışıldığı benzer internet platformları arasında burası hiç de fena görünmedi gözüme. Konuyu/konuları çok da saptırmadan konuşabiliyoruz demek ki. Eğer bu gözlemim doğru ise, bu da yukarıda anlattığım şeyle ilgili ; bu olan biten normal ve doğru olan, olması gereken abiler. Biz toplum olarak buna henüz tam alışamadık bence tek sorun o. Bazı kafalara hala batıyor bu. Durup durup eski alışkanlıklarımız pörtüyor bi taraflarımızdan. Bu kafa hemen her kesimin kocabaşlarında farklı biçimlerde var. Alışacaklar abi. Uğraşıp uğraşıp sonunda alışacaklar. Bakanın lafları, yetkililerin tartışmalara yaklaşımı vs. aklıma geldikçe yangından fazla rahatsız oluyorum galiba icon_evil.gif

Sıradan insanlar olarak bu kocabaşlardan fersah fersah ileride olmamız da ayrıca çok sinir bozucu. Yahu sanki süzüp mü seçiyorlar bunları be. Harbi bildiğin süzme. Arasan zor bulacağın kadar acaip acaip tipler .. Bu temsil olayının ortalamayı yansıttığına inanmıyorum. Matematik aksini söylese de süzme işlevi gören bi mantık olmalı bu işin içinde yoksa bu kadar cins bir arada ?.. Yok abi mümkün değil.. icon_smile.gif

---
Hep sizin yüzünüzden diyorum inanmıyorsunuz..

Ben bu gece Ybr ile sabaha kadar yol yapacam. Banyo yaptım, saçlarım kurusun diye bekliyordum, -en az kask takmak kadar güvenlikle ilgilidir ha.. kafayı üşütünce kask da kurtarmaz sürücüyü- kafa iyice kurusun, kafayı üşütmeyelim diye beklerken interneti açtım, sizin yüzünüzden geç kaldım. Bak saat gecenin üçü oldu, ben hala çıkacam. Gece sabaha kadar ıslık çalıp motoru patlatmaya çalışacam. Gün doğarken uyduruk bi çorbacıda içinde kurtlu kelle bilmemne kıymıklarından yapılmamış, et olmayan çorbalardan bulursam onu içecem. Sabaha karşı soğuktan donacam, hay kafama edeyim otur evinde ne işin var senin bu havada .. diye kendime kızacam. Gündüz çuvala mı girdi felsefesini sorgulayacam, yok hiç kimsenin olmadığı yollar daha güzel diye bağlayacam mevzuyu. Şu yazıyla 35 dakkamı yemeseydim, bi de tembellik etmeden herşeyi son dakkaya bırakmadan 1-2 saat de o şekilde kazansaydım şimdi bilmemnerde olurdum diye de düşünebilirim. Hepsi sizin yüzünüzden. Karayollarının mıcır çalışmaları, çorbanın içindeki leziz kurtlu kelle kıymıkları, Galata kulesi, Fatihin Cenevizli tüccarlara aylar yıllar öncesinden mektuplar yollayıp bu dev sermaye sahiplerini para ve türlü ticari ayrıcalıklarla bi güzel tavlayıp İstanbulu fethetmesi, devasa sermayeler sahibi tüccarın avantayı görür görmez Konstantini iki dakkada satışa getirmesi, sizin heooyyt ulen grostonluk gemileri karadan aşırtık istanbulu aldık diye sevinip gaza gelmeniz, aynı ekonomik sistemin hala aynen devam ediyor olması, Haydarpaşa yangını, yarın tutar da yanarsa Topkapı sarayı yangını, Dikilitaş, İzmirin saat kulesi, hepi topu bi yangın çıktı diye motosiklet forumuna başlık açılması, belediyenin itfaiye eri almak için açtığı sınava katılacaklara felsefe mezunu olmayı şart koşması, belediye başkanının oğlunun mühendisliği kazanamayıp felsefe okuması.. Hepsi sizin yüzünüzden.. Benim bunların hiçbiriyle ilgim yok.icon_smile.gif

Basit ve öz bir filosofim var :

* Islak kafayla yola çıkılmaz icon_exclaim.gif Kafayı üşütmüş adam en pahalı kaskı alsa bile vaziyeti kurtaramaz. (Kanıtlanmıştır)

* Gazlara gelmeyelim, getirenlere itibar etmeyelim. Her tarafa mıcır seriyo karayolları. Gaz açık giderken bi dalıyosun.. Allah muhafaza..

* Karayollarına sinir olsak da karayolları emekçilerini seviyoruz. icon_smile.gif

Pazartesi gorüşürük.

Sevgiler...CeM...
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
tunch
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 23, 2003
Mesajlar: 308
Nerden: istanbul moda

MesajTarih: Cmt May 07, 2011 6:14 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

AKA Arama kurtarma Derneği'ndeyken İtfaiyeye gidip eğitim almıştık ( kesme ayırma kullanımı, yangına müdehale alet ekipman kullanımı tanımı vs. ) orada anladım itfaiyecilerin ne kadar özverili gösterdiklerini, ne kadar yokluklara zorluklara göğüs gerdiklerini ve gık demeden ateşe koştuklarını.. bu iş sevilmeden yapılmaz..
sadece filmlerde olduğunu sanırdım ama alarm çaldıktan 30 saniye sonra arabaya bindiklerini ve aval aval arkalarından baka kaldığımızı hiç unutmam..
ve onlar sayesinde her gittiğim yapıda, trende, gemide yangın ile ilgili çıkışları, önlemleri gözüm arar oldu..

ama yanlış bizde çoğunluka çünkü daha hangimiz itfaiyenin numarasını hiç düşünmeden hatırlıyor, hangimizin evinde tam, dolu yeterli yangın tüpüne sahip, hangimizin evinde yangın dedektörü var gibi sorulara hala cevabımız olumsuz..

dha geçen gün 2 bina yanımızda bir daire yandı, gelen geçen ah ah vah vah diyor ve evine gidiyor ama ulan bende yangın çıksa ne olur demiyor.. keşke bun dese, keşke bunu demesi gerektiğini anlasa..
_________________
TUNÇ BARUÖNÜ

1150 GS
İstanbul
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder AIM Adresi Yahoo Messenger MSN Messenger
Cloud
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Sep 16, 2006
Mesajlar: 558
Nerden: Yaşayan Ölüler Ülkesi

MesajTarih: Cmt May 07, 2011 5:43 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Cloud demiş ki:
.... peki bunun suçlusu kim vatandaş mı, ona bu temel mantaliteyi kazandırmayan, seçimlerde amblemleri tanıtıp "aha bu horozun üstüne basacan mührü" diyen zihniyet mi?" ....

.... Memleketimizde böyle işlerin karşılığında yetkililer istifa denen şeyi pek bilmezler ya da bunlara verilecek ağır cezalar yoktur ne yazık ki; böyle yüzsüzce devam edince her şey, sonuçta bu şekilde devam ediyor işte yaşam....
...Hesap sormayı öğrenememiş, dahası bilinçle korkutularak öğretilmemiş toplumlar bu kısır döngüyü yaşamaya devam edecek yolu yok.

... Ancak orada canla başla ter döken, kimi zaman can veren emekçi itfaiyeciye ne söz edelim, ancak yaptığı işe saygı duyulur.


Şurada yorum yazan üç beş kişiden her forumda olsa (ya da varsa) bu işlerde çoook uzun zaman sonra bile olsa belki bir şeyler değişir. Bu sebeple yukarıdaki mesajımdan bazı yerleri özellikle yeniden alıntıladım. Vatandaşın üstüne sorumluluk atmak bizde özellikle yetkili dediğimiz zat - ı şahanelerin iyi bildiği şeydir. Ama sorumluluğu alıp hatasını kabul etmekle pek işleri yoktur. Vatandaşı bilinçlendirmek adına neredeyse hiç bir şeyin temel eğitimi verilmez ya da doğru düzgün verilemez. Olacak, elbet değişecek ama ölme eşşeğim ölme diye diye, belki bizim torunlar görebilirler.

Vazgeçesim var artık bir şeyler yazmaktan, yarın tam 40 yaşında olacağım ve giderek sıkılmaya başladım, ama bakıyorum sayın iceman satırlarca mesaj yazıyor ve sanki kimse ilgilenmemiş gibi gelince bana, bir şeyler yazalım da emek veren okunduğunu anlasın deyip gene dalıyorum klavyeye; muhtemel ki bu böyle sürecek, çünkü ben de o iflah olmaz insanlardanım, rahatsız olduğum şeyi yazmadan, söylemeden duramayan, sessizliğe isyan etmeden duramayan. Bu bazen başımıza iş açsa da ses çıkartmak, koyun misali sessiz durmaktan yeğdir diyorum...
Bu da benim son mesajım olsun ve genelin yaptığı kadar susmanın tadına varmaya gideyim.

Selamlar...
_________________
Göremiyor musun? At gözlüklerini çıkartmayı dene!
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
lceman
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Apr 19, 2011
Mesajlar: 22

MesajTarih: Pzr May 08, 2011 5:40 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Forum olarak toplu aktiviteler yapılıyor ya gelin bir de forum içi yangın eğitimi düzenleyelim.

Ben teorik ve uygulama konusunda her türlü desteği vermeye hazırım.
Mühim olan bilinçlenmek, doğru olanı yapmak değil mi?
_________________
İbrahim Ö.
A rh+

lceman®
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Pts May 09, 2011 10:58 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

lceman demiş ki:
Forum olarak toplu aktiviteler yapılıyor ya gelin bir de forum içi yangın eğitimi düzenleyelim.

Ben teorik ve uygulama konusunda her türlü desteği vermeye hazırım.
Mühim olan bilinçlenmek, doğru olanı yapmak değil mi?


Yap hocam. Hatta biz de katkıda bulunalım. Ben elektrik okudum. Yurdum yangınların klasik sebebi olan şu mehşur "elektrik kontağı" mevzusunun ne olduğunu , yangının ÇIKMAMASI İÇİN ne yapmak gerektiğini , veya tam tersinden ; yangının kolayca çıkması için neden Türkiyede yaşamak gerektiğini anlatayım.

Standartlar&yönetmelikler kavramlarının Türkiye şartlarında sadece ve sadece kağıt üzerindeki mavallar olduğuna, medeni ülkelerdeki güvenlik seviyeleri aranıyorsa başka şeylerin de yapılması gerektiğine, fazladan özel çaba harcamak gerektiğine odaklanayım.

Pratik ve iş yarayacak çözümlere odaklanayım.

("Elektrik Kontağı" meselesi gerçekten de tüm sebepler içinde ilk sırada olan sebeptir aslında. Ama Türkiyedeki sorun bunun mazeret olarak kullanılmasıdır. Hayat yan yatar, çamura batar, sonra yetkililerden açıklama gelir : elektrik kontağı yüzünden çıktı.. Bir allahın kulu da kalkıp peki bu elektrik kontağı neden çıkmış? Neden benim yurdumda bu kadar çok elektrik kontağı çıkıyor ki? falan diye sormaz. Yetkililer de bunu elektrik kontağı meselesinin özünü vatandaşa anlatmaz. Belki de anlatamaz kimbilir.. Anlatırsa herşeyimizin ne kadar aptalca olduğu teknik olarak da gözler önüne serilecektir çünkü. Çünkü adama sorarlar : madem sen yetkilisin, neden bu olan bitene sessiz kalıyorsun? Buna yanıt veremeyecek yetkili olayı anlatmaz. Oysa aslında herşey çok basittir. Herşeyin çok basit ve rezil sebepleri vardır, hepimizin işine geldiği için hep beraber yapmaya devam ettiğimiz ahlaksızlıklardır sebep..)

Bizim yangına karşı önlemlerimiz hala yangın söndürme tüpü üzerine. Yani : çıkmış yangını söndürmek üzerine. Çıkmış bir yangını nasıl söndürürüm üzerine. Yangının çıkmaması için ne yapmak gerektiği boş mevzudur. Konunun teknik açıklaması "elektrik kontağı.." dır..

Sebep mi? Basit sorular soramayan bir toplum. Basit sorular soramaz. Basit soruların yanıtını merak etmez. Sebep-sonuç ilişkilerini yorumlayabilecek bir kafa yapısı yoktur, gelişmemiştir. Yangınların çıkış sebebi Türkiye sözkonusu olduğunda teknik bir konu değil bir felsefi konudur; basit -hatta dünya standartlarında "ilkel" denebilecek kadar basit felsefe bilmeyen vatandaş sorunsalı. Bir sonraki mesajda fazla kafa karıştırmadan ve elektrik ile ilgili konuların tekniğine çok dalmadan, teknik kısımları ilgisi olmayanların da anlayabileceği kadar basitleştirerek, ve işin sebep-sonuç noktalarına odaklanarak, ve biraz da daldan dala atlayarak anlatacağım, ancak devletin bu temel sorunu çözmek için çalışmaları da var : Felsefeci İtfaiye Eri procesi.

http://haber.kanald.com.tr/Haber/Ya%C5%9Fam-34/Bir-sifre-skandali-daha-16259.aspx

----

Anlat hocam. Fırsat bu fırsat. Gerçek bir itfaiyeci hala bulunabilir bir şeyken konuyu dinlemek, bu faaliyeti yapmaya hiç bir çıkarı olmadan gönüllü olmuş birinden dinlemek faydalı olur, ben severek takip ederim, hatta şimdiden kafama takılan bir konu hakkında sorularım da olur:

İşyerimde fazla yanıcı madde yok. Hemen herşey demirden. Yazıhanede bol miktarda plastik, ahşap vs. gibi yanıcı şey var ve oraya karşı özel bazı önlemler aldım, ancak yine de her ihtimale karşı yangın söndürme tüpü de bulunduruyorum elbette. Soru bu tüplerin tipi ile ilgili. Tozlu tüpler ile karbondioskit tipi tüpler arasında kararsızlık yaşıyorum, kendimce sebeplerim şunlar (sebepler yanlış olabilir, pratik durumdan yola çıkıyorum, yani benim şartlarımın pratiğinden)

Tozlu tüplere pek güvenmiyorum. Teoride daha başarılı olabilir, ancak elimi attığım anda işe yaramama ihtimalini daha önce pratikte yaşadım.

Bu tüpler ilkel ortamlarda dolduruluyor. Sokakta kapının önünde bu işi yapan adam bile biliyorum.
Tüpler en iyi şartlarda doldurulsa dahi periyodik bir bakım programları var, buna uyulmadığı durumlarda da, uyulduğu durumlarda bile o an geldiğinde hiç bir işe yaramayan tüpler olduğunu birçok örnekten biliyorum, dediğim gibi bir kez de bunu ben yaşadım. Konunun detaylarıyla ilgilenmiyorum, yani şöyle olsa herşey çok güzel olurdu şeklindeki teknik kısımlarla, bana lazım olan pratik ve net bir çözüm. Bu yüzden karbondioksit tipi tüplere yöneldim, bu tipin ilk müdahale anındaki bazı zaafiyetlerini aşmak için de tüplerin sayısını arttırmak ve ebatları büyütmek mantıklı , pratikte konuyu kapatacak çözüm gibi gözüme görünmekte. Karbondioskit tipi tüp kullanırsam, ve olması gereken asgari miktarda değil de, pratikte kullanabileceğim en büyük miktarı yangın başlangıcını bertaraf etmek için kullanırsam, sorunu çözmüş olur muyum? Veya ne ölçüde çözmüş olurum?

Not: ortamda yanıcı parlayıcı bir kimyasal sıvı yok. Mekan bir torna atölyesi + ufak bir yazıhane.

Daha net sorayım, tozlu tip tüplerin kahrını ve risklerini çekmek zorunda mıyım?
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Pts May 09, 2011 11:01 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

"Elektrik Kontağı" meselesi üzerine..

1- Daldan dala atlanan bir yazı olabilir.
2- Teknik detaylara mümkün olduğunca az teknik bir dil kullanarak değineceğim.
3- Aralarda öneriler olacak, bunların bazılarını ** işareti koyarak işaretleyeceğim, konuyla ilgisi olmasa da bunların uygulanması halinde pratikte elektrik kontağı sebepli yangınları çok çok ciddi oranda azaltabileceğinden kesinlikle emin olun.
4- Çıktıktan sonra ne yapılır konusu değil benim anlatmak istediğim. Çıkmaması için ne yapılabilir. Elektrikli cihazlar temelli ev yangınlarının çok çok büyük bir yüzdesini kapsar. "Yönetmeliklere , şartnamelere uymalı" geyiği yapmayacağım, o bir geyik çünkü yok öyle bişey. Vatandaşın pratikte işe yarayacak, kesinlikle uygulanabilir gerçek çözümlerden bahsedeceğim.

----

*** 1- ELEKTRİKÇİLERE GÜVENMEYİN icon_exclaim.gif
*** 2- ELEKTRİKLİ CİHAZLARI BESLEMEDE KULLANILAN MALZEMELERİ ÜRETEN ÜRETİCİLERE GÜVENMEYİN icon_exclaim.gif

Üzerinden elektrik akımı geçen iletkenler, hatlar, cihazlar vs. ısınır. Ama az, ama çok ısınır, fakat muhakkak ısınır. Isınma sebepli yangınlar sıklıkla iletken hat boyunca, iletken kesitinin milimetre kare cinsinden daraldığı, azaldığı noktalarda olur. Çok fazla sayıda farklı nokta, ve farklı klasikleşmiş örnek tipi vardır, aklıma geldikçe değineceğim ancak bu anlattığım sebep tipinde hepsinin ortak noktası tırnak içinde "bağlantı noktaları" olarak özetlenebilir.

Bağlantı noktaları elektrikçi tarafından gerçekleştirilir.
Bağlantı noktaları elektrik malzemelerinin fabrikasyon üretiminde de gerçekleştirilir. Yani elektrikçinin işçiliğiyle değil de, seçtiği malzemeyle ilgisi olan yangın sebebi de çok çok çok fazladır. Bu nokta işin görmezden gelinen püf noktalarından biri olduğu, ve daha uzun yıllar da böyle devam edeceği için çok önemli bir nokta.

*** Piyasaya sürülen, piyasada satılan her topraklı priz iyi bir priz değildir. Standartlara uygun olabilir. Bu iyi olduğu anlamına gelmiyor icon_exclaim.gif Klemens için de aynı şey geçerli, kablo için de. Ayrıca bir de standartlara bile uygun olmayan malzeme de var, ve oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Teknik detaya girmeyeceğim, ama benim nazarımda diyeyim, basit olsun, kanıtlamak zorunda da olmayayım : vitrinlerde gördüğünüz elektrik malzemelerinin atıyorum %20 den fazla değildir gerçekten iyi olanların oranı. Hatta bazen, en iyi markaların bile ürün yelpazesi içinde gerçekten dandik olan birkaç şey bulunur. Ben %20 diyeyim, siz tercihi ona göre yapın..

Ne yapılabilir ?

***Pahalı olanı almak bu ürünler sözkonusu olduğunda teknik bilgisi olmayan kişi için gerçekçi bir çözümdür. Tabi dandik olanı en pahalı fiyattan satın almak -kazıklanmak- başka birşey, ne yazık ki o da çok çok mümkün.

***Elektrik malzemesinin topluca alındığı durumlarda elektrikçiden liste isteyip, malzemeyi kendiniz satın alın. Hem güvenilir, hem iyi niyetli, hem işinin eğitimini almış, diplomayı süs olarak değil, bilerek hakederek almış, hem de usta ve ahbap bir elektrikçi var ise buna gerek yok. Bunlardan biri veya birkaçı eksik ise.. Emin olamıyorsanız.. Malzemeyi çok fazla sayıda çeşit ve marka bulunduran büyük toptancılardan kendiniz alın. Adamın sunduğu 10 tane priz arasından en güvenli olanı istediğinizi söyleyerek alın, tipi en fiyakalı olanı değil..

En güvenli olan genellikle en pahalı olmak zorunda da değil zaten. AMA UCUZLARDAN OLAMAZ icon_exclaim.gif

*** Elektrikçi "2x1,5 mm.kare buraya yeter abi" diyorsa, 2x2,5...
2,5 yeter diyorsa 4 mm. kare kablo alın. Aynı şeyi hesap sonuçları da söylüyor ise yapın. Şu sebeplerden :

Tırnak içinde "gerekenden" biraz daha kalın kesit kullanmanın olsa olsa faydası olur.
O kesitler falan uluslar arası standartlara göre hesaplanıyor. İçinde gerçekten bakır olan iletkene göre. Dış kılıfında kullanılan kimyasalların gerçekten standartlara uygun malzemelerle üretildiği Almanya Abd Fransa Japonya falan gibi ülkelere göre. Bizdeki gerçek farklı, o yüzden bu konuyu tartışmanın pratikte vatandaşa şu an için bir faydası yok; bizde malzemenin içine daima , ama az ama çok, fakat daima birşeyler katılır ve maliyetler düşürülür. Bunu yapmayan firma teorik olarak da, pratikte de yok desek.. Demeyelim öyle.. Herkes hırsızdır demek gibi olur, şöyle diyelim ; herkes yaptığı için, eğer bir üretici bunu asla yapmazsa , pratikte para kazanabilmesi için ağzıyla kuş tutma olayını da becermiş olması ve bunu da ürünün yanısıra piyasa sürmüş olması falan lazım. Olay basit : standartlar ne diyorsa bir fazlası yapılacak, eğer elektrik kontak sebepli yangın olasılığını bir anda inanılmaz oranlarda azaltmak hedefleniyorsa. Hesap sonucu neyi söylüyorsa onun da bir fazlası.. Elektrik malzemesinde durum böyle özetlenebilir. Çimentoyu falan çözdüler artık bildiğim -sandığım- kadarıyla, ama elektrik olayında daha epey zaman var bundan emin olun.

*** Bir ev tesisatı üzerinde 300-500 watt üzerinde akımın çekildiği tüm noktalar -bunlardan bir tane de olabilir, on tane de- en önemli ve en hayati noktalardır. Hangi cihazın kaç watt gücünde olduğunu muhakkak bilin icon_exclaim.gif Bu kadarcık teknik bilgi malesef ev kadınlarının dahi öğrenmek zorunda olduğu bir bilgidir; tek bir bağlantı noktası üzerinden yüksek akımlar çektikçe riski katlayarak arttırmış oluruz. Önlemlerin de katlanarak artması gerekir. Örneğin aynı odadaki 3 ayrı topraklı prize aynı anda 3 tane 2000 wattlık elektrikli ısıtıcı takmak demek , bu 3 ayrı noktanın duvarlar arkasında kaçınılmaz olarak birleşeceği 4. bir noktaya yüklenmek, ve o 4. noktanın bu yükü taşıyabileceğini varsaymak, ummak demektir icon_exclaim.gif

Yok öyle bişey, taşımaz demiyorum, gerektiği gibi yapılırsa taşır. Fakat bu "gerektiği gibi" kelimesinin bazen teknik standartlarda bir karşılığı olmayabilir. Yani bazı durumlar için denmiştir ki "aman canım, o kadar da gerekmesin. Çünkü o kadar da "gerekirse" maliyetler gezegen çapında acaip artar, gezegenin bakır madenleri şudur, bunun şu kadarı şuna, bu kadarı buna harcanıyor, x alanda kullanılacak miktar da şu kadar olsa .. bu toplamda bütüne bakıldığında makul bir standart seçimi olur..." der.. Bu noktada STANDARTLAR denen kavram ile ilgili bir not düşelim : standartlar aslında böyle belirlenir.. Standartlar kelimesinin açılımı "güvenlik" değildir. Standart, güvenlik kriterleri de hesabın içine katılarak eldeki imkanların pay edilmesidir. Özetle, ev kadınının bilmesi gereken :

Çocuk banyo yaptıktan sonra üşümesin diye odadaki 4 prize de en babasından birer tane elektrikli ısıtıcı takmak, veya 2 soba + 1 ütü + bir de 2000 wattlık başka bir aleti aynı anda kullanmak, o deliklere soktuğu fişler görsel açıdan bu işin uygun olduğu izlenimini yaratıyorsa dahi, her durumda uygun olmayabilir. Evet, görsel açıdan sahiden uygun ; tam da duvardaki deliğe uygun şeydir o kullanılan cihazların ucundaki sokacak şeyler. Ama toplamda 8 kilowatt tutar. Ev kadını bilmelidir ki, toplamda 8 kilowatta çıkarsa evi yanabilir, üstelik bu 3 ay sonra hiç alakası olmayan ve doğru düzgün akım çekilmeyen bir anda bile olabilir, yani sebep olabilir, sürecin başlangıcı olabilir. Elektrik Kontağı olayı aslında bir süreçtir. 5-10 dakika içinde tamamlanabilir, 1-2 yıl sonraya da sirayet edebilir. Eğer abartır ise.. Olasılıklar katlaya katlaya artacaktır diyelim..

***Neyin kaç kilowatt enerji harcadığını herkes bilmek, kullandığı cihazların etiketlerine bakmayı herkesin öğrenmesi gerek. İstisnasız herkes. 300-500 watt üzeri cihazı eline alınca "hımmm bu alet 2500 watt idi.. du bi bakayım , acaba abartıyor olabilir miyim..?" diye şöyle bir düşünmek..

Kolaydır aslında. Anneme anlatmayı başaramadım, ama teyzem olayı anında kaptı, artık dikkat ediyor. Annem için de evdeki tesisatı baştan sona gözden geçirdim, özel önlemler aldım ve öyle çözdük olayı. İyi ki de gözden geçirmişim dedim buatları açtıkça. Yanmış kavrulmuş ve bir yangın için olanca potansiyeliyle hazır olda bekleyen 3-4 noktayla karşılaşmıştım. Ev bir kooparatif eviydi.
Malzeme piyasanın yaygın kullanılan vasat -iğrenç diyelim- malzemelerinden idi.
İşi yapan her kimse malın önde gideni olduğu yaptığı eklerden, klemensleri falan kullanışından belliydi.
Annem de zaman zaman abartıyordu.
Geçen sene aynı yerde yan binada bir örnek yangın da çıktı ayrıca. Geç saat olduğu için e-5 i bomboş bulan itfaiye gündüz şartlarında asla mümkün olamayacak kadar çabuk yetişti, tamamen balına sadece iki odayla yırttılar.

*** ÇOĞUNUZUN EVİ BÖYLEDİR..

Eğer böyle ise , ya müsade edilenden yavaş araba kullanacağız, ya da paraya kıyıp bütün ön düzen, bütün fren sistemi baştan sona bi elden geçecek ve ancak ondan sonra müsade edilen hızlara çıkacağız. Önemli konu şu : böyle olduğunu biliyor muyuz? Hayır, malesef bilmiyoruz, olmadığını umuyoruz.. En büyük sorun da şu : ev pahalı bir ev olsa da böyle bir ev olabilir icon_exclaim.gif Elektrik tesisatı anlamında nasıl bir eve sahip olduğunuzu öğrenin.

Evde hiç bir sorun yok iken elektrikçi çağırmak saçma mıdır ?
Hayır. Eğer evin durumu hakkında bir fikir sahibi olmak için yapılıyorsa kesinlikle saçma değil, Türkiye şartlarında muhakkak yapılması gerekendir. İyi bir elektrikçiye 50-100 neyse verin, ve giriş kofralarından itibaren tüm tesisata şöyle bir genel olarak göz gezdirsin, en azından durum hakkında bir fikriniz olsun.

Kiralık evler özellikle dikkat ister çünkü onlara kimse kolay kolay para harcamaz, ne ev sahibi, ne o güne kadar gelmiş geçmiş bir sürü kiracı. Bir eve ilk kez taşındığınızda -hatta taşınmadan evvel- bi zahmet 50-100 lira harcayıp kendiniz anlamadığınız bir konuda parasını verip fikir ve bilgi sahibi olun. Ufak tefek bir iki şey çıkarsa yapılsın, çünkü yangınlar o ufak tefek bir iki şey yüzünden çıkar. Çok ciddi sorunlar varsa zaten elden geçmek zorunda olacak.

*** Onlu prizler alıp, on tane deliğe on tane cihaz sokup , tek nokta üzerinden manyak manyak yükler çekme konusuna değinmiyorum bile. Aslında bu diğerlerinden daha yaygın. Ama bunu artık çocuklar bile biliyor. Misal benim çocuk yapmaz böyle bişey. Üçlü uzatmanın ucuna 2 tane güçlü alet bağlasam anında fırçayı koyar. 8 yaşında.

*** Açık bırakıp gitmek, birşeyleri unutup gitmek vs. konularına da değinmiyorum, fakat "denedim bişey olmadı" konusunun bu "elektrik kontağı" mevzusunda bir karşılığı yok. Çoğu kez bişeyler olur, sadece o an açığa çıkmaz. Süreç "deneme" sırasında başlar, sonra uygun zamanlarda ilerler. İki sorunumuz var : Bir bağlantı/kontak noktası , aşırı akım yüzünden -veya zayıf nokta- önce ısınır, sonra aşırı ısından yanmalar, erimeler başlar, eğer "yeteri kadar" abanılmadı ise o an sadece süreç başlangıcı olur. İlerleyen günlerdeki denemelerde süreç devam edecektir, ilerleyen günlerde böyle şeyler denenmese dahi süreç devam edebilir, genellikle de eder zaten.. Süreç sadece zaman meselesidir. Uzun sürebilir, erken olabilir.. İçindeki boya bir kez zarar gören benzin deposunun muhakkak çürüyüp günün birinde muhakkak delineceği gibi.. "ben denedim bişey olmuyo" mantığı bırakılmalı. icon_exclaim.gif

1-Aşırı akım..
2-Zayıf bağlantı veya zayıf kontak noktası..

Ayrı, ancak birbirine bağlı olan iki sorundan her ikisine de sahipseniz ev yanar.
Bunun tek bir noktada olması o potansiyel için yeterlidir.
Bir evde bu noktalardan yüzlercesi vardır.
Her iki temel soruna da "gerekenden" -veya standartlarımızdan- bir kademe yüksek önem vermemiz, yangınla ilgili risklerimizin azalıp medeni dünya seviyesine inmesi için pratikte yapmamız gereken şeydir. Tofaş ların ön takımlarının sık sık gözden geçirilmesi mecburiyeti gibi. Veya piyasada satılan yepyeni yan sanayi aks milinin taktıktan bir gün sonra imalat hatalı olduğu için kırılabilmesi ve tekerleğin arabayı terkedip gidebilmesinin Türkiyede gayet mümkün olması gibi. (Benim içinde yolcu olarak bulunduğum bir araçta olmuştu bu.) Yangın&Elektrik Kontağı meselesinde de durum bunun gibi : yolcu olarak o evlerin içindesiniz. Mevzunun ne olduğu konusunda bir bilgimiz yok. Mevzu genellikle buatların içinde, duvarların arkasında, bilmemne marka prizin kalıp baskı kontak takımında, metalin malzemesinde, yayın kalitesinde, bakırın saflık derecesinde, izolasyon malzemesine katılan maliyet düşürenin cinsinde, miktarında vesaire vesaire...

Mevzu bazen de diploması olan ama hiç birşey bilmeyen adamın tornavidasının ucunda.. Ev kadınının görsel olanı mantıksal olarak algılmasında...
Mütahidin emlak kar hesabında, bizim bilgisizliğimizde, veya umursamazlığımızda, veya dikkatsizliğimizde... Ancak biz dikkatsiz davranmasak dahi herşey olabililir. Ve aynen oluyor da icon_exclaim.gif

----

Son olarak yerli elektrikli cihazlar konusu..

Elektrikli cihaz üretimi basit birşey olduğundan Türkiyede önüne gelenin yaptığı bir iş durumunda. Herkes elektrik sobası yapar, davul fırınları severiz, evet sahiden en güzel börek bu basit aletin içinde pişiyor. Ucunda 30 santim kablosu olan su ısıtıcılarımız falan vardır, maliyeti düşürmek için ucuz niteliksiz veya gerekenden ince kablo kullanılır, çözüm boyu kısa tutmaktır, mesafeler kısaldıkça iletkenlerin taşıma kapasitesi artar vs. Bilinmesi gereken şu : ucunda 30 santim kabloyla piyasaya sürülebilen -utanmadan- bir su ısıtıcısı dış görünümü mükemmel olsa bile, şahane plastik kalıpları yapılıp şıkır şıkır bir alet üretimiş ise bile aslında dandiktir. 30 santim kablo dışa yansıyan ipuçlarından biridir, aletin içi açılsa daha onlarcası çıkacaktır. Bu tür cihazlar alınmamalı.

*** Aslında tüm elektrikli ev araçları için basit bir tavsiyem olabilir; seçim yaparken bir tamirciye, konuyla ilgili birine danışmak. Mesela ben çamaşır makinası satın alırken öyle yaptım. İlçe merkezinde sordum , çamaşır makinası tamircisi nerede var ? Dediler şurda.. Atladım motora girdim, selamın aleyküm , aleyküm selam. Usta ben çamaşır makinası alacam, bana sakın alma diyeceğin marka ve modeller varsa onları söyle, şunları şunları bulursan muhakkak al diyeceklerin varsa da onları söyle..

Böyle yapmasam ne yapacaktım ?
Kaç taksit yapıyolar diye bakacaktım. Üstünde yazanlara bakacaktım. Tipine bakacaktım ve alacaktım. Böyle yaptım ne kazandım?
15 senedir tık demeden sabah akşam çalışıyo namussuz. Artık ben bile rahatsız olmaya başladım bu aşırı sağlamlıktan..

Televizyon alırken de profesyonel bir tv tamircisine danıştım. Kombi alacak olsam yine aynı şeyi yapıp bunların alayını söken takan sorunlarıyla uğraşan birini bulup ona danışırım. Herşeyi bildiğimizi varsaymayalım. icon_exclaim.gif Reklamlara da aldanmayalım. Bir konuda bilen birini bulup sormak artık yarım saatlik iş. Hatta , hiç bişey yapamayan adam, adi bir şey alıp düdüklenmekten korunmak için forum.donanımhaber.com gibi ortamlardan birine, ilgili bölüme iki satır yazıp bi soru sorsa dahi işe yarar. İlgili cihazda eğer çok abuk subuk bir durum varsa anında ortaya çıkacaktır.

Güven isteyen :

"fazladan" önlemler almak,
fazladan dikkatli olmak,
limitleri hakkında pratikte karşılığı olmayan "standartların" dışında doğru tahminler de yürütmek mecburiyetinde. Her ikisini de birlikte yaparsa ancak o zaman sıradan bir medeni ülke seviyesinde risk almış olur.

Sanırsam özetleyebildim, ama son cümlede bir kez daha vurgu yapmak isterim : elektrik konusunda teknik olarak ne gerekiyor ise bir fazlasını yapınca gerekeni yapmış olacaksınız. Sonuçta aynı paraya gelecek. Türkiyenin gerçeği bu. Yapılabilecek başka birşey yok, geri kalanlar ancak zaman içinde yavaş yavaş çözülecek.

Sevgiler...CeM...
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
lceman
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Apr 19, 2011
Mesajlar: 22

MesajTarih: Sal May 10, 2011 7:42 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

ayrı bir konu açalım.
neler yapabiliriz yazalım olmaz mı?
_________________
İbrahim Ö.
A rh+

lceman®
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Sal May 10, 2011 10:00 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Buyur abi.
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Konu Disi Tüm saatler GMT
Sayfa Önceki  1, 2, 3  Sonraki
2. sayfa (Toplam 3 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Forums ©

   
 

All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2002 by me
You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt