Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 3352 Nerden: New York
Tarih: Pts Şub 14, 2005 5:51 am Mesaj konusu: Bir Dakar macerası...
1. Episod
Bugünden başlayarak sizleri içinizdeki macera ve yeni diyarlara yelken açma duyularınızı ateşleyecek bir yazı dizisine başlıyorum. Bu dizi sanıyorum tarihin en zorlu yarışlarından biri, belkide en zoruna Dakar yarışına bakış açınızı değiştirecek, “motosiklete” ve onun açtığı ufuklara bambaşka bir ışık getirecek diye umuyorum.
Benim üstümdeki etkisi hayatımı yeniden gözden geçirmeme varıncaya kadar etkili oldu. Motosikletimi daha bir sevdim, aileme, eşime bakış açımda, hayata bakış açımda bile değişiklikler yarattı bu küçük hikaye.
Siz motosiklet düşkünleriyle bunu paylaşmamanın büyük haksızlık olacağını düşündüm geçenlerde ve kesin bir kararlıkla klavyenin başına geçtim...
Bu bir günlük...Ya da bir öğreti, felsefe... ne derseniz artık. Tamamen kendi imkanlarıyla son Dakar yarışına katılan Kanadalı Bob Bergman bu büyük macerayı anlatıyor, kendi kaleminden. Siber uzayda karşılaştığım bu yazıyı büyük bir keyifle okudum, sonra bir daha, bir daha...
Dayanamadım, kendisine bir email yazdım...yazıştık biraz ve bu Dakar tarihindeki bildiğimiz ilk özgün, “dobra”, gerçek bir derinliği olan hatıratı Türkçeye çevirmek ve internette yayınlamak istediğimi söyleyerek iznini aldım.
Biliyorsunuz Tercüme ne kadar aslına sadık olsa o kadar çirkin, ne kadar güzel olsa sadakatten de bir okadar uzak oluyor. İkisinin arasını tutturabilmek de benim için ayrı bir macera oldu doğrusunu isterseniz ama bence değdi. Türkçe klavyeyle olan savaşımı katmazsak zevkle yazdım, sizlerinde zevkle okumanız dileğiyle.
Bob Bergman. Aralık 1962 doğumlu... Eski pist yarışçısı ve sonra dağcı ve sportif tırmanma şampiyonu Bob enerji ve kazanma konusundaki kararlılığını yıllar önce off-road yarışlarına aktarmaya karar vermiş. Enduro yarışlarından vakit buldukça dünyayı da motosikletle dolaşıyor.
2004 te karısıyla beraber KTM LC4 larıyla Kuzey Afrikayı geziyor, 13,000km Büyük Sahrayı aşıyor, ve yine 2004 te Las Vegas-Reno arası off-road çöl yarışına katılıyor.
Alttaki resimde onu Vegas – Reno yarışında görüyorsunuz. İçindeki yazıyı kendi yazmış...Dakar dan çok önce. Hazır ol Dakar ben geliyorum diyor... “Bergman Dakara karşı”...
Yine ondan bir başka resim... İçideki yazı Bob a ait. “Dakar (beni) bekliyor”
Ve bütün bunları Dakar a hazırlık olarak koyuyor bir köşeye... Kısa bir biyografi aktarmak istiyorum...
1982 de ilk defa motora biniyor. Önce pist yarışlarına merak salıyor, ilk sezonda 550cc de 10., 84 te 750cc de 3., sonra da 1000cc sportbike sınıfında 7. oluyor. 1986 ya kadar takvime alınmış bütün pist yarışlarına katılıyor.
Daha sonra pist yarışına ilgisini kaybediyor ve kaya tırmanma ve dağcılığa merak salarak 1994 te Kanada şampiyonu oluyor. Sonra da bunu profesyonel olarak “Joe Rockhead's Climbing Gym” adıyla bir tırmanma kulübü kurarak sürdürüyor.
Daha sonra 90 lı yılların sonuna doğru tekrar motosiklete ama bu kez off-road tarzına geri dönüyor. Katıldığı birkaç yarışta 2.lik 3.lük gibi derecelerle göz dolduruyor ve an son AMA (American Motorcycle Association) Ulusal şampiyonasında sezonu 9. olarak kapatıyor.
Motosikletle seyahat de Bob un hayatına yakın geçmişte giriyor ve Gana, Güney Hindistan ve Afrika turları gerçekleştiriyor.
Alttaki resimde Bob Bergman ı Dakar yarışına hazırlanmış, kendi evinde, yola çıkmadan önceki son gün görüyoruz.
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 3352 Nerden: New York
Tarih: Sal Şub 15, 2005 2:49 am Mesaj konusu:
Bir Dakar Macerası. Episod 2...
Evet, en önemli diğer parça “the Bike”, motosiklet...
Proje şu alttaki şaseyle başladı...
Bob bu “KTM660 Rally Replica” makineyi ikinci elden satın aldı. Bu motosikletler KTM tarafından yarışlar için imal ediliyor ve fabrikaya sipariş edilerek oldukça yüksek fiyatlara yaptırılıyor. Bob makineyi “Cycle Improvement” sponsorluğunda kendi garajında tamamen elden geçiriyor ve bu zorlu yarışa hazırlıyor.
660, bu işlemler sonucu tamamen yeni baştan yapılıyor neredeyse ve bittiğinde yepyeni bir görünüş kazanıyor.
Motosikletin özellikleri şöyle:
GENEL:
Model KTM 660 Rally Factory Replica 2003
Kategory Off-road/Enduro
MOTOR
Tip 654 cc, sıvı soğutmalı, tek silindir, 4 zamanlı
Bore x stroke (mm) 102 mm x 80 mm
Kompresyon oranı 11.5:1
Valfler OHC, 4 valf/silindir
Yakıt sistemi Keihin FCR 39
Ateşleme Kokusan DC-CDI 4K5
Güç 65 hp (48.5 kW) @ 7500 rpm
Tork 69.5 Nm (512.6 ft. lbs) @ 6000 rpm
AKTARMA
5 Vitesli
Zincir tahrikli
ŞASE
Ön suspansiyon WP-USD 48 Multi Adjuster, 295 mm travel
Arka WP - Monoshock, 320 mm travel
TEKERLEKLER
Ön 90/90-21
Arka 140/90-18
Ön Fren tek 300 mm disk 2-piston kaliper
Arka Fren tek 220 mm disk 1-piston kaliper
ÖLÇÜLER
Boy X En 1945 mm X 980 mm
Tekerlek açıklığı 1510 mm
Yerden yükseklik 320 mm
Yakıt kapasitesi 48 l
Kuru ağırlık 162 kg
Şimdi bir de kısaca haritaya bakalım, yazı ilerledikçe buraya bakmanız gerekebilir çünkü...
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 3352 Nerden: New York
Tarih: Sal Şub 15, 2005 2:34 pm Mesaj konusu:
Episod 3: 29/12/04 Barselona
Scrutineering “İnceleme”
Motorum ancak dün öğleden sonra ulaşabildi... Kanada dan bir hafta önce yollamış olmama rağmen, British Airways motorun bir hafta Londrada istirahate ihtiyacı olduğunu düşünmüş olmalı.
Motor “Parc Ferme” (kapalı park) ye girdikten sonra yarış başlayana kadar dokunma şansım olmayacağı için incelemeye kadar olan süre içinde motoru elden geçirmem, nihai bir ayarına bakmam gerekiyordu ve 5:30 da başlayacak incelemeye kadar yaklaşık bir gün sürem kalmıştı.
“İnceleme” büyük bir arenada yer alan, yarış meraklılarının da gelip yarışçılar ve yarış araçlarını, hazırlıklarını takip edebildiği başlıbaşına bir olay.
GPS cihazımı teslim almak, fotografların çekilmesi, bütün dökümanlarımın bir bir kontrol edilmesi, uydu telefonunun kontrolu, acil işaret cihazının nasıl kullanıldığının öğrenilmesi için bir video izlemek, numaraların motora ve üstüme sağlamca iliştirilmesi ve nihayet motosikletin incelenmesi 3 saatten fazla sürdü. Ve nihayet saat 22:00 civarında elimde zaman kartı ve “road book”(*) umla dışarı çıkabildim. Kapalı Park ın road book uma bakarak bulmam söylenmişti...ve road book beni Barselona sokaklarında gezdirip dokların bulunduğu bir yerdeki ilk CP (“Control Point” kontrol noktası) ye götürdü. Zaman kartımı damgalattım ve oradan şehrin merkezindeki Placa du Espana ya, kapalı parka ulaştım.
Avrupada Dakar ın büyük ilgi gördüğünü hep duyardım ama şehrin ana caddesi La Ramba dan geçerken çakan flaşlardan şoke oldum. Sanki kırmızı halı üstünde Oskar ödülünü almaya gidiyormuş gibi hissettim kendimi. Ne zaman duracak olsam civarda ne kadar insan varsa yanıma koşup benimle fotograf çektiriyor, imzamı istiyordu...gördüğüm ilgi sanki selemin arkasında Madonna oturuyormuş gibiydi.
Öyle anlaşılıyordu ki bütün şehir ralli meraklısıydı ve herkes sokağa dökülmüştü. Bir saati aşkın bir süre içinde zar zor kapalı parkın sükunetine ulaştım. Motoru nereye nasıl parkedeceğimi gösterdiler ve imza fotograf için bekleşen kalabalığı elimden geldiğince memnun edip, en yakın metro istasyonuna ve oradan da otelime kavuştum. Geriye yatağa tırmanıp ne olup bittiğini TV den izlemek kalıyordu.
Arkası var...
--------------------------------------------------------------------------
DD den notlar:
(*)Road Book: Yarışçının takip edeceği rotayı, yoldaki çukur tümsek, su geçişi vb. tehlike ve özellikleri de gösteren rulo şeklinde el kitabı. Altta Bob un road book unu motoruna takılı görüyorsunuz.
Bir başka raod book. 131.87 km de üç ünlemle ve kurukafayla gösterilen çok tehlikeli bir çukurun nasıl işaretlenmiş olduğuna dikkat edin. Bir altta da bir demiryolu geçişi ve CP2 - 2nci kontrol noktasına giriş uyarısı görülüyor.
Burada da road book kutusu / mekanizması görülecek şekilde ve boş. Kronometre ve en önde gidona bağlı bir GPS cihazı görünüyor.
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 3352 Nerden: New York
Tarih: Çrş Şub 16, 2005 2:36 am Mesaj konusu:
Episod 4: 31/12/04 Barselona-Barselona
Liaison 27km (*)
Özel Etap 10km (SS: Stage Spéciale)(**)
Liaison 17km
Dün son boş günümdü... Annem ve eşim Sharon Kanada dan ve kardeşim Amsterdam dan geldiler. Niyetleri Granada ya kadar bana eşlik edip, feribotla Afrika ya geçerken uğurlamaktı. Günümü onlarla sağı solu gezerek, son dakikada aklıma gelen bir iki işimi hallederek geçirdim. Bu arada da Kevin le karşılaştık. Kevin Heath ile Las Vegasta Nevada Rallisinde tanımış, iyi arkadaş olmuştuk. O da benim gibi sponsor desteği olmaksızın, amatör sınıfında ve benimkinin aynı bir KTM660 kullanıyor. Dolayısı ile doğal olarak iyice kaynaştık ve birbirimize o günden başlayarak hep yardımcı olacaktik.
Gün sürücü toplantısıyla başladı...Kim kimdir tanıştık bunların arasında Meoni, Alfie Cox, Shlesser gibi isimlerlede tanıştım tabii. Bu arada Rauseo kardeşler, Charlie and Dave ile de tanıştım, Bu iki Amerikalı kardeş geçen yılki denemeden sonra bu yıl da katılmaya karar vermiş ve birkaç İngilizle beraber “Rally Raid UK” den sponsorluk bile almışlardı.
İlk buluşmadan sonra kapalı parkın önünde dizildik ve motorumuzu almak için numaramızın okunmasını beklemeye başladık. Bir saat kadar sonra sıra bana geldi, zaman kartımı ve motorumu elime tutuşturup beni kalabalığın içine saldılar. Spesiyalin yapılacağı yere kadar bütün yollar trafiğe kapatılmış, halk yol kenarına dizilmiş tezahürat inanılmaz boyuttaydı. Spesiyal 10km den ibaretti ve Castelldefels adında, Barselona dışında küçük bir sahil kasabasında yapıllıyordu.
Yarışın büyüklüğüne göre bu spesiyalin önemi neredeyse sıfırdı... Öyle ya 5500 km nin yanında 10km nin lafı mı olur. Kendime sabit bir hedef belirledim, tek amacım bizi izlemeye gelmiş yüzbin kişinin önünde düşmemek olacaktı. Çift çift çıkış almaya başladık, bana 2 çeker Yamahasıyla bir Hollandalı düştü ve bayrak işaretiyle ilk spesiyal başladı. Bizim kum ustası Hollandalı bir anda ortadan kaybolup gitti... İlk birkaçyüz metre çakıldı ve gayet rahat aşıp sahile kuma indim. Ancak ne o güne kadar, ne o günden beri böyle kum görmemiştim...Son derece kaba ve ıslak bir kum. Aynı taze dökülmüş ama yeterince su konmamış beton gibi bir şey.
Bir aydır motora binemiyordum ve burası pasımı atmak için hiç de uygun bir yere benzemiyordu. Oluklar(***) en az 30cm derinliğindeydi ve motor kendi canının istediği yere gidiyordu. Hakim olmaya çalıştım ve en nihayet kabaca belli bir istikamet tutturmaya başardım bu 15m enindeki parkurda ve aynı anda da yarış organizasyonunun pek münasip gördüğü ilk sıçrama rampasıyla karşılaştım.
Şimdiye kadar çabucak öğrenebildiğim şey gazı açıp ağırlığımı arkaya varirsem motorun aşağı yukarı istediğim yere doğru gidiyor olmasıydı. Ancak bu sıçrama rampasında sökmedi. İnişte gazı kesince ön tekerlek dalacak bir yer buldu ve gidonun üstünden uçtum. Göya bütün yapmam gereken düşmemekten ibaretti... Neyse hemen motoru kaldırdım, bir sonraki rampada yine aynı şey..oradan bir sonraki rampaya. Nabzım, kalbim kulaklarımdan fışkıracak gibiydi. Son bir senedir her gün kardiyovasküler antreman yaptığıma şükrediyordum ve 10km lik parkurun henüz sadece ikinci km sindeydim... Sakinleşmeye acele etmemeye, motorla boğuşmamaya karar verdim, oluklara girmemek için virajları dıştan almaya başladım, bol bol fotografçılara poz verdim ve nihayet damalı bayrağı gördüm.
Hayatımın en zor 10 dakikasını yaşamıştım, kan ter içinde ve zorlukla boğulacak gibi nefes alabiliyordum. 10km lik spesiyali zar zor bitirebilmiştim ne halt edip Dakar a katılıyordum ki?
Yazının orijinalinde harita ve fotograf bulunmuyor. Bunları ben ayrıca eklemenin iyi bir fikir olabileceğini düşündüm. Bunları yazı gövdesinin dışında bulacaksınız.
Fotografta yukarda Fretigne sağda Ingles 1, Özel etapta. Oluklar ve kumla mücadele veriyor.
Hem işin tadı hem de yarış terminolojisi gereği bazı tabir ve kelimeleri tercüme ettim, bazılarına da dokunamadım. Bilmeyenler için açıklamaları bu bölümde yapmaya devam edeceğim.
(*)Liaison: Özel etaplar arasındaki normal trafiğe açık, yarışılmayan transfer yollarına bu isim veriliyor. “Liyazon” diye okunur. Liaison da işaret edilmiş bütün hız vb. Trafik kurallarına kurallarına uyulur. Yerel trafik görevlisi dışında yarış hakemleri de bunu kontrol eder ve aksine bir harekette ceza verebilir.
(**) Özel Etap (Fr. SS; Stage Spéciale) : Esas zamana karşı yarışın yapıldığı etap.
(***) Oluk (İng. Rut): Toprak yollarda sıkça görülen, diğer araçların önceden bıraktığı, tekerlekleriyle oyduğu uzunlamasına izler, çukurlar. Sürüş istikametinde oyuk. Zıvana.
Kemal Merkit'in bu ayki 4x4 dergisinde Dakar ve benzeri yarislarla ilgili yorumlari ve anilari da iceren cok guzel bir roportaji var, bu topic'le ilgilenenlere tavsiye ederim. Ayni dergide Hermangillerin Kizildeniz'e uzanan macerasini da bulabilirsiniz, biz burada daha genis bir sekilde okuduk gerci. _________________ Gökhan Altınören
'00 KLR650
http://altinoren.com
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 3352 Nerden: New York
Tarih: Çrş Şub 16, 2005 2:01 pm Mesaj konusu:
Episod 5: 01/01/05 Barselona- Granada
Liaison 920km
Bugün özel etap yok ama oldukça uzun bir yol beni bekliyor. Sırf bugün için oturdum asfalt lastiklerimi taktım.
Yine sabah kapalı parktan başladık ama bu kez doğrudan podyuma çıkarıldık. Halka tek tek tanıtıldık... bu arada Patrick Zaniroliyle (*)tanıştım. Oradan şehrin ortasındaki kontrol noktası CP1 e yollandık, böylece meraklı halk bizi son kez izleyebilecekti.
Kartımın damgalanmasını beklerken kalabalığın arasından birinin adımı seslendiğini duydum. Gerçi nasıl olduysa hepimiz iki günde meşhur olmuş, adımızın seslenilmesine alışmıştık ama bu ses tanıdık geldi ve ön ismimle sesleniyordu. İngiltereden arkadaşım John Baxter gelmiş. Bizimkiler ona benim geleceğimi ve bana gözkulak olmamı söylemişler...
Kevin le buluştum ve yola vurduk kendimizi. 60km ilerdeki ilk benzincide eşim ve ailemle buluştum, yolun gerisinde bizi feribota kadar otomobille izleyeceklerdi... Ve 250 km sonra yoldaki CP2 ye geldik. Bir tente kurulmuş öğle yemeği servisi başlamıştı. Güzel bir yemekten sonra motorlarımızın etrafında neşe içinde kahvemizi içerken David Fratigne nin kar motosikleti kıyafeti içinde dolaştığı dikkatimi çekti... Böyle güzel güneşli bir günde giyecek başka şey bulamamışmıydı?
Bahsettiğim gibi uzun süredir motora binmemiştim ve bir süre sonra kıçım ve sırtım fena halde ağrımaya başladı. Kendi kendime yeni oturma pozisyonları aramaya başladım ve sonunda bundan böyle favori oturuş tarzım olacak pozisyonu buldum. KTM660 ın olağandışı yüksekliği sayesinde ayaklarımı peglere basmaksızın yere dümdüz uzatıyordum, yinede ayağım asfalta sürtmüyordu. Bunun güzelliği sırtımın dümdüz kalması ve sol elimle de köprülere sıralanmış seyircileri rahatça selamlamak oldu.
Havanın kararması uzun sürmedi ve sahile, Granadaya yaklaşmaya, dağlara tırmanmaya başladık, ve 1000m irtifa civarında hava sıcaklığı büyük bir hızla düştü. Durup ne kadar giyecek varsa giydik. Yola koyulduk yine ama resmen titriyor bir taraftan da sıcacık kar motosikleti kıyafeti içinde Fretigne nin ne kadar rahat sürdüğünü hayal edebiliyordum...
Granada sokaklarında o kadar çok seyirci vardıki Barselona buna kıyasla terkedilmiş bir şehir sayılabilirdi. Aynı Tour de France (**) da gördüğünüz gibi, sadece bir motorun geçebileceği kadar boşluk vardı caddelerde. Zar zor 22:30 da servis parkına girebildim. İlk iş asfalt lastiklerini söküp orada bir deliğe atıp Michelin Desert ları takmak oldu. Daha sonra arabanın bagajından alacaklarımı alıp uçak kutumu (airbox) doldurdum. (bu kutu yol boyunca organizasyon tarafından taşınıyor, yarışçının bütün eşyasının yer aldığı kutu) Oradan doğru kapalı parka çektim. Sonra gidip bir otel ve bir benzinciden yiyecek sandviç bulduk. Saat 1:00 olmuştu bile ve 5:30 da kalkmam lazımdı...
Arkası var....
-------------------------------------------------------------------
DD den: Altta Barselona da Dakar podyumu...
(*) Patrick Zaniroli, Dakar yarış organizasyonu başkanı.
(**) Ünlü bisiklet yarışı.
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 3352 Nerden: New York
Tarih: Prş Şub 17, 2005 2:14 am Mesaj konusu:
Episod 6: 02/01/05 Granada- Rabat
Liaison 6km
Özel Etap 10km
Liaison 557km
Anlayamadığım bir sebepten bir türlü relaks olamıyordum, 2 saat kadar uyuyabildim. Sürekli binlerce detay düşünüyordum. Sürüklene sürüklene bir zombi gibi kahvaltıya indim. Yavaş yavaş nasıl bir işin içine kendimi soktuğumun bilincine varıyordum, daha Afrikaya ayak basmamış ama dağılmaya başlamıştım bile. Ama bu öğleden sonra feribotta sıkı bir uyku çekip kendime gelecektim nasıl olsa...
Bugünkü spesiyal tam bana göreydi. Barselonadaki kumdan ne kadar nefret ettiysem burayı da o kadar sevdim. Benim bir dakika önümde başlayanları bile yakalayıp geçmeye başlamış, virajlarda iki tekerleği birden kaydırarak apekslere giriyor neşe içinde uçuyordum ki aklım başıma geldi... Düşersem kaybedeceğim şeyler burada dereceye girip kazanabileceklerimden çok daha fazlaydı...
Kendime sürekli telkin ederek yavaşladım ve sakin bir tempoyla rahatça bitirdim.
Tekrar motorun üstüne yarışmak güzel ve eğlenceliydi, üstelik 230 yarışçının içinde 60. olmuştum bu rahat tempoyla ve bu da hiç fena sayılmazdı...
Yarıştan sonra parkta yine ailemle buluştum, yüksek çamurluklarımı ve ön çatal koruyucularını Afrika için alçak olanlarla değiştirdim. Yüksekleri orada bizi hayranlıkla izleyen bir çocuğa hatıra olarak hediye ettim, geriye yollamak zahmetine değmezdi zaten. Sonra ayrılık zamanı geldi ve annem haricinde hepimiz gözyaşlarımızı bir şekilde sıkı sıkı tuttuk, vedalaştık ve Afrikaya gidecek feribotun yolunu tuttum. Artık tek başımaydım...
Yarış meraklılarıyla dolu 250 km yol, köprü, otoyol gişeleri ve binlerce fotografçıyı aşıp sonunda Dakar kervanıın toplandığı Algeciras limanına ulaştım. Sonra motorumu feribota parkedip yukarı güvertelerden birine çıkıp kuytu bir köşede yuvalandım. Evden getırdiğim ton balığını atıştırdım biraz ve uykuya çekildim. Mümkün olduğunca çok uyumam gerektiğini biliyordum, günler ilerledikçe uzayacak, daha çok yorulacak daha çok uyumam gerekecekti...Ancak bu konuda endişelendikçe uyumak daha da zorlaşıyor. Sonunda birazcık uyuklamışım...
Tanca ya vardığımızda hava kararmıştı ve bu akşamki kampa ulaşmak için önümüzde daha 300km yol vardı. Kevin i buldum, sonra bize Rauseo kardeşlerde katılmaya karar verdi dördümüz birlikte yola koyulacaktık. Bu arada motoru parketmiş diğerlerini beklerken motorum büyük bir gürültüyle devrildi. KTM660 lar tank gibi ama birisi yan desteği dizayn ederken uyumuş olmalı, yan destekteki aluminyum bir parça eğilmiş ve kırılmış. Afrikanın içlerine doğru yola koyulmadan önce yan desteği nefretle fırlattım attım oradaki çalıların arasına...
Uzun ve buz gibi soğuk bir yolculuktan sonra saat 23:30 gibi kampa ulaştık. Bu benim ilk kampım (Bivouac(*)) olacaktı, herşeyi keşfetmem lazımdı... Birşeyler yemem lazımdı, kutularımızı bulmam, KTM kamyonunu bulmam, yemek saatlerini öğrenmem, çadırımı kurmam .. stres gittikçe artıyordu. Kaçta yattığımı bilmiyorum, saati 5:30 a kurdum...
Arkasi var...
------------------------------------------------------------------------
DD nin notları:
Yukarda Meoni ve sağda Alfie Cox Avrupada son özel etaptalar...
(*) Bivouac –biyoak okunur- kelimesini “kamp” diye tercüme ettim ama aslında Türkçe karşılığı “üs” yada “sahra karagahı” olabilir. Askeri bir tabir. Organizasyonda 2,300 görevlinin çalıştığını, helikopterleri, biri dev Hercules askeri kargo ucagı olmak uzere olmak üzere irili ufaklı 20den fazla ucağı, bunlar için gerekli pist vb. altyapıyı, sahra hastanesini, mutfağı, servis istasyonlarını, güvenlik, basın mensuplarını ve tabiiki yarış ekiplerini, sponsorlarını düşünecek olursanız bu kampa özel bir isim verilmesini daha iyi anlayacaksınız.
Kayıt: Non 0, 0000 Mesajlar: 3352 Nerden: New York
Tarih: Prş Şub 17, 2005 2:51 pm Mesaj konusu:
Episod 7: 03/01/05 Rabat-Agadir
Liaison 122km
Özel Etap 123km
Liaison 421km
Saat 2:00 de yine uyanmıştım. Stresim öyle yükselmiştiki uyku tutmuyordu bir türlü, ve ne kadar az uyursam yeterince uyuyamadığım için daha çok endişeleniyor, endişelendikçe daha çok uykum kaçıyordu. Artık tam bir panik-atak eşiğine gelmiştim. Ne yapmıştım ben? Karımın ve kendimin bütün biriktirdiği parayı bu aptalca maceraya yatırmış, daha topu topu 20km spesiyal etap görmüş bisküvi gibi ufalanmaya başlamıştım...
O anda mantıklı gelen iki seçenek vardı önümde, yarışı terketmek ve devam etmek. Her ikiside birbirinden korkunç görünüyordu. Terkedersem bir daha karımın ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacaktım? Haydi ondan vazgeçtim bu kararla ömrümün geri kalan kısmında kendimle nasıl hesaplaşacaktım? Devam etme fikri ise tam bir kabus gibiydi, düşünmesi bile beynime sancılar saplıyor beni hasta etmeye yetıyordu...
Alarm benı 5:30 da uyandırdı...Meger hep istediğim şeyi yapıyor ve uyuyormuşum diye düşündüm apar topar giyinip eşyalarımı, çadırı, uyku tulumunu zifiri karanlıkta topladım, koşa koşa gidip kahvaltı niyetine birşeyler tıkındım, motora atladım ve CP ye kendi zamanımda zar zor yetiştim. Yola koyuldum...
Nereye gittiğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sadece önde giden motorları sis, toz ve zifiri karanlık içinde takip ediyordum. Çok yorgun olduğum için yükleyemediğim road book umu ilk benzin istasyonunda yükledim.
Bu yol bizi Atlas dağlarının eteğinde biryerlere getirdi. Yola çıktığımızda sahilde oldukça yoğun bir sis vardı ve her nedense ta buraya, dağlara kadar yayılmıştı. Özel etabın başlayacağı noktaya kadar gayet yavaş ve dikkatli sürdük. 120km lik şehirlerarası yol 2 saatten fazla sürdü. Start noktasında zaman kartım “pas du Spécial” diye damgalandı... Özel etap iptal edilmişti. Sisin yoğunluğundan helikopterler kalkamamıştı ve bizim güvenliğimizi sağlayacak imkanlar yoktu. Özel etabın ilk 70km sini liaison olarak geçecek, sonra 100km lik yapılı bir köy yolundan ana yola bağlanacak ve 421km lik planlı liaisonu tamalayıp kampa ulaşacaktık.
Bu halimle özel etaba girmeyecek olmam oldukça rahatlatıcıydı ama bu kez de bütün günün tamamı yolda, sele üstünde geçecekti.
Fas Dakar yarışına oldukça askeri bir hava veriyor. Her kilometrede bir-iki asker nöbetteydi. Bu durum özellikle trafiğin olduğu şehir kasaba geçişlerinde bizi rahatlattı. Bir askerin kımızı ışık salladığını gördüğümüzde anlıyordukki trafik durdurulmuş ama bizimde biraz gaz kesmemiz lazım.
Motosiklet sürerken uyumanın sağlığa aykırı olduğunu söyler doktorlar... Saat öğleni geçiyordu 100km/h hızla gidiyorduk ve ben göz kapalarımı büyük bir mücadeleyle açık tutuyordum. Bir yerde durup kahve içmem gerektiğini nihayet idrak edip geçmekte olduğumuz bir kasabada gördüğüm bir “café” tabelası önünde durdum. Geniş bir avlu içinde birkaç kişi Berberi kıyafetler içinde oturmuş naneli çay demleniyordu ve ben parlak portakal rengi Sinasalo pilot kıyafetimle bir anda ilgi odağı oluverdim.
Bildiğim en iyi Fransızcayı kullanarak bir kahve sipariş ettim ve tam gevşeyip kahvemi yudumlarken yanımda beş kuruş yerel para olmadığı aklıma geldi. Euro ve US$ vardı biraz ama tek bir Dirhem bile yoktu. Kahveci Euro kabul etmedi, bir türlü de anlaşamadık bende 2 $ tutuşturup eline oradan kaçarcasına uzaklaştım. En azından Starbucks ta da kahve fiyatı buydu...
Agadir kampına ulaştığımda güneş batmak üzereydi, işte bu bana “road book”umu yüklemek, taze bir set Michelin Desert lastik takmak, yağı ve hava filtresini değiştirmek, GPS e gerekli bilgiyi yüklemek, en nihayet karnımı doyurmak için yeterli süreyi verecekti. Ölü gibi uyuyacağımı tahmin ediyordum, saati 4:30 a kurdum. Sabah şafaktan önce 240km liaison beni bekliyordu...
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız