Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
ahmet abi sen de koskoca gezi raporunun icinden
cımbızla olmadık (!) ayrıntıları cekip cıkarıyorsun adamın son
gezisi olmasını mı istiyorsun............
O ne kazaktir bir bilseeeen, polar gibidir evelAllah... _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Feb 16, 2004 Mesajlar: 224 Nerden: İstanbul
Tarih: Prş Ekm 13, 2011 10:13 am Mesaj konusu:
dominator demiş ki:
Güzel yorumlarınız için çok teşekkürler. Ayrıca dün Batum'da motosiklet ile turda olan Hasan Abi ile buluşamadığınıza üzüldüm. Ama ilginize çok teşekkürler. Yeri gelmişken, ben Balkan raporunu bitiremeden Hasan Abi, İsviçre'den gelen Murat Abi ile birlikte Gürcistan'ı da içeren bir tura çıktılar. Halen de gezideler. Onlara iyi yolculuklar diliyorum...
Gurcistan turu da isabetli bir karar, sanslarina onlari Gurcistan'i terkedisinin ertesi gunu yagmurlar basladi, halen yagmur var . Ben de tanisamadigimiza uzuldum, artik bir daha ki sefere belki baska bir yerde kismet olur. Batuma gelecekler icin de hep soyledigim gibi, beni haberdar ederlerse tanismakdan keyif alirim.
Kazasiz belasiz surusler dilerim _________________ 1sin
Yamaha Drag Star 650
En son 1sin tarafından Prş Ekm 13, 2011 12:17 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Arkadaşııım, bu nasıl bir rapor böyle, en ince ayrıntıya kadar not alınıp aktarılmış. Muhteşemsin. Detaycı olduğunu bilirim de, bi rapor da bu kadar detay ve güzel yazılır mı yahu, okumaya ve seyretmeye doyamadım
Ellerine sağlık, Hasan abi ve ikinizi yürekten kutluyorum. Muhteşem bir gezi, muhteşem bir rapor ve en önemlisi muhteşem figuranlar. Harikasınız
Raporun devamını da merakla bekliyorum.
Sevgilerimle,
Ayşegül _________________ Ömür dediğin bir gündür, belki de o gün bu gündür!
Hem yol sormak, hem de ileride bulamayacağımızı düşünerek bir istasyona girip benzin alıyoruz;
"Hem yol sormak, hem de ileride bulamayacağımızı düşünerek bir istasyona girip benzin alıyoruz"
Soyle bir estantane canlandirin gozunuzde...
Iki motosiklet etrafin guzelliklerinin(dogal ) keyfini surerek yol almaktayken, ileride bir benzinlik ve orada da bir baska guzellik(!) gorurler, yaptiklari bir stoppie hareketiyle hemen benzinlige girerler...
Eminim pompaciyi gorene kadar benzin falan alacaginiz yoktu, almaya niyetlenince de depolar doluya yakin oldugundan "keske yedek bidon tasisaydik" diye dusundunuz...
Neyse, buradan cevaplama istersen, karsilasinca soylersin...
Isin girgiri bir yana, cok iyi gidiyor. Doga oralarda gercekten muthis ve yipratilmamis, devamini agzim acik bekliyorum...
Abicim süpersin... Ama gerçekten benzin almam gerekiyordu...
isinakholi demiş ki:
Gezi dediğin böyle olur.Ne o bizimki nefes nefese...
Hikayenin ve fotoğrafın diğer seyyahlara ufuk açma anlamında ne kadar önemli olduğu bir kere daha anlaşıldı.
Teşekkürler, teşekkürler...
Bu güzel yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim. Raporu yazarken hep acaba insanlar sıkılır mı diye düşünüyordum.
sincerely demiş ki:
ahmet abi sen de koskoca gezi raporunun icinden
cımbızla olmadık (!) ayrıntıları cekip cıkarıyorsun adamın son
gezisi olmasını mı istiyorsun..
azizim heyecanla okuyorum, eline saglık..
Ahmet abimimizin tespitleri gerçekten süper...
VAP53 demiş ki:
sincerely demiş ki:
ahmet abi sen de koskoca gezi raporunun icinden
cımbızla olmadık (!) ayrıntıları cekip cıkarıyorsun adamın son
gezisi olmasını mı istiyorsun............
O ne kazaktir bir bilseeeen, polar gibidir evelAllah...
Yok be abicim, kıdemli olamasak ta kılıbıklığımız mevcut...
1sin demiş ki:
dominator demiş ki:
Güzel yorumlarınız için çok teşekkürler. Ayrıca dün Batum'da motosiklet ile turda olan Hasan Abi ile buluşamadığınıza üzüldüm. Ama ilginize çok teşekkürler. Yeri gelmişken, ben Balkan raporunu bitiremeden Hasan Abi, İsviçre'den gelen Murat Abi ile birlikte Gürcistan'ı da içeren bir tura çıktılar. Halen de gezideler. Onlara iyi yolculuklar diliyorum...
Gurcistan turu da isabetli bir karar, sanslarina onlari Gurcistan'i terkedisinin ertesi gunu yagmurlar basladi, halen yagmur var . Ben de tanisamadigimiza uzuldum, artik bir daha ki sefere belki baska bir yerde kismet olur. Batuma gelecekler icin de hep soyledigim gibi, beni haberdar ederlerse tanismakdan keyif alirim.
Kazasiz belasiz surusler dilerim
Hasan Abiler çok şükür kazasız, belasız turu bitirdiler. İnşallah bir gün benim de olduğum bir turla tekrar geliriz Gürcistan'a. Çok teşekkürler...
Spirit demiş ki:
Arkadaşııım, bu nasıl bir rapor böyle, en ince ayrıntıya kadar not alınıp aktarılmış. Muhteşemsin. Detaycı olduğunu bilirim de, bi rapor da bu kadar detay ve güzel yazılır mı yahu, okumaya ve seyretmeye doyamadım
Ellerine sağlık, Hasan abi ve ikinizi yürekten kutluyorum. Muhteşem bir gezi, muhteşem bir rapor ve en önemlisi muhteşem figuranlar. Harikasınız
Raporun devamını da merakla bekliyorum.
Sevgilerimle,
Ayşegül
Ayşegül çok teşekkürler... Detaylar umarım kimseyi sıkmamıştır. Ama ben bir rapor okurken bunlardan çok zevk alıyorum ve faydalanıyorum. Umarım buradan bir kaç cümle de başka arkadaşların işine yarar. Ayrıca raporu daha sona kendim okuduğumda o günleri en ince detayına kadar tekrar yaşamış oluyorum. Sanırım bu da çok zevkli...
isinakholi demiş ki:
dominator demiş ki:
Geçide epey yaklaştık. Ama bu yol hiç bitmesin istiyorum;
İşte geldiğimiz yollar;
Bu Karadağ nasıl bir memlekettir böyle.İlk fırsatta gidilmeli...
Karadağ'ı anlatmak gerçekten çok zor. Gidip görmek lazım. Biliyor musunuz bu yoldayken Hasan Abi'ye "Abi buralar raporda nasıl anlatılır ?" diye sormuştum. Sadece Karadağ için bile bu gezi tekrar yapmak isterim.
Arkadaşlar iş yoğunluğu sebebiyle yine uzun bir ara verdim., kusura bakmayın. Bu akşam diğer günü yazacağım inşallah...
Sevgilerimle, _________________ Ahmet YILMAZ
Transalp'06
Çanakkale-Çan
10 Gündür neredeyse her gece ( Dubrovnik hariç ) farklı bir yerde konaklamaktan kendimizi göçebe gibi hissediyoruz. Berane’deki otelimize son kez bakıp yola çıkıyoruz;
Kısa bir yolculuk sonrası Rozaje’ye ulaşıyoruz. Yol boyunca pansiyon ve oteller var. Sanırım sınır kasabası olduğundan dolayı burada daha çok pansiyon varmış. Kosova sınırı için şehrin içinden sağa bir sapak var. Kaçırmamak lazım, biz kaçırıp birkaç km sonra geri döndük. Yine nefis yollardayız;
Kısa bir süre sonra Pec, yani Osmanlı adıyla İpek şehrine ulaşıyoruz. Burası Kosova’nın en büyük yerleşim noktalarından biri. Ve bundan sonraki rota için kavşak noktası. Kosova için araştırma yaparken bulduğum pek çok raporda başkent Piriştina için güzel şeyler okumadım. Yani buraya gidenlerin neredeyse hepsi hayal kırıklığına uğramış. Hele bir önceki yıl yapılan turlarda kilometrelerce yol yapımı yüzünden çekilen eziyetlerde işin cabası olmuş. Bu sebeple Pec’ten güneye yönelip, Prizren üzerinden Üsküp’e gitmeyi planlıyoruz.
Pec şehrine giriyoruz;
Ama şehir trafiği berbat durumda… Fotoğrafta ufak bir bölüm görünmüş ama inanın bir çok yerde adım adım yol aldık. Burada ufak bir anımızı da paylaşmak isterim; şehir içindeyken yol sormak için birilerinden yardım istiyorum. Tarzanca İngilizcemle bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. Karşıdakiler de İngilizce’den bihaber olunca anlaşamıyoruz. Dönüp Hasan Abi’den yardım istiyorum. Türk’çe konuştuğumu duyunca oradakiler gülüşmeye başlıyor; “Maden Türk’sünüz, Türkçe konuşsanıza kardeşim “ diyorlar. Arkadaşlar Arnavutmuş ama hepsi Türkçe biliyorlar. Bu arada yol tarif ederken trafik ışıklarına “Kandil” diyorlar, çok tuhafıma gitmişti…
Zor da olsa Pec’ten çıkıyoruz. Tur boyunca gördüğümüz en yıpranmış ve bakımsız yerlerdi bence. Bölgenin en fakir ülkesinde olduğumuzu net olarak görüyoruz. Prizren’e doğru yol alıyoruz. Dağ tepe tırmanmadan, dümdüz yollardayız. Yol manzaraları;
Buradaki trafik tabelaları biraz farklı. Tank resimlerini görüyoruz;
Kosova kurtuluş ordusu yani UÇK ‘nın anıtlarından biri;
Prizren’e çok kısa bir yolumuz kaldı. Ama oraya ulaşmadan bir yeri daha göreceğiz, Mamuşa’yı. Belki bilen, duyan, gören vardır ama ben bilmiyordum. Kosova için bilgiler toplarken, Prizren’de görev yapmış bir emniyet mensubu söylemişti burayı bize. Giderseniz mutlaka uğrayın demişti. Bizde görmeden geçmek istemedik. Burası tam anlamıyla bir Türk beldesi. Hatta Türkiye dışındaki tek tek Türk Belediyesi burasıymış. Ana yoldan ayrılıp yaklaşık 10 km yol alıp, birkaç köy geçince ulaşıyorsunuz;
Petrol Ofisi bile var ;
Birilerini bulup laflarız, bir çay içeriz diye şehir merkezine doğru ilerliyoruz;
Caddenin en sonunda camiye ulaşıyoruz. Biz sağa sola bakınırken küçük bir kahveden ( kafeterya değil, bizim bildiğimiz kahve ) seslenildiğini duyduk. Bize elleriyle “Gel, gel “ işareti yapıyorlardı. Tamam dedik, aradığımız yeri bulduk. Motorları park edip, içeri giriyoruz ve Türkçe selam veriyoruz. Bizim Türk olduğumuzu anladıklarında çok mutlu oluyorlar. Kimsiniz, nereden gelip, nereye gidiyorsunuz derken sohbet koyulaşıyor. Çaylar, kahveler geliyor. Herkes evinden yemek getirmek istiyor. Çok fazla vaktimiz olmadığından teşekkür ediyoruz. Ben Mamuşa hakkında sorular soruyorum. Buranın gerçekten çok özel bir bölge olduğunu öğreniyorum. Sırplar savaş zamanında bir tek buraya dokunamamışlar. Sohbet sırasında öğrendiğime göre dönemim başbakanı veya cumhurbaşkanı Sırp liderini arayarak “Mamuşa’yı Ankara ile eş değer kıldığını, buraya yapılacak saldırının Ankara’ya yapılmış saldırı ile eşdeğer sayacağını” söylemiş. Internette bulduğum bir bilgiye göre de, o dönemde 5.000 nüfuslu bu beldede, 45.000 Arnavut misafir edilerek Sırplardan kurtarılmış.
İşte Mamuşa’lı arkadaşlardan bazıları;
Sohbet sonrası fotoğraf çekmek için dışarıya çıkıyoruz. Kahvenin tam karşısında cami ve eski bir saat kulesi var. Cami çok yeni. Eskisi yıkılınca yenisini yapmışlar;
Ama saat kulesi orijinal;
Bu da kuleye asılmış bir bilgi;
Yeni yapılan çeşmeye, eski çeşmenin yazılarını monte etmişler;
Bize yeni camiyi de göstermek istiyorlar. Caminin bir bölümüne eski caminin resmini yaptırmışlar;
Mamuşa’dan ayrılma vakti geliyor. Bu kadar kısa sürede çok cana yakın insanları tanıdığımız için çok mutlu olduk. Bize o kadar yakın davrandılar ki evlerinde o gece misafir etmek istediler. Bu arada Çanakkale’li olduğumuza öğrenince bize ufak ama çok önemli bir görev yüklediler. Çanakkale savaşında Mamuşa’dan çok asker orada şehit olmuş. Onlara selam götürmemizi söylediler. Henüz şehitliklere gidemedim ama Çanakkale’den de olsa selamlarını iletmeye çalıştım. İlk fırsatta şehitlik ziyareti yapıp, görevimizi tamamlayacağım.
Arkadaşlarla vedalaşıp yola çıkıyoruz.
Prizren’e girerken yine dumur pozisyondayız. Sanki bir şantiyeye gelmiş gibi hissediyoruz;
Tabela bile bu halde
Şehir merkezine doğru ilerliyoruz;
Bu arada bir Türk askeri araç ile karşılaşıyorum. Selam veremeden başka bir yöne dönüyor. Biz eski şehrin olduğu ve Şadırvan olarak bilinen yere doğru ilerliyoruz;
Şadırvan denen bölgeyi buluyoruz. Sağda solda park yapılmaz işaretleri var ama biz şansımızı denemek için uygun bir noktaya motosikletlerimizi bırakıyoruz. Sanırım bıraktığımız yer bir banka şubesinin önü. İçeride bekleyen güvenlik görevlisi ile göz göze geliyoruz. Eliyle sorun yok, bırakın şeklinde işaret ediyor. Sanırım en güvenli yeri bulduk. Üzerinden bir şey çalınma ihtimali de yok, görevli 3-4 metre mesafede nöbette. Biz her ihtimale karşı içeriye sormak istiyoruz. Bankada görevli bir bayan ile Türkçe konuşup, telefonlarımızı veriyoruz. Eğer polis gelirse durumu idare edip, bize cepten çağrı yapacaklar
Hemen bölgeyi gezmeye başlıyoruz. Eski şehirden görüntüler;
Yukarıda Prizren kalesi;
Prizren’e bizlerden kalan en önemli miraslardan Sinan Paşa Cami. Birazdan daha detaylı gezeceğiz. Balkanlarda minaresi en yüksek olan camiymiş. Hala öyle mi bilmiyorum
Bu arada karnımız da iyice acıkıyor. Meydanda bir çok lokanta var. Menüye bakarken bize Türk’çe yardımcı olan bir garson arkadaşın tavsiyelerine göre hareket edip kaşarlı köfte söylüyoruz. Bu arada burada herkes Türkçe konuşuyor
Kesinlikle çok nefisti. Fiyatını net hatırlamıyorum ama şehrin en turistik meydanında yediğimiz bu yemeği, bizdeki standart bir köftecide yiyeceğimiz ücretten az ödedik.
Yediklerimizi biraz eritmek lazım. Az önce dışarıdan gördüğümüz Sinan Paşa Camiine gidiyoruz. Ama o da ne ? Kapıda girilmez işareti var, cami restorasyondaymış. Cami bizim mirasımız deyip, açık olan kapıdan içeri girdik. İçeride çalışanlar Türk işçilermiş, selamlaşıp restorasyon halinde de olsa camiyi görme şansımız oldu. Hatta bu arada mimar olan bir bayan da yanımıza gelip bilgiler verdi. O da Türkiye’den gelmiş.
Kosova’nın tatlılarının güzel olduğunu okumuştum. Yemeğin üzerine denemek için tatlıcı aramaya çıkıyoruz;
Bir baklavacı buluyoruz ama ne yalan söyleyeyim, bizim buralardaki tatlılar daha güzel
Prizren’den ayrılma vakti. Motosikletlerimizi bıraktığımız yere geri dönüyoruz. Bankadaki arkadaşlara teşekkür etmek için uğruyorum. Biz yokken bir İngiliz’in gelip motosikletlerin sahibini sorduğunu ve bizi aradığını söylediler. Biz tam giyinirken bu arkadaş geldi. Kendisi de bir motosiklet sevdalısıymış. Kısa bir sohbet sonrası ona da Türk Bayrağı çıkartması hediye edip, yola çıkıyoruz;
_________________ Ahmet YILMAZ
Transalp'06
Çanakkale-Çan
Bir tank tabelası daha. Ürdün’de deve tabelası görmüştük, burada tank. Bakalım daha neler çıkacak karşımıza;
Fotoğrafta tam çıkmamış ama dağın bazı yerlerinde kar var;
Birazdan tırmanışa geçeceğimiz yollar, gözükmüyor değil mi ;
Uzun bir tırmanış sonrası birçok insanın piknik yaptığı bir yere geliyoruz. Bize Mamuşa’yı söyleyen kişi bu yolu tavsiye etmiş ve bu bölgede kışın kayak yapıldığını söylemişti. Sanırım o nokta;
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız