Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Akseki ve Büyükalan’a uğrayıp Ali abinin hısımlarını ziyaret edecek sahilde gidebildiğimiz son noktada konaklayacağız…
Sağlı sollu geniş virajlar alarak torosların dik yamaçlarını izleyerek Akseki kavşağından içeri daldık. Artık emir-komuta Ali abide.
Merkezde bir noktada durup esnafla kısa sohbetten sonra, sulu yemek lokantasında karnımızı doyurduk. Yol boyu aldığımız bol oksijen mide duvarlarımızı birbirine yapıştırmıştı.
Nefis yemeklerin yanında buz gibi cacık, ardında limon aromalı fırın sütlaç, güneye indikçe şiddetlenen güneş altındaki bizlere adeta hayat verdi.
Lokantanın karşısında bir esnaf Ali abinin babasının köyünden… Sağolsun kahveleri de ondan içtik.
Akseki’den çıkıp Ali abinin babasının küçük yaşta ekmek parası derdine terk ettiği köyü eski adı Büyükhilvat, yeni adı Büyükalan’a doğru aşağıya yola çıktık.
Büyükalan’a vardığımızda ortalık çok sessiz…
Eski evlerin arasından adres soracak birini arıyoruz. Kornalarımıza dayanamayıp çıkan bir kadından Mevlüt amcanın evinin yerini öğreniyoruz.
Duygu dolu bir buluşma bu. Yaşlı çift hayretle “nereden çıkageldiğimizi” soruyor. Motosikletle gelmiş olmamız şaşkınlıklarını katlıyor.
Kendilerinden çok daha yaşlı bir Toros köyü evinde, çok aza kanaat ederek yaşayan bu insanlar, samimiyetle “vakit-saat” beklediklerini ifade ediyorlar. Balkondaki gülleri hayatın güzel yanlarıyla en derin belki de tek bağları haline gelmiş…
Bazen neyin kavgasının yapıldığını anlamakta güçlük çektiğimiz kendi hayatımızdaki anları ve sık karşılaştığımız, tüm ihtirasları “madde”den ibaret insanları nefretle hatırlıyoruz.
Gözler iyimser ifadeyle nemli, evden ayrılıp Ali abinin büyükbabasının kabrini bulmak üzere Mevlüt amcanın peşine düşüyoruz.
Bir minibüs çocuk okuldan yeni dönmüşler. Motorlar çok fazla ilgilerini çekiyor. Bir fotoğraf da onlarla çektiriyorum.
Köyün evleri arasından süzülüp Büyükalan’ın mezarlığına geliyoruz. Ali abi kabir ziyaretinde iken, çevremde gençlerin iş uğruna terk ettikleri köyde, başında ismi silinmiş taşı kalmış çok eski mezarlar ve belki de buralara özgü mezar taşı işlemeleriyle karşılaşıyorum.
Burada Mevlüt amcanın elini öpüp vedalaştık. Motorlarımıza şaştı, bize şaştı, teçhizata uyanıp “Siz bunlarla alanda bile yatarsınız…” dedi.
Köyden ayrılmadan bir iki mimari detayı da paylaşmalıyım…
Büyükalan’a gelişen Akseki’nin etkisiyle son zamanlarda yeni yerleşimler başlamış. Bunların şimdilik tek tük betonarme binalarını saymazsak, köy sit alanı olacak kadar muazzam eski evler bulunduruyor.
Üzerinde eski Türkçe yazılar bulunan bu ev belki de 100 yıldır burada. “Bağdadi” ifade edilen mimari tarzda taş ile ahşabın harmanlandığı bir yapı tarzı bu. Hemen hepsi
Kışlık yaşam alanlarının dışına taşan, aile mahremiyetini koruma gayretinde kapalı balkonlara sahip.
Evlerin pencerelerini, artık son ustasını muhtemelen çok önce kaybettiğimiz ahşap oymalı kafesler perdeliyor.
Çevrede akarsu yok. Evlerin su ihtiyacını gidermek üzere, belki köy kadar eski (en az 6 tane kendim gördüm) su sarnıçları inşa edilmiş.
Bu kadar varlığın bir arada bulunması, burada bir zamanlar kesinlikle özgün ve kendi ölçüsünde müreffeh bir hayat tarzının yaşandığının ifadesi. Gençlerin göçünü tetikleyen, savaş, sağlık koşulları ve emek yokluğunu yenmek üzere ailelerin çok sayıda çocuk sahibi olmaları ve buna bağlı paylaşacak şeylerin çok kısıtlı kalması olabilir.
Büyükalan’dan artık aşağıya Manavgat’a oradan da gidebildiğimiz kadar Antalya körfesinin batı kıyısında yol alacağız…
Manavgat’a kadar yol şahane manzaralar ve nispeten yüksek süratle alınan geniş yer yer açık, yer yer kapalı virajlarla dolu. Dönmeye doyamadım kesinlikle…
“Manavgat 25” tabelasını gördüğünüz yerde Akseki’ye göre bir hayli alçalmış olunuyor, Akdeniz karşıda beliriyor.
Binaların çizdiği, denizdekinin gerisinde bir ufuk karşımızda görünüyor. Denizde teknelerin çektiği iki paraşüt, “tatlı hayat”a yaklaştığımızı müjdeliyor.
sürecek _________________ 72' Ahmet ERTÜR
70' BMW R 75/5 (Yorgun Frolayn)
05' BMW R 1200 GS (Sarı Şekerim)
05' Kanuni 125 Cheetah (Kara Uçurtma)
CR'dan güvenli sürüş önerisi: Motorumuzu bir gün çocuğumuzun sürmesini isteyeceğimiz gibi sürelim!
En son coolrider tarafından Cum Hzr 02, 2006 12:11 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Kayıt: Jul 25, 2003 Mesajlar: 506 Nerden: Zonguldak
Tarih: Cum Hzr 02, 2006 12:06 pm Mesaj konusu:
Yıllar önce Ankara dan O bölgelerde yer alan Balatini ve Suluin mağaralarına girmek için Akseki Beyşehir yolunu katetmiştim. Gerçekten çok güzel yerler ve manzaralar vardı. Bende Nisan ayı gibi oralarda olmuştum. Baharın coşkusu insana neşe katıyordu. Hala fotoğraflara baktıkça o günleri hatırlıyorum.
Bize dağları gösterip bu dağların arkasında manavgat var. Dağların tepesinden denizi görebilirsiniz demişlerdi. Hep merak etmişimdir o dağların üzerinden denizin nasıl göründüğü.
Sizinle beraber tekrar oralara gitmiş kadar oldum. Bu rapordan sonra torosları tekrar ziyaret etmek farz oldu artık. _________________ Tümer Tombuloğlu
http://ruzgarinbabasi.wordpress.com/
Kayıt: Feb 23, 2005 Mesajlar: 219 Nerden: istanbul
Tarih: Cum Hzr 02, 2006 12:41 pm Mesaj konusu:
Eeveettt gezi raporunun güzel kısmı şimdi başlıyor.İki bekar arkadaşımız havalı motorlarıyla rus işgali altındaki bir tatil köyü macerasına başlıyor
Patlamış mısır ve biralarım hazır.Ahmetçim Ali abicim saolun varolun.Geziniz süpermiş.Bizle paylaştığınız içinde teşekkürler.Ama gezinin son etabından da fotolar bekliyoruz.
Rus turistlerin bay olsun bayan olsun, nasıl böyle “fit” olduğunu akşam yemeğine indiğimizde gördük. Zayıf menüyle idare edip geceyi tesisin “gizli animasyon ajanları” olarak geçirdiğimiz kısımlarına kaydık.
“UHD” sisteminin sağlığa zararlı olduğu kesin. Sepet gibi kafayla odanın yolunu tuttuk.
Sabah çıkarken otelin ve genelde turizm sezonunun durumu hakkında personelle sohbet ettik. Doluluk, geçen yılın dik yarısı. Rus turistlere hizmet edenler içerisinde rehberler ve hatta tesiste çalışan bazı personel yine Rus. “İşgal” kelimesi çok da mecazi değil.
Bugün, TA’nın bakım günü… Yağ değiştirme km’sine geldik. Ne yapacağız bu TA ile bilmem, deposu çabuk biter, bakımı da çabuk gelir. Canı sağolsun, mavişimizin, harika iş çıkardı, hani neredeyse GS’in üçte bir parasına…
Değişim için akşamdan Aslanko’yu aradık. Aslanko tesadüf işte, Kapadokya’da turdaymış. Ama siz dükkana gidin hallederler dedi.
Otelin girişine parkettiğimiz motorlarımızı alıp Kemer’e yola çıktık.
Biraz arandıktan sonra, Aslanko’nun yerini bulduk. PTT’nin yanında…
Nevzat abi bizi çok güzel ağırladı.
Ali abi için yazlık eldiven, benim için de Büyükalan’da bıraktığımın yerine bir bellik almamız lazım. Nevzat abi sağolsun, Antalya’yı arayıp işi halletti. Antalya arabasını beklerken TA’nın bakımı tamamlandı.
Moto-Aslanko’da çok çeşitli motorlar kiralamak için mevcut. Ağırlıklı olarak KLR 250’liler var. Bunun yanında TA hatta AT bile kiralıyor. Karadeniz dahil, motosiklet turları düzenliyor.
Dükkanın içinde benim için bir hazine var.
Mavi Şasi R 80 GS
Ich liebe dich!…. Mmmmm…
Bir de arada denk geldikçe alıp topladığı 250cc’lik BMW’leri var…
TA’nın bakımı tamamlandı, biz de yemek yerken, Antalya’dan malzemeler geldi. Mutlu bir şekilde vedalaşıp Aslanko’dan ayrıldık.
Kendisiyle de şahsen görüşememenin üzüntüsüyle…
Kemer’in boğucu havasını atlatıp Olimpos’a daldık çıktık. Oradan Kumluca üzerinden Hasyurt’a dayımın portakal bahçesine vardık.
Küçüklüğümden beri bir hayal ülkesidir burası benim için. Dayım zirai ekipmanları, işçileri ile bir arada, kendi tasarladığı ve yaptırttığı nefis evinde ailesiyle yaşar.
Biraz sohbetten sonra, kirli motorcu halimizi terk edip aşağıya indik. Dayım da bizi aldı, Finike marinada tamiratı süren teknesinin yanına götürdü.
Kemer’den sonra burada hava harika… Tatlı bir meltem bize biraz nefes aldırdı.
Karadaki bi teknenin üzerinde bu kadar muhabbet olur mu dayı, yahu!
Birlikte güzel bir akşam geçirip odamıza çekildik… _________________ 72' Ahmet ERTÜR
70' BMW R 75/5 (Yorgun Frolayn)
05' BMW R 1200 GS (Sarı Şekerim)
05' Kanuni 125 Cheetah (Kara Uçurtma)
CR'dan güvenli sürüş önerisi: Motorumuzu bir gün çocuğumuzun sürmesini isteyeceğimiz gibi sürelim!
Sabah kuş gibi uyandığımda, Ali abi istirahatine devam ediyordu.
Baktım dayım da uyanmış, yarı oturma odası yarı yatak odası kıvamındaki komşu odaya geçiyorum. Bahçeye bakan pencereden manzara muhteşem.
Önümüzdeki portakal ağacı denizi…
Kendisiyle ev halkı hareketlenene kadar aileden, hayattan, zeytinden portakaldan sohbet ediyoruz.
Hareketlenince ortalık, yengemle birlikte bir kahvaltımızı edip bahçede bir kısa tur atacağız.
Hemen yakındaki bir kuyusundan bahçesini sulamaya başlamış…
Hasyurt barajının verdiği bağıl nem, torosların temin ettiği muazzam su rezervi, şanssız bozkır halkının rüyasında göremeyeceği cinsten…
Su kuyusunun yanında bahçe tipi bir Goldoni marka traktör görünce atlıyorum tepesine…
Küçük boyuna bakmayın, oldukça güçlüdür... Bunun 70’li bir modeli için ortalığı birbirine katmış, o zamanki Renault 12’imize sığmayacağına zor ikna edilmiştim. İkimiz de o günü anıp gülüyoruz…
Bugünkü yolumuz da hiç az sayılmaz. Eve dönüşe geçiyoruz artık. Finike’den yaylaya Elmalı’ya, oradan da Denizli üzerinden kendimizi Kuşadası’na atmayı umuyoruz.
Elmalı’ya doğru, bir viraj daha alıyoruz, karşımıza Avlan gölü çıkıyor. Yol göl ortasından, dolgu yapılmak suretiyle açılmış…
Avlan gölünün ilginç bir hikayesi vardır. Gölün yaz aylarında bir kısmından su çekilir ve çekilen alanlarda küçük çapta tarım yapılır.
Hangi aklıevvel çıkıp organize ettiyse, bu göl tabanının tamamını kullanmak için, toroslara pahalı bir delik açılır ve göl suyu yakın geçmişe kadar tümüyle tahliye edilir!
Göl tabanında hububat ekilişleri iyi netice verse de, karasallaşan iklim Elmalı’nın meyve bahçelerini kurutmasıyla akıllar başa gelir. Gölden çöl çıkarmaya yarayan projeden vazgeçilir ve o yüzden yolun iki kıyısındaki geniş alan olması gerektiği gibi su altında…
CR: Ali abi bi, Dan Walsh pozu versene arkadaşlara…
CR: Sağol abi...
Elmalı’yı geçtik, yayla düzünde serin havada gaz çevirdik…
(videosu yolda)
Bir ara yağmur başladı, gore-texleri içimize giydik, sonra kesildi, Denizli’de pişince çıkardık.
Kazasız belasız yağ gibi vardık Kuşadası’na. Bir gece de Pine Bay’de kalıp ertesi gün eve döneceğiz…
sürecek _________________ 72' Ahmet ERTÜR
70' BMW R 75/5 (Yorgun Frolayn)
05' BMW R 1200 GS (Sarı Şekerim)
05' Kanuni 125 Cheetah (Kara Uçurtma)
CR'dan güvenli sürüş önerisi: Motorumuzu bir gün çocuğumuzun sürmesini isteyeceğimiz gibi sürelim!
En son coolrider tarafından Cmt Hzr 03, 2006 3:50 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Ertesi sabah yavaş yavaş hazırlandık, öğleye doğru yola çıktık.
CR: Bu koltuktan kalkıp 300 daha mı? Şaka yapıyor olmalısın !...
Adet üzere, Zeytindağı’nda molamızı verdik. Bu son benzin ikmalimiz...
Rahat bir şekilde “merkez”e intikal ettik. Motorcu arkadaşlar bizi karşılamaya gelmişler, sağolsunlar…
CR: Geçmiş olsun, çak Ali abi…
CR: ooops …
-------------------------------
Motosikletle yolda geçirdiğimiz bir haftayı böylece sağ salim bitirdik. Çok ilginç yerlerden geçtik. Çok ilginç anlar yaşadık.
Ali abi bu gezide tecrübesini arttırdı.
Fakat en çok fotoğraf konusunda gelişme kaydetti ...
Ben de “Asil duygunun insanı olma” yolunda bir merhale daha kat etmiş oldum .
Motorlarımız arıza çıkarmadı, pek çok malzemeyi ne mutlu ki, boşuna taşıdık.
Gündelik hayattan akıl almaz derecede uzaklaştık. Beynimiz değil, ruhumuz boşaldı adeta…
Darısı, nice güzel gezilere… _________________ 72' Ahmet ERTÜR
70' BMW R 75/5 (Yorgun Frolayn)
05' BMW R 1200 GS (Sarı Şekerim)
05' Kanuni 125 Cheetah (Kara Uçurtma)
CR'dan güvenli sürüş önerisi: Motorumuzu bir gün çocuğumuzun sürmesini isteyeceğimiz gibi sürelim!
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız