GÜNEYDOĞU-DOĞU ANADOLU TURU-2012

[dominator]

Mağaranın içinde çeşitli kabartma figürler ve yazılar var;





Mehmet’le bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz;





Dışarıda köyden kadınlar var. Şaban arkadaşımızın eşi de onlarla hatıra fotoğrafı çektiriyor;



Fotoğrafta çok belli olmasa da bazı kadınların yüzünde ilginç dövmeler var;



Tekrar Mehmet’in bahçesine dönüyoruz. Bize çay ikram edemeyen Mehmet evden gazoz getirip lütfen için diyor. Kendisini kırmıyoruz. Gerçekten çok misafirperver, çok cana yakın biri. Yolunuz bir gün buralara düşüp, Hz. Musa’nın kuyusunu görmek isterseniz, kendisine çok selam söylersiniz;


Mehmet’e veda edip Soğmatar’dan ayrılıyoruz. Hep adını duyduğumuz, yakacak olarak kullanılan tezekleri canlı görünce fotoğraflıyorum;

[dominator]

Sonrasında berbat ötesi bir yoldan Urfa-Mardin yoluna ulaşmaya çalışıyoruz. Dinlenmek için bir su kanalında duruyoruz. Hepimiz berbat durumdayız. Ama en çok doktorum mahvoldu. Bizim endurolar öyle böyle gidiyor ama doktorum ciddi sıkıntı yaşadı bu yolda. Yoldaki çukurlardan kaçma şansınız yok. Çoğu yer toprak. Sanırım kanal inşaatı için çalışan kamyonlardan dolayı da sık sık toz bulutlarına içine giriyorsunuz. İnşallah en kısa zamanda tekrar yaparlar bu yolları…



Doktorumun bu fotoğrafını “Biiiiiip” leyerek yayınlıyorum. Yol hakkında yorumlar yapıyor ;



Sonunda ana yola ulaşıyoruz;



Doktorum asfaltı öpüyor ;



Bu noktadan Şaban ve eşi Mardin’e doğru hareket ediyorlar. Yarın onlarla Mardin’de buluşacağız.

Urfa’ya Mardin yolu üzerinden giriş yapıyoruz. Dün gece vakti giriş yaptığımız için tabela koleksiyon fotoğrafı çektirememiştik. Eksik kalmasın;



Öğretmenevine ulaşıp güzel bir duş alıyoruz. Gün boyunca dünyanın tozunu yedik berbat yolda. Devamında bir taksiye atlayıp Balıklı göl civarına gidiyoruz. Önce karnımızı doyurmamız gerekiyor. Tabi yine bir kebapçıdayız;



Masamızdan çarşının görüntüsü;

[dominator]

Karnımız doyup enerjimizi alınca bölgeyi gezmeye çıkıyoruz;











İşte Balıklıgöl;





Yine çok özel bir yerdeyiz. Hz.İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer. Ama ateşin suya, yanan odunların balıklara dönüştüğü yer;

[dominator]

Buradaki havuz çok ilginç. Su yer altından bir çok yerle bağlantılı. Göl denilen havuzun kenarında bir yer Hz.İbrahim’in ateşe düştüğü yer olarak belirtilmiş;



Buranın altında su var. Hatta balıklar da geziyor;





Aynı bölgede farklı bir yerde ise Hz.İbrahim’in doğduğu bir mağara var;



Buranın da içinde su ve balıklar mevcut;



Devamında Balıklıgölün hemen arkasında bulunan kaleye doğru ilerliyoruz. Merdivenlerden tırmandığınızda kafetaryalar mevcut;



Şimdi size bu fotoğrafı çeken kişiden bahsetmek istiyorum. Balıklıgöl civarında gezerken bir çok çocuk etrafınızı sarıp “Abi size burayı gezdireyim mi, Balıklıgöl’ün hikayesini anlatayım mı ?” diye sormaya başlıyor. Yanımıza gelen Ferhat ta bize aynı şeyi sordu ama o diğerlerinden farklıydı. Hatta şu an unuttum ama “Taklitlerimden sakının” gibi cümleler içiren bir tekerlemesi bile vardı. Burada onu herkes “Meşhur Ferhat” diye biliyormuş. Sanırım yıllar önce bir televizyon programında bu esprili yaklaşımı sebebiyle tanınmış. Gezi sonrası internette arattım, gerçekten yayınlamış videoları var…



Neden Ferhat’tan bu kadar bahsettin derseniz, gecemizin bundan sonrasında Ferhat ta bizimleydi. Gerçekten çok renkli, esprili, cin gibi bir çocuk. Bize “Sıra Gecesi” programına gitmek isteyip istemediğimizi sordu. Açıkçası bizde böyle bir şey arıyorduk. Bizi sıra gecesi programı olan bir mekana götürdü;

[dominator]

Mekana geliyoruz. Sanırım bir köşk. Güzel bir bahçesi var. Bahçede halılar serilmiş, ortam hazırlanmış. Fakat bu gece için bir turla anlaşılmış ve bahçede yerleri yok. İstersek teras bölümünde yerimiz var diyorlar. Tamam diyoruz, bir sıra gecesi görelim de, terastan olsun…



Oturduğumuz yerin karşında müzik ekibi geliyor ve ortam güzelleşmeye başlıyor;



Türküler, şarkılar, halaylar, neşemiz süper…







Bahçede ortam daha da güzel. Beklenen tur da gelip ortama ısınıyor;

[dominator]

Bu arada gelen turla da ilginç bir durum yaşadık. Biz Birecik’te kelaynakların yanından ayrılacağımız zaman oraya gelen turla burada karşılaşıyoruz. Bir fotoğraf gezisindeymişler. Hatta içlerinden biri Çanakkale’li çıktı. Daha da ötesi, Çanakkale’deki evimin yan apartmanında oturuyormuş. Dünya küçük.



Belli bir süre sonra çiğköfte merasimi başlıyor;





Köfteyi yapan kişi tepsi ile şovunu da yapıyor;





Sonrasında masamıza gelen çiğköfte;



Şarkılar, halı üzerinde misafirler tarafından hep birlikte söylenmeye başlıyor;



Doktorumun neşesi süper;





Gecenin sonuna doğru yöresel bir tatlı olan şıllık tatlısı ikram ediliyor;



Gecenin en sonu ise tabi ki mırra kahvesi ile oluyor;



Ferhat ile vedalaşıp öğretmenevine dönüyoruz. Gerçekten güzel bir gün ve geceydi.


DEVAM EDECEK ===>>
_________________
Ahmet YILMAZ
Transalp'06
Çanakkale-Çan

[YP_Pilotu]

Ahmetçiğim nefis rapor oluyor elinize, tekerinize sağlık
_________________
Cahit ÇEKER
R1150GS
YazReklam Digital Center
ALO: 0533 643 42 12



" Dünya, Seyahat Etmeyenlerin Yalnızca Bir Sayfasını Okuduğu Kitaptır."


e mail & msn: cahitceker@hotmail.com

[VAP53]

Cok keyifli gidiyor Ahmet'cigim, devamini da ayni heyecan ve hevesle bekliyorum...
_________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli

Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).

[dominator]

[dominator]

5.GÜN ( 23 Mayıs 2012 Çarşamba )

Bugün rotamızda Mardin var. Yapılan yol toplam 189 km.



Kahvaltı sonrası standart işimizi yapıyoruz, motorlar yükleniyor;



Yine yoldayız;



Benzin molası için bir istasyona giriyoruz. Dondurmalarımızı yerken yanımıza birkaç kişi gelip klasik motosiklet sohbeti başlıyor. Motosikletlerin kaç para olduğu, kaç bastığı soruluyor. Ayakta duran başı poşulu genç kendisininde motosikleti olduğundan bahsetmeye başlıyor. Murat Abinin yanında oturan arkadaşı da “Hadi len, seninki de motor mu ? “ deyince geziye damgasını vuran, aklımıza geldikçe kahkahalarla güldüğümüz ve bu güne kadar hiç duymadığımız bir küfüre şahit oluyoruz. Ama ısrar etmeyin burada yazamam…



Kızıltepe’deyiz;



Ve günlük hedefimiz Mardin’e ulaşıyoruz;





Şaban’la telefonda görüşüyoruz. İleride bizi bekliyorlarmış. Buluşmak üzere hareket ediyoruz;



Çok geçmeden Şaban ve Mardin’deki liseden okul arkadaşı Mehmet Bey ile karşılaşıyoruz;



Mehmet Bey burada öğretmen olarak görev yapıyormuş. Sağ olsun biz gelmeden, karayolları misafirhanesinden konaklama için yer bile ayarlamış. Bir bakın diyor, beğenmezseniz başka yere gideriz. O önde biz arkada misafirhaneye doğru gidiyoruz;

[dominator]

Misafirhane gayet temiz. Duşu da var. Motosikletlerimiz için kapalı otoparkı da mevcut. Daha ne isteyelim. Rezervasyonu Mehmet Hocam yaptırdığı için bizden ücrette almıyorlar… Çok teşekkürler Mehmet Hocam;



Hızlı bir şekilde duş alıp Mardin gezimize başlıyoruz. Rehberimiz Mehmet Hocam. Sağ olsun gününü bize ayırmış, aracıyla tüm gün bizi gezdirdi. İlk olarak Kasımiye Medresesine gidiyoruz. Medresenin yapımına Akkoyunlu Sultanı Kasım döneminde başlanmış, 1502 yılında tamamlanmış;



Medrese Mezopotamya ovasına bakıyor;



Mehmet Hocam bir rehber gibi bilgiler veriyor bize;



Bu da hatıra fotomuz;







Medresenin içindeyiz;







Bahçedeki bu fil aslında bir su saati imiş. Ama biz çalışmasını göremedik. Okuduğum bir bilgiye göre epey atraksiyonlu bir çalışma sistemi varmış;



Ana bahçe;

[dominator]

Kasımiye Medresesini gördükten sonra Deyrül Zafaran Manastırına doğru hareket ediyoruz. Burası Mardin’in birkaç km dışında. Yolda giderken araç içinden çekebildiğim çeşitli yapılar;







Mardin kalesi ve Mardin’in taş evleri;





Deyrul Zafaran’a ulaşıyoruz. Burası gerçekten etkileyici bir yer. 650 Yıl boyunca dünya Süryanileri ’ne Patriklik merkezi olarak görev yapmış. Yapılışı 5. Yüzyıla dayanıyor;





Manastırın giriş bölümünde bÖlgedeki manastırlar ile ilgili çizim ve fotoğraflar mevcut;



Manastır gezisi gruplar halinde ve rehber eşliğinde oluyor. İçerideki grup çıkana kadar bekliyoruz. Bu arada buraya özel zafaran çayı içiyoruz. Tavsiye ederim, güzel bir tadı var;

[dominator]

İçerideki grup çıkınca sıra bize geliyor. Taş işçiliğinin çok güzel bir örneği burası;







Rehberimiz her bölümü ayrı ayrı anlatıyor. Yanlış hatırlamıyorsam burası binanın en eski bölümü. Duvardaki delikten gelen güneş ışığının bir ayinle ilişkisi vardı ama unuttum. Bu arada tavanda asılı duran taş bloklara dikkatinizi çekmek isterim;





Burası da patriklerin gömüldüğü bölüm. Yanılmıyorsam 52 süryani patriğinin mezarı buradaymış;

[dominator]

Kilise bölümündeyiz;





Duvardaki resim orijinal ve çok eski;



Başka bir bölümde patriklerin makam araçları;



Bahçedeyiz;







Ayrılmadan önce bir hatıra fotosu da burada çektiriyoruz;



Tam araçlara binecekken daha önce ilk olarak Birecik kelaynak merkezi, sonrasında Urfa sıra gecesinde karşılaştığımız grup ile tekrar karşılaşıyoruz . Sanırım bizi takip ediyorlar;

[dominator]

Mardin’e dönüşe geçiyoruz. Kale ve taş evlerin daha güzel göründüğü bir noktada foto molası veriyoruz. Bu arada kale ile ilgili bir bilgi vereyim. Kale şu an askeriyeye ait olup turizme kapalıymış. Ama çok yakın bir tarihte turizme açılacakmış;





Mardin şehir merkezine geliyoruz. Görmeyi merak ettiğim Mardin Müzesinin önündeki otoparka araçları bırakıyoruz. Mardin Müzesinin dışarıdan görünüşü;



Bu arada çıkışta araçları buradan nasıl çıkaracağımızı düşünüyorum ;



Müzeye girmeden Mardin Kalesini daha yakın bir noktadan fotoğraflıyoruz,




Mardin müzesi eskiden Süryani Katolik Patrikhanesiymiş;



İçeride Meryem Ana kilisesi var ama kapılar kilitli olduğu için burayı gezemedik;





Murat Abi müzenin dışındaki eserlere dalmış;



Terastaki Mezopotamya ovalı manzarayı görünce dayanamayıp buradaydık fotoğrafını çektiriyoruz;