Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Aslında bu hikaye, çocukluğumda izlediğim ipek yolu belgeselinin hayallerime yerleşmesiyle başladı.
Kitaro'nun müziğindeki etki, benim üzerimde hiç bitmedi ve yaklaşık bir yıl önce bu geziyi bana planlattı. Cihan ile bu geziyi paylaşdığımda, " ne duruyoruz hadi gidelim hemen , planlayalım, ölçelim biçelim, çabuk çabuk !!"felsefesiyle olaya girmesiyle birlikte artık biz yolları tozutmaya başlayabilirdik...
ARTIK BİZ BİR TAKIMDIK
ROTA...
İlk olarak rotayı Türkmenistan'ı da kapsayacak şekilde yaklaşık 10 000 Km. olarak planlamıştık. Bu rota 3 parçada tamamlanacak ipek yolu maceramızın 1.parçası olacaktı. Türkmenistan geçişindeki sorunsalları aşmanın uzaması ile birlikte yukarıdaki rotamızı yani; "SILK ROAD ADVENTURE OF ONUR + CIHAN EPISODE 1 " in seyrini oluşturmuş olduk. Böylece gideceğimiz ülkeler GÜRCİSTAN - AZERBAYCAN - İRAN - NAHÇIVAN ve TÜRKİYE oldu.
Ve Hazırlıklar Başlar.....
Artık Yola Çıkma Zamanı... (02.09.2010)
Aileyle Afili Bir Resim... ( BANDIRMA )
Bu hareket olmadan yola çıkamazdım
Aynı Saatlerde Cihan .... (İSTANBUL)
Bolu Otobanında Buluşma...
Cihan'ın memleketi Bolu'da bir gece konaklamanın ardından yola çıkma zamanı...
Ama önce seyir defteri doldurulmalı...
Ilgaz Dağı...
Cihan'ın Annesinin hazırladığı sarmalar ... O ortamda nasıl bir marjinal faydayla mideye indiğini siz düşünün...
Kazlar çok uysal hayvanlar değildir , Saldırır, Kinlenir , Tepeler, Bırakmaz !!!!
Samsun' da Yeşilyurt Alışveriş merkezinden Karadeniz manzaralı Mc tüketimi...
Ünye Sahili...
Nereye Bakarız Bilinmez....
Resimde yanımızda bulunanlar oraya gelen Yunan turistlerdi ve çok iyi türkçe konuşuyorlardı.
Nede olsa doğdukları yer buralarmış...
Fatsa Bolaman Kalesi ve Haznedaroğlu Konağı...
Kale, Rum Pontus Devleti zamanında yapılmış olup, üzerinde bulunan konaklar ise Osmanlı döneminde inşa edilmiş.
Resimdeki yapı; Hazinedaroğlu ailesi tarafından, şehrin korsanlardan korunması amacıyla kale olarak yapılmış, günümüzde ise konak olarak kullanılmaktadır.
Bu arada, kalenin yanında çok güzel Karadeniz pidesi yapılmakta. Mutlaka deneyin. ( Yumurtalı ve Karışık isteyin )
Akçabat'tan geçerseniz tabi ki köfte yemelisiniz ama fındıklı baklava yemek amacınız olmalı...
Gezi boyunca sadece Ayder'e çıkarken yağmurun varlığını hissettik ama sadece bizden önce yağdığını yollardan farkederek.
Bir damla bile yağmur görmeden tüm rota bitti...
Bukla Oberj Oteli kült bir Karadeniz klasiği, tavsiyemiz olur...
Mükemmel bir yoldan sonra Ayder de olmak ....
Ve Ayderde sucuk yemek....
Sabah 5 te uyanma zamanı...
Dostum Koray ile...
Dostum Sümüklü Böcek İle...
Mıhlama- Karakovan balı - tereyağ - mısır ekmeği , daha sayayım mı...
Ayder den inildi...Gürcüstan'a fazla kalmadı...
Sarptan geçmek herhalde en kolay sınır kapısı geçişimizdi. Zaten Batum Türkiye'nin, Hopa'da Gürcistan'ın herhangi bir şehri gibi olmuş...Halklar çok fazla kaynaşmış geldi bize. Bu kaynaşma olumlu bir ortam yaratmış ve biz gerçekten her bakımdan Gürcistan da çok rahattık.
Karşıdaki cami ;Türk tarafı...
Onur + Cihan + Gürcü Kuş ....
GÜRCİSTAN
BATUM....
Batum ve kaldığımız Otel...
Türkçe Bölgede en çok kullanılan 3. dil...
Batum Botanik Parkı...
Dünyanın sayılı botanik parklarından olup 1880'li yıllarda Rus bilim adamlarınca kurulmaya başlanmış bir cennet burası.
Bu bahçe, her coğrafyadan getirilen 2000'i aşkın bitkiyle 111 hektarlık bir alana kurulmuş dev bir Nuh'un tarlası denilebilecek bir yer aslında. Park, o kadar büyük ki 5 saatlik fazla oyanlanmadan yapılan bir geziyle, ancak 3 te 1'ini dolaşmış oluyorsunuz.
Karadeniz manzarası bizim karadeniz kıyılarından biraz farklı geldi bize...
Bu ağaç göründüğünden de devasa...
Geziyoruz geziyoruz ama park bitmiyor...
Bu teyze sanki hep ordaymış gibiydi...
İlahi çekim efekti verilmiştir....
Ve park gezisinden pes etme zamanı... Ama mutlaka görmelisiniz.
St. Maria Katedrali...
Türk balık restaurantı ve FORREST GUMP
Sahile Yapılmış devasa bir site...
Sheraton Otel... Bence Batum geleceğin kumarhane merkezi olacak gibi, yatırımlar o yöndeymişcesineydi …
Gece hayatı ve barlar fena değil...
Havuzculuk gelişmiş bir sektör ...
Gürcistanda sıpayla çocuk dolaştırma turizmde hatrı sayılır bir sektör bu konuda Türkiye'de kafamda güzel girişim planları doğmadı değil... .
NO COMMENT...
Kutuasi...
Gürcistan ın 2. büyük kenti ve Tiflis oldukça yakın bir kent burası.Bu kentte fazla takılamadık ama görmek isteyip göremediğimiz yerler arasında Bagrati Katedrali, köy pazarı gibi yerler vardı. Şehirde, Rusların yakın zamanda yaptığı işgalin etkilerini büyük ölçüde gözlemledik.
Tiflis...
Tiflis, Gürcistan’ın başkenti olup ortasından geçen bir nehir etrafına kurulmuş. Şehir her yönden, bir Avrupa şehrinden farksız ve çok sıcak bir sunumla sizi karşılamakta. Biz gerçekten hiç gitmek istemedik bu şehirden. Tarih boyunca İran – Rus -Safevi ve Osmanlı yönetiminde kalmış bu şehir, İpek Yolu'nun önemli şehirlerinden olma özelliğini Baku – Ceyhan doğalgaz projesiyle de sürdürmekte…
Barlar sokağından...
Türk Caddesi...
Tiflis'te karşılaştığımız Amerika - Brezilya karışımı çift, yılın 6 ayı çalışıp 6 ayı dolaşan bir sistemle yaşamaktaymışlar. Acayip fıkırdak bir mizaçları vardı . Tabi yanlarında motorlarını almadan asla yola çıkmıyorlarmış.
Yemin ederim bu telefon çalışıyor.
Kızıl yıldızlı bu bina ve her köşede karşılaşabileceğiniz Rus etkisi öyle bir sağlam işlemiş ki bölgeye, Gürcistan ve tüm gezi boyunca gezdiğimiz ülkelerde mutlaka bir yerlerden karşımıza çıktı...
Şehirde çok güzel heykeller bulunmakta...
Yeni alınmış arabanın kutsanma seramonisi...
Gürcüler içki işini biliyorlar...
O, orda da vardı...
Gürcü yemekleri kesinlikle Türk mutfağına benzemekte .Onlarda da çiğ börekle ve Karadeniz pidesi çok az farklılıklarla hemen hemen aynı. Sadece pidecilerdeki birada var fark o.
Meclis Binası...
Gürcistan Gerçekten Çok Güzel Bir Yer.....
Halkın içine girip merkez dibindeki mahalleri de dolaştık...
Bu binalarda oturulmakta...
90 dereceyle dikilmiş canlı çiçekler ilginç bir görüntüydü...
Sinogogun yanında görünen heykel Gürcü Anne heykeli; bir elinde şarap dostlukla gelene sunulmak üzere.... Öteki elinde ki kılıç ise düşmanca gelene ....
Sinagogun içinden görüntüler...
SAMEBA KATEDRALİ
Bu kilise Tiflis'in tam ortasında yer almakta. 3 yıl önce yapımı tammalanmış ve Asya kıtasının en büyük Ortodoks kilisesi ve dünyanın da 6. büyük katedrali.
Kiliseden manzara süper. Gece olduğunda ise bu sefer hakim bir tepeden kilisenin manzarası etkileyici olmakta....
Bir kültürü anlamanın en iyi yollarından birisinin yemekleri olduğunu ve her motorcunun kendi çapında gurme olduğu teoremiyle, kendimizi sofralarda buluveriyorduk sık sık ...
Salatalarında deniz mahsulleri kullanmayı çok seviyorlar, yengeç etli ezmemsi bir şey...
Karnıyarık bizimkiyle benzerlik gösteriyor lakin içi cevizle doldurulmuş. Gürcü mutfağıyla en büyük benzerlik hamur işlerinin çok benzemesi. Hemen hemen her tür yemekle mutlaka bir kaç sos kullanıyorlar...
Azerbaycan'a karadan herhangi bir araçla gidecekseniz mutlaka Türkiye'de vize almayı unutmayın. Yoksa bizim gibi uğraşır ve uğraştırılırsınız.
Azerbaycan macerasının nasıl olacağı daha kosolosluktan belli olmaya başlamıştı. Haftanın 3 günü çalışan konsolosluk ile türlü taklalar ve"KARDEŞLİK BAĞLARIMIZIN ETKİSİYLE" (bu etkinin bizi nasıl etkilediğini ileride görücektik) sonrası vize anlaşmasını imzalamıştık.
Konsoloslukta çalışan Gürcü bir bayanın bebeğini motorize edişi...
Tarih boyunca, Tiflis'in İpek Yolu'ndki etkisi her köşede seziliyordu; yapılan hanlar, kervansaray kalıntıları, hamamlar.
Tiflis'deki tek cami. Azeri Camisi...
İçerideki müezzin bize 1950'lere kadar şehirde 11 adet cami olduğunu ama bunların Ruslar tarafından bir bir yıkıldığı belirtildi.
3. yy'de yapılmış kale...
Tiflis Botanik Parkı ( Botaniğe ilgili bir ülke burası)
Rus döneminden kalma bu kule aslında bir TV vericisi. Ruslar tüm büyük başkentlerine bu vericileri kurmuşlar, Baku ve Erivan'da da var.
Yanına gidildiğinde olay biraz farklılaşıyor tabi, çünkü yapı 237 m yüksekliğinde ve ışıklandırması ufo akımından etkilenilerek yapılmış. Bu arada üzerinde 1 restaurant ve TV kanalının stüdyosu bulunmakta.
[size=12]MTSKHETA (Eski Tiflis)[/size]
Tiflise yaklaşık 15km yakınlıkta 14. yy'de ülkeye başkentlik yapmış bir şehir MTSKHETA.
Şu anda dini bakımdan önemli bir yer kabul ediliyor ve din turizminin merkezi haline gelmiş bir şehir burası.
[size=7]Sveti-Tskhoveli Katedrali....[/size]
Bu katedral UNSCO tarafından dünya mirası kabul edilmiş Mtskheta'daki 2 yapıdan biriydi. Bizi, büyüklüğü ve tarihsel dokusuyla çok etkiledi . İki Müslüman çocuk olaraktan o anda yapılan bir ayinde bulunduk .
Genel olarak kiliselerde genç bayanların fazlalığının yanında genç erkek neredeyse hiç görmedik diyebiliriz.
[size=12]Gürcistan Genel Değerlendirme[/size]
• Batum'u görünce, Türkiye'nin karadeniz kıyılarını Turizm açısından kullanamadığını anlıyorsunuz.
• Gürcüler gerçekten çok fazla barışçıl insanlar trafikte dahi birbirlerine bağırıp çağırsalar dahi kavga etmiyorlar. Sonradan öğrendik ki, ilk darpı yapan suçlu ve ayıplanan oluyormuş.
• Halkın bize olan ilgisi pozitif ve oldukça fazlaydı. Özellikle genç bayanlar, altımızdaki motorlara Ferrari gibi görüp bize ilgilerini esirgemediler. Ayrıca Gürcistan'ın en büyük televizyon kanalı bizimle röportaj yaptı .[oleyyy]
• Polisler yada brökratik hiç bir sıkıntıyla karşılaşmadık. Aksine polisler çok kibar ve birçoğu çok iyi ingilizce bilen üniversite mezunu genç insanlardı. Cihan bir kere kasksız (tüm uyarmalarıma rahmen [] ) motora bindiğinden polis tarafından durdurulduk, Cihan ilk defa kasksız motor kullandığını ve pişman olduğunu belirtti. Polis de güzel ve kibar bir dille, kendi ülkende kurallara uyup bizim ülkemizde uymaman kafanı korumaz dedi. [:umnik2:]. İkimizde lafın vücudumuzda ki etkisini düşünürken yandan geçen insanlar bizim yanımıza gelip TV'de bizi izlediklerini filan söylemeye başladılar. Polisdeki yumuşamayı gözlemleyip Türk edebi sanatını kullanarak "Abiiieee, bi daha olmaz, yapma etme" edebiyatıyla bu olaydan yırttık. Polisler birçok kere bize yardım ettiler, hatta bizim için trafiği kesip geçiş filan verdiler.
• Ülkede kesinlikle Rüşvetin R'sini kullanamazsınız. Saakaşvili öyle bir sistem kurmuş ki ülkede, Rüşvet yok olmuş ve halk rüşvetten korkuyor adeta. Polis teşkilatını bir gecede lav ederek yerlerine eğitimli genç polisleri almış ve Türkiye de eğittirmiş.
• Yollarda hiç radara rastlamadık fakat gittiğimiz ülkelerdeki yolların içinde en berbatı ve tehlikeli olanıydı.En işlek şehirlerarası yollarda dahi her an yollarda yatan kutsal inek ve uzaktan kumandalı araba gibi gezinen domuzcuklar görebilirsiniz. Sadece Tiflis'e 50 Km kala otoyol denilen ama bizim anca çift şerit yolumuza denk bir yoldan geçtik. Trafik işaretleri çok garipti; örneğin virajlarda keskin viraj işareti varsa, viraj aslında fazla keskin çıkmıyor. İşaret olmayan virajlarda ise bizde keskin viraj olarak bildiğimiz virajlar çıkıyordu. Benzin Türkiye'den oldukça ucuz ve kaliteli geldi bize.
• İklim çok fazla nemli ve araştırdığımız kadarıyla Türkiye'den biraz daha tropikal. Bitki örtüsü Tiflis tarafında makilik ama kıyılarda hatta Gori'ye kadar oldukça yeşildi.
• Gürcistan; Ruslardan uzaklaşmasıyla birlikte, Türklere oldukça yaklaşmış ve Türkiyeden çok etkilenmiş. Türkiye'nin emparyel bir şekilde Gürcistan'a girdiğini söyleyebiliriz.Türkiye, birçok Türk markası ve diziler ile birlikte Gürcistan'da bir şekilde izlenmekte.
• Gürcistan'ı tam olarak tanımak için mutlak bir Gürcü evine misafir olmalısınız. İnsanlar yoksul dahi olsa ellerinde ki son şarabı ve ekmeği paylaşıyorlar . İçkiyi, misafir olduğunuz evin büyüğünün yaptığı bir konuşmayla ve mutlaka birşeylerin şerefine içebiliyorsunuz. Mükemmel Türk Kahvesi yapıyorlar ve Borjomı yle sunuyorlar. [oleyyy]
• Ülke üç özerk bölgeye ayrılmış ve kuzeybatıdaki Abazya tarafında halen belirsizlik hakim.
• Gürcistan'ın şaraplarını mutlaka tatmalısınız.
• Evler ve halk genel olarak orta seviye ve altında. Yapılar dışardan bakıldığında kötü, fakat içeri girdiğinizde çok zevkli döşenmiş yaşam alanlarıyla karşılaşıyorsunuz.
[size=12]AZERBAYCAN[/size]
Kımızı Köprü sınır kapısına doğru sabahın erken saatlerinde yola çıktık
Tiflis'ten çıkar çıkmaz bitki örtüsü ve iklim değişmeye başlamıştı. Kapıya geldiğimizde Türk kamyoncularla karşılaşmaya başladık, bize acımalı bakışlarla bakmakta ve ne işiniz var başka ülke mi bulamadınız demekteydiler.
Kırmızı Köprü sınır kapısında, rüşvet ne demek ve bir ülkenin temel yapısını nasıl oluşturduğunu yavaş yavaş görmeye başladık.
Azerbaycan yolarındaki sistemin; kamyon şöförlerinden ve daha önce edindiğimiz bilgilerden nasıl Av-Avcı oyunu olduğunu biliyorduk.
Ama daha 20. km'de, altlarında BMW 320 olan polisler radara girdiğimizi söyleyerek bizi durdurdu..... Macera Başlıyor.....[surrr]
Sınır kapısında tanıştığımız Bakü'deki Kafkas Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan arkadaşlarımızla birlikte Ganca ( Azerbaycanın 2. büyük şehri) şehrindeki ziyafetimiz.
BAKÜ...
14 saatlik sıkıntılı ve bol polisiyeli stresli tehlikeli bir yolsan sonra Baku' ye ulaşmıştık.
Meclis Binası.
1918 yılında Kızıl Ordu ile yapılan savaşa 1130 askerimizle yardım etmemiz ile kaybettiğimiz şehitlerimiz için yapılan anıt. Bakunün en önemli yerinde diyebiliriz, direk meclisin karşısında.
Şehitlikte dalgalanan Türk bayrağımızın biz ordan ayrıldıktan 3-4 hafta sonra indirilmesi sonucu, hatırlarsanız ki Azerbayca ile aramızda bir kriz yaşanmıştı.
Eski bakü, 12 YY. lurulmuş bir şehir yerleşkesi. Moğol istilasına kadar şehir burada kuruluymuş.
Surlarla çevrili olan İçeri Şehir bölgesi büyük ölçüde restore edilmiş ve içinde yaşanılan şirin evlerden oluşmaktadır. Bu evler labirenti andıran bir şekilde sokaklardan oluşmuş bir planlamada dizilmiş.
Gürcistan'da bahsettiğimiz Rusların TV vericisi burada da var...
Flarmoni Meydanı....
Eskiden sanatçılar burada toplanırmış.
Şehir merkezinden kareler. Bütün binalar Bakü taşı denilen giydirme sistemiyle tekrar makyajlanmış.
Şehir tamamen ışıl ışıl, makyajlı ve göz kamaştırıcı....
Şehir merkezinin eski hali....
QADIN .
Unesco Tarafından Dünya mirası olarak kabul edilen arkadaki yapı Bakü'nün kız kulesi. Hikayesi de genel kız kulesi hikayeleriyle hemen hemen aynı; bir kralın kızı varmış.......
Azerbaycan Genel Değerlendirme.... • Azerbaycan'a giderseniz kesinlikle uçakla gitmeye dikkat edin, ama amaç bizim gibi her türlü maceraysa, Azerbaycan tam bir test.[:fuk:].
• Trafikte ilerleyen ve Türk plakalı olan bir vasitanın üstündeyseniz, hele ki motorsiklet gibi ilgi çeken bir araç ise, polis tarafından yürüyen bir darpane olarak görülmekteseniz. Polisin 2. durdurmasında ben bir ara kendimi kaybederek Batman pelerinimi kuşanarak süper güçlerimi kullanmaya kadar gittim[:ninja:]. Ama ne ilginçtir ki polislere istediğiniz her şeyi söyleyebiliyorsunuz, ama hiç bir şekilde karşılık gelmiyor, buda sizi yatıştırıyor.
• En düşük radar cezası 40 Manat'tan başlıyor yani 85 TL , biz sınırı geçer geçmez durdurularak ceza kesilmek istendik sonrasında yanımıza sınırda tanıştığımız Türk dostlarımız gelerek Polislere "Hürmet" !!!? ( Rüşvet, bu ülkede Hürmet olarak adlandırılıyor) gösterirsek yarı parasıyla yırtıcağımızı söylediler.
• Sınırları geçtikten sonra özellikle trafik hız tabelaları konulmadığını farkedeceksiniz. Çalıların arkasında dahi her yerde hiç bir işaret olmadan kurulmuş radarlar var. Hız sınırı ve trafik kuralları tamamen saçmalık üstüne kurulmuş kurallardan ibaret. Devlet resmen vatandaşına tuzak kurarak polislere süper güçler yüklemiş ve rüşveti meşru kılmış.
• Kesinlikle ve kesinlikle polis istediğinde hiç bir evrağınızı vermeyin. Azerbaycan'ın TEK ve EN BÜYÜK KURALI. Eğer verirseniz devamlı para saçan bir köle haline gelebilirsiniz, çünkü evrakları geri almanız küçük bir servete neden olabilir.
• Bu ülkede polis olmak için çok ciddi paralar ödemek zorunda olduğunu öğrendik. Bu yatırımın geri dönüşünü almak için polisler rüşvete yüklenmete...
• Polisler yağmurda ve geceleri pek dolaşmadıklarından en iyi araç ile seyahat zamanı geceleri.
• Dönüş yolunda polislere yakalanmamak için sabaha karşı 3 te yola çıkarken otelin müdürü bizim için uyanıp bizi geçirdi. Otelin ismide boğaz []
• Odamıza gönderilen minik jestler..
Oteli şiddetle tavsiye ediyoruz.
• Azerbaycan; bende ve Cihan'da, ülkeye ilk ayak bastığımda büyük hayal kırıklıkları, sinir harpleri yaşatmasına karşın; sonrasında her yerde söylenilen kardeşlik hikayelerinin, aslında halklar arasında gerçek bir kardeşlik olduğunu fark etmemizle biraz daha normale döndü.
• İnsanlar, bölgedeki her yerde olduğu gibi, çok ama çok fazla misafir canlısı ve sıcak. Turistlerin, Türkler için söyleyegeldikleri misafirperverliğin bu bölgede bizimkinden çok daha fazla olduğu aşikar.
• Azerbaycan'da Rus etkisi halen sosyo-kültürel olarak ve ülkenin günümüzdeki sistemi açısından; sanki işine gelen kuralları halen kendisinde barındırıp dışardan gelen her türlü yeniliğe açıkmış gibi geldi bize. Mezar taşlarında, merhumların resimleri bulunmakta. İbadethaneler çok az ve olan bir kaç camide ezan okunmuyor .
• Ama ne olursa olsun Türkiye'nin bölgedeki etkisi bizi hayretler içine düşürdü, insanlar bizi görünce sanki Ezel dizisinde fügranlık yapıyormuşuz gibi soru bombardımanına tutuyorlardı. İnsanlar gerçekten içten ve iyilik severler.
• Duyduğumuza göre, Azeri Türkçesinin orijinal halini koruyabilmek ve İstanbul Türkçe'sinden etkilenmesini önlemek için, hükümet Türk dizilerini sadece Azeri düblajla yayınlanmasına izin veriyormuş.
• Bakü'de genelde arazi aracı ve spor arabalar trafikte kullanılıyor. 5000 CC arabalar orta ölçekli araba sayılmakta. Örneğin Prado cip, bizde bir zamanların Şahin'iymişçesine... Tüm lüks araba ve giyim markalarını Bakü'de her köşede görebilirsiniz. Şehir biraz Dubai esintisiyle tekrar yapılandırılıyor gibi her yer Türk altyapı ve inşaat firmasıyla makyajlanıyor.
• Şehirde ki ışıklandırma geceleri görsel bir şölen yaşatıyor.
• Bakü rüzgar anlamına geliyormuş. Şehire girerken niye öyle dendiğini anladık, hayatımda viraj olmadan motoru o derecedeki bir eğimde bir saat boyunca kullanmamıştım.
• Bu bölgede yenicek tek şey et olmalı bence çünkü etleri acayip lezzetli. Tabi ki birde ünlü balıkları var ki o zaten son nokta.
İRAN
Az uykuyla yorgun argın geçtiğimiz İran'a daha ayak basar basmaz tamamen tüm herşey değişivermişti.
Herkes yardımcı olmak için sıraya giriyordu. İnsan hemen kıllanma mekanizmasıyla biraz uzak duruyor tabi ki ister istemez. Ama bu fazla sürmüyor, çünkü insanlar gerçekten hiç bir şekilde yapmacık değil.
Sınırdan sonra hedef, Meshkinshahr denilen bir şehirdi. Fakat biz o kadar yorgun ve uykusuzduk ki her an uyuyabilirdik. Sınırdan 20 km sonra bir köye sığındık ve bir kahveye kendimizi attık. (Tabi bu fotolar uyandıktan sonra)
Masanın üzerinde uyuyakalmışım öylece, sonra bizi uyandırdılar ve minderden bir döşeği geçmemiz için ısrar ettiler, belimizi ağrımasın diye. İki saat o minderlerde uyuduk. Tekrar doğmak bu olsa gerek. [:neo:]
İran' da her an bir sevgi çemberi haline gelebiliyorsunuz.
Meshkinshahr 'de yine bir sevgi pıtırcığı durumu. (Dağcılarıyla ünlü bir şehir , İran' da dağcılık ata sporu). Hiç tanımadığımız insanlar bize yakıt parasını bile verdirtmeden doyurup öyle yola salıyorlar ki yalvar yakar. Çünkü misafir etmek istiyorlar daha çok.
TEBRİZ...
Tebriz'e girer girmez trafikdeki hız adrenalinin beynimize sıçramasıyla, kendimizi bir yerlere zor atabilmiştik. Her yerden yardım talepleri gelmekte, Azerilerin bölgede fazlalığı anlaşmamızı kolaylaştırıyordu.Sonra resimdeki Araz ile karşılaştık, bizi evine buyur etti.
O gece Araz'ın babasının doğum günü partisi varmış ve evde yaklaşık 30 kişi vardı. Asansördeki müzik eğlenceliydi. Apartman dairesindeki eve girdik, evin yaklaşık 350 metre kare büyüklüğünde olduğunu düşünüyoruz. Cihan'la birbirimize bakarak, bu yaşadıklarımıza kimsenin inanmıyacağını düşünüyorduk. Evin içersinde yemekler, içkiler, müzik, bayanlar, muhabbet... Yemekler mükemmel, geldikçe gelen bayanlar çok şık ve güzeldi. Her bakımdan dip düşme durumunu tam olarak yaşamaktaydık. Araz'ın babası emekli bir profesörmüş , evin her yeri Şah ile
çekilen fotolarla ve ünlü İranlı ressamların resimleriyle doluydu.
Ülkede büyük 250cc üstü motorsiklet yasak ama yabancı ziyaretçiler için bu kural geçerli değil. Biz ise 1000 cclik motorsikletlerle gecenin yarısında bir buluşma yaşadık. İnsanlar yasak olan her şeyi bu ülkede sonuna kadar yapıyorlar.
500 CC lik bir Moto Guzzi.
KAPALI ÇARŞI...
Kapalı Çarşı, 7km kareye kurulmuş ve İpek Yolu döneminde önemli bir merkezmiş. Şu anda da oldukça işlek ve kalabalıktı. Hatta koridorlarından 125cc'lik motorları bile seyir halinde görmek mümkün...
Tebriz Şehir Müzesi
İran Şahirler Anıtı
Mavi Camii
[size=24]İran Genel Değerlendirme[/size]
• İran'a, sadece İran'ı kapsayan bir serüvenle gelinmeli.
• Kesinlikle otel ve kalacak yer ayarlamaya gerek yok, çünkü herkes sizi misafir etmek için yarışıyor.
• Persler köklü ve tamamen kendi özgün kültürleriyle çok güleryüzlü, sıcak insanlar.
• Bölgede Azeri ve birçok etnik gurup bulunmakta.
• Gezdiğimiz ülkelerin içinde en fazla içkiyi İran'da içtik. Bir yere gittiğinizde hemen votka isteyip istemediğinizi soruyorlar.
• Evlerde düdüklü tencereye benzeyen bir tencere çeşitiyle her türlü meyvenin votkasını yapıyorlar.
• Yakıt çok komik tutarlarda, bedavadan azcık pahalı ve oktanı düşük olduğundan sanırım oldukça bereketli.
• Kadın polisler çok ilgimizi çekti.
• Yemekler ve bayanlar eşsiz, Top10'da bir numara.
• Büyük şehirlerde, gezginlerin çadır kurması için ücretsiz alanlar bulunmakta.
• Halk ve özellikler bayanlar bize çok ilgili ve sevgi doluydular, biz çok utangaç ve naif birer motorcu olarak tanındık.[:air_kiss:]
• Her yerde arabalar fırlamakta, trafik tam bir keşmekeş. Yollar mükemmele yakın, trafik işaretleri düzgün .
• Türkiye, bölgede yakınen izleniyor hatta gıptayla bakılıyor.
• İranlılar bizi çok seviyor ve Türk markalarını çok seviyor. Ülkemizin bu toprakları bu kadar etkilemesi bize gurur veriyor tabi ki...
• İran' a gitmeyen sadece ön yargılarla düşünen birisiyseniz kafanızda ki tüm bilgileri silin...
• Tebriz'e giderseniz nişasta ile birlikte sunulan dondurmayı yemeyi sakın unutmayın.
• İran'da insanlar, İnek Şaban'a acayip hayran, tüm espirilerini biliyorlar.
• İran' da sizi şaşırtan en büyük olay insanların bitmeyen ve içten ilgisi, sevgisi.
Tam sınırı geçmeden önce yanımıza gelen ve misafiri olmamamız için fazlaca ısrar eden, İran'lı dostumuz.
[size=24]NAHÇIVAN[/size]
Nahçıvan Azerbaycan'a bağlı kendi özerkliğinde bir ülke.
Amaç : Tuz mağaralarını ve Tuz oteli görüp, ünlü alabalıklardan yemek.
Nahçıvan' a sınır kapısından geçmemiz yaklaşık 5 saat falan sürdü. İran'dan ayrılırken içimizde buruk bir özlem oluşmuştu zaten, meğerse bu burukluk başımıza gelceklerden kaynaklanıyormuş.
Nahçıvan'a uzun süreden beri motorsiklet girmediğinden, görevliler hangi işlemlerini uygulayacaklarını bilmiyordu (bu arada Nahçıvan için de ayrıca vize alıyorsunuz).
Neyse ki Nahçıvan da tanıdıklar olduğundan bir şekilde bu eziyetten kurtulduk.
Motorsikletçilerin Sınır Kapılarında Rüşvet Vermeme Teknikleri : İlk olarak bizi böyle bir teknik geliştirmeye iten neden, bazı sınır kapılarında başıma gelen rüşvet vakalarıdır.
Teknikleri geliştirmek genel olarak 2. yada 3. rüşvet verişinizden sonra otomatik olarak hayal gücünüzle gelişiyor.
İki sınır kapısında iki farklı teknik kullandık, 1. belirteceğim tekniğin etkisi az oldu 2. daha etkiliydi.
1. Sınır kapısından geçerken, bir önce ki sınır kapısında rüşvet alındığını ve bu insanların insanlıklarından şüphe duyduğunuzu, cehennemi hiç düşünmediklerini belirtin ve bir çok hakaret edip emr-i vaki bir tavırla haklı olup olmadığınızı görevliye onaylatın... Görevlinin tepkisine göre, ya bahsedeceğim 2. tekniğe geçersiniz yada 1. teknikle olayı çözmüşsünüzdür.
2. Sınır kapısındaki görevliye kendinizi, insanları ve ülkeleri tanıtan bir belgesel çeken belgeselciler olarak tanıtın ve ülkeleri hakkında bir şeyler sorup tekniğinizi süsleyin.
2. tekniiği uygulayıp geliştirirken dikkat etmeniz gereken çok fazla abartmamak, yoksa görevliler kendileriyle röportaj yapılması için sıraya girip sizi aşırı sevebiliyolar.
Nahçıvan da, Köroğlu efsanesinin kendi ülke topraklarında olduğunu söylüyorlar. Eğer ki, tarihte aynı isimden iki tane efsane yoksa , ben bu efsanenin Bolu'da yaşandığını biliyordum. Acaba yanlış mı ?
Kaldığımız otel, iyiydi güzeldi ama 5 yıldıza hakkaniyet biraz fazla geldi bize.
NENE HATUN TÜRBESİ...
Türbe bu kulenin altındaki odada. Taşlarda ki turkuaz renk umarız bizi etkilediği gibi gözüküyordur.
Tuz oteli eski bir tuz madeni, özelliği yılın her günü mağaranın içinde aynı nem ve ısı değerlerinin sabit olmasıymış. Böylece, dünyanın her yerindeki astım dahil bir çok solunum hastası bu otele gelip bir süre kalmakta.
Düğünlerde erkekler bu şekilde giyiniyormuş. Değişik ve şık.
Balık ve bira
Artık Türkiye burnumuzda tütmeye başlamıştı, Ermenistan sınırına kadar gidip Dilucu sınır kapısından Iğdır'a giriş yapacaktık, ama önce tüm içi boş olan bölgeleri yakıt ile doldurma operasyonu.
Türkiyeden gelen araçlar arabaların her yerini zulalıyorlardı, sınır kapısına yakın benzinlikler bu şekilde bir sisteme sahip.
Sınır kapısına gelince , tüm eşyalarımızı tek tek indirip x-ray' den geçirtmeleri biraz bizi korkuttu ama rüşvet vermeme 2. tekniğini uygularken görevlilerle kanki moduna gemiştik bile. Bütün zulalarımız bulunmuştu, lakin daha önce verdiğimiz HÜRMETLER'i o kadar iyi anlatmışız ki , onlar da benzinleri bize Hürmet ettiler .[:drinks:]
Nahçıvan Genel Değerlendirme
• Rüşvet sistemi Azerbaycan ile aynı sistematikte. Bu yüzden kurallara ne kadar uysanız da, Mr. Rüşvet ile mutlaka tanışacaksınız. Kontaklarımız sayesinde, ülkede bir el hareketiyle tüm sorunlar ortadan kalkarak kendinizi kral hissedebildik. Ülke monarşik bir sistemle yönetiliyor gibi ve kurallar haddinden fazla halkın üstünde baskı oluşturmuş gibi geldi bize.
• Azerbaycan’dan farklı olarak ülke biraz daha tutucu ve renksiz gibiydi. Gece 22:00'dan sonra caddelerde bayan görmeniz biraz zor.
• Sınır kapısından girerken ve çıkarken, hassas aramalardan geçiyorsunuz.
• Nahçıvan'dan çıkarken, gümrükteki bir yazı ilgimizi çekti; Türkiye'den "hıyar" getirilmesi yasaktır. Bu arada, Nahçıvan'ın salatalıkları gerçekten de çok meşhur ve lezzetli...
• Aras Nehri üzerinden Türkiye manzarası müthiş. Küçük Ağrı’yı hatta, zorlarsanız büyük Ağrı’yı bile görebiliyorsunuz.
• Ülkedeki üniversitelerden tıp dahil bir çok bölümü para ile (sınavlarda rüşvet verebiliyorsunuz) bitirebiliyormuşsunuz.
• Kısaca Nahçıvan, çekilen sıkıntılar / macera ve güzellikler paradoksunu değerlendirdiğinizde çokda gidilebilitesi olan bir ülke değil.
Artık Türkiye'ye Geldik
Iğdır' da ki 1915 olayları için yapılan müze tadilattan dolayı kapalıydı ama biz içeri girdik.
İçerde tadilat dolayısıyla henüz hizmet girmemiş müzeyi görevlilerden özel izinle gezebildik.
Sadece duvarlardaki bilgiler ve resimleri görme imkanımız oldu lakin bu kadarı bile dönemin
acı tablosunu gözler önüne sermeye yeterliydi.
Tuzluca (Iğdır)
Burayı görmemiz tamamen bir tasadüftü. Tuzluca bölgesindeki bu tuz mağaraları, Osmanlı
dönemindeki imparatorluğun tuz ihtiyacının büyük bölümünü karşılamaktaymış. Halen tuz madeni olarak işletilmekte olan maraların içinde cami ve restourant bulunmakta.
Kağızman
HORASAN
ERZURUM
Cağ kebabı için denilecek pek bir şey yok...
ERZİNCAN
KEMAH
Kemah'a giderseniz mutlaka tost yemelisiniz. Kemah bizi her bakımdan çok etkiledi.
KAMALİYE TAŞ YOLA DOĞRU...
MALATYA
Eski Dostları ziyaret...
KAYSERİ
NEVŞEHİR
Ürgüp'de kaldığımız çadır kamp... Bunca çöl ve km den sonra havuz keyfi....
Ve imzamızı burada da attık...
TUZ GÖLÜ
ANKARA
EN GENEL DEĞERLENDİRME
Başlangıçta söylediğiz gibi, bir ülkeye ve insan toğluluğunu ne kadar okusak da aslında tam olarak anlamak ancak o ülkeye
bizzat gidip oralarda tecrübe yaşamak ve insanlarla etkileşime girerek mümkün olduğunu düşünüyorduk. Yaptığımız gezi bu
durumu bir kez daha doğruladı. Gezi öncesinde yaşadığımız gizem, heyecan, neler olacağını bilememezlik; gezi esnasında
yerini tarifi zor bir haz ve eğlenceye bıraktı. Her gün başka bir maceraya gaz açtık. Yolculuk fikri ilk aklımıza geldiğinde elbette
bizi çok heyecanlandırdı fakat bir taraftan da “bi dakka yaa, bu bi hayal, boşver hayallerde güzeldir, hayal edelim bakalım”
dedirten, fakat sonrasında inancımızı gittikçe arttıkğı bir serüvendi.
Motorsiklet kullanmaya başlarken 200-300 km’lik seyahatler yapacağımız aklımızdan geçerdi fakat 8.000 km’lik bir macerayea
girişeceğimizi kestiremememiştik.
En önemli sıkıntılardan biri izinleri ayarlamak ve finansmanı organize etmekti. Birinci sorunu Ramazan bayramıyla birleştirerek
çözdük. Neyseki 9 günlük bir bayram tatiline denk geldi. İkinci sorunu ise halen masrafları ödeyerek aşıyoruz. Ama buna değerdi...
Bizce en önemli kazanımlarımızdan biri, gezi sırasında saatlerce uzun uzun düşünme ve kendimize vakit ayırma imkanı bulduk.
Motor üzerinde binlerce kilometre, her saniye de değişen kadraj, muazzam manzaralar, uçsuz bucaksız yer yer yeşil, zaman
zaman kurak bölgeler, arka fonda müzik gibi gelen motor sesi; kimi zaman Karadeniz’de çay kokuları, kimi zaman İran’da tezek
kokuları;... Tüm duyularımız ile tamamiyle dinlendik. Bu gezi sonrasında ziyaret ettiğimiz bölgeye ve kendimize bakış açımızda kayda
değer değişiklikler oldu. Bunlardan birincisi doğu kültürü hakkında derin izlenimler edindik. İkincisi ise, insanoğlunun hayata sadece
çalışmaya ve kendi kapitalist ortamımızda savaşmaya değil; aynı zamanda hayatın keyfini çıkarmaya da geldiğimizi hatırladık...
Şimdilerde yavan hayatımıza devam ediyoruz, ama 2011 planları yaşamımıza renk katmakta. Adventure Silk Road TEAM 2010
Mukemmel bir rapor olmus cok tesekkurler, ozellikle Gurcistan bolgesi bu yaz gitmeyi planladigimiz rota oldugundan cok ilgimi cekti. _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Oct 14, 2004 Mesajlar: 2253 Nerden: TEKİRDAĞ
Tarih: Cmt Mar 05, 2011 8:03 am Mesaj konusu:
Harika bir rapor okudum. Özellikle fotoğrafla uğraşan bir motosikletçi oolduğum için çok zevk aldım. Dün gece bir saat gibi raporunuzu okudum, fotoğrafları inceledim. Özellikle Botanik bahçeleri ( Makro severim) ve genel olarak İran kompozisyonları çok çok hoşuma gitti. Teşekkürlerimle.. _________________ www.yakurtulus.com
Doksanların ikinci yarısında defalarca gittiğim Bakü'nün çehresinin bayağı değiştiğini gördüm. Ancak mantalite değişmemiş, hürmete devam...
Bakü'de Bir arkadaşım şirketin arabasını kullanırken polis çevirdi. Herhangi hatalı bir hareketi yok. Demiş ki "ne oldu hatalı bir şey yapmadım." Polisin cevabı "evdeki uşaklar senin hata yapmanı mı bekleyecek... "
gezilerin devamını bekliyoruz. Paylaştığınız için teşekkürler. _________________ Fikret
F650 Ankara
Onur-Cihan nefis bir gezi ve nefis bir rapor Onur, cok tesekkurler.
Daha once de yazdigim gibi Gurcistan programimiz icindeydi iyi oldu ama Iran da ayni durumdaydi, daha da iyi oldu.
Cift katli ekmek kadayifi tadinda yani... _________________ Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - IST. & Geyikli
Turkiye durmaksizin doguya giden bir gemidir, bazilari bu geminin guvertesinde batiya dogru kosarak batiya gittiklerini sanarlar (Filozof Sakallı Celal).
Kayıt: Mar 04, 2006 Mesajlar: 274 Nerden: istanbul
Tarih: Prş Mar 10, 2011 2:43 pm Mesaj konusu:
seyahatin kendisi kadar hikayesi de son derece samimi olmuş.Tebrikler.Allah nice seyahatleri her isteyene nasip etsin.
Teknik bir sorum olacak;seyahat boyunca aranızdaki iletişimi nasıl sağladınız.Yanınıza herhangi bir techizat aldınız mı?Aranızda cep telefonu kullandınız mı?Eğer kullandıysanız hangi şirket veya şirketlerin simkartını kullandınız.
Selamlar saygılar... _________________ 1 nci İRAN SEFERİ
http://www.ikiteker.org/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=14381&highlight=iran+7500
seyahatin kendisi kadar hikayesi de son derece samimi olmuş.Tebrikler.Allah nice seyahatleri her isteyene nasip etsin.
Teknik bir sorum olacak;seyahat boyunca aranızdaki iletişimi nasıl sağladınız.Yanınıza herhangi bir techizat aldınız mı?Aranızda cep telefonu kullandınız mı?Eğer kullandıysanız hangi şirket veya şirketlerin simkartını kullandınız.
Selamlar saygılar...
Çok teşekkürler, güzel yorularınız için...,
Seyahat boyunca iletişimimizi scala rider ile gerçekleştirdik. Şiddetle öneririm, ayrıca şimdi yeni bir modeli çıktı oldukça pahalı lakin 2 km yakın bir çekim gücüyle yoldaşınızla aranızda konforlu bir iletişim kuruyorsunuz. Ayrıca telefon hattı olarak reklam vermeyim ama cello canlar yanımızdaydı
Kayıt: Mar 04, 2006 Mesajlar: 274 Nerden: istanbul
Tarih: Cum Mar 11, 2011 2:44 am Mesaj konusu:
ONURNEREDE demiş ki:
isinakholi demiş ki:
seyahatin kendisi kadar hikayesi de son derece samimi olmuş.Tebrikler.Allah nice seyahatleri her isteyene nasip etsin.
Teknik bir sorum olacak;seyahat boyunca aranızdaki iletişimi nasıl sağladınız.Yanınıza herhangi bir techizat aldınız mı?Aranızda cep telefonu kullandınız mı?Eğer kullandıysanız hangi şirket veya şirketlerin simkartını kullandınız.
Selamlar saygılar...
Çok teşekkürler, güzel yorularınız için...,
Seyahat boyunca iletişimimizi scala rider ile gerçekleştirdik. Şiddetle öneririm, ayrıca şimdi yeni bir modeli çıktı oldukça pahalı lakin 2 km yakın bir çekim gücüyle yoldaşınızla aranızda konforlu bir iletişim kuruyorsunuz. Ayrıca telefon hattı olarak reklam vermeyim ama cello canlar yanımızdaydı
TECHİZAT:
"scala rider"ın 100 km nin üzerindeki hızlarda ses kalitesi nasıl.Rüzgar gürültüsü alıyor mu?
seyahatin kendisi kadar hikayesi de son derece samimi olmuş.Tebrikler.Allah nice seyahatleri her isteyene nasip etsin.
Teknik bir sorum olacak;seyahat boyunca aranızdaki iletişimi nasıl sağladınız.Yanınıza herhangi bir techizat aldınız mı?Aranızda cep telefonu kullandınız mı?Eğer kullandıysanız hangi şirket veya şirketlerin simkartını kullandınız.
Selamlar saygılar...
Çok teşekkürler, güzel yorularınız için...,
Seyahat boyunca iletişimimizi scala rider ile gerçekleştirdik. Şiddetle öneririm, ayrıca şimdi yeni bir modeli çıktı oldukça pahalı lakin 2 km yakın bir çekim gücüyle yoldaşınızla aranızda konforlu bir iletişim kuruyorsunuz. Ayrıca telefon hattı olarak reklam vermeyim ama cello canlar yanımızdaydı
TECHİZAT:
"scala rider"ın 100 km nin üzerindeki hızlarda ses kalitesi nasıl.Rüzgar gürültüsü alıyor mu?
SİMKART:
Yani burdan yerel bir simkart almadan bulunduğunuz her ülkede daimi simkartınızı rahatlıkla kullanabildiğiniz anlıyoruz.(reklam sayılmaz )
TEÇHİZAT: Kesinlikle sorun olmuyor, mikrafon dışarda olsa dahi ( kaskın iç tarafında değil ) sadece insan sesini alan vox teknolojisini itiva ettiğinden gayet performanslı. Zaten dış gürültüler arttıkça otomatik sesi yükseltiyor.Kimse sizin motordan konuştuğunuzu kesinlikle anlamıyor.
Ama böyle uzun soluklu ve ekiple yapılan bir yol hikayesinde, scala riderın yeni çıkan ve yaklaşık 2 km bir alanda iletişimi sağlayan g4 modeli çok iyi olacaktır.
SİMKART: aynen dediğiniz gibi hiç bir sorun yaşamadık, sadece kırsal ve dağlık bölgelerde Türkiye de de olabileceği gibi yine telimiz çekmedi.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız