Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Öncelikle bu vatan için canlarını hiç tereddüt etmeden feda eden aziz şehitlerimizi ve ülkemize özgürlüğünü kazandıran büyük Atatürk'ü saygı ile bir kez daha anmak istiyorum. Ayrıca bu konu başlığını açan ve katkıda bulunan bütün arkadaşlarıma da teşekkür ederim.
Burada bir bölümü aktarılan kahramanlıkları okurken aklıma şu soru takıldı, acaba bugün, vatanımıza Çanakkale benzeri bir saldırı olsa, aynı özverili savunma gösterilebilir mi? Hala "Türk mü desek yoksa Türkiyeli mi"yi tartışan sözde aydınlarımıza, yeni cep telefonu modellerinden ya da cılkı çıkmış partilerden başka birşey düşünmeyen gençliğimize, vaktini televizyon karşısında, kurtlar vadisi, gelin-kaynana evi ve türevi dizileri seyrederek heba eden halkımıza, batılılaşmayı ülkenin dümenini tamamen yabancı güçlere teslim etmek olarak algılayan hükümetimize baktıkça, inanın bu soruya gönül rahatlığıyla "EVET" diyebilemek bana biraz zormuş gibi geliyor. Ya da ben çok karamsarım. Neyse umalım ki insanlık geçmiş savaşlardan bir ders alsın ve dünyamız bir daha Çanakkale benzeri savaşlar yaşamasın.
Sevgiyle kalın. _________________ Basri Utku
Aprilia Pegaso 650 i.e.
Kayıt: Feb 19, 2004 Mesajlar: 313 Nerden: Köyceğiz/Muğla - Çanakkale
Tarih: Cum Ksm 19, 2004 1:07 pm Mesaj konusu:
Greedy: Öncelikle, şunu belirtmek isterim ki, bu konuyu sen araştırıp okumadan daha fazla tartışmayacağım...Ancak kısaca aşağıdaki kadarını belirtmek isterim;
Daha önce de belirttiğim üzere bu rakam savaşın gelişimi içerisinde bu kadar yukarılara çıkmıştır...İstanbul'un önemi ittifak kuvvetleri ve özellikle Rusya için şüphe götürmez, ancak bu sayı (250.000 zayiat) beklenerek yapılmış bir harekat değildir...
Buna ilaveten sayı hiçbir zaman 250.000'e de çıkmamıştır zaten...Avustralya resmi kayıtlarına göre (ki en geçerli kayıtlar olarak kabul edilir, takdir edersiniz ki Osmanlı'nın özellikle de Balkan harbi sonrası bu işlerle ilgilenecek ne vakti, ne personeli, ve ne de arzusu vardı) bu rakam 150.000 zayiat civarındadır.
Dikkat ederseniz zayiat dedim... Zirâ bu sayıya, salgınlardan ölenler (cesetlerden hastalık kaparak), hastalanıp geriye gönderilenler, yaralılar, soğuktan ölenler de dahildir...(25 nisan'dan 21 Mayıs' kadar ölenler savaş meydanında ve açık arazide kalmışlardır.
Direk harp sonucu ölenler, yaklaşık 90.000 civarındadır...
Dönemin en büyük donanmasına sahip İngiliz donanmasının liderliğinde ( aralarında 110 metre uzunluğu ile dönemin en büyük ve güçlü savaş gemisi Queen Elizabeth de vardır) müttefik donanmasının (Akdeniz seferi kuvvetleri) rahatça İstanbul'u alacağı düşünüldüğünden, 18 Mart'a kadar hiçbir kayıp beklenmiyordu. 18 Mart sonrası Ian Hamilton (a good army of 50.000 man and sea power, this will be the end of Turkish menace), 50.000 kişiyi gözden çıkarmıştı....(Anzac)
Ağustos ayındaki yeni Suvla Bay (Tuzla) çıkarmaları ve Evacuation ( yarımada ve boğaz güneyinin boşaltılması) ile birlikte zayiat bu rakamlara ulaşmıştır...
Saygılarımla, _________________ Tiger 250 (Mt-07)
--67-70--
DL 650 L4
--------------------
Murphy says:
Anything that can go wrong will go wrong...
Kayıt: Feb 02, 2004 Mesajlar: 688 Nerden: Tuzla / İstanbuL
Tarih: Cum Ksm 19, 2004 4:22 pm Mesaj konusu:
Greedy arkadaşımızın anlatmak istediğini anlayanlar anlamıştır.
EasyRider, tarih okumaktan falan bahsetmişsinde unuttuğun birşey var arkadaşım.
Tarihi yapanlar ile yazanlar aynı kişiler olunca işlerine gelmeyenleri yazmazlar veya çarpıtarak yazarlar.
Bazı tarihi bilgiler özellikle kurcalanmayınca öğrenilmez.
Bırakın çanakkale savaşlarını daha 7-8 yıl önceki bazı hadiselerle
ilgili bilgilere bile yüzeysel yayınlardan ulaşamazsınız.
Şu içinde yaşadığımız günlerde bile ne entirikalar dönüyorda bunlar tarihe
medyada yer aldığı şekliyle giriyor sadece.
Örneğin Amerika Irak'a neden saldırmıştır desen bunun ilk sebebi olarak
saddam, kimyasal silahlar falan filan akla gelir. Zaman geçtikçe bakılırki
olay sadece saddam veya kitle imha silahları değilmiş. Neymiş ?
Ortadoğudaki petrolmüş. Halbuki bu da işin sadece bir örtüsüdür.
Nedir o zaman ? Ortadoğudaki ve dünyadaki güç dengeleridir.
Ama buda gerçek sebeb değildir. E nedir o zaman gerçek sebeb ?
İşte burasını ancak anlayanlar anlarlar. İşin bu kısmı can alıcı kısımdır
ve öyle NTV'de CNN'de bahsedilmez.
İşte Greedy kardeşimizin anlatmaya çalıştığı tarihin bu kısmıdırki işin
gerçek sebebi onun anlatmak istediğidir. O gerçek sebebleri bilmeniz için
İngiliz sömürge bakanı GLADiSTON'un avam kamarasında söylediği sözleri
o günün gazetelerinden cımbızlamanız lazım. Lozan antlaşması ingiliz murahhas heyeti başkanı LORD GüRZON'un antlaşma sırasında sarfettiği sözleri bilmeniz lazım. Aynı tarihlerde Mısır HAHAMBAŞISI olan HAiM NAUM'un Ankara-Londra arasındaki faliyetlerini bilmeniz lazım.
Bu mesele resmi tarihi aşar. Resmi tarih kitaplarında birçok konuyu bulamazsınız.
Bunlar birer komplo teorisi değildir. Heryerde yazılmamış tarihtir sadece.
Çanakkale bunlardan biridir.
Bu yüzden sizlerden ricam bu konuyu daha fazla deşmemenizdir.
Zaten konu GENEL bölümüne açılarak bir hata yapılmışken bunu tarihsel olarak tartışmayalım.
Eğer tartışmak isteyenler varsa özelden birbirleri ile mesajlaşabilirler.
Veya KONUDIŞI bölümüne yeni bir topik açıp detaylı olarak oradan devam edilebilir.
Benim itirazım bu tartışmaların yersiz ve zamansız olmasıdır. _________________ Ahmet NesiL "78
Dur MOTORCU!Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir _________________ Hayatı seviyorsan, zamanını boşa harcama ! Çünkü zaman hayatın ta kendisidir ! . .
Kayıt: Oct 23, 2004 Mesajlar: 1547 Nerden: istanbul
Tarih: Cmt Oca 29, 2005 1:51 pm Mesaj konusu:
ben bunu bu tarihte okudum . burun direklerim sızladı . gözlerim yaşardı . boğazım düğümlendi . bu evlatların çoğu 15-25 arası . onları çok seviyorum . ruhlarına fatiha .
Tarih: Pts Oca 31, 2005 6:54 am Mesaj konusu: Chanack-qala
Geçenlerde "Metal Fırtınası" adlı bir kitaptan bahsediyorlardı.
Senaryoya göre 2007'de bir yabancı ülke ile Türkiye arasında çatışma çıkıyor ve Abdullah Gül yurtdışında tutuklanıyor...
Yurtdışında yayınlanan bir dizide Türkleri terörist ve barbar gösterdiklerini duyunca,
"acaba planladıkları savaşın "psikolojik" altyapısını mı oluşturuyorlar?" diye aklıma geldi...
Ne dersiniz? Kerkük'ü kürtleştirme, "Bunu not ediyoruz", subaylarımızın başına çuval geçirerek dövme hadiseleri ile dizilerdeki terörist Türk imajı arasında bir bağlantı olabilir mi?
Tarih: Pts Ekm 03, 2005 11:42 am Mesaj konusu: ÇANAKKALE SAVAŞI SIRASINDA YAŞANMIŞ BiR OLAY
ÇANAKKALE SAVAŞI SIRASINDA YAŞANMIŞ BiR OLAY
Kocadere köyünde büyük bir ? Sargı Yeri ? kuruluyor. Kimi Urfalı ,
kimi Bosnalı , Kimi Adıyamanlı , Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda
yaralı getiriliyor...
Bunlardan biri Çanakkale Lapsekinin Beybaş Köyündendir ve yarası
oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz
daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi
oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.
" Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma
ulaştırın..."
Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
" Ben...Ben köylüm Lapseki' li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç
aldıydım...Kendisini göremedim. Belki ölürüm.Ölürsem söyleyin hakkını helal
etsin "
" Sen merak etme evladım " der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış
alnını eliyle okşar. Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son
sözüde "söyleyin hakkını helal etsin " olur...
Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar
getiriliyor.Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor.Şehitlerin
üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor.İşte yine bir künye
ve yine bir pusula. Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat
bulamamıştır.
Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini
yüzüne kapatır, ne titremesine nede göz yaşlarına engel olamaz :
"Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi
beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem.
Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim."
Not : Mecit = Mecîdiye, dönemin parası? _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Tarih: Sal Ekm 18, 2005 4:19 pm Mesaj konusu: Re: ÇANAKKALE SAVAŞI SIRASINDA YAŞANMIŞ BiR OLAY
walla ben şunu söyleyeyim ben hergün o tarihin içinde yaşıyorumm bazewn aklıma geliyor bu insanlar bu topraklar için ne kadar savaşıp can vermiş ama biz nasıl kullanıoruz bide çanakkale li olup daha abideyi oraları gezmiyen bilmeyen insanlar war onlarıda kınıyorum biraz ağır oldu ama gerçeklerr
Öncelikle bu vatan için canlarını hiç tereddüt etmeden feda eden aziz şehitlerimizi ve ülkemize özgürlüğünü kazandıran büyük Atatürk'ü saygı ile bir kez daha anmak istiyorum. Ayrıca bu konu başlığını açan ve katkıda bulunan bütün arkadaşlarıma da teşekkür ederim.
Burada bir bölümü aktarılan kahramanlıkları okurken aklıma şu soru takıldı, acaba bugün, vatanımıza Çanakkale benzeri bir saldırı olsa, aynı özverili savunma gösterilebilir mi? Hala "Türk mü desek yoksa Türkiyeli mi"yi tartışan sözde aydınlarımıza, yeni cep telefonu modellerinden ya da cılkı çıkmış partilerden başka birşey düşünmeyen gençliğimize, vaktini televizyon karşısında, kurtlar vadisi, gelin-kaynana evi ve türevi dizileri seyrederek heba eden halkımıza, batılılaşmayı ülkenin dümenini tamamen yabancı güçlere teslim etmek olarak algılayan hükümetimize baktıkça, inanın bu soruya gönül rahatlığıyla "EVET" diyebilemek bana biraz zormuş gibi geliyor. Ya da ben çok karamsarım. Neyse umalım ki insanlık geçmiş savaşlardan bir ders alsın ve dünyamız bir daha Çanakkale benzeri savaşlar yaşamasın.
Sevgiyle kalın.
baris, ben de bazen aynı şeyleri düşünüyorum. ama karamsarlığa kapıldıkça şunu okumak yeterli bence, ne yapmamız gerektiği bunu en iyi bilen ve en iyi yapan kişi tarafından mükemmel biçimde açıklanmış...
"ey turk gencligi!
birinci vazifen, turk istiklalini, turk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve mudafaa etmektir.
mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. bu temel, senin, en kiymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahlarin olacaktir. bir gun, istiklal ve cumhuriyeti mudafaa mecburiyetine dusersen vazifeye atilmak icin, icinde bulunacagin vaziyetin imkan ve seraitini dusunmeyeceksin! bu imkan ve $erait, cok namusait bir mahiyette tezahur edebilir. istiklal ve cumhuriyetine kastedecek dusmanlar, butun dunyada emsali gorulmemis bir galibiyetin mumessili olabilirler. cebren ve hile ile aziz vatanin butun kaleleri zaptedilmis, butun tersanelerine girilmis, butun ordulari dagitilmis ve memleketin her kosesi bilfiil isgal edilmis olabilir. butun bu seraitten daha elim ve daha vahim olmak uzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri sahsi menfaatlerini, mustevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakru zaruret icinde harap ve bitap dusmus olabilir.
ey turk istikbalilin evladi! iste, bu ahval ve serait icinde dahi, vazifen, turk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktir! muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda mevcuttur.
gazi mustafa kemal ataturk"
unutmayalım ki şu anda bütün şehitlerimiz sayesinde bunları yazabiliyoruz, onlar sayesinde motorumuz var (henüz yok ama olunca onlar sayesinde olmuş olacak). hepsini saygıyla anıyorum, sizin için canını vermiş birisine başka nasıl teşekkür edilebilir ki?
Kayıt: Nov 07, 2005 Mesajlar: 54 Nerden: çanakkale/İstanbul
Tarih: Pts Arl 26, 2005 7:25 am Mesaj konusu:
TSK'ya bağlı bütün kışla yemekhanelerinde çanakkale savaşları sırasında çıkan tayının bir listesi mutlaka asılıdır.
Askerdeyken yemek sırası listenin asılı olduğu duvarın önünden geçerdi.Her seferinde şükrederdik halimizi...
Kayıt: Feb 19, 2004 Mesajlar: 313 Nerden: Köyceğiz/Muğla - Çanakkale
Tarih: Pts Oca 02, 2006 1:36 am Mesaj konusu:
Ben hem şükreder ve hem de acırdım halimize...
O imkansızlıklarda destanlar yaratan bir milletin bugün ne hale geldiğini düşünerek ve önüme üç öğün sözde kalorisi ayarlanmış (Allah aratmasın) yemek kılıklı şeylere bakarak...1938 sonrası türkiyesini düşünerek...
Bu postu yazdıktan sonra acıkistihbarat.org sitesinden şu haberi okudum da;
"Ankara'daki Pakistan Büyükelçiliği'ne geçtiğimiz günlerde Kütahya Tavşanlı'dan bir mektup geldi. Bu mektup önce Pakistan Büyükelçisi'ni gözyaşlarına boğdu. Mektup özel kurye ile Pakistan'a Devlet Başkanı Perviz Müşerref'e gönderildi. Başkan Müşerref bu mektubu İngilizce'ye tercüme ettirip özel internet sitesinde yayınladı. Tüm dünya mektubu ibretle okuyur..
Size bu mektubu, Tavşanlı'dan Pakistan Büyükelçiliği'ne gönderilen mektubu sunuyorum.
"Ben fakir bir ailenin oğluyum. Babam yok, annem de hasta. 2 milyon ekmek paramız vardı, bunun 1 milyonunu size gönderiyorum. Çünkü ben bugün çöpten ekmek buldum. Akşam iftarımızı onunla yapacağız. Bu 1 milyonu da depremdeki çocuklara ekmek alın. Bu para helaldir. Pul parası da vereceğim için paramın hepsini gönderemedim. Özür dilerim."
(Editörün notu: Mektubu orjinal haliyle okumak için tıklayın; http://www.presidentofpakistan.gov.pk/NewsEventImagePopUp.aspx?ImageID=129 )"
Bu insanlar, biz, böyle yönetilmeyi haketmiyoruz... _________________ Tiger 250 (Mt-07)
--67-70--
DL 650 L4
--------------------
Murphy says:
Anything that can go wrong will go wrong...
Kayıt: Nov 22, 2005 Mesajlar: 540 Nerden: istanbul
Tarih: Çrş Oca 18, 2006 7:54 am Mesaj konusu:
bu millet tarih boyu sıkıntı ve yokluk çekti. iç ve dış düşmanlarla uğraşmaktan muhasır medeniyetler seviyesine çıkmayı bir türlü tamamlayamadı. Allah bu devlete, millete, bayrağa ve milletin vatan sevgisiyle dolu evlatlarına zeval vermesin.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız