Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Bu kızcağız belki de gayet nizami çıktı ama TIR onu umursamadan fırladı, olamaz mı? Ben üstteki ve benzeri deneyimlerimden olabilir diyorum arkadaşlar. Keşke olmasaydı, ama bu ülkenin yollarında bir TIR'a kafadan çarpabilirsiniz hem de tüm deneyiminize rağmen.
Çağrı Bey;
Bakın Şenol Bey'in bu sayfada paylaştığı haberde aynı gezide yer alan diğer sürücü ne demiş:
senolsel demiş ki:
Samsun yakınlarında motosikletiyle karşıdan gelen TIR’a çarparak yaşamını yitiren Gökçen Yılmaz’ı hemen arkadan takip eden kazanın en yakın tanığı Aykut Urak, “Kamyonu 500 metre uzaktan gördük. Gökçen sağa geçmedi. Sanki gözüne perde inmişti” dedi.
UZUNGÖL’den dönüş yolunda Gökçen Yılmaz ile birlikte motosiklet süren arkadaşları Aykut Urak ve İsa Çiçek, neredeyse günah keçisi ilan edildi. 2 Ağustos’ta İstanbul’dan Uzungöl rotasında gaz açan Gökçen Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu altı kişilik grubun üyesi, Nursan Makina’nın Genel Müdürü Aykut Urak, kaza öncesini ve kaza anını anlattı:
“Bu tura hız yapmak için çıkmadık. Amacımız gezmekti. Onun için İsa Çiçek de ben de 125 cc’lik motorlarla yola çıktık. Gezi boyunca ulaştığımız maksimum hız 90 kilometreydi. Bu motorlarla o hızı uzun süre koruma şansımız yoktu. Yavaş gittik. Grup sürüşü sırasında Gökçen Yılmaz’ı, güvende olması için hep sondan bir önceki sırada tuttum. Arkasında hep ben vardım. Kaza, Uzungöl’e gidip, dönüşe geçtikten sonra oldu. Yaklaşık 2500 kilometre yol yapmıştık. Seyir sırasında Gökçen’in hiçbir falsosu olmadı. Motosikletin teknik bir problemi yoktu. Kaza sırasında, saat 20.15’ti. Hava aydınlıktı. Görüş mesafesi açıktı. Yorgun değildik. Sollamayı hafif bir virajda yapıyorduk. Yol tamirat nedeniyle birleştirilmişti. Bir tek ikaz işareti yoktu. Gökçen, önündekini solladıktan sonra sağa bir türlü geçmedi. Korna çaldım, duymadı. TIR fren yaptı, o yapmadı. Çarpışmanın her anını gördüm.”
Hürriyet Ana Sayfada Haberi
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12274522.asp?gid=229
Gökçen öğretmenin ölümü gizlenecek
Samsun’da motosiklet kazasında hayatını kaybeden Gökçen Yılmaz’ın ölümü, sadece aile ve arkadaş çevresinde değil, görev yaptığı okulda da büyük üzüntü yarattı. Yılmaz’ın ölümü 23 zihinsel engelli öğrencisinden gizlenecek.
GÖKÇEN'İN AİLESİ YIKILDI
SAMSUN’da motosikletiyle TIR’a çarparak hayatını kaybeden Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü mezunu Gökçen Yılmaz, Kıraç’taki Mavi Yeşil Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde, zihinsel engelli 23 çocuğa birebir eğitim veriyordu. Yaklaşık beş aydır burada çalışan Gökçen Yılmaz, haftanın altı günü Pendik’teki ağabeyinin evinden motosikletiyle Kıraç’taki işyerine geliyordu. Her gün yedi zihinsel engelli öğrencisine birebir ders veren Gökçen Yılmaz, 30 Mayıs’ta yapılan yıl sonu müsameresinde, öğrencileri ile birlikte oyunlar oynayıp şarkılar söyledi. Gökçen Yılmaz’ın artık gelmeyeceği, yavaş yavaş yokluğunu hissetmeye başlayan öğrencilerine söylenmeyecek. Aynı yerde çalışan yakın arkadaşı Muhammet Aksona, Gökçen Yılmaz ile ilgili şunları söyledi:
Arkadaşının ölümü sarstı
“Sürekli internet sitelerinden yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Çok fazla araştırıyordu. Bizi bile motosiklet sitelerine üye yapmıştı. Ağabeyi gibi gördüğü Mevlüt Göktaş, Şile’de gözleri önünde hayatını kaybetmişti. Bu olay onu psikolojik olarak yıpratmıştı. Kafasını toplamak için Karadeniz turuna çıkmıştı. Gelecekle ilgili de çok güzel planları vardı. Birkaç yıl sonra KPSS’ye girip, bir devlet okulunda çalışmak istiyordu. Öğrencileri ile iletişimi gayet iyiydi. Yaşamı çok seven bir insandı. Ölmeden iki gün önce telefonla görüştük. Bana, ‘Kafamı topladım. Kendime geldim. Moral olarak düzeldim’ demişti. İşyerine yakın bir yerlerde ev de tutacaktı.”
Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin Müdürü Erhan Uysal ise tüm öğretmenlerinin işini en iyi şekilde yaptığını, ancak, çocuklar üzerinde Gökçen Yılmaz’ın ayrı bir ilgisinin bulunduğunu belirterek, “Gerçekten çok iyi bir öğretmendi. Engelli çocuklarla ilgilenmek, onlara bir şeyler öğretmek gerçekten zor ve sabır gerektiren bir iştir. Gökçen Hoca bunu en şekilde ve çok severek yapıyordu” dedi. _________________ A RH+
ne kadar süredir kullanıyorlarmış motoru? ne kadar sürede bir mola vermişler? saat akşam da olsa sıcakta kullanmışlar, dikkat kalmaz ki kimsede
YBR ile Amasyaya giderken Osmancıkdaki çeltik tarlalarından geçerken (kararmadan amasyaya varmaya çalışıyordum çünkü) motor üstünde uyuyunca hemen kenara çekmiş bir ağaç altında uzanmıştım. 2 saat süre neredeyse baygın uyumuşum.
Motor kendinizi deneyeceğiniz bir ortam değil
özgün ve özgür bir insanı kaybetmişiz allah rahmet eylesin
Kayıt: Sep 16, 2006 Mesajlar: 558 Nerden: Yaşayan Ölüler Ülkesi
Tarih: Cum Ağu 14, 2009 8:18 pm Mesaj konusu:
Kıvanç bey benimki sadece tahmindi zaten ve böyle de olsa şaşırmam demek istedim. Hatta önceki mesajlarımda da yazdım motor sürmekten keyif almaz hale geldiyseniz durun diye.
Burada olan ilginç şeyler var belli ki. Ama fazla bile söz söyledik zaten.
Arkadaş yukarıda yazmış, motosiklet kendinizi deneyeceğiniz ortam değil diye. Haklı. Ve geç gitmek hiç gidememekten iyidir.
Hayatını kaybeden arkadaşımız için ne desek boş.
Tekrardan ailesine ve tüm sevenlerine sabırlar dilerim. _________________ Göremiyor musun? At gözlüklerini çıkartmayı dene!
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Ağu 16, 2009 12:57 pm Mesaj konusu:
Ne kadar girişken, genç ve her yönüyle düzgün, güzel bir insan olduğu, seçtiği bu zor ve fedakarlık isteyen meslekten, tanıyanların, bilenlerin yazılarından kolayca anlaşılıyor. Nasıl üzüldüğümü tarif çok zor. Ailesine, sevenlerine, geride bıraktıklarına sabırlar dilerim.
............
Belki onlarca kez büyük tehlikeler atlatmış ama hayatta kalan bizler açısından bakmak gerekirse benim benimsediğim bakış açısı aşağıdaki ile aynı :
tunch demiş ki:
her sürücüyü potansiyel katil gibi görüp ona göre sürüşünüzü, hızınızı , algınızı, zihninizi ayarlayıp yola çıkmanız gerekli..
Bir açıdan ilave yapmak isterim ; sebep ister biz olalım, ister tamamen dışımızdaki etkenler olsun, hayatta kalmaya devam edebilmek için en çok yarar sağlayacak düşünce biçiminin şu olduğuna inanıyorum :
Her ne olursa olsun kabahat bizdedir diye bakmalıyız . Çünkü Türkiye gibi trafik şartları olan bir ülkede yaşadığımızın farkındayız. Ve öyle kırılgan bir aletle öyle uç noktada saçma şartların ortasında öyle kırılgan bir iş yapıyoruz ki..
"ama adam yola fırladı", "ama üstüme kırdı" , "ama sarhoş çıktı" bile deme hakkımız yok. Biz hepsini farketmek zorundayız
(Lütfen dikkat, kaybettiklerimiz ve sebepleri açısından değil, biz hayatta kalanlar , temel algı olarak böyle bir düşünceyi benimsersek biraz daha güvende olabiliriz açısından söylüyorum bunu. )
Hep söylediğim bir söz var ;
Yolda giderken kafamıza bir göktaşı düşmediyse hata bizdedir !
Biz yaşayanlar ; gerçek çoğu kez böyle olmasa da yaşamak için böyle bakmaya, önlemleri bu açıdan almaya,
Arkadaşlar merhaba.. Gazeteler ve internet sitelerinde kazanın oluş şeklinin anlatımında-yazılımında bile çelişkiler var.. Haberi yazan ve yorumlayan kişiler varsayım üzerine tahminleri çoğaltmışlar ve olabilirlik üzerine teoriler üretiliyor bu tarz; bu kaza için birçok hatalı yorumu içermesine neden oluyor bu yanlış.. Hürriyet gazetesinde Merhumun yol arkadaşının verdiği "YOLUN SAĞINA GEÇMEDİĞİ İFADESİNE DE HABERİ YAZAN KİŞİ TARAFINDAN OLABİLİRLİK ÇERÇEVESİNDE EKLEME YAPILMIŞ (Merhumun yol arkadaşının verdiği ifadenin gerçeği benzer ama farklı).. En son aldığım bilgiye göre "YOL ÇİFT ŞERİTTEN TEK ŞERİDE GEÇERKEN (VEYA) YOL YÖN GÖSTEREN TABELALARIN EKSİKLİĞİ VE YOL İLE İLGİLİ TRAFİK AKIŞ BİLGİSİNİN ARAÇLAR İÇİN EKSİK KALDIĞI YÖNÜNDE".. Bir de kaskının içine arı girip iğnelediği ve bunun ardından Merhum Gökçen YILMAZ ın etkilendiği yönünde bilgi var.. Lakin bu durumlar da kazanın nasıl olduğu yönünde gerçek bilgileri vermiyor zira olay anında orada olmadığım için ne derece doğrudur tam olarak bilemiyoruz.. (Coğrafyamızda olan olaylar da gördüklerine bile yorum ekleyerek ifade verme düsturu çoğu zaman gerçeklerin önüne geçiyor) Merhum Gökçen YILMAZ: anlatılan ve ailesinin belirttiği üzere Motorsikleti iyi kullanabilen birisi.. Tek gerçek Merhum Gökçen YILMAZ ın bildikleri artık ondan da bilgi alamayacağımıza göre bu kazanın oluşumu konusunda bazı gerçekler bilinmeyecektir.. Bu sebeple taziye harici konuları ve varsayım tahminlerini bitirelim lütfen..
Tekrar Merhum Gökçen YILMAZ a Yaradandan rahmet geride kalanlara ve ailesine sabır dilerim.. Saygılarımla esenkalın.. _________________
S.Hakan C.TUNA
A rh (+)
"NORMAL TRAKYALI"
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Pzr Ağu 16, 2009 2:29 pm Mesaj konusu:
Taziye mesajlarının yoğunlukta olduğu bu başlık mıdır ? bu konunun doğru yeri bilmiyorum ama, bence bunu da konuşmak lazım.
atilla39 demiş ki:
Gazete yapılan yorumlarla yıkıldım niye bizim toplumumuz bu kadar geri yorum yapanların bi taneside en ağarı onun sözleri geldi
Aynı şeyleri hissediyoruz Atilla. Durum çok acı..
Hürriyet gazetesi internet haber portalında filtrelenmeyi hakeden üç mesaj var :
Hüriyet Gazetesi İnternet Haber Portalı demiş ki:
ERKAN KAN KARTAL (Tüm Yorumları) 10.08.2009 09:10:43
araba tamam ama motosiklete bir bayan asla binmemeli...
bayanlar tersleyecek biliyorum ama bir motosiklet kullanmak için fiziğiniz yetersiz..
kas yapınız yetersiz .erkek düştümü kalkar çoğu zaman ama bayan düştümü en ufak bir sıyrıkta ay ay ayyy ağlar sızlar .
motosikliti geç bisiklete binmemeli
Hüriyet Gazetesi İnternet Haber Portalı demiş ki:
Orhan Cevher (Tüm Yorumları) 10.08.2009 07:08:12
Motosiklet kullananlarin kacinilmaz sonu. Motosiklet kullaniminin sadece trafige kapali alanlarda yapilan musabakalarla sinirlandirilmasi gerekiyor. Hem kendilerine, hem de baskalarina zarar veriyorlar
Bu sonuncusu ise kesinlikle ve kesinlikle filtrelenmeliydi !
Hüriyet Gazetesi İnternet Haber Portalı demiş ki:
murat özel (Tüm Yorumları) 10.08.2009 04:35:21
HiC ACIMADIM DOGRUSU, NE YALAN SÖYLEYEYiM
.............
.............
Bu yorumları yazanlara kızmıyorum çünkü bunların milyonlarcası var bu ülkede.
Fakat şu kabul edilemez :
Pippa Bacca önce tecavüz edilip ardından vahşice öldürüldüğünde (affınıza sığınarak) "iyi olmuş orospuya" diye yorumlar yazanlar ve bu ve benzeri yorumları portallarında yayınlayan "ulusal" gazeteler vardı.
Öyle bir iki tane de değil, sırf benim o günlerde gördüğüm üç büyük gazetenin portallarına taşınmıştı bu okunduğunda insanı insanlığından utandıran sözler.
Bu günlerde de malum bir katilimiz var interpol bülteniyle her tarafta aranan. Bir de o katilin fan siteleri, hayranları var. Bunlara malzeme olan, olmayı seçen, tercih eden internet siteleri vs. En masum sayılabilecek yorumlar yine "iyi olmuş, ne güzel olmuş, ben de olsam yapardım" gibi. Oralarda insanlık onuruna edilen hakaretleri ise ne ben yazayım, ne de siz benim gibi kaşınıp merak edip okuyun.
Tüm bunların içinde,
bunlara yazanlara kızmıyorum, o hayvanlardan çok ama çok var.
Geçen ay bir radyo kanalında baştan sona okunan bir O.E.C.D. raporu var. Sevgili Atilla, neden bizim toplumumuz bu kadar geri ? diyorsun ya, bu rapor o kadar iyi ve acı gerçeklerle anlatıyor ki herşeyi :
araştırma demiş ki:
Dünya Ekonomik Forumu, 30 OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı)
üyesi ülke ve 28 kalkınmakta olan ülke arasında 'Cinsiyet uçurumu'nu
inceleyen bir araştırma yaptı. Ekonomik duruma, kadınların işgücüne
katılımına, 'Eşit işe eşit ücret' verilip verilmediğine .....
KadIn-erkek eşitsizliğinde neredeyse bir numarayız! Biraz daha gayretle
yakında Mısır'ı da geçer ve son sıraya oturarak birinci oluruz'
araştırma demiş ki:
Sosyal gelişmişlikte yedi göstergenin yedisi de KIRMIZI yanıyor !
OECD’nin geleneksel ‘Bir Bakışta Toplum’ raporunun 2009 yılı versiyonu yayımlandı. Uzmanlar raporda “OECD toplumları nasıl bir ilerleme gösteriyor? Bu ülkelerin sosyal ilerlemeyi sağlamak için kullandıkları yöntemler ne kadar başarılı?” sorularına yanıt aradı.
Raporda OECD üyesi ülkeler sosyal gelişmişlikleri bakımından 10’a ayrıldı. En üst üç sırada bulunanlar yeşil, ortadaki dört sıradaki ülkeler sarı, en alttaki üç sırada bulunan ülkelerse kırmızı ışıkla gösterildi.
Rapora göre, sosyal gelişmişlik düzeyini gösteren yedi göstergeden yedisi de Türkiye’de ‘kırmızı’.
Sosyal gelişmişlik düzeyini gösteren bu göstergelerin tamamında alarm zilleri çalan bir başka OECD ülkesi yok.
araştırma demiş ki:
Türkiye, sosyal gelişmişlik düzeyini gösteren yedi göstergeden yedisinin de alarm verdiği tek OECD ülkesi oldu. Yiyelim, içelim, eğlenelim üçgeninde çocukları unutuyoruz...
araştırma demiş ki:
Öğrenci başarısı sondan ikinci
araştırma demiş ki:
Bir konuşma sanatı olarak futbol
Futbol uğruna cinayet işlenen Türkiye boş zamanlarında spora en az vakit ayıran OECD ülkesi. Futbol uğruna sayısız cinayetin işlendiği, neredeyse olaysız futbol karşılaşması geçmeyen Türkiye boş zamanları geçirmede spora en az vakit ayıran OECD ülkesi de oldu. Türkiye toplumdaki "zorbalık ve kabadayılık" niteliğiyle de dikkati çekiyor.
Atilla , araştırma uluslararası bir ekiple yapılıyor. Bence en acı sonuçlardan biri şu :
OKUDUĞU METNİ ANLAMADA DA SONUNCUYUZ ve puan tablolarına göre bizden sadece iki üç basamak ileride olan toplumlar ile fark çok büyük.
Okuduğu tek paragrafı anlamada açık ara geride olmak..
araştırma demiş ki:
30 OECD ülkesi arasında Türkiye okuduğunu anlama, matematik ve bilim alanında sondan ikincilikte yer aldı. Türkiye sadece Meksika`yı geçti.
Bu da konumuzla ilgili olanı sanırım :
araştırma demiş ki:
Derlenebilen 21 ülkenin verilerinden oluşan raporda yer alan `Akıl Sağlığı İndeksi`nde Türkiye sonuncu oldu..
araştırma demiş ki:
AKIL SAĞLIĞI VERİLERİNE DİKKAT
-21 OECD ülkesindeki akıl sağlığı verileri Türkiye’deki durumun en olumsuz, Norveç’teki durumun ise en iyi olduğunu ortaya koydu.
(Rapor internetten bulunup okunabilir, yöntem ve metodların ne kadar bilimsel olduğu ve uluslar arası bir ekip tarafından çalışıldığı okunduğunda moraller bundan da fazla bozulabilir.)
...........
...........
Manyaklara kızmıyorum ,
Filtreleme mekanizmalarını çalıştırma gücünde olmayan ufak çaptaki alanlara da kızmıyorum, her yazıyı okuyup filtrelemek onlar için imkansız olabilir .
Ama Hürriyet gazetesi internet portalı ve benzerlerine kızıyorum, çünkü bu "büyük" kuruluşlar gelen yorum ve mesajları filtreleyemiyor değiller, filtrelemiyorlar ! !
..........
Neden filtrelenmiyor ?
Çünkü işlerine gelmiyor.
Çünkü tıklanma sayıları rating demek. Rating de reklam ve para.
Tıklanma sayıları, tiraj, izlenme oranları için yapmayacakları şey yok !!!
Filtrelemiyorlar, bilerek.. Bundan eminim çünkü isterseniz deneyin ; toplumun temel ezberini bozan, bunun dışında herhangi bir konuda bir yorum yazın , yayınlanmayacak !
Filtrelemiyorlar ve bunun gibi iğrençlikleri toplumun ifade özgürlüğü olarak savunabileceklerini düşünüyorlar (yedirebildikleri için savunabiliyorlar da) İfade özgürlüğü böyle birşey değil . Bir manyağın "düşüncelerini" yayınlamak, buna ön ayak olmak sonra da son kıvırma payı olarak, internet ortamında filtrelemenin imkansız olduğu yalanının arkasına saklanmak değil.
istense yapılabiliyor. Ntv haber portalında neden hiç olmuyor bu tip yorumlar ???
Neden filtrelenmediğini soran dört satırlık bir yorum yazdım, ama o filtrelendi !
(Kısa bir mail de yollayacağım az sonra , adım gibi biliyorum yanıt gelmeyecek.)
Hangi taraf ve görüşten olursa olsun bugüne değin bu "büyük" gazetelerin zaten çöp kadar değeri olmadı gözümde. Bunlarla bot çizme silinir , cam silmeye yarar, paket sarılır , bi de üzerinde kahvaltı edilebilir (mide kaldırırsa) diye baktım hep. Artık bunlar için bile kullanmaycağım hiçbirini.
........
Madem öyle ,
"Hürriyet gazetesi" "Hürriyet gazetesi haber portalı" "Hürriyet gazetesi internet haberciliği" "Hürriyet gazetesi internet haber portalı ve medya etiği"
Gibi taramalarda anahtar kelimeleri yazıp,
Altına da şöyle bir link ekleyip bitiriyorum bende.
bu haber üzerine taziye ve üzüntülerimiizi dile getirmek az olur..ilyada nın haberdar ettigi konularda ise diyecek söz hiç bulamıyorum..koltugunu hak etmeyen..beyin kapasiteleri yetmeyen bir sürü insan hak etmedigi yerde olunca.. bu yazıları yazma hakkını kendinde bulabiliyo işte...utanç verici ve sinir edici bir durum..
bende yeniyim sürücü olarak..ve senol hocanında destegiyle OMM egitimine katıldım..egitimlerde pratikte hep bildigimiz şeylerdi..ama uygulamaya gelince ne kadar eksik oldugunu herkes kendinde gördü..egitimde aslında arada bir nasıl bir antreman yapmamız gerektigini ögrendim kanımca.. iyi bir gözlemciyle yapılması gereken idmanlar..bu idmanlar güvenli sürüş için çok önem kazanıyor..nacizane benim çıkardıgım sonuç budur..meselem ahkam kesmek degildir özellikle belirtmek isterim..
egitimde söylenen birsöz vardı.. iki türlü motorsiklet kulanıcısı vardır biri yaşlı.. digeri cüretkar..her ikisi birden olan yoktur..
bunu kaybettigimiz arkadaşımız için cüretkardır diye söylemiyorum...
karşı taraf 8/8 suçluda olsa ne farkediyor..giden gidiyor..canlar yanıyor..ben gerçekten çok üzüldüm ve bu konuyla ilgili hiç bir haber okumak istemedigimden ne nete girdim nede gazete okudum....yinede dayanamayıp yazdım..affınıza sıgınarak yazdım yazıları..dediğim gibi acemi biri olarak yazıyorum..çok üzgünüm..çok...
duydugumuz son acı haber olması...dileğimle..
Kayıt: Apr 25, 2004 Mesajlar: 305 Nerden: İstanbul
Tarih: Pts Ağu 17, 2009 1:04 pm Mesaj konusu:
Değerli Arkadaşlar,
Vade dolunca bir sebeple ölüm bizleri bulacaktık.
Her kaza ve ölüm haberi üzerine herkesin uzun uzun yorumlar yapmasının bir amacı olmalı. Rahmetliye ya da arkadaşlarına yönelik getirilen eleştir yerine bu acı olaylardan ders alıp kendimiz için öz eleştirileri yapmamızın daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Kazalar ve özellikle ölümcül kazaların nedenlerini yapılan araştırmalarla çok net olarak tariflenmiş durumda ve yaşananlar bunların tekrarından ibaret olarak gözümüzün önünde dururken ısrarla aynı hataları yapmaktan vazgeçmeyi kendimize kaçımız öğretmekte..
Bu kaza çok açık olarak bir sollama hatası olarak tanımlanmakta..
Motosiklet yol sanatı kitabında uzun yol, şehirlerarası yolda seyir ve sollama başlıklarına bakıldığında çok açık olarak hangi bilginin eksik uygulandığını görmek mümkün olacaktır.
'' Sollama bir zorunluluk değildir. Sadece bir tercihtir ve bu tercih sadece daha emniyetli bir konumda olmak için kullanılmalıdır'' diyor kitap..acaba buna hangimiz uyuyor. Hangimizi emniyeti için saatlerce bir kamyonun arkasında sabırla onu sollamadan yol alıyor...
Pilotluk yapmış biri olarak söylüyorum ki; motosiklet sürmek hayatım boyunca karşılaştığım en zor ve en karmaşık konu olmanın dışında en fazla riski içeren bir faaliyet ve bu faaliyetin riski Türkiye yollarında abartısız rus ruletinden daha fazla ölüm riskini taşıyor..derim..
Kazasız, belasız sürüşler dilerim. _________________ Selam ve Sevgilerle...
bu faaliyetin riski Türkiye yollarında abartısız rus ruletinden daha fazla ölüm riskini taşıyor..derim..
Güzel yazınızda sadece bir noktaya takıldım yazmadan edemeyeceğim.
Rus ruletinde kurşunun denk gelme ihtimali %16,67; Velhasıl sonuç itibari ile iki şık; öldüm ve yaşadım demek %50yi gösterir. Türkiye'deki motosikletten ölüm riski oranı nedir bilmiyorum ama bu oranın altındadır diye tahmin ediyorum. Tabi olaya kazaya karışma bakımından bakılırsa, düşünülür bir ihtimal olur. Ölüm riski dediğimizde, her kazayı ölüm riski taşıdığını düşünmek için de istatistiğe ihtiyacımız var. Bunları yazarken baktım bulamadım o sitatistikleri.
Yani kanımca; Rus Ruleti, Türkiye'deki yollarda bu faaliyetten daha fazla risk taşımakta _________________ A RH+
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Pts Ağu 17, 2009 2:44 pm Mesaj konusu:
Teşbihte hata olmaz demişler hani. Rus ruleti benzetmesi bana göre gerçeğin ta kendisi.
14-15 yaşımdan beri 350,000 km. üzerinde motosiklet kullandım. O yaşlardaki arkadaşlarım içinde devam edenlerden 7 tanesinin cenazesine katıldım. (toplamı zaten 20-25 kişiydi ama çoğunun hiç bir zaman otomobili olmadı. Sadece motora bindiler.) Kendim de 7-8 kez ölümün TAM ! eşiğinden döndüm.
Risk faktörünün nasıl kullandığınla alakalı olduğunu söylüyoruz ya hep. Gözden kaçırdığımız şey ortalama toplamda ne kadar süre kullandığınla da çok alakalı olması. Yılda 5000 yapan kişiye göre 45.000 yapan kişi (bu ikisi aynı kişi olsun) 9 katın biraz altında risk faktörü alacaktır. Biraz altında çünkü süreklilik ve tecrübenin toplam risk faktöründe önemli bir rolü olduğunu kabul ediyoruz.
9 katın muhakkak altında olacaktır ama asla aynı seviyede olmayacaktır.
Türkiyede kullanınca Avrupa seviyesinde olmayacaktır.
Yılda 5000 yapan kişi, yılda bir kez kavşaktan fırlayan bir otomobil görüyorsa, 50,000 yapan kişi buna 10 kez şahit olacaktır.
Tecrübe de bir yere kadar. (onun yarattığı kendine güven yada dalgınlık, az konsantrasyon vs. gibi durumlar zaten faydalı etkisini de alıp götürüyor. Birçok durumda eğitimli+tecrübesiz kişi risk faktörü açısından avantajlı durumda bile olabilir.)
(Köpek hiç denk gelmedi, yada tehlikeli biçimde hiç yakalanmadım, şanslıyım bu konuda diyordum kendi kendime.. 6 ay önce otobanda onunla da tanıştık.)
Pilotluk gibi bir iş yapmış arkadaşımız "Rus ruleti" benzetmesi yapıyorsa..
Öyle sahiden. Her 50,000-80,000'de bazıları birden çok olmak üzre tüm "seri"ye baştan sona yeniden şahit oluyorum ben. Teki bile fazlasıyla ölümcül ihtimaller iken serinin tamamı dönme dolap gibi tekrar tekrar karşınıza çıkacaktır. Risk hesabı çok karmaşık iş. Çok fazla parametre var.
.......
.......
Tüm bunların dışında, istatistik ve veriye dayalı , ölçüme, metoda dayalı araştırmalara inanırım ben. Bu tip konularda gerçeğe en yaklaşan tarifler oradadır. Onlar da güllük gülistanlık sonuçlar vermiyor. _________________
Ben matematiksel yaklaşıyorum. Özünde anlattığı ve yazdığı yazının doğruluğuna hiç bir yorumum yok. Konu istatistik ve oranlar olunca beni mutlaka çeker. 45k km senede birinin yapması için ya hali vakti yerinde, para kazanma derdinde olmayan biri olması lazım, ya da bu işi meslek olarak yapması gerek. Vaktşi yerinde olanların, istanbul şehiriçinde neden 45k km yol yapsın, ben olsam giderim Türkiye turur falan yaparım. Senede şehiriçinde 5k km yapan adama göre de çok daha azdır riskim. Bu şekilde takılan kişi istisnadır. Nedir senede 45kmy ol yapan biri. Bakınız Kuryeler. Cambaz gibiler. Fazla km yapmış olmamın ve motosikletin dilinden anlamak bütünleşmek gibi çok avantajları var. Kullanış stilleri çok ilginç. Tasvip ediyor musunuz? Doğru buluyor musunuz? Çok risk alıyorlar.
Senede 5k yol yapan kişi, motosikleti her gün bağlar, giyimini kuşamını her gün yapar. 45k km yapan ise gün gelir, bugün bağlamıyım, montu bugün giymiyim der. Belli bir yerden sonra bu durumlar alışkanlıktan çok eziyet haline döner. 2006 yazında Karaköyde traifkte duruken üstümde mont kask, sucuktan beter olmuştum. Bu da bir risk faktörüdür.
Bir ara 365 gün TA'mi kullanıyordum, işe gidiş gelişlerde. Bunun bir döneminde karşılaştığım riskleri işe geldiğimde yazıya döktüm. Kızdığım araç sürücüleri, aniden sağa ve sola kıranlar. 10kmlik bir yerde bile kafadan 10un üzerinde riskli durum var. Sonra bu rsiklerden kendimi uzak tutmayı başardım. 3km ilerideki kavşakta mutlaka araba fırlıyor, normalden daha yavaşla vs. gibi. Bir kere bile motordan düşmemiş ben için, bir aralık buzlu akşam vakti hiç beklemediğim bir yerde ve üstelik de kırmızı ışıkda taksi durup dururken döndüğü için belim kırıldı. Normal dikkatimde olsaydım, bu olmayacaktı. Çoğu zaman eve vardığımda motorumu öpmüştüm, hep de derdim her gün ayrı bir alem, çoğundan kurtukuyoruz ve bir nebze şansa yaşıyoruz. İşte benim de kafamda kask olmasaydı, şu an bu yazıyı yazmıyor bu konuyu tartışmıyor olacaktık.
İnsan çok fazla motosiklet üzerinde vakit geçirdiğikçe, altbilincinde bölgesel olarak burası riskli, burası rahat bölümler diye ayırıyor. Örneğin otobana çıkınca rahatlamak gibi. Ya da sabit vites ve gazda gidilen bir uzun yol gibi. Risk faktörü maalesef İstanbul'da yüksek. Genelleme yaparken Türkiye'nin genelini düşünmek gerekir. Benim karşılaştıklarım ile Tekirdağ'daki birisinin karşılaştıkları arasında 10 kat fark var. Yorucu bir şehir burası. Her koşulu ile. Siniri stresi ile.
İkarus olayını da unutmayalım Cem Bey, her ne olursa olsun, 45k km senede motor üzerinde vakit geçiren kişi çok fazla risk almakta. Risk faktörü 9 kattan daha az olmaz. Yaşanılan yerin bu faktörde çok büyük etkisi var.
Siz uzun yazdıkça ben de yazacağım _________________ A RH+
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 1614 Nerden: İstanbul
Tarih: Pts Ağu 17, 2009 8:56 pm Mesaj konusu:
Kivanckaplan demiş ki:
45k km senede motor üzerinde vakit geçiren kişi çok fazla risk almakta. Risk faktörü 9 kattan daha az olmaz. Yaşanılan yerin bu faktörde çok büyük etkisi var.
Siz uzun yazdıkça ben de yazacağım
Aynı şeyi diyoruz işte. Yıllar geçtikçe , risk alınan toplam süre uzadıkça da büyüyerek katlıyor. Ölümlü kazalarda ölüm gibi bir sonucu belirleyici elbette çok etken vardır. Uzun vadede en önemli etken olma sırasına göre bence şu sırada gider :
1) Kişinin kendisiyle ilgili olanlar,
2) Kaza anında tam koruma olup olmadığı,
3) Bulunduğu yer, yol ve diğer sürücülerle ilgili etkenler,
4) Risk alınan sürenin uzunluğu..
Bu etkenler içinde, "risk alınan sürenin uzunluğu" yani yıllar boyu sürgit motosiklet kullanmanın diğerlerinden farkı bence şu : risk oranını belirleyecek en önemli çarpanlardan birisi ama ne yazık ki tedavisi yok.
(Endüstriyel ortamlarda da önemli bir çarpandır süre. risk taşıyan meslek gruplarında da. Örneğin bir ömür boyu marangozluk yapmış ama parmak kaybetmemiş usta yok gibidir.)
.....
Çok haklısın , ben de azaltmaya çalışıyorum zaten. İş, ev, malzeme al, tahsilat, ödeme, müşteri, akraba, haftasonu, uzun turlar vs. derken.. Bir ara yılda 55-60.000'e kadar çıkmıştım. Ordan burdan kırpmaya başladım. Elimden geldiğince. 20,000 lere kadar düşürdüm ama daha da aşağı düşmüyor neden biliyor musun ?
Bazen kendi kendime diyorum ki , yahu bu akşam çıkartma şu motoru. Bu pazar binme. Otur tv. izle , müzik dinle, kitap oku. Başka birşey yap. En fazla bir gün. İkinci gün yine motor tepesinde buluyorum kendimi.
Yaparken başka hiç birşey düşünmediğim nadir şeylerden biri. Resmen kafayı rahatlatıyor. Eğer huzurlu bir ortamda birşeyler düşünerek devam etme şansı yakalamışsam bu defa da düşünmek çok keyifli birşeye dönüşüyor. Hani elemanın aklına tuvalette gelirmiş ya bütün çözümler. Motosiklet zihni de açıyor
Motosiklet acaip bir alışkanlık.Sanki hastalık, bir nevi bağımlılık.Müthiş güzel yanları var.
Ama risk saati de bir yandan işliyor tıkır tıkır. Sanki elime on tane şans bileti vermişler, ben bunların yarısını kendi hatalarımla, diğer yarısını da öteki etkenlerle çok erken harcamışım gibi hissediyorum son birkaç yıldır. Çok şükür, adrenalin kelimesi ile topluca tarif ettiğimiz dönem geride kaldı, bambaşka şeylerden keyif almayı da öğreniyoruz zamanla ama diğer açılardan saat de işlemeye devam ediyor
....
3 numara bu ülkede zaten kötü. Konuşmaya bile luzum yok. Bunu telafi etmek için geri kalanlara aşırı dikkat etmek zorundayız. Hangisi olursa olsun, üç numaraya bir madde daha eklenirse iş sahiden rus ruletine dönüyor.
Kayıt: Aug 13, 2003 Mesajlar: 1833 Nerden: Nereye?
Tarih: Sal Ağu 18, 2009 6:39 am Mesaj konusu:
Riskleri azaltmak için kendimi kriz döneminde kompile dondurmaya karar verdim. Ne hastalık, ne bela, biri kasten kırmazsa risk yok:)
Arkadaşlar sonsuza kadar yaşayan mitolojik kahramanlar değiliz. Bence hayattan kısarak, motordan inerek daha hızlı ölürüz. Sonuçta zaman göreceli bir kavram değil mi? _________________ Nomad
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Yardım
Arama
Kullanıcı Grupları
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın
Giriş
