Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
İngiliz Independent gazetesi, “Ölmeden önce yapılması gereken 100 şey”i belirledi. İki yıl önce ölen gezi yazarı Dave Freeman tarafından hazırlanan listede, ağırlıklı olarak festivaller yer aldı. İlk sırada Dakar Rallisi yer alırken, Türkiye’den Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve "Mevlana’yı anma etkinlikleri", bu “100 şey” içinde kendine yer buldu.
Parayı bulmak ta bu yapılması gereken 100 şey içinde mi acaba?
100 değil 100.000 şey yapar insan..
Bankanın kestiği yıllık kart ücretii mahkemeyle geri aldı.
Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde yaşayan Mehmet İnal, banka kartından kesilen yıllık kart ücreti 57 TL’yi, Şarköy Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı’na başvurarak geri aldı.
17:21 | 07 Şubat 2011 MİLLİYET HABER
İnal, bir bankadan aldığı kredi kartından kart aidatı kesildiğini, probleminin çözülmediğini ve bundan dolayı mağdur edildiğini söyledi.
Kesilen ücretlerin iptal edilmesini ve kendisine iade edilmesini istediğini bildiren İnal, bunun için 11 Ekim 2010 tarihinde Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı’na dilekçe vererek başvurduğunu ifade etti.
Kararın yeni açıklandığını anlatan İnal, şöyle konuştu.
"Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı, kesilen ücretin tüketiciye iadesine karar verdi. Kararı sevinçle karşıladım. Kredi kartından aidat kesilen her vatandaş, kanuni hakkını kullanarak Tüketici Hakem Heyeti’ne dilekçe ile başvurmalı.
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Muğla İl Müdürü Naci Şahin'in görevi başında uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmesinin, kendisini derinden yaralandığını belirtti."
"Muğla Valisi Fatih Şahin, SGK İl Müdürü Naci Şahin'in uğradığı silahlı saldırı sonucu ölmesiyle ilgili, ''Acımız büyük. Naci Şahin başarılı ve dürüst bir arkadaşımızdı'' dedi."
Haberle ilgili yorumlardan bazıları:
"zalimin tekiydi."
"mobingin sonu ..."
"türkiye de iş yükü en fazla olan kurum sgk dır. siyasiler ve kendi amirlerinden en fazla baskı görenlerde sgk personelidir. sgk personellerinin yüzde 80 anti depresyon ilaçlarını kullanıyor ama bundan kimsenin haberi yok. niye haberi olsun ki, üç memurun yapacağı işleri bir memura verirler ve verilen işler zamanında çıkmazsa ceza verme yetkilerini hemen kullanmaktan tereddüt etmezler. personellerin çektiği sıkıntıları kimse görmüyor ama tüm türkiyeye dörtdörtlük hizmet verilmesi bekleniyor. az personel ile çok iş yapmaya çalışıyorlar ve çalışanlardan doğa üstü güçlerle çalışmasını bekliyorlar."
"mobbing'in sonu cinnettir."
----------
"Mobbing, özellikle hiyerarşik yapılanmış gruplarda ve kontrolün zayıf olduğu örgütlerde, gücü elinde bulunduran kişinin ya da grubun, diğerlerine psikolojik yollardan, uzun süreli sistematik baskı uygulamasıdır.
Kişiyi iş yaşamından dışlamak amacıyla kasıtlı olarak yapılır. Kişinin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi olmasıyla başlar. İşveren ima ve alayla, karşısındakinin toplumsal itibarını düşürmeye yönelik saldırgan bir ortam yaratarak kişiyi işten ayrılmaya zorlar.
Bir araştırmaya göre mobbing, kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda, okullarda ve sağlık sektöründe daha yaygındır. Yüksek işsizlik oranları ve dolayısıyla çalışanın değersiz görülmesi mobbingin artmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak her işyerinde ve her türlü kuruluşta rastlanabilir. Organizasyon bozukluğunun daha fazla olduğu işyerlerinde, disiplin getirmek, verimliliği artırmak, refleksleri koşullandırma (askeri disiplin) öne sürülerek yapılmakta ve meşrulaştırılmaktadır."
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Nis 14, 2011 5:19 am Mesaj konusu:
Sen şimdi Türkiyede mobbing yapılıyor, kurumlarda çalışanlara baskı uygulanıyor falan mı demeye getiriyorsun Volkert ? Yok öyle bişey. Gerçi bizim burada işaret edilen sendikaya geçmek istemeyen belediye çalışanları sendika değiştirmeleri konusunda "ikna" edildi o doğru, ama bu baskı sayılmaz ki, onların iyiliği içindi. Başlangıçta kalabalıktı, en son 3 çalışan bir de mimar kız kalmıştı söylenen sendikaya geçmeyen, başkan "ikna" edemeyince topyekün ek maaşları kesti, sonra sebebini soran çalışanlara "ama siz de bize hiç yardımcı olmuyorsunuz ki.. ben ne yapabilirim.. şu sorunu halledin bakarız.. " dedi. Sonra çalışanlar öfkelenip bunların üzerine yürüdüler tartakladılar falan, bir bayan çalışan da o mimar kızın üzerine yürüyüp "benim çoluğumun çocuğumun nafakasını sen mi verecen ....pu ... " diye bağırdı falan.. Baktılar ki kalabalık tarafından linç edilecekler, paşa paşa geçtiler gösterilen sendikaya ve ertesi ay ek maaşlar yeniden bağlandı. Senin mobbing zobbing dediğin şey böyle bişey mi ? Bunlar onların iyiliği için arkadaşım. Ek maaşları kesip sonra da kalabalığa dönüp "bakın işte onların yüzünden para alamıyorsunuz.." demek , çeşitli sebeplerle ve türlü yollarla insanları kışkırtmak .. Bunlar hep o insanların iyiliği için.
Naapsın adam ? Sen söyle ne yapsın? İşten atamıyor, ortada hukuki bir suç yok. Ama yanlış giden birşeyler de var. Kimi sendikasını değiştirmek istemiyor, kimi herkesin uyduğu dini kurallara uymuyor, kimi kıyafetiyle, kurallara uyuyor ama bir şekilde rahatsız ediyor, kimi sosyal kimliğiyle, kökeniyle, kimi düşünceleriyle fikirleriyle antipati topluyor, kimi yalakalık yapmıyor.. Şimdi bu adamlar çalışmasa kaytarsa işten atmak kolay artık. Üçkağıt yapsa daha da kolay. Yazarsın tutanağı olur biter. Fakat kural ihlali yapmayan , ama istediğini yaptıramadığın , senin gibi olmasını beceremediğin adama ne yaparsın arkadaşım sen söylesene bana? Yalakalık yapamayan adamla uğraşmak kolay mı sanıyorsun? Nasıl adam edersin? Sen bu olayı yanlış anlamışsın. Bütün bunlar aslında onların iyiliği için..
Basit ve gereksiz şeyleri onur meselesi haline getirmekten oluyor bütün bunlar. Ekmek paramıza bakacağız, ne deniyorsa ne isteniyorsa mal gibi onu yapıp öyle olacağız, gerisini de kafaya takmayacağız, sorun da kalmayacak. Adamın kurumunda çalışan, adamın gösterdiği model olacak. Abilerin raconu böyle. Bitti.
---
Şükretmek alışanlığım pek yoktur ama bu tip bir kurumda çalışmadığım için yatıp kalkıp şükrediyorum, her kim her ne olursa olsun bu sıkıntıları baskıları yaşayan gören insanlara da sabır diliyorum Şu dönem geçene kadar sabretmek kafayı atlatmamak lazım. Dayanamayan olursa ne olur? Basit, o gider yerine istenen adam alınır.
---
YGS sınavlarındaki hile hurda işlerinin protesto edildiği haberini de radyoda dinlerken, haberden çok vali yardımcısına şaşırmıştım. Herşey tamam, fakat protestocuların fotograflarını çekmek vali yardımcısına mı kalmış, bunun polisi var istihbaratı var, fotograf çekilecekse verirsin görevi gider çekerler, bunlar iyice azıttılar ha demiştim. Bir de Aslantepe stadyumunda başbakan erdoğan'ı yuhalayanları teker teker tespit edip haklarında işlem yapma mevzusu vardı ya hani.. Yuhalayanları tespit ederken de acaba vali yardımcıları mı kamera görüntülerini analiz etti diye geyik yapmıştık bu haberi dinlerken. Meğer ben yanlış anlamışım. Abi o esnada fotograf makinasını deniyormuş
Alıntı:
Protestocuları fişledi mi?
Eylemin yapıldığı gün çocuklarıyla gezmeye çıktığını, ABD'den bir arkadaşının getirdiği fotoğraf makinesi ile çocuklarının fotoğraflarını çekerken eyleme tanık olduğunu söyleyen Borazan, "Ben hem fotoğrafçılık öğreniyorum hem çoluk çocuğumu çekiyorum. Onlar da o sırada denk geldi. Fotoğrafçılık açısından bundan daha iyi kompozisyon olabilir mi?" ifadelerini kullandı.
ÖSYM Başkanı Ali Demir, Alman Peter Latzke'nin yazdığı makaleleri 1990 yılında Teknik ve Tekstil adlı dergide dokuz bölüm süren bir yazı dizisinde kendi yazmış gibi gösterdi. İntihalin fark edilmesi üzerine Demir 'özür' yazısı yayımladı."
İntihal: Bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ntihal
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Pts Nis 18, 2011 6:17 pm Mesaj konusu:
Bu sınav işleri çok fena.. Kendileri açısından da çok sakat sularda yüzüyorlar zannımca.. Öğrenci milletinin öfkesi ve tepkisi sakattır, kalıcıdır, belirleyici etkileri vardır, her daim, her memlekette..
--
Tip olarak hepsinin merdaneli teksir makinasından çıkmış gibi birbirlerine benzemeleri çok ilginç. _________________
"2010’da 210 milyar TL vergi toplandı. Gelir vergisinin payı 40 milyar TL. Vergi gelirin yüzde 70’ini KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler (zenginden çok fakirin ödediği vergiler) oluşturuyor.
40 milyar TL’lik toplam gelir vergisinin yüzde 92’si stopaj yoluyla kesilen vergi.
Stopaj yoluyla vergi demek kaynakta kesilen vergi demek. Örneğin maaş, ücret, yevmiye, telif hakkı alanların gelirlerinden vergi kaynakta kesilir. Bankadaki mevduat hesabının faizinden vergi kaynakta kesilir. Kaçırılması mümkün olmayan vergidir.
Vergi beyannamesi verenlerin beyannamede yer alan vergi miktarlarının bir bölümü daha önce stopaj yolu ile kesilmiştir. Onlar stopaja tabi vergi düşüldükden sonra kalan bölümü ödeyecekler. Her yıl açıklanan vergi şampiyonları listesinde yer alanların isimlerinin karşısında yazılı rakamları değerlendirirken buna dikkat etmek gerekir."
Güngör Uras
---------
"Vergi rekortmeni değişti!
Türkiye’nin 2010 vergilendirme dönemine ilişkin gelir vergisi rekortmeni değişti. Adının açıklanmasını istemeyen bir mükellef, verdiği pişmanlık beyannamesi ile birlikte toplam 23 milyon 202 bin 489,74 lira gelir vergisi beyan ederek 2010 vergilendirme dönemi gelir vergisi sıralamasında, daha önce ilk sırada yer alan Mustafa Rahmi Koç’u geçti."
Kayıt: Oct 27, 2005 Mesajlar: 459 Nerden: istanbul
Tarih: Çrş Nis 20, 2011 4:40 pm Mesaj konusu:
volkert demiş ki:
Adının açıklanmasını istemeyen bir mükellef, verdiği pişmanlık beyannamesi ile birlikte toplam 23 milyon 202 bin 489,74 lira gelir vergisi beyan ederek 2010 vergilendirme dönemi gelir vergisi sıralamasında, daha önce ilk sırada yer alan Mustafa Rahmi Koç’u geçti."
İlk sıraya çıkışında pişman olunmayan kısmın etkisi nedir?
birde bu pişmanlık beyannamesi nedir? vermedim zamanında o günkü rakamlar şimdi pul oldu pişmanım şimdi alın mı? _________________ Tabanway
A Rh(+)
İstanbul
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal May 10, 2011 7:32 pm Mesaj konusu:
Çılgın proje olur mu olmaz mı? Saçma birşey olduğundan şüphem yoktu da, saçma olduğu halde yapılabilir mi? şeklinde tereddütlerim var idi. ... ODTÜ Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü (Emekli) Öğretim Üyesi, ve Hacettepe Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Cemal Saydam'ın bu yazısını okuyana kadar. Bu yazı anladığım kadarıyla bir e-posta olarak hızla dolaşmaya başlamış, güzel ve enteresan bir yazı olması , ve yazanın kimliği sebebiyle birkaç gün içinde her tarafa yayılmış.
Hocanın Rusya'nın vereceği tepki ve sonrası ile ilgili bir iki satırlık yorumunu okurken de proje sahiplerine kızmayı bırakıp, vatandaş olarak bir kabahatim olmadığı halde bunlar yüzünden mal konumuna düşecek kendime de ayrıca acıdım. Öteyandan, bu yazı kanal saçmalığı hiç olmasaydı bile keyifle okunurdu, bir İstanbullu olarak verdiği ilginç bilgileri keyifle okudum, her satırında istanbul ve boğaz hakkında enteresan şeyler öğrendiğim bir yazı oldu.
Bilim karşısında bu hallere düşeceğine git köprüden at kendini daha iyi be
Mevzuyu kökünden bitirecek kadar güçlü ve etkili bir yazı olmuş. Ben ne böyle madara edilmiş bir proje, ne de bir proje sahibinin, böyle bilimsel, üstelik tarafsız bir üslup ile bu kadar "gaddarca" madara edilişini hayatımda görmedim arkadaş
100 bin tane gencin adreslerini nereden temin ettin? Üç, beş, bin, beşbin değil. Yüzbin.
Bundan böyle devletin tüm kurumları, arşivi, vatandaşın her türlü bilgisi, sicili, kayıtları bir siyasi ideolojinin hizmetinde. Eğer hala yapılmadıysa yakın bir gelecekte sorgu tipine göre kümeleme yaparak sonuç üretebilen güzel bir yazılım ve "konuya" göre fişleme yapabilen bir veri bankası da oluştururlar diye tahmin ediyorum.
Gençlikten oy isteme taktikleri..
(Taksimdeki 10-15 tanesi hariç)
Yök başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan'ın ÖSYM Başkanı Prof. Ali Demir’e tavsiyesi:
"ÖSYM’nin eski elemanlarıyla çalışıyor. Yıllardan beri bu işi yapan Meteksan firmasıyla çalışılıyor. Belki ikisini de değiştirmenin zamanı gelmiştir. Bizim Ali Demir’e tavsiyemiz bu olur."
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Cum Hzr 03, 2011 3:10 am Mesaj konusu:
Kitapçıkların üzerinde adayların fotografları ve isimleri var. Adaya özel dağıtılıyor.
Hangi adaya hangi kitapçığın verileceği önceden belli.
Sayısını açıklamadıkları çeşit cevap anahtarı olan kitapçık çeşidi var. Farklı kombinasyonlar.
Bakın çeşit sayısını diyorum, sayıyla kaç tip cevap anahtarı olduğunu bile açıklayamıyorlar
İsterlerse her öğrenciye tamamen farklı bir kitapçık ve cevap anahtarı hazırlayabilecek kadar yetenekli olduklarını kendileri ifade ediyorlar.
Din kurallarına göre sadece kız öğrencileri aynı okulda sınava soktukları haremlik selamlık yerler var. Oldu bu. Yani bu BİLE yapıldı.
Şifre var ama haksızlık yok dediler.
Peki şifre neden var? Sorusuna birşey diyen yok.
Kaç çeşit kitapçık var ısrarla söylenmiyor.
Bu arada bir sürü yalanları da çıktı ve bazıları direk medyada, bazılar da forumdonanımhaber.com gibi hiç alakası olmayan internet forumlarında ortaya çıktıktan sonra medya tarafından araştırıldı ve haber yapıldı.
Bağımsız kurullar ilk bine girenlerin kitapçıklarını incelesin? Hayır..
Bağımsız kurullar belli sayıda rastgele kitapçık tipi incelesin? Hayır..
Haremlik selamlığı hangi kritere göre yaptınız? Yaptık ama iyi niyetle..
İyi de hangi kriteri baz aldınız? Bu tercih, yer ve kişi seçimi vs. neye göre ve kim tarafından yapıldı? Sisteme girişi nasıl oldu? ..
Hiçbirine cevap yok.
Adamların yarısı şaibeli, geri kalan yarıyı da araştırsan neler çıkar allah bilir.
Hepsi bozacının şahidi şıracı.
Tepedeki adam sahtekarlıkla hırsızlıkla profesör olmuş, dünya alem şikayetçi, okuduğu okullar, yabancı hocaları falan bile illallah etmiş.
Şu ülkede her şey oldu geçmişte eyvallah ama bunlar kadar her yol mübah bir tayfa hiç olmadı. Bunlar için her yol mübah usta. Bunlar zekalarına yaratıcıklarına baştan güvenmiyor zaten. Daha yola çıkarken belli standart prosedürlerden geçerek bir noktaya erişme ihtimallerinin görece az olduğu. Zaten bu işlere de onun için giriyor adam. Sucuk tüccarından profesör ancak böyle olabilir çünkü. Ve bu kadar utanmayan adam da zor bulunur. Sırf sahtekarlıkla elde edilmiş bir diploma bile istifa için yeterli sebeptir. Ve bu adam açıkça korunuyor. Hem de kendisiyle aynı kayıktaki başka yetkililer tarafından. Yüzsüzlük, birbirini kayırma, göz göre göre karaya ak, iki kere ikiye beş deme o boyutlardaki ki.. Artık aklın tamamen inkarı noktasındayız. Herşey olmuştu eyvallah. Ama bu kadarı hiç olmamıştı. Ve bu tehlikeli bir nokta. Aklı inkar edecek kadar fanatik olmak (veya çıkarcı) tehlikelidir. Kökten inkar edebilecek kadar. Yani ıvırırsın, kıvırırsın hepsine eyvallah, ama bir durma noktası vardır. Yok abi. Sözkonusu olan bu konular olduğunda yok. Öyle enteresan ki, inanamıyor insan. Ve bu sadece çıkarla veya ideolojiyle yapılabilecek birşey de değil, bu komple bir sistem. Etiği utanmayı devre dışı bırakan. Aklın gerekirse kökten inkar edilebileceğini düstur alan bir acaip şey adeta.
Bu konular konuşulduğunda vatandaş içinde aynı dürtüyle yapılan savunma da şöyle birşey; e bütün iktidarlar yapmıştı ki.. Bal tutan parmağını yalar.. bilmemneciler olsa yapmayacak mı.. Onlar da yapacak ne var ki..
Şahsen tanıdığım "aklı başında" insanlar söylüyorlar bunları. Bildiğin vatandaş yani. Fakir veya orta gelir grubundan. Bir çıkarı olmayan kimseler. Ya arkadaş adam hırsızlıkla sahtekarlıkla profesör olmuş diyorsun, e ne var ki hepsi öyle diyor.. İyi de bununki açık seçik net belli diyorsun, ne belli öyle olduğu? diyor.. Bu "kadarcık" deşifre olanlar istifa eder diyorsun, o kadar hepsinde vardır diyor.. Önümüzde tv açık bir yandan anlatıyor, eleman bu esnada sürekli kanalı değiştirmeye çalışıyor, o da olmazsa bu kanal kasten yapıyora bağlıyor, kanalı değiştiriyorsun o da kasten yapıyor, öteki de, beriki de.. Zaten herkes düşman ona.. Lan oğlum manyaklaşma hiçbirşey için gerçeği bu derece inkara değmez lan.. Olay bu işte, yani biz öyle de yaklaşsak böyle de yaklaşsak bişey değişmeyecek, olay bu, tarihe de böyle not düşülecek diyorsun, .. yok abi.. aynen devam..
Bu kadarını fanatik futbol taraftarı bile yapmıyor arkadaş. Yani adam fanatikliği uğruna kavga ediyor, kafa atıyor adam bıçaklayabiliyor ama takım yönetimi bir üçkağıt yaptığında sallıyor ortalığı. Hala sahip çıkmıyor. Bir futbolcu yamuk bir terbiyesizlik yaptığında, bir nokta var ve o noktadan sonra o futbolcuyu da silip atıyor.
Aynı şeyi yapıyor şimdi Yusuf Ziya Özcan. Şifreyi de matbaa firması mı yapmış? Kız öğrencileri aynı okula toplama kriterlerini de matbaa mı belirlemiş? Başbakan yardımcısı kendi seçim propagandası için kullandığı 100,000 (yüzbin) adet gencin adresini de matbaa firmasından mı almış? Nerden almış?
Alıntı:
Savcılığın istediği soruşturma iznini vereceğini açıklayan Özcan “Krizi kötü yönetmiş olabilir” dediği Demir için “Çok düzgün bir adam, talebeler elini öpsünler” ifadesini kullandı.
Yemin ediyorum hiç bu kadar kusasım gelmemişti. Bu derece yüzsüzlük.. Yandaş medyanın öpe öpe yalaya yalaya artık normalleştirdiği birşey midir nedir bu? Tamam matbaa firması yapmış olsun. Sanki matbaa yapınca ÖSYM nin kabahati değil bu. Ösym öğrenci seçme yerleştirme yapamayacaksa müdürün ne işi var orada? Sahteci de çıktı niye hala istifa etmiyor? Bunca rezalet çıkınca ben mi istifa edecem?
Hırsızlık yaptığı için hocalığı ve diploması iptal edilse de öpsünler mi elini?
Hangi talebeler? Sınava haremde girenler mi? Selamlıkta giren talebeler mi öpsün?
Sınava haremde giren kız talebeler öperse dininize göre caiz olur mu?
Bi de asıl şunu merak ettim
Öğrenciler elini mi öpsünler, yoksa ille g.tünü mü öpmek lazım bunlara teşekkür edip minnet duymak için? _________________
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Yardım
Arama
Kullanıcı Grupları
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın
Giriş
Şu dönem geçene kadar sabretmek kafayı atlatmamak lazım. Dayanamayan olursa ne olur? Basit, o gider yerine istenen adam alınır.
Meğer ben yanlış anlamışım. Abi o esnada fotograf makinasını deniyormuş 
