Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Kısa bir süre sonra Elbasan’a ulaşıyoruz. Elbasan’a girdiğimizde açıkçası dumur oluyoruz. Bakımsız bir şehir karşılıyor bizi. Ama arabalar 10 numara… Arnavutların araba hırsızlığı konusunda kötü bir sicili var. Avrupa’dan çalınan arabaların burada sorgusuz sualsiz kişilerin üzerine kayıt ettirebildiklerini, bu durumunda maalesef araba hırsızlığının burada bir sektör haline geldiğini okumuştum. Sanırım gerçek payı var.
Biraz daha ilerleyince kale ve saat kulesinin olduğu daha güzel bir bölgeye ulaşıyoruz;
Buraya kadar gelmişken Elbasan tava yemediniz mi derseniz; evet yemedik. Okuduğum bir çok forumda, burada Elbasan tava nedir bilmediklerini, Elbasan tavanın Türkiye'de meşhur olduğunu öğrendiğim. Türkiye'den gelip te Elbasan tava arayanlarının durumuna düşmemek için hiç sormadan yola devam ettik. Hedef Arnavutluk'un başkenti Tiran.
Elbasan'dan ayrılır ayrılmaz çok dik bir dağa tırmanmaya başlıyoruz. Aslında bu virajlar yolun devamının habercisiymiş, sonradan öğrendik. Yavaş yavaş yükseliyoruz;
Elbasan'ı yukarıdan fotoğraflamak için duruyoruz. Endüstri bölgesi şehrin havasını biraz karartsa da kuş bakışı güzel bir manzara;
Gezi boyunca birçok yerde korna çalarak, el sallayarak bize selam veren insanlar oldu. Açıkçası bir süre sonra buna alışıyorsunuz. Yine tam bu fotoğrafları çekerken bir kaç araçta korna çalarak yanımızdan geçti. Ama bir tanesi işi iyice abarttı. Bulunduğum kayaların üzerinden indiğim için araca bakmadan bende el salladım. Sonrasında motorlarımıza binip tekrar hareket ettik. İlk virajı dönerken üzerimize çevrilmiş 2-3 fotoğraf makinasını görünce çok şaşırdık. Makinaların arkalarındakini görünce daha da şaşırdık. İki gün önce Üsküp'te tanıştığımız üniversiteli genç arkadaşlarla burada yolumuz tekrar kesişmişti. Onlarda araç kiralamışlar ve Tiran'a gidiyorlarmış. Bir kez daha hatıra fotoğrafı çektirip, iletişim bilgilerimizi onlara verdik. Kağıt kalem bulmak bizim için dert olduğundan onlar bizim bilgilerimizi aldılar. Ama hala dönüş olmadı. Gezi raporunu yayınlayacağımı söylemiştim. Eğer buradan okurlarsa lütfen bizimle irtibat kursunlar ve çektikleri fotoğrafları bizimle paylaşsınlar;
Bu arada viraj tabelası dikkatimi çekti, Türkiye'deki gibi burada da epey keskin nişancı var galiba
Arkadaşlarla vedalaşıp yola, daha doğrusu virajlara devam ediyoruz. Buradaki yolu size tarif etmem gerçekten zor. Çok dağlık bir arazide sürekli viraj alarak yol alıyorsunuz. Hızınız 40-50'yi geçemiyor. Bir ara çok enteresan bir yerden geçtik. Bir dağın tam zirvesindeydik. Yani dağın tam sırtından 1-2 km yol gittik. Sağımızda ve solumuzda müthiş bir manzara vardı. Mola vermediğimiz için güzel fotoğraflar çekemedik. Hasan Abi'nin motosiklet kullanırken çekebildiği bir kaç pozu paylaşayım;
Dağlardan inmeye başladığımızda bir çok aracın yol kenarında durduğunu ve araba tutan bir çok kişinin çıkartma yaptığını gördük... Sayısız virajdan sonra normaldir sanırım...
Sonunda Tiran'a ulaştık. Ama tam bir felaket. Trafiğin içinde sıkışıp kaldık. Adım adım ilerliyoruz. Tiran'da görmek istediğimiz 3 yer var ve bu 3 yer aynı noktada. Ethem Bey Cami veya İskender Bey Meydanı olarak gideceğimiz yeri bulmaya çalışıyoruz. Tam bu sıkışık trafikte bir de yağmur başlıyor. Hemen uygun bir yere park edip kendimizi korunaklı bir yere atıyoruz. Asfaltın üzeri dere olup akıyor;
Allah'tan yağmur kısa sürüyor. 10 Dakika sonra yine güneş açıyor.
Bu moladan faydalanarak harita üzerinde gideceğimiz yeri öğrenmeye çalışıyoruz. Anlıyoruz ki çok yaklaşmışız. 500-600 Metre ilerleyip sola döndüğümüzde meydanı görüyoruz. Ama çalışmalar sebebiyle yol kapalı. Meydana ulaşmak için tam bir daire çizmek zorunda kalıyoruz. Meydanı net olarak gördüğümüz ilk yerde durup, park yeri ararken, Polanya'lı 2 motosikletçi daha yanımıza geliyor. Belli ki onlarda meydanı gezmek için park yeri arıyor. Bu iki ikiterci ile sohbet etmeye çalışırken Tiran'ın bir delisi yanımıza geliyor. Eliyle süper işareti yaparak, motosikletlerimiz için sanırım güzel şeyler söylüyor. Ve sonunda gelip benim motosikleti öpüyor. Daha önce bence deli öpmüştü ama motosikletimi öpen ilk defa oldu. Aramızdaki sohbetlerde sık sık geçen "Deli mi öptü bizi, ne işimiz var buralarda" cümlesi kifayetsiz kalmıştı. Motosikletimizi bile deli öpmüştü, artık Katmadu-Nepal'e bile gidebilirdik...
İskender Bey Meydanı ve hemen arkasında yine Tiran'ın sembol binalarından Tiran Opera Binası;
Ve biz el sallayan tanıdık dört kişi. Onlarda arkamızdan aynı yere gelmişler.
Az ileriden meydana doğru bir sokak olduğunu fark edip oraya yöneliyoruz. Ethem Bey Camii ve Saat Kulesinin tam dibine çıkıyoruz...
Ethem Bey Camii ve saat kulesi Tiran'da Osmanlı'dan kalan en önemli eserler. Cami 18 Yüzyılda Ethem Bey tarafından yaptırılmış. Enver Hoca zamanında ayakta kalan nadir camilerden. Zaten 1990 yılına kadar müze olarak kullanılmış. Caminin iç ve dış duvarları kalem işi duvar resim ve motifleri ile süslü ve gerçekten çok güzeller. Caminin hemen yanında yükselen saat kulesinin yapım tarihi ise 1830. Caminin içi;
Caminin, üstü ve yanları kapalı olan dış bölmesi;
Hasan Abi dışarıda, motosikletlerin başında nöbette. Biraz sonra nöbeti ben devralacağım ve o gezecek;
Caminin hemen sol yanında İskender Bey Meydanına var;
Tadilat sebebiyle e her yer çevrilmiş. Uzaktan bir fotoğraf çektiriyorum;
Tiran'ın göbeğine kocaman heykeli yapılan bu İskender Bey kimdir dersiniz, bize epey zararı dokunan bir kişi. 1405-1468 Yılları arasında yaşamış ve bu coğrafyada Osmanlı'ya kök söktürmüş. Aslında hikayesi de ilginç. Osmanlının kazandığı bir savaşta 3 kardeşi ile beraber Osmanlı'ya esir düşmüş. Edirne'de Yeniçeri ordusunda devşirme yapılıp, müslüman olmuş. II.Murad zamanında Kruja Bey'i olarak Arnavutluk'a gönderilmiş. 1443'te Osmanlının Macarlarla yaptığı bir savaşı kaybetmesini fırsat bilerek Osmanlı ordusundan ayrılıp, Kruja kalesini eline geçirmiş. Hristiyan olduğunu ve Osmanlı'ya karşı bağımsızlığını ilan etmiş. 18 Yıl boyunca bu bölgeyi Osmalılara karşı başarıyla savunmuş. Avrupa'da efsane haline gelmiş. Osmanlı bu bölgeyi ancak İskender'in ölümünden sonra ele geçirebilmiş.
Tiran'ın simgesi 3 noktayı da gördükten sonra Üsküp'ten arkadaşlarımızla son kez vedalaşıyoruz;
Hasan Abi'de yorgunluk ve sıcak, baş ağrısı yapıyor. Molaları arttırıyoruz;
İşkodra'ya (Shokoder )yaklaşıyoruz. Büyük bir kavşağa geliyoruz. Sağ tarafa dönüp bir kaç km gidersek İşkodra'ya varacağız. Ama hava kararmadan Karadağ'a geçip, Ulcinj'e ulaşmak istiyoruz. Bu sebeple köprüden Bojana nehrinin karşısına geçip, Ulcinj'e doğru yol almaya karar veriyoruz. Ek bir bilgi daha; köprüyü geçtiğinizde sağ tarafa giderseniz Balkanların en büyük gölü olan İşkodra gölüne ulaşabilirsiniz.
Köprüyü geçmeden önceki levhalar dikkatimizi çekiyor. Avrupa'nın pek çok yerine km bilgileri verilmiş;
Kısa bir süre sonra Karadağ sınırına ulaşıyoruz ;
Pasaportlarımızı verip bekliyoruz. Sınır geçişleri gerçekten çok kolay. 10 dakika sonra, pasaportları verdiğimiz bölümün yan tarafından teslim alıyoruz. Arnavutluk çıkışı halloldu. Karadağ giriş işlemlerini de yaptık mı işlem tamam. Ara bölgeyi geçmek için hareket ediyoruz;
Yaklaşık 5 dakika yol almamıza rağmen Karadağ gümrük kapısına ulaşamıyoruz. Acaba yanlış mı geldik derken, pasaportları kontrol ediyoruz. Karadağ girişleri yapılmış. Sonradan anladık ki yan yana iki yer iki ülkenin sınır kapılarıymış ve biz Karadağ'a girmişik.
Güzel yollardan Ulcinj'e ilerliyoruz;
Hava kararmadan Ulcinj'e giriyoruz. Ulcinj Karadağ'ın sınıra en yakın tatil beldesi. Rota planı yaparken konaklama için en uygun yer burası geldiği için burayı tercih ettik. Şehrin girişinden itibaren otel ve pansiyonlar var ama biz yine merkeze yakın bir yerde konaklamak istiyoruz. Yolun sonunda saat uygulaması sebebiyle bir tarafı trafiğe kapalı bir döner kavşağın yanında duruyoruz. Belli ki trafiğe kapalı yer sahile, yani tam merkeze inen yer... Biz daha motosikletlerimizden inmeden yanımızda bir araba ve küçük bir motosiklet duruyor. Pansiyoncular... Yakınlık durumuna göre birini tercih edip pansiyona bakmaya gidiyoruz. Oda güzel. Tek beğenmediğimiz nokta duş ve tuvaletin yan oda ile ortak olması ama zaten yan oda boş. Kişi başı 10 Euro'ya anlaşıp yerleşiyoruz. Motosikletlerimiz pansiyonun karşısındaki bahçede. Üçüncü motosikleti sorarsanız, onlarda bizim gibi turist. Karşı pansiyonda kalan bir çiftin motosikleti.
Günün yorgunluğunu atan bir duş sonrası dışarıdayız. Karnımız çok aç ve Karadağ'ın dağlarında yetişen hayvanlardan yapılan meşhur bifteklerden yemek için sabırsızlanıyoruz. Sahile inmeden ana cadde üzerinde bir yere giriyoruz. Lokanta sahipleri Müslüman, yani domuz eti şüphesi yok Yan masalarda oturanlar ve lokanta sahipleri çok cana yakın. Anlaşabildiğimiz kadarıyla sohbet etmeye çalışıyoruz. Birazdan etlerimiz geliyor;
Karnımız doyunca hedef, şehrin çok daha canlı bölümü olan sahili. Hasan Abi dondurmacıları hiç boş geçmiyor. Herhalde benzinden sonra en çok dondurmaya para vermiştir.
Uzun bir inişten sonra sahile ulaşıyoruz. Gezinin önemli anlarından biri; Adriyatik denizine ulaştık. Burası müthiş hareketli. Çok güzel bir koy. Büyük bir kumsalı var. Koyun etrafı bar, restaurant ve çeşitli dükkanlarla çevrilmiş;
İnsanlar akın akın iki nokta arasında geziyor. Gezmeyenlerde duvar boyunca oturmuş geçenleri izliyor. Sanki podyum gibi ;
Koyun bir ucu kalenin de bulunduğu eski şehir;
Sabah buraları tekrar görmek üzere pansiyonumuza geri dönüyoruz.
DEVAM EDECEK ===>> _________________ Ahmet YILMAZ
Transalp'06
Çanakkale-Çan
Bayildim keratalara, hemen verdiginiz Turk bayragi cikartmalarini ikisi gogsune yapistirmis bile galiba...
Bu karede biraz hanimdan kacamak cekme heyecaniyla el titremesi hissediyorum Ahmet, yaniliyor muyum acep?...
Cok guzel gidiyor ve bilgilendirmelerinden cok keyifli notlar aliyorum, devam devam. 4 Gozle bekliyorum/z. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Mar 04, 2006 Mesajlar: 294 Nerden: Edirne; Çanakkale
Tarih: Cmt Eyl 10, 2011 3:30 pm Mesaj konusu:
YİNE HER ZAMANKİ GİBİ TARAFINIZDAN HARİKA BİR GEZİYLE BİZLERİ BULUŞTURDUĞUNUZ İÇİN HER İKİNİZE TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM.
RAPORUNUZU TAKİBİM SIRASINDA Bİ ÇANAKKALEYE GEZİ YAPMA DUYGULARIM DEPREŞTİ. İŞLERİMİ YOLUNA KOYABİLİRSEN SİZLERİ DE ZİYARET EDİP BURADA BAHSETTİĞİNİZ VEYA BAHSETMEDİĞİNİZ BU MUHTEŞEM GEZİNİZİ BİRİNCİ AĞIZDAN DİNLEMEK İSTERİM.
TEŞEKKÜR EDER İYİ GÜNLER DİLERİM. _________________ Dr Beytullah ÖZKAN
Edirne-Çanakkale/Çan
Transalp 2005
2 haftadır tatildeydim. Bu raporu yeni gördüm. Çok güzel bir rapor. Hep gitmek isteyip de gidemediğim yerleri gezmişsiniz. Üsküp ve Ohrid de benim büyüklerimin geldiği yerler.
Struga'da benim de selam göndereceğim akrabalarım var. Bir daha ki sefere artık...
Ahmet hocam bu güzel raporu bizlerle paylaştığın için teşekkürler, devamını bekliyorum/z, takipteyim... _________________ Fikret
F650 Ankara
Öncelikle rapora ara verdiğim için özür dilerim. Elimde olmayan sebeplerden dolayı yazma şansım olmadı. İnşallah bu gece bir günü daha eklerim.
VAP53 demiş ki:
Bayildim keratalara, hemen verdiginiz Turk bayragi cikartmalarini ikisi gogsune yapistirmis bile galiba...
Bu karede biraz hanimdan kacamak cekme heyecaniyla el titremesi hissediyorum Ahmet, yaniliyor muyum acep?...
Cok guzel gidiyor ve bilgilendirmelerinden cok keyifli notlar aliyorum, devam devam. 4 Gozle bekliyorum/z.
Ahmet Abicim çocuklar bu çıkartmalara çok sevinmişlerdi ama göğüslerine yapıştırdıklarını fark etmemiştim. Ayrınıtıyı iyi yakalamışsınız, tebrikler... Net çıkmayan fotoğraf için nasıl yorum yapsam bilmiyorum. Bir tarafta sahil duvarına oturmuş insanlar, diğer tarafta barlarda ve kafelerde oturanlar ve yaklaşık 700-800 metrelik bir yolda da bir aşağı bir yukarı yürüyenler. İnsan duvarı arasında yürüyenler kendisi Victoria Secret'in mankenleri gibi hissediyor doğal olarak... Flaş patlamadan da bu kadar foto çekilebiliyor tabi...
pokito demiş ki:
YİNE HER ZAMANKİ GİBİ TARAFINIZDAN HARİKA BİR GEZİYLE BİZLERİ BULUŞTURDUĞUNUZ İÇİN HER İKİNİZE TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM.
RAPORUNUZU TAKİBİM SIRASINDA Bİ ÇANAKKALEYE GEZİ YAPMA DUYGULARIM DEPREŞTİ. İŞLERİMİ YOLUNA KOYABİLİRSEN SİZLERİ DE ZİYARET EDİP BURADA BAHSETTİĞİNİZ VEYA BAHSETMEDİĞİNİZ BU MUHTEŞEM GEZİNİZİ BİRİNCİ AĞIZDAN DİNLEMEK İSTERİM.
TEŞEKKÜR EDER İYİ GÜNLER DİLERİM.
Sevgili Hemşehrim,öncelikle misafirperverliğin için tekrar teşekkür etmek isterim. İnşallah en kısa zamanda görüşürüz...
toaxe demiş ki:
Merhaba ;
Ne kadar güzel gezmişsiniz. Kutlarım, ellerinize, ayaklarınıza ve tekerinize sağlık.
Saygılarımla.
Ercüment çok teşekkürler...
Narada demiş ki:
2 haftadır tatildeydim. Bu raporu yeni gördüm. Çok güzel bir rapor. Hep gitmek isteyip de gidemediğim yerleri gezmişsiniz. Üsküp ve Ohrid de benim büyüklerimin geldiği yerler.
Struga'da benim de selam göndereceğim akrabalarım var. Bir daha ki sefere artık...
Ahmet hocam bu güzel raporu bizlerle paylaştığın için teşekkürler, devamını bekliyorum/z, takipteyim...
Raporu beğendiğinize sevindim. Umarım devamını da beğenirsiniz. Gezide 2 kişiye selam götürdüm. İkinci selamım ( Saraybosna ) biraz farklı duygularla oldu, oraya gelince onu da yazacağım inşallah.Söyleseydiniz sizin de selamınızı da zevkle götürürdük. Ama eğer akrabalarınız varsa mutlaka siz de gidin derim. Gezimin son iki günü ( Bulgaristan ) benim bu konuda yaşadığım çok güzel anlar oldu. Günü gelince onları da yazacağım. Güzel yorumların için tekrar teşekkürler...
muhi demiş ki:
cok güzel bir rota yapmışsınız keyifli bir gezi olmuş paylaşım için saol elinize tekerinize saglık..
muhittin yaşar
Beğendiğinize çok sevindim, teşekkürler...
devrim79 demiş ki:
ahmet abi güzel bir gezi olmuş yine, devamını bekliyoruz bakalım ondan sonra son yorumu yaparız artık
Erkan'cım inşallah sonunda geçer not alırız...
VAP53 demiş ki:
Eeee, nerede kalmistik?
Abicim başta da yazdığım gibi gecikme için özür dilerim. Devamında "Melekler Şehri Budva" var. Melekler beni affettirecek umarım...
Sevgilerimle, _________________ Ahmet YILMAZ
Transalp'06
Çanakkale-Çan
İlk plana göre 5. günün tamamı Karadağ'ın sahil bölümüne ayırmıştım. Fakat Bulgaristan'ın yaşattığı ve bize 3 güne mal olan vize problemi yüzünden geceyi Dubrovnik'e ulaşacak şekilde planlıyoruz. Aslında rotamızda eksik bir yer olamayacak ama gezi sürelerini biraz kısacağız. 5. Gün toplam 191 km yol yapmışız. İşte günlük rotamız;
Güne, odamızın balkonunda güzel bir kahvaltı ile başlıyoruz. Hasan Abi sağ olsun, ocağından çaydanlığına her şeyi taşıyor. Demleme Türk çayını da özlemişiz;
Kahvaltı sonrası motorlarımızın yanındayız. Eşyalar yüklendi ve yola çıkılacak. Karşı bina kaldığımız pansiyon ;
Ulcinj'i bir de gündüz gözü ile görelim diyoruz. Akşam trafiğe kapalı olan yol açılmış. Sahile kadar motosikletlerimiz ile inebileceğiz.
Caddenin sonunda Adriyatik görünüyor;
Yolda denk gelen 2 Türk arkadaş fotoğrafımı çekiyor;
Dün gece gördüğümüz koy, gündüz bir başka güzel. Kumsal, şemsiyeler ve şezlonglarla kaplanmış durumda;
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız