Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Ekm 18, 2009 9:29 pm Mesaj konusu:
Hırvatistan'da son durağımız Zagreb'e doğru...
Trogir'de geçirdiğimiz iki günden sonra takrar yollardaydık. Bu arada yolculuğa beraber başladığımız arkadaşlarımız Alp ve Hakan Trieste'den motorları feribota yüklemişler ve sorunsuz bir şekilde Türkiye'ye ulaşmışlardı. Tabi Aslı ve Binnur da...
Yolumuz üzerinde olan diğer şehirlere de uğramak istiyorduk. Diğer arkadaşlarımızın kaldığı Zadar ve sahilde tatil kenti olarak ünlü olan Rijeka'nın da methini çok duymuştuk. Ama Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'i görmek konusunda da karar vermek gerekiyordu. Biz ikincisini tercih ederek kuzeydoğuya yol almayı tercih ettik.
Park girişi 110 KN (tek kişi). 294.82 km2.lik bir alanda yer alan muhteşem güzellikte bir doğal park. 1949 yılında Ulusal park koruması altına alınan bu bölge 1979 yılında Unesco tarafından kabul edilmiş ve dünya doğal mirası listesinde. Park içinde yalnız bu bölgede yetişen 25 tür endemik bitki, 140 çok özel kuş çeşidi, yüzlerce kelebek çeşidi, kurt, geyik, tilki ve kahverengi ayı bulunuyormuş.
Biz sadece uyarı tabelalarını (ayı ve geyik) görebildik. ol kenarında dikkat AYI çıkabilir levhaları, giderken resimleyelim dedik ama net çıkmamış ((
Split’e 230 km, Rijeka’ya 190 km, Dubrovnik’e 440 km uzaklıkta. Bizim geldiğimiz yol üzerinde iki giriş kapısı var. Park içinde motorlu araç girişi yok. Bazı bölümlerde ulaşım için otobüsler var, bir bölümden diğer bölüme ulaşmak için yorulanlar, yaşlılar, çocuklar tercih edebiliyor.
16 adet büyüklü-küçüklü gölden oluşan bu bölgede, her göl ayrı bir yükseklikte olduğundan birbirine şeleleler ve göletlerle bağlanıyor.
Bazı göl ve nehir geçişlerini de ufak teknelerle yapabiliyorsunuz, bu geçişlerin bazıları ücretsiz, bazıları ise (tekne geçişleri) 3-5 Euro karşılığı. Parkı hakkını vererek gezebilmek için tam bir gün olarak planlamak gerek.
Parkın içerisinde konaklama yapılabilecek birkaç otel, motel bulunuyor. Harika manzaralı bu otellerden bazıları yalnız sezonda açık olduğundan, önceden programlama yapmak gerekli.
İnci hayran kaldığı bu yere tekrar gelebilmek için buradaki kaynak sularından da içti...
Tam bir gün gezecek zamanımız yoktu, yolumuza devam etmemiz gerekiyordu. Park içinde olan otellerde gecelemek iyi bir fikir olabilir miydi acaba... Ama ben devam edelim dedim...
Gelecek bölüm: Ve bazen de kadınların sözü dinlenmeliymiş... _________________ PUHU
Kenan BALDOGAN
BMW R 1200 GSA
İstanbul
En son puhu tarafından Pzr Ksm 29, 2009 9:47 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Ekm 18, 2009 10:01 pm Mesaj konusu:
“Dinleme sözümü, kaldık şimdi sokakta!”
Gezi programını yaparken görmek istediğimiz yerleri listeliyorduk. Bizim Zagreb’i görmek istediğimi öğrenen Alp; “Abi, ben 4 sene önce gittim, bi halt yok, acaip pahalı, gerek yok görmenize” dedi, dinlemedim.
Parkı gezerken içindeki otelleri gören İnci; “Bak, kuş sesleri içinde uyanırız sabah, mis gibi hava, harika bir güneşin doğuşunu izler, kahvaltı sonrası yola çıkıp Zagreb’e varırız” dedi dinlemedim.
Gördüm günümü Zagreb'de az daha sokakta kalıyorduk...
Bakmayın siz böyle rahat göründüğüne, onun kalacak yeri varmış...
Devam ederek akşam üstü Zagreb’e vardık. İnci birkaç otel bilgisini internetten not almıştı. GPS bilgileri yeterli güncellenmediği için (Balkanlar ve doğu Avrupa henüz ayrıntılı olarak yer almıyor haritalarda) yalnız ana yollar görünüyordu. Not aldığımız otellerin bazılarını bulamadık. Bazılarında yer yoktu, bazıları inanılmaz pahalıydı (oda kahvaltı 280 Euro gibi). Hakan’dan telefonla otel bulmasını rica ettim (arkadaşlarımız bizden önce Türkiye’ye dönüş yapmışlardı), sağ olsun araştırıp bilgi verdi, ama çok şehir dışında bir adres olduğundan geri döndük.
Katedral'e uzaktan bakış
Merkeze yakın eften püften bir orta halli otelde 130 Euro ya bir gece konaklamak zorunda kaldık. Hava soğumuş olduğu için kaloriferler yanmaya başlamıştı, tek olumlu yanı bu olan otel odamızda o kadar küçük bir odada kaldık ki ikimiz bir arada oda içerisinde gezinemiyorduk, birimiz kalktığında diğerimiz yatak üzerinde bekliyordu, yatak dışında gezinti koridoru kalmayacak şekilde bir yerleşim yapmışlardı.
Tavsiyem Zagreb için alternatif seçeneklerle mutlaka rezervasyon yaptırıp gidin.
Gezi notlarımızdan şehir için notlarını almış olan İnci, yarım gün içinde en kısa ve yeterli şehir turunu yaptırdı ve öğleden sonra yola çıkmak üzere otelimize döndük.
Yine notlarından çıkarttığı bir özel pastacıyı bulmak için bayağı bir dolaştık. Bakina Kuca'da dükkanı bulmamıza karşın kekin yapımının çok emek gerektirdiğive pahalı olduğu için yalnızca yılbaşında yaptıklarını öğrendik
Zagreb'den aklımda kalanlar;
- gece rezervasyonunuz yoksa gidilmeyecek,
- adi otel motorun park etmesine bile 20 KN park ücreti almış, otelin adı kara listeye alınacak,
- Alp'e ısrarcı olmadığı için kızılacak,
- Kadınların sözü "ara sıra da olsa" dikkate alınacak,
- Zagreb'e iş için gelinmesi dışında pek severek gelinmeyecek...
Öğleyin motorumuzu yükleyerek Zagreb'i ardımızda bıraktık. Hırvatistan'daki son şehir bizi gecenin 22.00 sinde buz gibi havada yer aratarak pek iyi karşılamamıştı...
Gelecek bölüm: Slovenya... _________________ PUHU
Kenan BALDOGAN
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Ekm 18, 2009 11:01 pm Mesaj konusu:
Slovenya'yı görmek, gezmek gerekir...
Slovenya sanırım Avrupa'nın en yeşil, en genç, en düzenli, en sorunsuz ülkelerinden biri, ya da bana öyle geldi...
Zagreb ve Ljubliana arası fazla uzun değildi, birkaç saatlik bir sürüşle şehir merkezine vardık. Önceden belirlediğimiz birkaç oteli eleyerek kalacağımız yeri belirledik.
Birkaç gün kalmayı düşündüğümüzden uygun fiyatlı bir yer tercih ettik. 1820 yılından beri çalışan daha çok öğrenci ve gençlerin uzun süreli konaklama için seçtiği POD LIPO pansiyon merkeze çok yakın, yürüme mesafesinde bir bölgede yer alıyor http://www.penzion-podlipo.com üç katlı bahçe içerisinde bakımlı, temiz ve orta kalitede bir yer. (55 Euro günlük konaklama ücreti, kahvaltı hariç)
Ljubliana kalesi
Ljubliana kalesine çıkış için raylı bir sistem kurmuşlar(Feniküler). Kabin yaklaşık 1 dk.da yukarıda oluyor(yükseklik 69,70 mt), bu süre içerisinde şehri değişik bakış açılarıyla izleyebiliyorsunuz. Kişi başı 3 Euro çıkış ücreti, biz dönüş için kalenin yamaçlarındaki koru yolunu kullandık. Manzaralı yoldan iniş yarım saat kadar sürüyor.
Küçük bir şehir Ljubliana, yürüyerek de olsa her yer yakın geliyor öğrendikten sonra. İki gün içerisinde çoğu yerini gezmiştik şehrin. Türk öğrenci sayısı fazla, çalışan, ticaret yapanları da gördük, yatırımlarını geliştirenler bile varmış. Gelir düzeyleri yüksek olduğundan çok sayıda göç aldığını söylediler. İnsanların yüzleri de mutlu, akşamları nehir kıyısındaki cafe, bar be restoranlar hep dolu...
Yine mi kaybolduk yoksa...?
Barok mimarinin çok güzel örnekleriyle karşılaşıyorsunuz.
Nehir kenarında her gün kurulan bir çiçek mezat yeri bulduk, rengarenk çiçekleri izlemek, görmek mutluluk veriyor insana.
Sokaklarında gezinirken bir ilan dikkatimizi çekti, denemeden yorum yapmayalım dedik )) Sahibi Makedonyalı bir dükkanda etleri oradan getirdiklerini söylediler. Özel bir sos içinde biraz baharatlı olan iri hamburger görüntüsünde olan etin fazla bir özelliği olduğunu söyleyemeyeceğim.
Horse Burger – 3,0 Euro + Cola 1,20 Euro
Açık açık ne eti sattığınızı söylerseniz müşteri de çıkıyor işte bizim gibi...
Gittiğimiz yerlerde yöresel yemekleri denemek için yerel halkla konuşmak iyi bir yöntem bence, turizm ofislerinden genelde turistik lokantaların adresleri ve isimleri verildiğinden bize yeterli gelmiyordu. Yine kaldığımız pansiyondan ve gittiğimiz birkaç yerden aldığımız referans isim aynı çıkınca bir akşamımızı da burayı görmeden geçmeyelim dedik.
Gostilna in Vinoteka Sokol (www.gostilna-sokol.com ) Slovenya ulusal yemekleri sunan hoş bir yer.
İki bardak şarap, iki bira, salata, ekmek içi çorba, iki et yemeği, tatlı vb. 34,60 Euro. toplamda ödediğimiz yemek fiyatıydı. Biz erken gittiğimizden yer bulabildik, yoksa saat 21.00 gibi yer kalmamış, gelenler kapıdan dönüyordu...
Slovenya'nın simgelerinden ejderhanın yer aldığı köprüde bir resim çektirelim gelmişken...
Sanki bir mimar titizligiyle gozlemleyerek sunumu yapilan harika bir gezi, cok tesekkurler her bolum icin ve beklemedeyiz...
_________________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Ekm 22, 2009 8:16 pm Mesaj konusu:
“Görmeden dönmeyin, yol planınızı yaparken mutlaka rotanızı BLED’e çevirin”
Notlarımız arasında yer alan kuzeydeki Bled gölünü görmeyi istiyordum.
Bazı gezi notlarında ve turizm sayfalarında harika görüntüleri izleyince bu kadar yaklaşmışken havanın güzel olmasını da fırsat bilerek ertesi gün gitmeye karar verdik.
Yolumuz çok uzun olmadığından düzgün ve manzaralı, ancak kalabalık bir yoldan kuzeye ilerledik.
Gökyüzü güneşli olmasına karşın hava sıcaklığı 24 derece, ancak gölgeye girdiğiniz zaman içiniz ürperiyor, sonbahar iyiden iyiye kendini göstermeye başladı. Biraz daha kuzeye çıkabilme planım da var ama şimdilik dillendirmiyorum… (Avusturya Alpleri’ni görme niyetim olmasına karşın motorun durumu gözümü korkutuyor, yağ eklemeye devam ediyoruz bu arada her benzin molasında…)
Rengarenk yaprakların arasından geçerek yol tabelalarını izliyoruz. Otobandan çıktıktan kısa bir süre sonra tepelerin arasından gölün muhteşem güzelliği karşımıza çıkıveriyor.
Çevresinde yayılmış, çok düzenli yerleşimde ufak evler, moteller, birkaç da büyük otel var. Tamamen turizme dönük olarak planlanmış, kötü ve bozuk yapılaşmaya izin verilmemiş, bölgeye özel güzellikte ve mimaride yapıların arasından ilerliyoruz.
Kaldırımlar, parklar, yeşil alanlar inanılmaz derecede bakımlı ve düzenli.
Önce kıyı boyunca ilerledik ve gölün ortasında yer alan adacığı daha yakından görebilmek için daha uygun bir bölgeye gittik.
Adada tarih öncesi zamana ait insan izleri bulunduğundan bahsediliyor. Kilisenin inşa edilmesinden önce, Ziva’ yı (Slav mitolojisinde bereket ve aşk tanrıçası) kutsayan bir tapınak varmış.
http://www.blejskiotok.si/predstavitev_E.html
Adaya, Pletna olarak adlandırılan geleneksel, motorsuz, kürekle yönlendirilen bir bot ile gidiliyor (12 Euro).
Havanın soğukluğuna karşın adaya sörf tahtasının üzerinde yüzerek giden iki kızı görünce içimiz ürperdi...
Bled Gölü'ndeki adada yer alan çan kulesi 99 basamakmış. Yerel geleneklere göre evlenen çiftlerin bu kiliseye yaptığı ziyaret sırasında, gelinin sessiz kaldığı sürece kocanın gelini kucağında taşıyarak bu basamakların en üstüne çıkartması gerekiyormuş.
Bu bilgiyi okuyunca, bu geleneğin nasıl bu kadar uzun yıllardır devam ettirildiğini anlayamadım. 99 basamak boyunca bir kadının konuşmadan durabilmesi mümkün mü? )) Ama yeni gelinse, belki ilk günün hatırına olabilir…
http://www.slovenia.info/pictures/photoalbum/prostorskeSlike/2/Bled_OtocekCerkvica.html
İnteraktif bir tanıtım programıyla bilgisayar ve projeksiyonlardan kalenin ve çevrenin tanıtımı yapılıyor, kale içerisinde düzenlenmiş müzede zamanlara göre yaşam canlandırılmaya çalışılmış.
Eski resimlerde gölün kışın donan buzlarının üzerinde motosiklet gösterilerinin yapıldığını gösteren bir fotoğrafa da rastladık.
Ve güzellik kraliçesi yarışmalarının yapıldığı yıllardan resimleri...
Birkaç saatlik bir gezintiden sonra yine notlarımızda yer alan o çok özel
“Vanilyalı Kremalı Pasta - Kremna rezina”yı (kremšnita) bulmak üzere soruşturduk. Kıyıda yer alan Park Otelin terasında güneşin son ışıkları ve sıcaklığı eşliğinde siparişimizi bekledik.
(http://www.hotel-park-bled.com )
Mmmmmhhh, nefis bir damak tadı. Çayımız da porselen demlikte gelince…
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Ekm 22, 2009 9:29 pm Mesaj konusu:
Bir tatil daha sona eriyor: Trieste’ye doğru... - Postojna Mağarası
Sabah yüklendik çantalarımızı, yükledik motorumuzu.
Tatilimizin son günleri, bugün akşama doğru Trieste’de olmayı planlıyoruz.
Motorumuzu Feribota yükleyip göndereceğiz. Biz de akşam uçakla yine Slovenya-Ljubliana üzerinden İstanbul’a döneceğiz.
Yolumuz yine çok uzun değil. Yüzkırk kilometreyi aşmadan önce yol notlarımıza göz attık. Yolumuz üzerindeki Postojna Mağarası çok özel bir yer. Görmeden geçmeyeceğiz.
13.yy başlarında keşfedilen bu mağara sistemi yaklaşık 19 km.lik uzunluğa sahip. Tünelin girişinde gene aynı devirden beri kullanılan grupları mağaranın derinliklerine götüren bir tren var. Genelde sıcak mevsimlerde saat başı yapılan bu tur yaklaşık 90 dakika sürüyor ve içerisi 8-10 derece bir sıcaklığa sahip.
Giysileriniz kalın değilse çobanlarınkine benzer bir kepenek tarzı kaban kiralanabiliyor.
Bir noktadan sonra farklı dillere göre sunum yapan rehberler ile yürünerek yapılan bu turda inanılmaz sarkıt, dikit görüntüleri ve şekilleri göz kamaştırıcı.
Bu karanlık ortamda yaşayan birkaç canlıdan biri olan Semender ve bir tür karıncayı müze bölümünde izleyebiliyorsunuz. Bu arada farklı gezi ve yeraltında bot kullanılarak yol alma olan mağara turları da var ama su yükseldiği için bazı bölümler şu anda açık değilmiş.
Binlerce yılda oluştuğu söylenen bu mağaraların bazı bölümlerinde çekim yapılması yasak, fotoğraflar flaş kullanılmadığı için yeterli değil, inanılmaz güzellikleri yeterince anlatamıyor.
İnci içerisinin soğuğunda rahat bir poz verememiş, biran önce çıksak diye bekliyor sanırım...
Dışarı çıkınca kendimizi güneşin sıcağına bırakıp bir süre ısındık. 8 dereceden 22 dereceye çıkmak kısa süreli bir şok yarattı.
Çok yakında yer alan bir mağara daha vardı, içinde kale yerleşimi olan; Predjamski Grad.
Burayı ne yazık ki gezemedik. Bir sonraki gezimizde diyerek…
Trieste’ye varmak için yolumuza devam ettik. Feribot için daha önce telefonla arayarak saatlerini öğrenmiştik. Yine de kontrol için yoldan da aradık, sorun yoktu.
Liman işlemlerini bitirip motosikletimizi ve tüm eşyalarımızı Feribota teslim ettik. Saat 15.00’i gösteriyordu. Erkenden işimizi bitirdiğimizden şehir merkezine inerek akşamı bekledik. Birkaç saat oyalandıktan sonra Liman’a döndük. Otobüsler hazırdı, Türkiye’ye dönüş yapan Tır sürücüleriyle otobüslere doluşup yine Ljubliana’ya bu kez havaalanına dönüş yaptık. Uçak rötarsız bir yolculukla Atatürk Havaalanına tekerleklerini koyduğunda sabahın 03.00’ü olduğunu gördüm saatin. Yine Tır şöförü arkadaşların servisiyle Kozyatağı’na geldik ve oradan taksiyle evimize.
İki haftalık gezimiz sona ermişti. Bir sürü güzel anı, yeni dostluklar, yeni yerler, ülkeler…
İki gün sonra Pendik limanından motosikletimizi de teslim alınca, bir sonraki geziye için planlamalara başladık bile.
Nereye mi…? Orası kesinleşene kadar sürpriz kalsın en iyisi. Bir önceki gezimiz;5555 km idi. Bu gezimiz ise; 3333 km.oldu.
Hedefteki gezi rotamızda ise 7 ülke ve 7777 km yolumuz olacak.
Güvenlik sorununu aşarsak bu yaz yapmayı düşünüyoruz.
Yeni gezi raporlarımızda tekrar görüşmek üzere hepinize sıkılmadan okuduğunuz için teşekkür ederim. _________________ PUHU
Kenan BALDOGAN
Kenan'cigim gercekten yurekten tesekkurler bu guzel ve detayli raporun icin. Zaten esimin atalarinin memleketi olmasi sebebiyle cok merak ettigim bir bolgeydi, iyice ayranimi kabarttin bak simdi...
_________________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Emeğinize, yüreğinize sağlık... Çok güzel bir rapor olmuş... Geziniz için yorum yapmaya bile gerek duymuyorum...
Ramazan Bayramının ertesinde Balkan turu yapmak için 3 ay hazırlık yapmıştık, son dakikada iptal oldu... Kıskanarak demiyeyim imrenerek okudum raporunuzu. İnşallah bu tura tekrar niyetlenirsem temel kaynaklarımdan biri olacak bu rapor, tekrar teşekkürler... Hazırlık yaparken dosyama aldığım birçok haritayı gördüm raporunuzda, ortak yerlerden çalışmışık galiba... Oteller için verdiğiniz detaylar buralara plan yapacaklar için çok faydalı olacak.
Yeni raporlarınızı okumak dileğiyle...
Sevgilerimle, _________________ Ahmet YILMAZ
Transalp'06
Çanakkale-Çan
Kenan beyciğim vallahi sabah sabah beni heyecanlandırdınız yani Elinize gönlünüze sağlık. Bir gezi bu kadar güzel resmedilir ve anlatılır. Elinize gönlünüze sağlık...
Kayıt: Aug 01, 2003 Mesajlar: 185 Nerden: İstanbul
Tarih: Cmt Ksm 28, 2009 8:29 am Mesaj konusu:
Teşekkürler sevgili Altuğ,
hen ne kadar senin hızına, rotana erişemesek de ara sıra yol yapıyoruz biz de.
Yolda kulaklarını çınlattık senin ve Aslı'nın, bildik dostların yol anılarını ve rapor yöntemlerini konuşmuştuk. Bizim rapor biraz rötarlı oldu, anca yazabildim. Buna karşın geziye katılan diğer arkadaşlarımdan da bir not alamadım, bir iki satır ve resim eklerler diye bekliyordum ama ...
Alp bu bayramda da kısa bir Yunanistan turu yapıyor, geçen sefer görmediğimiz Arnavutluk sınırındaki Ohri gölüne uğrayacaklardı, Selanikteydi dün konuştuk.
Hakan da bizden habersiz bir G. Afrika turu planlamış, en son ne yaptı bilmiyorum.
Dönüşte bir sohbet-sunum toplantısı yaparız birlikte.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız