Arama     Konular    
  Üye Ol antalya escort Ana Sayfa  ·  Konular  ·  Dosyalar  ·  Hesabınız  ·  Haber Gönder  ·  Top 10  ·  T.C Karayollari Haritasi  
Ana Menü
· Ana Sayfa
· 2. El Ilanlar
· Anketler
· Ansiklopedi
· Arkadaşına Tavsiye Et
· Arşiv
· Bize Ulaşın
· Dosyalar
· Faydalı İçerik
· Forumlar
· GizlilikPolitikasi
· Haber Gönder
· Hakkimizda
· Harita
· Konu Başlıkları
· Oyun Alanı
· Top 10
· Videolar
· Web Links
· Üye Günlüğü
· Üye Listesi
· İzlenimler
· Özel Mesajlar

Kimler Sitede
Şu an sitede, 371 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Giris
Nickname

Şifre

Guvenlik Kodu: Guvenlik Kodu
Guvenlik Kodunu Yeniden Yaziniz

Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

Dost Siteler
www.webevi.com www.lamaorda.com www.saglikbilgisi.com www.bilgisayarbulteni.com www.thelostdownload.com www.ucretbordrosu.com


Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu: Forums

Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - Nedir bu GS çılgınlığı
 YardımYardım   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Nedir bu GS çılgınlığı
Sayfa Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Konu Disi
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
emrerd
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 04, 2006
Mesajlar: 709
Nerden: izmir

MesajTarih: Çrş Arl 15, 2010 7:19 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

TDM-1056,
Abi dillerin dert görmesin...İsmail abi de bende motorsuz kaldığımızdan edirneye intikal etme şansımız düşük.Zaten beyaz engelle de kaplanmış yollar duyduğuma göre...
Ama sen belki bir ara kaçarsın buralara, bir ayağın nasılsa burada.3 ünü 5 ini bilmiyorum ama şu an elimde bir damacana göçmen spesyali var...Arkadaşlar getirince, hanım; "suyumuz vardı" demiş icon_lol.gif icon_lol.gif icon_lol.gif
İtina ile öldürülür, sen de belki yardım edersin...

İlyada;
Yaramı deştin abi...Bu ikea kadar adi malzeme kullanan herhangi bir mobilyacı görmedim.5 sınıf suntadan baza ve koltuk kasaları, cıvataları bile 1 kez sıkılır...
Bende abuk bir koltuğu var.Acaip pişmanım aldığıma, taşınırsam söküp tekrar kuramam elimde kalır, adım gibi eminim.İkea da bir eşya görüp beğenenlere yegane tavsiyem;
bir foto çekip, İzmirde Karabağlara, Ankarada sitelere,İstanbulda muadili bir yere gidip masif ahşap ve medefeden işçiliğin kıralı ile sıkı bir de pazarlık ile yurdum mobilyacısına yaptırması yönünde...Evladiyelik ve hemen hemen aynı fiyata olacaktır.Üstelik yakalayabildiğimiz bazı eksiklik ya da yanlışı yeni siparişte yok edebiliriz.

İkeanın yaklaşımı çürük çekirdek, cilalı kabuk şeklinde...Kullanışlı ve empati yardımı ile tasarlanmış aslında oldukça dandik ürünleri fahiş fiyata satıyorlar, köfteleri dahil!
Oysa ben bir corolla örneğinde taş gibi mekanik, mütevazi bir dış görünüş gözlemliyorum.Ve bu araç almanyasından, amerikasına en çok satan idi...

Müthiş Alman teknolojisi malesef bantlarını yeterince hızlı ve verimli robotize edemedi.Bunun yanında ülkesindeki işçiye de sosyal devletin gereği olarak bolca maaş ve özlük hakkı verdi.Bu sonuç Alman firmalarını, üretim tesislerini işçiliğin ucuz olduğu brezilya, çin vesaire ülkelere yöneltti.
Bana göre sonuç hüsran!
Hızlanma testlerinde torpido kapağı açılan passatlar, geyik testinde takla atan mersedesler, yanan turbolar, 100 binlerde cırtlayan kapak contaları vesaire...
Bunun tek ve yegane sonucu ise almanya gibi gayet milliyetçi bir ülkede bile TUV ün müşteri memnuniyeti sıralamasında ilk beş otomobil markasından, dördünün japon oluşu dur!
Bunun yanında ford, volsvagen ve opelin ilk onu bırakın ilk yirmiye bile 1 er model sokamamış olması 1990 lara kadar ki sanayii ve teknoloji devinin boyun büküşüdür.Muadillerinin 3-5 katı fiyata satılan SL lerin X5 lerin görece daha az yol yapmasına rağmen honda jazz dan altta, bayağı bir altta kalması ise gülünçtür.

Bu olay almanların da kalbiyle değil, beyniyle düşündüğünün ispatıdır. icon_lol.gif

Aslolan körü körüne bağlı olmamaktır.Pazarda domates alırken bile kılı kırk yaranların, bir endüstriyel ürün alırken de marka imajını kenara koyup, garanti şartları, üretim yeri, şikayetvar.com filan şeklinde sıkı bir araştırma yapmasıdır.

Başlığı bayağı saptırdık ya neyse...
icon_biggrin.gif
_________________
http://www.batidispoliklinigi.com/
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
emrerd
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 04, 2006
Mesajlar: 709
Nerden: izmir

MesajTarih: Çrş Arl 15, 2010 7:35 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

2010 almanya TUV arıza istatistikleri raporu;
http://news.bbc.co.uk/2/shared/bsp/hi/pdfs/15_01_10_tuv.pdf

Yine de gelişme var, 2007-8-9 almanlar için hiç iç açıcı değildi.Bu defa VW, Porsche ve ford ile ilk ona 3 araç sokmuşlar.Geriye kalan 7 model bilin bakalım hangi ülkenin?
_________________
http://www.batidispoliklinigi.com/
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
goran
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 1833
Nerden: Nereye?

MesajTarih: Çrş Arl 15, 2010 9:22 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

emrerd demiş ki:
2010 almanya TUV arıza istatistikleri raporu;
http://news.bbc.co.uk/2/shared/bsp/hi/pdfs/15_01_10_tuv.pdf

Yine de gelişme var, 2007-8-9 almanlar için hiç iç açıcı değildi.Bu defa VW, Porsche ve ford ile ilk ona 3 araç sokmuşlar.Geriye kalan 7 model bilin bakalım hangi ülkenin?


Yani Kia Carnival en problemli araç görüküyi. Almanlar sağlam basıyor. En sorunsuz araba listeye göre Porsche 911'miş. Yanlış mı yorumluyorum? Bizim makineler için benzer bir istatistik gördünüz mü ?
_________________
Nomad
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Yahoo Messenger MSN Messenger
emrerd
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 04, 2006
Mesajlar: 709
Nerden: izmir

MesajTarih: Çrş Arl 15, 2010 10:40 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

goran demiş ki:
emrerd demiş ki:
2010 almanya TUV arıza istatistikleri raporu;
http://news.bbc.co.uk/2/shared/bsp/hi/pdfs/15_01_10_tuv.pdf

Yine de gelişme var, 2007-8-9 almanlar için hiç iç açıcı değildi.Bu defa VW, Porsche ve ford ile ilk ona 3 araç sokmuşlar.Geriye kalan 7 model bilin bakalım hangi ülkenin?


Yani Kia Carnival en problemli araç görüküyi. Almanlar sağlam basıyor. En sorunsuz araba listeye göre Porsche 911'miş. Yanlış mı yorumluyorum? Bizim makineler için benzer bir istatistik gördünüz mü ?


Doğru anlamışsınız.Burada mantık yürütmek elzem.Bir 911 ile bir binek aile otomobilini, bakımına gösterilen özen, yaptığı kilometre, serviste gösterilen özen, ilk alış fiyatı, yüke ve bozuk yol şartlarına hatta hava şartlarına maruz kalma anlamında kıyaslarsanız bence daha net bir sonuca ulaşırsınız.Mazda nın bir kısmının ford a satılması ve japon mühendis desteğiyle fordun son iki yılda inanılmaz yükselişi bence oldukça dikkat çekici.
Öte yandan PSA gurubu ve FİAT gurubunun bir çok alman aracına motor vermesi(özellikle dizel), yine yapılan ortaklıklarla araç platformlarının müşterek kullanılması (Volvo s40, ford focus ve mazda 3 aynı şasiye sahip), renault un euro ncap sonuçlarıyla güvenlik konusunda bir çok kallavi markayı ezmesi(mercedes, volvo, bmw) bence çok dikkat çekici gelişmeler.Önemli olan gerçeği görmek.Tamam bir dönem tank gibi fordlar, mersedesler çıktı bantlardan.Ve ben hala 1971 orjinal alman tanus'a ya da 1984 bebek benzin dizeline şevkle binerim.Bu günküler için aynı düşüncede değilim.
Yarın çin ya da kore de, hatta iranda dünyanın en iyi arçları, alternatif yakıtlı olarak üretiliyor olabilir.
Önemli olan önyargıyı kırmaktır.

Motosikletler için benzer bir istatistik çok araştırdım.Bulamadım.TUV alman kuruluşu olduğundan, almancaya hakim arkadaşlar bence böyle bir veri var ise bulacaklardır.
Öte yandan subjektif olmakla beraber, şahit olduğum olaylar otomobildeki durumun motosiklet konusunda daha da japonlar lehine olduğunu gösteriyor.
Yamahaturkiye, vstromtürkiye, cbf türkiye gibi marka sitelerinin mekanik, onarım, bakım bölümlerine göz atarsanız fikir sahibi olabilirsiniz.Ben daha final drive dağıtan bir pan bir fjr ye denk gelmedim.ABS si bozuk bir varaderoya ya da dl 650 ye de denk gelmedim.Pan da sadece yakıt sisteminde 13 adet sensör var, birinin bozulduğunu duymadım görmedim.Sizin "kanarya" konusunun da sıkı takipçisiyim.Viffer'ın yolda bıraktığını filan okumadım.(vfr 800 motoru bana göre dünyada gelmiş geçmiş en karmaşık yapılı 4zamanlı benzinli motor)
Yolda arka çantası düşen transalpe, abs si faal diye satılan vfr ye, elinde kağıt huni ile yağ ekleyen fazer sürücüsüne, yakıt pompasına kısa devre yapan klr ciye, otobanda sol şeritte stop edip emniyet şeridinde çalışan tenereye, yağmur yağınca duran africaya denk gelmedim icon_twisted.gif icon_twisted.gif icon_twisted.gif
Bak kıvama geldim şindi icon_lol.gif icon_lol.gif icon_lol.gif

Tabii hepsi şaka, borusan şöööyle bana özel sıkı bir indirim yapsın, söz satmayacağım k1300s'i...Üstelik forumlarada yazmam, yok olurum sanal alemden...
Borusandan abiler inceliyordur bunları,
Duyun sesimi... icon_lol.gif icon_twisted.gif icon_twisted.gif
_________________
http://www.batidispoliklinigi.com/
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Çrş Arl 15, 2010 3:16 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

goran demiş ki:
Güzel başlık. Topik şenlendirici İlyada, yine coşmuşsun, sitede sırf seni takip eden kaç okuyucu vardır kim bilir...


Abi estağfirullah. Baktım taşıyoruz, attık hafızaya, gereğini yaptık. Hamallık etmeye ne gerek var.. Gereğini yaptık abi... icon_lol.gif

Yoksun ne zamandır. Özledim seni.
Sevgiler...CeM...

****

Estetik üzerinden yediğim son golün örneğini vereyim abiler.

Şöyle bir kablosuz modemim vardı, standart ve kendini kanıtlamış çok billdik bir ürün :


Şunu görünce -bendeki airties modemin TTnet için kilitli olduğunu da bildiğimden ve Smileadsl e geçmeyi düşündüğümden- gel değişelim diyen kişinin teklifine sazan gibi atladım, Alman malı Belkin marka bir modem. Estetik çekiciliğe dikkat edin, bir yukarıdakine bir de buna tekrar bakın lütfen :


Bu Belkin teknik özellikler açısından kötü bir modem mi ? Hayır. İşini yaparkenki tek eksi yanı kablosuz mesafesinin %10-20 gibi daha kısa olması , ancak yine de çok iyi mesafede iş yapıyor, yani uzun mesafe amaçlı üretilmeyen bu standart aletler kategorisinde her ikisi de ortamalanın üzerinde performansla çalışıyor.

Ha, kötü olan ne? Bunu kurup çalıştırmam bir günümü yedi. Soracak kimse yok. Satan adam bilmiyor vs. Neyse, sonunda kurduk çalıştı ve olayı kavradıktan sonraki aşamada her ikisini de eşit başarıda aletler olarak kabul etmek gerekir, hatta Belkin modemde fazladan 4-5 özellik daha var, ama bana lazım olmayan veya kullanmayacağım ama aynı zamanda kafa karıştıran şeyler bunlar. Buradaki can alıcı nokta bence şu, benim gibi işi bilmeyen tüketici bunların ikisini de vitrinde görse, ikisi de aynı para olsa, hatta Belkin modem biraz daha pahalı bile olsa, Alman malı bu modemi tercih eder.. Alman malı bu modemin kurulumu daha basit de olsa, on kere daha iyi bir cihaz da olsa tercih eder, ortalama bir cihaz da olsa tercih eder, kötü de olsa tercih eder. Çünkü GÜZEL be kardeşim. GÜZEL icon_exclaim.gif

Ve güzellik de bir artı değerdir. Hoşumuza gitse de böyle, gitmese de böyle. Şu modem bilgisayarın karşısında olduğum zamanlarda tam karşımda duruyor. Teknik bir artısının olmadığını, standart birşey olduğunu biliyorum. Ama bir öncekine gözüm takıldığında gördüğümden farklı birşey görüyorum. Bir öncekine pek gözüm de takılmazdı, biri sorsa üzerinde ne yazdığını veya bir detayını muhtemelen bakmadan söyleyemezdim, ama buna gözüm takılıyor, ve her takıldığında odaklanma süremin biraz uzadığını da görüyorum. Güzel güzeldir.

Elbette kişiden kişiye, bakışa göre değişen bir kavramdır, ama genelleştirilmesi pek ala mümkün de olan bir kavramdır. Elbette o devre, o çağa göre de çok değişen bir kavram, ama zamanın ötesine sarkacak şekilde genelleştirilmesi kabil olan bir kavram. Ve elbette "tehlikeli" de bir kavram. Ama aynı zamanda bir artı değer. Yok sayılamaz, görmezden gelinemez, küçümsenemez, küçümsenmesi gerçekçi de olmaz. Sadece dikkatli olmak gerekir diye düşünüyorum.

Goran ın verdiği örnek çok güzel :
goran demiş ki:

Estetik konusuna girmişsiniz. Duyguların yargılanması yine felsefenin konusu. Felsefeye bilim demeyenler utansın. Kant'tan çok daha eskilere gidecek olursak, bu konunun istismar edileceğini bilen Platon MÖ 550 yıllarında kendi okulunda sanat ve bilimin insanların duygulanımı üzerindeki gücüne sınırlandırma getirmek istemiş ve faşistlikle suçlanmıştı icon_biggrin.gif


Birer tüketici olarak dikkatli olmamız lazım. Emre de hep bunun gerekçelerine örnekleriyle vurgu yapmış. Ama her zaman olamıyoruz işte. Başlık biryere de kaymıyor aslında. Başlığımızın adı "nedir bu Gs çılgınlığı ?" Eğer bu bir "çılgınlık" olarak tanımlanıyorsa, ki bana da pek garip gelmiyor bu tanımlama, o halde bunun sebepleri olmalı. Birçok sebep.. Benim vurgu yapmak istediğim şey bu sebeplerden sadece biri, ama gizli ve çok etkin bir neden oluşu yüzünden bence en ön sırada gelen sebeplerden biri. Teknik konularla ilgili noktaları ve farklı bakış açılarımızı bugüne dek zaten sayfalarca konuştuk. Reklam konularını da, "statü sembolü" veya "moda" çerçevesindeki konuları da. Bu "çılgınlık" derecesinde istenen, arzu edilen bir ürünse, ve dünyanın onlarca farklı kültürüne ait toplumunda ilgi çekiyorsa bu durumu, bunca satışı ve talebi bu sebeplerden hiçbiri tek başına açıklayamaz.

Benim düşüncem şu: Temel vazifesi zamanı göstermek olan bir saatin her gün beş dakika geri kalması gibi affedilmez bir kusuru dahi önemsizleştirebilir estetik. Dakik bir hayatın yoksa farkeden birşey olmayacaktır, veya hergün saat ayarı yapmaya üşenmeyen biriysen yine farkeden birşey olmayacaktır. Estetik yeri gelir en az mühendislik kadar önemlidir. Her gün beş dakika geri kalan bir saati güzel bulduğu için alıp koluna takan adama asla kızmam, yeterince güzel ve estetik buluyorsam ben de yaparım aynı şeyi. Ama bunu görmeyen sorgulamayan adama kızıyorum. Kıyaslama yapma yeteneği olmayan adama kızıyorum. Sebeplerden sadece birine kafayı takan, diğerlerini görmezden gelen adama kızıyorum. Sorgulayıp , karşılaştırıp kendi terazisiyle kendi özgün gerekçelerini kendisi için üretemeyen adama kızıyorum. Kendisinde o güçlü duygulanımı yaratan faktörlerin birçoğunu kabul etmeyip, "rasyonel olmak adına" tümünü "rasyonel" faktörlere yüklemeye çalışan adama kızıyorum, bağnaz buluyorum. Sürekli bir kafa karışıklığı hali yaşayan, tercih yapamayan adamı ise hiç anlamıyorum. Yahu o kadar da mantıklı ve rasyonel olmak zorunda değiliz. Arkadaşım, bizler eş secimi yaparken dahi duygularımızla hareket eden varlıklarız, kaçınılmaz biçimde güzeli görünce mıknatıs gibi yapışırız. Motosiklet konularında geçmişte çok örneklerini yaşadığımız bağnaz fanatizmi ve eleştiriye olan tahammülsüzlüğü hiç anlamıyorum. Bir yandan yazıyorum, bir yandan da yanlış anlaşılırım diye tırsıyorum..

****

"Gs çılgınlığı" konusuna döneyim. "Gs" burada sadece bir örnek benim için. Yüzlerce şeye uyarlanabilecek bir örnek.
Bu çekiciliği, bu talebi sorgulamış ve tüm etkenleri kendi terazisinde tartmış, kendisine gerekli olacak kişisel açıklamalarını getirmiş, bilinçli onlarca kullanıcı tanıyorum. Ama ben şu lafları da çok duydum :
- Senin eski motor çok güzeldi, neden sattın pırıl pırıl makinayı Gs Adv. aldın?
- Abi bu motor çok erkek motoru ya..
- "erkek motoru ??"
- Abi çok erkek gösteriyo. Buna binince böyle ..
- Olm zaten erkeksin, şüphen falan varsa motorla çözemezsin sen o işi.
- Yok abi ne şüphem olcak ya..
- Şahin K. izle. İyi gelir.
- Ya abi niye dalga geçiyosun ya..
- Olm sen kendin kendinle dalga geçiyosun ben bişey demedim ki.
- Öf ya seninle de bişey konuşulmuyo. Hadi birer bira içelim ?
- İçelim anasını satiim. İçelim..

Bu forumlara katılan arkadaşlarımız aslında küçük bir azınlık, eskiden çoğunluğun buralarda olduğunu sanıyordum. Zaman geçtikçe görüyorum ki toplamın yanında ancak küçük bir azınlık bu alanlar. O apaçi tabir edilen tayfa mesela. Öyle kalabalıklar ki icon_eek.gif Motosiklet sadece bir minik konu başlığı, hangi alana, neye baksan benzer bir durum. İbrenin kaç yazdığına bakarak motor seçme olayını ben mizahi birşey sanıyordum, tanıdım gözümle gördüm varmış ulan. Tıpkı yukarıdaki gibi diyaloglar.. Hem de bir, iki, üç beş kişi değil, öyle üç günlük tecrübesiz motorcu da değil, seneler motorla geçmiş icon_eek.gif ... Zenginlik göstergelerini temel alan, statü sembolize ettiğini düşündüğü şeyler arasından tercih yapan burjuvazik tayfa da ayrı bir alem, onlar da acaip kalabalık.

Eğer başlık "nedir bu Gs çılgınlığı ?" ise , bu her markaya ve pekçok başka şeye de kolayca uyarlanır, ve sadece dahiyane ve farklı mühendislik güzellikler değil, veya bunların teknik açıdan, kullanıcı açısından ortaya çıkarttığı sorun ve sıkıntılar değil, şu ana kadar konuştuğumuz şeylerin her biri başlı başına birer faktördür. Başlık buysa "Gs" burada sadece bir metafor olur, ana kavram bence "çılgınlık"tır ve bunun pek de ele gelmeyen, ilk anda göze batmayan, birbirinden bağımsız ama bir bütünü tamamlayan sebepleriridir.

****

Bmw markası, Gs. modeli özelinde , estetik tasarım detaylarına ve geliştirmeye bir örnek vermek istiyorum.

1100 gs ve 1150 gs şaft kovanlarının teknik çizimleri aşağıda. İçe bakan yüzeyler görünüyor. Şayet bu mikrofişleri veren sitede bir hata yapılmamışsa bu iki farklı modelin şaft kovanları arasında teknik açıdan bir fark yok, içe bakan yüzeyler vs. ikisi de birbirinin aynı, ve bunlar aynı işi yapan parçalar, metreyi alıp ölçmedim ama merkez eksen aralarında da bir ölçü farkı olduğunu sanmıyorum :


Bu da diğeri :


Bunlar da parçaların dış yüzden, yani göze hitab eden yüzeylerinden görünüşleri :

1100 gs.


1150 gs.


Ne fark var ? Ben sıradan bir gözle baktığımda kaslı pazulu birşeyler görüyorum. Sadece görünüm farkı olan bu iki parçadan ikincisini daha başarılı buluyorum , çünkü birincisinde kavramsal anlamlar da yüklü bir form göremiyorum. Birinci de çirkin değil, ancak ikinci parçanın form yapısı üzerine epeyce çalışılmış. Bu o motoru satın almama bir sebep olmaz, ama bir emektir, başarılı bir emektir ve artı bir değerdir, bence. Kimine göre ise bu o motora aşık olmak için bir sebeptir, üreticinin temel hedefi ikincisidir, ortada bir sorun varsa bu üreticinin değil bizlerin sorunudur. Üretici bu konuda gayet başarılı, bunu satışlarına da yansıtarak kanıtlıyor.

Dolgun bir kadın kalçasından yola çıkıldığını düşündüren bir başka "çekici" form :


Evet, dolgun kadın kalçalarının gerçekten de ayrı bir çekiciliği var. Kişisel yorumum, kim düşündüyse, kim çizdiyse mükemmel düşünmüş. Yine bir artı değer yaratılmış, üstelik özgün ve aykırı çizgilerle uğraşayım derken saçma sapan bişeyler yapmadan, özgün ve güzel birşey yaratarak.


Daha onlarca noktada bu tip geliştirmeler görebiliriz. Bunların bir teki bile kendiliğinden olmuyor. Altında bir birikim ve işinin uzmanı insanlar olmadan olmaz böyle şeyler. Tüm motosiklet markaları , tüm endüstriyel ürünler için de genelleyebiliriz bu durumu. Keşke aramızda güzel sanatlar, sanat tarihi, endüstriyel tasarım gibi konuların okulunu okumuş, bu konuların teorilerini bilen biri olsa da , teorisiyle , pratik örnekleriyle , endüstrinin çeşitli dönemlerindeki farklarla ve örneklerle falan hakkını vererek anlatsa. Bilgiye dayanmayan, çoğu sezgisel yorumlar yaptım, hatamız varsa affola.

Not: Daha statülü ve paralı gösterme konularındaki estetik detaylara olduğu kadar, "çok erkek gösteriyo aabi" mevzusundaki yorumlara da açığım. Örneğin, tasarımcılardan rica etsek, bir de penis ilavesi veya sembolize eden bişeyler yapılsa acaba daha da erkek gösterir mi? Africa Twin mi daha erkek gösterir, yoksa Gs mi ? İşev mi büyüklük mü? İbresinde 300 yazan mı, yoksa yerden yüksek "heybetli" bir enduro mu daha erkek gösterir ? Kask, koruma, bot ve kıyafet seçerken "daha erkek" göstermesi açısından dikkat edilecek noktalar nelerdir? "Daha erkek" görünmekten imtina eden, yanlış anlaşılmak istemeyen gay tüketici nelere dikkat etmeli? Silindir sayısı ve soğutma sistemi önemli midir? Haydar Dümen bu konuda ne der?... Gibi konulara da açığım, çünkü şu "daha erkek gösteriyo aaabi" olayını hala tam çözebilmiş değilim..

Sevgiler...CeM...
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Çrş Arl 15, 2010 5:31 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Bauhaus okuluyla ilgili başlığa dikkat icon_exclaim.gif

http://tr.wikipedia.org/wiki/End%C3%BCstri_%C3%BCr%C3%BCnleri_tasar%C4%B1m%C4%B1

http://tr.wikipedia.org/wiki/Bauhaus
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
deadline
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Oct 20, 2008
Mesajlar: 232

MesajTarih: Çrş Arl 15, 2010 9:30 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Dolgun kadın kalçası formu yorumunuz çok eğlenceliydi icon_smile.gif

Ne diyeyim?

Allah 1150gs sahiplerine güç versin o halde. Yüzlerindeki sırıtmanın sebebi başka nedenden kaynaklanıyor olabilir icon_biggrin.gif
_________________
En büyük düşmanınız kendi fikirleriniz, kendi cehaletiniz, kendi egonuzdur
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Çrş Arl 15, 2010 10:27 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

O benzetme bana ait değil, kullandım. Aynı ve benzeri yorumlar birçok yabancı kaynakta da geçiyor, işin daha da ilginci güzel sanatlar eğitimi almış bir dostum, -motosiklet meraklısı değil- Türkiyeye geldiğinde birlikte İstanbulda dolaşırken Adv. deposunu işaret edip ne düşündüğünü sorduğumda da benzer bir yorum yapmıştı.

İşin aslı, birçok temel ve klasik form, kullandığınız cep telefonundan tutun da, öğlen yemekte içtiğiniz cocacola şişesinin formuna varıncaya kadar elinizi attığınız herşeyde kullanılır, ve kadın uzuvları, vucudu ve onun estetiği de bunlardan sadece biridir, hatta belki de insanlık tarihi boyunca en çok kullanılan formdur, bundan sonra da kullanılmaya devam edecek. Siz de hepimiz gibi farkında olmadan bu formları taşıyan onlarca ürün ve tasarımı hayatınızda, oturma odanızda kullanıyorsunuzdur, tasarımcısını bulup bir mail atıp neden esinlendiğini sorarsanız şaşırtıcı yanıtlar alabilirsiniz icon_smile.gif

Sadece reklamlar için bile trilyonların döndüğü bu devasa sektörlerin bu kaynakları ve imkanları kullanmadığını mı düşünüyoruz yoksa? Traş bıçağından banyoda kullandığın şampuan şişesine, motosikletten mutfak robotuna varıncaya kadar herşeyde çatır çatır kullanılıyor. Hatta artık farklı cinsiyetler ve yaş gruplarına hitab edecek ürünler için bile özel ve ayrı ayrı biçimlerde tasarımlar yapılıyor. Sanatçılar tarafından erkek vücuduna ait formlar da ürün tasarım süreçlerinde kullanılıyor yani icon_wink.gif

Arabistana bile neler neler satıyor elin adamı .. Teyy teeeyy.. icon_smile.gif

Tasarımcı etiketlerde bazı şeyleri açık açık ifade etse belki bir azınlık bazı şeyleri reddeder.. Ama güzel olanı herkes alıyor işte.
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
goran
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 1833
Nerden: Nereye?

MesajTarih: Prş Arl 16, 2010 10:06 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Sizce kullandığımız zamanın da cinsiyeti var mı?
Menstrüel döngüye uyan ay takvimi anaerkil, güneş takvimini ataerkil toplumların kullanması gibi?
Zamanın dini var mı?
Müslümanların hicri, hıristiyanların miladi takvimi dayatması gibi?
Zamanın milleti var mı?
Greenwich meridyenleri, Paris senkronizasyon sinyallerine uymak zorunluluğu gibi?

Zamanı bile insan formuna sokmuşuz, tüm kavramları estetik ve ekonomik kaygılarımızla kafamızda şekillendirmişiz. Aslında herşey bambaşkaymış gibi geldi şimdi.
_________________
Nomad
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Yahoo Messenger MSN Messenger
deadline
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Oct 20, 2008
Mesajlar: 232

MesajTarih: Prş Arl 16, 2010 10:36 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Homo sapiens değiliz ki?

Bilcümle Homo economicus uz.

Belki başka bir asırda evrim sürecimiz devam eder ama bu asır da kayıp bence...
_________________
En büyük düşmanınız kendi fikirleriniz, kendi cehaletiniz, kendi egonuzdur
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Prş Arl 16, 2010 11:04 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

goran demiş ki:
Sizce kullandığımız zamanın da cinsiyeti var mı?
Menstrüel döngüye uyan ay takvimi anaerkil, güneş takvimini ataerkil toplumların kullanması gibi?
Zamanın dini var mı?
Müslümanların hicri, hıristiyanların miladi takvimi dayatması gibi?
Zamanın milleti var mı?
Greenwich meridyenleri, Paris senkronizasyon sinyallerine uymak zorunluluğu gibi?

Zamanı bile insan formuna sokmuşuz, tüm kavramları estetik ve ekonomik kaygılarımızla kafamızda şekillendirmişiz. Aslında herşey bambaşkaymış gibi geldi şimdi.


Cinsiyeti var mı bilmiyorum ama kullandığımız birim ve sistemlerin kibirli kökleri var. "July" isimli ayın adını Julius Sezar koyuyor örneğin. Her "Ağustos" deyişimizde de "küçük Sezar" imparator Agustus u anıyoruz farkında olmadan. Yeğen Sezar Agustus, Julius Sezar ın senato saldırısında öldürülmesinden sonra ülkenin bölünmüş yıllarında birkaç savaşla bu cinayetin sorumlularının kurduğu orduları teker teker yenerek iktidarı ve tüm gücü tek başına ele geçiriyor ve kukla bir senato karşısında kendisini imparator ilan ediyor, Julius Sezara karşı o öldükten sonra da devam eden halk sevgisini de kendi üzerinde toplamayı başarıyor. Antik dünyanın neredeyse tümünü o yönetiyor vs. Ama bütün bunlar bile yetmiyor elemana. O da kendisi adına bir ay istiyor , hatta bu ayın 31 gün olabilmesi ve Sezarın "july"sinden bir eksiği kalmaması için emir geliyor ve başka aylardan -galiba şubattı- günler çalınıp Agustusun ayına ilave ediliyor..

Örneğin, "niçin onluk sayı sistemi?" gibi sorulara sıra gelene kadar.. Öyle manyakça ve saçma sapan şeyler var ki..

İngiliz krallarından biri dere kenarında parlak siyah bir taş buluyor, pek seviyor ve bunun ağırlık birimi olmasını emrediyor. Kendi elinin ayağının ölçüsünü birim yapanlar da var, hemen her kıtada. Şu an yaşayanlardan biri ise şu Türkmenbaşı bilmemneyin başı mesela.. Temeli insan kibrine dayalı daha böyle onlarca şey birer isim, temel birim vs. olarak hala kullanılıyor.

Tüm evrenin insan için "yaratıldığını" düşünüyoruz mesela. Tanrıyı, ona ihtiyaç duyan insan yaratmıştır deyip yaratıcı fikrini reddedenlerin bir bölümü dahi , herşeyin tüm evrenin insan için olduğu konusunda adeta hemfikir olduktan sonra..

Tarih ve günümüz başka nasıl olabilirdi ki..

Gerçi böyle düşünmeyi de pek sevmiyorum. Karamsarları anlamayı ve kabul etmeyi mümkün kılıyor. icon_confused.gif
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
kdalak
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Nov 30, 2007
Mesajlar: 599
Nerden: İzmir

MesajTarih: Pts Arl 20, 2010 10:28 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

ilyada demiş ki:
......

Iphone gibi, Gs gibi çok tutulmuş , çok tercih edilen ve ekol olan, sektörünün gidişinde aykırı çizgisiyle kendi yönünü yolunu yaratan şeylerdi benim kastettiğim. Gs bildiğim kadarıyla sadece tek bir modeliyle bile tüm satış rekorlarını alt üst etmiş başlı başına bir ekol. İtalyan endüstrisinin böyle bir başarısını hatırlamıyorum ben. Şahin Doğan serisinin temeli olan Fiat motorlarını çaktılar bize. Hatırladığım bu..


Şimdi olmadı işte. Çoğu zaman görüşlerine ortak olmasanda, İtalya'yı bir çırpıda silişine gönlüm razı olmadı.
Ben öyle çok GS fanatiği yada, düşmanı değilim. Problemleri var ama ne menm bi şeydir denemek istiyorum açıkçası.
Gelelim İtalya ya. Bu işin babası sayılan Leonardo dan başlayıp, Enzo Ferrari den çıkılabilinir. Şahin Doğan dan önce aslına bakılırsa Fiat 124 ve 131 vardır ki kendi dönemlerinde ciddi yeniliklere sahip araçlardı (mış)
http://www.murat124.org/124.htm
Bu Şahin Doğan mevzusu ise, 131 den sonra üretilen Regeta modelinin "Koç" gibi taklidiydi aslında. Regeta 80 li yılların başlarında piyasadan çekilse de, doğru düzgün rakibi olmayan Oyak Renault ve Tofaş, R 12, R9 Broadway ve Kuş serisini yıllarca bize çakmıştır. Taaa ki, Hyundai ve Toyota Tr de üretim yapmaya başlayıp çıtayı yükseltene kadar. Bkz, Siena ve Clio üretim başlangıçları.

Yaaa tamam bunlar motosiklet harici peki. Ya Vespa ya ne demeli, Onu da geçtim, MP3 den daha çılgın tasarım var mı yahu.

Eeee yiğidi öldür hakkını ver demişler.....
_________________
NC700X
Oooohhh suyundan da koy.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi
goran
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 1833
Nerden: Nereye?

MesajTarih: Sal Arl 21, 2010 7:04 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Fransızları unutmayalım bkz: Motorize paris

http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/43351-yasam-motorize-paris/
_________________
Nomad
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Yahoo Messenger MSN Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Sal Arl 21, 2010 8:25 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

kdalak demiş ki:


Yaaa tamam bunlar motosiklet harici peki. Ya Vespa ya ne demeli, Onu da geçtim, MP3 den daha çılgın tasarım var mı yahu.

Eeee yiğidi öldür hakkını ver demişler.....


Aslında tam olarak öyle birşey demiyorum. Konular fazla iç içe geçince yazdıklarımdan doğal olarak bu sonuç çıkıyor gibi, ama yok abi öyle de düşünmüyorum. Söylediğim şey şu : Alman endüstrisi çoğu ülke endüstrilerine göre açık ara başarılı bir endüstri. Tabi burada "başarı"nın ölçüsünü ne olarak koyduğumuz çok önemli. Örneğin Emre ölçü olarak kendi tüketici memnuniyetlerinin bir ortalamasını + fiyat/performans değerlendirmelerini baz alıyor. Neye göre? Kendine göre. Kime göre? Kendi ekonomik sınıfına göre. Nereye göre? Türkiye şartlarına ve Türkiye tüketicisinin ortalama alım gücüne göre. Bu ölçü alma yöntemi yanlış mı? Bana göre en doğrusu bu. Daha doğru bir kıyas yöntemi bilen varsa ayrıca dinlemek de isterim..

Ancak şu gerçek de asla değişmiyor, Afrikadaki tüketici için herşey bambaşka. Güney Afrika Cumhuriyeinde beyaz kesimden olursan yine çok başka. İsviçreli, Kanadalı, İskandinav tületici için başka, Meksikalı tüketici için herşey çok başka. Yani satın alırken Emrenin ölçülerinden şaşmamaya çalışıyorum, ama bu ölçüler üzerinden yaptığım değerlendirme sadece benim şartlarım ve bulunduğum konum için geçerli bir değerlendirme olur diye düşünüyorum.

Alman endüstrisini açık ara başarılı birkaç endüstriden biri olarak görmeme sebep olan, ve karşısında -örneğin İtalyan endüstrisi olsun- o derece başarılı bulmamama sebep olan baz aldığım ölçü ise rakip ürünler arasında gözlemlediğim, hepimizin gözlemlediği çok ciddi boyutlardaki talep farkı. Bu oyunu herkes kapitalist ekonomiler ve kuralları içinde oynadığına göre, en başta gelen kural da talep yaratmak ve çatır çatır para kazanmak olduğuna göre.. Ve Almanya neredeyse bütün Avrupa kıtasını tabir caiz ise "sırtında taşıdığına" , ekonomik olarak AB yi finanse edecek güçte olduğuna ve bu gücü de tüm dünyada müthiş talep gören ürünlerinden , yani endüstriyel başarısından aldığına göre...
Bu endüstri ve onun ürünlerinin İtalyan endüstrisiyle kıyasladıktan sonra "hadi ayıp olmasın" diyerek birbirine yakın yerlere koyarsam .. İşte o zaman harbiden ayıp olur..

Eğer ölçü üretmek, bu ürünlere talep yaratmak, ve bunları çılgınca satmak ise.. Alman endüstrisinin başarısı şu an sadece ABD , Japon ve Çin endüstrileriyle, bunların ürünleriyle, ve bunların dünya pazarlarındaki başarılarıyla kıyaslanabilir. Belki yakında Kore falan da olacak ama Türkiye, İtalya, Brezilya, İsviçre felan değil, en azından şu an için değil. Dünya pazarlarına hakimiyet olayında arada devasa uçurumlar var, örneğin tüm AB nin ekonomisini üst üste koyup toplasan bir ABD ekonomisi ediyor vs.. Burada benim dikkatimi en çok çeken şey Almanya ve Japonya endüstrileri yine tabir caiz ise boylarından çok büyük işleri başarıyorlar.

Bunu yaparken de birbirinden farklı yollar kullanıyorlar. Örneğin Emrenin örnek verdiği, Japon üretim sisteminin kaliteyi artık daha ucuza üretmeyi başarması gibi. Alman işçisinin üretimden kendine düşen payı almada çoğu ülke işçi sınıflarından çok daha başarılı olması ve bunların maliyetleri ve rekabet şartlarını etkilemesi gibi. Buna rağmen, yani fiyat/performans oranında günden güne yaklaşan rakiplere rağmen Almanyanın üretim başarısı konusunda hala dev bir fenomen olması , ve benim bunun altındaki sebeplerden görebilidğim, -gördüğümü varsaydığım- birkaçını örnek olarak vermem gibi.

Konumuz "Nedir bu Gs çılgınlığı?" idi. Ben ısrarla bu konunun motosiklet çerçevesi dışında gibi görünen yanlarının en az ötekiler kadar önemli sebepler olduğunu iddia ettim. Sebeplerin yarısı Telelever-Paralever-Boxer vs. ise, geri kalan yarısı da -hatta belki yarıdan fazlası- çerçeve dışında görünen konuların toplamından oluşuyor bana göre.

Estetiği bilimsel yöntemlerle analiz etme işine ta 1920 lerde başlayan , bu işin okullarını akademilerini açan bir toplum, uygulamalarda ve tasarımlarda bağnaz olmamayı başarıp özgürlüğü ve özgünlüğü teşvik eden bir anlayış, ve özgün teknolojileri de sonuna kadar kullanıp bunlarla harmanladıktan sonra ortaya çıkan kaliteli endüstriyel ürünlerin tüketici üzerindeki büyük etkisi..

Adamlar bu işe kafayı takmış durumdalar. Biz nasıl milliyetçilik, din, kolay yoldan malı götürme gibi mevzulara kafayı takmışsak, bunların kafaya taktığı mevzu da mühendislik ve Alman malları. "Made in Germany" diye çok ciddi birşey var örneğin. "Made in Germany" sadece bir malın o ülke malı olduğunu tanımlar diyen yanılıyor. Yıllardır tüm dünyada içinde birsürü şeyle birlikte gelen bir paket bütünü olarak algılanır "Made in Germany". Üzerinde bu ibare yazan şey çok da başarılı bir ürün olmasa dahi tercih edilir alınır. Zihinlerimizde bazı şeyleri temsil eder hale gelmiş bir ibaredir. Aynı durum ABD ve Japon malları için de geçerlidir, ama Almanyada "Made in Germany" adlı televizyon programları dahi vardır ve izleyici yoğun saatlerde yayınlanır ve izlenir. Adamlar resmen kafayı takmışlardır buna. "Made in Germany" dünyanın en fakir ülkelerinde dahi bilinir, talep , ve imkan da var ise tercih edilir. Fakir bir ülkede sokaktaki vatandaşın önüne iki tane televizyon veya pense tornavida felan koysan ve bunlardan biri İtalyan malı, diğeri "Made in Germany" olsa, haydi seç birini al git desen .. Elini uzatacağı mal bellidir..

Benzer bir durum motosiklet için de geçerlidir. Türkiyede bir yere gidip, 15 tane motosikletin marka etiketlerini üzerlerinden tamamen söküp, motordan anlamayan, marka ve modelleri tanımayan 15-35 yaş arası yüz tane erkeği bir araya toplasan ve hepsine tek tek hangi motosikleti daha güzel ve çekici bulduğunu sorsan ... O yukarıda aktardığım diyalogla anlaymaya çalıştığım şeyi açıkça görürüz. "Bu çok erkek gösteriyo aabi" muhabbetine mazhar olan modeller açık ara öne çıkacaktır. Hiçbirimizin de bunun tam olarak dışında olduğumuzu da düşünmüyorum. İçindeyiz , ne kadar bilemem ama hepimiz içindeyiz, bir konuda olmasa başka bir konuda.. Tüketici davranışını belirleyen yüzlerce faktör var. Her biri birbirinden etkin. Kalite-fiyat/performans gibi temel kriterler ile her zaman başa baş gitme kabiliyetinde ve bence en belirleyici olan şey ise Tüketici psikolojisi. Artık bu çağda bireyin kendini tanıması, kendini kavraması bir başka şeyi anlamaktan çok daha güç. Kapitalist endüstrinin bizi bizden çok daha iyi tanıyıp analiz ettiğinden, ve bunu yaparken bilimsel metodları ve sanatı da bizden çok daha iyi bildiğinden ve kullandığından emin olabilirsiniz.

Gs çılgınca talep gören bir ürün çünkü :

Çünkü güzel. Kesinlikle güzel icon_exclaim.gif
Çünkü özgün. Kimseyi taklit etmiyor.
Çünkü kalıpların dışına taşan estetik yanları var.
Çünkü kullandığı teknolojilerin bir kısmı sahiden çok iyi.
Çünkü kullandığı teknolojilerin bir kısmı kesinlikle özgün.
Çünkü bunu üreten aklın hiçbir konuda bağnaz olmadığını çocuklar bile görebiliyor.
Çünkü geçmiş yıllardan miras kalan "sıfır sorun ve dededen toruna sağlamlık" imajını hala kullanabiliyor.
Çünkü reklam ve imaj yaratma konusunda uzman endüstrilerden biri üretiyor.
Çünkü "Made in Germany"
Çünkü çok erkek gösteriyo..
Çünkü zengin de gösterebiliyor.
Çünkü dünya kadar saçma sapan teknik sorunları da var ama yukarıdaki maddeler bunları örtme veya görmezden gelinmesini sağlama anlamında on kaplan gücünde.

Çünkü Messi denen yetenek nasıl çalımlaya çalımlaya kaleye gidip gol atıyorsa aha işte aynı şekilde motosiklet üretiyor adamlar. Tüketici olarak bi çalımdan sıyrılsan ikincisini yiyeceksin başka yolu yok.. Veya onu reddedip çıkacaksın sahaya , bu sefer de Ronaldenyo çıkacak karşına takacak iki tane .. Şu an dünyada tüketicinin durumu bence budur. Gs almayıp Varadero veya 990 veya bilmemne tercih eden için de çok şey yazılıp çizilebilir.. Yaşam amacımız kapitalist endüstrinin bu güzelliği inkar edilemez ürünlerine sahip olmak olduktan sonra .. Eşeledikçe moral bozuyor.. Her taraftan ayrı yiyoruz. Koy g..... rahvan gitsin diyorum abi..

Sevgiler...CeM...

Not : Paris yaşlanmaya başlamış Goran. Daha dün taş gibiydi. Demek hızlı gidince çabuk yıpranıyo motor.. icon_smile.gif
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
ilyada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: May 05, 2004
Mesajlar: 1614
Nerden: İstanbul

MesajTarih: Sal Arl 21, 2010 9:17 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Mercedesin üretim adedi az olan en pahalı modellerinden birinin motor montaj hattı. Video profesyonel bir yönetmen tarafından çekilmiş iyi bir reklam videosu. Çekim yapılan alana şaryolar falan kurulmuş, daha çuvalla uğraşılmış. Bu videoyu çeken kesinlikle konusunun uzmanı. Üstün teknoloji ve titizlik görsel olarak en çok vurgu yapılan iki kavram. Bunları sembolize edecek karelerin nasıl özenle ve profesyonelce seçildiğine ve aralara serpiştirildiğine, toplam süre içinde belli aralıklarla kullanılışına vs. dikkat :

http://www.youtube.com/watch?v=4XMlLgl79ek&feature=related

Bu motorda basınçlı havayı üreten sistem çok seksi valla. Aslında motorun tamamı her tarafı seksi be. Deli gönül istemez mi bu arabaya binmeyi..

Mersedesin bu motoru 545 Hp. lik standart versiyonu ve 570 Hp. lik güçlendirilmiş versiyonları olan ve adam gibi kullanınca 100 km. de 10,5 litre yakıt yakabilen bir motor.
Motorun kullanıldığı Mersedesin test videosu :

Yanda oturan amcanın yüz ifadesine ve arabadan inişi süper. "Başlarım sana da kullanacağın arabayı da ..." deyip icon_biggrin.gif

http://www.youtube.com/watch?v=KJ-MPOUBNMA[/quote]

Almanlar şu anda bunları gösterip saçma sapan sorunları ve her noktasından tüketiciyi sağmaya yönelik planlı detaylar fışkıran birçok ufak arabalarını da gayet güzel satıyorlar. Bkz. Sağ gösterip sol çakmak..

Fakat dediğim gibi, on kaplan gücünde başka birsürü şey var. Şu video bile tek başına bir kaplan. Adam ben motor yapmıyorum, bu işi sanata çevirdim bak göstereyim diyor. Montaj elemanı en son motor üzerine imzasını atarak kapatıyor olayı... Blok numarasını yazan bilgisayar kontrollü noktalayıcıdan bana ne? O numara başka bir yolla yazılsa göstermeyecek. Barkod okuyucudan bana ne? Masanın üzerine tam eşit milimetrik aralıklarla dizilmiş piston kollarından bana ne? Bunların her biri bir algıyı pekiştirir işte. Tanıtım videosu dediğin de böyle olur işte. O araba o paraları eder mi? Bence etmemesi birşeyi değiştirmez. Satılıyorsa pratikte ediyor demektir..


********************

Bu da Japonların büyük hacimli bir motorunun montajı :

http://www.youtube.com/watch?v=zta0skI9J4c&feature=related

Görüldüğü gibi , caponlarda "zaten aslan gibi araba yaptık, fazla artizliğe gerek yok, tak devam et, motor sorunusuz çalışıyorsa ve işini yapıyorsa , ömrü de rakiplerinden aşağı değilse olay tamamdır..Artiztik yapma devam et.. " felsefesi hakim icon_biggrin.gif

İşin doğrusu, Japon ve Koreli üreticilerin , motor montajı yaptıkları değil de asıl otomobili ürettikleri ve montajını yaptıkları hatlar çok enteresan. Gemilerde yollarda okyanusta giderken bile montajın devam ettiği, gemide geçen zamanın bile değerlendirildiği örnekler var mesela. Nişantaşında 8 katlı bir apartmanı verseniz ve "burayı yıkmadan içeride montaj yapın, bandlar katlar arasında dolaşsın" falan deseniz onu bile yapabilirler. Düdük kadar alanlarda robotlarında yardımıyla inanılmaz işler çıkartıyorlar. Batıda 4000 metrekarelik bir fabrika alanının sadece zeminini kullanır adamlar. Gerekiyorsa yanına bir bina daha yapıp devam ederler, havalarda gezen montaj hatları pek yoktur. Bizde daha da sere serpe bir üretim anlayışı sözkonusudur. Japon ise yer bittiğinde, hali hazırda çalışan bandın hemen üzerine ikincisini , onun da üzerine üçüncüsünü, aynı binanın aynı katı içine üst üste inşa edebilir ve ortaya çıkan görüntü tam bir karmaşa görüntüsüdür ama aslında hiçbir kaşıklık olmadan akar üretim. Denk gelirsem bant sistemlerini gösteren videolar da ekleyeceğim.

Sevgiler...CeM...
_________________
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Konu Disi Tüm saatler GMT
Sayfa Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki
2. sayfa (Toplam 4 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Forums ©

   
 

All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2002 by me
You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt