Kayıtlı değilsiniz. Buraya tıklayarak ücretsiz kayıt olabilirsiniz.
Giris
Hala hesabınız yok mu? Hemen açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak tema yönetici, yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi avantajlara sahip olacaksınız.
Bir tam günü dağlarda geçirmek istesem nereye giderdim,
Istırancalar'a elbette.
Bir kaç alternatif vardı önümde ve zorlu yollar olmasına rağmen hepsini görmeyi istiyordum.
Bulanıkdere,Longoz ormanları,ve Panayır İskelesi
Google Earth'den bakınca iki adım gibi hepsi,
Ama gel gör ki öyle olmayacağı apacık,Neredeyse Istırancadaki tüm virajları girip çıkmak gerek bu iki rota için.
Çorlu'dan sabah 09.00 da çıktım
Haritadaki siyah çizgi ile işaretlenmiş asfalt ve asfalt benzeri yolları geçtim
tahminen 50-55 km.
İlk mola yerim Çakıllı Köyü'ndeki Çınar Çay Bahçesi
şu güzergahı izliyorum
yanından sayısız kez geçtiğim halde ilk kez keşfettiğim bu enfes ortamdan büyük keyif aldım,çayın tadına doyamadım,gölge ve sukunet gani.
[/B]
Balkaya köyü yolunu sorduğumda" motorla mı gideceksin" abi
şaşkınlığıyla yine de tarif ediyorlar,şaşırdıkları kadar var mı bakalım?
Yol toprak,ama fena sayılmaz,zaman zaman stabilizeye dönüşüyor,Meşe ormanları içinde yol alıyorum
Şu yolun güzelliğine bakar mısınız?Bir çok şehir ahalisini kıskandırır:
Orman yolları sürprizlerle dolu,bundan sonrası böyle
Bu yoldan en son ne zaman bir araç geçti acaba,tek bir iz bile yok
motorum henüz temizken fotoğrafını çekeyim
Balkaya köyü göründü,Çakıllıdan bu yana yaklaşık 22 km toprak yolda ilerlemişim,F650GS ile ilk defa toprak yola giriyorum zaten.
yolun bundan sonrası asfalt
asfalta çıktım ama gökyüzü pek karamsar,yağmur bulutları hızla bana yaklaşıyor
Kömürköy'e yaklaşıyorum
[SIZE="3"][B]Gözüm bir yandan bulutlarda,buraların yağmuru oldukça sarsıcıdır[/SIZE]
Kömürköy vadiye kurulmuş bir orman kasabası
Sivriler yönüne doğru devam ediyorum
Tırsak değilim ama bilmediğim bir orman yolunda yağmura yakalanmak nasıl bir seydir öğrenmek istemiyorum,bir ay kadar önce Çorlu'da havaalanında ucakları deviren kasırganın 1 km kadar yakınındaydım o yetti bana.
Yol mükemmel ötesi,virajlar harika,Bu yol her kış Trakya’nın en önce kapanan yollarından biri,
Gökyüzü bazen iyice kararıyor
Oorman dereleri cam gibi berrak
rampalar başlıyor yine
Bazı anlar yaşanır,anlatmak için kelimeler yetersiz kalır
Böğürtlen molasııı
Bu patikanın nerede biteceğini kim merak etmez ki?
Sivriler köyünde yolu sordum,"çok zor bulursun,tabela filan yok" dediler ama yine de tarif etmeye çalıştılar.Sivriler köyünden sonra asfalt bitiyor
Mavi Dikenleri görünce duruyorum,En iyi çekebildiğim fotoğraf bu,
Okla işaretli yerde bir yol olması gerek onu arıyorum ama güvenilmez patikalardan başka bir şey yok,
[/SIZE]
yola devam ediyorum
Bulanıkdere'ye vardım,iyi de köprü filan yok ortalıkta
Yolun dere ile birleştiği yerde çekinerek ilk akarsu geçişimi yapıyorum F650Gs ile ,derenin ortasında motoru düşürürsem vay halime.
Dün akşam buralara kuvvetli bir yağmur yağmış ve dere hızlı akıyor,tahminen 30 ila 50 cm arası derinlik var.Bunu botlarıma giren su yüzünden tahmin ediyorum ve geçiyorum yavaş yavaş.
“Bu anı fotoğraflamam mümkün değil” diye üzülüyorum,keşke yanımda biri olsaydı.
Karşıya geçtim ama aradığım yolu bulamadım ve sanırım ondan uzaklaşıyorum sonra sağa sapan bir yol buluyorum,,çoğu yeri çamur ham bir yol
ileride bir kaç inek ve sonrasında yol bitiyor bir ağıl görüyorum,yaklaşıp korna çalıyorum,kimse yok,kimse yoksa köpek vardır,saldırırsa dönüp kaçmak oldukça zor ve ormanda köpekler aslına döner deyip ürperiyorum,geri dönüyorum
İğneada tarafına doğru devam ediyorum,belki birileri ile karşılaşıp sorabilirim
Asfalta ulaştığımda kavşakta Orman İşletmesinin aracı ile karşılaşıyorum
"beni takip et" diyor direksiyondaki.Araçta üç kişi var.
takip ediyorum,
Bulanıkdere'yi bir kez daha geçiyorum,
Ormancılar da durup beni seyrediyor,bu kez botlarımı ıslatmıyorum.
Sonra bana yolu tarif ediyorlar ,"ileride yol çatal yapacak,sola dön,yaklaşık 5 km git" diyor şöför.
Yanındaki amir kılıklı ormancı"avcılık,balıkçılık yok di mi"diyor.Ormancılar bu konuda çok hassas.Motoru bile alırlar yakalarlarsa:)
Sonra uyarıyorlar;"yolda kalırsan yardım alman zor,biz bile ancak yol iyice kuruyunca giriyoruz" diyorlar.
tarif üzerine yola devam ediyorum,yolun çatal yaptığı yer,benim mavi dikenlerin olduğu noktada.
sola sapıyorum,yola benzer bir şey var ,ham toprak bir yol,tek bir tekerlek izi yok.
dik bir rampa başlıyor ,500 metre kadar ilerleyebiliyorum ancak aksamki yağmur en çok burada etkisini göstermiş,rampa giderek dikleştiğinde kenarlardan akan killi çamurların yola yayıldığını görüyorum,karter koruma sacı çamura sürtmeye başlıyor ve bir süre sonra patinajlar artıyor,ayaklarımı sarkıtıyorum,bastığım yer balçık.rampayı çıkamayacağımı farkediyorum ve çamurun azaldığı bir yerde geri dönmek icin bir kaç manevra yapıyorum,tam o sırada cep telefonum titriyor.Münasebetsiz bir mesaj olmalı,çamurdan kurtulup
tekrar sivriler istikametine yöneliyorum ve durup mesaja bakıyorum.
Hay senin Avrupa'nı..Yine de iyi bir yönü var olayın cep telefonu çekiyor.
Zaten canım sıkkın ,bu kadar yolu gelip hedefe 4,5 km yaklaşmış iken geri dönüyoruz be.
Hedef neydi yahu.
Longoz ormanı ve Deniz Gölü
Biraz ansiklopedik bilgi:
Longoz (Su basar) tipi ormanlık alanı; Kışları sularla kaplanan ormanlık alanı anlamına gelir. Dünya da Amazon, Afrika Kongo havzası ve Türkiyemizde de İğneada da bulumaktadır.Her mevsimde taban suyu seviyesi oldukça yüksek, organik madde bakımından zengin olan bu asidik topraklar, üzerinde gelişen ormanları, tropikal ormanlara benzer bir şekilde süsleyerek, biyolojik zenginliği arttırmaktadır. Ülkemizde bu tip ekosistemlerin az olmalarının sebebi, oldukça hassas yapılarının kolaylıkla tahrip edilerek zarar görebilmesidir. Longoz Ormanları'nın Taban Suyu seviyesi düştüğünde gerçek özelliklerini kaybederek, yok olacaklardır. Ulusal ve Avrupa ölçeğinde korunabilmiş en önemli subasar (longoz) ormanının yer aldığı İğneada bölgesi içerdiği farklı ekosistemleriyle yöredeki birçok hayvan türü için kaliteli ve farklı yaşam alanları oluşturmaktadır.
İğneada Longozunda 544 çeşit bitki,46 tür canlı,17 tür sürüngen bulunmaktadır,Kayın,meşe ve gürgen ağaçları ile kaplıdır.
Kağıt üzerinde Milli Park olan bu alandan çoğu kimsenin haberi olmadığı gibi nerede başlayıp nerede bittiğini de sadece ormancılar bilmektedir.
Bulabildiğim bir fotoğraf da şudur:
Eh madem Longoz olmadı, bari şu Panayır İskelesi denen yeri göreyim"diyorum
Kışlacık yönüne doğru devam ediyorum,Kızılağaç tarafından da bir yol var ama gözüm tutmuyor,üstelik haritaya göre Kışlacık tarafından gidersem daha fazla manzara göreceğimi düşünüyorum,Lakin öyle olmuyor ,Kışlacıkta sorduklarım Kızılağaç'ın Kuzey Batısındaki yolu öneriyorlar ve geri dönüyorum tekrar.
Giriyorum o yola ,Yolda motosikletli bir Ormancı ile karşılaşıyorum
"12 km kadar devam edeceksin" diyor.devam ediyorum
Yoldaki taşlar giderek irileşiyor
“Aha simdi yandık,bu kamyon ne zaman yüklenir?” derken benim için yol açıyorlar
[B]"Ulaaaan git git ne bitmez 12 km" süratim gittikçe düşüyor.Saat 10.00 da Çakıllıdan çıktığımdan beri mola vermedim ve saat 15.30
Tam beş buçuk saattir ormanlarda molasız motor kullanıyorum.Sol tarafta bir alan dikenli tel ile çevrili ve köpek çıkma ihtimalini düşünerek yanından geçiyorum.
Konsantrasyonum eksi bilmem kaç,"İyi miyim ben" derken
Panayır iskelesi'ne yaklaştığımı farkediyorum ama acaip bir inişi var,yolun üzeri iri çakıl döşeli ve olabildiğince yavaş ve pür dikkat ilerliyorum
"km ibresi kıpırdamıyor" desem yeri var ve iri taşların arasındaki kumlukta ilerlemeye çalışıyorum.ve iri bir taştan kaçamıyorum,yere yapışıyorum etiket gibi .Sağ elim ve kaskın çenesi taşa vuruyor.Motor hala çalışıyor,
İlk işim motoru stop etmek oluyor,farlar acık onları söndürüyorum,üzerimi çıkarıyorum ,
Eldivenimdeki küçük bir yırtık var çıkarıp elimi kontrol ediyorum.
Motorda da yok çizik filan,yan çanta demirleri gereğinden fazla sağlammış,çanta yokken çirkin duruyor ama yan arka grenajları kesinlikle koruyor..
"İyi de motor nasıl kalkacak,kalktı diyelim bu dik inişte nasıl tutacağım?" onu düşünüyorum.
Motoru kaldırma tekniklerini hatırlamaya çalışıyorum.Yatıracağımız aklımıza gelmeyince teknikler de unutuluyor
İlk üç hamle olmuyor,çünkü yere sağlam basamıyorum,yorgunluk da var bir yandan.
Bastığım yerdeki çakıllar kayıyor.
dördüncüsünde tamam.
Hiç bir sey olmamış gibi motora biniyorum ve karşıma 4 tane köpek çıkıyor aniden.dik ve lanetli bir yokuşu inerken karşılaşmak istediğin en son şeyler.
Ama bunlar kedi sanki ,bi kuyruk sallamadıkları kalıyor ve yanlarından geçip sahile iniyorum.
İnanmıyorum Hacı,bu kadar insan o rampadan mı geldi buraya,kesin başka bir yolu var buranın,ben kötü olandan geldim demek ki"
Yağmur bulutları uzaklaşmış,rüzgar poyrazdan esiyor ve Karadeniz keyifli:)
orada bulunanlardan birine" başka bir yol var mı"? diye soruyorum
bana batıdaki yolu gösteriyor,
"bi taş var geçebilirsen sorun yok" diyor,
"iyi iyi bir taş varsa geçerim" diyorum içimden.
Ne taşmış anasını bee...
Hayatımda geçtiğim en dik ve berbat yokuşun ortasında durdum,motora gaz verdim,taş dediği taşlar silsilesi,bi düşersem en az 10 metre aşağı sürüklenir bu motor,sizlere yalan gelebilir,hani trialbikelarla geçilen taşları andırıyor.Zeminden yukarı çıkmış ve ortalama 10-15 cm yüksekliğinde taşlar.Çıktığımda geri baktım gayriihtiyari,sahildeki bir çok insanın beni hayretle izliyordu.
Bana yeni motor vereceklerini bilsem ikinciye denemek istemeyeceğm bir çıkış oldu.
En azından 200 kg lık bir motorla denemek istemem,Belki daha hafif bir motor olsa mesela
Yamaha XT 125 gibi.Öyle olsaydı bugün Longoz a bile gitmiş olacaktım
Çıkışın sonunda terkedilmiş bir bina var,
Binanın yapılış tarihini dikkate alınca,1980 öncesi bu kıyılardan Türkiye'ye sokulan ve terörde kullanılan silahlar geldi aklıma.O günlerin silah kaçakçılarının bir çoğu şimdi işadamı
[B]bu beton barakalar da muhtemelen erat koğuşları olmalı,
Karadeniz'in Rivierası,Bu kumsal İGneada'ya kadar uzanıyor
[B]Kumsalı takip edip ilerleyin kareye benzer beyaz şekil İgneada'da bir bina
[B]Karşı kıyıların Bulgaristan sağ tarafı Bulgaristan
.php?image=pict0142x.jpg][/URL]
Arkadaki sarı bina da Karakola ait olmalı.
İşte tam bu sırada topcase' in dibindeki tripod aklıma geliyor ve fotograflara dahil oluyorum
bunlarda sahil köpekleri
kışın ne yerler acaba?[/SIZE]
Panayır'dan dönüş vakti[/SIZE]
nihayet asfalta cıkıyorum hedef bu kez Kıyıköy
Kıyıkoy e vardıgımda kurtlar gibi açtım bunyeyi besleme ihtiyacı hasıl oldu,üstelik bu macera sebebiyle kendimi tebrik etmem gerekiyordu.)
Kıyıköy'ü fotografladım,aslında çok daha fazla çekilebilirdi ama zamanım azdı
Arkadaşlarımla buluştum
[URL=http://img526.image
Bir kıyıköy klasiği;Pabucdere barajında koyun sürüsü
[URL=http://img526.imageshack.us/my.php?image=pict0375m.jpg]
Kıyıköy’ün bilinmeyen bir manzarası,eski bir gezimde çektiğim gün batımı
[URL=http://img150.imageshack.us/my.php?image=pict0389.jpg][/URL]
en son fotoğraflar yine motorumun,bugün yüyük temizlik ve bakım günü olacak.
Son notlar:
1-Bu gezi boyunca yaklaşık 80 km si toprak,mıcır ve stabilize yollarda olmak üzere toplam 293 km yaptım. 12 saat 15 dakika sürdü.Molasız en uzun sürüşüm Çakıllı-Panayır iskelesi arası 5,5 saat. Sadece fotoğraf çekmek ve böğürtlen yemek icin durdum bu 5,5 saatte
(molasız uzun sürüş bir daha hayatta yapmayacağım büyük bir hata)
2-Bu gezide GPS pusula olmaktan başka bir işe yaramadı,yolların bir çoğu GPS haritasında yok.Toprak yollara girdiğimde yemyeşil ekranın
ortasında bir nokta olabildim ancak.Daha ciddi bir haritaya ihtiyac var.
Ayrıca ormandaki patikalar ve ham yollar da zaman zaman değişebiliyor,bir yıl önceki yol bir sekilde bozulduğunda başka bir yol kullanılmaya başlıyor
.Atlas Dergisi'nde yazan gezginlerin neden sık sık yerel kılavuzlardan yardım aldığımı şimdi daha iyi anlayabiliyorum.
3-Toprak yollarda motoru yatırma halinde en çok faydalı olacak şeylerden birisi de sert metal ya da plastik yan çantalar, hem motora yattığı yerde kaldırmaya uygun bir açı verecek,hem de tampon olacak.Benim motorda sadece yan çanta demirleri takılı olması bile çok işe yaradı.Motorumda tek bir çizik bile olmadı.
4-Çamurda kesinlikle daha hafif bir enduro kullanılması gerektiğini düşünüyorum,125 yada 250 cc gibi iki zamanlı bir enduro.
5-En ıssız yollarda bile tam koruma kesinlikle şart,özellikle yol dışı rotalarda konsantrasyon düşüklüğü artınca yola yapışma ihtimali asfalttan kat kat fazla.
6-Kıyıköy gibi yerlerde turistik restoranlarda yemek asla yenmeyecek
Garip bir ahlak anlayışları var.
İlk girdiğim Cafe Marina'da beğendiğim masa aile yeriymiş,yerimi değiştirmeye kalktılar
Sanki Aileler oraya yemekten başka maksatla geliyorlar.
Aynı bölümdeki bir başka masada 4 sap oturuyordu.Onlar da aileydi sanıyorum
Her erkek müşteriye aile restoranlarının potansiyel sapığı muamelesi yapılmayan başka bir restorana gittim ben de.
Böyle yerlerde restoranlarda fiyatlar aynı mantık üzerine kurulu:
Bütün kış boş durmanın,hafta ici sinek avlamanın acısını kesinlikle müşteriden çıkarıyorlar.
7-Asfalt dağ yolları gerçekte ıssız değil,bunu bilmeyen bir öküz başka bir aracı virajda sollamaya kalktı,burun buruna geldik, selamımı aldı
8-Istrancalar doğal güzellik açısından kesinlikle İsviçre Alpleri ile yarışacak düzeyde.Üstelik harika kumsalları ile Alplerden üstün yönleri de var
Ama insanlarımız gerçekten pis,Kızılağaç köyünün girişi çöplük gibi,En ıssız,balta girmemiş kısımlarda bile çöplerle karşılaşmak mümkün.
9-Tamamen ıssız bir sahilde tatil yapmak isteyenler için en güzel yer Panayır İskelesi-İğneada arasındaki el değmemiş kumsalları öneririm.
Issız ada hayaline bir nebze ilaçtır.Robinson Cruise olma fırsatı yaratır.
Panayır iskelesi de çadır kurmak icin iyi bir yer ancak çadır kurmak yerine terkedilmiş Karakol binaları bile kullanılabilir.
Kumsala araçla inmeye gerek yok,karakolun bahçesi son derece uygun.
10-Tek başına bu kadar yol yapmak ürkütücü gelse de sınırlarımızı bilebilmek açısından kesinlikle son derece faydalı.
Yaptıklarım benim deneyimime sahip biri için oldukça fazla geldi.
11-Gezi boyunca performansımı beğendim,45 yaşında iken bu yolları yapabilmek güzel,müthiş keyif aldım.Akranlarım emekliliğine kaç yıl kaldığının hesabını yaparken ben yeniden enerji depoladım
Muhteşem bir gezi olmuş, macera, heyecan, adrenalin vs. vs. işte budur. Allahtan yakıt yetmiş, yolda kalsanız, lastik patlasa falan amaninn.
Gps neden işlevini yapmadı ben de gps almayı planlıyorum topografik haritalı olanlardan... (garmin colorado 300 vb.) fikir verebilirmisiniz. Teşekkürler.
Tarih: Sal Ağu 18, 2009 5:31 am Mesaj konusu: Re: slm
tahatrek demiş ki:
Muhteşem bir gezi olmuş, macera, heyecan, adrenalin vs. vs. işte budur. Allahtan yakıt yetmiş, yolda kalsanız, lastik patlasa falan amaninn.
Gps neden işlevini yapmadı ben de gps almayı planlıyorum topografik haritalı olanlardan... (garmin colorado 300 vb.) fikir verebilirmisiniz. Teşekkürler.
Ben Next708 kullanıyorum üzerinde Igo08 yüklü ,ancak orman içi yollar haliyle işlenmiş değil.
Motorda şarj etme olanağim olmadığı için sürekli açık tutamadım
Bayram sonrasindaki yorgunlugun uzerine guzel oldu bu gezi, oturdugum yerde gezerek dinlendim cok tesekkurler.
_________________________
Sevgiler.
V.Ahmet PINAR - Ist. & C.kale
Tarih: Çrş Eyl 23, 2009 10:20 am Mesaj konusu: kıyıköy
Evet güzel olmuş.
bende çorluda oturmaktayım tüm o bölgeyi her zaman fırsat buldukça gezerim.
Doğası ve yollar çok güzeldir.
Savaş bey musait olursanız görüşelim.
05327438134
Kayıt: Jan 22, 2008 Mesajlar: 497 Nerden: Istanbul (TR) - Vladivostok (RU)
Tarih: Prş Eyl 24, 2009 6:49 am Mesaj konusu: Guzeeel!
Savas, guzel yerler gezmissin, ve bu guzel yerleri de guzel raporlamissin. Hatta oyle ki, icindeki korkuyu bile cok guzel yansittin, bir ana o dustugun yer ve cikarken ki tastan gercekten geciyor gibi hissettim kendimi. _________________ Hakki Orun
The Member of RoSPA RoADAR
BMW R1200GSA 2011
www.orunbrothers.webs.com
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız