Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
İsfehan'ı arkamızda bırakarak, yolumuzu kuzey doğuya doğru çeviriyoruz. Hava Türkiye'de olduğu gibi değil. Saat 19.30 civarında hava tamamen kararmış oluyor. Sıcaklık gerçekten çok yüksek, arasıra hafif yükseltilerden geçerken sıcaklığı 37 derece civarlarına düşüyor. Genelde 40 derece civarında
İsfehan şehiriçi ve trafik ile ilgili ufak bir video.
İsfehan-Yazd arasındaki yol ile ilgili kısa bir video
Yol alabildiğine uçsuz bucaksız çöl, yol boyunca çok sıkışık olmayan trafik, havanın kararması ile inanılmaz bir hal alıyor. Bayram dönüşü otoban yoğunluğunu aratmıyacak cinsten
Isfahan' dan yola çıkıp 52 derece sıcakta yol yapı Yezd'e ulaştığımızda çoktan akşam olmuştu... Gündüz fotoları ile sizi karşıladığımıza bakmayın... Eşine az rastalayacağımız türden genişçe bir avlusu olan ortasında sedirler ve dünya vatandaşlarını buluşturan egzantrik bir otele yerleşiyoruz...
Yezd'e girmeden hemen önce hava kararmıştı ve ilk kez 65 km karanlıkta yol almak zorunda kaldık... Küçük çaplı bir kum fırtınasına tutulduk ve şehrin içerisine girdiğimizde oteli ararken yine bütün şehir kovboyları bize eşlik ettiler.
Motosikletli iki polisin rehberliğinde otele yerleşebildik. Bu arada Yezd'de geceleri otomobiller ve motosikletler farlarını açmıyorlar
Otelin damına yakın bir yere restoran yapmışlar... Getir deve etini aç şarabı diyerek açlığımızı giderdikten sonra enfes bir manzara bizleri bekliyordu.
Damlarda yürüyerek neredeyse tüm şehri dolaşabilirsiniz.. Biz de tam öyle yapmak üzereyken yaşlı bir nine, Farsça bize saydırırken bu fikirden vazgeçtik...
Biz tamam teyze anladık gidiyoruz desekte kadın, susmak bilmedi bir türlü
Bu güzel şehirde bir gece daha kalma konusunda anlaşmaya vardık ve bunu birlikte kutladık... Kutlamalar çok görkemli geçti
Uzay ve Emre zarsız tavla oynayarak kutlamalara katılmak istedikler ama olmayacağını anlayınca vazgeçtiler
Sabah otelin kahvaltı salonunda bir Avustralya' lı, 2 Koreli (Bu korelilere biz uzunca süre Japon gibi davrandık iki Korelinin birbiriyle ilgisi yok kız yalnız seyahat ediyor.
Kız tahmin edebileceğiniz gibi İlhan Mansız'a hasta
Şehrin dışındaki Kharanag Kervansarayı, Chack Chack Temple gibi mekanların şehre uzak olduğunu öğrenip minibus kiralamaya karar veriyoruz.
Böyle bir kiralama ofisi filan yok... Otel görevlilerine söylüyoruz bize bi minibus bul akşama kadar gezdirsin diyoruz (kaç paraysa verecez şeklinde tümen zengini hallerde hava yapıyoruz)... Adam 80 dolara akşama kadar 10 kişiyi gezdirecek bir minibus buluyor ama çok pahalı diyor 2 taksi ile çok daha ucuza gezersiniz diyor... Biz ısrarla minibus olsun bize komaz havasında minibusu kiralıyoruz. Koreliler de bize eşlik edip kirayı paylaşıyorlar.
Minibüs dediysek ufak bişey sanmayın, bizim Iveco ayarında otobüs bozması
Düşüyoruz yola ama ne yol buyrun şöle bişi... Bildiğiniz çöl....
Önce aslfalt bir yoldan Kharanag Kervansarayına gidiyoruz...
2 İsveç' li aile Land-Rover ile çoluk çocuk maceraya çıkmışlar... her birinin bebeler 3-4 yaşında... Bİ sürü sponsor sadece malzeme vermişler bunlara... 1.5 yıldır yoldalarmış...
Neden çoluk çocuk yolardasınız diyoruz... "Öbür türlü çocuklarımı daha az görecektik. Şimdi her dakika beraber vakit geçiriyoruz" diyorlar Felsefeleri kafamıza yattı... İşte hayat
Kervansarayın olduğu yerde harabeleri görüyoruz....Burası çok eskiden bir yerleşim birimiymiş... O kadar kerpiçten nasıl bir kasaba/şehir yaptınız kendinize akıl almaz... Apartman resmen... Fırınlar, mutfaklar, avlular içiçe ve çok katlı.
Evlerden birbirine geçişler üzeri örtülü sokaklar şeklinde...
İnanılmaz yapılar... Buranın sahiplerinin soyu Mitra inanışına kadar gidiyor... Halen burada yaşayan 2 aile var... Keçi besliyorlar... Bu harabelerin bir kısmını ahır olarak kullanıyorlar...
75-80 yaşlarında bir karı koca kalıyor halen burada. 2500 yıllık bir yapı burası. tarihi İpek Yolu kervan yolcularına han olarak hizmet veriyorlarmış zamanında.
İşte keçiler...
Gezip dolaşırken bizim kaldığımız otelin ziyaretçi evini farkediyoruz... İster inanın ister inanmayın çölün ortasındaki bu harabelerin olduğu yerde yaşayan toplamda 10 kişi var ve birisi bu konuk evinin işletmecisi kafayı kırmış bir Hollandalı
Konuk evinin avlusunda kıl çadırın altında bize su kahve wc imkanları sunuyor cüzi bir para karşılığında... İsveçli aileler burada kalıyorlar bir süre sonra yollarına devam edecekler... Hepsiyle tanışıp bilgi alıyoruz...
Burada bizim çocuklar İran'ın alkolsüz birasından tadıyorlar. Ben çok beğendim tadını
Bahçede Nar ağacı var...
Sarı kafalı bebeleri var... Mavi gözler şeker gibi bişiler..
Burada 1 saat kadar vakit geçirip stablize bir yola girip Chack Chack Temple a yol alıyoruz...
Zerdüştlerin bizim Sümela Manastırı hesabı kayaların içine oyduğu kuş uçmaz kervan geçmez bir yer burası.
Bu tepeye tırmanmank bu sıcakta biraz GöZ istiyor... Burçin, Ayşe, Arzu, Hüseyin abi sağlık gerekçeleri ile çıkmak istemiyorlar... 4 nefer saldırıyoruz merdivenlere...
Diyabet hastası olduğum için ben çıkmak istemedim, ama hata etmişim
Bu yüzyıla ait yapıların neresi temple diyerek çıkarken Koreliler yolda su koyup geri dönüyorlar... Biz ise ısrarla çıkmaya devam ediyoruz... Ödülümüz büyük olacak...
İşte ilk ödül merdivenlerde yepis yeni bir şapka buluyorum... Bu şapkayı çok sevdim sonra hep kafamdaydı...
Mehmet abi o şapka sana küçük , ahanda burdan itiraf ediyorum
Fotoğrafta aşağıdaki minibusu görebiliyorsanız ne kadar yukarda olduğumuzu tahmin edebilirsiniz...
İn cin top oynarken en tepede 3 kişi ile karşılaşıyoruz... Bizler şiiyiz diyorlar ilk seferinde ama hemen arkasından sohbete başlayınca bunların aslında Zerdust inanışına sahip kimseler olduğunu anlıyoruz.
Bizim turist olduğumuzu anlayınca Kureyş'in kapısından geçmemizi sağlayıp rahip ile tanıştırıyorlar...
İçerinden birisinin eşi ingilizce öğretmeni olduğu için eşine de öğretmiş ve başlıyoruz anlaşmaya... kapıdan içeri girince bunca zahmete değer hayatınızda bir benzerini daha göremeyeceğiniz bir Zerdüşt tapınağının tam ortasında buluyoruz kendimizi... Koreli ve aşağıda kalanlar kafaya sıktılar daha sonra...
Kafaya sıktık ne yalan söyliyeyim
Ayakkabıları kapının önünde bırakıyoruz. ve mağaranın içerisine tavandan sular damlıyor... Söndürmemeye çalıştıkları ateşi görüyoruz... Ama nafile Ateş habire sönüyor...
Rahibin yamağı (Rahip dediğime bakmayın adı her neyse) ilk başta bize yabani davranıyor ama sonra güleryüz gösteriyor..
Üzerinde ONA yazan ayçiçek yağı ateşi canlı tutmak için
Leblebi ve şekerin olduğu kap bir çeşit tören mezesi...
Esas rahip bize beyaz takkeler vererek kısa bir tören demosu yapıyor...
İnanışları ile ilgili uzunca bir brifing alıyoruz... Bize kitaplarından veriyorlar...
Kureyş'in kapısı... Zamanında çok büyük ve zalim birisiymiş öyle anlatıyorlar...
Kayıt: Oct 22, 2003 Mesajlar: 1039 Nerden: göztepe
Tarih: Sal Tem 01, 2008 8:45 am Mesaj konusu:
güzel gidiyor....bravoo
neden erzurumdan doğubeyazıta ığdır üzerinden gittiğinizi anlamadım...direk ağrı üzerinden çok vakit kazanırdınız. maku'ye gelmeden sola çevreyoluna sapsaydınız coook boş ve temiz (kamyonsuz) bir yoldan tebrize varırdınız. annemler de sizi misafir ederdi...maku bildim bileli hiç kalınacak bir yer olmamıştır.
isfahan'a çok az vakit ayırmışsınız.... tekrar gitmek için çok sebebiniz var hala orda...en az %50
Kayıt: May 05, 2004 Mesajlar: 2535 Nerden: İstanbul
Tarih: Sal Tem 01, 2008 10:17 am Mesaj konusu:
serif demiş ki:
güzel gidiyor....bravoo
neden erzurumdan doğubeyazıta ığdır üzerinden gittiğinizi anlamadım...direk ağrı üzerinden çok vakit kazanırdınız. maku'ye gelmeden sola çevreyoluna sapsaydınız coook boş ve temiz (kamyonsuz) bir yoldan tebrize varırdınız. annemler de sizi misafir ederdi...maku bildim bileli hiç kalınacak bir yer olmamıştır.
isfahan'a çok az vakit ayırmışsınız.... tekrar gitmek için çok sebebiniz var hala orda...en az %50
hayatınızda önemli anılarla döndüğünüz kesin
Alo şerif sana diyorum seneye bizde gidek mihmandarlığın işe yarasın yok öle bağdat caddesi azeriliği _________________ Ümit Yayla
İstanbul
neden erzurumdan doğubeyazıta ığdır üzerinden gittiğinizi anlamadım...direk ağrı üzerinden çok vakit kazanırdınız. maku'ye gelmeden sola çevreyoluna sapsaydınız coook boş ve temiz (kamyonsuz) bir yoldan tebrize varırdınız. annemler de sizi misafir ederdi...maku bildim bileli hiç kalınacak bir yer olmamıştır.
isfahan'a çok az vakit ayırmışsınız.... tekrar gitmek için çok sebebiniz var hala orda...en az %50
hayatınızda önemli anılarla döndüğünüz kesin
Doğubeyazıt'a Iğdır üzerinden gittiğimiz için çok mutlu olduk. Aras nehrinin kıyısından kıvrıla kıvrıla yol almak, çok keyifliydi. Diğer yola nazaran daha sakin olan trafikte cabası. Dönüşte Ağrı üzerinden döndük, çok ama çok pişman olduk. Yol gerçekten çok kötüydü. Mesafe olarak Ağrı yolu 50 km kısa olmasına rağmen, yine gidecek olsam Iğdır yolunu tercih ederdim.
Maku'ya gelmeden sola ayrılan yoldan hiç haberimiz olmadı. Bilseydik eminim o yolu tercih ederdik. İsfehan'ı dediğiniz gibi doğru dürüst gezemedik.Şiraz'a ise hiç gidemedik. Bir dahaki sefere geri kalanınıda gezmeye çalışacağız _________________ Burçinhan Doğan
07 XT660R
Tarih: Çrş Tem 02, 2008 5:32 am Mesaj konusu: Re: Rapor ve fotolar
motorcuk demiş ki:
Gezi de raporda çok güzel olmuş ellerinize sağlık merak ettim acaba maliyeti ile ilgili bir bilgi verebilirmisiniz ,çok memnun olurum
Melih
Öncesinde hiç bir belgemiz (pasaport triptik v.s.) yoktu. Türkiye ve İran'da, tüm masraflar dahil, tek motosikletle 2 kişi yaklaşık 1500 lira harcadık.Bunu 700 lirası İran'da harcandı. Yalnız İran çok ucuz olduğu için, döke döke, saça saça gitti paralar
memomemo demiş ki:
Süper gidiyor gezi...
Bu arada..Uzay baya derli toplu az eşyayla gitmişsiniz 2 kişi..Bravo
Uzay'ın motounda yer olmadığı için onların sosis çantasını Emre (1150 adv) taşıdı, yol boyunca.. _________________ Burçinhan Doğan
07 XT660R
Zerdüşt Tapınağından dönüşe geçtik... Yol fotoğraflarını da ekliyorum atmosferi biraz olsun sizlere de yansıtır diyerek...
Deli gibi acıkıyoruz Yezd girişinde şöförümüz bizi fast food diyebileceğimiz bir büfeye götürüyor... ekmek arası sosis, köfte vs bişiler yiyip kendimize geliyoruz.
Sonraki durağımız Silence Towers... Zerdüştlerin ölülerini kuşlara yem ettikleri bu tepeler biraz ürkütücü...
Akşama doğru bu nefis mekanda güneş bize güzel bir ışık sunuyor...
Artık ölülerini devletin onlara gösterdiği hemen yanıbaşlarındaki mezarlıklara gömüyorlar.. Biz oradayken bir tören vardı...
Bu kez su molası için duruyoruz. Durduğumuz yerde Pakistan tarafından gelen insan manzaralarını hızlıca fotoğraflıyoruz...
Gece görsen korkarsın
Gündüz gözüyle imam mescidi....
Tahranlıymış aslen.. Çok güzel Türkçe konuşuyor... Karizmatik bi arkadaş...Fotoğrafın arkasında kalan çok güzel bir kız arkadaşı vardı... Hüseyin aga kapattı
Şu kareyi canlı görmek için 4000 km yol gidilir emin olun.
Yezd sokakları inanılmaz sabaha kadar gezebilrisiniz... Egzantrik mekanlar var... Tarihin derinliklerinde geziniyor gibi hissediyorsunuz...
Yezd sokaklarında bir Uzaylı
Yezd'den sabahın en erken saatinde yola çıkarak sıcak iklimi havanın nispeten daha serin saatlerinde Tahran civarına ulaşmayı hedefledik.
Sabah 05.00 te yoldaydık... İyi de yapmışız güneş henüz yüzünü göstermeden biz çoktan otobanda 300km den fazla yol almıştık...
O gün yolculuğumuzun en uzun kmsini yaparak yaklaşık 775 km yol aldık... Her 100-150 km de bir mola vererek keyfimizi kaçırmadık ve yorgunluktan eser yoktu üzerimizde...
mola yerinde bir çekirge misafirimiz oldu..
Qum kentini pas geçtik ama şehrin dışında mola verdik...
Tahran trafiğine girmeden verdiğimiz otoban molasında artık Türkçe konuşan insanlarla yeniden karşılaşmaya başladık...
Bu manzara her şehirde her küçük şehirde her seferinde tekrarlandı...
Artık Tahran' ın bir semti haline gelmiş Karaj kentini geçiyoruz... Buraya kadar deli bir Tahran trafiğinden çıkışımız var ki film olur cinsten... Tek bir tabela kaçırsak hepimiz birbirimizi kaybedicez ve bir daha sonsuza kadar bulamayacağız gibiydi... Korktuğumuz olmadı o cehennemden kayıpsız çıktık... 15 milyon insanın yaşadığı bu şehire her gün 5 milyon insan girip çıkıyor gerisini siz düşünün....
775 km yolun sonunda Quazvin'e gelip harika bir otele yerleşiyoruz... Bizim 4 yıldıza denk gelen bir otel biraz pazarlıkla 2 kişi 30 usd ye anlaşıyoruz...
Akşam yemeğinde Cello pilavı var şu kırmızılar kurutulmuş nar taneleri ve pilavda safran sosu var... tadına doyamazsın... Çanaktaki etin lezzetini ise tarif edemem... Kebap bunların işi :+1:
Ertesi gün yeniden makul bir saatte yola çıkıp Tebriz'e ulaşmayı hedefliyoruz... Bu kez tatil günü olduğu için Tebrizi ağız tadıyla gezebileceğimize inanıyoruz...
Mola verdiğimiz yerdeki bu iki Amigo biz gringoların BMW armalarını yürüttüler... Ses çıkarmadık ... Geziden o kadar keyf alıyorum ki 10 paralık bir mal keyfimi kaçırmaya yetmiyor...
Bir süre otobanda giderken deve sürüsü görüp hemen sağa yanaşıyoruz... Yolun karşısına koşar adım gidip bu anı ölümsüzleştiriyoruz..
30 den fazla yayılmış deve bulduğu her otu dikeni yerken onları izlemek çok keyifliydi... Yanlarına gidip onlarla enseye tokat kıvamına geliyoruz... Mısıra kadar gidip deve göremeden gelen arkadaşlarımız olduğunu düşününce çok şanslı olduğumuza karar veriyoruz.
Hey gidi Kısa Camel efsanesi vardı bi zamanlar sıkı içicisiydim..
Bizim gibi deve meraklısı araçlar duruyor hem bizim gibi develerle hem de gerçek develerle ilgileniyorlar... Kızların canı karpuz istiyor... Aracıyla yoldan geçmekte olan Türkmen bize karpuz ikram ediyor... Karpuz şirin (tatlı)
Tebrize gelip Hotel Ghots'a yerleşiyoruz... Bağ-ı Gülista'ın (gül bahçesi) hemen yanındaki bu otelde bizden başka kalan yok... Otel tadilatta ama bize sıcak su tv klima gibi lüksler sunabiliyor...
Duş alıp sakin Tebriz sokaklarına dalıyoruz... Yolda Azeri radyosundan bir minibus durup bizimle ropörtaj yapıyorlar... Nerden geldik nereye gidiyoruz.. onları nasıl bulduk, temennimiz nedir gibi sosyal mesajlar alıyorlar... Teşekkür edip vedalaşıyoruz..
Şairler diyarı tebrizde Aşık Hakani' nin heykelini dikmişler...
Bu mekanda bisikletle teker yapan, stopie yapan çok atraksiyonel bebeler vardı...
Dönüş yolunda sınıra en yakın kasaba Bazargan' da yemek molası veriyoruz... Buranın balatası gaktırınca 15 bin km gidiyomuş
Sınırı geçmeden son kez ucuz benzinle depolarımızı doldurmak için son istasyona yanaşıyoruz...
Bir aceleyle fotodaki yunanlı KTM i ile istasyona dalıyor... aceleyle benzin alıyor bizimle foto çektiriyor hızlıca bişiler söyleyip aynı hızla kaptırıp gidiyor... İpek yolundaki bu Yunanlı yanındaki araçla birlikte yapıyor bu yolculuğu... Madem yanında araç var neden arkaya çanta bağladı diye düşünüyoruz... Fotoğrafları güzel çıksın diye zahir
Sıfır noktasındayız evrak işlemleri bu kez uzun sürmüyor...
Sınırı geçer geçmez kızlarda büyük bir neşe... bilin bakalım neden
Ülkemize yeniden dönmek bizi çok mutlu ediyor..
Daha çok yolumuzu var gidecek...
Gürbulaktan sonra İshak Paşa Sarayı' nı ziyaret ediyoruz... Zindan gezmesi bile ürkütücü...
Ölmeden önce herkesin görmesi gereken yerlerden birisi...
Dağın yamacında çok heybetli bir yapı...
Ağrı yoluna giriyoruz... Windows ekranlarından görmeye alıştığımız o yeşil manzara sanki buradan alınmış.. O kadar yeşil o kadar güzel bir hava var ki...
Pastane motorculuğunu özlemişiz... Ağrı' da mola verip çay kahve içiyoruz... Pastane önünden foto isteyenlere gelsin..
Uzay'ı Erzurum TCDD Yolspor'a transfer ediyoruz. İmzalar atılıyor
Trene yüklerken km sayacı 73.826 gösteriyordu... yaklaşık 4000 km yol yapmışız... ^_^
Motorları yükleyip uçağa gidiyoruz...
Şapka kafaya küçük geldi yada benim kafa büyük tamam anlaşılmıştır.
Sonsuz tarih kokan ölümsüz topraklarla bizler arasında müthiş bir köprü kurdunuz bu gezinizle. Bizlere ölümlü olduğumuzu hissettirdiğiniz için çok teşekkürler
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız