Arama     Konular    
  Üye Ol antalya escort Ana Sayfa  ·  Konular  ·  Dosyalar  ·  Hesabınız  ·  Haber Gönder  ·  Top 10  ·  T.C Karayollari Haritasi  
Ana Menü
· Ana Sayfa
· 2. El Ilanlar
· Anketler
· Ansiklopedi
· Arkadaşına Tavsiye Et
· Arşiv
· Bize Ulaşın
· Dosyalar
· Faydalı İçerik
· Forumlar
· GizlilikPolitikasi
· Haber Gönder
· Hakkimizda
· Harita
· Konu Başlıkları
· Oyun Alanı
· Top 10
· Videolar
· Web Links
· Üye Günlüğü
· Üye Listesi
· İzlenimler
· Özel Mesajlar

Kimler Sitede
Şu an sitede, 108 ziyaretçi ve 0 üye bulunuyor.

Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.

Giris
Nickname

Şifre

Guvenlik Kodu: Guvenlik Kodu
Guvenlik Kodunu Yeniden Yaziniz

Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.

Dost Siteler
www.webevi.com www.lamaorda.com www.saglikbilgisi.com www.bilgisayarbulteni.com www.thelostdownload.com www.ucretbordrosu.com


Ikiteker Motosiklet Fan Klubu - Motosiklet ve motosikletli yasam kulturu: Forums

Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi :: Başlık Görüntüleniyor - İzmir To Kathmandu 2012 12.000 Km
 YardımYardım   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

İzmir To Kathmandu 2012 12.000 Km

 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantilar
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
LDRR1150GS
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Jul 25, 2013
Mesajlar: 4

MesajTarih: Pts Tem 29, 2013 1:44 pm    Mesaj konusu: İzmir To Kathmandu 2012 12.000 Km Alıntıyla Cevap Ver


• Cenk/olgar - izmir/kathmandu 12.000km
• 2011 kasım ayında bir sohbet sırasında bmw r1200gs ve r1150gs lerimizle yol yapacak olsak ne tarafa olurdu diye konuşurken harita üzerinde nepal/kathmandu yu düşündüğümüz sırada neden olmasın diyerek planlama ve hazırlıklarına başladığımız yolculuğumuz başlıyor.08.06.2012
• Kasım ayından itibaren gerekli tüm donanım ,malzeme,resmi evrak hazırlıklarımızı tamamladık.yola çıkarken içimizde en ufak bir tereddüt bile yok.sanki izmir’den çıkıp mersin’e gidecekmişiz gibi rahatız.bu rahatlık ve kendimize güven duygusu sayesinde hiç bilmediğimiz ülkelerde,hiç bilmediğimiz yollarda motosikletlerimizi, güvenle ve kendimizden emin bir şekilde gündüz ve gece sürdük.
• Okuyacağınız bu günlük tüm yol boyunca hergün nelerle karşılaştığımız ve neler yaptığımız hakkında sizlere ,kısıtlıda olsa bilgi verecektir.
• İstedikki deneyimlerimizin ,bizlerden sonra o ülkelere gidecek motorcu arkadaşlarada faydası olsun

http://s1076.photobucket.com/user/olgarsenergun/slideshow/ikiteker

1.gün yol notları 08 june : yollar genellikle güvenli sürüş için uygun.sadece ankara - kırıkkale arası trafik yoğun ve sivas-erzincan arasında özellikle refahiye civarında yol çalışmaları var. Bu iki nokta hızımızı biraz kesiyor ama kuzey rüzgarı yağmur bulutlarını dağıtarak bizi ıslanmaktan kurtardı.nerdeyse hiç yağmur yemedik.
Yozgat - sorgunda benzin yerine motora mazot koyuyorlardı.son anda farkettik. Pompacı motorların mazotla çalıştığını düşünmüş icon_smile.gif..herhalde motorların bu kadar yüklü olduğunu görünce kamyon zannetti..!
Bu erken deneyim bizi felaketten kurtardı.bugün ilk günümüz ve 1300 km yol katederek erzuruma geldik.erzurum şehir girişine 50 km kala yüksek dağ yollarında hayretle karların yer yer hala varolduğunu gördük.gece olduğu için buzlanma tehlikesine karşı virajlı yollarda hız keserek ilerledik.ancak bu yol aynı zamanda yol çalışmaları sebebiyle yer yer tek şerit üzerinden karşılıklı trafiğe açık ve oldukça bozuk..1300km aralıksız geldiğimizden ,gece saatleri en yorgun olduğumuz anlarda şehre varabilmek için bu 50 km yide aşmamız gerekiyor.tabii aştık ve otel aramak içn şehir merkezine doğru ilerledik.cenk sürpriz yapıyor ve hiç aramadan otelimizi buluyor.meğer daha önceki iş seyahatlerinden bu oteli biliyormuş.otelimizi zorlanmadan bulmak oldukça moral vericiydi.yerleştikten sonra kuvvetli bir yemek yiyerek dinlenmek için odamıza çıktık.ertesi gün erken başlıyacaktı.

2.gün yol notları 09 june:doğu beyazıta yaklaştıkça bulutlar kararmaya ve sağnak yağmur haberi vermeye başladı.oldukça kuvvetli bir sağanaktan sonra bulutların iran tarafındada oldukça yoğun olduğunu farkedince sınıra varma telaşımızı bastırıp gürbulağa yakın bir mevki de otel arayışına başlamışken yine çok kolay bir noktada yolumuz üzerinde otelimizi bulduk ve hemen motorlarımızı park edip üzerlerini örttük.golden hill hotel.üç yıldız olmasına rağmen oldukça düzgündü.tabii en önemlisi park alanı emniyetliydi.bu örtme işlemini oldukça önemsiyoruz ve ileriki bölümlerde nasıl azaltarak devam ettiğimize biz bile şaşıracağız.etrafta alkollü içecek satan yer bulmak pek kolay değil ama yine şanslıyız.otelin karşısında efes pilsen corner var.içerisi full efes dolu.ikişer şişe alıp odamıza yerleşiyoruz.biralardan sonra dinlenme ve uyku saatimiz geliyor.

3. Gün yol notları 10 june : doğu beyazıt golden hill hotelde sabah erken kalkıp önce kahvaltımızı yapıyoruz.kahvaltı salonu otelin çatı katında ve etrafa hakim bir noktada.bu sayede tüm civarı kuşbakışı seyredip daha sonrada ishakpaşa sarayını görmek için yola çıkıyoruz.. Saray şuan restorasyon altında. Gerçekten haşmetli bir saray döneminde sıcak su tertibatı ve kalorifer sistemi olan etkileyici bir yer. Giriş 5 tl , avlusunda birzamanlar su ve süt akan çeşmeden bugün sadece su akıyor.görevliye nereden su alabileceğimizi sorduğumuzda avludaki suyun temiz ve bilet fiyatına dahil olduğunu söyledi.güldük. gürbulak sınır kapısına doğru yola koyulunca 5 km boyunca bekleyen türk tırları önce bizi ürkttü ama sınıra gelince yakamıza yapışan haydar isimli iranlı takipçi sayesinde sınırdan adam başı 20 tl ye yarım saatte çıktık. Sınırın girişinde 100 usd 140.000 tümen iken sınırdan hemen çıktığımızda 100 usd 180.000 tümendi. Burdan anlıyoruzki bunlarda üçkağıtçı.sınır çıkışında tanıştığımız izmirli kamyon şöförü sınırda 130 günden beri beklediğini söyledi. İran türk tırlarına elinden geldiğince eziyet uyguluyormuş. İran sınırına yakın bölgelerde, rahatlıkla diyebilirizki yoldaki tırların yüzde 90 ‘ı türk. Tabelalar türkçe , insanlar rahatlıkla türkçe anlıyorlar..
Yollar ise bazargan dan tebrize kadar çok kalabalıktı. Yol kalitesi ise düşük. Trafik türkiyeden kötü , çinden iyi tebrize kadar sorunsuz geldik.
Tebrizde bir çok türk markasını özellikle mobilyacıları ve textilcileri görmek mümkün. İlk tamir maceramız tebrizde fotoğraf çekimi için durduğumuzda başlıyor. Olgarın gs 1150’ si izmirden çıkarken sorun olmasın diye değiştirdiğimiz zincir gerdirme üst civatasından ciddi miktarda yağ kaçırmaya başlamış , farketmesek motoru kaybedebilirdik. Hemen bir tamirci bulup ise koyulduk. Tamir işi yaklaşık 3 saat sürdü. Buda bütün programımızı altüst etti. Bir civata değişimi 3 saat sürer mi ? Tabiki sürer ! Motor sıcak , malzeme el girmeyecek bir noktada, sökülemiyor , anahtar kolay çalışmıyor. Civatanın altına uygun ölçüde bakır pulu bulmak mümkün değil. Ama bulduk ! Bu pulu bulmamız ancak hayır duaları sayesinde olurdu. Oda oldu ! Bu arada tamirci ali rıza genç ama becerikli ve yardımsever bir çocuktu..! Tebrizden çıkmamız akşam 17.00 yi buldu. Bunun üzerine hedef değiştirip tahran a geçmeye karar verdik. Hedefimiz gece yarısı tahrana varmak olsada qazvin yakınlarında başlayan şiddetli rüzgar ve yağmur bizi qazvin de konaklamaya mecbur etti. Rüzgar öyle güçlüydü ki ıslak zeminde motorların ön tekerleği yanal hareketlerle kayıyorduki buda motorsikletlerin biranda devrilmesine sebeb olabilirdi.bu sıkıntılı durumda oldukça uzun bir süre mücadele ettikten sonra şehir girişinde acil olarak otel bulabilmek üzere taxi aramaya başladık.
Otoban çıkısında bir taksi çevirip bize bir otel bulmasını söyledik. Oteli anlatmaya gerek yok , uzun zamandan beri böyle nefis bir otelde kalmamıştık.bu otel ileriki bölümlerde kaldığımız diğer otelleri gördüğünüzde anlayacaksınızki,nadir kaldığımız berbat otellerden biriydi.ancak motosikletler için güvenli bir liman olduğundan gözümüz hiçbirşey görmeden kabullenip kapalı ve kilitli garajına park edip kendimizden önce motosikletlerimizin keyfini önplanda tutup istirahatimize çekildik.
yinede pakistandan daha iyi olabileceğini düşünüyoruz. Şimdilik iyi geceler..!

4. Gün yol notları 11 june : anlaşılan iranda gün sabah namazından sonra başlıyor. Sabah 05.00 te kilitlenmeyen ve arkasına sandalye dayadığımız kapımız çalındı. Gece yağmura yakalanmamak için acele ile diğer araçların arkasına koyduğumuz motorları çekmemizi istediler. Motorları çekmek için kalkınca bir daha uyumak mümkün olmadı. Otelin fiyatı yaklaşık adam başı 20 tl olunca kahvaltıda vermediler tabiki.hoş verselerde biz o kahvaltıyı yiyebilirmiydik o da pek belli değildi.
Hazırlıklarımızı yaptıktan sonra otelin yanındaki bakkaldan bisküvi ve meyve suyu alıp yola koyulduk. Yola çıkınca gördük ki qazvin aslında oldukça büyük bir şehir biz yağmurdan kaçmak için acele edince şehrin varoş bölgelerinden birinde konaklamışız..! Yola 07.00 gibi çıktık.ilk benzin istasyonunda bir hamburgerci görünce dayanamadık kahvaltımızı genişlettik. Gerçi çakma kentucky frıed chıcken henüz açılmamıştı ama olgar yine cazibesini kullanıp kızlara ocağı açtırdı ve nefis bir hamburger menü ile kahvaltı yaptık..hamburgerci ufak bir alışveriş merkezinin içindeydi. İçeride herkes çok güleryüzlü bizimle ilgiliydiler. İranlılar misafirperver ve yabancılara karşı özelliklede türk seniz yardımcı olmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar..! Öğlene doğru tahrana vardık. İlk dikkatimizi çeken milad tv tower oldu. Merkezin o bölgede olacağını düşünüp tv tower a yönlendik. Vardığımızda süper modern bir yapı ile karşılaştık. Motorları kapalı otoparka koyup kuleye çıktık. Bu arada yine otoparkçılar bize özel ilgi alaka gösterip kasklarımızı ve eşyalarımızı güvenlik kulübesine koydular. Kuleye çıkmadan çok iyi ingilizce konuşan ve iyi eğitimli oldukları belli olan iranlı kız hostesler bize yapı hakkında kısa bir brifing verdiler. Kuleye çıkınca hostes kızlardan biri bize türkçe rehber istermisiniz diye sorunca şaşırdık ve tabiki dedik. Karşımıza daha önce de türkiyede bulunmuş ve iranda yunus emre enstitüsinde iyi derece türkçe öğrenmiş ayşa isimli bir kız çıktı. Bu enstitünün hangi cemaate bağlı olduğunu herkes kolayca tahmin edebilir. Ayşa bize tahran hakkında detaylı bilgiler verdi. Daha sonra birlikte resim çekilmek isteyince kibar bir dil ile bunun yasak olduğunu söyledi !!! Yine de biz türk usülü bir kaç kare aldık tabiki..!
Kuleden sonra taksi ile şehir merkezine gidip kapalı çarşıyı dolaştık. Açıkçası gördüğümüz kadarıyla bu kapalı çarşı istanbuldaki örneğinden çok daha büyük olmasına rağmen bizi çok etkilemedi. Sebebi ise bir çok dükkan çin malı satıyordu ve orjinal yapıya sonradan çok sıradan eklemeler yapılmış. Daha sonra metro ile yeni yapılmakta olan iranın en büyük camisine gittik (musalla cami) oradan da meydan-ı azadi ye geçtik. Bu anıt bir tür özgürlük anıtı ama ne işe yarıyor anlayamadık.en çok dikkatimizi çeken şey ise metro vagonlarında kadınlara ayrılmış olan özel bölümlerdi…! Daha sonra taksi ile milad tv towera geçip motorlarımızı aldık ve hızlı bir şekilde qum şehri üzerinden esfahana doğru yola çıktık. Tahran gündüz 17 milyon gece ise 14 milyon muş. Şehiren çıkmak büyük sorun. Şöyle düşünün istanbulu bilmiyorsunuz ve anadolu yakasından edirneye gitmeye çalışıyorsunuz… durum buna benzerdi….! Şehir trafiğinde yön bulmaya çalışırken yanımızda duran bir taksi bize “nereye gidiyorsunuz” diye sordu… esfehan deyince bende oraya gidiyorum takip edin dediğinde kulaklarımıza inanamadık. İşte hızır bu adam olmalıydı …! Bizi 30 dk içerisinde otoyol çıkışına getirdi… şükran…! Hızla yola devam ettik , çöle geldiğimizde artık sıcaklık güneş batmış olmasına rağmen 35 dereceydi. Bir ara hafif bir kum fırtınası başladı ve görüşümüz bir miktar azaldı. Fakat yılmayıp yola gece karanlığında devam ettik. Şuana kadar 4 mevsimide yaşadık.yanımıza aldığımız giysilerin ne kadar doğru seçim olduğunu görüyoruz. Esfahana vardığımızda gece yarısı olmuştu. Daha önce yaptığımız planlamada gece yolculuğu yoktu fakat iranda yollar tebriz den sonra gerçekten çok iyi bundan dolayı gecede yola devam ettik. Esfahanda oteli ararken ki esfehanda çok büyük bir şehir , yanımıza tekrar hızır geldi. Bu sefer 2 kişiydiler , biz onlara esfehan bölge hızırı dedik. Yanımızda arabaylar durup türkmüsünüz diye bağırdılar. Evet deyince size ne lazım otel , yemek söyleyin dediler. Bundan çok tedirgin olduk bu hiçte normal bir durum değildi, aklımıza böbrek mafyası geldi…! Daha önceden hedeflediğimiz oteli onlara sorunca otele gitmeyin bizde kalın dediler ama artık bunu kabul edemezdik. Onlardan bizi sadece otele götürmelerini rica ettik. Otele hızlı bir şekilde geldik ve yerleştik tabi gene bizi bırakmadılar. Sizi gezdirelim dediler bunun üzerine olgar “bunlarda bir iş var kurtulalım bunlardan” dedi. Fakat başarılı olamadık ve hep birlikte si-o-se-pol köprüsüne gidip çimenlere oturup nargile ve çay içtik. Bu hızrların isimleri ali rıza (azeri türkü) ve kasra idi. Kasra 30 defa türkiyeye gelmiş ve ünivesitede okumuş fakat okuduğu üniversitenin ismini bilmiyor…! İngilizcesi fena değil , ali rıza ise azeri tükçesi konuşuyor irana okumaya gelmiş ve burada kalmış. Saat 02.00 ye kadar sohbet ettik, anlattıkları inaılmazdı. İranın şah döneminde ne kadar modern olduğunu sonra mollaların başa geçmesiyle hayatın nasıl değiştini anlattılar ve türkiyeninde aynı yoldan gittiğini ve buna çok üzüldüklerini anlattılar..
Geceyi böyle tamamladık… yarın tekrar sıkı bir yol bizi bekliyor.. Bu arada hiçbir otoban gişesinde bizden türk olduğumuzu duyunca para almıyorlar ayrıca özellikle azeri türkleri bizden ne yemek parası ne taksi parası nede tamir parası almak istemediler hep zorlayarak ödeme yaptık…burası acaip bir yer..! Olgar artık bize hello dedikleri zaman kızmaya başlıyor çünkü kendini yabancı turist olarak hissetmiyor ..! Bu yaşadıklarımızı türkiye de yaşamadık bu güne kadar. Burası gerçekten kardeş topraklar….!

5. Gün yol notları 12 june : akşam kowsar oteli gerçekten rahat ve esfehanda kalınabilecek iyi 2 otelden biri güvenlikli otoparkı var. Bu otel seçimlerimizde ilk önceliğimiz. Fiyat 100 usd. Sabah 10.00 gibi kalktık. Hemen ardından kasra arayıp bizi öğlen yemeğine davet etti. Kırmadık ok dedik. Kasra gelinceye kadar önceki gün notlarını hazırladık. Yaşadıklarımızı bilgisayara aktarmak gerçekten çok zaman alıyor.. Kasra bizi güzel ufak bir restorana götürdü. Bizim alsancaktaki kafelere benziyordu. Epey sohbet ettik iran yaşamı hakkında , sokakta alkol satılmadığını ama evlere servis olduğunu ve ev partilerini anlattı. Resimlerini ıphone dan gösterdi.
Bizim şuan yaşadığımız hayatı onlar artık evlerinde yaşıyorlar görünen budur. Daha sonra kronik hale gelmiş yağ kaçırma problemi için bakır pul aradık ama bulamadık. Herneyse 16.00 gibi bizi otoban girşine bıraktı vedalaşıp ayrıldık. Daha önce yazd da kalmayı hedeflemiştik fakat programın gerisine düşmemek için devam ettik yazd-rafsancan-kerman…
Gece 12.00 gibi kermana vardık. Şaşkın ördek gibi otel ararken kırmızı ışıkta yanımızda bir araba durdu ve nerden geldiğimizi otel arayıp aramadığımızı sordu. Birbirimize bakıp güldük bu adam kerman bölge sorumlusu hızır ! Olmalıydı. Adam yolunu değiştirip bizi yaklaşık 10 km ilerde bir otele götürdü. Kerman pars otel..! Gayet güzel bir otel , kapalı otoparkıda var ! Ehh daha iyisi olamaz fiyat 100 usd. Odaya çıktık internet var dediler ama sınırlı hiç bir işe yaramıyor….iran devlet şifresi…! Yatar yatmaz bayılmışız..

6. Gün yol notları 13 june : sabah erken kalktık. Kahvaltıdan önce motorun yanına inip yağ problemi için yeni bir uygulama yapmak istedik . Bu seferde vidanın üstüne kaynattığımız somun , vidayı sıkarken elimizde kaldı…! Şimdi başımız dertte işte. Hemen kerman da bmw servisi aramaya başladık. Sinirlerimiz artık bozulmaya başlamıştı. Basit bir vida başımıza ne işler açtı..bizi her an yoldan edebilir. Biraz sakinleşmek için kahvaltıya indik.
Herhalde karnımız doyunca kafamız tekrar normal çalışmasına başladı. Bmw servisi bulamadık ama mükemmel bir toyota servisi bulduk. Hemde çalışanların hepsi hızır..! Hiç birşey söylememize gerek kalmadan sorunu çözdüler. Şimdi rahatladık..artık hedef akşam sınırda yatıp sabah erkenden pakistana geçmek ve talibanın cirit attığı bölgeden hiç durmadan , mola vermeden geçip sıyrılmak. Bu seyahat öncesinde yaptığımız programda en riskli bulduğumuz bölge… 600 km taftan çölü…
Yola öğleden sonra 3 gibi çıktık hava biraz kapalı , çok az yağmur çiledi. Yol üzerinde güzel bir saat kulesinde resim çekildik. Yanımızdan geçen 1 araba dolusu başı örtülü kız , çığlık çığlığa bize tezahurat yaparak geçtiler…iran gerçekten ilginç bir yer.daha sonra bam şehrinden geçtik. Bu şehir yakın geçmişte depremden çok zarar görmüş bundan dolayı bir çok yapı çelik konstrüksiyon la yapılmış.. Tam şehirden çıkarken bir polis arabası gördük. Bizi görünce hemen sirenleri çalmaya başladı. Durmamak için hemen hızlandık. Fakat 5 km kadar sonra baktık ki hala peşimizdeler. Mecburen sağa çektik. İçinden 2 genç polis indi, biri az ingilizce biliyordu. Nerden gelip nereye gittiğimizi sordular , ne iş yaptığımız , çantalarımızda neler olduğunu falan sorguladılar neyse çok geçmeden arkadaş olduk. Bizi yolun bundan sonraki bölümü için uyardılar. İstersek polis merkezinde geceleyebileceğimizi sabah erkenden yola çıkabileceğimizi söylediler ama bize hiç cazip gelmedi. Önümüzde 250 km çöl var ve gece geçmek bizim için çok uygun.. Çöl gece vakti saat 10.00 gibi hala 40 derece civarındaydı. Polisler bizi asker ve polis dışında durdurmak isteyen olursa durmamamız hakkında sıkıca uyardılar. Bizde bu sistemi asker ler içinde uygulayınca az daha büyük sorun yaşayacaktık. Yaklaştığımız bir asker kontrol noktasında askerin dur demesine rağmen gazladık tam kontrol noktasından geçerken yerde ki mazgal dikkatimizi çekti… güvenlik amaçlı olarak yere kurt kapanı kurmuşlar. Durmayacağımızı anlayan asker son anda kapanı indirdi. Şayet kapanı indirmemiş olsa toplam 4 lastiğimizde tamir olamayacak şekilde patlayacaktı…. Bu inanılmaz bir durum…
Sonrasında gece 12.00 gibi zahedan a vardık. Grand istiklal adında daha önceden belirlediğimiz bir oteli arıyorduk.. İngilizce bilen kimse bulamadık. Bir çiçek satıcısının önünde sorunu çözmeye çalışırken garip tipli bir çocukla karşılaştık , reflex olarak ingilizce bilip bilmediğini sorunca gayet güzel amerikan aksanıylar bizle konuşmaya başladı. Hollywood dan yeni gelmiş şehire !!! Şaka gibi… ne yaptığını sorunca gezgin olduğunu söyledi ve oteli tarif etti. Sayesinde oteli kolayca bulduk. Tam odaya yerleşirken bir baktık zahedan hızırımızda aynı otelde kalıyormuş…bizi gece müzikli bir yere davet etti önce sıcak baktık ama odaya çıkınca uyumayı tercih ettik.

7. Gün yol notları 14 june : sabah 08.00 gibi kalktık , güzelce bir kahvaltı yaptık. Toplandıktan sonra motorları yükledik sınır kapısı olan mirjaweh e doğru yola çıktık daha şehirden çıkamadan polis çevirip eskort almamız gerektiğini söyledi. Bu beklenmedik bir durumdu , biz eskortu pakistanda almayı bekliyorduk.neyse yapacak bir şey yoktu. Bir toyota pickup ve arkada 3 tam techizatlı komando ile yola koyulduk.. Koyulduk ama en az bir saat bekledik. Şehir çıkışına geldiğimizde ise bizi kontrol noktasına bıraktılar ve yeni bir eskort beklemeye başladık. Anlamsızca bekliyorduk. Pasaportlarımızı aldıkları içinde hiçbir yere gidemiyorduk. Güvenliğimiz için yapılan bu uygulama bizi epey geciktirdi. 2. Noktada da yaklaşık 1 saat bekledik. Bu sefer eskortta gelmedi bunun üzerine bir asker bir tır durdurup bindi ve takip edin dedi. Bu artık eskort değil bizim başka bir yere gitmemizi engelleyen bir uygulama şekline dönüşmeye başlamıştı. 3. Noktaya geldiğimizde ise namaz vaktiydi.. Buradada beklemek zorunda kaldık , yanımızda ki asker namazını kıldı ve yeni bir tır beklemeye başladık. Bu arada güneşin altında bekliyoruz sıcaklık 50 derece montların kollarından şıpır şıpır ter damlıyor… neyse yeni bir tır bulduk yine aynı şekilde devam ettik. Sınırdan önceki son kontrol noktasına geldiğimizde ise artık devam edemeyeceğimizi, sınırın kapandığını yakındaki köy de kalabileceğimizi söylediler. Tabiki bu hemen olmadı.. Güneşin altında kapıda bekliyorduk.. Kimse bizimle ilgilenmiyordu. Bunun üzerine olgar bağırmaya başladı. Olgar işaretlerle ve bağırarak bize bunu yapamayacaklarını bizim türk ve müslüman olduğumuzu müslümanın müslümana zulüm edemeyeceğini anlatmaya çalıştı. Gerçektende başarılı oldu ve biraz türkçe bilen bir asker yanımıza gelip nazik bir şekilde durumu anlattı ve sabah 07.00 de gelirsek sınırı problemsizce geçebileceğimizi söyledi. Yapacak birşey yoktu. Bir gün kaybettik..! Mirjaveh de tourıst guest house adında bir otele yerleştik. Odada kalırsak 30 tl bahçesinde bungalov da kalırsak 15 tl. Oda fiyatı. Kahvaltı dahil mi bilmiyoruz sabah öğreneceğiz. Odaya çıktık beklentilerimiz artık yüksek olmadığı için hemen yatıp biraz uyumayı denedik. Akşam kalkıp motorlarımızın depolarını yakındaki benzinciden doldurup. Üstlerini örttük. Olgar türkiyeden getirmiş olduğu barbunya pilaki ve komando yemeği olan pilav ile mantarlı tavuğu leziz bir şekilde ısıtarak masayı hazırladı yanınada 2 adet alkolsüz bira ama meyveli. Hiç yoktan iyidir. Hem yemek yedik hemde yol notlarını hazırlayarak geceyi tamamladık. Yarın sınırı geçmek zorlu olacak….

8. Gün yol notları 15 june : sabah 06.00 da ayaktayız. Toplandık motorları yükledik. Yola çıkmak için sabırsızlanıyoruz. Otel görevlisi yunus bizden önce kalkmış ekmek aramış bize ama köyde henüz ekmek yok.. Neyse çay , domates ve salatalıktan oluşan kahvaltımızı yapıp motorlara bindik bu arada karakol amiri geldi , bizden o sorumluymuş !! Kendisini takip etmemizi söyledi ve bizi ilk askeri kontrol noktasına getirip bıraktı. Yine aynı eskort hikayesine başlıyoruz derken , biraz söylenerek ve birazda şirinlik yaparak gelen ilk araca eskort denilen silahsız askeri bindirdik ve yola çıktık sınır sadece 5 km… sınıra geldiğimizde gümrüğün henüz açılmadığını gördük 09.00 a kadar güneşin altında bekledik ama saati gelince ilk evrakları biz verdik. Yanımızdaki asker , takipçimiz gibi işleri takip etti. Bu süperdi işte hiç sıra beklemeden bütün işler bitti sanki bizden kurtulmak için adeta yarışıyorlardı , vee irandan çıktık. Pakistana girince gözlerimize inanamadık. İran tarafında iyi kötü binalar ve düzen vardı. Pakistanda ise kerpiçten barakalarda her şey el ile yapılıyordu ama biz yabancı (belki de türk) olduğumuz için bize öncelik veriyorlardı. Biryandan da karaborsacılar para bozmak için etrafımızda dönüyorlardı. Neyse ilk barakayı geçtik kaydımızı yaptılar sonra annanemin köydeki evi gibi !!! Bahçeli kerpiç bir eve girdik. Bu sefer kapıda bizi beyaz temiz bir kamis ( uzun kollu etekli gömlek ) giymiş iyi ingilizce konuşan biri karşıladı ve içeri buyur etti , kimse odasına giremiyordu belli ki bu arkadaş gümrük müdürü falan gibi biriydi. Bize sütlü ingiliz usulü çay ve su ikram etti bu arada çaktırmadan bizi sorguladı. Nerden gelip nereye gittiğimizi amacımızın ne olduğunu… başta biraz tereddütlü idi , bir an bize izin vermeyeceğini bile düşündük. Ama daha sonra ikna oldu ve bizi eskort almak kaydıyla gönderebileceğini söyleyince hemen kabul ettik odaya girenler asker selamı vererek yada hazırol da giriyorlardı. Neyse oradan çıkıp carne de passage larımızı işlettik. Tüm işlemler 2,5 satte bitmişti ve motorları da hiç aramadılar bile ! Eskortla birlikte yola koyulduk , bu sefer yanımızda 2 silahlı adam vardı! Önceki gece bir gezginin bu bölgedeki anılarını okuyunca aslına bakarsanız eskort fikri hiçte kötü gelmemişti bize..! Gümrük müdürü eskortun bize belucistan dan çıkıncaya kadar eşlik edeceğini söylemişti bu da en azından 650-700 km birlikteyiz demekti.. Fakat 30 km sonra eskort arabayı yol kenarına çekip kaputu açtı ve bize el kol hareketleriyle bir şeyler anlattı , bizi atlatıyorlardı yani.. Pek hoşumuza gitmesede yola yalnız devam edecektik.. Onlarla bir kaç resim çekildik ve ayrıldık. Şimdi çölde yanlızdık..! Gördüğümüz develer bizi tekrar neşelendirdi ama yola akan çöl kumları zaman zaman zor anlar yaşatıyordu bir tanesinde olgar kuma gömüldü yoldan geçen cipten inen 5 zebellah bize yardım etti de kurtulduk. Önce üzerimize gelince biraz tedirgin olduk ama aralarından biri özbek çıkıp bizimle konuşunca rahatladık. Göğsümüzde ki türk bayrağı buraya kadar bize gerçekten çok yardımcı oldu! Yoldaki kum birikintileri giderken çok belli olmuyordu bir tanesinin üstünden 140 la geçince biraz endişenlendik çünkü motorun ön tekerleği kontrolden çıkıyordu , biraz hızımızı düşürmeye karar verdik. Yaklaşık her 40-50 km de bir askeri kontrol noktası vardı. Hepsinde durup bilgilerimizi kaydedip “eskort alacaksınız” baskılarını bertaraf etmek için uğraşıyoruk. Bir tanesinde , komutan görünümlü olan asker baktık ki zil zurna içmiş.. Dayanamadım ne içtiğini sordum! Biraz ingilizce biliyordu. “su” dedi. Gülmeye başladık.. Sonrada viski miz olup omadığını sordu. Bizde irandan geldiğimizi bunun mümkün olmadığını söyledik. O da bize pakistanda da yasak ama herkes içiyor dedi…
Kimbilir ? Göreceğiz ! Hedefimiz bu akşam quetta da bloom star da kalmaktı. Bütün gezginlerin konakladığı,bilinen bir guest house ! Ama olmadı dalbandin deki kontrol noktasında tuttular bizi , yine durakladık. Saat 18.00 gibiydi ,bu saattten sonra hırsızlık ve adam kaçırma olaylarının çok olduğunu söyleyen polisin gözlerindeki kararlılığı görünce yelkenleri suya indirdik. Bizi karakolda misafir edebileceğini söyledi. Bu karakol yola çıkmadan okuduğumuz kitaplardaki meşhur karakoldu ! Gezginlerin sürekli kaldığı karakol ! Neyse karakola geldik ve dinlenmeye başladık. Bu arada gs1200 ün arka lastiğine saplanan teli gördük ki bu tamir gerektiriyordu! Gs1150 ise yağ tapasından biraz yağ kaçırmaya başlamıştı ama kontrol altında..! Önemli olan defransiyeldeki terleme ! Keçeden az da olsa yağ kaçırmaya başlamış , bu durum can sıkıcı bizi yolda bırakabilir…
Bunlarla uğraşırken karakola irfan geldi , al-dawood otelinin sahibi , gelin bende kalın internet var , yemek var , bira var dedi. Oda fiyatıda 15 tl
Hiç düşünmeden otele gittik. Otele geldiğimizde bir alman iki yeni zellandalı ve 2 avusturalyalı ile karşılaştık. Hepsi motorla seyahet ediyorlardı. Ktm ,honda ve suzukı..! Ktm ile suzukı yı anladık da honda lar 250 lik ti ve marina motorundan biraz hallice idi..! Neyse hemen sohbete başladık. Alman , thailand dan başlamış 8 aydan beri yollardaymış , avusturalyalılar ise 14 aydan beri yoldalar projeleri ise 3 yıl mış…yeni zellandalılara ise sormamayı tercih ettik. Sıra bize gelince eee şey dedik kekeleyerek “biz izmir-kathmandu yapıyoruz da 20 günlük tur !!” Bundan sonra tur boyunca bize nerden gelip nereye gidiyorsunuz diye soranlara sadece dolaşıyoruz demeye karar verdik ! Millet uçmuş !
Odalara çıktık , çarşaflar en son bir ay önce yıkanmış… biraz toparlandık ve aşağıya inip hep beraber biraları açtık. Uzun bir sohbet oldu gece yarısına kadar sürdü. Yatmaya çıktığımız da bir ay önce yıkanmış çarşaflar bizi bekliyordu. Ceketlerimizi serdik ve hiç soyunmadan yattık. Bütün gece dalbandin in tüm köpekleri kapıda havladılar!!! Oda çok sıcak ! Tavan vantilatörü var ama öyle bir ses yapıyorki insanın içi kıyılıyor. Olgar hemen sızdı…cenk bekliyor.… güneşin doğmasını..!

9. Gün yol notları : sabah biz kalktığımızda dün akşam ki motorcular yola çıkmışlardı. Biz biraz sallanarak çıktık hatta polis gelmiş kapıda bekliyormuş “gelmeyecekler mi “diye haber yolladılar.. Neyse toparlandık yola çıktık. Dün akşam ki motorcular dalbandın-quetta arasını 10 saatte geldiklerini ve yolun çok kötü olduğunu söylemişlerdi. Yol başlangıçta süperdi ama sonra yaklaşık 200 km lakalar ile mücadele ettik.. Bu arada benim lastik patlak., 40 hava bastım yola çıktım quetta da yaptırmak daha akıllıca geldi. Öyle yoğun lakalar vardı ki sarsıntıdan benim arka çamurluğun vidalarından biri kesmiş quetta ya geldiğimizde çamurluk kopmak üzereydi , bizde çıkardık attık..! Yolda yaklaşık 20 defa polis kontrolü vardı. Hepsinde durduk , eldiven , kask , ceket ve pasaport çıkardık. Tabi eskort pazarlığı da yaptık. Birinde polisler çekmişler uçuyorlardı..! Bir taneside esrarını yeni sarıyordu , bize de ikram ettiler !!. Adam esrarı ince bir kağıdın içine katlayıp dudağıyla dişlerinin arasına sıkıştırdı sonrada hadi biz sizin eskortunuzuz dedi ve yola çıktık. Neyse çok sorun olmadı zaten eskortların büyük bölümünü yolda ekiyoruz sonraki polis kontrolünde biraz problem oluyor ama motor hareretini bahane ediyoruz biraz da bağırıyoruz (olgarın icadı) adamlar ne olduğunu anlayamıyorlar ve yola devam ediyoruz. 5. Saatin sonunda quetta ya girdik. Bütün zorluklara rağmen çok iyi geldik eskortlar bizi otele kadar getirdiler. Bloom star dışarıdan şirin bir otel , tüm gezginlerin kaldığı bir yer. Ortada bir çim avlusu var. Kişi başı 20 tl. Odada havlu , şampuan , tuvalet kağıdı hiçbir şey yok.. Neyse çok fazla vakit kaybetmeden yerleştik ama kötü haber çabuk geldi. Güvenlik sebebi ile otelden ayrılırken polisten noc diye bir form almak gerekiyormuş..yeni bir uygulama fakat bu gün cumartesi ve mesai bitmiş durumda yarında pazar kimse çalışmıyor , yani pazartesiye kadar sıkıştık burada… bu çok kötü oldu gereksiz yere bir gün daha kaybettik. Yapacak birşey yok. Biraz dinlendikten sonra dışarı çıkmak istedik. Saat 19.00 gibi , resepsiyon bu saatte dışarı çıkmanın uygun olmadığını havanın kararmaya başladığını söyleyerek bizi çaydırmak istedi ama biz yinede en işlek caddelerinden biri olan cinnah’a çıktık zaten otelede çok yakın. Tam bi mezbelelik..! Kanalizasyon açıktan akıyor her taraf kokuyor. Durum böyle olunca biraz atıştırmalık birşeyler aldık ve otele döndük. Otelde mutfak evlere şenlik  neyse odaya çıktığımızda şansımız biraz döndü sanırım televizyonda hbo vardı. İnternet gene yok ! Televizyon seyrederken bayılmışız..

10. Gün yol notları : sabah güzel bir kahvaltı yaptık , otelin bahçesinde yanımıza bir pakistanlı oturup biraz sohbet etti ama baktık ki sohbetin amacı sorgulamaymış !! Nerden geliyoruz , nereye gidiyoruz , motorlar kiralık mı ,bizim mi ? Ne iş yapıyoruz , sponsorumuz var mı ? Facebook da arkadaş olabilir miyize kadar geldik.! İşte facebook işi tüm amacı meydana çıkardı. Neyse adamı salladık ama sohbet arasında taliban kimdir diye sorduğumuz da “taliban benim,sensin , hepimiziz” cevabı pakistanda ki durumu gösteriyordu. Sonra , kirlilerle biraz uğraşıp toparlandık. Resepsiyondaki asif futbol meraklsı çıktı , onunla biraz futbol geyiği yaptıktan sonra yarın alacağımız belge için ondan biraz detay aldık ve onada bir çift krampon sözü verdik. Sonra tüm gün tv keyfi yaptık , otelden çıkmak içimizden pek gelmiyor akşam bir kaç el silah sesi duyduğunu söyleyince iyice canımız sıkıldı yine de akşam hem biraz alış veriş yapmak hemde hava almak için çıktık. Kasaturalar ve biber gazları da yanımızda  biraz yürüdükten sonra baktık ki asker yolu çevirmiş ağır silahlı araçlarla !!! Olgar bana göre daha emniyetli ve tedbirli bu seyahatte , ona uyum sağlarsam sanırım daha iyi olacak..fazla oyalanmadan , yoldan biraz atıştırmalık ve peynir aldık bir de çapati ! (bizim lavaşa benziyor). Otele gelince keyifle çapati arası ceddar peyniri götürdük , pakistanda da pek lezzetli oluyormuş  yarın sabah erkenden noc belgesini alıp yola çıkmak için elimizden geleni yapacağız ama pakistan biraz zorlu görünüyor. Sanırım yılbaşında isviçreli bir çifti kaçırmışlar ve 5 ay tutmuşlar. Bundan dolayı buraları çok sıkı…gerçi tüm bunları seyahat öncesi öngörmüştük sadece zaman kayıpları düşündüğümüzden daha çok oluyor diğer konuların hepsi önceden çalıştığımız gibi gelişiyor.

11. Gün yol notları : sabah erkenden kalktık , olgar bir patlama sesi duyduğunu söyledi ama ben pek birşey duymamıştım. Tek tük duyduğumuz silah sesleri ise artık bize birşey ifade etmiyor… 09.00 gibi cıvıl security ofisine gitmek üzere yürmeye başladık ortalık sakin görünüyordu. Etrafta her zaman ki gibi bol miktarda asker ve polis vardı. Devlet dairelerinin olduğu cadde dikenli teller ve beton bariyerlerle kapatılmıştı. Başındada asker bekliyordu . Sıkı güvenlik önlemlerinden geçerek ilgili binaya girdik.gerçi ne kadar sıkı anlayamadık.zira benim ve olgarın üzerinde birer kasatura ve biber gazlarıyla metal dedektöründen geçtik.cihaz ikaz vermesine rağmen kimsede dur demedi. Yetkili henüz gelmemişti.. Mesai 09.00 da başlamasına rağmen bir saat kadar yetkiliyi bekledik. Yetkili khadım huseyın gelince anladık ki quetta dan çıkmak pek kolay olmayacaktı. Sabah olgarın duyduğu patlama sesi gerçekmiş…! Öğrenci otobüsüne yapılan saldırıda 5 öğrenci ölmüş 65 te yaralı varmış…birden gerildik. Dairede herkes gergindi zaten. Yetkili sorumluluk almak istemeyip bizi bir üst yetkiliye götürdü. Onlarda toplantı halindelermiş…cıvıl securıty başkanı bizi salamayacaklarını söylediğinde dünya başımıza yıkıldı. Daha sonra sohbet sırasında bizim türk ve müslüman olduğumuzu öğrenince yumuşayıp bize tren çözümünü önerdi. Hemen kabul ettik ve dilekçelerimizi yazdık. Aldığımız noc belgesi ile quetta dan lahor a tren ile gitme izni almış olduk. Bu toplam 4,5 saatimizi aldı. Hemen yakındaki istasyona gidip treni organize etmeye çalıştık. Cafer express i her gün sabah 09.00 da hareket ediyormuş. Yaklaşık adam başı 70 tl ye bilet motorlar içinde 40 tl ödedik. Cafer express i pakistanın meşhur trenlerinden biriymiş.bu arada eskortsuz hiç bir yere gidemiyoruz. Biraz para bozdurmak için bir döviz bürosuna gittik. Her şey tamamlanınca otele geri döndük. Eskortlar ile ertesi sabah 07.30 için randevulaştık .bütün tehlikelere rağmen biraz rahatlamıştık. Bu arada silah sesleri kesilmiyordu. Otelden çıkmadan birşey yemeye karar verdik. Otelden dal (mercimek) ve çapati söyledik , yanınada kelek bir karpuz bulduk. Yemekten sonra biraz kestirdik. Yapacak birşey de yoktu zaten. Birkaç saat sonra otele çok yakın olan silah sesleri ile tekrar uyandık.. Resepsiyona inip biraz bilgi almak istedik , görevli bu durumun bu günlerde normal olduğunu söyleyerek endişelerimizi azaltmaya çalıştı.
Yapacak birşey yok,başa gelen çekilir deyip odaya çıkıp arka arka 4 film izledik ve gece bitti..

12. Gün yol notları : sabah quetta da ayrılma sevinci ile 07.00 de hazırdık. Check out yapıp eskortları beklemeye başladık. Bu arada motorları hazırladık. İşimiz bittiğinde eskortlar hala gelmemişti.biz ya allah deyip gara doğru eskortsuz yola koyulduk. Motorları yüklemek için sıraya koyduk ve beklemeye başladık. 09.00 da hareket etmesi gereken tren ancak 09.00 da perona giriş yaptı. Yük vagonuna bir miktar eşya koyduktan sonra bizi motorları yüklemek için çağırdılar. Bize ayırdıkları yere ancak 2 motor zar zor sığardı. Perondan 60 cm yukarıda olan vagona kol kuvvetiyle motorları kaldırıp yükledik. Güzelce bağladıktan sonra kapıların kilitlenmesinede eşlik edip sonrada farkettiğimiz vıp bekleme salonuna kurulduk  işte o anda dışarıdan , istasyonun hemen yanından tekrar silah sesleri başladı. Herkes koşuşturmaya başlamıştı. Bizde sakince , artık alıştık ya bir köşeden seyrediyorduk. Daha sonra bize söylenene göre bu çatışmada 4 kişi vurulmuş !! Saat 12.00 olduğunda tren hazırdı. Hemen bindik ve bizi bekleyen yaklaşık 30 saatlik yolculuk başladı…. Yolculuğumuz busıness vagonunda. Kompartumanı pakistanlı bir aile ile paylaşıyoruz. İmran , yengesi ve yeğeni. İmran hukuk okuyormuş islamabad da..! Bitirince poltikaya atılacakmış , hayırlısı inşallah . Yengesi tamamen kapalı sadece gözlerini görebiliyoruz , oda kaçırmazsa ! İmran çok cana yakın bir çocuk 24 yaşında bize müslüman olup olmadığımızı sordu.. Elhamdülillah deyince gözleri parladı sonrasında gelsin çaylar gitsin kekler..bize pakistanın dününü bugününü baştan sona anlattı. Ama yol bitmiyor bir ara elektrikler gitti , işte o an ölmeye başladık. 40 saatlik yolda ancak yarısında klima vardı..! Diğer yarısında kendimizi yelleyerek devam ettik yola. Klimalı vagondan bilet alarak ne kadar iyi bir iş yaptığımızı konuşurken yolculuğumuzun 3. Saatinden itibaren cehennem gibi oldu içerisi. Görevlilere sebebini sorduğumuzda yakıtın bittiğini söylediler… tabi bununla kalmadı cafer expresi en az 5 kere bozuldu ve tamir için bekledik. Tren de isyan başladı klimasız vagonda olan yolcular protesto için trenden indiler ve yetkililere saldırmaya kalktılar. Neyse ki çok uzun sürmedi.saatler gece yarısına gelmeye başladığında artık uykumuz gelmeye başlamıştı. Fakat yatacağımız ranzalar o kadar yağlıydı ki yatmamak için direndik .ilerleyen saatlerde montlarımızı sererek uzandık. Artık ranzalar bizim için ana kucağı kadar rahattı ! Bayılmışız.

13. Gün yol notları : uyandığımızda sabah olmuştu. İmran çayları koymuş bizi bekliyordu. Az şekerli yarı ekmek yarı kek tadında olan ev yapımı kahvaltısını paylaşmak için bizi bekliyordu. Neyse en azından 12 saat geçmişti bile. Git git yol bitmiyordu. Öğlen olduğunda imran içinde bizim tarhanaya benzer bir şey olan poşetle geldi. Kompartuman daki termosun içindeki su ile karıştırıp kıvamlı hale getirdi. Bu arada termosun içinde su , buz ve yoldan alınan üstü kirli içecekler var ayrıca bunları düzenlemek için imran elini de suyun içine sokuyordu. Arada bir de ayaklarını ovduğunu düşünürsek içindeki suyun durumu koli basilinden halliceydi. Neyse bu hijyenik su ile yapmış olduğu tarhanaya benzer karışımı çapati ile birlikte bize ikram etti. Olgarı uyarmama rağmen afiyetle yedi , bense acısını bahane ederek imranı kırmadan atlattım. Artık olgarın herşeye karşı direnci oldukça artmıştı.bu yemeklede hastalanmadığına göre birdaha hiçbirşey olmayacağına inancımız tamdı. Yol bitmiyordu gün boyunca yol devam etti. Akşam üstü artık iyice bozulan lokomotifi değiştirmek zorunda kaldılar. Tekrar yola koyulduk. Lahora geldiğimizde toplam 40 saat geçmişti saat gece yarısını geçiyordu.imrandan motorları bulabilmek için görevlilerle konuşmasını rica ettik. Motorları bulduğumuzda gördüğümüz manzara karşısında ağlamaklı durumdaydık ..! Motorların sağına soluna üstüne altına , heryerine salamura ahşap balık kasaları koymuşlar.. Tüm kokmuş balık suları motorların üzerlerine akmış.. Olgar delirdi ve vagona çıkıp tüm kasaları aşağıya atmaya başladı.. Bu arada görevliler de sinirlenmeye başlamışlardı ama bizde kavgaya hazırdık.. Neyse motorları indirmek için hazırlığa başladık. Bu arada imranda bizim için eşyalarımıza bakarak hem güvenlik görevi görüyordu hemde 40 saat boyunca gayet nezaketli olan bu iki adamın delirmiş hallerini şaşkınlıkla izliyordu. Motorları indirdik. Hemen bir kontrol yaptık gs 1200 ün deposu ciddi biçimde çizilmişti. Onun haricinde başka bir şey gece karanlığında görünmüyordu. Sadece keskin bir balık kokusu ve acaip sarı bir toz vardı motorların üzerinde. İmranla helalleştik ve istasyondan ayrıldık. Lahore daydık. Gece karanlığında yollarını bilmediğimiz bu şehirde holıday ınn hotelini aramaya başladık. Çok sürmeden bulduk otel hospitality ınn olarak değişmiş. Otelde bir süre pazarlık ettikten sonra odamıza yerleştik. Anladıkki otele gece yarısından sonra girip , perişan bir halde su , su derken çok iyi bir pazarlık yapılamıyor. Başa gelen çekilir deyip 250 tl ye odamıza geçtik. Yine bayılmışız.

14. Gün yol notları : sabah erken kalkıp kahvaltı ettik , traş olduk ve iran ve pakistanda ulaşamadığımız internetin başına geçip notları ve resimleri derlemeye başladık. Ardından otelden çıkmak istediğimizde bizi lobby de hoş bir sürpriz bekliyordu. Basın gelmiş bizimle resim çekmek istiyorlardı ayrıca otelde bize hediye vermek istiyordu. Kimseyi kırmadık ve bu küçük aktiviteden sonra lahore red fort u ziyaret etmek üzere yola çıktık. Artık hava 45 dereye ulaşmıştı. Şehiriçi trafiği inanılmaz yoğundu. Sıcaklık üzerimizdeki etkisini her geçen saniye daha çok arttırıyordu. Lahore red fort a ulaşmak bizi çok zorlamaya başlamıştı. Uzaktan bir resim çektik ve devam ettik. Olgar seyahatimiz başından beri ilk defa çok kötü olduğunu ve hemen suya ihtiyacı olduğunu söyleyince hemen ilk gördüğümüz yerde durduk. Durduğumuz dükkan meyve suyu sıkıyordu. Su istedik yok dediler bunun üzerine pekmez kıvamında “mango” suyu içmek zorunda kaldık. Susuzluğumuz bitmemişti ama en azından enerjimizi tamamladık. Artık sınıra yönelme zamanı gelmişti. Hava alanı yanından geçerken yeni bir köprünün altından geçtik.dikkatimizi çeken köprünün ismiydi ! “ abdullah gul” ..! Daha sonra kanal yoluna girdik. Millet çoluk çocuk kanaldaydı. Kanal ne kanalıysa akan su koyu kahverengiydi ama herkes mutlu ve eğleniyordu. Hafta içi bu saatte bu kadar insan (yüzlerce) napıyorlar anlamadık ,herhalde iş güç yok..! Sınıra ulaştığımızda bizi kötü bir sürpriz bekliyordu… sınır kapanmıştı saat 16.00 da iki tarafta sınırı kapatıyormuş..yapacak birşey yoktu sınırdaki işlerimizi takip edecek ve bunun karşılığında paralarımızı bozmak isteyen “muhammed” ile tanıştık..illada para bozmak istiyordu.. Karşılığında gümrük işlemlerimizi karşılıksız yapmayı teklif ediyordu ,biz soğuk durunca elimize bir tomar para tutuşturup ben size güveniyorum alın bu para sizde kalsın yarın geldiğinizde siz dolarları verirsiniz dedi ama kabul etmedik. Neyse saat 18.00 başlayacak olan meşhur askeri töreni beklemeye karar verdik. Saatler 18.00 olduğunda sınırın 2 tarafıda dolmuştu. Bu tören her akşam yapılıyormuş. Tam bir komedi askerlerin ilginç kıyafetleri ve abartılı hareketleri bizi güldürdü.tören tamamlandıktan sonra lahore’a geri döndük. Yolda pearl-contınental oteli görünce girip bir fiyat soralım dedik. Baktık dün akşam kaldığımız çakma holıday ınn den hem daha iyi hemde lahore un en iyi oteliydi. Hemen atladık tabiki bu akşam güzelce dinlenecektik. Yemek zamanı geldiğinde odadaki dergide hoş bir reklam bulduk. “the noodle house” hemde pakistanda ..! Atladık gittik.. Lıberty yakınlarında bir otelin içindeydi. Girdiğimizde içerisi dolu gibiydi. Hemen siparişleri verdik tüm gün hiçbirşey yememiştik. Yemekler muhteşemdi… mekanın sahibi ve baş ahçısı endonezyalıymış , geldi biraz sohbet ettik. Yeni açmış ama umutluymuş.. Gençler için biraz pahallı olduğunu ama yinede üst kalite müşteri için iyi bir yer olduğunu söyledi.gerçekten de şehrin bu bölgesi bizim pakistanda gördüğümüz en modern ve zengin yeriydi. Yemekleri yedik ve otele dönüp yattık. Çok lezziz bir yemekti.

15. Gün yol notları : sabah erkenden kalktık kahvaltıdan sonra sınıra doğru yola çıktık. Muhammed bizi bekliyordu. Hemen işlemlere başladık. Tam işlemler biterken gümrükte elektrik kesildi. Pakistanda her gün kesinti var.. Tabi gümrükte jenaratör olmaması da ayrı bir muamma..! İran tarafından girildiğinde gördüğümüz gümrük ile bu çıkış gümrüğü arasında fersah fersah fark var…buna rağmen durum böyleydi. Yaklaşık 1 saat sonra elektrik geldi.. Ve işimiz bitti artık muhammed paramızı bozmak için sabırsızlanıyordu. Onunda gönlünü aldıktan sonra. Hindistan sınırına geldik. Burası gerçekten medeniyet kokuyordu. Bizi gayet nazik karşıladılar ve gümrük binasına girdik. Pasaportlarımızı verdik ve işlemler başladı. Bu güne kadar türkiye ,iran ve pakistan gümrüklerinde tek bir yetkili bile motorlarımızın yanına gidip herhangi bir kontrol yapmamıştı. Burada her şey düzenli ve rutine uygun, motorlarımızın motor ve şasi numaralarına kadar kontrol ettiler. Çantalarımızı yinede pek aramadılar diyebiliriz. Ardından bizi oturtup çay ve kahve ikram ettiler amaaa bu arada gümrük müdürü ve yardımcısı gelip sohbet tadında bizi sorguladılar… hemde gayet dikkatli ve nazik bir şekilde… tek problem üzerimizde bulunan muhammed den aldığımız hindistan rupi leriydi. Kesinlikle pakistandan gelen paraları kabul etmiyorlar. Çok fazla sahte para geliyormuş.. Bizden paralarımızı istediler ve tek tek kontrol ettiler..
Bu seferlik kabul ettiler fakat bir ara paralara el koyacaklarını bile düşündük. Bu arada öğrendiğimiz en önemli şey ise satellıte telefon sokmak kesinlikle yasak… getirmiş olsaydık kesinlikle el koyacaklarını söylediler.. Neyse herşeyi atlattık ve artık hindistandayız…
Hemen amritsar a hareket ettik. Artık yollarda sırtında silahlı asker yada polisler görmüyoruz. Bunun yerine şehir içinde dolaşan filler ve kutsal hayvan inekleri görmeye başladık. Bölge sorumlusu hızırımız hemen yetişti..! Bu sefer bir bayandı..aracıyla onu takip etmemizi söyledi. Bizi golden temple a kadar götürdü. Tapınağın kapısına gelince motorları nereye koyalım derken görevli singh (sih) ler bizi içeri alıp yer gösterdiler. Bir avlunun içine girdik. Heryer insan kaynıyordu. İnsanları kaldırıp bizim motorları güvenli bir köşeye yerleştirdiler. Sanki buranın patronuymuş gibi hissettik. Bir görevli bizi bir kapıya doğru yönlendirdi. İçeri girdiğimizde önce bize su ikram etti ve sonra başka bir odaya geçtik. Birbirine bağlı bir kaç odada bir sürü yatak vardı. Belliki kalan turistler de vardı. Bize burada istediğimiz kadar kalabileceğimizi söylediler. Karşılıksız….! Teşekkür ettik. Çizmeleri ve kaskları öylece bir kenara bıraktık. İçeride bir israilli ve bir kanadalı ile tanıştık. Kısa bir sohbetten sonra paçalarımızı sıvayıp yalınayak tapınağın içine doğru geçtik. Yalınayak olmak ve erkeklerinde başlarında bir parçada olsa örtü olması zorunlu.burası sıngh lerin mekke siymiş..! İçeride yüzlerce çalışan gönüllü sıngh var , bazısı yemek yapıyor, dağıtıyor , bazısı su dağıtıyor bazısı güvenlik görevi yapıyor. Bunların hepsi bedelsiz , misafirler için…. İçeride gerçekten huzur veren bir atmosfer var.. Sürekli bir ilahi sesi yankılanıyor… kimi dua ediyor , kimi kutsal havuza giriyor ama ilahiye rağmen bir sessizlik sakinlik var. Bizim de içimiz huzur doluyor… havuzun etrafında bir tur atıp golden temple a girdik. Dışarıda duyduğumuz ilahi burdan canlı olarak yapılıyormuş… yaklaşık 2 saat kaldıktan sonra tekrar bize gösterilen odaya geldik. Buarada kalalım mı gidelim mi diye karar veremiyorduk. Sonunda ayrılmaya karar verdik. Tüm gün aralıksız motor kullanıyoruz akşamları dinlenemezsek sorun olabilir diye otelde kalmayı tercih ettik. Sıngh ler bundan pek memnun olmadılar ve kalmamız için ısrar ettiler. Bu arada motorlarımıza bir şey olmasın diyede üstlerini örtmüşler , inanamıyoruz…
Avludan ayrılırken misafirler etrafımızı sarıp resim çektirmek için adeta yarıştılar. Neyse vedalaşıp ayrıldık..şimdi bayan bhandarinin guest house zunu bulmalıydık. Uzun bir uğraştan sonra bulduk. Hayallerimizden çok uzakta ve bize söylenilen fiyattan çok pahallıydı. Bu arada öğrendikki bayan bhandari 2007 de vefat etmiş.. Kendimize düzgün bir otel aramaya başladık çok geçmeden country ınn’i bulduk ve yerleştik. Şimdi sıra birşeyler yemeye ve biraya gelmişti. Daha önce lonely planet ten tespit ettiğimiz ‘’bottom’s up’’ a geçtik. Biralar ve yanında atıştırmalıkları söyledik.. Keyifle biralarımızı içtik.. Hindistana varışımızı kutluyorduk..
Adam başı 5 er biradan sonra yatmak için otele geçtik.. Yarın yine zorlu bir yolculuk vardı… ver elini delhi….

16. Gün yol notları : sabah güzel bir kahvaltıdan sonra delhi ye doğru yola çıktık. Yol kalabalık. Yolda yapım çalışmaları sürüyor. Bundan dolayı yol bir bozuluyor bir düzeliyor. Herhalde gelecek sene bu yol çok düzgün bir hale gelecektir. Trafikteki kalabalık bizi yoruyor hava da çok sıcak. Bundan dolayı sık mola veriyoruz. Ludhıana ya geldiğimizde yolda bmw servsini görünce hemen daldık. Bizi şaşkınlıkla karşıladılar. Ama biz babamızın dükkanı gibi yerleşiverdik.nede olsa bmw motosikletlerimizle bu yolları katediyoruz.onlarında sattıkları markadan güven duyacaklarını düşünüyoruz. Motorlarımız hala balık kokuyordu ve yola çıktığımızdan beri yıkanmamıştı. Motorları yıkatmak ve yağlarını değiştirmek istediğimizi söyledik. Yıkama ok hemen dediler ama yağ değişimi için delhi de daha uygun bmw servisi olduğunu söylediler. Yanlış bir şey yapmak istemiyorlardı. Biz ısrar edince bize 5-30 yağ getirdiler.. İşte bu bize uygun değildi.. Bunun üzerine sadece motorları yıkattık. Motorlar şimdi pırıl pırıl ve mis gibi kokuyordu. Para pul almadılar , bize su , çay ve tatlı ikram ettiler , teşekkür ettik ve yola koyulduk. 20.00 gibi delhiye varmıştık. Bir benzicide durup otel belirlemesi yapıyorduk ki delhi hızırımız yetişti. Bu sefer 4 kişiydiler…!bir bayan ve üç erkek. Peşlerine takılıp şehir merkezine doğru yola koyulduk. Yaklaşık 15 km onları takip ettik. Bu hızır sanırız kendini formule 1 de zannediyordu. Ama yılmadık ve korkunç delhi trafiğine rağmen takip ettik.yalnız bir ara yardımmı ediyor yoksa filimlerdeki araba takip sahneleri gibi bizden kurtulmayamı çalışıyor çözemedik. Bizi şehir merkezinde güzel bir otele getirdiler ama bu segmentteki otel için bütçemizi lahore da doldurmuştuk. Teşekkür ettik ve kendimiz bir otel aramaya başladık. Pearl hotel oda fiatı 100 tl. Kapalı otoparkı var kahvaltı dahil. Hemen yerleştik.. Akşam yemeği için latin concept li qba daydık. Hoş bir mekan ama 01.00 de kapanıyor. Güzelce biralarımızı içip karnımızı doyurduktan yeni yerlerin keşfine çıktık. Otele geldiğimizde saat 03.00 olmuştu bile…. Yine bayılmışız….

17. Gün yol notları : sabah artık 09.00 da kalkabildik. Bu günkü plan delhi fort ziyareti ve ver elini agra/taj mahal…! Tabi önce yol notlarını toparlamamız lazım.. Video ve foto aktarımı yapalım derken saat 12.00 oldu bile…artık yola koyulma zamanı…önce delhi fortu hızlıca ziyaret ettik. Fotoğraf çekilirken etrafımızda uzaylıymışız gibi onlarca insan toplandı. Bu tür kalabalıklar insanı biraz rahatsız ediyor neyse sorun çıkmadan ayrıldık. Hindistanda gps ilk defa çalışmaya başladı fakat kendi kafasına göre çalışıyor.. Bizi ara sokalardan dolaştırıyor ama sonunda biryerleri buluyoruz. Daha önemlisi gps in pusulası işe yarıyor , onun sayesinde en azından gittiğimiz yönü doğruluyoruz. Şehirden pusula marifetiyle çıktık. Bu arada olgar ,keskin bir u dönüş esnasında motor stop edince yana yıkıldı , hemen toparlandık. Hasar tespitinde sadece ön sağ sinyal kapağı vardı.motorun ani stop etmesini aldığımız düşük oktanlı benzine bağlıyoruz. Ucuz atlattık..hindistanda şehirlerarası yollar da şehir ve kasabalar bitmiyor , yerleşim merkezleri sürekli devam ediyor. Gerçekten çok kalabalıklar…. Yolda türkiye den sonra ilk defa yağmur ile karşılaştık. Bir benzinciye girinceye kadar sırılsıklam olduk , benzincide üstümüzü değişip , yağmurlukları giydik , depoları fulleyip yola sağnak yağmurda devam ettik , akşama doğru agra ya vardık. Gps gene bizi ara yollardan şehrin içine soktu , tam bayılmak üzereyken kendimizi taj mahal önünde bulduk.. Kapanmıştı. Bunun üzerine otel arayışımız başladı. Gps bu konuda başarılı hakkını yemeyelim. Bizi otellerin çok olduğu bir caddeye getirdi. Hemen iyi bir otel bulduk. Hotel “gateway” , oda fiyatı 200 tl civarında tertemiz bir otel.. Yerleştik… burdaki guest house lar acaip yerler kalmak bir yana fiyat sormaya bile yeltenmiyoruz. Çıkıp biraz dolaşalım istedik ama rikşa cılar bırakmıyor… neyse biraz yürüyüp birşeyler içmek istedik ama bir şey bulamadık derken bir rikşaya bindik…rikşacı bize birer bira aldı ve şehir turumuza başladık. Gerçektende akşam bir şey yapma şansı yokmuş..yarım saat kadar dolaştıktan sonra rikşacıyla sabah bizi alması için anlaştık ve otele döndük… tertemiz yataklarda güzel bir uykuyu haketmiştik. Hindistan hijyen açısından gerçekten acaip berbat bir yer…

18. Gün yol notları : sabah 07.30 da rikşacı kapıda bekliyordu. Biz kahvaltımızı yapmış ve hazırdık.. Ver elini taj mahal..! Otelden 10 dk mesafedeymiş rikşacıya 2 saat sonra bizi almasını söyleyerek kapıya doğru yürümeye başladık. Giriş yabancılara 30 tl civarında yerlilere ise 2-3 tl civarında..hafif bir güvenlik kontrolünden sonra bahçesine girdik. Bu arada elimizdeki tripotu almadılar , kamera vs ok ama tripot yasak…! Neyse onuda daha sonra para bozduracağımız dükkana emanete bıraktık.. Taj mahal gerçekten görkemli bir yapı 2 saat kadar dolaşıp içimize sindirmeye çalıştık. Çıkışta rikşa mız bizi bekliyordu. Hemen bizi otele götürmesini söyledik ama bizi alışverişe götürmeye niyetliydi, bir süre konuştuktan sonra bizden birşey olmayacağını anlayınca otele dönmeye ikna edebildik. Bırakırken hala ümitliydi , sizi sonra geleyim alayım falan derken gönderdik onu.. Odaya çıkıp toparlandık motorlarımızı çalıştırdığımız da saat 11.00 olmuştu bile … hindistanda gerçekten yol almak çok zor..nerdeyse pakistandan daki eskort lu halimizi arar haldeyiz , orada hiç olmazsa bazen eskortu ekip uçuyorduk.. Burda kalabalık doğal bir eskort işlevi görüyor… gideemiiyooruuzzzz.şehirden çıkmak zaten ölüm..! Şehirden çıkmaya çalışırken bir köprünün altından geçerken trafik tıkandığı için biraz yavaşladık işte o anda motor anlamadığım bir nedenle sola yatmak istedi…! Motoru tuttum ama yinede sola yatıyordu ne oluyor diye kafamı kaldırdığımda sağımdaki rikşa benim sağ çantayı kapısından içeriye sıkıştırmış beni sola doğru yatırıyordu… adama başladım bağırmaya ama trafik çok kalabalıktı oda ne yapacağını bilemiyordu…derken sola devrildim , trafiğin ortasında kendimi yerde bulmuştum , motoru kaldırmaya çalışırken olgar yetişti yardımıma ve motoru kaldırdık. Hiç durmadan yola devam ettik.biraz ilerde hasar tespiti yapmak için durduk , dualar bizi korumaya devam ediyordu , hasar yoktu !!!! Yola devamm..! Planımız lucknow da gecelemek, sadece 300 km sonra !!! Çünkü hava kararacak ve bir sonraki hedef gorakhpur için 400 km daha yapmak gerekiyor ki bu da imkansıza yakın bir durum. Neyse yola çıktık.. Yol sanki delhi civarına göre biraz daha iyi gibi akşam üstü 17.00 gibi kanpur daydık.. Fakat olan oldu ve istemeden varanasi yoluna girmişiz ki bu hiç istediğimiz birşey değildi. Varanasi dönerken uğrayacağımız noktaydı.. Bunun üzerine havanın kararacağını da hesaplayarak lucknow dan sonra ki ufak bir yerleşim merkezini hedefledik ama ara yollardan shortcut yapmamız gerekiyordu. Önce gözümüz yemedi ama motivasyonumuz çok yüksek… bastık yürüdük yol berbat kamyonlar üzerimize 2şer 2şer geliyorlar..dönmek yok yala devam , insanlar , araçlar , inekler , domuzlar hepsi yollarda.. Bu arada olgar illede duralım dhal ve çapati yiyeceğim diye tutturunca bir de mola verdik… olgara artık hiçbir mikrobun işleyemeyeceğine eminiz.. Yola devam ettik artık gece olmuştu ama hala yol devam ediyor ve her an kaybolabiliriz bu ara yollarda… bir sürü köy geçiyoruz bir sürü sapak var… gps yine sapıttı, pusula dan yardım alıyoruz birde köylülerden el kol hareketleriyle biraz birşeyler anlamaya çalışıyoruz…şiddetli bir rüzgar başladı,ağaçlar bellerini büküyor , belli ki arkasından sağlam yağmur gelecek…dünkü hataya düşmeyip en yakın benzinciye girip yağmurlulklarımızı giydik ve yola devam ettik . Saat gece yarısını gösterdiğinde hedeflediğimiz yerleşim merkezi olan “faızabad” da vardık. Ama artık açılmıştık enerjimizde yerindeydi. Gece hindistan da motor kullanmak bize ayrı bir güven vermişti. Bunun üzerine yarınki hedefimz olan gorakhpur a devam kararı aldık , 200 km ye yakındı mesafe ….! Sabaha karşı 03.00 te gorakhpura girdik woaaw..! Süper bir yol oldu. Tura çıkarken ilk gün 1300 km yapmıştık ama bu gün hindistanda yapmış olduğumuz 16 saatteki 700 km yol , türkiyede ki 2000 km ye eşdeğer…hemen bir otel bulduk claks ınn 3*… ! Hayatımda gördüğüm en pis otellerden biri fiyatta nerdeyse lahore da kaldığımız pearl continental e yakın oda 200 tl.. Bundan önce baktığımız 3 otelde de yer yok… evlenme sezonu ve çarşambada seçim varmış..! Yapacak bir şey yok yatacağız…. Otel bahçe içinde olmasına rağmen motorları kapının önüne çektik… ve yattık.. Sabah ola hayrola…!artık motorların brandalarını örtmüyoruz.üzerimize garip bir güven duygusu geldi.hindistan böyle bir yer.

19. Gün yol notları : sabah 09.00 kalktık bu gün ver elini nepal ..! Dün akşam ki aksiyonla bir gün kazanmış olduk. Toparlanıp yola çıkmamız yine 11.00 i buldu. Rotamızı belirledikten sonra sınıra doğru yola koyulduk. Yol oldukça kalabalık ve sıcaktı. Zar zor sonauli ye vardık. Farketmeden sınırı geçmisiz.!!? Ayıp olucak deyip geri döndük ve hindistan polisine ne yapmamız gerektiğini sorunca onlarda bize yağ ne gerek var geçin gidin gibilerden birşeyler söylediler ama olgar kabul etmedi.carne de passage larımıza kaşe almamız izmire döndüğümüzde geri alacağımız depozit bedelleri için önemli. Çabuk yürüyen bir sistemleri vardı.. Neyse aynı şekilde nepal ‘e de farkına varmadan girmiş olduk. Tekrar geri dönüp nepal gümrük işlemlerimizide yaptık.. Tekrar yol almaya başladık. Butwala gelmiştik bile ama saatte ancak 50 km yol alabiliyorduk. Dağlara sarmadan önce butwal da güzel bir yemek yedik.. Artık pokara için hazırız….
Pokhara yolu bol virajlı dağ yollarıyla bize merhaba diyor.bol derken gerçekten bol…yani butwaldan pokhara şehir girişine kadar aralıksız bir sağa bir sola yatarak devam ediyoruz.yemekte içtiğimiz 3 ltr bira bu yolda bize çok yardımcı oluyor.hiç sıkılmadan kaskların içinde hafif gülümseyerek keyifle tadını çıkartıyoruz virajların.hiçbirşey neşemizi bozamaz.tabii virajlardan dolayı ortalama 50 km hızla gece 11:30 gibi pokhara’ya varıyoruz.şehir girişinde bizi üç adet bayan polis karşılıyor.nereden geldik nereye gidiyoruz muhabbetlerinden sonra şehrin en güzel kısmının lake side denen göl kenarı olduğunu öğreniyoruz.tekrar yoldayız..göl kenarına geldiğimizde tam bir turistik kasaba görüntüsü karşılıyor bizi..cafeler…barlar…restaurantlar ve hediyelik eşya dükkanları.ancak off season olduğundan 11 gibi herkes kapatmaya başlamış.amsterdam bar hala açık.daha otel bile aramadan içeri girip biraları ve hamburgerleri sipariş ediyoruz.çocuklar çok dostça.hemen koyu bir muhabbet başlıyor.dünyanın bu köşesinde bu barda konuştuğumuz insanlarla sanki 20 yıldır tanışıyormuşuz tarzında muhabbet ediyoruz.pokharada mekanımız artık amsterdam bar.bira ve hamburgerler bitince yol yorguluğumuzu farkedip düzgün bir otel sorduk ve greenland cevabını alınca hemen adrese doğru yola çıkıyoruz.otelimiz amsterdam bar a çok yakın.bahçeli ve ferah bir yer.hemen tutyoruz.önce motosikletlerin park yerini sağlama alıp daha sonrada odaya çıkıyoruz.artık uyku vakti.çok sıkı ve hareketli bir gün daha sona erdi.

20. Gün yol notları : bu sabah pokhara da uyandık.. Mıke’s restaurantında göl kenarında doğa harikası bir yer de güzel bir kahvaltı yaptık. 20 gündür sürekli yol alıyoruz.bu gün yol planımız yok.daha rahat davranıyoruz..kahvaltımızı yapıp biriken fotoğraf ve videoları derlemek ve yol notlarımızı yazmak için bolbol vaktimiz var.tüm bunları yaptıktan sonra otelin lobisinden internete bağlanarak son günlerdeki çekilmiş birkaç fotoğraf ve yazıyı paylaşacağız…fakat bu çok zormuş meğer..pokharada internet gerçekten çok yavaş ve sıksık bağlantı kopuyor.normalde yarım saatte halledilebilecek şeyler iki saatimizi aldı.ama acele ve stress yok…burası gerçekten çok huzurlu bir yer.bizide kendi rehaveti içine aldı hemen.bugünü yol yapmadan geçirmek sürekli yüklendiğimiz vücudumuza iyi geldi.kendimizi yine çok enerjik hissediyoruz.akşamüstü yine lake side bölgesinde bir cafede hem atıştırıp hemde maillere bakmak için oturuyoruz.bayağ oturmuşuz.internetin kopması insanın ne kadar vakit geçirdiğini hissettirmiyor…cafeden sonra motorsikletlerle küçük şehir turu yapıyoruz.göl çevresindeki tropik orman yolları muhteşem..daha sonra tekrar amsterdam bar a girip birer bira söylüyoruz.etraftaki herkes akşamdan tanıştıklarımız çıkınca herkesle merhabalaşıp oturuyoruz.burası bizim mekan.sanki 20 yıldır gittiğimiz izmirdeki kalyon bar gibi.evden 10.000 km uzakta bu samimiyette biryer çok entersan geliyor bize.canlı müzik var.bob marley,dire straits,pink floyd cover yapıyorlar…burada çoğunluk etrafta yetişen canavis bitkisini sigara olarak içiyor…bizede ikram ediyorlar.bizde nazikçe tekliflerini geri çevirip biralarımıza devam ediyoruz. Barda american bilardo var.birkaç el oynayıp uykumuz gelince otele dönüyoruz.gün yine huzurla ve stressiz bittiyor.

21. Gün yol notları : güne mıke’s da yine güzel bir kahvaltı ile başlıyoruz. Servis yapan çocuk dünden beri ne istesek impossible diyor.omlete soğan koy diyoruz olmaz…imkansız..,domates,peynir koy diyoruz ,menüde yok imkansız…,göl kenarında oturalım diyoruz yok orası filan diyor..10.000 km yi bu gölün kenarında oturmak için geldiğimizi söyleyince iş tatlıya bağlanıyor.kahvaltıdan sonra motosikletlere atlayıp paragılıdıng yapanların inişlerini izlemeye gidiyoruz.böylece birazda göl kenarında yol yapıyoruz.paraglıdıng iniş alanına gelirken bir ara cenk’in ayaklar bozuk zeminden dolayı yerden kesiliyor ve 2.kez gs yan olarak olduğu yere yatıyor.allah’tan olgar hemen koşarak geliyor ve motoru toparlıyoruz.sanırım biraz biraya ihtiyacımız var.hemen birer bira açıyor ve sakinleşiyoruz.bu arada inenleri seyredip aydın’ı anıyoruz.12 ye doğru artık kathmandu yoluna başlıyoruz.yol 200 km ve kalabalık,virajlı bir yol.
Ancak burdaki virajlar pokhara yolu kadar keskin değil.1,5 saat çok iyi yol alıp yolun yarısını bitiriyoruz.tabi bu arada bol bol durup fotoğraf ve video çekmeyi ihmal etmiyoruz.bir yerleşim yerinden geçerken yol kenarında ocakların yanına asılmış kurutulmuş ve kızartılmış nehir balıklarını görünce,acıktıığımızı farkedip bir ailenin işlettiği lokantaya giriyoruz.burası bize bodrum yolu üzerindeki ortaklar beldesindeki çöpşişçileri anımsatıyor.tütsülenmiş,kızartılmış karides söyledik.soğukmu diye sorduğumuz biralar masaya buz gibi gelince adambaşı farketmeden 1,5 ltr bira içmişiz.bu arada mekanın sahibi mr.lilinat ile nepal ve türkiye hakkında politika,ekonomi konuştuk.nepal’deki yöneticilerin basiretsizliğinden ve dürüst olmadıklarından bahsetti.yinede nepal’e girdiğimizden beri tüm insanların mutlu ve güleryüzlü olduklarını görüyoruz.kimsede günlük işlerden dolayı gerginlik ve elektrik hissetmedik.muhtemelen sürekli içtikleri otun etkisi var diye düşünüyoruz.mr.lilinat bize bir miktar sarıp ikram ediyor.biz kabul etmeyince yanımıza bir avuç otu yolluk olarak verdi.şu anda motorda illegal olarak ot taşıyoruz.en iyisi bu otu kısa zamanda tüketmek .
Yola devam ediyoruz.tam kathmandu’ya girerken yolda kaza olmuş,virajlı dağ yolu yaklaşık 5 km kapanmış.herkes arabalarından inmiş,yol kenarındaki beton bariyerlerin üzerinde oturuyor.neyse motosikletli olmanın avantajlarını kullanarak yol dan sıyrıldık.gördükki daracık bir virajda 2 kamyon kafakafaya tokuşmuş.
Kathmandu şehir girişinden merkeze doğru ilerledik.önceden belirlediğimiz kathmandu guest house’u bulmamız çok vaktimizi almadı.bu şehir gerçekten çok büyük ve kalabalık.motorları otele parkedip yerleştik.son iki saattir hiç bira içmediğimizi farkedince karanlık kathmandu sokaklarına daldık.daha sonra ,geç saatlere doğru el ayak çekilip sokaklar trafik yönünden sakinleyince motorlara atlayıp gece kathmandu keşfine çıktık.heryer tapınak ve heykellerle dolu.nerdeyse herköşede ibadethane var.oldukça mistik ve eski bir kültüre sahip oldukları hemen anlaşılıyor.bir ara arka sokaklardan birine dalınca kendimizi 100 kişiden fazla bir gurubun içinde bulduk.sokakta dev bir perde germişler ve çin kung-fu filmi izliyorlar.biranda aralarına kocaman motosikletlerle dalınca pek hoşnut olmayan gözlerle bize bakıyorlar.anlıyoruzki heran bir arıza çıkabilir.zaten izledikleri kung-fu lu filimle dolmuşlar,bizimle deneme yapmamaları için paniklemeden ancak hızlı bir şekilde daracık sokaktan geri manevra yaparak oradan uzaklaşıyoruz.arkamızdan seslendiklerini duyuyoruz.ancak tabiki o kalabalıkla başetmemiz mümkün değil.
Kathmandu’da uyuşturucu çok yaygın.yanınıza birisi yaklaşıp varmı bir ihtiyaç diye sorabiliyor.hippilerin bu ülkeyi ve bu şehri zamanında neden bukadar tuttuklarını şimdi daha iyi anlayabiliyoruz.
22. Gün notları : sabah kahvaltıya indiğimizde yanımıza bir gurup kız oturuyordu.olgar çocukların türk aksanlı ingilizce konuştuklarını söyleyince,cenk hadicanım dercesine gülüyor.bir süre sonra bakıyoruzki gerçektende hepsi türk’müş.çocuklar robert college’den öğretmenleri ile birlikte gelmişler.süper bir deneyim.bir süre sohbet ettikten sonra tekrar kathmandu’yu keşfetmeye çıkıyoruz.tüm gün monkey temple ,budda ve bakhtapur’u geziyoruz.akşamüstüne doğru bakhtapur’da düzgünce bir restaurantta yemeğimizi ve biramızı içip kathmandu guest house’a dönüyoruz.akşam için biraz dinlenip kendimizi tekrar dışarı atıyoruz.ortalık epey hareketli.sam’s bar adında bir bara giriyoruz.ortam oldukça kaliteli.barda duran bayanın bu mekanın sahibi olduğunu öğreniyoruz.55 yaşlarında avusturya’lı bu bayan oldukça hoş sohbet ve kibar birisi.nerden ve nasıl geliyoruz ,nereye gidiyoruz şeklindeki klasik muhabbetten sonra motosikletle yaptığımız yolu öğrenince bize daha önce gelen hollandalı motosikletli gurubu anlatıyor.barın tüm duvarlarında gelenlerin yazıları ve notları var.bizde tekirdağ’dan bizimle irtibatta olan savaş kayan arkadaşımızın adını ve kendi adlarımızı tam bar tezgahının üzerine tavana yazıyoruz.artık otele dönme ve uyku vakti..

23. Gün yol notları : kathmandu gezdikçe göruyoruzki çokta büyük bir yüzölçüme sahip olmasada tarihi yapılar ve kültür açısından çok zengin.
Patan ve bakhtapur da tarihi açıdan çok zengin.17.yüzyıla kadar bakhtapur başkentmiş.buyüzden çok dolu.daha sonra bu 3 şehirdeki prenslikler birleşmiş ve başkent kathmandu olmuş.bugünü şehri gezmeye ayırıyoruz…

24. Gün yol notları : bu gün dönüş yoluna başlıyoruz.hedefimiz akşam pokhara da kalmak.yolda kalınabilecek en uygun nokta orası,trafik çok ama acele etmiyoruz.birkaç mola vererek yola devam ediyoruz.hava çok sıcak,bira olmadan da gidemiyoruz zaten 
Akşamüstü pokhara’ya vardığımızda hava durumu pek iyi görünmüyor.ama uygun bir guest house bulmak için hala vaktimiz var.önceki gelişimizden pokhara hakkında tecrübeli olduğumuzdan,ekonomik ve daha yeşil bir guest house buluyoruz ve hemen yerleşiyoruz.artık pokhara hakkında epey bir bilgiye sahibiz.


En son LDRR1150GS tarafından Çrş Tem 31, 2013 11:21 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
goran
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Aug 13, 2003
Mesajlar: 1833
Nerden: Nereye?

MesajTarih: Çrş Tem 31, 2013 10:53 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Yarım kalmış. Fotoğraflarla süslemek lazım.
_________________
Nomad
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Yahoo Messenger MSN Messenger
LDRR1150GS
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Jul 25, 2013
Mesajlar: 4

MesajTarih: Çrş Tem 31, 2013 11:19 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Mrb;
En başta başlangıç yazısından sonra bir link var.Slayt gösterisi şeklinde fotoğraflar mevcut.Çok fazla fotoğraf olduğundan toplu birşekilde oradan görülebilir diye düşünmüştüm.Birde siz söyleyince farkettim,25. günden sonrası eksik kalmış..Hemen ekliyorum..Tşkrlr...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
LDRR1150GS
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Jul 25, 2013
Mesajlar: 4

MesajTarih: Çrş Tem 31, 2013 11:21 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

25. Gün yol notları : sabah kalktığımızda hava çok belliki yağmur bastıracak ama yinede şansımızı deneyip yağmurluklarımızı giyip 09.00 gibi yola koyuluyoruz,fakat 35-40 km gidemeden sağnak yağmur başlıyor.full viraj olan dağ yolu daha fazla gitmemize engel oluyor.motorların bu yağmur altında kayma riski çok fazla.biraz korunaklı biryerde bekleyip yağmurun geçmesini bekliyoruz.fakat bulutlar dağılmıyor.mecburen dönmeye karar veriyoruz.bu virajlı yollarda yağmur olduğu zaman 40 km 2 saatte gidilebiliyor.daha önümüzde 160 km yol var.şuan muson yağmur sezonu olduğu için yola yarın bile çıkıp çıkamayacağımız belli değil.yağmurun altında 2,5 saatte tekrar pokharaya varıyoruz.kedi gibi ıslandık ve çok yorgunuz,kalacağımız guest house’a gelirken yolda bir kahve içip ısınmak için tamirhane görünümlü bir kafeye giriyoruz.kahve siparişi verirken önümüzdeki çiftin bize baktığını farkettik.kesin nepalli olduğunu düşündüğümüz adamın yanında holladalı olduğunu tahmin ettiğimiz bir kız var.adam birden dönüp bize siz türkmüsünüz diye türkçe sorunca şaşırıyoruz.5 seneden beri asya’da son 1,5 yıldırda pokhara’daymış.izmir’li olduğumuzu duyunca daha çok heyecanlanıyor.10 sene izmir’de kalmış.işin en komik ve eğlenceli kısmı ise tanışma faslında,isimlerimizi söylerken sıra ona geldiğinde adını anlamak için 3 defa sormak zorunda kalıyoruz.üstelik bunu yaparkende gülmemeye çalışıyoruz.adı ‘’montana’’ymış. 
Bizi yakındaki evine çay içmeye davet ediyor,ama biz pek istekli davranmıyoruz.
İzmir’de yaşamış türkoğlu türk’e montana ismini yakıştıramasakta ,saygı duyup vedalaşıyoruz.pokhara bize başka bir sürpriz daha hazırlamış…akşam yağmurdan dolayı,geri döndüğümüzde geçerken duvarındaki turkish pizza yazısından dikkatimizi çeken yakındaki bir restauranta giriyoruz.barak benzeri restauranta girdiğimizde işler daha ilginç hale geliyor.nepal’li olup almanya’da yaşarken türk restaurantında çalışan ve izmir/karşıyaka’dan kız almaya kalkan,fakat nişandan sonra kızın babası tarafından kovalanan biraz türkçe biraz almanca biraz ingilizce bilen coşkun’la tanışıyoruz.bize harika bir türk sofrası hazırlıyor.böyle bir sofrayı 25 günden beri özlüyorduk.bize bayram yaşatıyor.zaten bizim pokhara’da olduğumuz haberinide montana’dan öğrenmiş…süper bir akşam yemeğinden sonra erken kalkmak için guest house’a döndüğümüzde dünya turuna solo olarak çıkmış macar akus’la tanışıyoruz…erken yatma planları suya düşüyor ve hararetli yol hikayeleri karşılıklı anlatılmaya başlıyor. Yattığımızda artık saat biri gösteriyordu.ertesi gün havanın güzel olmasını dileyor ve uyuyoruz.diyeceksinizki,pokhara madem bu kadar güzel bir yer,ayrılmak için neden bu kadar dua ediyorsunuz.?
Yolculuğumuzun 25.günündeyiz,eş ve çocuklarımızdan oldukça uzun süredir ayrıyız.artık keşif ve gezi kısmını bitirip dönüş yoluna başlamak için sabırsızlanıyoruz.motosikletleri yükleyeceğimiz kolkata şehrine zamanında varıp,önceden planladığımız uçakla dönüş yolculuğuna geç kalmadan başlamak istiyoruz.tabii evdende bu konuda minikte olsa hadi dönün artık şeklinde serzenişler artıyor.ama normal ..bugüne kadar bu kadar uzun hiç ayrı kalmamıştık.bizimde burnumuzda tütüyorlar doğrusu.

26. Gün yol notları: sabah tekrar pokhara’da uyandık.kapalana guest house..!
Oda fiyatı 6 tl..09.00 a kadar hazırlıklar bitti ve marşa bastık.hedefimiz akşam varanasi’de kalmak.hava pek içaçıcı değil,yol süper,trafik az..!Virajlarda birkaçsefer cenk’in botları yatarken yere bile değdi.oldukça iyi asfalt kalitesi sayesinde motosikletleri maximum yatırabiliyoruz.hayatımızda geçtiğimiz en güzel dağ yollarından birini geçiyoruz.butwal’a yaklaşırken yağmur başlıyor.büyük bir ağacın altında duruyoruz.ağaç aynen avatar film,ndeki kutsal ağaca benziyor.inanılmaz bir şey.
Yağmurlaukları giyip yola devam ediyoruz.butwal’a varınca geliş yolunda durduğumuz reataurantta durup aynı menüyü tekrarlıyoruz.yola devam.sınıra vardığımızda saat 15.00 olmuştu bile.hiç zaman kaybetmeden işlemlere başlıyoruz.bu sefer nepal tarafı biraz kıllık yapıyor..motorları görmek istiyor.ama biz çoktan sınırdan geçip hinidstan tarafına park etmiştik bile. 
Neyse tekrar geri getirip gösteriyoruz.adam 50 mtr uzaktan şöyle bir bakıp tamam diyor.demek gözleri keskin o mesafeden şasi nosu okuyabiliyor. 
Hemen hindistan tarafına geçip işlemlere devam ediyoruz.
İşler yolunda gidiyor ama saat 17.00 olmuş bile.
Motorların yanına gittiğimizde yeni bir sürpriz bizi bekliyor.gs 1200 ün arka lastiği patlamış.biraz hava basıyoruz ve hemen yakınlarda bir lastikçi aramaya başlıyoruz.neyseki 500 mtr ileride bir lastikçi buluyoruz ve lastiği onarmaya çalışıyoruz.lastikten 10 luk inşaat çivisi çıkıyor.inanılmaz.hatıra olarak saklıyoruz.adamlar lastiğe birşeyler tıktıktan sonra çevresine japon tutkala benzer bir şey sıkıyorlar.olmuyor tabii.bunun üzerine elimizdeki tamir takımını çıkarıp işe koyuluyoruz.neyse sonunda lastik tamam ve yola devam,ama hava karardı bile. Gorakhpur 100 km,varanasi 300 km , en iyi tahmin bile saat 02.00 den önce orada olamayacağımızı gösteriyor.ama yola devam ediyoruz.gorakhpur’a vardığımızda saat 23.00 olmuştu bile.bir yemek molası verip devam ediyoruz.ama yol çok kötü…inanılmaz çukurlar var.tabii gerçekten çok derin birkaç tanesinden kaçamıyoruz ve esaslı bir tanesinde gs 1200 ün ön jantı hafifte olsa yamuluyor.
Bugüne kadar en bozuk yol sıralamamız dalbandin,quetta arası idi.ama bu çukurlar hayatımızdaki en berbat olanlar.dümüdz asfalt yolda 100 km hızla tam yol düzeldi derken viraj dönüşü direk çukur şeklinde oyuklar çıkıyor.gece olduğu için çok zor farkediliyor.üstüne karşıdan gelen kamyonların uzun ışıkları eklenince nerdeyse körlemesine gidiyoruz.ama gidiyoruz.lastik çok kötü değil fakat can sıkıcı,hava kaçırmadığı yada patlamadığı için şanslıyız.çünkü gece yarısı olmadık biryerdeyiz..hızımızı biraz düşürüp yola devam ediyoruz.ama bu seferde uyku bastırıyor.varanasi ye 100 km kala bir benzinciye çekip matları açıyoruz.güvenlik tedbirlerini aldıktan sonra açık havada çadırı bile kurmadan kestirmeye başlıyoruz.matları derken cenk matta yerde,olgar’da motoru orta sehpaya alıp üzerinde uyumayı tercih ediyor.güvenlik önlemi ise belimizdeki bıçaklar ve biber gazları.

27. Gün yol notları : uyandığımızda sabah 05.00 olmuş bile.toparlanıp yola devam ediyoruz.sabah 09.00 gibi varanasi’ye varıyoruz.bu şehir bize delhi’den bile daha saçma bir trafik ve sonsuz klakson sesleriyle merhaba diyor.birkaç otel dolaştıktan sonra cıty ınn adında orta şekerli bir otele yerleşiyoruz.hemen duş alıp uyumaya çekiliyoruz.bayılmışız.gerçekten çok yorulmuşuz.15.00 a kadar uyumuşuz.dışarısı çok sıcak.biraz daha otelde kalıp internetten motorların yükleme yazışmalarını düzenlemek istiyoruz.akşamüstü şehri dolaşmak ve ölü yakma merasimini izlemek üzere motorlu bir rikşa ile ganj’a doğru çıkıyoruz.ilk durağımız blue lassie shop.burası oldukça meşhur bir yer.lassie bildiğimiz ayran.ancak burada ayranı şeker ve tropik meyvelerle karıştırıp sunuyorlar.fakat küçük bir sorun var.hijyen.dükkan gıda işletmesinden çok kaynak atölyesi tarzında.lassie hazırlayan şef ellerini bir tasın içinde çalkalarken ,tasa akan kirli suyu ziyan etmiyor ve yapacağı lassie’nin içine döküyor.sonra aldığı paraları eliyle bir kutuya atıp tekrar işine devam ediyor.bardakları ise artık aylardır yıkanmamaktan simsiyah olmuş bir havlu ile ovalayıp,kendince temizleyerek yeni gelen müşterisine bu bardakla servis yapıyor.durum kısaca vahşet.dahada vahşet tarafı cenk bu lassie’lerden üç bardak içiyor.olgar’sa gelen tekliflerden ustaca sıyrılıp bu deneyimi atlatıyor.tam bu sırada bir gurup insan belli bir cümleyi tekrarlayarak omuzlarında yakmaya götürdükleri mefta ile dükkanın önünden geçiyorlar.o an bu dükkanın neden bukadar meşhur olduğunu anlıyoruz.dükkan ölü yakma merasimine giden kortejlerin tam yolu üzerinde.turistler için bulunmaz fırsat.daha sonra blue lassie shop’tan çıkıyoruz.yolumuzu sürekli satıcılar kesip birşeyler satmaya çalışıyor.ısrarlı bir tanesi rehberimiz olmayı teklif ediyor ve ölülerin yakıldığı yere kestirmeden götürebileceğini söylüyor.karşılığındada istersek dönüşte dükkanına uğrayıp alışveriş yapabileceğimizi söylüyor.kabul ediyoruz.hava aşırı sıcak.yolu kendimiz aramak işkence haline dönüşebilir.onun rehberliğinde ineklerin daracık sokaklarda yattığı yerlerden geçip ana tapınağa varıyoruz.etraf kesif duman ve et yanığı kokuyor.orada bizi gönüllü olarak tapınakta çalıştığını söyleyen birisi karşılıyor.olgar tam yanan ateşlerden bir kare fotoğraf alırken gönüllü çocuk ikaz ediyor ve bunun yanan ölülerin nirvana’ya ulaşmalarını engeleyeceğini anlatıyor.saygı duyuyor ve başka fotoğraf almıyoruz.
Anlatmaya başlıyor.durumu iyi olanların sandal ağacıyla yakıldıklarını,daha fakir olanların ise herhangi bir ağaç türüyle yakıldığını,ama ağaç ne olursa olsun yakıldıklarında hepsinin nirvana’ya ulaşacaklarına inandıklarını söylüyor.yaşam ve ölüm tekrarında reenkarnasyona inanıyorlar.her ölümden sonra dünyaya yeniden ama farklı bir bedenle geliyorlar.insan,hayvan herhangi bir şekilde.bu döngüyü ancak öldüklerinde varanasi’de yakılarak sonlandırabiliyorlar.burada yakılarak defnedilmeyi başaranlar,reenkarnasyonu sonlandırıp ebedi huzur ve nirvana’ya ulaşıyorlar.daha sonra tapınaktaki 3000 yıldır hiç sönmeyen ateşi görüyoruz.tam 10 kişi bu ateşin sürekli yanmasından sorumlu.tapınağın arka tarafında ise odunlar var.bir kişi için en az 300 kg gerekliymiş.zenginlerde bu miktar artabiliyormuş. Buradan tapınağın daracık arka sokaklarındaki küçük bir ibadethaneye gidiyoruz.daha doğrusu götürülüyoruz.olgar çizmelerinin zor çıktığını bahane ederek içeri girmiyor.cenk’se içeriye şöyle bir bakmak için giriyor.daha sonraki konuşmalarda olgar’ın burayı emniyetli görmediği ve acil durumda dışarıda kalarak yardım etmeyi planladığı anlaşılıyor.cenk’i göstermelik bir dua dan sonra üst kata çıkarıyorlar.odadan içeri girer girmez görevli demir parmaklıklı kapıyı kapatıyor ve sürgülüyor.daha sonra tepsilerde çeşitli uyuşturucu maddeler sunularak satın almak isteyip istemediği soruluyor.tepsilerde kokain olduğunu tahmin ettiği beyaz toz bile var.cenk nazikçe istemediğini belirtince görevli hoşnut olmasada fazla ısrar etmiyor ve belki olgar’ında dışarıda boş durmayacağını düşünerek kapıyı tekrar açıyor ve aşağıya iniyorlar. Olgar bu yolculuktaki güvenlik sorumluluğunu üst derecede kontrol altında tutyor.ve açıkçası bazı durumlarda bunun faydasınıda görüyoruz.artık ölü yakma kısmı bittiğinden bize yol gösteren esnaf arkadaş sabırsızlanıyor ve bizi dükkanına doğru yönlendiirmeye çalışıyor.daracık varanasi çarşı sokaklarına dalıyoruz tekrar.farkediyoruzki bu arkadaş yön duygumuzu kaybettirip ona yolun sonuna kadar bağımlı kalmamız için yolları iyice karıştırıyor.tabii biz bu durumu farederetmez tornistan yapıyoruz ve onunla artık gelemeyeceğimizi söylüyoruz.oysa yarı kızgın bizi o kadar gezdirdiğini söylüyor ve ısrarla dükkanına çağırıyor.ozaman tabii olgar’ın asfalyalar yine atıyor ve adamı omuzlarından sertçe tutup olduğu yerde geri döndürüyor ve yanımızdan hemen voltalamasını söylüyor.adam bu sert tepki karşısında şaşırıp hareketsiz kalıyor.anlaşılan daha önce turistlerden bu tarz bir hareket görmemiş.yöntem işe yarıyor ve artık rahatız.kendimizce yolu bulup labirent gibi sokaklardan çıkarak bir rikşa tutuyoruz ve otele doğru yola koyuluyoruz.

28.gün yol notları:
Sabah erken kalkıp kahvaltı faslından sonra kolkata’ya doğru yola çıkıyoruz.ancak yine yağmur karşılıyor.hemen yağmurlukları giyip oldukça yoğun trafikte yola devam ediyoruz.birara yoğun yağmurda 140 la giderken arka arkaya yola çıkan üç inek zorlu anlar yaşatıyor.olgar sağ yan çanta ile en baştaki ineğe yandan çarpıyor.çarpmanın etkisi ile çanta yerinden çıkıyor fakat bağlama kayışları sayesinde motosikletten ayrılmadan yerde sürükleniyor.biriki sağ sol yalpadan sonra motoru devirmeden yolun soluna yanaşıp durmayı başarıyor.hemen çanta yerine takılıyor ve yola devam.durmak yok.vaktinde kolkata’ya varıp aynı gün içinde kasalama işlerini bitirip delhi uçağına yetişmemiz lazım.hava kararıyor ve yağmurda aralıksız yağmaya devam ediyor.karanlık yolda karşıdan gelen uzun farlarını açmış kamyonlarla önümüzü görmeden devam etmeye çalışıyoruz.ancak mümkün değil.kaskların vizörleri su ve çamur damlacıkları yüzünden görüşü minimuma indiriyor.hertürlü mahlukatın yollarda gezdiği bu otobanda ilerlemek imkansız.pes ediyoruz ve ilk karşımıza çıkan şehirde durup bir otel arama kararı alıyoruz.dubakar.bu şehir gerçekten büyük bir şehir.demir çelik sanayisi ve termik santrali ile öne çıkıyor.şehir merkezine yakın bir yerde dubakar hızırlarımız bizi karşılıyor.bu sefer motosikletli bir karı koca.ikiside çok cana yakın ve yardımsever insanlar.hemen bize tarif ettikleri yolu birlikte gitmeyi teklif ediyorlar.onlar önde biz arkada dubakar’daki sanayi ve termik santralleri işleten yabancı mühendislerinde kaldığı oldukça düzgün peerless hotel’e doğru hareket ediyoruz.yağmur altında yollarından dönüp bize yol gösteren çift ile vedalaşıp odamıza yerleşiyoruz.tabii öncelikle motosikletlerin park güvenliğini sağlıyoruz.hemen hemen bütün otellerde çalışan personelin kullandığı 200 cc lik motosikletler için kenarda bir park yeri oluyor.ne hikmetse bizim makinalarıda aynı kategoride değerlendirip aynı yere park etmemiz için ısrar ediyorlar.küçük bir bağırma ve ikna aşamasından sonra istediğimiz park yerine görevlileri ikna edip,odaya yerleştikten sonra birşeyler atıştırmak ve içmek için restaurant kısmına iniyoruz.burada oldukça alkollü fakat aynı zamanda kontrolü elden bırakmayan ve düzgün konuşan avusturya’lı bir mühendisle tanışıyoruz.üç yıldır bu şehirdeymiş.demir çelik fabrikasında çalışıyormuş.biraz lafladıktan sonra sabah çok erken kalkıp yola koyulmak üzere çıkacağımızdan erkenden yatıyoruz.sabah erken kalkıp kısa bir kahvaltı faslından sonra kolkata’ya doğru yola çıkıyoruz.önümüzde 170 km var.gece aslında oldukça yaklaşmışız.yağmur görüşümüzü engellemese geç saatlerde kolkata’da olabilirmişiz.ancak verdiğimiz kararın güvenliğimiz için daha doğru olduğunu birkez daha onaylayıp yola koyuluyoruz.kolkata şimdiye kadarki gördüğümüz tüm hindistan şehirlerinden en kalabalık ve yoğun trafiği olan bir şehir.victoria meydanında arkas schenker’de çalışan bir görevli kendi motosikleti ile bizi karşılıyor.ancak onunla buluşacağımız victoria meydanına varmamız,şehre girdikten sonra 1,5 saatimizi alıyor.daha sonrada onun rehberliğinde schenker depolarına varmamızda 45 dakikamızı alıyor.artık her saniye çok kıymetli.depolardan içeri girdiğimizde görüyoruzki daha izmir’deyken verdiğimiz ölçülerde kasaları hazırlamışlar.hemen yükleme işlemine başlıyoruz.spanzet gerdirme kuşaklarla motosikletleri sabitledikten sonra personel etraflarını strafor örtü ve strech film ile sarıyor.yapılan işlem gerçekten çok düzgün,içimize siniyor.kasa kapaklarını kapatma aşamasında havaalanına yetişmek üzere beklemeden yola çıkıyoruz.artık motosikletlerimiz yok.taxi ile içimiz garip bir şekilde 2 saatlik yoğun trafik mücadelesiyle havaalanına varıyoruz.zamanlama mükemmel.delhi uçağına yetişiyoruz.ertesi sabah 06.30 da da delhi’den istanbul’a thy ile dönüş uçağımızı confirme ediyoruz.
İstanbul’a indiğimizde bizi yeni bir sürpriz bekliyor. Thy’nin özel bekleme salonunda içeri manken olabileceklerini tahmin ettiğimiz üç bayan giriyor.cenk içlerinden bir tanesinin resident evil filmindeki milla jovovich’e benzediğini söyleyince olgar hemen fotoğraf makinasını alıp birlikte fotoğraf çektirelim diye atılınca,son bir kez daha gerçekten o mudur diye baktığımızda onun olamayacağına kanaat getiryoruz.öyle ya o kadar meşhur bir film yıldızı sadece kendi başlarına üç kişi gezermi..etraflarında enaz yirmi kişi olmalıydı..ona çok benzeyen birisi olması ve yanına gittiğimizde rezil olma ihtimaline karşı vazgeçiyoruz.ancak türkiye’ye döndüğümüz ertesi gün ,cenk arıyor ve gazetedeki haberden bahsedip,gördüğümüz kızın gerçektende milla jovovich olduğunu söyleyince bayağ bir şaşırıyoruz.neyse en azından yakından görebilmişiz.izmir’e vardığımız noktada havaalanında şehrimizin kokusunu içimize çektiğimizde birkez daha anlıyoruzki,nereye gidersek gidelim,sonunda döneceğimiz ve yaşayabileceğimiz tek şehir burasıdır.
son
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
Narada
Tecrubeli Uye
Tecrubeli Uye


Kayıt: Jul 24, 2003
Mesajlar: 399
Nerden: Ankara

MesajTarih: Cum Ağu 02, 2013 8:17 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Gezi çok güzel, paylaştığınız için teşekkür ederiz.

Birkaç sorum olacak; motorla geri dönme imkanı olmadığı için mi uçakla döndünüz?

Motorları gemi ile nereye getirdiniz(izmir, istanbul)? motorları gemi ile getirmenin maliyeti ne oldu?

28 günlük gezi toplam kaça patladı? (ne kadar para biriktirmemiz lazım? icon_biggrin.gif icon_biggrin.gif )

Teşekkürler. icon_biggrin.gif
_________________
Fikret
F650 Ankara
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder AIM Adresi Yahoo Messenger
LDRR1150GS
Yeni Kullanici
Yeni Kullanici


Kayıt: Jul 25, 2013
Mesajlar: 4

MesajTarih: Pts Ağu 26, 2013 6:12 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

http://s1076.photobucket.com/user/olgarsenergun/slideshow/ikiteker
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM Adresi Yahoo Messenger
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Ikiteker Motosiklet Grubu Web Sitesi Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantilar Tüm saatler GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Forums ©

   
 

All logos and trademarks in this site are property of their respective owner. The comments are property of their posters, all the rest © 2002 by me
You can syndicate our news using the file backend.php or ultramode.txt